23 May 2008

Burası Neresi

Şu sağdaki Fenerbahçeye adını veren fener olmasın. Soldaki Türk bayrağının yanında dalgalanan ne bayrağı acaba. Burası Kalamış, Fenerbahçenin bahçesi. Bahçedeki yapıda Galatasaray'ın tesisi. Aklım hafsalam almıyor, bizler şampiyonluk sonrası arabalarımızla Bağdat Caddesinde gezemezken, eleştirdiğimiz eskiler, liseliler adamların bahçesine çökmüşler. Bu bina yapılırken Fener'liler nerdeymiş acaba. Yani Metin Oktay Tesisler'inin içine Kanarya severler derneği sarı lacivert bayrak açıyor. Bizleri çıldırın diye tahrik edenler eskiye baksalar Galatasaray'lı dedelerimiz bizden önce çoldırıp tesis yapmışlar.
Bizler farkında bile değiliz, meğer ne çok rahatsız olan varmış. Geçen yıl Fener maçında Galatasaray'lılar alkışlamalı diyen Gürcan Bilgiç, Kalamışta şampiyonluk kutlaması yapacak Galatasaray'lıları tehdit ediyor. Neymiş Fenerliler tahrik olurmuş. Doğru en önce fair playci gürcan tahrik olmuş.
Ey büyük Galatasaray'ın büyük yöneticileri, bırakın başka yerde eğlenmeyi. Biz her gece kalamışta eğlenelim. Yasakmı, bizim değilmi. Biz çıldıralım onlar kudursun.

Kral Sakaryaspor Seni Bekliyor


Hakan Şükür artık Galatasaray'da oynayamaz. Koskoca kral'a yedek kulubesi toz alma işi verile mez.(Bu işi 1 sezon Ergün'e yakışmıştı. Gençken ne oynamıştı ki, hala oynarım diye tutturuyor. Gaziantep'te 5 maç oynayamadı. Neyse sevmediğimiz adam için tuşlara basmaya değmez.)


Bize sorsalar Hakan Şükür'ü oğlu yetişene kadar oynatırız. Eğer Hakan erken evlenmiş olsaydı aynı takımda kesin oynarlardı. Hakan Şükür'e bırak denmişse, bırakacak artık demekki. Yerine Necati'yi getirecek halleri yok.


Eskiden futbolu bırakma yaşı gelmiş futbolcular takım aramazlardı. Tabi insan ben artık oynayamam diyemiyor. Biz bu yaşta top oynayabildiğimize göre, Hakan o yaşta niye oynayamasın. Hatta oynasın, ama Katar'da, Belediyespor'larda değil. Eğer hükümet yanlısı Belediyelere giderse bu futbol oynama isteği için değil, biraz daha çanağa bir şeyler atmak için olacaktır. Hakan Şükür 8 defa şampiyon olmuş, 6 defa kıl payı kaçırmış bit takımın golcüsüdür. Kümeye oynayan bir takımın golcüsü olarak oynarsa en başta bana rezil olur. Alsın bir sandalye otursun 18'in içine yatırsınlar vatandaşın cebinden milyon dolar daha belediye bütçesinden.


Takım aramazlardı eskiden Hakan Şükür durumundaki futbolcular dedik. Bırakırlar giderler memleketlerinin takımında, olmadı amatör takımlarda oynarlardı. Hakanında aramasına gerek yok. Bundan sonra dünyada Hakan Şükür'ün aslan gibi top oynayacağı takımı var.


Git Sakaryaspor'a Kral. Bu sene İstanbul'dan döndüler, çıkamadılar. Git memleketin bağrına bassın seni. Oyna, at çıkar onları lige. Sana Galatasaray'a gol atmak yakışırmı.

Şampiyon Kırmızı Şeytanlar


Normalde bu maçta Manu'lu olmalıydım. Hiç tanımadığım iki takım amatör ligte maç yapsalar kırmızı formalıları tutarım. Liverpool'u, Roma'yı tutarım her maçlarında. Ne yalan söyleyeyim bu finalde Chelsea'yı tuttum. Maçı seyretmedim, içmeyi tercih ettim. Eve geldiğimde penaltılar atılıyordu. Sızmışım seyredemedim. Merak ta etmedim akşama kadar kim kazanmış diye. Penaltıları dramatik vermişler, çok üzüldüm Fener'li arkadaşlar ve Fener'li Medyamız gibi. Ne büyük bir onuru kaçırdılar. Düşünün Şampiyonlar Şampiyonu bir etapta koskoca Fener'i zor elemişti. Bende Chelsea'lıydım, Fener'i eledikleri için. Fener'i her kademede yenen takıma doğal sempatimizden dolayı taraftık bu finalde. Hemde sevdiğimiz Kırmızı Şeytan'lara karşı.

