17 May 2015

Sneijder'in Şişen Damarı; Galatasaray 1-0 Gençlerbirliği



Top, o ana kadar mükemmel oynayan Semih'in bir anlık gafletiyle Stancu ile Sinan'ın ortasında kaldığında ölen, sonra dirilen milyonlarca Galatasaray'lıya geçmiş olsun diyoruz ve çuvaldız elimizde başlıyoruz.

Kendimize batıracağız.

Hamza Hamzaoğlu, ya 1-0 galip gelerek 7 puan almayı başarabilen Dünya'nın tek ve gelmiş geçmiş en büyük Hocasıdır, ya da Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en kötü hocası. Futbol takımı direktörü olamaz. 2 maç kalmış, saldıracak değiliz, sihrin analizini sonraya bırakıyoruz. Futbolumuzun çapı bu kadar demekle yetiniyoruz. Hem güzel futbol oynayıp, büyük taraftarına şarkılar söyletip hem de 3 puan alabilmenin imkanı yok. Belki de gelecek yönetimlere bir Şampiyon olma formülü icat ediliyor Hamza sayesinde. Son 7 maç yaptığını 34 maça yayabilirsin. Her maçı 1-0 kazanmaya oynayarak 34 de 34 yapabilirsin. Galatasaray'ın bu kadrosu sıfır transferle tek farklı galip gelerek 102 puan alabilir. Futbol ölür mü? bu soruyu soracak taraftar daha önce öleceği için hesap mahşerde görülür.

Hamza, bilerek 1-0 yeniyorum, amacım; Taraftarımıza yüksek adrenalin yaşatma pahasına maçın puan değerini 3+2+2 ye çıkarmak, şer cephesini, Zift Televizyonlarının katran karası futbol yorumcularını felç etmek, travma geçirtmek, Mazhar Osman'a göndermek, kuduz aşısı baronlarına yüksek karlar ettirmek, Medya Sirk Maymunlarının bilmediğimiz hünerlerini de sergilemesini sağlamak, diye sıralarsa, lafım yok, başımın üstünde taşırım. Muhtemelen de böyledir.

Böyle bir planı uygulamak üzere sahaya sürdüğü 11 ve oyun planı, bu maçın da ördekle, dil altı hapıyla, yastıkla, duvar dibinden, tv den mümkün olduğunca uzakta seyredilmesi gerekeceğini anladık. Kan işedim, maçı bırakıp ikide bir tuvalete gitmemek için ördeğim, göğsümü yumruklarken araya koyduğum yastığım yanımdaydı. Ortalarda bir yerde seyrettim duvar uzaktı kafamı vuramadım Umut Bulut'un kadraja girdiği anlarda. Develi'de yan masada oğlu maçta olan Afyonlu bir aile vardı, saygı duydum, ailece maça gelmişler 1 kişiyi Arena'ya göndermişler, maçtan çok beni seyrediyorlardı. 1 büyük rakının son bir iki dublesiydi, ne ara girmiş kaçırdım, futbolun idam ipliğini boyuna geçirici girmiş son dakikalarda faul yapmış. Televizyon, tabağın fırlatma menzili dışında ve tazmin edemeyeceğim kalitedeydi. Yüce Gök'e doğru fon dip yaparak serbest vuruşu seyredemedim, Afyon'lu aile reisi bana gol olmuş gibi sarıldı, bitti dedi.

Biz ne büyük savaşlar gördük, 45 senelik tribün hayatımızda, bunlar tatbikat. Biz 15 sene önce bugün Hanry'nin vurduğu kafanın ağlarla kucaklaşmasına ramak kala Taffarel Peygamber'in suplajını seyrederken ölmedik, Suker'in attığı penaltıyı kurtardık. Galatasaray bitti demeden bitmez kardeşim dedim. Fenerli, Beşiktaşlılar için son bir can çekişme süresi kadar zaman vardı. Sandalyeyi tekmeleyecek Yekta göründü kenarda. Yekta'yı oyuna girerken görüyorsan şunu anlayacaksın. Galibiyet totemi, zafer purosu, işaret fişeğini çakıyor, maçı tek farkla Galatasaray kazanıyor.  Umut'un sehpaya çıkardığı, Olcan'ın ilmeği geçirdiği futbolun infazını Yekta gerçekleşiyor.

