Hatırlayamadığım yaşlarımda, turuncudan iz taşıyan tok bir sarıyla, vişneye çalan koyu kırmızılı formasına aşık olduğum, Mithatpaşa Stadı'nın yeni açık tribünlerine kartondan şapka ve bayrakla çocuk yaşımda çıktığım, maçına yetişebilmek için babamın kolunda takılı serumun musluğunu açtığım, hiç şampiyonluğunu göremeden delikanlılığımı geçirdiğim, trenlerle, otobüslerle, aç susuz deplasmanlara taşındığım,yediği gole sevinen en yakınlarımla küs olduğum, Ali Sami Yen Stadının kapılarında sabahladığım, Eskişehirspor maçında sıcaktan kavrulup, Verder Bremen, Leverkusen, Konya maçlarında soğuktan it gibi titrediğim, Neushatel maçında 50.000 deliden biri olamanın şerefini taşıdığım, Rosenburg maçına kutuplara, Real Madrid maçına Endülüs'e sürüldüğüm, Kadıköyde biber gazı yediğim, Parken'de Taffarel'in arkasında penaltılarda kaleye geçtiğim, her sene kombine biletini, atkısını, formasını satın aldığım, hiç biri beleş olmadan 1000 den fazla maçını şanla şerefle canlı seyrettiğim, başkanını yöneticisini seçemediğim, tribünlerine en az benim gibi bir taraftar oğul armağan ettiğim, yenildiğinde karalar bağlayıp, yendiğinde çocukluk çığlığımı attığım, ne kavgamın, ne sevdamın biteceği, haberi olmadan zulamda resmini taşıdığım, hasretine prangalar eskittiğim, uğruna ölümlere gidip geldiğim, bu takım benim Galatasaray'ımdır.
2 yorum:
çok güzel bir yazı abi eline sağlık...
bizde kendimize galatasaraylı diyoruz . elimden geldiğince yolundan yürümeye devam abi büyük galatasaraylısın . seviyoruz seni
Yorum Gönder