Ayrıca Chelsea'yı istedim. Başka nedenlerimde vardı. Morinho bey benden sonra tufan diye bekledi. Takımın düşeceğini, eleneceğini öngörüyordu. Aynı bizim gibi iş geldi başlarına. Kaçan Hocaların yardımcılarını tanıdı herkes. Türkiyede Cevat, Dünyada Avram diye biri yaşamıyordu sezon başında. Yol açıldı, kendini bok sanan hocaların işi artık kolay değil. Bu yüzden istedim Avram'ın kazanmasını.

Chelsea'yıistedim. İbrahimoğlu başkan Rus'tu. Eski tüfek olarak Rus'a, Sovyet'e sempatimiz büyük. Kızıl Meydan'daki finali bir Rus çocuğunun takımının kazanmasını isterdim. Yazık oldu Abromoviç'e.

Anelka kaçırmış penaltıyı. Fenerbahçe ile papaz olup gitmiş, kimseye minneti olmayan Niko, avuta gönderince Van Der Sar'a teslim olmuş son maçını oynamış Chelsea'da. Üzüldüm Nicolas'a

Kırmızı Şeytanlar bir kupayı daha indirdiler Manchester'e. Basınımızda benim gibi fransız kaldı şampiyonluğunuza. Biz hakkınızı verelim, her sene böyle olmaz, Liverpool maçınız dışında her zaman yanınızdayım. Kırmızı Aslanlar, Kırmızı Şimşeklerden sonra Kırmızı Şeytanlar.... Rengimizin kardeşliği, ne güzel. Sizlerde çıldırın.

22 May 2008

Kovulmanın Adı Bırakmak





''Terim 1 ay sonra yok hurriyet.com.tr 22 Mayıs 2008
A Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim, Euro-2008 sonrası Ay-Yıldızlı ekibi kesin olarak bırakıyor..''


Bu kadar kısmetli adam varmıdır hayatta acaba. Şu 50.000 kişilik Fenerbahçe stadında, Yunanistan maçını oynasaydı çoktan kurtulmuştuk. Tükürüklerle kovacaklardı o zaman. Ali Sami Yen'de cılız çıktı siktir git tezahüratları.

Kaçıp kurtulacak şimdi. Kovulacağını bilmese bu lafı edermi. Gidecek dandik bir takıma, 10 maç yönetsin bu sütünlarda eşşek gibi anırırım. Piyasadan çekilecek, Florya'dan içeri giremez, burnu büyük, beğenmez veteran takımında oynamaz. Hiç bir takıma almazlar. Başında Hoca olsa final oynayabilecek Ulusal Takımımız var, rezil olacağamız garanti.

Piskopat, narsist, halk düşmanı adam, ne halin varsa gör. Galatasaray'ı kurtardık, bedelini ağır ödemek pahasına. Her şeye yeniden başladık sayesinde. 2. torbadan seri başı takım, son torbaya ölümlerden ölüm beğenerek girecek. Olsun, hakkım varsa haram olsun. Kaşıkla verdiklerini-ki hiç bir şey vermediğini ispat ederim- kepçeyle geri almıştır. Benim yazdıklarımı bir gün mutlaka Galatasaray tarihide yazacaktır. Sıra Ulusal Takımı kurtarmaya geldi. Bence çoktan gittide, son üç resmi maça katlanacağız. Ezildiğimize üzülecek, Terimden kurtulduğumuza sevineceğiz. Sonra da unutup gideceğiz. Adını lanetle anıp ilgilenmeyeceğiz. O zamanda kendisi benden kurtulacak. Tıpkı Canaydın gibi.
Not; Defolup giderken tek zevkimiz futbolun bizi ilgilendiren cenabından( senin yüzünden milli takımdan soğudum) şu yanındaki valiz taşıyıcını götürmeyi unutma. Kadere bak kafatasçı Fatih Terim Yunan takımına gidiyormuş. İti öldürene taşıtma hesabı. Kim neye karşıysa onu ona yaptırırlar. Marko'yu Mehmet yap, Yunan'a hizmet et. En çok sana yakışır deseleksiyonun imparatoru.

UEFA Kupasını Ellemek


Arada kaynadı gitti, unutmuşum. 17 Mayıs günü yazacaktım. Bir Türk daha elledi kupayı. Fatih Sultan Tekke'nin kaldırdığı kupanın alt sırmalarında Galatasaray'ın arması var. Eminim kaldırırken bakmıştır. Tekke'm garip Trabzon'lu. Önemsiz futbolcu, kaldırdığı kupayıda alan Türk takımıda medyamız tarafından sevilmez. Gerek yok yazmaya büyütmeye, öne almaya.
Naklen yayınlayacağız dediler, maymun Acunun maymun programını seyrettirdiler o anda.
Tuncay'ın oynadığı takım oynayacak finali ve sen o anda kutu açtıracaksın ve orada kalacak hokkabazlık yapmaya devam edeceksin ha.
Allah muhafaza birde Tuncay şu resimdeki gibi bir görüntü verecek sende yayınlamayacaksın.
Helal lan Tekke, tebrik ederim kardeşim. Galatasaray Dükkanlarında satılan maketin aslını kaldırdın, senden başka birde Galatasaray'lı bir kaç kardeşin elleyebildi bu mübarek kupayı. Bizde hakkını verelim dedik, yanlız değilsiniz.

