11 Kas 2012

29.5 Milyon €; Mersin 1-1 Galatasaray

Fatih Terim şaşırıyor, büyük bir ilerlemedir. Hiç pozisyon vermeden gol yiyoruz diyor şaşırıyor. UEFA Kupasını aldığında şaşırmamıştı, Milan'a gittiğine, Milan'dan kovulduğuna da, Galatasaray, şampiyon olmuş, Şampiyonlar Liginde çeyrek finalden dönmüş hocasını kovarken de, o hocanın yerine geldiğine de şaşırmamış, beni şaşırtmıştı. Bu gece ilk defa şaşırırken gördüm. Şaşırmak insanlıktır, umuttur, canlılıktır. şaşırmayan insanlar ölüdür. Şaşırmışsa sorunu çözer eminim. Çok iyi oynattığını söyledi maçtan sonra. Sahanın en kötü oyuncusu Prensinin vurduğu top kaleciden dönmüş, Umut tamamlamış Galatasaray golünü atmıştı. Hocaya göre normal bir goldü, sanırım çalışılmış, hoca tarafından kurgusu yapılmış goldü. Oysa ki yediğimiz gol tamamen şans işi, feleğin Hocaya kastı, Nobre gibi Galatasaray'a gol atma uzmanının beynine çarparak kalemizin içine giren toptu. Her işte bir hayır varmış, buna da şükür ki Nobre Hocamızı şaşırtmıştı.   .
Galatasaray, daha doğrusu İmparator takımın planlamasını yaparken para yerine çakıl taşı kullanmıştı. 100.000 asgari ücret maaşı harcayarak gol yememek için büyük bir tim kurmuştu. Hatta kontr-garantiye gitmiş, gol attırsın diye transfer ettiği yabancı futbolcuyu devşirmiş, sol bek yapmıştı. Akıl tutulması değise devam dı. Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük savunma oyuncusu şu veya bu şekilde takımındaydı. İki kazmadan birinin sakatlanması, diğerininin atılmasıyla forma şansı bulan Asimo, hafif sakat olduğu için oynatılmadığı bir maça feda edilmişti. Ufo 3- 5 gün sonra sakatlansa Türkiye'deki 50 milyon futbolseverin adını bile bilmediği 35 lik Kel, koskoca Galatasaray savunmasında 21 lik Asimo'nun olmadığı bir maçta oynamış, üstelik bir gol atmış takım galip gelmişti. Küçük takımların küçük hocalarının büyük felsefesiydi.''galip takım değişmez'' E öyleyse Kluj maçında da savunma 29.5 Euro harcanarak oluşturulmuş gol yememe ekibi sahaya çıkacaktı. Ne zamana kadar? Elbette en kısa zamana kadardı.

Takım ligin en kötü takımlarından biriyle oynayacaktı. Atmaya gelince kalede Hayrettin vardı. Benim takımımın Manu'dan, Barca'dan ne farkı vardı canım. Onlar kadar biz de 2 günde bir maç oynardık. O zaman devam yenilmeyen takımla oynamaya. nasıl olsa bahane hazır. Yenemezsem yorgunluğa bağlarım, gökten şikayetçi olurum, ama futbolcuma laf söyletmem. Baştan söyledim, hocadan umutluyum, şaşırmış. Maçı tekrar seyreder. Çok iyi oynadık dediği takımının  kaleyi bulan tek şutun kaleci tarafından çelinip Umut'un, attığı Adrian İlie golü olan şuttu. İki topu da direkten dönmüş, başka da pozisyonu yoktu. yediğimiz golü tekrar izlerse Futbol Tanrısının bir dahli olmadığını anlayacaktı. prensi, sürüngen Emre Çolak rakibe faul yapmış, atılan şut yine kendisine çarpmış kornere gitmişti. Doğrudur, o a ana kadar Muslera hayatının en rahat maçını oynuyordu. Nobre huzurunu kaçırmış çerçeveye top gelmişti. Kel, kafaya çıkmak yerine pozisyonu havadaki azota, oksijene havale etmişti. Top çerçeveye girerken de Muslera bu sezon bu kaçıncı defa topu ancak içeriden çıkartırken elleyecekti?

