2 Nis 2010

Giden Galatasaray'ın Ardından, Hep Biz Olduk El Sallayan

Pazar gününden beridir taraftar kan ağlıyor. Co Dalton'un alem yaptığı gece, bizde başka alemlere gidip geldik. Sebep suçlu arıyoruz, her sene bu zamanlarda. Biz yazmaktan bıktık, arşivlerden bakıyorum geçen sene ne yazmışım diye, değiştir isimleri, takımları yaz aynısını.

Sistem dediğimiz şey, Reykart'ın ya da başka bir hocanın oturtacağını beklediğimiz şey değil çocuklar. Sistem zaten var, bizim gibi saf taraftraları, taraftar olmayan renk sevdalılarını sömüren, milyar dolara ulaşmış futbol endüstrisinin kaymağını yemek üzere siper almış kan emicilerin kurduğu, değiştirilemez sistem.

Seneler önce yönetici bulunamazdı bu sisteme, ağzı laf yapmış, okumuş, zengin olmuş hasbelkader gönül verdiği takımın idaresine yalvararak razı edilenlerden oluşurdu yönetim kurulu. Şimdi bakıyoruz, bana 300 dolar borcu olan Selim Sayılgan ile, sömürdüklerini sindirecek mecra arayan ve ne yazık ki bulan Mustafa Sarıgül'ün oğlu yönetim kuruluna seçilmiş. Ne diyelim, kutlarız bizden daha büyük Galatasaray'lı kardeşlerimizi. İyi sömürmeler, iyi sindirmeler.

Kimdir ulan bu Haldun Üstünel, kimdir senede 5 futbolcu alıp satan futbolcu simsarı. Parasından başka bizden ne üstünlüğü var, hele ki Galatasaraylılıksa konu, varmı lan bizden daha büyük Glatasaraylı. Avrupa Şampiyonu aldıkları takımı daha büyük bütçelerle, daha tecrübeli hocalarla, daha iyi futbolcularla getirdikleri noktaya bakın. Tarihinin en kötü futbolunu oynayan Fenerbahçe karşısında son dakika golünden medet , hakemlerden icazet bekleyen takım olduk sayelerinde.

Şu Reykart geldiğinde benden daha fazla sevinen Galatasaraylı olmamıştır. Hiç bir şey demiyorum futbol bilgisine , demeyeceğim, sistemmiş, total futbolmuş yutturmacalarını da yutacağım. İkinci ligte oynamayacak olan 3 futbolcuyu banko oynatmasına da lafım yok. Vardır bir bildiği, vardır bizim göremediğimiz şeyleri gören gözleri. Ama şu kalecinin topu taca atmasına ses çıkarmayışına, elle oyuna sokmayışına, top kazanmanın ateşten gömlek olduğu maçlarda, kazandığımız topları gelişigüzel şişirmesine ses çıkarmıyor, önlem almıyor ya, yazıklar olsun onun gibi hocaya. Bu da mi sistemin bir parçası, ligin başında bir kaç maç iyi oynadık, evet kaleci topu kazma da olsa önündekilere aktarıyordu. Topu alanlar Ayhan'a aktarıyor, o da  topu, yoğun pas trafiğininin içine sokuyordu. Ulus takımının Dünya Kupasına gitme hayallleri vardı. Arda Turan'ında Güney Amerika'da Messi olma hayali. Fatih Terim takımı itin götüne sokunca, bizim büyük futbolcularımızın da hedefi kalmadı. Arda'ya yakıştırdılar ünlü bir hatun, Bekham yapıp futbolun marka değerini artıracaklar.

