14 Mar 2009

Tartışma Bitmiştir


Spor kamuoyunda sürekli polemik konusu olan en çok taraftar kimde sorusu yanıtını buldu... İşte ortaya çıkan çarpıcı tablo...
Her 10 kişiden 6’sının takım tuttuğu Türkiye’de, eğitim ve sosyoekonomik statü anlamında en zengin taraftar Fenerbahçe’de. Taraftarların yüzde 42’si kadın. En çok taraftar ise Galatasaray’da.
Türkiye'de çok geniş kitlelerin tutkusu olan futbol; kulüpleri, oyuncuları ve yöneticileriyle hep gündemde. Taraftarlar arasında polemik konusu olagelen soruları AGB Nielsen Media Research, 15 bin kişiye sordu. TGI Türkiye Araştırması'na göre, en çok taraftar Galatasaray'da. Ancak eğitim düzeyi ve sosyoekonomik statü olarak bakıldığında ise Fenerbahçe bir adım öne çıkıyor.
Araştırmaya göre Türkiye'de 15 yaş ve üzeri kent nüfusunun yüzde 60,9'u bir futbol takımı tutuyor.
Taraftarların yüzde 57,3'ü erkek, yüzde 42,7'si ise kadın. En çok taraftar ise Galatasaray'da. Taraftarların yüzde 39,3'ü Galatasaray'ı tutuyor, yüzde 32,1'i Fenerbahçe'yi, yüzde 17,8'i ise Beşiktaş'ı.
EN AZ ÜNİVERSİTE MEZUNU GALATASARAY'DA
Taraftar eğitim düzeylerine göre dağılımda ise Fenerbahçe liderliği ele geçiriyor. Taraftarları arasında en fazla üniversite mezunu bulunan kulüp yüzde 11 ile Fenerbahçe.
Fenerbahçe'yi yüzde 10,3 ile Beşiktaş ve yüzde 9,6 ile Galatasaray takip ediyor.
Taraftarlar arasında ilkokul mezunu ve eğitimsiz gruplara bakıldığında, Beşiktaşlı taraftarların yüzde 40,37 ile ilk sırada olduğu görülüyor. Beşiktaş'ı yüzde 39,35 ile Fenerbahçe izliyor.


Sosyoekonomik statüye göre en fazla taraftarın düşük eğitim ve gelir düzeyindeki C2 grubunda kümelendiği dikkat çekiyor. Taraftarın yüzde 37,5'i C2 sosyoekonomik statü grubunda.
Takımlara göre dağılımda ise Fenerbahçe yüzde 22,7 ile taraftarları arasında en fazla AB statü grubu barındıran kulüp. Fenerbahçe'nin ardından yüzde 22,2 ile Beşiktaş geliyor. Düşük sosyoekonomik statüler olan C2 ve DE grupları birleştirildiğinde ise yüzde 50 ile Galatasaray ilk sırada yer alıyor. Galatasaray'ı yüzde 39,2 ile Beşiktaş takip ediyor.
YENİ KUŞAKLAR GALATASARAYLI GELİYOR
En fazla genç taraftara sahip olan takım Galatasaray. 15 ile 24 yaş arasındaki taraftarların hangi kulüpleri tuttuğuna bakıldığında yüzde 34,8 ile Galatasaray liderliği elinde tutuyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş ise yüzde 20'ler seviyesinde. Kadın taraftarı en az olan takım yüzde 42,7 ile Beşiktaş. En fazla kadın taraftar ise yüzde 45,3 ile Fenerbahçe'de.İnternethaber

Not benden; Zenginlikte arkadayız, buda bizim şeref madalyamız olsun.

12 Mar 2009

Kaptan'ı Hoca Yapalım; Hamburg 1-Biz 1


Bu filmi daha önce görmüştüm çocuklar. Aynı kademede Vestfealen'de, 60.000 kişilik stadyumda, 50.000 Türk'le maç izlemenin dayanılmaz filmini. Dizi filim oldu kardeşlerim. Alman takımı bize çıktığı zaman, harmandalı oynarım sevincimden.