Yasin Öztekin'i, maçın adamını minnetle selamlıyorum. Devre arasında Rize'ye hediye paketi olmayı reddetmiş, siz futboldan, futbolcudan anlamazsınız demiş, direnmiş, saygıyı fazlasıyla hak etmiştir. İddia ediyorum, kendini ispat maçlarında, kupa maçlarında Burak oynasa, hatta daha ileri gideyim Burak sakatlanmayıp bir kaç maç kaçırmamış olsa bu gün Yasin diye bir futbolcumuz olmazdı. Çocuk her topla buluştuğunda 12 parmak bağırsağı fırlıyor bağırmaktan. Geçen hafta ilk defa dinlemedi, Servet'e kısmi felç geçirtip, gol posta girdiğinde kendi vurdu. Bu maçta en az 5 asistini yediler. Taraftar arkasında durmasa gol attıramıyor diye Bruma gibi harcanması an meselesi. Çete'nin arkadaşı değil, RÖGAR'ın bulup önerdiği futbolcu değil. Kimin basiret bağlanması sonucu kendini Galatasaray'da bulmuşsa, çocuğu bir kaleye geçirmedikleri kaldı. Delikanlı olan bundan sonra oynatmasın da görelim. Bruma yabancı olmasa, kafatası politikasına kurban gitmese verdiği pasları kazma golcüler içeri atabilseydi biz bu son maçları 4 yıldızlı tişörtlarla tatil beldelerinde, köylerde testis kebabı yaparak seyrediyor olacaktık.

Unutturulmaya çalışılan, kısmen de başarılan Sinan Gümüş, Burak-Umut yerine en uçta oynasa, Bruma, Yasin açıklarıyla, Sneijder lojistiğiyle gol rekoru kırılırdı. Bu saydığım forveti bir gün bir maçta seyredemeden gidersem vasiyetim olsun, kupa aldığınız bir gün resimlerini yayınlayın altına beni etiketleyin.

Tek açıklı Galatasaray, Yasin marifetiyle sağlı sollu defalarca gole yaklaştı, tekrarlamayalım kabiliyetsiz çete elemanları boş kaleye dürtemediler. Düşünmedim değil! acaba Umut, Gençlerbirliğine acıyıp atmadı mı diye. Stancu bize acımış atmamış ya olamaz mı. Olamaz çünkü bu adamlar futbolcu falan değil, yarım metreden bile gol kaçırabilecek kadar futbolun ırz düşmanlarıdır. Aranan tek gol, organize ataklarla gelecek gibi görünmüyordu. Golcü dediğimiz adam Guiza'ya dönüşmüş, son maçları oynadık, bu maçı da golcüsüz oynamaktaydık. Benim gözüm Sneijder'in alnındaki damardaydı. 

Turuncudan iz taşıyan tok bir sarı ve vişneye çalan koyu kırmızı kanla dolmasını bekledim. Bir an yakından gösterdi Sneijder'in kafasını, damarlar alınlardan yanağa doğru bizim kanla dolup şişti. Ameliyat an meselesiydi. Kaleyi yoklamaya başladı, askerliğinde havan silahı görenler bilir. Atışlar sağa, sola gider, iyi ileri gözetleyici hesabı yapar son bombayı hedefe tam isabet gönderir. Çok daha hızlı vurabilirdi belki, bu kez plase göndermeyi denedi, Usta'yı tanıyan iyi kaleci gibi topu soluna bekledi, sağına gittiğini anladığında da çok geçti, elini çekti dediler şerefsizler. Bırakın irinlerini kussunlar.

Muslera'nın yokluğunda kaleye Eray'ın geçme ihtimali bile hafta arasında taraftar arasında korku filmi fragmanı oldu. Eray'ın her hangi uzun boylu atletik bir Galatasaray taraftarından daha iyi kaleci olmadığını bilmeyenimiz yok, Sinan Bolat'da, Nouer olsa bile Muslera'nın altında kötü kaleci görünüyordu zaten. Ne var ki Porşeyle gol atan Eray'ın yanında tek elli, gözü bağlı Sinan Bolat bile gözümüzde büyüdü, kale küçüldü. Top gelmedi belki ama gelme ihtimali olan toplara yaptığı atlayışlara bakarsak, -şimdi söylemesi kolay- gelseydi bile kurtaracaktı. Hakan Balta-Semih-Telles ve Yasin sağda oynadığı zaman Sabri mükemmel bir savunma hattı kurdular. Pozisyon vermediler.

Sezon başında futbolcular bir poz vermişti, 3 yıldızın arkasında büyük bir yıldızın içine girdiler. O yıldız diğerlerinden farklıydı, belki bir mesajdı, doğruydu. 4 yıldızlı formalarda mutlaka 4. yıldızı diğerlerinden daha farklı yapmamız lazım. 19 una bedel bir Şampiyonluk gelmek üzere, 4. YILDIZ, Haziran da sarı kırmızı beşiklere yatırılacak bebeklerin sarılacağı 4 yıldızlı zıbınlarda bir başka parlasın, sonsuza akıp giden yıllarda hikayesi bir başka yazılsın.

Bizim yazacaklarımızdan gayri.

Hiç yorum yok: