18 Tem 2009

Değiştirin Şu Doktorları


Sağlık Raporu: Johan Neeskens
Dün sabah yapılan antrenmanında takımla beraber çalışırken sakatlanan yardımcı antrenör Johan Neeskens'in bugün Acıbadem Hastanesi'nde yapılan kontrollerinde sol uyluk arka adalesinde ileri derece zorlanma (yırtık) saptandı. Johan Neeskens'in dün antrenmandan sora başlanan tedavisine bugün sağlık merkezimizde devam edildi.


Söylemedi demeyin, yakında Surinam'lı da sakatlanmazsa, ya da hastalanmazsa ben yine bir bok bilmiyor olayım. Bu da mı gelecekti başımıza ya, Yardımcı hoca bile sakatlanıyor. Yürürken sakatlandı Mehmet Topal, ne zaman iyileşeceği belli değil. Tamam bilimsel olarak açıklayacak bilime sahip değiliz, neden bu kadar çok sakatlık oluyor diye, acaba büyücü falan mı getirseler takımın başına?


Demek Adnan Polat, şöyle bir tur da ben atayım diye giyse eşofmanları döndüğünde doğru revire alacaklar. Bize böyle mi görünüyor diyorum, bakıyorum diğer takımlara, onlarda da durum aynı. Fener'in aldığı Özer, imza atarken sakatlanmış, güreşse bir öküzü yıkacak Mehmet Topuz takımdan ayrı koşulara başlamış. Büyük takımlarda antrenman yükü çok ağır, bu yüzden kaldıramıyor olabilirler belki bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa bizim sağlık kurulu, gösterdiği icraatlarla bir büyük takımın sağlık kurulu gibi durmuyorlar.


Burhan Uslu zamanını da biliyoruz biz, Ümit Davala'nın ayağı kırıldı 1 sene geçmeden oynadı, O zamanlar kadrolar bu kadar geniş de değildi, kaburgası kırık Bülent'i oynattı, maç içinde sakatlanan Capane'yi idare ettirdi. Ben bu kadar kolay sakatlık hatırlamıyorum, darbeye dayalı olanları da çabuk iyileştirir sahaya sürerdi.


Ben bu sene iyileşen futbolcularımıza da sakat gözüyle bakıyorum. Serkan Çalık 3 maç oynasın yine yatacak, Uğur Uçar'ın iyileştiğine inanmıyorum. Mehmet Topal artık bir bacağı Topal olarak oynayacak. O kadar transfer yapıyorlar, gelip gelebilecek en büyük Hoca'yı takımın başına getiriyorlar, en önemli departman olan sağlık kurulu sanki tapulu, sanki ömür boyu mukaveleli.


Babamızın oğlu değil, yolda görsek tanımayız, ancak Florya'dan gelen bir sakatlık haberi zaten olmayan moralimi büs bütün perişan ediyor. Bir maçı sıfır sakatlık olmadan bitirsek, kayda geçireceğim.


Dünyanın en büyük yardımcı Hocası sakatlanmış, geçmiş olsun

16 Tem 2009

Hazırlık Maçına Hazırlanamayanlar;Tobol 1- Galatasaray 1


Başlıyoruz maç yazmaya diyeceğim de, bu maça maç diyemeyeceğim. Seyretmeden önce de benim için maç değildi. Ben Galatasaray'ın bir taraftarı olarak bu maçı seyretmeye bile utanıyorken, hal böyleyken futbolcular maça nasıl konsantre olacaklar? İşte böyle, resmi sayılacak bir hazırlık maçına hazırlandı takım 15-20 gündür. Lincoln kovduruldu, oynamayacaktı zaten, gelmedi zamanında. Zamanında gelenler de bu maçta oynamaya utandılar. Ben olsam bende oynamak istemem. Bank Asya liginde kümeye oynayamayacak olan bir takım işte bu takım.


Ben Surinamlı'nın yerinde olsam gitmezdim maça, madem as futbolcuların oynamasına bile gerek olmayan maç, ne işim var benim gibi koskoca Barcelona hocasının Orta Asya bozkırlarında.


40 sene hazırlık maçı oynasalar hiç bir maça hazır olamayacak futbolcular var elimizde. Kabiliyet yok, Dünyanın bütün elit hocaları aynı anda takımı çalıştırsalar bile, asla futbol oynamasını öğretemeyecekleri futbolcular var. Aynı hocadan ders alıpta okul birincisi olan da var, okul sonuncusu da.