Maça, Şampiyon olduğumuz formayla çıktı Kaptan. BEYAZ FORMA, vardır bir bildiği. Takım bana göre Nonda hariç Bülent Korkmaz takımıydı. Ben olsam, arkadaşımı, can yoldaşımı koyardım ruhsuz 2, kansız 2 Nonda'nın yerine. Derdim ki Ümit Karan'a,''sevgili arkadaşım sana güveniyorum, çık şu maçı al alamazsan gözüme gözükme'' .Yüzde yüz inanıyorum ki bu lafı dinleyen Ümit maçı alır gelirdi. Neyse, iş futbol, profesyonellik, taktik teknik hüner ne sayarsan say.

Türk futbolu tarihinde benim için tartışılmaz şekilde gelmiş geçmiş en büyük durdurucu Emre Aşık'tır. Götüyle top oynayan Servet'in, daha dün posta olan bidonun esamesi bile okunmaz Emre varken. Hayatının topunu oynuyordu, haksız bir şekilde atıldı. İşte o an, birinin kariyeri bitiyor ya da başlıyordu. Takımın stoperi yoktu, genç Semih'i kimse tanımıyordu. Koysa belki de rüyadan o an uyanacaktık. Kimse oyuna girmedi, kim olacaktı nöbet bekleyen Balta'nın yanında. Bir de baktık Harry Kewell durdurucu hattında. Aman dostlar, bir futbolcu bu kadarmı futbolcu olur ya. Kaleye geçirsek mutlak aynı verimi alacağız. İstermisiniz bu saatten sonra Kewell stoper oynasın.

Şimdi soruya geleceğim. Eğer Kaptan akıl edip stopere Kewell'i göndermişse, kusura bakmayın artık Tropattoni'dir. Ben sanmıyorum ama genç Galatasaray'lı kardeşlerim. Ben diyorum ki Bülent bu kadar akıllı olamaz, Harry kendi beke geçmiştir. İyi ki de geçmiş, muhteşem bir performansla maçı tamamladı.

Bir futbolcuyu daha aklayalım mı? arkadaşlar. Bundan sonra Mehmet Güven hakkında kötü bir şey söyleyen karşısında beni bulur. Israrla Mehmet Güven'i savunan kardeşlerime selam olsun, onlar biliyorlar onun kim olduğunu, Mehmet Güven'i
Lincoln çıktı, sanıyorum kıyameti kopardı çıkarken. Ben olsam çıkarmazdım. Golde payı olan futbolcuydu. 2. leşe gol pası verdi, üstten avuta attı çuval. Dönen top kalemize gol oldu. Nonda o golü atsa ben maça gitmeyecektim Sami Yen'de.

İlk yarı 1-0 bittiğinde, takım Avrupa Kupası maçını klasik futboluyla oynadığında bile açık söyleyeyim 2-1 yenilgiye el sıkışırdım. 1-1 le döndük İstanbul'a, 1000. golü Ayhan bıraktı Alman ağlarına. Ayhan; sen ne zaman kötü oynayacaksın kardeşim. Yaşlandıkça futbolcu oluyorsun. Bugün muhteşemdin, teşekkürler.

Büyük Galatasaray taraftarı, başarı vadeden çok sözlerimi işittin, ne mutlu ki çoğu zaman isabetsizliğe uğramadım. Bundan önceki turda hiç umudum yoktu, aynı zamanda motivasyonum da. Bugün 2000 ruhuyla seyrettim maçı. Bu ruh, merak etmeyin bizi, şovdan kolay kolay çıkarmaz. Ne mutlu bize ki Hamburg maçında Sami Yen'deyiz. Turdan en ufak bir korkusu olan varsa maça gelmesin. Son yılların en büyük taraftarı maçta olacaktır. Sende ol o taraftarın içinde.

