18 Eyl 2009

Sülüklerin Ardından #6


3 gün önce çifte kupalı Türkiye Şampiyonu'na 3 gol bıraktığımızda, ulama tükürdüğünü yalamamak için çırpınıyordu. Farklı galibiyetin hesabı, erken gelen balık gole ve daha dün ülkemizin en büyük ve en kariyerli kalecisi(En çok milli, dünya 3.sü, Barca'da kaleye geçmiş daha ne olsun) Rüştü'ye kesilmişti. Atılan golleri bir çıkarsak bakalım sonuç kaç kaç olurmuş? İstisna hariç bütün sülük tayfası aynı görüşteydi. Kötü, ufak, dandik bir takım da olsa razıydılar. Galatasaray'dan puan alsınlar yeterdi. Sonrası gelirdi yenecek takım bulunurdu nasılsa. Yeterki şu burnu havalarda gezen Galatasaray'lılara bir ceza verilsindi.

Biçilmiş kaftan bir maç vardı sırada. Yunanistan Şampiyonu, Şampiyonlar Ligi ön elemesini geçememiş, Türkiye lig 5. siyle aynı guruba 1. torbadan favori olarak düşmüştü. Üstelik, defansın en önemli oyuncuları sakattı. Dahası son maçta Galatasaray çok kötü oynamıştı. Bayağı umutlu olunacak durum söz konusuydu.

Ben dememişmiydim demek için fal bakan sülüğün biri, maçtan önce yazmıştı. Bu Galatasaray buradan zor puan çıkartır. Her sağaçık Serdar Özkan değil. Yeniyor, atıyor ama iyi oynamıyor. Elbet bir takım canını yakacak gibisinden kusmaca. havaya laf, bende diyorum şimdiden. ''Galatasaray'ı bir takım fena dağıtacak'' Eee, ne oldu şimdi?

Beklenen bu maçta da olmayınca bir şeyler yazacak elbet sülük taifesi. Okuyucuları var, küfür edenleri var. Çanağını yaladıkları var. Var da var.

Baba sülüklerden biri, Panatinaikos'un evlere şenlik futbolunu beğenmemiş. Kendisi bu kadar kötü bir rakip beklemiyormuş. İlk goldeki asistten sonra, bir de kendi kalelerine atınca iş kopmuş. Kendisi mahvolmuş. Bu arada 2. gole bir kulp bulamadığı için yok saymış. İşte maçın özeti buymuş. Bal, kader kısmet. Florya'ya giriş yasak o yüzden saldırıya devam. Aslında saldırı falan denmez de, biz kendimize bir iş edindik yazıyoruz. Bunların yazdıklarını sadece küfür etme zevkini tatmin etmek için okuyan çıkıyor. Bunların en başında da bendeniz geliyorum.

Pana'lı taraftarlar çok iyi başladılar, ne yazık golü kalelerinde görünce de dirençleri kırıldı. Sonrasında sus pus oldular. Yan hakemlerin kaldırdığı bayrakların yarısı doğru yarısı yanlış. Bu cümle hakemlere bok artarak ekmek yiyen sülük tarafından aynen böyle yazılmış. Biz başka maçı seyretmediysek eğer, bu sülüğün söylediklerinin tamamı yalan. Maçın başında yas tuttular, iyi başlamadılar yani. Hiç bağırmadılar, sonrasında ise dirençleri kırılmadığı gibi, üstlerinde ne var ne yok çıkartarak bağırdılar. 3-0 olduğu zamanlarda bile sesleri kesilmedi. Dünyaya nam salmış bir taraftardır Panatinaikos taraftarı. Bir kez daha gösterdiler, saygılarımızla selamlıyoruz. Her ne kadar gelmeyeceklerse de yazık olmuş. Çok isterdim böyle bir taraftarı Ali Sami Yen'de görmeyi. Hakem fosili ya arkadaş, ne yazık onun için hakemi yazacağı bir maç değildi. Havaya bir laf at, kelime dolsun işte nasıl olsa kimse okumuyor. Yarısı doğru, hangisi be allahın adamı. Hangi bayrak doğru hangisi yanlış.