Blog Felsefesi

En baştaki kırmızı montlu olan,

Bu blogun yazarı tarafsız değildir, aksine direkt taraf tutar. Her ne kadar "objektif" kelimesi tarafsızlıkla eş tutuluyorsa da aynı zamanda objektiflik kaygısı vardır. Yani taraflıdır, ama tarafsız bakabilmeye çalışır.Bu blogun yazarı istese tarafsız görünüp daha fazla sayıda insana da hitap edebilir, ama bu yolu seçmez. Veya yine aynı şekilde Avrupa futbolu hakkında da pek yazı yazmaz, zira sadece zevk için izlediği bu maçlara üzerinde kalem oynatacak kadar önem vermez.

Bu blogun yazarı, nasıl ki bir Fenerbahçe taraftarının tarafsız olma çabasındaki sitesine girdiğinde yüzü buruşuyor ve hemen oradan uzaklaşıyorsa, aynı şekilde bir Fenerbahçe taraftarına hitap etmenin gereksizliğinin farkındadır. Dolayısıyla bu blog Galatasaraylıdır. Yazarı Galatasaray aşığıdır. Anadolu kulüplerine saygısı vardır; biz "medya yakıştırmasıyla" büyükler olarak hakkımız yeniyor zannederken, bizim çekişmelerimizle en çok hakkı yenip de sesi çıkmayan, çıksa da duyulmayan bu takımlara sempatiyle bakar. Hükûmet destekli belediye takımlarını, Fenerbahçe'nin kardeş takımlarını ve büyük takım olmak için büyük takımlarla kavga etme yolunu seçenleri hariç tutar, nefret eder onlardan. Beşiktaş'a gıcığı yoktur, hatta Beşiktaş ve Beşiktaşlıyı sever. Fenerbahçe'den ve ona dair hiçbir şeyden pek hazzettiği söylenemez. Yorumları da bu doğrultuda olacağından, Fenerbahçe taraftarı kardeşlerine kibarca kapıyı gösterir. Bunun nedeni düşmanlık değil, bir Galatasaraylıyla bir Fenerbahçelinin futbol üzerine sohbet çabasının nafile olacağını bilmesidir.

Bu blogun yazarı aslında kendini, blogunu veyahut herhangi bir şeyi tanıtmayı da sevmez, amma ve lakin birtakım küfürlü mesajlardan sonra bu yola gitmek zorunda kalmıştır.

Bu Takım Taraftarın



''Necati'ye onay yok
G.Saray Futbol Komitesi dün Florya Metin Oktay Tesisleri’nde yaptığı toplantıda, Hakan Şükür, Necati Ateş ve Emre Aşık konularını masaya yatırdı. Yöneticiler, Hakan Şükür’ün biten sözleşmesini uzatmama kararı alırken, Necati’nin dönüşüne de onay çıkmadı. Emre Aşık ise önümüzdeki sezon sarı kırmızılı takımın kadrosunda yer alacak''
Merakla beklenen toplantı dün yapıldı. Aslında toplantı moplantı yok, bu işler artık tribünlerin kalbinden gelen ses dinleme aygıtıyla yapılıyor artık.

İşin sırrıçözüldü, senelerdir yok liseli, yok ilkokullu, yok duayen yutturulageldi yönetme işi. Böyle yönetilince görüldü geçen yıl 3000 kombine satabildi fosilimiz Canaydın. Bakın bu sene Sami Yen'de yer kalmadı ek tribün yapmazlarsa bir şey bilmiyorum.
En büyük transferi zaten Canaydın'ı göndermekle yaptık. Şimdi başımızda olanlarda işin en basit ve doğrusunu yapıyorlar, gerisini bize bırakıyorlar.

Necati'den taraftar nefret eder, özellikle ben. Geldiği, Galatasaray adına topa ilk dokunduğu andan itibaren nefret ederim. Benim nefret ettiğimi yönetim sanki bilir ve takıma asla almaz kimse korkmasın. Emre Aşık döner, topunuda oynar. Büyük maçların büyük futbolcusudur. Kaleci Orkun gider. Bu tiple, bu kalecilikle yeri ancak kümeye oynamakta olan takımdır.

Başkada sevmediğimiz oyuncu yoktur. Hocamızda Lucescu'dur. Aman Necati, yerin güzel kardeşim sakın kıpırdama, sinirlerimizi bozma.

20 May 2008

Haydi Körfez Haydi


Hereke doğumluyum, Kocaeliye bağlı, memleketim Sivas'a bağlı Gemerek. Kayseriye yakındır ilçemiz, ve Galatasaraylıyım müsadenizle.

