10 Mar 2012

Sarıları Geçtik Şimdi Kırmızı Zamanı; Galatasaray 2- İhtiyarlarbirliği 0

MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
5
Ebu
7
Semih
7
Ufo
7
Hakan Balta
7
Selçuk
7
Melo
8
Engin
7
Necati
5
Elmander
6
Riera
-3

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
86. dakikaydı, sarı kart almaya en yakın adam Semih, maçın kopması dolayısıyla yerini Servet’e bırakmak üzereydi. Kaç maçtır asık yüzünü unuttuğumuz Hazreti Balta sümkürerek ayakkabısını bağlıyordu. O sırada bir mucize oldu, futbol tanrısı bana acıdı, Elmander’i hafif sakatladı. Baro oyuna girdiğinde artık 76 numara için taraftarın midesini bulandırması için bir sebebi yoktu.
VARİL:
Riera; Bu kaçıncı varilliği? Tuhaf bir stili var, sol ayağıyla içe doğru falso verebilmesi dışında hiçbir hüneri yok. Kendine özgü o tuhaf pasları veya şutları yerini buldu buldu, bulamazsa kendisini varil yapıyor. Sonradan girdiğinde, rakip yorulduğu anlarda etkisini ancak gösterebilecek, Aydın’ın yabancısı, daha çok para kazananı. İlk 11 oynayacak hele ki yabancı kontenjanını meşgul edecek bir futbolcu değil. Seneye ilk gönderilen olur.
-
GLADYATÖR:
Melo; Sevgili Pitbull, bu kaçıncı gladyatörlüğün? Geçen yıl yerinde oynayan Mustafa Sarp’ı, kazma Cana’yı seyreden bu taraftar, bu sene seni seyretme onur ve güvenini yaşıyor. Ön liberomusun bilmem ki nesin? Sen bizim her şeyimiz, yüz akımızsın, hakkında ne yazsak az, yokluğuna bu taraftar alışamaz.  
-
BOROZANCI:
Hüseyin Göçek; Gözleri bizim sarı kartlı futbolcuların üzerindeydi, bizim de gözlerimiz bu gece kartal gözüne dönüştü. Dikkatle kendisini izledik, her an bir kelek yapacak beklentisindeydik. İlk yarı orta sahada çok faul çalarak, akınları başlamadan bitirdi. Beklenen, daha doğrusu kendisinden beklenen olmadı, bizim sarıcılar, kartın yanına bile yaklaşmadı. Üstelik Semih birkaç topu yatarak önledi. Bulunmaz bir avdı hakem için. Kart krizinin dışında pek hakemlik pozisyon olmadı. Yan hakemi maça bulaşmasa kendisi için iyi bir maç çıkardı diyebilecektik.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Emre Çolak’ın  şutu neydi be?
Yazık oldu, böyle bir füzenin gol olmaması için ya sen çok şanssız olacaksın, ya kaleci çok şanslı. Futbol tanrısına sitemim var, Melo’nun ayak burnuna  topu dürttürüp golü attırıyorsun da şu çocuğun sana sığınıp vurduğu topu doksan direğine nişanlıyorsun.