Galatasaray'ın dağınık(ne demekse) bozuk şekilde maça başladığını yazmış, kovulmuş, başka kovulacak hocayı bekleyen hoca. Galatasaray rakip savunmanın hatasından golü bulunca toparlanmış. Farklı bir sonuç almış ama o da diğer sülükdaşları gibi hemfikirmiş kötü oynadığına. 2-0 dan sonra maç 2-2 ye dönebilirmiş ki tam o sırada Elano'nun balık golü durumu 3-0 a getirmiş. Hocalık bilgin yok, ki devamlı kovuluyorsun. Türkçen kısıtlı, sayı saymasını da mı bilmezsin be yapıştın ekranlara kan emiyorsun. 2-0 dan önce bir 2-1 e döndür şu Yunan Gavur'unun takımını! sonra dua et bir gol daha bulurlar belki. Bulamadılarsa sıranı bekle. Nasılsa bir gün yenilecek bu takım o zaman yaparsınız kim daha güzel kan emecek yarışını?


Panatinaikos'u Yunanistan'da yenmek her takımın harcı değil bir kere. Gollere takılı kalıyor her zamanki gibi sülükler. Sağ kanattan, Baros'un bir antilop çevikliğinde dönüp topu önüne alması, kafasını kaldırıp içeriye gol pası vermesi pek önemli değil onlar için. Elano yıldırım gibi yetişti topa, esas defans oyuncusu şanslıydı, top kendisine yakın geldiği için. Biraz geriye gelse, Elano'nun jeneriklik golüne Prometeus yeniden ateş yakıp Olimpos Tanrılarının bir kez daha huzurunu kaçıracaktı.
Atılan golleri çıkaralım. Peki sizin hesabınızdan gidelim. 15 pastan sonra Baros'un önüne gelen topu Baros çok kötü vurmasa, ya da Kewell'e çıkarsa, 50.000 Yunan'lı çıplak bağırlarını dövecekti. Kornerden gelen topu Elano düzeltip, biraz sürüp mıhlasa ne yazacaktınız? Hatırlayanınız var mı, ilk yarıda Galatasaray'ın 5 net gol pozisyonuna karşın bizim tehlikeli bölgemizde, Leo Franko'nun rakibine 18 dışından attığı bir çalım ve kaleye geçen Kara Şimşek'le olan paslaşmasından başka ne vardı seyre değer?
İkinci yarı başında rakip paslaşmaya başladı,biz bir punduna getirmeyi bekledik. Sarp ve Topal'dan delik bulamayan futbolcu topu Elano'ya kaptırdı. Elano saniyelik bir pasla topu Baros'un önüne yuvarlayınca biz Baros'un kaçırdığı golleri sizin gibi unutup ekran başında kucaklaştık. Siz ise bu golü saymadınız bile. Aynı anlarda her ihtimale karşı Arda Turan, ve Nonda bekliyordu. Maç biraz tehlikeye girse ki-ben istiyorum ne yalan söyleyeyim maçın tehlikeye girmesini, biraz oyun seyredelim- başka planı uygulayacaklardı. Gerek olmayınca Arda girip taç çizgisi kenarılarında deneme çalımları yaptı, sonraki maçlar için.

Bizim maç bittikten sonra Medya'mızın resmi takımın maçı vardı. O cenapın sülüklerinden doktor ünvanlı(ne doktoru bilinmez) maçtan önceki hesaplarında Fener'in farklı kazanacağını yazmıştı. 1 defa canlı, 4 dafa banttan izlemiş Twente'yi. Fener'i de avucunun içi gibi biliyor basmış iddiada Fener'e parayı. Benim gibi kaybetmiş,( söylemesi ayıp ben beraberlik vermiştim) yazdıklarını okuyan olmamış hesabı Fener'e akıl vermiş. Gerçi biz ilgilenmiyoruz, ben Fener maçını seyretmedim. Ben kendi çöplüğümden sorumluyum da, sülüklerin görevi kolay değil diye örnek verdim. Sülük bizim kanımızı emmeye uğraşırken aynı zamanda resmi takımlarının çanak yalayıcılığını yapıyor.

Kolaysa biz yapalım bakalım.