Bütün takımlarım ligte, ve manevi olarakta Eskişehir'e severim taraftarından dolayı. Ne kadar güzel, her maç mutlaka bir takımı tutabileceğim. Atahan Kardeş söylemişti. Göztepe, Karşıyaka, Adanaspor, Karşıyaka, Sakaryaspor... gibi takımlar ligte olsalar ne güzelolurdu lig. Düşünsene Gençlerbirliği Oftaş İ.Büyükşehirspor ile maç yapıyor. belediye amelelerinden izinli olanlarla Cavcavın un fabrikasından of çekerek arazi olanlar dışında kimin umurunda maç.

Bu yüzden şehir takımı, kabadayı takım lige çıkarsa sevinirim de düşerse üzülürüm. Birde deplasmanı hesap ederim. Kocaelispor'u hem severim, hemde yakındır maça giderim.

Körfez maçları her zaman elektrikli geçer. O stadta bir çampiyonluk verip bir şampiyonluk almışızdır. Hatırası vardır. Çok pis seyircisi vardır, çingene tribünü tehlikelidir. En çok onlar küfür eder, hele şu küfüre ceza başladı ya görürsünüz kaç maç ceza alırlar.

Kulakları çınlasın amigoları İbo, renkli kişiliktir. Yemyeşil, simsiyah diye üçlü çektirir. Fener'e gıcıktırlar, Fener yüzünden küme düşmüşlüğü vardır. Meşhur Dobrovski bu takımdaydı.

Körfez; birinci lige yakışırsın, renk katarsın. Seka'nın kağıtlarını en çok sen atarsın maçlarda. Sen de hoşgeldin. Düşeyim müşeyim demeyin ha, yerinize Belediye takımları düşsün.

Delikanlıymışın Topuz


Senelerdir üç büyükler peşinden koştu. Futbolun kralını oynadın. Ne simsarlar sırtından para kazanabildi, ne yalan makinaları. Aslan gibi kulübünde kaldın. Koskoca kenti sevindirdin. Seni milli takıma neden almadıklarıda belli oldu şimdi. Sen sinyali çakmış olaydın, Fener'e geliyorum diye bak bakalım banko oynuyormuydun yoksa televizyondanmı seyrediyordun turnuvayı.
Meraklanma Mehmet Topuz, az kaldı. Turnuvadan sonra kurulacak Milli Takımda adaşın Brezilya'lı yerine sen oynayacaksın.
Üç maç oynayıp İstanbul'a kendini satan, ve kulubeye mahkum olanlardan hep nefret etmişimdir. Gelmeyin kardeşim, orası vatan değilmi, orda para yokmu. Kayserispor bu yıl şampiyonluğa oynasın, katkınız büyük olsun. Gelmeyin sakın, Topuz, Mehmet Yıldız, Gökhan Ünal. Seni severdim şimdi daha çok sevdim. Anadolu'nun yiğit delikanlısı, topuzu...

adam Sandıklarımız ; Hıncal Uluç

Çok uzun düşündüm, acaba Hıncal Abi'mide listeye eklesemmi diye. Çünkü hakikaten bi boktu benim için. İlk Cumhuriyet yazaruyken tanıdım kendisini. Hasan Cemal'e küsüp gazeteyi bırakmış, yazılarını okuyacak yer bulamıyorduk 80 li yıllarda. İmza topladım tekrar dönsün diye. O zamanlar bok! olduğu için direk telefonundan kendisiyle konuşabiliyordum istediğim zaman. Sarı kırmızılı atkısıyla basın tribününe oturup sözde tarafsızım diyen gazeticilere ilk isyan bayrağını açtığında idolümüz olmuştu. Darwell- Denizli Hoca, Uluç Florya baş konuğuydu. Ne günlerdi o günler. 14 sene sonra gelen şampiyonluk son 3 maçta kaçmak üzereyken, Beşiktaş bayrakları Caddeleri süslemişken, taraftar Darwel'in kellesini almak üzereyken Kocaeli maçında öncesi direnmiş, daha lig bitmedi diye unutulmaz yazı yazmış bizi cesaretlendirmişti. O gazla çıktığımız maçta takım galip gelmiş, Beşiktaş yenilmiş, sonraki hafta bir mucize gerçekleşmiş ve Eskişehir maçına lider çıkılmıştı.

Hıncal Uluç'un bende kredisi büyüktü. Jardel'e saldırmış, Samsunlu Serkan daha iyi yazmıştı, Lucescu'ya saldırmış, hoca değil demişti ölüye top oynatan Hoca için. Talihli korkak yazdı, Türk futbolunu öldürüyor yazdı. Lucescu gittikten sonra öldük. Süper Kupa'ya dandik dedi. Sonra ne olduysa olmuş, önceleri en çok nefret ettiği Fatih Terim'in kankası olmuştu, Fatih yenildikçe İmparatora madalya taktı. Terim kovulurken yanlış yaptıları savundu. Hagi'yi hiç sorma, hiç sevmedi kendisini. Oynarken, tarih yazarken, taraftar ''ı love you Hagi'' diye yırtınırken oda bir yerlerini yırtıyordu Hınc'ından. Gerets'i bizde sevmedik o da, önemli değildi. Bu arada bütün Galatasaray'a saldırmaya başladı. Üyeliğini yırrtı, yırtmasa biz yırtmışız zaten. Tribüne gelemez, bok atar stad kötü diye. Allah uzun ömür versin beklediği lükslükte stad 2 yıl sonra hazır, gelebilirse eşşeğim.