Elano'ya saldırıyorlar, maç alamıyor diye. Brezilya Milli Takımında oynayan, Galatasaray'da oynayamıyor. Kimse sebebini merak etmiyor. Çocuklar şu takımın içine gelmiş geçmiş en büyük Galatasaray futbolcusu Hagi'yi koysan ayağına top gelmeden maçı tamamlar. İki maç sonra da dayak yer gönderilir. Şu takıma o ünlü Ümit, Suat, Okan, Emre'li Çin ordusunu koysan, yabnlarındaki kazmalar yüzünden her maç birinin dalağı çatlar.  Kimle top oynasın Elano, sağında Topal, solunda İniestafa, gerisinde Balta, berisinde Kazma. Kulübede büyük Reykart, an meselesi yanına çağırması. Geçen sene Büyük Lincoln'ü Bakkal Çırağının yemesine göz yumanlar, bu sene de Elano'yu yiyecekler. Ben daha önce bunu da demiştim. Elano'dan son maçlarda kimse bir bok beklemesin. Adam Dünya kupasında oynamak için profesyonel, üstüne para alarak idman yapıyor.

Kara Şimşek dedik, fantastik bulduk, taklalarıyla coştuk. Dengesiz, orantısız, ne yapacağı belli olmayan, atsan atılmaz, satsan satılmaz bir topçu. Olmadık maçı çevirir, olduk maçta hiç bir şey yapamaz. Mahallenin delisi, alacak ayağına topu, herkesi çalımlayıp gol atacak, 16 numara cebine dolar indirecek. Yok ya, nerden çıktın lan sen bizim başımız belamısın? 30 yaşına kadar kimse keşfedememiş, milli olmayan tek bir futbolcu kalmamış ligimizde, koskoca Galatasaray'da banko oynayacaksın, Oğuz Çetin tarafından bile dandik bir milli maça çağırılmayacaksın. Bu kaçıncı taçtan gol yiyişimiz, buda mı sistemin bir parçası? Attığımız taçlara bakın, tamamı rakibe gidiyor. Kornerleri kim yakınsa o atıyor. Gol atıldığında bile top yekün sevinen yok. Futbolcular bir birlerini antrenmanda sakatlıyor, maçta pas vermiyor. Biri ceza alsa, sakatlansa da ben oynasam diye fal bakıyor. Fenerbahçe'ye yenildikten sonra parti veriyor. Paranız mı yok lan hıyarlar? madem arkadaşlarını çağırdın götünü yırt da maçı kazan, kazanamadın gidin havaalanına binin bir uçağa kaybolun gidin başka ülkede alem yapın. Takım ruhunu kaybettirdiler. Takım olsalar, Emre Güngör çok iyi oynadığı maçta o hatayı yaptıktan sonra ölürlerde gireni çıkarırlardı. Takım olsalar bok çuvalının yediği golü unuttururlardı. Ne yaptılar? yenilgileri o poziyonlara yıkıp kendilerini kamufle ettiler.

Maldini bir zamanlar'' beni bu stadyumda 25.000 kişi olduğuna kimse inandıramaz'' demişti. Ben de son Fener maçında dedim aynısını, bu stadyumda 25.000 kişi olduğuna inanamam. 500 kişi yoktu bana göre. Hayatında ilk defa maça gelmiş, takım elbiseli kazaklı, tezahürat bilmeyen, atkısı forması olmayan, çekirdek yiyen sığırlarla, sabahtan beri içip, kötü futbol sayesinde sıznış taraftar namlı çapulcu. Sahaya en ufak bir katkı yok, yenilsek de'' seeeen, var ya seeen'' diye melesek ağlasak mudunda taraftar. Bitirdiler güzelim cehennemi, cennete çevirdiler. Kapalının tam önüne camdan set yaptılar. Betona çıkamayan öncü taraftar, zaten sınırlı, pis, kırık koltuklardan ilk 3 sıraya dikilemez oldu. Kapalının altını lüks bir mahzen yaptılar. Ayağa kalkanın kafası sıvası dökülmüş tavana çarpacak. Kalkmasa korner bayrağı, skor tabelası görünmüyor. Yeni açık altını loca yapıp, numaralıda koltuk bulamayan paralı bir kaç yüz bağırmayan keriz buldular. Stadın tek bağırılan, en aktif en bilinçli taraftarının takıldığı, kapalı kale arkasının en güzel yerini deplasman taraftarına ayırıp taraftar bütünlüğünün, tezahürat desibelinin anasını ağlattılar, sidik göllü tuvaletlerde işeyemeyip prostat olan taraftarı sonunda kanser yaptılar. Sonra da çıkıp, kendilerini yeniden 20 milyon Galatasaraylının efesi ilan ettiler.