Adamımız genç futbolcu, kendisine sorsan hayali Avrupa'da top oynamak. Senede 1 defa banko resmi maç oynuyor onda da atılıyor. Aydın bırak hazırlık maçını tatilden bile dönmemiş daha. Yaser'e kızamıyorum. Kızmam için futbolcu olması lazım, futbolcu değil. Mustafa Sarp'ı dikkatle izledim. Fener'li Maldanado'nun aynısı. Top ayağına geldiğinde geriye doğru en yakın adamına en fazla 10 metre mesafeli pas atmaca. Mehmet Güven'den kesin kötü. İlk yarı santrafor oynayan futbolcumuzu ben ezberleyemeden, geldiği yere gider her halde.


Gerideki Milli takım stoperlerine gelince. Hadi yukarıda saydığım futbolcular zaten Galatasaray kadrosunda ancak antrenman verecek futbolcular. Ancak Gökhan Zan ile Servet Çetin banko oynayacaklar, aynı maçta beraber oynamaları her maç intihar bombası olur.


Sezonun ilk maç yazısını olumsuz yazdığıma bakmayın. Tekrar ediyorum bu oynanan oyuna ben maç diye bakmadım. Eleştireceğim bir futbolcu da yok. Geçen yıldan tanıdığımız Sabri'de değişiklik yok, taç atmasını, topa vurmasını Surinamlı'da öğretemiyorsa tasdiknameyi alsın otursun aşağıya. 7 sene banko oyna, binlerce pozisyona gir, kavga ederken attığın kafayı topa atama, götünü dön belki adam atamaz.


Kalecimiz bu, yetenek bu, çerçeveye bir top gelirse kısmi felç geçirirdi, bu sefer komple felç geçirdi. Kendisine gelen topları şişirdi, değişen bir şey yok anlaşılan.


Arda Turan demek ilk defa taraftarın önünde kaptan çıkacak. O yüzden ilk 11 başlatmadılar, 3 hazırlık maçının bankosu Emre Çolak oynamadı, maç diye zabıtlara geçen bu keşmekeşliğin bence tek sorusu şudur. Niye oynamadı acaba.


Tam kadro da oynasalar, iyi oyun oynayamazlardı bence. Saha büyük takımların konsantre olabileceği saha değil. Seyirciler taç çizgisi kenarında maç seyrediyorlar. Eskiden bize gelen büyük takımlar as futbolcularını getirmezlerdi, ancak o zaman biraz eşitlenir gibi olurdu maçlar.


Gençler ihtiyar Ayhan kadar oynayamadılar, hazırlıklarına devam etsinler.

Taraftarınla Çok Yaşa


Galatasaray'ı Canlı Kaç Kez İzledin? Diye sorduk, saygıdeğer izleyicilerimize. Sonuçlar açıklandı,
Hiç; 23 (21%)
0-10; 22 (20%)
10-50 ;18 (16%)
50-100;17(%15)
100 den fazla;13(%11)
500 den fazla; 16(%14)

Yorumlara geçersek eğer, hiç maça girmemişlerle, bizim gibi ömrünü tribünde geçirmiş fosillerin oranı hemen hemen aynı. Arada muhtemelen genç nesil var, her maça giden ancak yaşı itibarıyla kıdemli başçavuş olmak için maç sayan bizim çocuklar.


Anlayamadığım maça gitme sayısı 10 u geçmeyenler. Acaba yeni mi başladılar desem, olmaz maç çı bir senede gider o kadar maça.


Hiç maça gitmeyenlerin oranı fazla, ben hem beni okuyacak hem de hiç maça gitmeyecek olanların sayısının bu kadar olacağını tahmin etmedim. Yurt dışında olabilir bu renkdaşlar, ancak nerde olursan ol be kardeşim, Galatasaray en azından bulunduğun ülkeye, şehre, şehrinin yakınına hiç mi gelmedi? Ben maça gitmemiş olanları bu sene maça götürmeyi taahhüt ettim, bana başvursunlar, durumlarını değerlendirip onları Ali Sami yen stadına çıkartmak boynumuzun borcudur. Biz bir nevi amatör kulüp ve taraftar yöneticisiyiz. Amaç bir iki ve daha fazla(vietnam) Galatasaray'lı yaratmak.