Ne olursa olsun bu listeye sokmayacaktım kendisini. Bu sene için bütün yazdıklarını sineye çekecektim. Galatasaray Fenerbahçe'yi yenerek 3 puan öne geçmesine , hala Fener şampiyon olur diye yazmasına rağmen. 1988 yılında olma ihtimaline karşı bu durumda olmama ihtimali matematiğin durması kadardı oysa.Gel gelelim Sivas maçı sonrası yazdıklarıyla,benim için bu listeya yazdıklarımdan hiç te aşağı kalmadığını ispatlamış oldu.

Galatasaray şampiyonluğu, yazdığın her yazını isabetsizliğe uğrattığı için şeref duy emi Hıncal Uluç. Takımını değiştirdiğini ilan et, başarısızlığını yalandan Aziz Yıldırım'a saldırıyormuş gibi yapıpta kamufle etmeye çalışma, kayıkçı kavgalarını kimse yutmuyor artık bu zamanda. Meraklanma seni onlar, bi bok dahi sanmıyor.

Hoşgeldiniz Kırmızı Şimşekler

Yeni nesil bilmez, daha doğrusu 4. büyük olarak Trabzonspor'u bilirler. Yanlış bilinegelmiştir bu güne kadar. Büyük Es Es'in piyasadan çekilişi dramatik olmuştur. Son maçında Beşikaş'a 2 ofsayt golle mağlupken, taraftarı sahaya inmiş hükmen yenik sayılarak aramızdan ayrılmıştır. Hiç tartışma yokturki Es Esleri gördükten sonra hepiniz taraftar olmadığınızı anlayacaksınız. Türkiyenin en büyük seyircisi Eskişehirspor'dadır.
Ne günlerdi o günler, benim maçlara gittiğim seneler. İnönü stadında Eskişehir maçında sıkımıydı bağırabilmek. Trenlerle akarlardı Haydarpaşa garına. İsmail, Kamuran Ulusal Takımın bankolarıydı. Ender Farankfurt'a transfer olmuştu. Ömer Fenere, Şevki Cim boma gelmişti. Diğerleri dağılmamıştı. Amigoları Orhan, transfer teklifi alan tek amigoydu. Taraftarları antrenmana çıkarlar, tribünde nasıl kareografi yapacaklarını çalışırlardı. Belkide en çok ceza alan taraftar onlardı, bizi bile geçmişlerdir. Gol kralları Fethi profösördü, bütün futbolcuların Ali olduğu zamanlar.
Futbolcular sahaya çıktığında tribüne dizilirler, üçlü çekerler, taraftar kırmızı diye haykırır, onlar şimşekler diye döner, arkasından bütün stad ananızı s...ceklerle bitirirlerdi ürkütücü tezahüratları.
En son senelerinde deplasmanda 3-0 yenildiğimiz maçtaki anılarım, Metin Oktay etiketinde yazılı tekrar etmeyeyim.
Lige renk geldi, haketmediler aslında son maçta ama ben Eskişehirspor'u çok özlemiştim.
Hoşgeldiniz Es Es ler

19 May 2008

19 Mayıs 2007, Direniş,


Bir milattır 19 Mayıs 2007. Bu seneki iki Kadıköy deplasmanında adam gibi ağırlanmamızın nedenidir. Aşağıda, Hıncal Uluç'un 19 Mayıs 2007'deki olaylı Fenerbahçe maçı sonrası yazdıkları var. Onun da altında benim o tarihte yazdıklarım. Gece gece o maç aklıma geldi de sinirlendim, bari tarihe bir not düşelim.

Büyük İhanet


Ali Sami Yen Stadı'nda son yılların en büyük olaylarından birisi yaşandı. Niye bu noktaya gelindi?
Kime, neye tepki olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren bir şey var: Türk spor tarihinin en kötü gecesi yaşandı. Ben Hıncal Uluç, Galatasaraylı olduğumdan utandım. 19 Mayıs 2007 gecesinden bu yana 'Ben Galatasaraylıyım' diyemiyorum.
19 Mayıs; tarihe dikkat edin... Kurtuluş Savaşı'nın başladığı tarih. Atatürk'ün gençliğe armağan ettiği, Atatürk'ün spor günü ilan ettiği gün Türk gençliğinin yaptığı gösteriye bak. Böyle bir ihanet olabilir mi? Kendilerine ihanet, Galatasaray'a ihanet, Cumhuriyet'e ihanet, Atatürk'e ihanet... Bu sahneleri Sarkozy'yi alsa Avrupa televizyonlarında yayınlatsa ve "İşte görüntüler. Avrupa Birliği'ne bunları almıyorum ben. Haksız mıyım?" dese, ne diyecekler; biz ne diyeceğiz? Böyle bir şey olamaz... Ve her şeyiyle belli ki hazırlanmış bir olay. Bireysel, münferit bir olay değil. Maçta, elimde suyumu içerken, sahada bir şey olur, aniden sinirlenirim, fırlatırım. Münferit olay budur. Fırlatmamam lazım ama fırlatırım. İnsanlık bu. Maçta sahaya herhangi bir şey atılmasını gerektiren en ufak bir olay yok. Olay Fenerbahçeli futbolcunun çizgiye yanaşması. Ve bir tribün boşalıyor. Öbür çizgiye başka bir Fenerli futbolcu yanaşıyor, o tribün boşalıyor. Su şişeleri oraya taşınmış. İstanbul'da 'Emniyet Müdürü' diye bir şey varsa, Celalettin Cerrah biraz sorumluluk duyuyorsa soruşturma açar. Bu tertibi yapanları ortaya çıkarır ve teşhir eder.