Özhan Canaydın kravatı çıkarıp öldü, bu ne hırs abiler. Koskoca holding patronları, anlı şanlı CEO lar çok mu seviyorsunuz Galatasarayı. Gidin kardeşim başımızdan, işiniz bırakıp maça gelecek kadar çok seviyorsanızi seçilmeden de yapın yapmak istediğiniz şeyleri. İnşaat yaparsın, otel, stat yaparsın. Güzel para harcarsın, ama ne anlarsın sen kardeşim Galatasaraylılıktan, futboldan. Hangi maç yenildiğinde ağladın, hangi maç dayak yedin deplasmanda. Doğudan bir gariban çocuğu getirip, Servet'n formasını giydirebildiniz. Yokmuydu ona göre bir şeyler Galatasaray Dükkanında.

Kafanızı şişirdim çocuklar. Üzülmeyin, sadece farkına varın uyanın. Bizden geçti artık, ne yapıp yapıp gelecekte kademelere girin. Taraftar kalarak, ancak seyirci olursunuz. Yanlış anlşamayın sakın seyirci olduğunuz Büyük Galatasaray futbol takımı değildir. Ortada oynanan, tezgahlanan oyunu seyredeceksiniz. Sistemin kerizi olmaya devam edeceksiniz. Sizde bu renk sevdası varken keneler, sülükler sırtınızdan eksik olmayacak. Yarın Reykart gider, Capello gelir. Elano gider, Robinho gelir. Sistem değişmediği sürece yüzünüz gülmeyecek. Türkiye liginde zaten başında hoca olmasa, hiç bir iyi futbolcun olmasa, başkanın bile maça gelmese 3 senede bir şampiyon olacaksın.(örnek, son şampiyonluk) Önemli olan araç olan Şampiyonluktan ötesidir. Sıçan gibi oynayıp, sıradan takımlara eleneceksin. 5 kupayla kandırılacaksın, gelecek sezon için avutulacaksın.

Bu sene ne olur sorusu halen kafanda ise, sor kardeşim. Cevabım aynı, haftalar önce söyledim. Değişen bir şey olmayacak, Servet, 16 numara, Mehmet Topal'ın banko oynadığı takım Galatasaray olduğu sürece benden paso. Bunları banko oynatan adam benim Surinamlım değil. Beşiktaş'ın Bursayı, Fenerbahçe'nin Beşiktaş'ı yenmesi için dua edeceğim bir sezonda Şampiyon olmak istemiyorum ben. Hatta en kötüsü, Avrupa ligi oynayabilmemiz için Fenerbahçe'nin 25 sene sonra kupayı almasına sevineceğimiz bir maçı da seyredersek kimse şaşırmasın. Lanet olsun sebep olanlara.
 

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Leo Franco ile, Rijkaard'dan çok daha önce anlaşılmış, yönetim tarafından da hata yapılmıştır. Hatta sezon sonunda Leo'nun gideceği de aşikar.

İkinci ligde oynayamayacak olan 3 futbolcuyu oynatmaya o da bayılmıyordur zannedersem. Ama eldeki malzeme bu, kendisine verilen kadro bu. Haldun Üstünel, gidip kaliteli bir orta saha almak yerine, şova yönelik transferler yapmıştır. Biz de tabii, hemen havaya girdik.

