22 Eyl 2008

Su Yüzüne Çıkmayan Gerçekler


Takım Kocaeli'de 1-0 yenik oynarken en ufak bir endişem yoktu. Bu takım yüzyıllık tarihimizin en büyük takımı. Başındaki hoca kim olursa olsun, futbolcular durarak oynasalar, kendi kalelerine bile gol atsalar bu takım Türkiye'de her takımı en az 3 golle yener. Yenemediği her maç bence başarısızlık olur. Bırakın İzmit'i, Antep'i; Kadıköyü, Dolmabahçe'yi titretir. Ancak ben başka mecralara çekmek istiyorum konuyu. Farklı deplasman galibiyetinin engellediği gerçekleri ortaya çıkaracağım.




Galatasaray, tarihinde ilk defa oynayanların çoğu yabancı kadrosuyla sahaya çıktı. Bizim kuruluş felsefemizde yabancı takımları yenmek yatar. Biz Türk takımını yenmek için yabancıları kullanıyoruz. Endüstri futboluna bizde teslim olduk. Kadromuzu alt yapı ağırlıklı oluşturmaktan, Yabancıları bile Galatasaray'lı yapmaktan övünür dururduk. Yenmek güzel şey al üst düzey futbolcuları oynat yen. Yarın ne olacak bu adamlar gidince.




Ben Çaylağı oynattığı futboldan değil oynatmadığı futboldan dolayı eleştiriyorum. Güle oynaya geçilecek turu sadece acemiliğinden verdi. Hiç bir şey yapmayıp kaleciyi oynatsa yine Şampiyonlar Ligin'deydik. Neyse artık olan oldu, bu takım Türkiye'de açık ara şampiyon olur, UEFA kupasında finalde bile kaybetsek saymam.




Galatasaray'lılık ruhu sakın kaybolma üstümüzden. Şimdi çoğu yabancı takımı Re Re Re ile, Metin Oktay'la, Seni Sevmeyen Ölsün'le, Cim Bom Bom'um benim'le nasıl motive edeceğiz. Tezahüratlar sil baştan. Motiveye gerek varmı o da belli değil. Adamlar profosyonel ne kadar oynayabilirlerse o kadar. Sabri gibi, Hasan Şaş gibi Arda gibi tekmeye kafa atmazlar. Galatasaray yenildiğinde ağlamazlar. Sezgin'e koşmazlar mesela, Prekazi gibi. Gidince bizi unuturlar mesala, Ribery gibi.




Ey büyük Galatasaray taraftarı; Baros'a, Kewell'e, Lincoln'e, Meira'ya, De Sanctiz'e Hagi gibi sevdalanmayın. Bakın hala hepimizin adını andıkça tüyleri diken diken oluyor. Aynısı olmasın gittiklerine hasretlerine dayanamayız. Oynasınlar, bizi daha yukarılara taşısınlar, kaybolmaya yüz tutmuş adımızı tekrar ezberlettirsinler sonra beyaz atlarına binip gitsinler.




Diyeceğim şu dur ki. Bizim takım artık bizi aşmak üzere, bizimde profosyonelleşmemiz lazım. Ali Sami Yen'de 3000 demirbaşla değil 25.000 kişiyle bayrakla, desibel desibel yükselen sesle, şovla oynatmamız lazım onları. Arabeski, ağlama tezahüratlarını bırakıp yüksek volümlü gürültü çıkaralım yeter.

1 yorum:

jose dedi ki...

kesınlıkle katıldıgım tespıtler
elınıze saglık nazmı bey..