TERTİP OLDUĞU AÇIK
Bir maça kaç şişe su gider? Adam başı 5 şişe su gitmez. 3 kişiye 1 su düşer. Böyledir satış rakamları... O kadar su nasıl geldi stada, kadar meşale nasıl geldi, o kadar bomba nasıl geldi? O meşaleler, o bombalar polisten geçemez. 2 bin 500 polis var o gün görevli orada... 2 bin 500... Demek ki bir gece evvelden stada sokuldu. Bir gece evvelden stada sokulan pankartlar var Özhan Canaydın aleyhine; Özhan Canaydın polisle işbirliği yapıyor, o pankartları temizlettiriyor. Onları buluyorlar da bombalar, meşaleler niye bulunmuyor? Bu nasıl bir iştir? Bir tertip olduğu açık... Tekrar söylüyorum: Bu tertibi Celalettin Cerrah ortaya çıkarmalı. Sorumlu, yükümlü... O bombalar, o meşaleler ve onca su o stada nasıl girdi? Bunların elebaşıları kim? Galatasaray ancak böyle üzerindeki lekeyi kaldırır. Bu elebaşıları ortaya çıkararak. Bu tertibi hazırlayanları belirleyerek... Nereden bakarsan bak; utanç. Binlerce Galatasaraylıdan utanıyorum, 2 bin 500 polisten utanmıyor muyum? Sahada 2 bin 500 polis varken, bu olaylar oluyorsa, polis ne işe yarar birisi bana anlatsın!.. O zaman gönderme kardeşim. Gönderme... Galatasaray-Fenerbahçe maçı bu... Bütün Türkiye, televizyonun başında. Polisi bütün Türkiye'ye bu kadar aciz, bu kadar beceriksiz, bu kadar yeteneksiz göstermeye hakkın var mı? İstanbul Valisi, "1 Mayıs'ta Taksim'e adam sokmayacaksınız" dedi diye orada karısıyla yemek yiyen vatandaşı tokatlayan, biber gazı sıkan polis nerede? Aynı polis değil mi bunlar? Aynı Cerrah'ın polisleri değil mi? Burada nasıl zavallı oluyorlar, süt dökmüş kedi gibi... Sahaya sıralar, koltuklar kırılıp atılırken, futbolcuların yaşamı tehlikeye girerken... Lugano gösterdi; 'Bu gırtlağını keser adamın' diye. Ya zavallı hakem... Onu oraya 'hakem' diye çıkarmaya utanmadılar mı? Maçın daha 5. dakikasında çal düdüğü, in aşağıya... Nasıl içeri girince süt dökmüş kediye döndü tribünler!.. Atabildiler mi bir daha!.. Tribündeki adam bakıyor ki polisin zavallı, hakemin zavallı istediğini yapıyor.

KÜME DÜŞÜRÜRÜM
Bu ülkede spor niye yapılıyor? Bir zavallı federasyon, bir zavallı polis, bir zavallı hakemler, bir zavallı taraftar... Niye oynanıyor o zaman? Profesyonel ceza kurulunun, Galatasaray'a tarihte görülmemiş bir ceza vermesi lazım... Öyle 3 maç, 5 maç değil... Ben federasyon olsam Galatasaray'ı küme düşürürüm. Benim kafamdaki ceza bu... İçimi rahatlatacak, Galatasaraylı olmaktan utanmamı önleyecek ceza bu... Juventus nasıl buldu cezasını, biz de buluruz. Böyle bir cezayı federasyon veremez. PFDK'nın, bütün yönetmelikleri tarayıp, en ağır cezayı vermeli. Türker Arslan'ın Tahkim Kurulu, o cezayı kuşa çevirmek için bekliyor. Galatasaray, Tahkim'e gidecek, PFDK 5 maç ceza verirse, Tahkim onu 3'e indirecek ve tarafsız sahaya alacak. Federasyon da tarafsız sahayı İzmir ilan edip, Galatasaray'ı ödüllendirecek. Ali Sami Yen'de 3 bin kişiye oynayacaklarına Halkapınar'da 70 bin kişiye oynayacaklar, ceplerine de paralarını koyacaklar.