Bülent Kaptan, sen hoca değilsin,sen Kaptan'sın. Meraklanma seni Hoca yapacağız. UEFA listesinde Galatasaray hocası Cevat Güler yazıyordu. Olsun, sen bizim büyük Kaptanımız'sın, büyük hocamız da olacaksın. Büyük Hoca olmanın yolu, büyük insanlıktan geçiyor. Unutma, Hagi'yi yiyen şey, Ümit Karan'ın yerine arkadaşı Arif Erdem'i oynatma refleksiydi. Hagi'nin sonu oldu profesyonellikte, ancak kalbimizde Hagi hiç bir zaman terketmeyeceğimiz sevdamızdı.

Bülent Kaptan senden de bekliyoruz Hagi hamlelerini. Ne Servet'i, ne Meira'yı aradı bu gözler. Bu gözler, savaşan Galatasaray formalı futbolcuları görmek ister. Tabela hiç önemli değil, yeterki savaşın kardeşlerim.

Ey büyük taraftar, şimdiden havaya girdin biliyorum. İnanın işimiz 2000 den daha kolay. Gördünüz koskoca Alman takımı karşımızda ezildi durdu. Kendi sahalarında taraftar yoğunluğu bizdeydi. Şimdi ceza kesme sahası Sami Yen. Bu ceza Ali Sami Yen'de kesilecektir. Kimsenin şüphesi olmasın. Kuşanın İstanbul'lu taraftarlar, gün gaza günüdür. Gün Galatasaray'lı olmanın gururunu yaşama günüdür.

Galatasaray, biliyoruz, senin ismin varsa bir yerde, orada arşa yükselen bir şeyler vardır. Biz neden Galatasaray'lı olduk sanıyorsun. İşte bundan dolayıdır, Galatasaray'lı asla takımından umut kesmez, Galatasaray'lı futbolcuların taraftarı için yapacağı mutlak bir şeyler olacaktır. Hiç kimsenin olmasa bile, Arda'nın, Hasan Şaş'ın, Ayhan'ın vardır. Gök tanrı onları gözümüzün önünden ayırmasın.

Korkma Ölmez Sendeki Bu Büyük Taraftar





Hepiniz Metin gibi oynayın, yenilmekten sakın korkmayın, ruhunuzu koyun bu gün ortaya, aslan gibi çıkın sahaya. Sen ki kupalara layık takımsın, korkma ölmez asla bu büyük taraftarların. Nasılki bu ulusun tacıdır yıldızla ay, yüksel ta arşa kadar şanlı Galatasaray, Taraftarın Cim Bom Bom'usun sen bizim canımızsın, hepimizin kanı sarı kırmızı akar, her maç haykırıyoruz işte seviyoruz seni can-ı gönülden. Sen istersen donatırız stadları bayraklarla, çınlatırız dört bir yanı şarkılarla. Adımız Galatasaray, armamız Aslan, taraftarız ultrAslan, şampiyonluk şarkıları söylenir stadlardan, göklerde yıldız, kalplerde ay, Avrupa Şampiyonu Galatasaray. Türkiye'nin gururu, alkışlayın. Sevinin aslanlar, övünün aslanlar. Alındı kupalar, çekilsin halaylar, zaferlerin kutlu olsun şanlı Galatasaray. Söyle senden başka kimimiz var bizim. Yenilsen de yensen de ben hep aynı yerdeyim. Her takımın tarihi hezimetlerle dolu, her takımın kupası yok yürüyedur Galatasaray. Bu akşam 19.00 da çalacak cehennem borusu, hazırız bak,beni yak kendini yak her şeyi yak. Yanardağ ağzında biriktik 2500 kişi. Ne maçlar yaşandı , Dünya cehennemi bizimle tanıdı. Bekleyin, çıldırın geliyoruz yeniden Kadıköy. Haydi Cim Bom, yollara düştük bu gece zafer naralarıyla, savaş sloganlarıyla, gırtlağımızı parçalarcasına, ölümüne, benzeri görülmemiş tezahüratla imtihan vereceğiz.






Ciğerleriniz patlayana kadar oynayın, Zafer zaiyat ister, Hamburg'un işini bize bırakın yeter. O zaman öl deyin, ölmeyeni s.kelim. Ne kupa istiyor bu taraftar, ne de şampiyon olmak, iki dileğimiz var Cim Bom, ikiside Şampiyon olmak.