Bu yazıları okuyanlar arasında bulunan, 500 barajını devirmiş kıdemli taraftarlara birer madalya takacağım. En kısa zamanda madalyaları hazırlatıp, hak sahiplerine dağıtacağım. Her maça gelirken şeref madalyalarını taksınlar ve gururlansınlar.


Bendenize gelince ilk başlarda gittiğim maçları sayıyordum, hatta kadroları bile yazıyordum, bir süre sonra yazacak yer kalmayınca saymayı bıraktım. O yüzden tek tek hatırlayamayorum. Ancak şunu söyleyebilirim, 1970 den beri kendi sahamızdaki bütün yabancı takımlarla oynadığımız maçlarda vardım. Yurt dışında final dahil 9 maçı izledim ve tahminim 900 ila 1000 maç arasıdır takımı sahaya çıkarken gördüğüm maç sayısı.


Büyük Galatasaray taraftarı; Sevgili takımımızın, bundan sonraki gelişmesiyle, maça giden sayısı artan bir ivmeyle yoğunluk kazanacaktır. Bu sene vaaddedilenlere bakılırsa son senemiz Sami Yen'de. Bu mübarek stadyumda maç seyretmek isteyenlerin sayısı sınırlı. O sınırlı sayının içine dışardan girmek bayağı güç. Her maça gidemezsin yani. Yani ne yap yap bu sene daha fazla maç seyretmeye bak. Sonraki sezon 50.000 kişinin içinde olmak çok kolay olacak.


Bu akşam dandik de olsa maceraya başlıyoruz. Orta Asya'dan doğacak bu sene Avrupa'nın kabusu. Haydi rastgele,

15 Tem 2009

D Smart'ın Ağzı Kulaklarında


Bütün hakemleri, bütün futbolcuları satın alsan bu şekilde kuramazsın tezgahı. Ülkenin en büyük iki takımı D- Smart'ın kucağına düştü. Sonraki takım Trabzonspor, Şampiyonlar ligine gitmeye kalksa gidemeyecek, 3. takım olarak girmiş dümen suyuna.


Ardından bir de Beşiktaş Dürüllü'lünün kısmetine 3. olurda o da katılırsa sürüye, o zaman D-Smart patronlarının ağzı tam kulaklarında olacak.


Dün gece ne güzeldiler, 3 takımın başkanlarının neşesine diyecek yoktu. Bir şamata, bir şakalaşma, bir kibarlık seyretmeyene anlatamazsın. Arda'dan çıkıyorlar, Emre'yi hatırlıyorlar, okazyon kolluyorlar, Avrupa Ligi'ne kalmanın keyfini çıkarıyorlar. Biz ne halt ettik de ocağınıza düştük diye hayıflanacaklarına, sanki bu ligte oynamak başarıymış gibi kasılıyorlar.


Ben kendi payım Galatasaray'lılık kadar yarın gece oynayacağımız maça Avrupa Kupası maçı demeye utanıyorum. Aklıma gelmiyor desem yalan, hatta ben böyle düşünüyorum da diyebilirsiniz. Bunlar bilerek kaldılar bu lige. Şampiyon olmak, ve kupaya direk katılmak suya düşünce, 2. olmak işlerine gelmedi. Ön elemeyi iki takımda geçemeyecek, daha kafadan sezona eksi gireceklerdi. Geçen yıl, bizim başımıza gelen gibi topal başlayacaktık lige.


Şimdi havalı başlayacaklar, takımları D- Smart'a peşkeş çektikleri için cebelleze dolar indirdiler, takım bile sayılamayacak takımları eleyerek moralli başlayacaklar sezona. Ben bunlar stratejik ortaktır dediğim zaman millet bana kızıyor. Hepsi iş ortağıdır, arkadaştır, iş birlikçidir. Kendi aralarındaki rekabet söz konusu olduğunda kayıkçı kavgası yaparlar ancak ortak çıkarları söz konusu olduğunda dayanışma içindedirler. Tıpkı siyasetçiler gibi.


D-Smart demişken, bugün çarşaf gibi reklamlarını gördünüz mü?


''Artık futbolumuzun yeni düşleri, ulaşılacak yeni hedefleri var. Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor daha önce yaşanmamış destanlar için Avrupa Ligi'nde oynayacaklar, yayınları izlemek içinde bize domalacaksınız hhheee hehh heehhee''


Galatasaray'ın aldığı kupalar bir tarafınıza girsin emi şerefsizler. Daha önce yaşanmamışmış, sen yaşamadın tabi kan emici, biz yaşadık o günleri o maçları. Ben de D-Smart yok almayacağım da. Nasıl unutturmaya çalışıyor ibneler, Şampiyonlar Ligi'nin adı değişti, silin eski şampiyonları, Lig'in adı Süper lig oldu eski şampiyonluklar geçerli değil.