Rijkaard'ın Fener maçı sonrası yaptığı açıklamaları dinleyerek onu gayet iyi anlayabilirsiniz sanırım. Mücadeleden memnunsuzluk gibi bir durumu olmadığını, asıl olayın aklı kullanmak ve oyuna zeka katmak olduğunu söylemeye çalışmış. Buradan da kafası çalışmayan futbolcuyu oynatmayacağı gerçeği açık açık belirtiliyor. Yani Servet de yolcu, diğer bizim o kazma üçlümüz de kesilir diye umut ediyorum. Sırf deli danalar gibi koşmakla, iyi futbol oynanmıyor. Hatta Keita dahi, o kadar zeka dışı işler yapıyor ki...

Şu son birkaç maçta yediğimiz tüm gollerin ve gelişemeyen atakların nedenlerinin kişisel hatalardan, düşünce sığlığından oluştuğunu da unutmayalım.

Son olarak Neeskens'in ilk geldiğinde söylediği gibi;"Devrimler bir gecede, bir haftada yapılmaz. Futbol felsefesi zamanla değişir ve pratiğe yansıtıldıkça yenilenir...”

Kalemime Keder dedi ki...

Sistem diye bağıranlar total futbol diye yırtınanlar artık uyansın Galatasaray gibi bir klubun sevdalılarıyız biz kandıramazlar bizi nazmi abi... Barcelona olacakmısız 30 pas yapıp gol atacakmısız sistem ne ki ya futbolu basit oynayan göze hoş kılar nazmi abinin dediği gibi şıcan gibi rakibi geride karşılayacak takım mı Galatasaray Soruyorum neden barcelona olacağımıza Galatasaray kalmayı denemiyorz neden hala bu zırvalıklarla sürekli kandırılıyoruz nazmi abi merak ediyorum.. Galatasaraya Aşık olmak bizim suçumuz mu ??

Adsız dedi ki...

Yahu, biz sanki sevmiyoruz takımı. Sistem dediğimiz şey, takımın kendi felsefesinin ve belli bir şablonunun olmasıdır. Anlık başarılar, ancak o şekilde sona erer ve bunu sürekli hale getirip, Galatasaray ismini Dünya'ya bu şekilde iyice ezberletebiliriz.
Sanki belli bir oyun şablonun, felsefen olunca ruh kayboluyor gibi konuşuluyor. Tam tersi o ruhla birlikte sistem de gelince, zaten ister istemez takım kendine has kimliğine iyice sağlam bir şekilde bürünür.

Adsız dedi ki...

valla ben ikinci ligde oynar mı oynamaz mı belli olmayan üç-dört futbolcunun takımda kalmasına razıyım..ama asla ardaturan, adnanpolat ve adnan sezgin bu üçlünün takımda kalmasına razı değilim..değilim, değilim, değilim.

SEFA dedi ki...

Kaptanı görgüsüz,başkanı hanzo,yöneticisi kız kılıklı bir takım bizim takımımız olamaz.Topu en zor zamanda bile taca atmayıp kaptırıp gol yedirse bile Papaz Erhan'a küfür etmedik.Şu takımı bize layık görüp fenerbahçe gibi Güney Amerikalı şikeci ruhsuzlara emanet eden yöneticilere lanet olsun.Parasızlıktan santrafor bile alacak paramız yoktu Gökmen futbolu bıraktığı sene.Müfit Erkasap sağbek oyuncusuyken mecburiyetten 1 sezon santrafor oynadı ama hem feneri hem beşiktaşı yenip hermaçı 45.000 kişiye oynadık.Şimdiki denyo yönetim acaba hatırlar mı?Ruh vardı kişilik vardı kalite vardı.40 senelik hayatımın en rezil takımını seyrettiriyorlar bu adamlar.Sinan Engin eğer Arda yı savunuyorsa gerisini siz düşünün.Pis pis sırıtıp nasıl yıktık yıkılmaz denileni,nasıl yutturduk kazmaları kıroları yıldız diye gülüyorlar şimdi.Sebep olanlar utansın....