-
İMPARATOR:
3. Grande’nin sanki elinde bir makine var, Dünya’nın her tarafına dağılmış milyonlarca taraftarının ortalama görüşünü kaydediyor, kendisine bildiriyor ve uygulatıyor. Tribüne yolladığı futbolcular, yanında oturttukları, oynattıkları, değişiklikleri insanın içini ferahlatıyor. Her geçen maç, kumandanlığı büyüyor, kendi küçülüyor. Kendisinin çırağı bile olamayacak adamlar, şu an rakip takımların hocaları. Aralarındaki klas ve kalite farkı Galatasarayı bir kademe daha büyütüyor. Hile, entrika, cinlik, küçük hesap defterinde yazmaz. Gerekirse kaleye Taffarel’i geçirir, Ümit’le Hasan Şaş’ı oyuna sokar yine oynar. Takım eksik lafını ağzından duyamayız. Hocalığı benim için pek önemli değil ama şunu net söyleyebilirim ki, devre aralarının Dünya’daki en büyük hocasıdır.i  
-
ORDAKİLER:
Büyüyen Galatasaray’ın büyüyen büyük taraftarı maça ağırlığını koydu. Beklenildiği gibi stadı doldurdu, kendine yakışır tezahüratlar yaptı. Bayanlar ve çocuklardan özür dilemeleri gerekecek, stadı bir maç ta dahi onlara bırakmaya niyetleri yok. Bu işin şakası, cıyaklaması yok. Hiçbir taraftarın bu Galatasaray’ı canlı seyretmek varken, televizyondan seyretmeye rıza göstereceğini sanmıyorum. Küfür de zaten delikanlıya edilir, şu sürünen  ligde Galatasaray taraftarından küfür yemeyi hak edecek mertlikte ne bir takım ne bir futbolcu var.
Ndan küfür-
ANALİZ:
İlk 11 cep telefonuna geldiğinde ilk haykırışım Grande’ye oldu. Büyük Galatasaray’ın Büyük Grande’sinden başkası bu kadroyu çıkaramazdı. Takımın en önemli bölgelerindeki, en önemli adamları gözlem altındaydı. Yapacakları en ufak bir sertlik sarı kartları havada uçuşturacaktı. Ama takım Galatasaray, Hoca Fatih Terim olunca, basit hesaplar, puştluk, dalavere, dolap hak getire oluyor. Fatih Terim aynı takımla oynayarak Fenerbahçe’nin korkulacak bir takım olmadığını bütün futbolculara ve taraftarlara söylemiş oldu. Fenerbahçe dağlarının beklediği şeyin, bizim yanımızdan bile geçmeyeceğini dosta düşmana bir kez daha ezberletti.

Geçen haftanın iyi oynayan takımında tek sırıtan oyuncusu Emre yerine, cezası dolayısıyla oynamayan Engin Baytar vardı sahada. Artık ezbere sayacağımız bir takım, ezberlediğimiz oyun şekliyle maça başladı. Gençlerbirliği’ne Fener maçını kazasız belasız atlatan kalecilerini aradı Arena’daki aslanlar. Elbet kaleci görevini yapmış olmanın huzuruyla yerini genç arkadaşına bırakmıştı. Kalecinin ve United Gençler’in performansı merak konusuydu istim üzerindeki Galatasaray için. Sıçan gibi oynamayı yeğlediler. Hiçbir motivasyonun kalmamış, düşme korkun yok, Ankaragüçlü futbolcuların gösterdiği delikanlılığın yarısını bile gösterememişsin. Nedir, kimden bu korkunuz. Galatasaray’a zaten herkes yeniliyor, bari delikanlı gibi oynayıp yenilin. 11 kişi savunmada 90 dakika geçer mi? Bu sahada, bu seyircinin önünde bir daha ne zaman oynayacaksınız? Yazıklar olsun sizin hocanız kimse. Bir de çıkmış maçtan sonra yediğimiz goller de şanssızdık diyor. Şansın olsa yeneceksin yani. Daha nasıl şansın olacak, hezimeti hak ettiğin bir maçı senin için berabere sayılacak bir tabelayla bitirmişsin.

Galatasaray ön liberoları bir maç gecesine daha mühür vurdu. Yıllarca seyrettiğimiz kazmalardan sonra, Melo- Selçuk ikilisini seyretmek taraftar için tersine bir travma yaşanmasına sebep oluyor. Bu duruma ne denir bilmem ama sanki, Dilber Ay’ı seyrederken birden bire Adriana Lima’yı seyretmek gibi bir şey. İkisinin attığı gol ve asist toplamını geçen başka bir ön libero ikilisi var mı çok merak ediyorum?

Bu gece Muslera’yı beğenmedim. Geçen haftaki muhteşem maçtan sonra hiç tehlikeli topun gelmediği bir maçta, çok pas hatası yaptı. Kaleciyi kaleci olarak görmediğimizden, oyuncu sayıyoruz, dikkat ettim bütün attığı paslar rakibe gitti. Topu oyuna sokamadı, maça tam konsantre değildi, sanki haftaya oynanacak maçı düşünüyordu. İyi bir top çıkarsam sarı kart alırım havasındaydı. Semih- Ufo ile birlikte kendisinin da sarı kart sınırında olması üçü arasında en çok onu tedirgin etti.