17 Eyl 2009

Ciddi Takım Yok mu Ya? Panatinaikos 1-Galatasaray 3


Sağlık kurulumuza bu sezon selam etmemişiz. Servet'i, koskoca Ayıboğan'ı gripten yatırmışlar yatağa. Bu devirde, bu kadar doktor kontrölünde bir futbolcu hastalanıyor. Bir asprinde mi veremediniz kardeşim? Stoper mahallimize ne kadar futbolcu alırsak alalım çok değil. Mutlak sıra gelecek, Emre Güngör; Linderoth'un revir arkadaşı sahada kaldı 5-10 dakika.

Yunan Futbolu'nun iki büyük takımından biri bakalım Galatasaray için ciddi rakip olacak mıydı? Üstelik savunma hattında zorunlu rotasyona gidilmişti. Cam Adam'ı Kayseri'de, Ayıboğan'ı revirde bırakarak gittiğimiz Yunanistan'da sülük taiefesi ve ben demedimmicilerin beklentisi ne olacaktı? Galatasaray'a 2 oynadım iddiada, Fener'e de elim gitmedi beraberlik verdim. Gitseydi Twente'ye verecektim.

Panatinaikos'un Dünyaca ünlü taraftarının sesini duymayınca, suçu TNT'den dandik antenle seyrettiğimiz için, yayıncı kuruluşa yıktık. Konuşmasını bilmeyen bir konuşmacı maçı anlatıyordu, bedava seyrettiğimizden katlanıyorduk, fazla şikayetçi olmayalım dı. Meğer işin aslı öyle değilmiş, son lig maçından dönen Panatinaikos taraftarları kaza geçirmiş, 2 ölü varmış ve seyirci başlarda yas tutmuş. Yas tuttuğu dakikalarda Baros'un sağdan deli aktığı ve içeriye kestiği topu seyrettik. Elano'nun gölgesinden tırsan defans oynucusu kurtarayım derken pas verdi ve Türkiye'nin yarısından fazlasının tüh dediği pozisyonda Elano topu ağlara yolladı.

15. dakikadan sonra büyük Yunan taraftarının şovunu izledik, ta ki maçın bitimine kadar. Kolayına büyük takım olunmuyor. Yenmekle değil de bazen yenilirkende büyük olunabiliyor. Tıpkı bu geceki Panatinaikos gibi.

Erken attığımız gol her iki takımın da oyun düzeninde değişikliğe neden oldu. Sakatlığı sakata getirme ihtimali olan Emre Güngör, önce kulübeye sonra takımdan ayrı düz koşuların yapıldığı sahaya gönderilmek üzere korumaya alınıp, Uğur Uçar yollandı içeri. Değişiklik Balta'nın stopere, Uğur'un sol beke geçmesiyle son buldu. Burada Surinam'lıya ilk sorumu sormuş bulunayım. Caner sol bek yedeği değilse nedir, eğer oysa sol beke neden o girmedi de sağ bek girdi?

Leo'ya kaleci demek biraz eksik gibi. Bence elle oynama hakkı olan defans oyuncusu desek daha iyi. Normal pas trafiği içersinde mutlaka kendisine de pas veriliyor. Sıkışırsak gol bölgelerinde görürsek şaşırmayalım diye not düşüyorum. Bu sene kendisinden gol bekliyorum. Artık nasıl atar bilemem.

Toparlanan Surinam'lının asistanı Panatinaikos'un hocası, akllı hamleler yaptı. Islak zeminde araya atılacak toplarla gol aradı. Dürüllülü'den tüyo aldılar sanırım. Bayağı pozisyon buldular. Şanslı sayılabileceğimiz bir maç oynuyoruz, hadi bakalım. İlk yarıyı önde kapadık.

İkinci yarı başlamasıyla beraber Olimpiyat Stadı çöktü çocukların üstüne. Galatasaray rakip paslaşmalarını seyrediyordu. Timsah gibi bekledik bir hata yapmalarını ve Elano kaptı topu. Ve usta bir ara pası yolladığında Baros'un önüne Yunan kalecisi için artık çok geçti. Bu dakikadan sonra topa her dokunuşunda taraftarlarından ıslık yedi.