Yazıdaki popülizme, tutarsızlığa, benzetmelerin yersizliğine ve ölçüsüz abartıya değinmeden geçiyorum, Atatürk'e ihanet diyor adam! Buyur Hıncal Bey, Atatürk'ün Bursa Söylevi; 19 Mayıs 2007'de yaşananlarla tamamen örtüşüyor. Olayları çarpıtıp yaşananlara gereğinden fazla pay biçmeye çalışmıyorum. Tabii ki bambaşka bir şey hakkında bu nutuk fakat mantık aynı mantık. Türk genci yerine Galatasaraylı; cumnhuriyet yerine Galatasaray, hatta Türk futbolu; polis, jandarma, ordu yerine federasyon dediğimizde cumartesi günüyle ilgili biraz olsun bir şeyler anlatıyor mu?

"Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük kıpırtı ve davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır' demeyecektir. Hemen araya girecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir' diye düşünecek, ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, 'Demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek!' Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, İsmet Paşa'ya ve Meclis'e telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, 'Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek benim görevimdir!' İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!''

6 Şubat 1933 / Bursa Atatürk Köşkü

Galatasaray, Türk futbolunu kirletenlere gereken cevabı vermiştir. Göreceksiniz Hıncal Bey, cumartesi gecesi Türk futbolu için kara bir leke değil; tersine Türk futbolundaki kirlerin arınmasının, bir şeylerin olumlu yönde değişiminin başlangıcı olacaktır. Varsın bize 17 maç ceza versinler, umrumda değil. Ama cumartesi geceki tepkinin muhattapları, bundan sonra istediği gibi at koşturamayacağı mesajını almıştır. Ha bir muhattap daha var, dışımızdan biri hani, o mesaj algılama kapasitesine sahip değil ama o bizim iç mevzumuz, ayrı konu...


Ekşisözlük'te falan da aynı şey. Gazetelerde, her yerde... Nefret ettim Galatasaraylılıktan soğuduklarını söyleyenlerden. Yahu hadi anlıyorum abartılmış diyenleri; hak vermiyorum ama anlayabiliyorum en azından kıyısından köşesinden.

Fakat sen kimsin Galatasaray'dan utanıyorsun? Neymiş efendim, soğumuş. Sokağa baksınlar yahu, sanki her şey rayında gidiyor da maçta sahaya iki koltuk atınca rezillik oluyor. Tamamen popülizm, tamamen -artistlik değil- artizlik. İki kız düşer belki mantalitesi seziyorum ben bunda, başka türlüsüne inanmıyorum, inanamıyorum.

Ben tam tersine uzun zamandır ilk kez gurur duydum taraftarımla. Taraftar grubuyla çok farklı çizgide görürüm kendimi, dün her şeyi bıraktık bir kenara, birlik olduk. Her şeyi kenara bıraktık dün zaten; hiçbir kuvvet bana dün yaptıklarımı yaptıramaz zannederdim, şiddete ve annelerin karıştığı küfre sonuna kadar karşıyım derdim -halâ derim- fakat bunun iki istisnası varmış demek. Neyse, sözün kısası hiçbir zaman dünkü kadar yoğun duygu karmaşası yaşamamıştım;

Fenerbahçe'ye, yönetimine, medyasına, şakşakçılarına duyduğum nefret,
Canaydın ve yönetimine duyduğum sonsuz öfke,
Tek yürek, tek yumruk olabildiğimiz için hissettiğim gurur,
Yıllardır Kadıköy'de yaşatılanların hesabını en iyi şekilde sormaya çalışmanın verdiği hırs,
Müthiş kareografiyi görmenin yaşattığı büyüklük,
Sonunda bir şeylerin karşılığını verebildiğimiz, anlaşılsın yahut anlaşılmasın, mesajı gereken yere ulaştırdığımız için hissettiğim mutluluk,
''Ulan şu maçı şurdan çevirir miyiz?''in heyecanı,
Çevirememenin üzüntüsü,
Polisin haksız muamelesine karşı duyduğum kin...

Ağladım ulan ben dün maçta ilk defa! Aslanım Emre Aşık'ın maç sonundaki halini görünce ağladım! Tek eksik olan korkuydu dün. Ve tabii ki utanç! Utanacak hiçbir şeyimiz yok bizim. Haydi yok demeyelim; Necati'ye saldıranlardan, Fatih Gökşen'e şişe atanlardan, PSV maçında sahaya girenlerden, lig maçında sahaya çakı atanlardan, tribünü tekellerinde görenlerden utanıyorum ben; fakat dün utanılacak hiçbir şey yapmadı Galatasaray taraftarı. Utanması gereken işi bu raddeye getirenlerdir; biz efendice bekliyoruz yıllardır.