Takım gol atamadığı ilk yarıda daha iyi oynamıştı. Fakat nedendir bilinmez efektif oynayamıyordu. Sanki istediği zaman gol atabilecek rahatlıktaydı. Gerçi tas tamam durum bu olmalıydı. Bu Galatasaray'ın gol atamaması ancak mucizelere bağlıydı. Ligin en iyi yerli hücum futbolcuları bizdeydi. Bütçeyi yatırdığımız yabancılar da kaleye ve savunmaya kurulmuşlardı, yani Galatasaray'ın gol yemesi de mucizeydi. hepimiz şaşıracaktık başka yolu yoktu. Takım da gol atamadığına şaşırıyordu. Selçuk'un iki asisti direklere takıldı. neyse ki beklenen gol gecikmedi. Rakip kendi sahasında beraberliği bile kovalamaktan acizdi. İkinci gol için yüklenmek yerine toplu dinlenmeye çekilmeyi tercih etti takım. Gol yemezse maç oynadık saymıyorlar sanki. İlk tehlike golle sonuçlanınca, klasik hoca felsefesi devreye girdi. Golde hatası olmayan, takımı da iyi idare eden Yekta ilk kemendi yedi. fasulyeden, Fatih Terim'in Hazreti Ömer adaletinden yararlanıp 2 maç oynadığına şükretsin di, Hagi'nin aldırdığı futbolcu. hazır yenememişti, önümüzdeki maç galip gelemeyen takım değişebilir, piyango yeniden Yekta'ya çıkar, yedek kulübesi paspasçısı olarak işe devam ederdi. Yekta çıkıp, Gayserili tüccarın bilezik gibi geçirdiği Amrabat oyuna girdikten sonra, o ana kadar tek kale oynayan takımın topla oynama yüzdesi Felix'in uzaydan atlama hızıyla düşüşe geçti. Üstüne Hamit çıkıp, Aydın girince de takımın futbol aklı Mazhar Osman'lıktı. üstüne benim izlemeyi bıraktığım, Galatasaray'dan umudumu kestiğim dakikalarda maçı kurtarsın diye oyuna Sabri'nin girdiğini öğrendiğimde acaba bu maçı yazmasam mı diye durakladım. Ne fark ederdi, maçtan sonra kendi kendime söylediğim şeyleri, bir kaç kişiyle daha paylaşabilirdim.

Gol yememek için oynayan takımlara karşı Galatasaray'ın yapabileceği pek bir şey yok bu sene. 2. yi atıp maçı koparamamışsa mutlaka o maçı kazanamıyor. Hele ki büyük takım refleksi, geriden gelip maçı çevirme işini biz çoktan unuttuk. Galatasaray yenikken, geri dönüş oyununu göremiyoruz. Halbuki büyük takımların borosu, geri dönüşleri kadar öterdi. Nereden nereye geldik? Bu takımdan 2000 senesinin takımına göndereceğim tek bir futbolcu bile yok. O takımların hocasının Terim olduğuna inanasım gelmiyor. Yıl 2012 takımın sol beki, eşşek yükü paraya alınmış yabancı bir sol açık tarafından işgal ediliyor.

Takım yenemedi, Hocaya göre de iyi oynadı. Bakalım bu hafta değişiklik yapacak mı? Yapsa haksızlık yapacak, iyi oynayan bir kaç futbolcunun kaderiyle oynatacak, yapmasa, yenemedi, yenemeyen takım değişir yazıyor anayasada. Hoca terim olunca sorun yok, yine bir mesaj verir vermesine de. Direk söylese olmuyor mu, ben Hocamızı anlamakta zorlanıyor, mesajını alamıyorum. Sonra da beni bizim platformlarda bunak, nankör ilan ediyorlar. Ah be Hocam, 1973 den beri peşindeyim, izindeyim. Gün geldi gırtlağımı parçaladım Sementa diye, gün geldi Tekelistan'a İmparator yaptım. Galatasaraylılıktan dı bunca savaş, gençliğimin amına koydun, canın sağ olsun.  

