9 Ara 2009

Ali Sami Yen Cenneti


Cehennem diye nam salmıştı bir zamanlar. Çimleri eşeleseler, nice büyük takımların leşlerinin çanak çömlek kırıntılarını toplarlar. Ne maçlar yaşandı, ne gitti denilen maçlar alındı. Tribünlerinde bir ömür tüketen, tüketecek olan gönüllüler vardı. Fiziki olarak bu sene yok olacağı hesaplanıyor, yıkılması için gün sayılıyor. Ve ne yazıkki bu tarihi stadı, baba ocağını yıkmak için iş makinalarını bekleyemedik, tarafımızdan sizlere ömür. Artık bırakın dev Avrupa takımlarını, sıradan langırt ligi takımlarını bile güldüren, neşe içinde maçlarını bitirebilen, ürkütmek şöyle dursun en ölü rakibi bile dirilten bir köhne futbol cenneti.

Türkiye Langırt Liginde oynayan çoğu takımlardan, daha kötü bir stadyumda oynuyoruz. Sokakta yürüyen biri, eski açıktaki kaleye penaltı atılsa seyredebiliyor. Arda korner atarken, dışardaki Migros'da bir kaza olsa kafasını kaldırıp dışarı bakabilir. Herkes yerinde otursa en az 5.000 kişinin sahayı görüşü arızalıdır. Misafir tribünü dedikleri bölümde hayvan bile maç seyredemez. İnanın o bölgede 50 kişi sahayı tam olarak göremez. Bırakın misafiri, oraya gelene eziyet çektiriyoruz, paravanın yan tarafındaki en önemli tribünümüzün olduğu yerden bile saha görünmüyor. İçeri giriş çıkışı, pis plastik oturakları, 1 karış sidikli tuvaletleri çok yazdık, bu kez o tribünleri kullananları, yani bizi yazacağız.

Bir paradoks var bu sene tribünlere kabus gibi çöken. Acaba taraftar oynanan can sıkıcı futbol yüzünden mi, sıkıcı, ağır, müzikal kurgusu olmayan, oynanan futbolla alakasız, uzun arabesk şarkılar söylüyor? Yoksa takım bu iğrenç, aşalığık kompleksi taşıyan, gece uyku getirecek tezahüratlar yüzünden mi kötü oynuyor?

Kapalı tribünün ruhuna el fatiha okunmuş. Kanla irfanla kurduğumuz mevzileri, en kral takımlara mezar olmuş cehennem tabyalarını çok kolay terkettiler çapulculara. Son saniye, kapalının yeni açık tarafında faul oluyor, kaleci kalesinden gelip, topu en az 20 metre öne koyup atış yapıyor, aynı anda tribünlerden belli belirsiz melodi mırıldanıyor.'' Seeeeeen var ya seeeeen, elimde sigara, deplasman yolunda......''

Pao maçında, ''Fatih Sultan Mehmet'' diye bağırıyor, ne demekse, ben zor anladım sahadaki Yunan'lı duymadı bile. Belediye maçında ''koyalım Fenereeeee, koyalım kartalaaaa''. Bırak ağlamayı da takımı gaza getir, karşı takımın gazını al. Biz Real Madrid maçında 2-0 dan geri dönüş yaparken böyle mi bağırdık? Parken'deki ''dağ başını duman almış''la, Pao maçındaki aynı mı? Çok kötü tezahürat yapıyoruz çocuklar, çok kötü bilesiniz.

Tribünlerdeki taraftar senelerdir aynıdır. Sezon bazında değişim yüzde beşi geçmez. Peki ne oldu da taraftar profili aynıyken tezahürat profili değişti. Maç oynanırken nakaratıyla beraber, en az 5 dakika süren o lanet olası tezahüratın kime ne faydası var? O tezahürata başladığınızda ben Arda Turan olsam, takıma'' aman tezahürat bitene kadar atak matak yapıp riske girmeyelim, top çevirerek şarkının bitmesini bekleyelim'' derim. Demediği de ne malum ya. Basket maçına da giden aynı seyirci, neden salonda aynı tezahüratları söylemiyorlar. Söyleyemezler de ondan, her an bir aksiyon var, her an tabela değişiyor, söylenecek durum yok. Ama bu sene, özellikle son maçlardaki futbol, arabesk taraftarın işine geliyor. Hayatlarının hiç bir yerinde o kadar yoğun kalabalıkla söyleyebilecekleri ortam yok.

İki senedir oturttular, Nevizade Geceleri şarkısını. Liverpool'un ünlü tezahüratıyla özdeşleştiriyorlar. Bizde olmaz arkadaşlar, takım maçı kopardıktan, maçı şova dönüştürdükten, ya da yenilgi garantiyken söylenecek şarkıdır o. O da gereksiz nakaratların, sonunda alkışa kurban giden bölümün tekrar revize edilmesiyle maç biterken, ya da takım sahaya çıkarken söylenebilecek şarkı olabilir.