Arda istirahatliydi bu maçta. Duran toptan gol bulamayacağız diye bir endişemiz vardı. Boşuna vesvese yapmışız, Kara Şimşek-ki bu gece o da aktif dinlenmedeydi- maçtaki tek olumlu hareketini yapıp, duran topun üstünden atladı. Elano ballı günündeydi bugün, top birinin ayağına oradan direk dibinden Galatasaray maç ortalama golü olarak ağlara gitti. 3ü bulmuştuk, Arda zevk yapabilirdi artık.

Bu arada oyundan düşmeyen bir büyük takım seyrettik. Taraftarıyla yüklendikçe yüklendiler. Dedik maç evliyaları bizdendi bu gece. Direk bile bizdendi. Hiç gol atamadan bitirselerdi gerçekten ayıp olurdu. Hani bana sorsalar helalinden 2 gol bile verirdim kendilerine. Ancak Baros'un kaçırdıklarının yarısını da bize yazsak, tabela ne olurdu sülükler bilirdi.

Hani futbolda her mevki için bir heykel dikilecek olsa, stoper mevkisi için kesin Emre Aşık'ın heykeli dikilmesi gerekir. Göklerin hakimi görevinin başındaydı. Tek bir gole engel olamasa bile benim için maçın adamıydı. Benim her zamanki adamım Emre Aşık'tı. Diğer adamımızı da Leo Franko'ydu yine. Kurtardığı toplarla değil, oynadığı oyunla maçın 2. adamıydı.

Başkaca göze batan oyuncu yoktu. Bu demek oluyor ki takım oyunu oynandı. Ve zorluk derecesi en yüksek olan maçtan 3 gol ve 3 puanla dönülüyor vuslat başka maça bırakılıyordu. Galatasaray yendikçe, sülüklerin neşesi kaçıyordu. Ah be Galatasaray bırak bir gece de rahat uyusun dost bildiklerimiz!

Futbolu Sevdirenler;Yasin Özdenak


O devir Türk kaleciliği için en büyük devirdi. Dadcu Fener'in, Sabri Beşiktaş'ın, Yasin Galatasaray'ın kalesindeydi. Ama Ulus takımının kalesi Göztepe'li Ali'nindi. Mahalle aralarındaki maçlarda çocukların kaleye geçmek istemeyişi Yasin'den sonra başladı. O zamanlar hepimiz kaleye geçmek isterdik maçlarda. Yasin gibi plonjon yapardık, balçığın tam göbeğine göbeğine.


Yasin Özdenak büyük kalecilerin sonuncusu oldu. O gittikten sonra, sokaklar betonlara, kaleler Rüştü'lere, Hayrettin'lere teslim edildi. Volkan'a razı oldu Türk Futbolu. Biz ise Yasin'den sonra uzun yıllar kaleci bulamadık. O yüzden çoğu sezon şampiyonluk gelmedi. Galatasaray tarihinde en uzun gol yememe rekoru halen kırılamadı.(9 maç)


Nihat'la birlikte kaleyi korudukları zamanda 3 yıl üst üste Şampiyon olduk. İlk çıktığı maçlarda çok dandik goller yemişti, ama süreç içinde unutulmaz bir kaleci oldu. Finali Amerika'da Cosmos takımında yaptı. Pele'nin, Neeskens'in, Beckanbauer'in takım arkadaşı oldu.


Maça gitmeye başladığımda kalede Yasin vardı. Damarlarıma sarı kırmızı kanı ilk pompalayanlardandı. ''Kalemizde panter Yasin vaaaar, geri dörtlü çelikten duvar, orta saha hepsi canavar, ileride Metin, Gökmen var'' tezahüratımız hala kulaklarımda çınlamaktadır. Kardeşi, Ayı Gökmen'de aynı zamanlarda Galatasaray'ı biraz daha sevmemize katkıda bulunmuştu, ancak şu günlerde kaşıkla verdiklerini kepçeyle alma işinde başarıyla görev yaparken, Yasin'in nerede olduğundan haberimiz yok. Bir ara kaleci antrenörü olarak çalıştı, sonra kayboldu. En azından sülük olmayıp, anılarımıza ihanet etmeyerek, bu gün, önemli bir maç öncesi tarafımdan hatırlanmıştır.


