28 Şub 2009

Galatasaray Hocasına Kapalıdan Mektup Var


B üyük Kaptan gördün değil mi? sana nasıl hoş geldin merasimi yaptık. Ne olduğunu anlayamadan yediğimiz golden sonra, son yılların en büyük gürültüsünü çıkardık. Kenarda sen, yukarda biz, sahada çoğu şahlanmış futbolcularla çöktük Fransız centilmeninin üstüne. Gözümüz sendeydi kaptan, bundan sonra hep olacak. Umarım uzun yıllar kenarda seni görürüz.


Düelloyla başladın Galatasaray macerasına, son dakikada gelen zaferle muhteşem bir geri dönüş yaptın, bize de böyle bir maç yakışırdı seni selamlamak için. Düelloyu kazanamasaydın bile görüşümüz değişmeyecekti. İşte yıllardır yazdığımız söylediğimiz şeylerin ana fikri buydu, Sabri'yi tribünlerin önüne getirmendi, Galatasaray'ın geleneğinde olan Hocaya da tezahürat yapmaktı bizim için önemli olan, tabela ne olursa olsun sahada ben yenilmem diyen bir takım seyretmekti.

İlk çıktığın maçları hatırlıyorum Kaptan, son maçında da vardım, Gençlerbirliği'ndeyken yaptığın hareket bana çok koymuştu, unutmadım ama konuyu bir daha açmam merak etme. Bülent Kaptan bundan sonra sana Hoca demeyeceğim bilesin. Sen bizim Kaptanımızdın Kaptan olarak kalacaksın. Çünkü sen bizim için Hoca değilsin, Futbol bilginin de Skibbe'den, Gerets'den daha iyi olduğunu sanmıyorum. Perşembe günü ikinci yarıda oynanan futbolu, dikine, uzun ortada sıçanı her halde sen öğretmedin Arda'ya, Baros'a, Lincoln'e. Bir şeyde öğreteceğin yok futbol adına. İşte biz seni bunun için seviyoruz, teknik bir futbolcu değildin, uzun yıllar Galatasaray'da oynamanı nasıl açıklarız. Sadece Galatasaray'lılıkla izah edebiliriz.

İşte şimdi başka bir kademede, en tepede başımızdasın. Senden futbolculuğundaki gibi ruhu vermeni istiyoruz. Bize Hoca moca gerekmez, biz başka takımlara benzemeyiz. Bize formayı adil bir şekilde, hesapsız dağıtacak, yumruğu hep yukarılarda bir lider gerek. Ve bu sensin Kaptan, adın Bülent olabilir, farketmez, Sabri'de, yarın Tugay'da olabilir. Hakan Şükür'de, Terim'de olabilir, Hagi'de. Hepiniz aynısınız benim için, hanginiz olursa bu yazdıklarım onun için de geçerlidir.

Büyük Kaptan senden bir kaç ricam olacak. Bir kere her maça mutlaka sarı kırmızı bir alametle çık, takım elbise takıntısından uzak ol. Futbolculara asla öğrencim deme, hele ki Kewell'e, Lincoln'e benim öğrencilerim deme. Bir zamanlar Terim Hagi'ye benim öğrencim demişti de ne çok kızmıştım. Fazla konuşma televizyonlara, çok açık verirsin. Ben patronum diye kapris yapma, işime karıştırmam deme, bilakis herkes karışsın işine. Eski takım arkadaşlarından birini getir yanına, defansımız follaş oldu, ona çare bul, Galatasaray ruhunu taşıyamayanları at gitsin kim olursa. Sen belki farkına varmadın, durum 3-3 olduğunda oyundan çıkardığın Balta'yla Barış soyunma odasına gittiler. Bu nasıl iş, biz yukarıda gırtlağımızı parçalarken adamların hiç mi heyecanı yok. Şikayet edeyim bu Balta, geçen sene Ümit Karan'ın son saniyede Fener'e attığı golde tribünde kılını bile kıpırdatmamıştı.