5 yorum:

Devil dedi ki...

Nasıl ADAM olduğunuzu bilmem. Ama Galatasaraylınin hasısın. Eline sağlık hocam

zachpaulsen dedi ki...

Hakan Balta, Gökhan Zan, Semih, Sabri'den kurulu defans hattı kalede ufuk ile çıkarsak daha mı mutlu olursun? O zaman Fatih Terim daha mı büyük hoca olur? Semih'in neden oynatılmadığını bilmiyorum ama eğer bir sorunu, sakatlığı veya başka bir meselesi yoksa oynatılmaması bence de hatadır. Ama mutlaka geçerli bir sebebi olduğuna inanıyorum. Bu konuda hocaya güvenmek gerekmez mi? Bu çapta öfke, ithama ne gerek var? Ama aynı Semih'i bitmişken, kadroya koyan devamlı oynatan, hata yapsa da gol yedirse de, kendi kalesine gol atsa da, fener, beşiktaş maçlarında adamını kaçırıp gol yedirse de ısrarla oynatan da aynı Fatih Hoca. Ama sana göre bu olayda Fatih Terim'in hiç dahili yok, olay Gök Tanrının işi. O zaman Gök Tanrı niye 2009'da Hamburg maçı öncesinde devreye girmedi? Herkes sakatken bile Semih oynamadı Kewell stoper oynatıldı? Çünkü o zaman kenarda hoca yoktu da ondan.
Bir de bu yabancı olayına bu kadar takılmanın manası nedir abi? Ne zaman bu kadar milliyetçi, şövenist olduk. Sabri, hakan balta, Gökhan sırf Türk diye bu kalitesizliğe tahammül etmek zorunda mıyız? Kenarda Ömer Toprak, Serdar Taşçı mı var da oynatılmıyor? Eğer bu tepkinin sebebi Semih’se ben de mutlaka bir sebebi olduğuna inanıyorum. Oyunun milliyetinden ziyade liyakatine ve yaptığı katkıya odaklanalım. Yabancı tercihi neden defanstan yana diye bir manasızdır. Demek ki o bölgede yeterli Türk oyuncu bulunamadığı için. Yabancı kontenjanı sadece forvet oyuncularından mı kullanılmalıdır? Böyle yapılırsa daha mı uygun olur? 2000 yılında sahadaki kaleci dahil 5 oyuncudan 3 tanesi yabancıydı. Taffarel, popescu, capone…Şu an elde daha iyi yerli veya yabancı olarak olmadığı için Riera ve Chris oynuyor… Olay budur.
Ha bu arada Riera bence 10 kere daha iyi sol bektir Hakan'dan.Keşke orada oynayacak daha iyi bir Türk sol bek olsa da alsak. Var mı? Yabancı iyi bir sol alınacaktı ama Ujfa son anda beklenmedik bir şekilde sakatlanınca mecburen stoper alındı.

zachpaulsen dedi ki...

Az önce yazının devamı....