Adını, futbolu sevdiren her Galatasaray'lı futbolcu gibi, hürmet ve minnetle yad ediyorum. Ey unutulmaz Galatasaray'ın unutulmaz kalecisi, yaşa varol, nerdeysen çık ortaya. Takımın, bir kez daha unutulmaz olmak için uzun yolculuğa çıktı bile. Bir sen yoksun içlerinde.

15 Eyl 2009

Sülüklerin Ardından #5



Bekledik bir iki gün, berterafedilemeyen ayrık otu ne yazacak diye. Yazdı, kustu, irin saçtı başbelası. Ve biz her zamanki gibi haftanın ardından takım savunmasına geçtik.
Önce başlayalım, maçta yapıla(maya)n kareografiden. Tam kapalının ortasındayız, koltukların(koltuk denirse adına, pis, kırık plastik oturma yeri diyelim) arasına konmuş renkli kartonların gelişi güzel durumunu görünce fiyasko olacağını anladım. İlerleyen dakikalarda, kapalıya düşümüş amelelerin kartonları uçak yapıp sahaya atmasını seyrettikten sonra elimde olsa kareografi şovundan vazgeçerdim. Sakın ha, bu kapalı tribüne bundan sonra böyle bir görev verilmesin.
Sonra dönelim eski açık adlı yeni açığın durumuna. Üstünü örtmüşler, tam bir gecekondu işi. Yağmur yağsa tribünlerin çoğu ıslanacak. Galatasaray'lı işadamları çatı yapmış. Sizin işadamlığınıza, harcadığınız paralara yazık. Düzce Şehir Stadı bile daha güzel kapatılırdı. Rakip takıma denk gelen 10 metrakare yeri yapmaya paraları yetmemiş. Yazıklar olsun, bir de utanmadan misafir tribünü demiyorlar mı, oradan maç seyredenlerin hiç biri iki kaleyi birden göremezler. 3 büyüklermiş, yazıklar olsun. Biz de gidiyoruz rakip stadlara, biz de ediyoruz ağız dolusu küfür. Bize de ediyorlarsa haklılar. Bu tribünden maç seyretmeye gelmiş her kim varsa ne küfür ederse etsin kabülümdür. Böyle ev sahipliği olmaz arkadaşlar, hele ki ev sahibi Galatasaray ise hiç olmaz.
Sülüklere geçelim isterseniz. Ne yazık ki Galatasaray henüz ciddi bir rakiple karşılaşmadı. Galatasaray'dan puan alan ilk takıma büyük ikramiye var medyamızdan. Emre Belözoğlu'nun attığı korneri Sivas kalecisi yumurtladığı zaman ne güzel korner atmıştı Emre. Kalecinin hiç suçu yoktu. Kim olsa yerdi o golü canım. Yeter ki Arda Turan'ın attığı korner golle sonuçlanmasındı. Golle sonuçlanmayan ikinci korner daha tehlikeliydi oysa. Gol olmaması mucizeydi. Medyanın Fener kalecisiyken yere göğe sığdıramadığı Rüştü'nün kellesini aldılar Galatasaray'dan gol yedi diye.
Neymiş efendim, arka direkte biri kafayı vurmuş. Vuracak tabi, defans uzunlarla uğraşırken arkadan bir normal adam topu içeri dürttü. Tam bir taktik, teknik, bilim, hesap işiydi, ancak ne yazık ki golü atan Galatasaray'dı.
Sülüğün biri, daha doğrusu çoğu Beşiktaş yenilgisini Rüştü'ye bağladı. Kalede Hakan Arıkan olsa nah yenermişiz.
Biri insafa gelmiş, Galatasaray'ın standartının altında oynadığını söylemiş. Doğru biz de kabul ettik, satandartını oynasa ne olacaktı acaba?
Bir sülük, başka cenaptan kendine yol bulmaya çalışıp, maçın ertelenmesi gerektiğini yazmış. Sebep, sel felaketi, terör belasından millet kan ağlarken maç mı yapılırmış. Maç olmasa kendisi yas tutacak sanki sülük. Kaldı ki bu ülkede deprem zamanı bile maçlar oynanmıştı ve en doğrusu da buydu. Ulan hıyar bu kadar duyarlıysan bu işlere, televizyondaki maskaralıklara karşı çık. Futbol maçı eğlence mi ki?
Milli maç sülüğünü not almışım yazmasam olmaz. Saray Bosna'da Tarık Hosiç'in köfteci dükkanında Ömer Güvenç Hosiç'le konuşuyor. Dükkanın her tarafı Galatasaray resimleriyle dolu, kapısı bile sarı kırmızı. Sülük Galatasaray'dan hiç bahsetmiyor. Sanki sarı kırmızı her hangi bir renk o anda onun için.
Sülükler, Galatasaray'a gol atamadığı için Serdar Özkan'a saldırmışlar. Beşiktaş'ın en iyi futbolcusuna. Bana göre 5 tane Gökhan Gönül değerindedir ve, Arda Turan'ın çalım atmasını ondan öğrendim dediği futbolcudur kendisi.
Bir diğer sülük, ülkenin en önemli gazetesinin haftanın ardından yorumlarını, istatistiklerini yazanıdır. Belki de en büyük oyununu oynamış Sabri'nin farkında bile değil.