Hoca, Elmander’İ gereğinden fazla mı koşturuyor acaba?  Her maçın takımın en çok koşan futbolcusu Elmander oluyor, biraz daha önde kalsa da daha çok gol atsa diyeceğim ama takımda en memnun olduğum şeylerin başında da her kesin gol atması geliyor. Hakan Balta hariç gol atmayan yok. Hakan Balta demişken biraz açalım. Orta, daha doğrusu karambolde adamına pas atmasını acayip geliştirmiş. Ebu’dan sonra sol tarafta da bir hücum beki seyrettik bu akçam. Neco’ya kestiği mükemmel topta önce kafayı yana çevirip baktı, ölçtü biçti muhteşem pas attı ama Neco taraftarla kucaklaşmasını başka maça bırakmıştı.

Yoğun pas trafiğiyle oynanan golsüz dakikalarda hep son anda birine takıldı top. Takımda trafiği bozacak niteliksizde futbolcu olmadığından top bizdeyken mutlaka golün geleceğini biliyorduk. Gecikmesinin sebebi biraz şans, çoğunda da yanlış pas tercihi oldu. Takımda her futbolcu golü diğeri atsın istiyor gibi bir maç oynadı. Gençlerbirliği de Sivas gibi top oynamaya çıksaydı, bu gece inanılmaz bir maç izlenebilirdi. Kapanan rakip karşısında ne yapsalar ne etseler de ilk yarı topu içeri sokamadılar.

İkinci yarıya beklenen oyuncu değişikliği ve beklenen çullanmayla başlandı. Golün erken atılması bizden çok rakibi rahatlattı. Yoksa bu ızdırap bitecek gibi değildi. Rahatlayan Hurşit sol tarafımıza sivrisinek vızlamasıyla saldırır gibi oldu. Ağrı Dağı’na bıçak çekiyordu, haddini bildirmeleri fazla zaman almadı. Hagi Baba gitti diye ağlayanların sümüklerini Selçuk bu sene iyi siliyordu. İlk yarıda, kurtarışının resmini duvarına asacak olan kaleciye bir maçta bir poz yeter dedi. O kalenin köşesinde de epeydir örümcekler ağ örüyordu. Yazık oldu emeklerine.

Bu gecen sonra kampa giriyoruz arkadaşlar. Takım gibi biz taraftarlar da kamptayız. Bu hafta her gün stadı tavaf edip forma girmeye çalışacağım. Takımda en son Kadıköy galibiyeti yaşayan futbolcular, en son galibiyeti alan hocanın yardımcıları. Hakan Balta’dan başka Fener yenilgisi görmüş futbolcu yok. Fener yenilgisi görmemiş taraftar da tribünde olacak, yani kimse olmayacak. Meryem Ana gibi tertemiz bir takımı ağzından salyalar akıtan 50.000 kişinin önüne çıkaracağımız takıma şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla güveniyorum.

Maç sabahı görüşürüz.           
      

7 Mar 2012

3. Grande

Mithatpaşa Stadı, deniz tarafındaki kale arkasındayım. Rapid Wien'le 1-0 yenildiğimiz maçın rövanşına çıkmışız.2-0 öndeyiz ve rakip üstümüze cehennem gibi çökmüş. Pozisyonun biri hala gözümün önünde Krankl vurdu Yasin'i geçen top ağlara gitmek üzereyken bir ayak girdi topla kale çizgisinin arasına, doksan dediğimiz yerin bir karış aşağısında. Sementa ilk adıydı, o zamanlar başı sıkışanlara yardım eden sevimli bir cadı vardı televizyonlarda. Allah'tan umudun kesildiği anlarda kendisinden umut kesilmeyenlere hep o cadının  tatlı ismi verilirdi.

Son şampiyon olduğumuz kadroya  dahil olmuştu. Unutulmaz maçlar, unutulmaz yıllar çocukluğumuzun geçtiği nesil bitmişti. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan biri olarak, Kadıköy'den 40.000 kişiyle uğurlamıştık sahalardan, Büyük Galatasaray'ın büyük kaptanını. Bu onu ilk ve son uğurlayışımız olacaktı.

