16 Nis 2009

Koş Müşteri Koş, Masa Boş


Dün itibariyle Ali Sami Yen gecekondu tapuları, kiralık olarak sayın müşterilere satılmaya başlandı. Yani tuvaleti olmayan, önüne tenekeden çatı yapılan, kimse basmasın diye de tenekenin üstüne ağ gerilen kapalı tribüne, emekçilerini, bekçilerini, müşterilerini bekliyorlar. Dolandırmak üzere tabiki. Karşılıksız, ölesiye sevgimizi paraya çevirecekler şimdiden. Para verip soğukta it gibi titrediğimiz, sıcakta sıtma olduğumuz, yağmur yağdığı zaman ıslandığımız, yıkıldı yıkılacak kapalı tribüne kart almak için koşacağız. Almasak sanki başkaları gidecek maça. Yahu arkadaşlar bu ne dolandırıcılıktır. Senede 1 Fener maçı, yarım Beşiktaş maçı haricinde bilet bulunamayan maç varmı. 20 milyonluk şehirde Ali Sami Yen'e maça giden Galatasaraylı 10.000(yazıyla obnin). Neyi seyrdeceğiz ki, bu 10.000 in en az yarısı zaten maç seyretmez. Sadece forma seyreder, renk seyreder, aidiyet için oradadır. Oyunun iyi ya da kötü olması onu ilgilendirmez. Gelen ağam, giden paşamdır, haticeyle işi olmaz, neticeye bakar. Sonuçta yenilmişse takım basar kalayı, sonra unutur bir dahaki maç aynı yerde tepinir. Yenmişse çağırır takımı, takımda çoğu futbolcu kerhen gelir, boka bakar gibi bakar tribüne, acır ,iç çeker ve gider. Taraftarın da mutluluğu son bulur, hayatın acı gerçekleriyle baş başadır bir daha ki maça kadar.

Ben artık aktif taraftarlık hayatını bıraktım. Kombine almayacağım, bedava deseler bile maça gitmeyeceğim. Benim istediğim düzen gelene kadar ölmezsem yeniden takılırım. Şimdi sorulara geçelim.
1- Bu sene Aykut'la devam edilseydi ki- kendisi kaleci değildir- acaba 4. olabilirmiydik?

2- Bu sene Meira, Kewell, Yaser, Ferdi gelmeseydi daha kötü yerde olurmuyduk?

3- Galatasaray tarihinin Held'den sonraki en kötü hocası Skibbe gelmeseydi, hadi geldi kovulduktan sonra Bülent Korkmaz olmasaydı ligi kaçıncı bitirecektik?

4-Acaba tek bir sezon hiç bir maça hiç bir yönetici gelmese, hayatımızdan çekilseler, ne haliniz varsa görün deseler, Galatasaray en kötü kaçıncı olurdu?

5-İkinci ligte bile oynama ihtimali olmayan Yaser, Ferdi, Serkan, Aydın, Mehmet Güven hiç bir maçta oynamasa daha mı kötü oyun ortaya koyardık?

6-Faydasından çok zararı olan, bağırmayı bilmeyen, gürültü kirliliği yapan, takıma zarar veren biz taraftarları yine ceza kesip stada sokmasalar daha mı çok yenilirdik?

7-Ali Sami Yen Stadını daha berbat idare edebilecek birini bulsalar da daha fazla eziyet çeksek acaba daha fazla kombine kartı satabilirlermiydi?

8-Galatasaray dükkanlarında kışın mont, yazın tişört bulunmazken, hangi akla hizmetle ilkokul çocuğu esprileriyle yazılı tişörtleri kocaman adamlara kakalamaya çalışan modacılar yerine, Mahmut Paşa'dan bir işportacı getirseler daha az mı satış yaparlardı?

Sorular bitecek gibi değil. Yalan borsası açıldı, kombineler satılmadıkça, Ronaldinho'dan tutun, Van Gaal'e kadar biri gider biri gelir. Adnan Sezgin gezmeye gider, Haldun döner, sırayla futbolcu aramaya giderler. Keriziz ya, bu seneyi unuttuk, takımı değiştirecek halimiz yok elbet aynı yerlerde aynı adamlar bağıracak. Maksat o değil, onlar da biliyor perakende satsalar daha fazla alacaklar, ama toplu satış, peşin para.

Dünyanın en pahalı stadı bizim stad. Verilen paraya karşılık aldığın hizmeti oranlarsan daha pahalı stadyum bulamazsın. Bizler hizmet almak için değil, takımı sevdiğimiz için veriyoruz o paraları. Kovsalar bile, dövseler bile maça gidecek olanlar yine gidecekler.

Son bir soru daha soruyorum.

Hiç kimseyi transfer etmeseler, Paf takımla çıksalar, eldekilerle devam etseler, acaba daha azmı kombine satarlardı?

Neyse, büyük taraftar, sinirimiz daha geçmedi. Moral bozukluğu yaymayalım. Sen koş, kartını al, neme lazım belki kalmaz falan. Bu güruhun dağılmasını beklersen benim yaşıma gelirsin. Bir bakarsın hiç bir şey değişmemiş. Ömrün çürümüş, bu çürümüş kafalar hala aynı yerdeler.

Hacivat zamparalık yapar, ceremesini Karagöz çeker, böyle gelmiş böyle gider.

14 Nis 2009

Şerefsiz





Sonum oldu şerefsizin hareketi. Tam karşımda dakikalarca tombala çekti, üstelik barakanın damı çökecek, facia olacaktı sayesinde. Tam da barakanın oradaydım. Millet tenekenin üstünde tepindikçe çükünü tuttu ahlaksız herif. Bir daha milli takımda oynarsa ben peşin söyleyeyim öbür takımı tutacağım.

Kartalspor'da oynarken ben keşfettim bu kaleciyi. Galatasaray'ın içinde olan eski futbolcu arkadaşıma söyledim, o da zamanın Galatasaray hocasına söyledi. İlgilenmiyoruz dediler, ilgilenen çıkmış. Bu Fenerbahçe gerçekten bir tür. Ya bu takımda oynayacaklar seçiliyor, ya da geldikten sonra evrim geçiriyorlar. Tersine evrim, bizler insanın maymundan geldiğini sanıyorduk, Fenerbahçe Darwin'i çürütüyor, maymun insandan gelmiş aslında, öyle görünüyor. Volkan'ı, Lugano'yu, Emre'yi görünce inanılmayacak gibi değil.

Kasıklarım ağrıyordu diye yalan söylemiş. Bakalım yalanını yutacaklarmı. Yoksa en ağır cezayı vereceklermi. Fenerbahçe taraftarına göre rüştünü ispat etmiştir, sorun yoktur, türlerin ortak özelliğidir neticesinde. Bu ülkenin ahlak değerlerini ezmiştir şerefsiz. O tribünlerde annem yaşında kadın vardı. Küçücük kız çocukları vardı. Kız çocuklarının babaları vardı. Karıları tribündeydi, bazılarımızın bacıları oradaydı. Değermi lan, değermi ? Bunca puştluğu ne adına yapıyorsunuz. Bizi canımızdan bezdiriyorsunuz. Ekmek yediğiniz kaba sıçıyorsunuz aslında, bizler olmasak size bunca maymunluk, soytarılık için kim para verir.

Savaş başlamıştır, bundan sonra hedef ahlaksız futbolculardır. Sahtekarlık yapanlardır. Hırsız yöneticilerdir, korkak hocalardır. Kendi adıma umudum yok ancak gençleri umutsuzluğa düşürmek istemem. Gelecek onlarındır, bizim ömrümüz yeterse o güzel haklı, büyük günleri görmeye minnettar olur gideriz.

Ah be Atam; Rahat uyu dememizle uyumadığını biliyorum ve şikayet ediyorum. İşte senin sevdiğin! ahlaklı, çevik ve zeki Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel.