Her şey yapılıyorda, şu formaların bir koluna Süper Kupa, bir koluna UEFA Kupası resmini yapıştırıp kan kusturmuyorlar Galatasaray'dan nefret edenlere. Bu kupa bir kere daha alınacaksa, biz alacağız başka yolu yok.

14 Tem 2009

Futpolitika


Takva sahiplerine va'dedilen cennetin durumu şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve safi süzme baldan ırmaklar vardır. Muhammed suresi 15. ayet.


Kısa yoldan meali şudur ki, Dünya'da yasak ve günah olan şarap cennette dere halinde akmaktadır.


Alperenler, Topkapı Sarayı'nda yeniçerilerin atlarını bağladığı ahırların önünde verilen İdil Biret konserini şarap içerek izlemeye gelenleri durumdan vazife çıkartarak en azından dövmeye geldiler bu hafta sonunda. Önce takdir edelim, biz aklımız sıra batılıyız, ilericiyiz. Hangimizin haberi var İdil Biret'ten, yolda görsek kaçımız tanırız. Hayatında klasik müzik konseri dinlemiş kaç kişi var aranızda. Bu yobaz, ve kafatasçı tayfası gündemi çok iyi takip ediyorlar. Bir zamanlar Pir Sultan Abdal şenliklerini takip edip, kutlayanların dünyalarını dar etmişlerdi. Bu şenlikleri bilen, bulunan var mı aranızda?


Ne demiş bu Alperen adlı, kafatasçılarımız. Kutsal emanetlerimizde içki içirmeyiz. Topkapı Sarayı, Padişahların evi karargahı, bırak içki içmeyi tarih o sarayların içinde geçen ne entrikaları yazıyor. Hem sana ne kardeşim Padişahın yaşadığı yerde, günümüzde içki içen varsa da. Sana mı inanacağız, Kuran-ı Kerim'e mi? Ayet ne güzel açıklamış, ben şarap içmek için, ölüp ne zaman çıkacağı bilinmeyen kıyameti bekleyip, sonra dirilip hesap verip, ola ki günahsız çıkıp cennete girmeyi mi bekleyeceğim? Avans olarak şimdiden içeyim, sonra kaç metreküp içmişsem keserler istihkakımdan nasılsa.


Biz esasında bu sütunlarda siyasete bulaşmayı uygun bulmuyoruz. Ne var ki ne kadar Galatasaray'lıysak da önce insanız. Millet can derdindeyken bizim maçlarda Galatasaray kazansın diye tepinmemiz, çok önemli sayılan olaylara duyarsız kalmamız beklenemez. Okuyanlarda sevdamızın hangi yöne düştüğünü bilerek okuyorlar zaten.


Ben biraz gerilere gideceğim çocuklar. 1980 öncesi taraftarlığı anlatacağım sizlere biraz. Ülkede herkes bir kampın üyesiyken, siyasetle uğraşmamak ayıpken, sağcı veya solcu olmayana ''ot'' denirken biz, hem siyasetle uğraştık, hem Galatasaray taraftarlığı yaptık. Sol kampın kendimize göre aktif bir üyesiydik. Kapital'i, Felsefenin Temel İlkeleri'ni hatim indirdik, Maden İş Sendikasının B tipi eğitim seminerlerinden geçtik, geçerkende, maç günleri araziye uyup, o zamanlar maçları oynadığımız Mithatpaşa Stadına gidip tepindik.
Eski tüfek diye okuduğunuz Çetin, benden bir kaç yaş küçüktür, ve çok iyi bir teorisyendir, Marks'ı, Lenin'i ezbere bilir. Ben alıp bayrağımı maça giderken, futbolun küçük burjuva işi olduğunu, egemen sınıfların halk uyutmak için kullandığını, bir devrimcinin maçta ne işi olduğunu söyler, her seferinde siyasi bir tartışmanın içine girerdik. Portekiz diktatörü, Fado, Fiesta, Futbol üçlüsüyle yıllarca ülkeyi idare ettiğini bilirdim bilmesine de, bizim ülkemizde hiç bir zaman katılmadım bu felsefeye. Hatta futbol maçlarına gitmememiz için baskı yapılırdı o zamanlar.