Eboue ile Sabri'yi kıyaslamam bile. Geçen sene adamı 10 hafta Abu diye dalga geçtin sonra laflarını geri aldın. Beğenmediğin Chris 60 tane ŞL maçı yapmış Lyon gibi bir takımda 10 yıldır devamlı oynayan bir oyuncu. Kimse Ujfanın transferin bitmesine 2 gün kala çapraz bağını kopartmasını tahmin edemezdi. Son günde ancak Chris'i alabiliyorsun.
Bu sene çok gol yememiz gayet doğal. Ama bunu sadece defansa ve Muslera'ya bağlamak ne kadar doğru? Beğenmedimiz Muslera geçen sene 16 maç gol yemedi. Ama Ujfa'nın sakatlığı, hakan'ın sakatlıkları ve formsuzluğu, Eboeu'nin formsuzluğu tüm savunma dengesini bozdu. Üstelik Melo'nun formsuzluğu hatta Engin'in olmayışı, Elmander'İn sakatlığı ve bir türlü geçen sene ki formunu bulamaması falan hep takım savunması adına sıkıntı yaşamamıza neden oldu, oluyor...Bütün bunları görüp, bilip bu çapta ağır eleştirmek, hakaret etmek bence ayıptır, haksızlıktır. Biraz insaf diyorum...
Başarılar kolay elde edilmiyor. İstediğimiz kadrolar, hayalini kurduğumu futbol hemen olmuyor.
Aynı Fatih Terim geçen sene enkaz devralmış almış, 0'dan takım kurmuş ve ilk yılında şampiyon yapmış. Üstelik takımın en kıymetli oyuncusunu transfer biterken kaybetmiş. Bu yıl ise türlü olumsuzluk, sakatlık, formsuzluk ve savunma uyumsuzluğuna rağmen Ligde lider, ŞL'de herşeye rağmen 2. sırada ve avantajını tekrar geri almış bir Galatasaray var.
Tamam iyi futbol oynamıyoruz, savunmada basit hatalar yapıyoruz ama bu kadar da yerden yere vurulacak bir tablo olmadığını düşünüyorum. Neden? Çünkü hala elde potansiyeli çok yüksek bir kadro olduğunu düşünüyorum, Fatih Hoca takımın başında, 2 kulvarda da iddiamız devam ediyor, devre arasında Ujfa dönecek, belki bir sol bek ve stoper alacağız. Engin dönecek, Melo illaki daha fazla katkı yapacak, Elmander geri dönecek.
Geçen sene aynı teknik kadro transferde Riera dışında inanılmaz başarılıydılar. Bence Riera bu yıl beklenilen katkıyı yapmaya başladı. Bu yıl alınan Burak, Hamit, Umut, Danny transferleri her geçen gün daha fazla katkı yapıyor. Daha da yapacaklar. Bİr tek Amrabat beklenilen katkıyı yapmadı. Belki o da seneye alışacak...Bu kadar toleransı haketmiyor mu bu insanlar. Amrabat gibi kaliteli, klas bir çocuk bir kalemde nasıl eşşek sınıfına sokulur? Bir adam klas topçuysa klas topçudur. Eninde sonunda doğru imkan ve ortam yaratılırsa yeteneğini ortaya koyacaktır. Onun da zamanı gelecektir. Eşşek Mustafa sarptır, servettir, barıştır…Bunları siksen iyi topçu olmaz. Ama amrabat dediğin adam 24 yaşında haza futbolcu. Teknik, çalım atar, hızlı, adam geçer, şut atar, sıfıra inip orta keser, kuvvetli, fizikli…kariyeri ne oynadığı belli. Ben de verilen paranın fazla olduğuna inanıyorum ama bu yatırımın karşılığını alabileceğin bir futbolcu.
Sonuç olarak Ne yerin dibine batıralım, ne de göklere çıkaralım. İnsafsıca ve haksız ithamlarda bulunarak eleştirmeyelim. Bırakalım insanlar işlerini yapsınlar. Ben sonuna kadar güveniyorum…

Adsız dedi ki...

sağ ve sol kanadın verimsizliği fenerin ympiyonluğuna doğru gider..
Amrabat-Hamit kısırlığı,Emre çolak adında takımı hançerleyen dinamitleyen hatalar yapan ,gereksiz faul ve kornerlerle takımı sabote eden futbolcu tipiyle,Fener bu ligi görürür..
Yanılmak umuduyla..

Adsız dedi ki...

8 milyon euroya iyi bir sol kanat alınablirdi,amrabat tercihi ve maliyeti,şampiyonluk kupasının dümenini Kadıköy'e kırar..
Yanılmak istyorum..