Sen de Rahat Uyu İmparatore



Ülkenin en güzel evlatları hapislerde çürüyor. Gün geçmiyorki, güneşin ellerinden biri gözaltına alınmasın. Ülkemiz Tekelistan, Çeteistan, taşların bağlanıp, köpeklerin salındığı güzel ülkemiz. Bir futbol vardı, güzel oyun, körlerin, sakatların, kadınların, yaşlıların, ayağa yeni kalkmış bebeklerin bile oynayabildiği güzelim halk oyunu. Bir sevda vardı içimizde her birimizin. Aslında hepimiz renk tuttuk, takım tutmadık. Renklerden renk beğenip, peşine düştük o renklerdeki kumaşlardan yapılan formaların. O formaların içindekileri canımızdan can belledik. Her bir şeyden üstün tuttuk. Tek kelimeyle SEVDİK. Hesapsız, kitapsız, gönüllü, hiç bir menfaat beklemeden, o stadyumlarda götümüzü yırttığımız futbolcuları sokakta gördüğümüzde yüzümüze bile bakmadıklarını bile bile sevdik. Bizim hayranlıkla, onurla, gönençle baktığımız futbolcuların bizi caddede görseler boka bakar gibi bakacaklarını da bilerek seviyoruz işte.

Yaşı 40-50 olanlar hatırlar, içlerinde nice futbolcular da vardır, hiç bir takımda oynamamış. Sadece mahalle takımı saflığında, birliğinde, delikanlıca, yiğitçe top koşturmuş niceleri vardır. Babalarımızdan korkmasak, krampon, forma alacak paramız olsa en kral takımlarda oynayabilirdik diyen kim bilir kimler vardır. En azından 2. ligte futbol oynayacağıma bankacı olayım, renkleri yakından, tribünden seveyim diyen ben varım aranızda. Güzel, basit bir oyun ve onu oynayan ve de seyreden güzel, fakir, kirlenmemiş çocuklar.

Düğmeye basıldı birden. Birileri çıktı, elimizden oyuncağımızı aldı. Uçurtmalarımızı tellere taktılar. Televizyonlar, gazeteler, yangına körük taşıyıcılarla doldu. Sevgimizi paraya çevirdiler, gözü doymaz, karnı doymaz, bok yiyesiceler. Eskiden yalvararak getirtilen makamlara şimdi yalvararak geliyorlar. Hayatında maça gitmemiş adamlar yönetici oluyor. Tribünlere 1 gün önceden gitmemiş, sidikli göllü tuvaletlere işememiş, eli purolu, cebi paralı yaratıklar milyonlarca insanın karşılıksız sevgisini sömürüyor. Bir düzen tutturmuşlar gidiyor, nerede son bulacağı belli değil. Belki hiç son bulmayacak.

Zenginler çaldı oyunumuzu. Eskiden sadece gişe gelirleriyle dönen tezhag, şimdi Dünya'nın sponsorlarıyla bile dönmez oldu. Şimdiki tek bir maç fiatına biz bütün sezon maça giderdik. Doymazlar, doyamazlar. Kendi egolarını tatmin merkezleri kulüpler. Aziz'i kim tanırdı, Embesil tüpçü'den kim tüp alırdı, seramikçi Adnan tefecilere düşmüştü.

Başkalarının mutsuzluğundan mutluluk duyanlar, bir daha asla mutlu olmayacak olanlardır. Parayla alınabilen çeyler ise en ucuz olanlarıdır. Bastır parayı al, milyonlarca Beşiktaş'lının göz bebeği sandığı Tümer'i ortalık karışsın. Paran çok kelepir Emre'yi al, birde kışkırt, sen olamayacaksın bari Galatasaray'da olamasın şampiyon. Seni yense bile sahası kapanacak, takımı dağılacak. 0-0 a yatın, anlaşın, taraftarınız üzülmesin. Derbi maçını kaybetmedik desinler.

Yok öyle yağma Hasan böreği. Bazı değerler vardır, ne pahasına olursa olsun çiğnenemez. Tümer, Fener'e mi gidiyor, evet gitsin gitmesine ama Beşiktaş'tan aldığı paraları geri vererek. Sen sömür siyah beyazlı sevgiyi, üç dolar fazla veriyor diye sonunun ne olacağını bileceğin maceraya atıl. Yıllardır, kapıştırın bizi, kardeşi kardeşe takımı değişik diye düşman edin, sonra bir zamanlar geleceğimizi bağladığımız, adam sandığımız, adam sandırılan Emre'yi salın sahaya.