Mitingten kaçıp maça gittiğim bir Pazar günüydü. İnönü'de kapalının göbeğinde arka sıralarda tanıdık biri daha tepiniyordu. Kıçını yırtıyordu Cim Bom Bom diye. Hakim sınıfların uyutmayı başaramadığı bir devrimci, bir Galatasaray'lı daha taraftar olmuştu. Eski Tüfek alıp bayrağını maça gelmeye başladı o günden beri. Galiba benim ankette 500 den fazla maça gelmişlerden biri de odur. Trabzon'da 30.000 kişinin ''bu ibne buradan nasıl çıkacak'' diye bağırdığı, Hagi gittikten sonra küsmüş, Surinam'lıyla beraber tribünlere dönecek olan da odur.


Ben diyorum ki, futbol hiç bir zaman kitleleri uyutmak için kullanılmış bir oyun değildir. Futbol, bir sanattır, taraftarlık ise bu sanatın ilkeli ve gönüllü bir birliktelik içindeki izleyicileridir. Bir takımın taraftarıysanız, kötü bir şey yapmanızı maça gidememe korkusu engelleyecektir. Sivas'ta otelin içine yangın meşalesini atan yobaz bir taraftar olamaz asla, Topkapı Sarayı'ının önünde namaz kıldıran insan azmanı Alperen'cide bir taraftar değildir. PKK lılarda bir takımı tutmuş olsalar, hiç kimse onları dağa gönderemezdi.


Bana en büyük ceza askerdeyken izleyemediğim sezondu. Gerçi sezonda, Haydar'la, Fettah'la, Sefer'le rezil rüsva olmuştuk. Bir keresinde tel örgüden kaçıp maça gitmiş, döndüğümde mahkemeye düşmüş, 21 gün hapis yatmıştım.


Yani dostlarım, biz hem ülkede bir yaprak kımıldasa antenleri oraya doğru çeviririz, memleket meselelerine kafa patlatırız, okuruz, yazarız , hemde en kralından Galatasaray Taraftarlığı yaparız. Galatasaray'lı olmasam o yangın zamanları mutlak bende yanardım bu ülkede. Yananlara selam olsun diyorum ve büyük bir heyecanla Arda Turan Kaptan'lı, Surinam'lının Galatasasaray'ını bekliyorum.

12 Tem 2009

Vedat Okyar Giderken





Maçlara gittiğim senelerin Beşiktaş'ının değişmez adamıydı. O zamanlar futbolunun bir defans oyuncusu için fazla teknikti. Penaltıları o atardı, rakip takım taraftarından en ufak bir kötü söz bile işitmeden futbolu bırakmıştı.

Vay be Vedat abi, ne kadar yaşlanmışız be. Seni top oynarken seyreden bu gözler, yoğun bakımda haberin üzerine yazıyorum şimdi.


Birde kötü bir şey söyleseydin be adam. Beşiktaş yıllarca süründü, senin takım arkadaşların ne küfürler ettiler, Başkanlara hocalara, futbolculara, taraftarlara. Sen hep her şeye iyi tarafından baktın. Beşiktaş'ı yeneni tebrik ettin, kaçan Şampiyonluklarda ekmeğine kan doğrayıp yedin de kızılcık şarabı içtim dedin.

Vedat Abi hadi doğrulda doğruyu söyle, hiç senin hakkında kötü söz söyleyen, hiç sevmeyenin yok mu gerçekten. Bak yıllar sonra takımın Şampiyon oldu, sen sevinemedin galiba, öyle diyorlar. Ne adamlar manda gibi yaşıyorlar be Vedat Okyar. Adam 70 yaşında kışın denize giriyor, güreş yapsa Mehmet Yeşil Yeşil'i yıkar yere, 92 yaşındaki elleri titremeden 30 kişiyi astırmış general elleri titremeden resim yapıyor, sen bir alamete binmiş gün sayıyorsun.

Bizi korkutuyorsun Vedat Okyar, İstatislikler gösteriyor ki iyi adam az yaşıyor, küfür yememiş adamı yukarısı kolluyor, en ufak bir sendelemesinde bir yumrukta ondan geliyor. Dayan diyeceğim sana ama benim dileğimi kabul etmezler, ters teper. Sen bildiğini yap Vedat Abi, benden hayır yok ama bil ki bir Galatasaray'lı olarak, Beşiktaş'a duyduyğumuz hisle Fener'e duyduğumuz hisin arasındaki mesafenin açık olmasının sebebi sensin. Söylemeye dileğim varmıyor ama Beşiktaş'a nefret etmiyorsam, kabahatin çoğu senindir.