1996 yılının yazında  çıktı geldi, belki hiç gitmemişti, feleğin yapacağı işler vardı. Koskoca Fatih Terim'e 13 sene boyunca kaptan olarak elletmediği şampiyonluk kupasını defalarca aldırarak günahını temizleyecekti. Çok daha fazlası oldu, takım Avrupa göklerine UEFA Şampiyonu olarak yıldızlar bıraktığında artık Sementa'nın adı artık İmparator'du. Avrupa Kupası, Ali Sami Yen'e indiğinde Galatasaray son lig maçına şampiyon çıkıyordu. İmaparator'un veda ihtimaline karşı, gitme diye ağlayan 30.000 kişinin arasında bende vardım elbette. Bırakıp gitti İmparator takımı, yapacak çok daha güzel şeylerimiz vardı oysa, eminim gitmese o takım, o gün verdiği imaj, çizdiği rotayla şampiyon Kulüpler kupasını da alırdı, nitekim almaya da ramak kalmıştı.

O zaman başladı benim Fatih Terim'le kavgam. Benim Terim'e olan kinim Galatasaray'a geldiği için değil, gittiği içindi. Gidişiyle Galatasaray'a zarar vermişti. Galatasaray'a zarar veren her kimse benim için aynıydı. Galatasaraylılıktan dı bunca savaş. Ben Terim'in Florya'da olmadığı zamanlardaki zebanisiyim. Dünya'nın en büyük  5 takımından birinin başında sahaya çıktığı zamanlar da bile Fatih Terim'den nefret ettim. Ne yapalım dı, herkesin gidecek bir yeri olurdu da bizim yoktu. Biz Galatasaray'la beşik kertiğiydik. Bağrımıza taş, yaramıza tuz basacaktık.

İmparator, İtalya'da Grande'ye dönüşürken biz elde kalan kırık dökük silahlarla direnişi sürdürdük. Lucescu ölülere top oynatarak bir şampiyonluk daha aldı, Şampiyonlar Liginde Barca'ya kan kusturduk ofsayt golle elendik. Futbol tanrıları bizimle, daha doğrusu İmparator'la uğraşmaya devam etti.Şampiyon takımın hocası kovulup,2.Terim dönemi başlatıldı. Başlamaz olaydı.

Yerli yabancı 5.sınıf futbolcular cirit atmaya başladı Florya'da. İmparator değil de sanki bir yeniçeri geri gelmişti başımıza. Olimpiyat Stadında dağılan kimyamızın ardından, İmparator araziye uydu. O, milli takımın başında saltanat kavgası verirken, biz tarihimizin en berbat sezonlarını geçiriyor, can çekişiyorduk. 10 Hoca değiştikten sonra Fatih terim yeniden başımızdaydı.

Bir hışımla başladı 3. Grande sezona. Takımı değiştirdi, 2000 ruhunu geri çağırdı. Galatasaray mutlaka o olmasa da şampiyon olurdu ama o olmazsa asla 2000 li yıllardaki ruh, heyecan, coşku olmazdı. ve bizim de ihtiyacımız olan şey futboldan, futbolcudan ziyade ruhtu. Grande sanki kaybolduğu yıllarda Ganj Nehrinde yüzmüştü, Dalay Lama'ya takılmış arınmıştı. Katmandu'da, Nepal'de evliya olmuştu. Kulübede dosta güven, düşmana endişe veriyordu. Sanki taraftarın ortalama görüşünü uyguluyordu. Hepimiz hocaydık, kimi istersek o oynuyor, kimi istemezsek tribüne gönderiyordu. Ve artık büyümeyi tamamlamış, küçülmüştü.

Büyük Galatasaray'ın kaldığı yerden başlaması, çok daha büyük kupaları Arena'ya getirmesi için hocaya ihtiyacı yoktur. İhtiyacımız olan şey zaten bizde olan unutulmuş Galatasaray ruhuydu. Bu ruhu yeniden takıma, camiaya yükleyecek tek adam da 3. Grande'ydi.

