5 Şub 2010

10'un Doğum Günü

Nerden bulaştın be Gica şu garip ülkenin garip futbol takımına. Sen gelmeden önce ne güzel eğleniyorduk kendi halimizde. Ara sıra birileri geliyordu elbet serbest vuruşların başına senden önce de. Misal, Prekazi vardı bir zamanlar. İşte o kadardı. Kaleye geçenler Turgay Şeren gibi 70 metreye degaj yapıyordu. Gol atmak, attırmak şimdi bir futbolcunun geleceği, çetelesi tutuluyor, o yüzden kimse kimseye pas vermek, gol attırmak istemiyor.

Hagi, Sabri'den tut, dünkü Emre Çolak dahil duran topun başına geçmeyen kalmadı. Herkes Hagi olmaya kalktı. Sen gittin gideli de bir serbest vuruş golü hatırlamıyoruz. Senden önce korner bile atmasını bilmezlerdi. İçeri gelişigüzel kesilir 20 kişi kafaya çıkar, gol olması mucizelere bırakılırdı. Şimdi aynı be Hagi. Hakkını yemeyelim şu son sene çok iyi ustalar geldi ama ve lakin bu seferde o ortalara vuracak biri yok. Biri geliyor, iki maç oynamadan sakatlanıyor, biri geliyor 20 metre koşamıyor.

Hagi, takım 1-0 öne geçince yatıyor inan. Son maçı seyrettin işte, o kadro o maçı nasıl oynar? baktın. 90 dakika içinde 20 metre ileri isabetli pas oranı sıfır. Sen öğrettin bize, bizden büyük takımları yenebilme ihtimalimiz olduğunu. Hatta getirdiğimiz iki kupada en büyük hak senin, sen yerleştirdin nato kafalara Real Madrid'i bile yenebilirizi. O yüzden artık her sene sanki alacakmışız gibi her Avrupa turnuvasında kupayı istiyoruz. Kolaydı ya, başımızdaki hoca aldırmıştı ya kupayı. Gelir yine alırdı canım ne vardı ki. Şimdi Yusuf Yusuf bekliyoruz Madrid'in Atletik takımıyla oynayacağımız maçı. Sen olsan ne kolaydı işimiz değil mi Hagi?

Şu dandik turu atlayacağımıza garanti gözüyle bakan bir tane Galatasaray'lı bulamazsın. Takımın başında Dünya'nın en büyük hocası var, üst üste ileriye 10 pas göremedik henüz. Sabırla bekliyoruz Barcelona olacağımız günleri!

Aslında seni benim mahaallede hiç yazmayacaktım Hagi. Bu güne kadar da yazmadım. Her iğrenç maçtan sonra sen gelirsin aklıma, hiç çıkmazsın doğrusu. Ne var ki  2 gece önce izlediğimiz Galatasaray'dan sonra üstelik seni de tribünde gördükten sonra bir şeyler yazayım dedim. dedim ama Hagi seni ben yazamam, konuşurum anlatırım, hakkında konferans veririm ama yazamam. Şuraya 1000 e yakın yazı yazdım, hepsi sensin Hagi. Seni seyretmek, tanışmak bahtiyarsızlığına uğradım, keşke hiç gelmeseydin! Bizlere istikamet gösterdin, pasın ne olduğunu öğrettin. Sahada olsan odunla döveceğin Servet, topu Mustafa Sarp'a o da atabilirse attığında, Mustafa tekrar Servet'e atıyor, Servet'te topu 70 metre tepince dayanamıyorum. İsmini çağırıyorum boşluklara doğru.

Neyse Hagi, ne yazsam eksik, 1000 numaralı yazıyı sana saklamıştım, yaklaştı, yazabilirsem o zaman yazacağım. Şimdilik ellerim titreyerek anca bunları yazabildim, ne yazdığımı da bilmiyorum. İyi ki doğdun Gica Hagi, ellerim titriyor adını andıkça.

Galatasaray'ın çok daha mamur, çok daha büyük olabilmesi için keşke bir  Hagi'si daha olsa.

1 yorum:

hadesperado dedi ki...

Ne yazılsa az be abi... Hele şimdi kendini futbolcu zanneden ayhan, barış, servet gibilerinin futbol fukaralığını gördükçe, onların oynadığı maçların "analizi" yapılınca (ne gerek varsa) ne yazılsa az... bize çok güzel günler yaşattı, finalin hayalini bile kuramayan bizlere "kazanma hırsının", takım oyununun nasıl olacağını öğretti, hatta o zamanki "hocasına" bile...

antalya maçı işkence gibiydi, kasaplar da dahil buna tabii ki... önceki denizli maçı da ha keza öyle, diken üstünde... noldu takır takır pas yapan (yapmaya çalışan) takıma, ayhan-barış'ın yerine oynayanlar xavi-iniesta mıydı? caner son maça kadar kewell'ı aratıyor muydu? arda golünü atıyor ya sonra? "uuuuu" sağ bek oynadığında sabrinin eski halini bile aratmıyor mu? (sol tarafta hiç olmuyor zaten) bunların üzerine nonda gitti, ama yerine geleni kasaplar devirdi. (bkz. yalçın ayhan, sedat ağca)

asıl konuya dönersek, Hagi'nin tüm özellikleri şimdi hala aranıyor ama en fazla yenilgiye, kötü oyuna isyanını, futboldan nasibini almamış kasaplara ve onların avukatları yetersiz hakem mal-zemelerine olan tahammülsüzlüğünü, beynindeki hırsını yüreğindeki ruhunu ayaklarında birleştirmesini özlüyorum...