Her şeyin bir nedeni var elbet. Bu sene kapalı tribüne yapılan camdan set, tezahürat yapacak olanları engelliyor. En az 3 sırada kimse oturamıyor(yani ayakta duramıyor), alt katı akılları sıra lüks yaptılar, sahayı en kötü gören bölüm orası, büyük maçlar harici kimse gitmiyor, gitsede cam set yüzünden yukarısıyla tezahürat bütünlüğü kesilmiş, yukarıdakilerin sesi aşağıdan duyulmuyor, bu iğrenç durumdan bezen taraftarda artık, oynanan oyundan bağımsız kendisini eğlendirmeye çalışıyor. Parası olan votka, viski, olmayan köpek öldüren ,ya da daha ucuzu biraya dayanıyor, kelle paça vaziyette tribüne çıkıyor. Ne bir önder, ne bir yol gösterici var. Olanlar da sırtı sahaya dönük'' bağırın lan'' cılar. Bağıralım da ne diye bağırıcaz, böğürecez mi, şarkı mı söyleyeceğiz?

Top rakibe geçtiğinde ıslık çalmaya, konsantrasyonu bozmaya çalışan bilinçli kardeşlerimizi, maçı o anda seyretmeyen çapulcu engelliyor. Oynanan oyunu seyretmedikleri için yorum yapmıyorlar, sonuçtan etkilenmiyorlar, maça gitmeyen varsa inansınlar bana, gol atıldığında sevinmez, yenildiğinde üzülmezler. O yüzden her maç 0-0 bitse bile şikayetleri olmaz, gelen ağam giden paşam misali, görüntüde takım sevgileri vardır. Ne bir forma alırlar, ne bir atkı taşırlar, bedava olmasa maça gelmezler(keşke gelmeseler) her an ters dönebilirler, güvenilmezlerdir.

Ne varki aynı takımı tutmaktayız. Beraber maç seyretme mecburiyetimiz vardur. Milyonlarca dolar vererek futbolcu, hoca alanlar, aslında neticeye direk etki edebilecek potansiyele sahip taraftara ne yazık ki sülük muamelesi yapmaktadırlar. Onlar için ne kadar az seyirci gelirse o kadar iyidir. Müşteri olmayanlara ise sümük bile atılabilir. Oysa ki en somut örnek 10 senedir Kadıköy'de huzurlarımızdadır. 10 senedir bizi yenen Fenerbahçe'nin taraftarıydı, büyük stadyumda çapulcuyu asimile edebilmişler, dolu olduğunda sahaya maksimum etkiyi gösterebilmişlerdi.

Biz ise maç kora korken bile '' Cim Bom Bom'um, biricik sevgilim'' tezahüratıyla tempoyu düşürebilmek için elimizden, gırtlağımızdan gelen ne varsa yapıyoruz. Ben takım ısınmaya çıktığında futbolcu çağırmalara bile tutluyorum. Çoğu yalandan gelip zoraki yumruğu sıkıyor. En son çağırılan futbolcunun yaşadığı travma da cabası. Tribünlere top yekün bir el atmak, tezahürat şeklini tamamen değiştirmek gerekiyor. Aslında sahada tempo olsa, takım coşsa, taraftar zaten coşacak, o sıkıcı tezahüratları yapacak zamanı olmayacak. Bu gidişle yakında''Dönülmez akşamların ufkundayız''ı söyleyebiliriz. 10 dakika sürer, takımın oyun şekli de müsait. Topu çevirirler kendi aralarında, o sırada yeni açık ''oley, oley'' diye vokal yapar. Eskişehirspor taraftarından örnek alalım, kolay bir marş seçip, tribünlerin tamamı tarafından söylenmesini sağlayalım. Top rakipteyken, maç tehlikeliyken durup gürültü çıkaralım yeter. Oyun durduğunda, maç koptuğunda ne istiyorsan onu söyle.

Haydi Ultra'lar, yarın Seyrantepe'ye göç edecek olanlar yine sizlersiniz. Tekra sportif anlamda cehennem olan tribünlerimizi tekrar eski günlerine döndürelim. O lanet olası size dayatılan arabesk şarkıları söylemeyin. Takım coşturmaya çalışın, maçın başındaki gibi. Sahada coşan takım sizin daha fazla coşmanızı sağlayacaktır. Maçlara mutlaka formayla, atkıyla gidin, fazla içmeyin, hakem küfürü hak etse bile ıslık çalarak tepkinizi koyun. Oynun içinde olun, bir önceki maçta iyi oynayan futbolcuyu ilk çağırın. Mümkünse takımı toplu ymrk şova çağırım, onlar yarım saatten fazla ısınıyorlar, o arada en ağır, en uzun şarkılarınızı söyleyebilir, dinletebilirsiniz.

Bana kalsa, neler yaparım, ama elimde değil gücüm yok. Gelecek sizlerin, daha iyi tribünlerde taraf olun sevgili takımınıza.