Adsız dedi ki...

Nazmi hasdemir,bundan aylar aylar önce sen bugünleri gördüğünde ben de dahil bir çok insan seni eleştirdik..
Topal-Sarp-Servet kazmları yüzünden Elanoya kızdık.Bu kazmalar Elanoya pas vermediler bilerek çünkü bir spnraki hamlede Elano kendilerine oyunu kurmaları için pas verecekti,cesaret-beceri yoksunu bu kazmalar bu yüzden Elanoyu yok saydılar..
Not:Türkiyede tüm dünyaya kendni,sistemni kabul ettirmiş tek takım Glatasaraydır,F5 gibi sistemsiz Brezilyalı yalakalarla dolu bir takıma sitem lazım,BJK gibi 'küçük' dünyalı takımlara sistem lazım.
GS gib sistemle avrupanın korkulu rüyası olmuş bir takıma sistem değil,kaliteli adam lazım..
İdda ediyorum,Surinamlı ve ekbine dökülen paralarla orta sahaya 2 tane güzel oyuncu alınsaydı çok daha manidar olurdu..

Adsız dedi ki...

"Türkiyede tüm dünyaya kendni,sistemni kabul ettirmiş tek takım Glatasaraydır"

Evet katılıyorum, Galatasaray'ın zaten bir sistemi vardı. Ancak bu sistem o zamanlardan giden birçok futbolcudan sonra zamanını doldurdu. Şimdi ise, yine o sistemin dirilmesi için, bir sistem sahibi olmalıyız. Sistem sistem diye tutturmamın da nedeni bu zaten. Yoksa ruhsuz, futbolu matematikmişcesine oynayalım demiyorum. Sadece Galatasaray'ın kendi oyun şablonu daha sağlam bir şekilde yine otursun, ve bu sefer kadroda kim olursa olsun, aynı şekilde, aynı ruhla oynayabilelim. Yoksa her sene aynı şeyleri yaşayıp gideceğiz, halbuki Galatasaray'ımız bunlardan çok daha fazlasını hakkediyor.

Şu anki gidişat ise, çok da umutsuz değil. Dediğim gibi daha ilk sene, ve yavaş yavaş birşeyler oturacaktır. Rijkaard için de ruh çok önemlidir. Galatasaray futbolcusuna güvenip kamp yapmamıştır hiç bir zaman. Ancak hata yaptığını anlayıp Sivas maçı öncesi, ruhun kaybolduğuna inanıp, futbolcuları kampa almıştır.

Ayrıca takımdaki ruhsuz futbolcular da ayrılacaktır sene sonunda diye ümit ediyorum. bkz: Jo, Caner, Topal,...

hadesperado dedi ki...

Nazmi abinin ve burayı takip eden Galatasaraylıların şu röportajı uzun da olsa okumasını isterim...

http://www.footballvsfashion.com/2010/04/skibbeden-gecikmeli-acklamalar.html

futbolcuların çoğu gibi üşenen olur diye birkaç alıntı da yapmak istiyorum, bence sorun temelden geliyor ve Rijkaard'ın bunu düzeltmesi için gerçekten zaman/yetki gerekiyor. Yoksa Rijkaard'ın, o zamanlar çok eleştirsek de bugünden farklı bir mantalitesi olmayan ve başka nedenler yüzünden gönderilen Skibbe'nin akıbetine uğramayacağı ve yine kaos futboluna dönmeyeceğimizi kimse garanti edemez...

Skibbe: Galatasaray yönetimi uluslararası isimlerle çalışırak, iyi isimler transfer ederek ‘Uluslarası’ olmaya çalışıyor. Ama bu formülün tutmasına olanak yok. Aslında eksik olan eğitim. Futbolcular iyi yetişmiş. Ama uluslarası olmak için eğitilmemiş. Gelen yabancılarla arada fark doğuyor. Birey olarak hareket etmiyorlar. Herşeyden önce yabancı dil bilmiyorlar.