Sami Yen Hamburg'a mezar olacak.





11 Mar 2009

Süper Loto Bize Çıktı


Hayatımın en büyük transferi gerçekleşti. Ben bu sene Galatasaray'ın evliyası oldum galiba. Skibbe'den sonra taktığım Meira'yı yollamışlar. Ben Bülent Korkmaz için defans uzmanı demiştim. Hiç sevmem ben demedim mi? lafını oysa. Bidon, korkak, sıçan gibi bir futbolcudan kurtulduk. Üstelik merkez bankası yüküyle para alacakmışız saatçilerin takımından.

Büyük bir ikramiye çıkmış bize, acaba hangi yöneticinin balıyla gerçekleşti bu alış veriş. Ruslarda para çok bize kıyak yaptılar şu yok zamanda. Ben çok sevindim umarım Rus'lar başını taşlara vurmaz.

Ne acı, büyük umutlarla Popescu'nun hayaleti diye transfer edilen birinin daha sezon bitmeden gitmesine seviniyorum. Haklı çıktığımamı üzüleyim, bu bok çuvalını kakaladık diyemi sevineyim bilemiyorum. İddia ediyorum bundan sonraki gol yeme ortalamamız düşecek. Ve iddia ediyorum şu sıralar yeni bir Bülent Korkmaz takıma girecek.

Meira güle güle, sen benim için futbolcu değildin, oturan, koşmayan boğaydın, kızılderiliydin benim için. Bizde oynamadın, bizi tanımadın, bizi unut. Ben seni çoktan unuttum.

Liverpool; Çocukluk Çığlığım


70 li yıllardı, televizyonlar yeni icat olmuş, spor programlarında Avrupa takımlarının bir birleriyle oynadığı maçları gösteriyordu. Türkiye'de ise futbol adına uluslararası bir kıvılcım bile yoktu. Senede bir defa Kapıkule'den dışarı çıkılır, elenilir gelinirdi. Başarı, fazla gol yemeden, uyarına gelirse İstanbul'a tur umuduyla gelebilmek ve şerefli mağlubiyet alabilmekti. Rastgele de olsa- gerçi o zamanlar yine iş Galatasaray'a düşerdi- bir zayıf takım elediğimizde yıllarca konuşulur o maçtaki kalecinin adının önüne panter lakabı eklenirdi. Golü kim atmışsa Türk futbolu adına anıtlaşır, yılın futbolcusu seçilirdi.

Biz, o zamanki çocuklar da kendi küçük Dünyamızın takımlarıyla beraber, o Avrupa'nın anlı şanlı büyük takımlarından birini tutardık. Haan'lı, Rensenbring'li, Rep'li, Crouyf'lu Ajaks'ımı, Maier'li, Backenbauer'li, Müller'li Bavyera Münih'imi, Camacho'lu, Santilianna'lı, Real Madrid'imi, Rudakov, Blochin'li Dinamo Kiev'imi. Takımlardan takım beğenir birine sevdalınırdık. Tıpkı Galatasaray'a olduğu gibi.

O zamanlar, Keegan'lı, Daghlish'li, Clemense'li, Souness'li kırmızı renkli bir takım daha vardı piyasada. Taraftarı kale arkasında 90 dakika marş söyler takımlarından umudunu asla kesmezdi. Kop Tribünüydü adları. Bu takım o zamanlar efsaneydi, yenmedik takım bırakmadılar, defalarca Şampiyonluk kupasını kaldırdılar. Bu kırmızılı takımın taraftarlarının söyledikleri bir şarkıyı formalarına, stadlarının kapısına yazdılar. Biz o zamanlar ufaktık, anlamazdık, büyüklere sorardık. '' asla yanlız yürümeyeceksiniz'' demekmiş söyledikleri.