6 yorum:

UçanTekme dedi ki...

tribünler bombok abicim,

eski açıkla kapalı arasında bir hakimiyet savaşı var, yeni açıktaki bir kısım gariban ise kim olsa, nereden düzgün ses çıksa uymaya çalışıyor, sonunda da birbirinden alakasız sesler çıkıyor.

10 sene evvel bırakın avrupa maçını, dandik kupa maçlarında bile bu seneki avrupa maçının havasının 5 gömlek yukarısı vardı.

Tribünde kendi sesimi son derece net duyabiliyorsam bu işte bir ibnelik olduğu gibi cehennem falan kalmamıştır.

İnsanın maça gidesi gelmiyor be abi, 10 sene evvel her maçı paylaştığım arkadaşlarım "oturur evde izlerim daha iyi" diyorlar.

ama abicim, bunun sebebi bağırmayan seyirci değildir bana göre, çünkü o tribüne gelmiş herkes, her an gaza gelmeye hazırdır.

Bunun sebebi olsa olsa her maç telekom binasından onlarca beleş bileti ceplerine koyan "tribün liderleri"dir. bu lafa da alışamadım, sevmem de.

ben "amigo"larımızı istiyorum abicim, 2 hareketiyle tribünü gaza getirecek, sahadaki oyuncuyla beraber bize maç oynatacak adam istiyorum.

şerefsizim koy abdurrahim albayrak'ı oraya, hepsinden daha iyi yapar bu işi.

saygılar.

Sefa Hasanoglu dedi ki...

Tribünlerimiz iflas bayrağını çekmiştir setler çapulcu dolu tribün raconunun ne olduğunu bilmeyen bebeler geçmişler karşımıza bağırın ulan diye nutuk atıyorlar.

Yürüyedur'u bitirdiler sonra da yavaş yavaş kendi kendilerini de bitirecekler ALPASLAN abinin vefatından sonra iyice çıkılmaz bir noktaya geldi herşey.

İflas bayrağını çektiler, bu sezon böyle geçer Aslantepe'ye Allah kerim.

Hadi eyvallah.

zizou dedi ki...

Cehennem falan hikaye oldu abicim, taraftar resmen rezalet.Maça gidemez oldum bu adamlar yüzünden.Resmen minibüste arabesk müzik dinlemek gibi birşey sami yende maç izlemek.Maçın başında basit bir üçlü bile çekemiyoruz gerçi ya.

aslantepeye taraftar profilinin resetlenmesi lazım.o kadar.

Adsız dedi ki...

Su anda maca gelmeyip Aslantepe'yi bekleyen sadece benim tanidigim 20 kisi var, eminim hepimizin cevresinde de vardir.
Madem hepimiz aynı dertten yakınıyoruz, Aslantepe için yapılanmanın simdiden baslaması gerek derim ben.

D.Peker

SEFA dedi ki...

HEY GİDİ YENİ AÇIĞIN AMİGOSU ORHAN BABA HEY...SARHOŞ GELİRDİ MAÇLARA 1 SAAT KALA GİBİ.AMA YİNE DE BİR KALİTESİ VARDI.KAPALI DA MEHMET DE ÖYLEYDİ.TARAFTAR DESEN FENER İN BEŞİKTAŞIN SEYİRCİSİNİN 10 KAT KALİTELİSİ ADAMDI...EN KALİTELİ BESTELER,EN ESPRİLİ ŞOVLAR HEP BİZİM TRİBÜNDEYDİ.TRİBÜNDE LİSE VE ÜNİVERSİTELİNİN YANINDA SANATÇI,MANKEN VE HATTA BÜROKRAT BİLE KORO HALİNDE TEZAHÜRAT YAPARDI.DERBİLER YARI YARIYA OLDUĞU İÇİN BAZEN ÇAKTIRMADAN FENER VEYA KARTALIN TRİBÜNÜNE GİRER 5 DAKİKA DA OLSA NE YAPIYORLAR DİYE HAVAYI KOKLARDIM.ALLAH A ŞÜKREDİP HEMEN BİZİM TARAFA GEÇERDİM.MAALESEF ŞİMDİ BİZİM TRİBÜNÜN DE KALİTESİ DÜŞMÜŞ...BUGÜN TRİBÜNDE LİDERLİK YAPANLAR EMİN OLUN 15 YIL ÖNCESİNDE ESKİ AÇIĞA BİLE KOMUTA EDEMEZLERDİ.

Mario Jardel dedi ki...

Virgülüne kadar katılıyorum yazdıklarına abi.. Herhalde teknik direktör, futbolcudan sonra tribün liderini de yakında ingiltere'den transfer edeceğimiz günler gelecek.. Manisaspor, eskişehir ve belediye maçlarında rakip takım deli gibi yaslanırken "lay lay lay" tarzı tezahürat seyircinin rakip üzerindeki baskısını asla ama asla yansıtmaz.. Bence de şu an en önemli sorunumuz tribün sorunu..