Arda, Sabri, Volkan, Emre Belözoğlu, Semih, İmparatore'nin amansız evlatları. Hepimiz biliyoruz maçlara hangi duygularla çıktıklarını. 11 kişilik milli forma için 40 tane adayı alıp kapıştırıyor kendi aralarında. Hepsi bir birini boğazlayacak ellerinden gelse. Savaşa çıkartıyor maç be maç. Sonrasında da karşılaştıklarında, bir birlerini yenemeyeceklerini anladığında da gizli güçlerini ortaya çıkarıyorlar. Yalandan kavga ediyorlar, akşam belki aynı barda takılmışlardır. Taraftara oynuyorlar. Onlar yumruklaşırken, biri hayalarını bize gösteriyor. Yalancı, hayalarım ağrıyor demiş. Delikanlı olsana lan eşşoleşşek. Tanju Çolak gibi göstersene, Pascal Nauma gibi yapsana.

Yıllardır sömürüldüğümüz yetmemiş gibi, kandırılıyoruz. Bu blogtaki Fatih terim etiketli yazıları bir kez okumanızı rica ediiyorum, tekrar yazmak istemiyorum. Futbolun tepesinde Fatih Terim, takımların tepesinde şimdiki başkanlar, en büyük takımlarda ahlaksız futbolcular olduğu sürece ben çekildim piyasadan.

Fatih Terim defolup gitmeden, Volkan ülkeden kovulmadan, Sabri takımdan atılmadan, Adnan Polat ve onun aynısı kara bulutlar dağılmadan, Bülent Korkmaz kara listeye alınmadan, Arda, Emre Aşık, Balta, Topal, Ayhan haricindekiler değişmeden ben bir daha maça gitmeyeceğimi beyan ediyorum.

Yani kısaca taraftarlık hayatım bitmiştir. Artık bundan sonra emekli taraftar olarak Sarı Kırmızı formayı ve onu sevenleri uzaktan seveceğim. Bu aşk burda biter.

Rahat uyu İmparatore, rahat uyu Adnan Polat, rahat ol, oynarken CESUR, oynatırken SIÇAN YÜREK. Elveda Sami Yen, elveda Arda TURAN.

13 Nis 2009

Rahat Uyuyun


Rahat uyudunuz mu sayın yöneticilerimiz. Maçtan sonra sayın başkanımız, tezgaha kurban gittiğimizi söyledi. Hatta ilk defa Fenerbahçe ile işbirlikçi olup, birlikte kumpasa getirildiğimizi anlatmaya çalıştı, bozuk diksiyon, kontrabas sesiyle. Bende rahat ettim artık, madem ki bilerek yapılmış onca şey, üzülmeye ne gerek var dedim ve kendi payıma rahat uyudum!

Bir şeyi çok merak eder dururum yıllardır. Başımızdaki kaderimizin karar vericileri, kendi işlerinde acaba nasıllar. Örnek, Ege Seramik'e bir genel müdür makamına eşşek yükü para ödeyerek bir odacıyı transfer etse, 6 ay sonra fabrika sendelediğinde, yine bir eşşek yükü tazminat ödeyerek odacıyı kovup, yerine bir ton daha para vererek bir çaycıyı getirse ne olur?

Hiç bir şey olmaz kendi parasıdır, sokağa atarmı, içinizde kimbilir ne cevherler vardır, gidin bakalım iş isteyin verirler mi. Maskeli balodayız sanıyorlar kendilerini ancak maskeleri bile yok. Milyonlarca Galatasaray'lının üzüleceğine sevineceğine, üç beş zengin Galatasaray'lı karar veriyor. Sistem aynı sistem, toplasan 20 kişi yoklar, sırayla para harcıyorlar. Sırayla bezdiriyorlar bizi canımızdan. Blogları okuyorum, gece bütün spor yazarlarını okudum. Hiç biri bizim bloglardaki gibi yazmamış. Niye yazsın, kendileri de sistemin içindeler. Koskoca ülkenin en büyük iki takımı 3-5 kodamanın elinde maskaraya döndü. Tek bir şut yok, 3 pas yapan yok, sanki beraberlik ikisinede yarıyor gibi en ufak bir kaygı yok. Bizde Hoca bile yok, var da zararımıza. İlk yarım saatte 2 oyuncusu değişmiş takıma karşı en ufak bir hamlesi yok. Uzatmalarda Nonda'yı oyuna sokarken ne düşündü acaba. Manda yemiş semiz Nonda'yı her halde kavga çıkınca boksör olarak kullanmayı düşünmüştür.