Seni sevenlerinle başbaşa bırakıyorum, kötü haberin geç gelsin bari.

Boklardaki Boncuk


Mustafa Denizli yılda kemiksiz, 3.600.000 yeşil alıyormuş. Zenginin parası züğürdün işaret parmaklarını yorarmış ama ne yapalım, şu mesleğe bir de bizim mahallenin penceresinden bakalım.


Bir meslek düşünün, o mesleği ülkede en iyi yapan iki kişiden bir siz sayılıyorsunuz. Gün, daha doğrusu sezon geliyor beş kuruş etmiyorsunuz. İş ve işçi bulma kurumuna gitseniz size kimse iş vermiyor, sosyal sigortanız yok, kahve kahve kulüp kulüp geziyorsunuz, simit alacak paranız yok. Sonra bir gün okkalı bir dışkı çıkartıyorsunuz, o anda başı belada olan bir kulüp başkanı alıyor çomağı eline. Eşeledikşe eşeliyor sizin dışkıyı, birde ne görsün bir boncuk. Sonra pisliği bırakan kim diye soruyor sizi buluyor, oturtuyor bir masaya, beş parasız gezdiğiniz pantalonunuza önce büyük bir cep dikiyor, sonra da kendi parası değil nasılsa, dolduruyor diktiği cebe senede 3,5-4 milyon doları.


Yani 4 milyon dolar eden ya da beş para etmeyen bir mesleğin erbabısın. Başka bir meslek, başka bir erbab varsa söyleyin de bilelim. Bu ne yaman çelişkidir, şapkadan tavşan çıkararak, iki rakibinin iki salakla başladığı ligi, yenile yenile Şampiyon olarak tamamlamış bir takımın başındaki çoban bu kadar milyon doları içine sindirerek yiyecek, yediklerini sindirecek ve başkaları da boncuk bulsun diye görünür bir yere pisleyecek.


2010 senesini görsün ben bu bilgisayarı duvara fırlatırım. Lig tarihinin en kötü, en az puanlı Şampiyonu, kasıla kasıla boy gösteriyor ya her tarafım acıyor. Ali Şen'in söylediği nadir doğrulardan biri'' ballı Mustafa'', Aziz Baba'nın söylediği tek doğru''bizi Mustafa Denizli Şampiyon yapmadı'' lafları ne güzel.


Madem bu kadar iyi yapıyorsun bu mesleği, neden işzis kalıyorsun. Düşün ülkenin en iyi doktorlarından kimine göre birinci, kimine göre ikincisin(3. değiller) ve zaman zaman işzis kalıyorsun, hiç bir hasta sana muayene olmaya gelmiyor. Böyle meslek olurmu, bir işin meslek olabilmesi için Dünya'nın neresine gidersen gitsen, o mesleği yapıp geçimini sağlaman gerekir. Mustafa Deniz'li , Menecer kakalaması olmadan, Angola'ya gitse kim iş verecek ona.


Yani şunu demek istiyorum çocuklar, kimse tanımasa, ben şu işi yapıyorum dese beş kuruş etmeyecek bir adam, senede milyonlarca dolar alabiliyor bu ülkede. Bu gün Fatih Terim milli takımdan kovulsa kimse 1000 dolar maaş vermez. Böyle meslek olur mu?


Sabah sabah gazetede çok para kazanan(cebi büyük olan) sporcu listesini görünce dayanamadım yazdım. Bizim paramızla 5 dolar etmeyen Emre Belözoğlu 7.5 milyon lirayla futbolcuların başında, en büyük Türk futbolcusu Arda Turan listede yok. Şu beğenmediğimiz Ağırol Memet'in 6 milyon, küme düşen Tuncay'cığın 5.5. milyon, diğer küme düşen Nihat'ın 7 milyon lirayı senede indirdiği borsada Arda'mızın adı geçmiyor(Geçmediği içinde ayrıca onur ve övünç duyuyorum o başka)


Ulan para, kimin cebine gireceğini ne güzel biliyorsun. Senin adaletini satayım diyeceğim ama netice de o da para ve ne yazık ki adaleti sattığımız zaman 5 para vermiyorlar.