Haftanın kadrosuna almamış, iyi de yapmıştır. Alsa sülük olarak biz kimi yazacaktık.
Fener maçının gözlemcisi, sülük sayamayız, adı üstünde iyi gözlemlemiş. Hakem Fener'lileri kızdırmış o yüzden sarı kart gösterilirmiymiş. Kazım'a önce faul yapılmış, verilmeyince Kazım karşı faul yapmış ne sarı kartı. Hakemin kellesi tez zamanda alına. Bereket Fener puan kaybetmedi, eğer kaynbetseyid bu gün o hakem yoktu piyasada.
Şimdi gelelim sülüklerin efendisine, bertaraf edilemeyenine.
Galatasaray ballı, G.Saray oynadığı 5 maçın 5'ini de kaybedebilir, bugün Sivas'ın durumunda olabilirdi. Derbide de Beşiktaş oynadı, G.Saray kazandı. Galatasaray'ın kaybetmesini beklemeye ömrünün yetmeyeceğini anladı her halde. Kaybetse kına yakabilirdi yamuk kıçına. Kaybetmeyince saldırdı.
İki teknik direktörü kefeye koyduğun zaman mukayese edilmeyecek derecede Denizli üstün.
Doğru söze ne denir. Üstün tabi, Rijkaard'ı Dünya'da kimse tanımaz, Dürüllü'lüyü tanımayan yok. Biri Altay'da oynamış, biri Milan'da. Bir kovulmak için gün sayıyor, biri Barca'yı Barca yapmış.
Ben arada bilmeyenler için yazayım. Mustafa Denizli Galatasaray'da hocayken Nonbertarafus'un Florya'da odası vardı. Kadroyu kendisi yapardı. Zamparalık arkadaşıydılar. Denizli Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra bir daha Florya'ya sokmadılar kendisini. Ondandır Mustafa Denizli hayranlığı.
Gayet rahatlıkla 3-0 Beşiktaş da kazanabilirdi ama ne yazık ki medyamız geleneksel tabelacılığı içinde bu net ifadeyi kullanmaktan çekiniyor. Bari 3-1 kazanır deseydin. Zira Galatasaray maçın başında öne geçmişti. Üstelik Beşiktaş 1 gol atsa 2. yemek için bekliyor mu olacaktı. Hadi 2. yi yedi hiç atamayacakmıydı?
Galatasaray'ın en iyi oyuncusunda medya müttefik; kaleci Leo Franco. Beşiktaş'ın en kötü oyuncusunda da medya müttefik; kaleci Rüştü. Bir takımı kalecisi kurtarmış, bir takımı kalecisi çözmüş. O zaman hangi takım iyi oynamış olur? Soruya bak, evet Leo iyi oynadı. Fosil sanıyor ki kaleci iyi oynamışsa çok kurtarmıştır. Leo Yusuf'un dandik şutunu seyir zevki açısından artistik plonjonla tuttu. En son ne zaman bir kaleci plonjonu seyrettiniz fosiller? Kucağına gelen topu yana çekilerek önemli bir kurtarışmış gibi uçarak çelen Volkan'lara övgü düzmek varken, Leo'yu kim takar. Leo bu maçta kaleci gibi değil, defansın her hangi bir futbolcusu gibi oynadı. Pas verdiler kendisine, kendisi de 2. golün hazırlayıcısıydı.
Rijkaard söylüyor: "Çok şaşırdım" dedi. Daha maçın başlama düdüğü çalmadan Rijkaard gibi bir adamı şaşırtıyorsan; 'birinci adımı doğru atmışsın' demektir. Akıl ver adamına, bir dahaki maç, Nobre'yi kaleye geçirsin, Yusuf'u bek oynatsın, Deli İbrahim'i santrafora çeksin. Surinam'lı daha çok şaşırır, 2 adım önde maça başlasın.
Servet ile Emre Aşık'ın havadan top kaptırması, havadan gole izin vermesi mümkün mü? Kornerlerde gidip Galatasaray'a gol kazandıran adamlar bunlar. Müthiş hava üstünlüğü olan iki stoper. Bu iki hava üstünlüğü olan stoperin üzerine, zaten sene başından bu yana bir tek kafa vurmamış Nobre ve Bobo ile mi oynarsın; yoksa bu ülkenin en iyi kontratak adamları, yerden en hızlı ve en iyi top süren adamları Tabata ve Nihat ile mi oynarsın? Sorunun cevabı basit. Ben bu yazdıklarımı bu akşam ki maçın devre arasında yazıyorum. Manu defansı Galatasaray defansından daha kötü olduğu için Nobre sahada. Hava üstünlüğü kurdular ilk yarı boyunca. Holosko, Nobre ne oynadılar ki bu maça kadar? Hele ki Deli İbrahim, nerden çıktı Şampiyonlar Ligi maçında oynuyor. Bir baktık sezon başı bu kadar kötü oynayanlar sahada, Galatasaray maçı gibi dandik bir maçta oynayanlar kulübede. Sabri'nin kanadından sayısız atak yapan Yusuf'u Dürüllü'lü oynatmayarak baş sülüğü şaşırtmış.
Daha yazacak çok şey var ama, tabelacı olmayalım. Maçın 2. yarısı başlıyor, Dürüllü'lü şaşırtmaya devam ediyor. Ligimizin en iyi ve ilk kovulacak antrenörü. Ve sülüklerimizin hayırlısıyla 2 günü kaldı saldırıya geçmek için.