Büyük Fatih, Sementa, İmparator, Grande; Sen varsan, hayatta olduğun sürece senden başkası bize kademe atlatamaz. Büyük Galatasaray'ın büyük maceralardaki kumandası sana yakışır. Hakkında çok kötü kelamlar ettim, hepsi de Galatasaray sevdası yüzündendi,  bir daha gitme. Koluna serumu, kalbine oksijen tüpünü Florya'da bağlayalım. O günlerin çok geç gelmesi dileğiyle yolun bahtın açık, gazan mübarek olsun, 3. Grande              
   

5 Mar 2012

Temeltepe Hatırası; Sivasspor 0- Galatasaray 4


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
8
Ebu
6
Semih
6
Ufo
9
Hakan Balta
8
Melo
6
Emre Çolak
3
Selçuk
7
Riera
7
Elmander
7
Necati
8

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
Tribünlerde bir pankart gösterildi, Eneramo ayısına kangal adı vermişler, Pitbull’mu daha büyük diye soruyorlardı. Bana sorarsan sevgili memlektimin iti, elbet pitbulldan daha değerliydi benim için ama sahadaki Pitbull’u,  Kangal’ın ancak eniği olabilecek Eneramo ile teraziye koymak bile ayıp.
-
VARİL:
Emre Çolak; Geçen haftadan kalma orta saha ezikliği sürüyor. Cephane buralara kadar yetmiş demekki, Önümüzdeki maç, Engin Baytar oynar, girdikten sonraki katkısıyla da Aydın Yılmaz, Emre’yi 13. Futbolcu yaptı.
-
GLADYATÖR:
Ufo; Oynadığı oyun şekliyle hiçbir zaman varil olamayacak Ufo için, hiçbir zaman da gladyatör olamaz diye görüşüm vardı. Ancak bugün takımın gol yollarına da katkısı büyüktü. Uzun senelerden sonra gol attığını öğrendik. İşçiliğe ameleliğe semih’i gönderiyor diye kuruntularım vardı, bu maçla dağıldı. Yeri geldi kaleye bile geçti.
BOROZANCI:
Halis Özkayha; Ne yapsa ne etse de gol atamadı. Galatasaray’ın yoluna taş koyabilmek için çareler aradı. Sarı kartlarla durdurmaya çalıştı takımı. Zaten çok zor şartlar altında mücadele den futbolculara hiç yardımcı olmadı. Sıradan bir hakem, ne uzar ne kısalır. Eneramo en az 10 faul yaptı, sarı kartı elle oynadığı için verebildi. Kötü hakem, maçın çok altında kaldı.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Takımın golcüsü kim?
Takımın gol rekoruna koştuğu sezonda ne mutlu ki golcüsü yok. Bu sene 17 futbolcu gol attı, Muslera , Hakan Balta ve Sabri dışında gol atmayan yok. Rakip defans Elmader gol atmasın diye çabalarken, hiç beklenmedik futbolculardan darbe yiyor.
-
İMPARATOR:
3. Grande, Nepal’e, Katmandu’ya gitmiş, Dalay Lama ile takılmış, Ganj nehrinde yıkanıp arınmış aslan yuvasına geri dönmüş. Egoları gitmiş, evliya olmuş, kenarda dosta güven veren düşmanı ürküten bir babacanlığa bürünmüş. Bu saatten sonra kimi oynatsa iyi oynar. Taktik, teknik hiç önemli değil, büyük maçları arifesindeyiz. Büyük Galatasaray’ın büyük maçlarının büyük hocasını özlemişiz.
-
ORDAKİLER:
Sivas’ın -10 derece ikliminde orada bulunan bizimkiler kendilerini şanslı saysınlar. Buna benzer bir iklimde aynı yerde birkaç sene önce ben de bulundum. Yenememiştik, o soğuk iliklerimize işlemişti. Bu gece atılan 4 golden sonra stadyumdan çıkmak bile istemezler. Gerçi Sivaslı seyirci  tezahürat yapmasını falan bilmez bizimkilerin sesleri de çok cılız çıktı. Deplasmanda 4-0 yenen bir büyük takım taraftarı olarak çok zayıftılar.  
-
ANALİZ:
Galatasaray kadrosu artık Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki bir Galatasaraylı sığır çobanı tarafından bile ezbere sayılabilecek bir kadro oldu. Beklenen ilk 11 sahadaydı. Çek Milli takımından golle dönen Baros’un sonradan bile oyuna girmemesi kimseye garip gelmedi. Takım gole sıkışsaydı mutlaka nir delik bulunur Baros sahaya sürülürdü ama ne mutlu ki gerek duyulmadı.