Lincoln'ü gözümüzden sonra gönlümüzden de düşürmeyi becerdi işte daha neyapsın. Bir de utanmadan daha her şey bitmedi, kredimiz tükendi diyor. Her maçı yensen ne olacak, bundan sonra kaç kişi maça gidecek? kaç kişi yeni sezon kombinesini alacak? Duygularımız sevgimiz bu kadar ucuzmu bizim? Her şey paramıdır sizin için? Akılları sıra kurnazlar, Fener'i yenip o gazla 8 ay sonraki, maçın parasını kapacaklar. Kapınca ne yapacaksın ki parayı? Fosil Feldkamp'a tazminat mı ödeyeceksin?

Yenemedin, kes cezayı futbolcuya, yine yenemedin hocayı kov, sen getirmemişin gibi. O da olmadı hakemlere bilet kes, olmadı komplo üret, bizi indirdiler de. Sakın deme ama ben ne anlarım Galatasaray Başkanlığından. Taraftarız biz çekeriz cefa, unutur gideriz bir sonraki maç herşeyi. Bülent Korkmaz'ın hanımı 2002 den beri ilk defa maça geliyormuş. İnsan kocasının oynadığı, oynattığı takımın maçına bile gelmezmi? Gelmez, bunların hiç biri futbolu da Galatasaray'ıda sevmez. Kendileri işin içinde yoksa en büyük maçta bile Ergün Penbe misali bowling oynar yine maç seyretmez.

Aslında bizde seyretmiyoruz ağalar. Sanmayın ki maça gelenler futbolu sevdikleri için geliyorlar. Bedava loca ver bakalım bir kişi çıkar mı Fenerbahçe Stadında maç seyredecek. Şu devre arasında işemek için sidik gölünün içine daldığımın stadı onların sırça köşklerinden daha mamur niçin gelir bizlere. Biz formayı, renkleri seviyoruz abiler. O formanın içindekileri de sevmemiz ömür alıyor. Bir ömür süresince 2 kişi çıkar yada çıkmaz. Formanın dışındayken de sevmemiz için Metin Oktay olsun isteriz, Arda Turan olsun isteriz.

Galatasaray'ın şu ligte 5. olması için futbolcuya bile ihtiyaç yok. Boşuna para vermeyin bari şu son iki ay. Hepsine izin verin, seneye oynatmayacaklarınızı şimdiden gönderin. Hayallerimizi, umutlarımızı, heyecanımızı aldınız bizden. En yoğun Galatasaray'lı taraftarın 23.000 kişisi tribünlerdeydi. İkinci yarı soluk bile veremez olduk, bırakın bağırmayı. Korner atmaya gidecek adam yok, Maç bitiminde bari kavga edelim dediler. Seyirciye şirin görünmek için yok yere dalaştılar. Pozisyon yok, maç bitmiş, elektrikli bir durum yok 4 kişi oyundan atılıyor. Sonra hakeme bok atıyorlar. Hakem ne yapsın futbolcuların hepsi üç kağıtçı, çoğu ahlaksız.

Her sene yeni bir takım kurup, hayal tüccarlığı yapanlar, bir sene de siz olmayın, çekin gidin, maça gelmeyin, hiç kimseyi transfer etmeyin. Başımızda hoca falan da istemez. Yok gitmeyecekseniz benden paso, ben gidiyorum. Bu tiyatroyu artık seyredemeyeceğim. Benim sevdiğim, uğruna ölümlere gidip geldiğim takım bu takım değil. Artık umudum yok, hiç bir zaman da olmayacak.

Suçlu sorumlu aramayın boşuna, tek bir suçlu vardır o da Galatasaray Başkanı'dır. Monşer Adnan'ın yerine embesil Özhan'ı, çırak Bülent'in yerine çaylak Skibbe'yi arayacağımı biri söylese kavga ederdim. Ettim de zaten(Atahan kardeş'le).

Büyük Galatasaray taraftarı, okumuş, okuyan gençlik, ne yapın yapın Kapalı Tribün ruhunu yönetim kademelerine taşıyın. İnanın bizim zamanımızda böyle bir kaygı yoktu. O zaman oynayanlar da, yöneticiler de kirlenmemişti. Biz kirli değildik. Saf bir Galatasaray'lıydık. Şimdi ki hokkabazlar olsaydı inanın ne yapar yapar o biz bu makamları bunlara bu kadar kolay teslim etmezdik. Bizden geçti, gelecek sizindir, gösterin kendinizi.