Benim asıl hayret ettiğim, asıl nefret ettiğim durum; bu utanç nağmelerini seslendirenlerin, başarıları çenelerini kapamak bilmezcesine sahiplenip, güzel zamanlarda gururlu bir şekilde kendilerini 'hasta Galatasaraylı' olarak görürken; Galatasaraylı'nın zor zamanlarında sıcacık koltuklarından, hiçbir halt bilmeden, 'utanmaksızın' sallamaları.

Asıl utanmaları gereken bu ikiyüzlülükleriyken, neymiş efendim, Galatasaraylı olmaktan utanıyorlarmış. Şimdi utanıyorsan, yarın bu takım şampiyon olduğunda da artistlik yapmayacaksın. Şimdi Galatasaraylılık'tan utanıyorsan, yarın da işine gelince 'Ben Galatasaraylı'yım.' demeyeceksin, çeneni kapayıp oturacaksın.

'Kavga'yı sahiplenemiyorsan, başarıyı da sahiplenemezsin, izin vermem, vermeyiz.


Ben de dün Galatasaraylılıktan utananlarla aynı takımın taraftarı olmaktan utanıyorum. Oportunizm, popülizm; başka bir şey değil.
O kadar.



18 May 2008

Futbol Tanrılarılarının Sevgili Peygamberi!


Yaklaşık 7-8 ay önce, kurtulmaya ramak kalmıştı. Ülkenin yarısından fazlası sadece başındaki piskopat, bela yüzünden ulusal takımın yenilmesine sevinir durumdaydı. En son maçta dahi stad dahil sevinen bağıran coşan sadece futbolcular, yöneticileri ve onların karıları kızlarıydı. Birde yalamalar vardı tabi. Kimsenin içine sinmeyen bir galibiyet alınmıştı. Futbolun ilahları yine onu kurtarmış bizleri cezalandırmıştı. 1 ay içinde neler oldu neler. Beşiktaş hezimete uğrayıpta kalecisi iptal olmasaydı Norveç maçında kale Hakan Arıkan'ındı. Olası bir zaferle dönebilseydi Beşiktaş, savunma kahraman olacak İbo Toraman, Emre Aşık'ın, İbo Üzülmez, Baltanın yerine oynayacaktı. Kezman sakatlanmasa Semih kendi takımında daha çoook yedek bekleyecek, Ulusal takımın ancak limoncusu olabilecekti. Hakan Şükür problem yaratmasa kendi takımında, Ümit Karanıda yanına alıp sahaya çıkacaktı. Ziconun Önder'in sakatlandığında sahaya sürdüğü Gökhan Gönül, herhalde top oynamasını 60 günde öğrenmemişti. Sabri yuhalanıp kovulmasa Gökhan Gönül kimdiki sağbek mahallinde. Norveç maçında futbolun ilahları iş başına geçmişti golü erken yedirterek vede kendi takımında oynamayan İbo Kaşı sakatlatarak. Zavallı Norveç golü erken attığı için oyun şeklini değiştirmiş golün üstüne yatar bir oyun ortaya koymuştu. İlahları hesaba katacak değildi ya. Katsa kalecilerinden neler çektiğinide hasaplardı.


Bir umut kaçar gider diye beklemiştim sabaha kadar. Beni gene şaşırttı kaçmadı. Turnuvaya gider şampiyon olur gelirim sanıyor, Galatasaraylıların yarısının ve diğer futbolseverlerin tamamının nefret ettiği şizofren. Sevinen sevinsin yinede ben kendi payıma hiç sevinmedim hiç coşmadım, bir gün Peygamberlerinde çarmıha gerildiği bir maçta stadyumun içinde olmak binlerce taraftardan biri sıfatıyla ciğerim parçalanana kadar bağırmak isterim:


Fatih Terim defoooooool.

Aman Ha Çıldırmayın!


Yapma be Yiğit Şardan, hepimizi çıldırttınız!. Sizi dinlesek soluğu Mazhar Osman'da alacağız. Nerden çıktı bu çıldırma işi. Hadi biz hasta, deli Galatasaray'lıyız, yani 40 yıllık çıldırıcıyız. Şu kadının ne günahı vardı da çıldırttınız.
Çıldırmamış olanlar iki haftadır yazıyorlar. Nasıl şampiyon olduğumuzu anlamaya çalışıyorlar. her kafadan bir ses çıkıyor. Şampiyonluğu şansa bağlayanlar, Fener'in salaklığına yoranlar hakeme, federasyona tahvil edenler. Var da var. Beni henüz kimse tatmin etmedi. Kimse de doğruyu bilmiyor ya da yazamıyor.
Sezonun 34 haftasının 20 sini lider geçirmiş bir takımın son hafta lider bitirmesine sürpriz diyorlar da sadece 6 hafta lider kalabilmiş Fener'in şampiyonluğu kaçırmasına şaşırıyorlar.
Asıl çıldırmış olanlar, Fener niçin son haftayı lider bitiremedi diye yaygara koparanlardır.
Galatasaray niye şampiyon diye sorma, şu resme bak yeter.