İşte ben bu takıma sevdalandım. Liverpool'a. Kiminle nerde hangi kademede oynarsa oynasın o Liverpool'u tuttum. Şimdiki çocuklar, bilgisayarlarda Fifa oyunu oynuyorlar ya, nasıl takım kurup maç yapıyorlar ya, o zamanlar bizde aynısını yapardık. Keegan'ın karşısına Fatih Terim'i koyardık. Daglish'i Cüneyt'e tuttururduk. Gökmen Clemens'e gol atar biz sedirde takla atardık. Ve Liverpool'u elerdik. Kupa falan alacağımızdan değil, ne de olsa hayaldi bunlar. Bir tur atlayalım yeterdi.

Televizyonlar, Liverpool'un maçını verirken, şehirin de tanıtımını yapardı. Ve biz oranın bir işçi şehri olduğunu anlardık. Liverpool şehrinin o büyük takımlarının yanında bir de Beatles'i vardı. Lennon, Stars, Harrison, Cartney'li müzik grubunun şarkılarını bütün dünya dinlerdi. 68 dalgasının büyük günleriydi.

Belki de biz, gariban ve kendimize yakın bulduğumuzdan Liverpool'u tuttuk. Stadları Anfield Road'da Liverpool sahaya çıkarken tüylerimiz diken diken olurdu. Hayaller kurardık, Galatasaray, Boluspor maçına çıkarken rüyadan uyanırdık.

Aradan yıllar geçti, bizler kır saçlı adamlar olduk. Liverpool'un başına 85'de Belçika'da bir bela geldi. Facia oldu o final maçında, kupalardan atıldılar. İzini kaybettik o ulu takımın. Beatles tarih oldu. Galatasaray Avrupa şampiyonu oldu. Yetmedi Süper Kupa'yı aldı. Çocukluk hayallerimiz gerçek oldu. Galatasaray'ın futbolcuları o özendiğimiz stadlarda oynamaya başladı. Başka ülkelerde başka çocuklar bizim yıllar önce kurduğumuz hayalleri kurmaya başladı, Okan'la, Suat'la, Hagi'yle, Popescu'yla, Hakan Şükür'le yatıp kalkmaya başladılar.

Galatasaray yendi yenildi, o kadar büyük maç oynadı. Çok büyük coşkular, heyecanlar yaşadım. Arsenal maçı hariç, hiç bir maç beni çocukluk hayallerime götürmemişti. Efsanenin geri döndüğü, Avrupa Şampiyonu olduğu, Bayern Münih'i yenip Süper Kupa'yı aldığı ve Owen'i armağan verip bıraktığı yere dönüp Galatasaray'la aynı guruba düşüp, Ali Sami Yen'e çıkan Liverpool maçı kadar.

O maça büyük bir gurupla, açık tribüne gitmiştim. Berabere kaldık. Liverpool'u Olimpiyat Stadında Milan'ı devirdiği maçta seyrettim. Dilimin döndüğünce söyledim you'll never wolk alone'i.

Liverpool; çocukluk aşkım, Galatasaray'dan sonra gelen takımım, Real Madrid'e geçirdin. Zaferin kutlu olsun. Uzaklarda bir taraftarın daha olduğunu sakın aklından çıkarma. Sen asla yanlız yürümeyeceksin.

9 Mar 2009

Hamburger SV ve Özcan Arkoç



Avrupa Kupalarında final oynayan ilk Türk, sanıldığı gibi Arsenal'e karşı oynayan bizimkilerden biri değildi. Çocukluk günlerimizde o zamanlar radyolardan, gazetelerden adını işitirdik. Hamburger Sv; Ne de güzel gelirdi söylemesi, kalesinde bir Türk vardı, Özcan arkoç. Maça gidemediğimiz zamanlardı, bizden büyüklere sorardık nasıl kaleci diye. Onlarda bilmezlerdi, varsa yoksa Turgay Şeren'di kaleci denince akla gelen. Göztepeli Ali büyük kaleciydi, galiba seyrettim kendisini.


Adı Özcan Arkoç.. Galatasaray taraftarı için çok önemli biridir. Bu maç dolayısıyla belki birinin aklına gelir de yazarlar. Ben size önceden bildireyim. Hani 1958 yılında Dolmabahçe Stadında deniz tarafındaki kalenin ağlarını yırtmıştı Metin Oktay. O maçta kalede kim vardı diye merak eden çıktımı aranızda. Tarihe geçen, şarkılarda anılan o golü Özcan Arkoç yemişti. Maçtan sonra da, ''güzel bir goldü'' lafıda tarihe geçmişti.


