Maç saymaya başladı Aslantepe Taraftarı. Tarihe geçmek, bu stadın ilk kombinesi işte bu demek için mütevazi taraftar yemeden içmeden kesilip kart peşine düştü. Kimisi diyor ki, seyredilecek takım mı var? 8.000 kişi maça gelenler, 52.000 kişilik stadı nasıl dolduracak? Bilmiyorlar, hiç bir zaman da öğrenemeyecekler. Taraftar takım seyretmek için stadyuma gitmez. Stadyuma maç seyretmek için gidenlere seyirci denir, ve seyirci de bizim ülkemizde yoktur. Dünyanın en güzel futbolunu Fenerbahçe oynasa ben bir maç gideyim de şunları canlı izleyeyim demem. O iş kalktı, 40 sene önceydi. Ha biz niye maça gidiyoruz?, Takım her geçen sene, her geçen maç daha kötü oynadığı halde niye çok daha pahalı olan, hem de1.5 senelik satılan Seyrantepe'ye koşuyoruz? Çok basit cevabımız. Biz takım seyretmeye gitmiyoruz, biz forma seyrediyoruz. Formanın içindeki adamlara, formanın içinde oldukları sürece saygımız veya saygısızlığımız var. Hiç kimse babamızın oğlu değil, ayrıca kimse kuşku duymasın ki, sevdiğimiz futbolcuyu babamızın oğlundan da fazla severiz.
Şimdi deseler ki kombine alacak olanlara, takım bundan sonra her maçını kaybedecek, çok sevdiğiniz hocanız gönderilecek, en çok küfür ettiğiniz futbolcularla saha çıkılacak, bir kişi bile kart almaktan vazgeçmez. Hatta bu stadyumda maç falan yapılmayacak, 15 günde bir saat 19.00- 21.45 arası giriş serbest olacak deseler bile en az 30.000 kişi o tribünlerde oturur. Aynen öyle olacak, Olimpiyat Stadında, 50.000 kişi, Cihan'ı, Orhan Ak'ı seyretmişti, şimdi de Servet'i, Gökhan'ı, Sarp'ı seyredecek. Yani lafın gelişi, formayı seyredecek.
Benim takıldığım bir mevzu var bu stad hakkında. Temelinin fotoğrafını çekmiş, belli aşamalarda bir kaç kez görmüştüm. Bir defa bilinen düzenin tersine şeref tribünü ve dolayısıyla kameranın çekeceği taraf değişik. Yani Ali Sami Yen'le kıyaslarsak, Aslantepe'de şeref tribünü kapalıya alınmış gibi. Bütün stadyumlarda yön belirlenirken kıstas güneşti herhalde. Eskiden tek tribün kapalı olurdu, ya da en azından karşılıklı tribünler kapatılırdı. Gündüz maçlarında güneş gelmesin diye de güneşi arkaya alan kapalıya şeref tribünü konuşlandırılırdı. Seyrantepe'de yön farketmeyeceğinden oturum şimdiki gibi dizayn edilmiş. Onlar için farketmiyor, ancak bizim için farkeden bir durum var. O da deplasman seyircisinin oturacağı bölüm.
Biz çocukken, Mithatpaşa Stadının açık tribünlerine kendimizi attığımızda koşar, orta katta, şimdiki numaralıya yakın köşeden bir yere kendimizi atardık. Yani şimdi en çekindiğimiz, önlem alacağımız Fenerbahçelilere desek ki gelin kendinizi bu stadyumda yer beğenin. Şimdiki yerden başka bir yere geçen olursa taraftar değilim. Stadın çıkış kapısı olmayan tek köşesi. Karşı taraftan kameralar maçı çekiyor. Asacakları her flama, yapacakları her görsellik ister istemez kadran içinde. Ayrıca güvenlik nedeniyle sağ ve sol tarafları epeyce bir boş bırakılacak. Çürük diş desem, saha iğrenç bir durum. Senede 3-5 maçın haricinde o bölüme kimse alınmayacak.Üstleri modern bir kafesle kapatılacak, bazı maçlar elektriklenirse sahaya yakın olduğundan her türlü provakasyona gebe. Ana yola yakın olması nedeniyle ilk dolacak, en çok rağbet görecek olan kale arkası, deplasman tribününün olduğu kale arkası. Olimpiyata gitmiş, tecrübeli taraftar bilir, Edirne tarafındaki kale arkasına kimse gitmezdi.
Yani kısaca daha görmeden hayran olunası bir stad yapıldı. Bizimkilere kalsa bir 20 senede yapılamazdı o ayrı da, hadi yapıldı bu işlere kim karar verdi acaba? Güvenlik nedeniyle kolay girsin çıksın hesabı yaptılarsa(aynı durum Fenerbahçe Stadında mevcut. Eskiden okul tarafına giderdik, sopayı yerdik, şimdi istasyon tarafından, otoban tarafından daha az sopa yiyerek girebiliyoruz) o zaman yine aynı tribünün diğer köşesi, üst tribün verilebilirdi. Noi Camp'ta, Barnebau'da 90 dakika bütün dikkatinle maçı izle deplasman tribününü göremezsin. Otobanın karşısındaki kale arkasını takip edin, çoğu maçta dolmayacak orası.
Yeni Stad heyecanına limon sıkmadan bir tesbit yapayım dedim sadece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder