7 Haz 2009

Unutulmaz Maçlar


Bizim Galatasaray taraftarı Genco, anasının karnından doğmadan üç gün önceydi. Galatasaray tarihinin en büyük maçına çıktığımızın farkında değildik elbette. 15 gün önce İsviçre’de 3-0 kaybettiğimiz maçın rövanşının unutulmaz bir maç olacağı hiçbirimizin öngörüsü değildi. Takımın başında henüz Dürüllü’lü ünvanını almamış Denizli vardı. Maçı televizyonların vermesine izin vermediler. Denizli’nin tur atlayacağız demeçlerinin pek önemi yok. Bendeniz banka çalışanıyım o zamanlar,Taksim’de, Elmadağ’da. Maça gitmiyorum, dinleyebilirsek radyodan dinleyeceğiz malum elenmelerimizden birini daha.


Öğle paydosundayız, yemek yediğimiz lokantanın küçük televizyonunda, takımın maç öncesi Florya’dan çıkışını gösteriyor. Kaptan Cüneyt kükredi o anda, tam takım yola çıkarken savaş meydanına doğru.’’Ali Sami yen’e ölmeye gidiyoruz’’


Yemeğimi yarım bıraktım, koştum bankaya izin alabilmek için. O sırada evden telefon geldiğini söylediler. Genco’nun anası sancılanmış, Müdüre çıktım, karımın durumu ağırmış dedim. Müdür dediğim o da arkadaşımız, beraber top oynuyoruz, Fener’li. Yetiş lan dedi, yapabileceğim bir şey var mı? Yok dedim, cebime hesap makinalarından topladığım şeritlerli doldurdum. Eve telefon ettim, yalandan. Sancım var diye feryat geldi telefonun öbür yanından. İzinliydim, tercihimi Mecidiyeköy’den yana kullandım. Genco nasıl olsa doğardı, ama bu maç bir daha olmayacaktı.
Stada vardığımda kapılar kapanmıştı. 50.000 işsiz Ali Sami yen tribünlerinde bir tarihe tanıklık etmek üzere görev başındaydı. Stadı tavaf ettim, giriş imkansızdı. Acaba eve mi gitsem dedim, vicdanımda rahatsızdı o anda. Son bir umut yeni açık tarafına yöneldim. O sırada tek sıra halinde bir polis mangasının demir kapıdan içeri girdiğini gördüm. Polis mangasının en sonuna takıldım. Ben de içeri girdiğimde demir kapıyı kapattılar. Dışarıda 20.000 işsiz daha vardı, ben içerdeydim. Polisler sorgulamaya başladılar sen kimsi diye. Ellerinden gelse kapıyı açıp beni atarlardı ama imkansızdı. 10 cm aralansa kapı inanın en az 100 kişi içeri girerdi o kadar delikten.
Bıraktılar beni kaderime, hadi girdin tribüne nasıl çıkacaksın. Kapılarda biner kişi var, tribünleri bilenler hak verir takım elbisemi yırtarak tırmandım yeni açık alt tribünün giriş çıkış betonuna. Maymun olsa çıkamazdı ben çıktım.


Galatasaray savaş veriyordu, Denizli ile, taraftarla beraber. İlk yarı 1-0 bitti. İkinci yarı boğduk İsviçre’lileri. Tanju’yla çöktük, kabus olduk, Büyük Metin’le aktık, Cüneyt Kaptan kudurmuştu. Gevur Prekazi’yle, Uuuuu(uğur)’la saldırdık. 3-0 oldu maç, o ana kadar en şiddetli desibelle bağıran taraftar, korkudan bağıramaz oldu. Ben 3-0 a kadar bağırmadım ne yalan söyleyeyim. 4-0 olunca en arkadan ortalara kadar yuvarlandım. O sırada inanılmaz bir gol kaçırdılar, girdikleri ilk ve tek pozisyonda. Taş kesildi 50.000 işsiz ve Simoviç. Üstten avuta gitti, sonra sol kanattan bir top geldi Uğur’a, girdi kesti, Tanju yapıştırıp ağlara topu, mühürü bastı. ‘’Avrupa Avrupa duy sesimizi’’, ‘’Cim Bom final yakışır sana’’ tezahüratları söylenirdi o zamanlar. Sesimizi duyurmaya başladığımız, Final’i de göreceğimiz yakındı artık. Golü attıran Uğur yeni açığa doğru koşmaya başladı. Ben de sürüklenerek, dellenerek demirlere tırmandım, o golü kimbilir kaç kere seyretmişsinizdir. Demirin bir tarafında be diğer tarafında Uğur vardı. O ‘’Koyduuuuuk, koooooyduk’’ diye bağırıyordu. Ben insanlık dışı ses çıkarıyordum.


Galatasaray tarihinin en büyük maçından utkuyla çıkmıştık. Sonradan çıkacağımız daha büyük maç ve kazandığımız utku beklide hiç olmayacaktı eğer biz o maçı alamamış olsaydık.
Maç bittiğinde neleri kazandığımızın pek farkında değildik sıcağı sıcağına. Tarih yazılırken o an orada olanlar pek farkında olamıyorlar demek, zaten o anda yaşadıklarımız tarih değildi.
En kısa yoldan eve gitmeye koyuldum, telefon edebileceğimiz bir ortam yok, bir tarafım evde olamadığım için vicdan azabıyla boğuşurken bir tarafım o büyük maça o şartlarda şahit olabilmenin dayanılmaz onuruyla coşku doluydu. Neushatel Xamax’a evire çevire geçirmiştik.Eve geldiğimde endişeli bir durum yoktu. Ben ki daha önce babamım kolundaki serumun çabuk bitmesi için musluğunu açıp, maça yetişmiş bir Galatasaray ahvadıydım.

Genco’ya kötü bir şey olmadı, 3 gün sonra doğdu, Monaco maçında havalara atıldı.
Eminim yerimde olsa o da aynı şeyi yapardı.

Not; Bu yazıyı okuyanlar unutulmaz bir maçı yazsınlar, sadece hangi maç olduğunu yazsalar da olur.

7 yorum:

Forma nerde, biz orda... dedi ki...

2000-2001 sezonu Sami Yen'de 0-2 geriden gelip 3-2 kazandığımız Real Madrid maçı...
jardel affetmedi...

cheese dedi ki...

bence neuchatel maci ile benzer bir önem tasiyan baska bir mac da, 1999'da milan'i ali sami yen'de son 5 dakikada hakan ve ümit'in golleriyle 3-2 yenmemizdir. uefa zaferinin baslangici...

alessandro del piero dedi ki...

tabi ki athletic bilbao'ya 10'un 90'da, 90'a taktığı 2-1'lik efsane maç..

ha işin kötüsü o maçın ispanya'daki rövanşı da unutulmazdı ama olumsuz anlamda.. o takım az daha gruptan çıkıp belki de cl'de süper noktalara gelecekken fatih götyel denen yavşak tulumbası yüzünden turdan olmuştu..

hadesperado dedi ki...

-beyaz formaya vurulduğum, uğuru idol ilan ettiğim Xamax maçı;
-ilkokul sınıfındaki tvden izlediğim werder bremen maçı;
-Okan'ın ayağının kırılıp benim lavabo altında zırladığım Trabzon maçının yanında,
-benim için en unutulmaz maç köy kahvesinde izleyebildiğim uefa finalimizdir...

kapalıtayfası dedi ki...

o sene lise son sınıftayım.87 ve 88 de Galatasaray 14 sene sonra şampiyon olmuştu.Bende liseyi çift dikişle sindire sindire okuyordum.Deplasmana gitmekten okula gidecek zaman kalmıyordu.O sabah her zaman olduğu gibi okulu kırıp maça gitmiştik,okuldak ayarttığım tayfayla.Aslında maçta hiç umudum yoktu,hele ilk yarı 1-0 bitince seyirciler arasında bir karamsarlık oldu.3-0 ken kaçırdıkları golde bütün stad taş kesilmişti çıt çıkmamıştı.5-0 olunca koptuk artık bu alemde değildik.Maçtan sonra taksime kadar yürümüştük.Mecidiyeköy-Taksim arasındaki bütün iş yerlerinde çalışanlar camlara çıkmışlar bizimle beraber galibiyeti kutluyorlardı.Herkes yarı beline kadar camlardaydı.Tarih 9 kasımdı.Ertesi gün 10 kasımda o zaman bütün gazeteler yas ilan eder ilk sayfaları siyah beyaz çıkardı.Ama ilk defa gazetelerin bir köşesindede olsa Atatürk anıtı önünde,maçtan sonra saygı duruşu yapan taraftarların resimleri basılmıştı.Ata böyle anılır diye.

zachpaulsen dedi ki...

o zaman 9 yaşındaydım. öğlen saatleriydi. evde bir arkadaşla oyun oynuyorduk. hayal meyal hatırlıyorum o günü. tam 20 sene olmuş dile kolay.

öğleden sonra gibi telefon çaldı. telefonun öbür ucunda babam arıyordu. coşkuyla ve sevinçle galatasaray 3-0 önde dedi.(kendisi fenerlidir)

ben nedense radyodan bile dinlemiyordum. ya küçüktüm bilmiyordum ya da ilk maçın verdiği hüzünle takıma küsmüştüm. çok geçmeden gene babam aradı 4-0 oldu, televizyonu aç; TRT veriyor maçı dedi. ağlıyordu...

hemen açtığımı hatırlıyorum televizyonu. tanjunun 5. golünden sonra seviçten ağladığımı hatırlıyorum. kopenhagda ağladığım gibi. monaco maçının ardından ağladığım gibi. real madride 2-0'dan gelip koyduğumuzda ağladığım gibi. arif'in manchester'a attığı golden sonraki gibi. şu an yazarken de ağlıyorum.

galatasaraylı olmak müthiş bir duygu. inanılmaz bir aidiyet. 30 yaşına geldim ama bu takımın taraftarı olmaktan gurur duyuyorum. ölene kadar da gurur duyacağım. bir gün bir oğlum olursa onu da benim gibi galatasaraylı yapacağım.

sefa dedi ki...

HASTA FENERLİ FABRİKA MÜDÜRÜM DEDİ Kİ BUGÜN SENDEN İŞ MİŞ ÇIKMAZ İZİNLİSİN DEDİ.HEMEN TUZLA DAN E-5 DEN SABAHIN 9 UNDA VER ELİNİ SAMİ YEN E.UNUTULMAZ BİR GÜNDÜ.ESKİ AÇIKTA TABELANIN TAM ALTINDA SEYRETTİM.TRİBÜN HER GOLDE 5 ŞİDDETİNDE DEPREM OLUYOR GİBİ SALLANMIŞTI.EN GÜZEL GÜNLERİMİZDEN BİRİDİR.