12 Nis 2009

Eski Tüfek Der ki; Semih ile Lugano




Semih Şentürk yerli, Lugano ise ithal bir Fenerlidir!..

Daha önce analizini yapmıştık Fenerli türünün… İşte her sıcak ortam bunun kanıtı olmaktadır. O formada bir şeyler var…

Maçın analizi basit. Bir zamanlar dostumuz olan futbolseverlere, “Hagi gitti, Lucescu’da gider gazozuna maçlar başlar. Gerisi hikâyedir.” Demiştim. Hala söylüyorum, bu ülkede oynanan şeyin adı futbol değildir. Bir garip kör dövüşüdür.

Elinde, yönetimi de dahil hocası (!) da dahil aklı başında bir iki adamın var. Onlar da sekince, maç tam bir kör dövüşü olan ucubeye dönüveriyor. Bir Arda’n var bir Avustralyalın, bir de Baroş... Onlar da aklını kullanamadığında işte olan bu…

Herkes tutturmuş “Lincoln gitsin, o gitsin, bu gelsin…” Arkadaşlar herkes gitsin. Bu ülkede gitmemesi gereken tek bir adam var o da, ülkemizdeki futbol anlayışına, dört kaz versen üçünü geri getiremeyecek Adnan’lara, Yıldırırım Aziz’e, Tüpçü efendiye, Hıncal nezdinde tüm basına, kabzımal hakem eskilerine, okuma yazması olmayan köşe yazarlarına, Fenerli türüne müthiş yakışan LUGANO eşşekoğlueşşeğidir.

Var ol , Nur ol Lugano sen bu ülkeye ve Fenerbahçe’ye, sana futbolcum diye sarılan o türübünlere en çok yakışan adamsın. Eksik olma!...

Çetin

Toplu İntihar; Galatasaray 0- Fenerbahçe 0


Tribünler tam Fenerbahçe tribünleri. Stadın dışındaki kıyamet içeriye taşınmış. Lincoln yok, Ümit karan var. Ümit Karan, asker arkadaşları o oynayacak elbet. ceza devam ediyor, Lincoln kulübede. Afferin kaptan, Hakan Ünsal’a verdiğin sözü tutmuşsun. Tükürdüğünü yalayacak değilsin ya, elbet oynatmayacaksın. Harry Kewell, maymun oldu. 8 ay önce Rafael Benitez’le çalış 8 ay sonra Bülent Korkmaz’ın emrine gir.
Geçmiş olsun, el birliğiyle şovun dışında kaldık. Fenerbahçe bizi böyle yakaladığı zaman Kadıköy’de fark atıyor, biz bu kadar kötü Fener’i yenemiyoruz. Gol pozisyonu yok, Galatasaray kalecisine top gelmedi, Volkan’a bir kere geldi. Maçın sonlarında, ortalık karıştı, kayıkçı kavgası. Seyirciye yaranmaca, kırmızı kart varsa Emre Aşık’ı yazacaksın bir tarafa. O karambolde hiç bakmadım baksamda çok uzaktaydım. Lugano tam bir Fenerbahçe’li. Emre Belözoğlu’da çok yakışmış. Berabere kalmak sanki işlerine yarayacakmış gibi yatıyorlar. Volkan vakit geçiriyor, farkında değiller bu durumda berabere kalmakla yenilmek arasında fark yok. 5. lik hayırlı olsun. Ne oluyor anlayamıyorum, ilk yarım saatte Fenerbahç 2 oyuncu değiştiriyor, biz uzatmalarda Nonda’yı oyuna alıyoruz.
Volkan elini çüküne tutup taraftara gösteriyor, tribünler zaten saatli bomba, kapalının gecekondu kısmı çöktü çökecek. Havamız yok, moralimiz bozuk, her şeye yazık. Bu kadar güçlü kadroyu 5. yapmak için hocaya ne gerek var anlamak mümkün değil.
Maçı hatırlamaya çalışıyorum, bir şeyler yazmak için. Yok bulamıyorum sanki kimseye top değmedi. Barış Özbek oynadımı oynamadımı belli değil. Şut atıldımı bilmiyorum. Korner kaç kere oldu. Sanki taç bile olmadı maçta. Bu kadar kötü bir Fener maçı hatırlamıyorum. Bir de Dünya derbisi diyorlar.
Arda Turan atıldı, niye atıldı bilemiyoruz. Henüz televizyondan seyredemedik, mutlaka haklı bir sebebi vardır. Son dakikadaki kavga da futbol yerine başka şeyler konuşulmasına sebep oldu. Şimdi ağlama zamanı, suçu başkalarına atma zamanı. Sen kalk bu kadar büyük futbolcuların başına Skibbe’yi getir sonra ne bok yedim diye kov, daha beteri Bülent’i getir.
Geçmiş olsun, dükkanı kapatıyoruz. Bu maç muhtemelen benim de son maçım olacak. Taraftarlığı bırakabilirim. Soğudum artık futboldan.
Kavga çıkmış, kan gövdeyi götürüyor, Lincoln ile Carlos taşak geçiyorlar, maçtan sonra forma değişiyorlar. Bu kadar kötü maça zorlamayla ancak bu kadar yazabildim. Kusura bakmayın.