Kimbilir Özcan Arkoç, belki de o gol yüzünden arazi olmuş, izini kaybettirmişti. Yoksa her Fenerbahçe maçında malzeme olacak, maymuna çevrilecekti. Büyük bir kaleciydi mutlaka. Devrin en büyük takımlarından Hamburg'a gitmiş, daha önce gittiği Avusturya Wien'den.


Avrupa Kupası finalinde Feyenoord'ta Milan'la oynanan maçta kaleye geçmişti. Şanssız iki gol yiyerek Milan'a kaybettiler. 1967-75 arasında Alman kulübünün file bekçiliğini yaptı. 1968’de Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda Milan’la final oynayan Hamburg’un kalesini Özcan Arkoç koruyordu. Feyenoord’ta oynanan maçı Milan 2-0 kazandı.

23 Mayıs 1968’de oynanan ve 53 bin kişinin takip ettiği final maçının kadroları:
AC MİLAN: Cudicini, Ancoletti, Schnellinger, Rosato, Scala, Trapattoni, Lodetti, Hamrin, Sormani, Rivera, Prati
HAMBURG: Özcan Arkoç, Sandmann, Schulz, Horst, Kurbjuhn, Dieckmann, Kramer, B.Dörfel, Seeler, Honig, G.Dörfel
GOLLER: Dk. 3 ve 19 Hamrin

1975'te futbolculuk yaşantısını noktalayan Arkoç, Alman kulübüne yardımcı antrenör oldu. 1976-77 sezonunda Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nı kaldırırken takımın bir parçasıydı. Futbol oynarken bu kupayı finalde kaybetmişti ama 2 yıl sonra yardımcı antrenör de olsa bu kupayı kazanma gururunu yaşadı. 1977-78 sezonunda takımın başına tek sorumlu olarak getirildi.
"GALATASARAY'IN ÇIKMASINA ÇOK SEVİNDİM"
Özcan Arkoç Hamburg'un başarılarında hep vardı. Futbol oynarken, takım yönetirken.. Hamburg da ona olan saygısını kendisine onur üyeliği vererek taçlandırdı. Arkoç 70 yaşında olmasına rağmen hala Hamburg'un içerde dışarda tüm maçlarına gidiyor. Kulüpte büyük saygı görüyor. Galatasaray-Bordeaux maçını NEC deplasmanında olduğu için izleyememiş. "Hamburg Hollanda'da NEC ile maç yapıyordu. Ben de takımla beraberdim. Seyredemedim. Ama tur atladığına çok ama çok sevindim" demiş.

Hamburg-Galatasaray eşleşmesi Özcan Arkoç'u hatırlattı bana, biz nasıl onu hatırladıysak, Özcan Arkoç'ta Metin Oktay'ı unutmamıştır. Maç günü bir kez daha anacağız her ikisini de.

Futbolu Sevdirenler; Ali Çoban


Ne yapsak olmuyor sezonlarıydı. Fatih Terim'in yanına kimi koysalar, tamam diyorduk, artık defansımız gol yemez. Enver Ürekli, Güngör Tekin, Ardoğan Arıca, Ali Yavaş.... Kim oynadıysa başımızın üstünde yerleri vardı ama ne yazık ki biz şampiyon olamıyorduk. İnanın o zamanlar şampiyon olamamak şimdiki gibi çok önemli bir şey değildi. Zaten bizim şampiyon olamadığımız sezonların çoğunu Trabzonspor önde kapamış, dolayısıyla görüntü kirliliği yaşamamıştık.