O gün hedef Lincoln'dü, şimdi sıra Elano'da...

Skibbe: Lincoln özel bir futbolcu. Bir kere ona yapıştırılan etiketiler doğru değil. Hiç gece hayatı yok mesela. Ağzına içki sürmez ayrıca. Ama çok yetenekli bir futbolcu ve bu yeteneğine övgü bekliyor. Onu bu konuda serbest bıraktığınızda, yeteneğini takdir ettiğinizi belirtip bunun ona sorumluluk yüklediğini anlattığınızda o da size tam karşılığını vermeye çalışıyor. Bazı maçlarda bunu yapamadı. Ama en azından elinden geleni yaptı.

Biliyorsunuz, Rijkaard bile futbolcuların sorumsuzluğuna dayanamadı ve bence yönetimin de isteğiyle kampa döndü...

Skibbe: Sırf ‘otorite prim yapar’ diye kendimi değiştiremem. Değiştirmedim de. Uzun vadede olması gereken bu. Ben kamp yapmıyordum. Kamp son derece sıkıcı bir olay. Bu eleştiriliyordu. Ama bir futbolcu ertesi gün maçı varsa gece çıkmaması, erken yatması gerektiğini kendisi bilmeli. Bunu bir hoca istediği için değil, bilinçli olarak kendisi yapmalı. Eğitim derken kastettiklerimden biri de bu işte...

Skibbe: Beklentilerini daha önce anlamış olmayı isterdim. Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin’in yetkilerinin hangi konularda olduğunu ancak 2 ay sonra anlayabildim. Bana baştan bilgi verilmedi mesela. Bir de ben bazı şeylerin temelden değişmesi gerektiğini savunuyordum. Ama bana ‘bunlar değişmez’ diyorlardı.

Skibbe: Mesela futbolcuların komple bir eğitim alması gibi. İsim vermek istemiyorum ama şu futbolcuyu şöyle yapmalıyız dediğim zaman ‘hayır, o değişmez, o öğrenmez, uğraşma’ diye karşılık alıyordum. Oysa ki emek harcamak, o futbolcuları birer birey yapmak lazım. Ben onlara inanıyordum. Ama tabii böyle bir değişim zaman ister ve yönetim bu zamanı vermek istemiyordu. Biraz da şöyle düşünüyorum. Futbolcuların kendi kararlarını otoritelere bırakmaları, fikirlerini açıkça ifade edememeleri bu sistemin işine yarıyor. O zaman yöneticiler de ön plana çıkıyor önem kazanıyor, gündem onların etrafında oluşuyor. Halbuki normalde Türkiye hariç hiçbir yerde başkanların ismi bilinmez. Bu kamuoyu onların da işine yaradığı için sistemi değiştirmek ve ‘uluslararası’ olmak istemiyorlar.

Skibbe: Ben Galatasaray’ı çok sevdim. Kulübü, taraftarı sevdiğim kadar futbolcularımı ve kulüp binasında bizimle çalışan özveriyle işlerini yapan kadroyu da sevdim. Onlar için başarılı olmak isterdim.

Adsız dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum.

BarFly dedi ki...

yıllardır okurum abi blog unu genelde katılırım yazdıklarına ama mesela skibbe de hata yaptın resmen sürekli gazladın taraftarı.o adam güzel bir adamdır iyi bir adamdı...bak bu sene almanyanın tozunu atıyo..


nazmi abim yapma etme,bak sülüklere yedirmeyelim hocayı...

hep hocada mı suç...bak şöyle söyliyim sana bu futbolcuların hanedanlığı rijkaard la kırılacak hoca barcelona yı bir sene de barcelona yapmadı 3 senede yaptı ama bizde 4 sene de yapar yapar..yeterki futbolcular hocaya inansın hoca nın lafını dinlesin...

hocanın arkasında duralım be nazmi abi..

skibbe de yaptığın hatayı şimdi yapma lütfen..