13 Eyl 2009

Nevizade'li Sabri; Galatasaray 3- Beşiktaş 0


Maçtan önce endişelerimiz vardı. Sel bekleniyordu, bu yüzden açık tribündekilere yağmurluk dağıtıldı. Gerek olmadı, yağmur çiselemedi bile. Bir kaç saat öncesinden düştük yollara. Ali Sami Yen civarındaki yerimizi aldığımızda sokak, bir derbi maçının elektriğini yüklemişti bile. Arada her zamanki gibi Fenerbahçe de nasibini alıyordu ancak esas oğlan Beşiktaş'a yoğunlaşmıştı küfürlü tezahüratlar.


Ben oldum olası derbi maçı taraftarını beğenmem. Nitekim bu maçta da tribünlerdeki taraftar iyi değildi. Biletlerin pahalı olması, sel beklentisi, büyük maç stresi, ramazan, bir çok sebep var. Daha önceki dandik maçlarımızda olduğundan daha kötü bir seyirciyle götürmek zorunda kaldık işi.


Stadyumdaki değişiklik kale arkası tribünlerinin üstünün kapanması olmuş. Bu arada kimse savunmasın, isteseler yetiştirirlerdi, zaten iğrenç olan rakip seyirci tribünlerinin olası bir yağmurda ıslanmasıyla elinize ne geçecekti. O kadar alan kaplanmış, orasıda kapanırdı, ilk maçta simetrinin kaybolmasına göz yummuşlar. Başka bir değişiklikte kale arkasındaki yedek kaleydi. Ben çok uyuz oluyordum, nihayet kaldırıp, araba garajı olarak kullanılan bölüme saklanmış.


Takım saha çıkarken, her zamanki tezahürat bırakılıp, Beşiktaş'a küfür edildi. Hiç hoş değildi, saygı duruşunda bile saygılı olamadık. Metin Oktay'ı her zamanki gibi yad ederek çıkardık sahaya Galatasaray'ı.