80 li yılların başında, son seri şampiyonluğumuzu yaşadığımız, Brian Birch'ü sefer görev emrine çağırdılar. Ve o sezon defansın ortasına Ali Çoban diye bir futbolcu oynamaya başladı. Beşiktaş'tan transfer edilmişti. Soyadı gibi köylü, hatta çoban görüntüsü vardı. Şimdi oynayan 6 milyon Euroluk Meira'yı seyrettikçe aklıma Ali Çoban geldi. Tekmeye kafa uzatırdı, Galatasaray'ın futbol emekçisiydi. Gariban görüntüsüyle, özverili futboluyla kısa zamanda sevildi. Soyadıyla söylenen belkide ilk futbolcuydu. Ali isminin fazlalığından olsa, değildi, Ahmet'ler 1,2,3 şeklinde, aynı ismi taşıyanlar küçük büyük diye çağrılırken, Ali, Ali Çoban diye çağrılırdı.

Brian Birch takımı daha da rezil bir halde Özkan Sümer'e teslim etmişti. Ali Çoban savaşmaya devam ediyordu hala. Fener'e kaptırılan şampiyonluktan sonra bu kez takımın başına ünlü birini getirdiler. Tomislav İviç'i. Tarihin belkide en zayıf kadrosuydu, Dürüllü'lü orta sahada, Cüneyt'le beraber, ilerde Sejdiç ve Tarık Hosiç vardı. Hosiç, Jardel'in gol atamayanını düşünün öyle biri işte. Maç boyu toplasan 1 kilometre koşmazdı, gol kralı oldu.

O sezonu ve o sezonki Ali Çoban'ın bir maçını unutamam. Antalyaspor'a ilk yarıyı 1-0 yenik kapatarak girmiştik içeri. İkinci yarıdaki tezahüratı ve o maçtaki Ali Çoban'ı dünkü maç gibi hatırlıyorum. 2-1 yendik ve maçtan sonra İviç'in demeci şöyleydi.'' ikinci yarıda taraftarımızı ve Ali Çoban'ı seyrettim, başka da bir şey hatırlamıyorum.''

Maçların tamamında oynayan tek futbolcu oydu o sezon. Gel gelelim yine şampiyonluk gelmemişti. Takım artık bir devrim yapmak üzereydi, İviç Porto'ya gitti, gelmiş geçmiş en büyük hocalarımızdandı. Devir artık Jupp Derwall devriydi, takımı olduğu gibi değiştirdiler. Defanstan bir Çoban'ı gönderip, Köylü'yü getirdiler. Bu sefer Köylü Yusuf savaşmaya devam ediyordu aynı bölgede. Ikına sıkına şampiyonluğu getireceklerdi önce ve sonra da bildiğiniz Galatasaray'ın temellerini atacaklardı.

103 lig maçında oynayan Ali Donald'ın adını son senelerde Pendikspor'da hoca olarak duyduk. Şimdilerde nerdeyse kulakları çınlasın o fakir, temiz, ezilmiş günlerimizin sevdası Galatasaray'ımıza bizi biraz daha bağlayan cengaverin.

Peşin Ağlamak


Kayseri'ye Türkiye'nin en güzel stadını yapmışlar, tıklım tıklımdı. İlk ve son defa tıklım tıklım oldu. Ben Kayseri'linin ciğerini bilirim. Stad şehir dışında, minübüse binecek taraftarlar. Binmezler, maça da gitmezler. Olanı bir şey derler. Bedava dışındaki bir ücreti ödemezler. Yine de hayırlı olsun, yapanların vardır bir bildiği. Kimbilir kimler palazlanmıştır, yıkılıan stadın yerine de kimbilir kimler palazlanacaktır.




Konumuz stad değil elbette. Fenerbahçe'nin her şeyden sorumlu adamı Davut Dişli, maçtan iki gün önce gitmiş şehire. Stadyumu ve çimlerini kontrol etmiş. Bu sahada maç oynanmaz fetvası vermiş. Şu kışta kıyamette, sahanın durumu, özellikle Kayseri'de daha nasıl olacaktı. Baştan ağladılar, olası bir yenilgide bahaneleri hazırdı. Sanki kendi sahaları çok güzel. Gidin bakın diyor, elinizle çimi koparın diyor. Çim ulan bu, tutunca kopar tabi, zakkum lifi değilki. Maçın hakemine soruyorlar maçtan önce, saha nasıl diye. Ne varki bunda diye cevaplıyor. Biz ne sahalarda ne maçlar yönettik.