Çok kötü bir zeminde oynandı maç. Aslında buna da şükür etmek lazım belki. Stad sezon başında alttan ısıtmaya geçmesiyle üzerine düşen karı eritti. Bu ısıtma da olmasa bu maç kesin olarak tehir edilirdi. Hasar tespitinden sonra bakılır ama bu sahadan sakatsız çıkmak, en zor deplasmanı atlatmak hem şans hem büyük hüner oldu.

Galatasaray’dan şerefsizlik bekleyenler avuçlarını yaladılar. Suyun diğer yakasında futbol oynayanları bekleyen korkunun adı bile bizde olmaz. Bilerek sarı kart alacağı beklenen Semih, Ufo diğer maçlardan çok daha fazla riske girdiler. Akıllarına bile gelmedi Fener maçı, haftaya da gelmeyecek.

Bugün özellikle biri oynadığı oyunla çok mutlu etti. Hakan Balta son yılların en büyük maçını oynadı. Üstüne sol bek olmadığını gösterdi. Çok akıllı hamleler yaptı. Maçın başında en kötü kim oynar deseler ben Hakan Balta derdim. Hakan’a göre çok olumsuz bir sahada muhteşem bir oyun çıkardı.

Bir büyük maç çıkaran adam da Muslera idi. Büyük maçların, büyük takımların büyük kalecisi olduğundan emindik zaten de, azıcıkta olsa acaba mı diyenler bu maçtan sonra tamamen kayboldu. O kadar konsantre durumdaydı ki bu maç bir 90 dakika daha oynansa yine gol yemezdi. Bu maçı 1-0 kazansaydık maçın adamı olarak mutlaka kendisini seçerdim. Büyük takımsan, büyük neticeler oynayacaksan kalecin Taffarel olacak, olmadı mı  o zaman kaleci hocan Tafferel, kelecin de Muslera olacak.   

Takım son maçları 2000 ruhuyla oynuyor, bunun en somut göstergesi gol sevinçleri. Giren çıkan oynayan oynamayan bütün futbolcular mutlu, yüzü gülüyor. Hiç kimsenin şikayeti yok. Taraftarın beğenmediği, oynamasın dediği hiç kimse kalmadı. Defolu çıkan Yiğit ve Sercan tribüne gitti. Kalan tek çelişki 76 numara maçları artık televizyondan bile seyredemez oldu. Yıllardır yedekte bekleyen kova kalecileri unuttuk. Düşünelim en kötü futbolcumuz Emre Çolak. Takımın sağbekinde dünyanın sayılı hücum beklerinden biri var. Sabri yavaş yavaş takım dışına doğru asimile oluyor.

Neco bugün muhteşem oynadı. Stok’un atıp da medyanın yaktığı kınalar kurumadan unutulmaz bir gol bıraktı Sivas Temeltepe’ye. Dikkatle baktım attığı golden sonra ne yapacak diye. Kıl olduğum hareketini yapmayarak, yüzüğünü öpmeyerek bendeki kötü anıların yarısını sildi. Diğer yarısını da inek yalamış saçlarını kestiği zaman silecek, ben de her gol atışında bir Galatasaraylıya rakı ısmarlayacağım. 

Böyle bir maçı Selçuk İnan'a asistsiz geçirmek koyacaktı. Attırdığı korner golünü yeteri saymadı, son saniyelerde Neco'nun önüne tıkladı, va Galatasaraylılar bir sonraki maça rahat hazırlansınlar mesajı gönderdi. Bu taraftar için artık bu hafta Arena'yı doldurmak bir görevdir, mecburiyettir.        
-