Sami Yen’in Önü Bir Uzun Alan





Günler haftalar geçti, beklenen gün geldi çattı. Bu sabah bir başka uyandık hepimiz, beraberliğin bile uçurum olacağı bir Fener maçına daha çıkıyoruz. Aslında Fenerbahçe ile hangi durumda olursak olalım bizler aynı motivasyonla maçı seyrederiz. bugün durum farklı, bir imtihan günü, bir hesap günü. Bir varoluş maçı, bir Galatasaray’lı maçı. Bu sıradan bir futbol maçı değil, neticesinde’’ futbol bu olur böyle şeyler’’ (Fatih Terim 6-0 lık maçtan sonra böyle demişti) denebilecek maç değil. Yenilirsen olmaz arkadaş, o sene kayıptır. Boynun bükük gezmektir. Şampiyon bile olsan üzerine limon sıkılmış ekşimiştir.



Ey bu akşam Ali Sami Yen Stadında olacak büyük Galatasaray Taraftarı; Benim de içinde bulunacağım gönüllü, ilkeli, militan 22.000 kişi. Hepiniz maça sarı kırmızı formalarala gelin. Maça girmeden önce fazla alkol almayın. Milyonlarca Galatasaray’lının gözü sahada kulağı sizlerde olacak unutmayın. Asla Emre Belözoğlu’na dalaşmayın. Yok sayın, ona top geldiğinde boka bakar gibi bakın. Küfür etmeyin, her şey bitmedi, ceza sınırındayız, sahamız kapanabilir. Sesinizi idareli kullanın, sahayı tezahüratlarla cehenneme çevirin, bu maçı unutulmaz maçlar listesine yazdırın ve tarihe geçin.



Ey bu akşam Ali Sami Yen Stadında savaş verecek büyük Galatasaray futbolcuları; Maça Metin Oktay formalarıyla çıkın. Hepiniz Metin gibi oynayın. Isınırken, saha çıkarken Fener’li futbolcularla asla samimi olmayın. Sade bir galibiyet bizi kesmez, yakalarsanız evire çevire yenin. Arkanızda sadece biz değil, milyonlarca Galatasaray’lı var, yenileri olacak, bu maç kim bilir kaç çocuğu Galatasaray’lı yapacak aklınızdan çıkarmayın.



Ey maçı televizyonlardan, başka ülkelerden, izleyecek olan Büyük Galatasaray taraftarları; Maçı mutlaka formalarınızla izleyin. Mümkünse maça kadar sokaklarda formalarınızla gezin. Bayraklarınızı hazırlayın, maçtan sonra camlardan sallayın. Saat 21 de hepiniz ışıkları yakıp yakıp söndürün. Sevinin övünün, küçükler büyüklerin ellerinden öpsün. Büyükler küçüklere sarılsın.



Hepimiz hazırız, maçı bekliyoruz, gazamız mübarek, takımımız muzaffer olsun.

Ali Sami Yen’in önü bir uzun alan, Galatasaray; Bir tek seni sevdim gerisi yalan.