Ne oldu peki Davut Kardeş. Ligin en kolay galibiyetini aldınız. Hem de 10 kişi kalmanıza rağmen kaleniz tehlike atlatmadan maçı bitirdiniz. Şimdi bekliyoruz bir açıklama, çimler korktuğunuz gibi elinizde kalmadı, kimse sakatlanmadı.

Bunlar Mart kedisi gibidir, hem dama çıkar, hemde bağırırlar. Bakın Beşiktaş başkanı şimdi ağlıyormu. Balık puanlarla kendilerinin bile inanmadığı basamaktalar. Bakın Bülent Uygun'a, kaç maçı hakemlerin acıması sayesinde aldılar, bugün canı yanmış galiba. Doğru dama, bağırtılarını duyuyoruz, Fenerbahçe'li hocamızın.

Bugün sayfamızı diğer takımlara ayırdık. Gördüğünüz gibi, Galatasaray'sız bir gün geçirmek ne kadar tatsız oluyor. Bir an için bizim takımı yok sayın, kapayın gözünüzü, futboldan iğrenirsiniz. Heleki sadece bizim lige mahkumsanız yandınız. Onun için ne sonuç alırsa alsın Galatasaray'a sakın küsmeyin. Biz galip geldik, onlarda galip geldi, çekilirmi futbol programları seyretmek. Hiç birini seyretmedim. Galiba ben futbolu sevmiyorum.

Herşey göğe doğru büyüyor, salkım söğüdün dalları istisna, Galatasaray sende büyü bizden tarafa. Herşey bölündükçe küçülüyor, sevgiler istisna. Galatasaray sevgisi sende bölün bizden tarafa.

8 Mar 2009

Recep İvedik 3



Bu başlık Fotomaç'tan araklama. Maçı seyretmedim, sadece maç kaç kaç diye bitimde televizyonu açtığımda 3-2 olduğunu öğrendim. Görüntülerde de son yediği golü gösteriyordu televizyon. Yani gol mol değil, Recep İvedik kalede işte. Kim ula bu İrecep diye irdeledik ki eski Fener'li Recep'miş meğerse. Hani Sergen bir frikik golü bırakmıştı soluna, kariyer bitim golünü yedirmişti ya, o kaleci. Kaleci demeye dilim varmıyor. Yazık olmuş Ergün Pembe'ye.
Yukardan bir ses, nefes Dürüllü'lüye yardım ediyor. Öyle yüce gökün yardım edebileceği bir hayat sürmedi Denizli Hoca, belki de İran'da kaldığı sürelerde efsunlanmıştır. Hiç bir şey yapmasa bile Recep gibi dandik bir kaleciye rastlayıp yürü ya kulum çekiliyor. Bu kalecilere de aklım hafsalam almıyor, hayatımda kalecilik yapmadığım için bilmiyorum, bu kadar mı zor ya elinle, yumruğunla topa dokunmak. Hayvan gibi boyun var, 30 metreden yukardan geliyor top, gözünmü görmez nedir, insan o topa eliyle nasıl dokunamaz. Bu kadar salak gol yiyen deneyimli kaleci olurmu. Olur, bu golü zaten deneyimsiz olduğu, kaleciliğe yeni başladığı zaman yese kaleci yaparlar mı?.

Çocukken kimbilir nasıl uçardı, nasıl kurtarırdı topları. Fenerbahçe kalesine geçirirlermiydi böyle salakça gol yese. Sonra ne oldu, Kulbilge kardeşi gibi cebi para gördü, profesyonel oldu. Bundan sonra her maç 5 yese bile mutlaka kendisine bir kapı bulabilir.

Yazık, Recep, fiziği iyi topu oyuna eliyle sokmaya çalışan, Volkan'ın balı ve Sergen'in o golü olmasa çok daha iyi yerlerde olması olası bir kaleciydi. Maçı Beşiktaş'a karşı oynadığı için, aşırı güven ve konsantrasyon sonucu hatalı gollei kalesinde gördü. Yolu açık olsun, geçmiş olsun.