Kadrolara baktığımızda Leo Franko, Emre Aşık, Mehmet Topal'ın dışındaki Galatasaray'lılar 2 milli maça çıktılar. Bunlardan Sabri ve Sarp dışındakiler banko oynadılar. Kimi futbolcularımız kıtalararası yolculuktan geldiler. Beşiktaş'ta ise yarım maça çıkmış İsmail Köybaşı ve hiç oynamadan prim yapan biat futbolcusu, kolpacı Nihat'ın dışında bütün takım 15 gündür yatıyordu.


Yorgun olması gereken Galatasaray taraftar baskısıyla saldırdı maçın başında. Belliki Surinam'lı yorgun takımın golü geç bulması durumunda sıkıntıya girileceğini hesaplamıştı. Nitekim ikinci yarı beklenen oldu, Beşiktaş akınlarına karşı koymakta bayağı zorlandık. Arda Turan korner noktasına topu dikip, sol kolunu havaya kaldırdı. Bu maçtaki parola arka direkte birinin erketede beklemesiydi. İşareti alan Mustafa Sarp kafayı girmekte olan topa doğru dürttü(henüz golü görmedim)


Arda bir duran topu daha gol olarak yazdırdıktan sonra istirahete çekildi. Olsun canım her maçı Kaptan'mı alacaktı? Kewell nöbetteydi, Kara Şimşek'in asistlerini içeriye atamadıysa, Rüştü'nün şansındandı. Bu maçta bir futbolcu artık kendisi hakkındaki tartışmaya kesin nokta koymaya çıkmıştı sanki. Sabri Sarıoğlu hakkında kötü kelam edecek olanlar bundan sonra beni karşılarında bulacaklardır. Sabri'deki bizim bilmediğimiz potansiyel enerjiyi, hocalar açığa çıkarmıştı. Ve Sabri unutulmaz maçlarından birini oynayacaktı bu gece. Sabri'li, Kara Şimşek'li sağ kanat yeni yetme Köybaşı'nı bayağı sıkıntıya soktular.


Nihat'ın oyunda olduğunu ben 25. dakikada falan anladım. Kolpacı, küme düşmüş takımın askerlikten yırtmış futbolcusu. Denizli hocaysa bir daha oynatmaz. İlk yarıda Beşiktaş'ta beni en çok korkutan futbolcu Tabata oldu. İkinci yarı başlarken oyunda görmeyince bayağı rahatladım.


Maçta Sabri'den sonraki en iyi adamım Leo Franko'ydu. İkinci yarı Beşiktaş'ın çöktüğü dakikalarda bile topu gelişigüzel vurmayıp, Emre'yle, Servet'le paslaşmayı yeğledi. Büyük takım kalecisi böyle olmalıydı. Bir topta artistik plonjon yaparak seyir zevkine katkıda bulundu. İkinci gol onundu. Atağın başlangıcında topu almamakta direnen Topal'a uzatmış, zorla yürütmüş golü buldurmuştur. Bu arada Sarp bu maçı saklanarak, sorumluluk almayarak idare etti. Ayhan'ı aradım.


Galatasaray bu sezonun en kötü futbolunu oynadı. Bu kadar kötü oynayarak Beşiktaş'ı hezimete uğrattılarsa, sülükler daha çok bekleyecekler puan kaybını. Dürüllülü Galatasaray'ın yorgun olacağını düşünmüş, rahat bir takım çıkarmıştı. Çok gol pozisyonuna giren Serdar Özkan bizim tarafımızdan tesbit edilesi bir oyun çıkardı.


3. golde, sahanın yıldızı Sabri'nin taç çizgisinde Elano'ya attığı estetik pası, Elano uzun bir yan topla Kewell'e aktardı, Kewell'in voleyi yapıştıracağını bekliyorduk. Topu gölcüye aktarınca Rüştü'nün bileti kesilmiş oldu.


Futbol coşkulu olmayınca, taraftarda coşkulu olamıyor. Nevizade geceleriyle noktaladık, 5 de 5 yaptık. Sabri'nin çektirdiği klasik 3 lüyle huzurlu bir şekilde bir sonraki maçta toplanmak üzere dağıldık.