Ali SamiYen'deki bütün maçlara parçalı klasik formayla çık. Skor ne olursa olsun her maçtan sonra takımı tribüne getir. Arda Turan'ı kaptan yap.

Büyük Galatasaray Kaptan'ı, senin ihtiyacın olan yegane şey re re re ra ra ra ruhudur. En iyi sen bilirsin bunu, en büyük maçları sen oynadın, en büyük futbolcuları sen durdurdun, o kadar da uzak değil Parken Stadı bu yıl. Unutma büyük Kaptan, sizin kupayı aldığınız takımlardan daha büyük değiller, tur atladık ya yerel basın UEFA kupasını önemsiz sayma telaşına girdi, onlara cevabımız hazır bizim. Biz UEFA kupasını Şampiyonlar Ligi Şampiyonunu yenebilmek için istiyoruz. Başka da bir yolu yok o maçı oynamanın. Yolun bahtın açık olsun.

26 Şub 2009

Yine Düştük Yollara; Galatasaray 4- Bordeuax 3


Tribün; Avrupa Şampiyonu takımın taraftarı. Son yılların en büyük taraftarı tribünlerdeydi. Maçtan önce uzaktaki arkadaşlarımı aradım, hepsine işlem tamam dedim ve hatta ister inanın ister inanmayın, iddia oynadım, ilk yarıda1 ve ikinci yarıda 1 oynadım. Maça her zamanki klasik tezahüratla başladık, daha 3lünün alkışı bitmeden gol yedik. İnanılır gibi değildi. Nasıl olduğunu hala anlayabilmiş değilim, seyretmedim henüz. Golü yok saydık, çabuk atlattık. Gol yememiş gibi devam ettik, ve takım gerçekten iyi motive olmuştu. Geri dönüş beklentimiz hiç bitmedi.

Böyle büyük zaferden sonra olumsuzlukları yazmayacağız, kolay gol yiyoruz ve bayağı olumsuzluk gözüme çarptı yarın yazacağım. Ve sıcağı sıcağına maça dönelim.

İşte budur, Bülent Korkmaz'dır Galatasaray Hocası. Adı Bülent olması önemli değil, Bülent Korkmaz bir simge, kim olursa olsun, kulübenin önünde sarı kırmızılı atkıyla biri olsun yeter. Mehmet Topal sakatlanıp çıkınca, yerine Kewell'i almak için hoca olman gerekmez, Hoca olsan Mehmet Güven'i alırsın, ama adın Bülent Korkmaz ise Kewell'i. 3-1 galip duruma gelmişsin Takımın başında Hoca olsa topa basar, yatar ama Kaptan olursa 4.yü arar.
Arda için herkes nasıl olsa yazar, ben yazmayayım, ben önünde saygıyla eğiliyorum sadece. Adını bir destana yazdırdı. Lincoln usta ustalığını gösterdi, Ayhan mükemmel oynadı. Kewell unutulmaz bir golü çatala yolladı.

Ve maça damgasını vuran biri vardı ki, kapanışı mükemmel yaptı. 3 gün önce siktirolup gitmesi istenen Sabri'yi Taner Gülleri kurtardı. Yerine çaylak gitti, ve Sabri sahibine göre kişneyen bir at olduğunu gösterdi. Maç içinde 3 kere şut çekti, ikisini kaleci kurtardı, kurtaramadığı top Ali Sami Yen'i yerinden oynattı. Ama yinede maça damgasını vuran olay o gol değildi. Maç bitiminde soyunma odasına giden takımdan Kaptan Bülent Korkmaz, elinden tutarak Sabri'yi getirdi önümüze. Çıkarıp formasını öptü, bir 3 lü çektirdi ki değme amigo yaptıramazdı böyle bir eylemi.

Maçın analizini, daha detayını yarın yayınlarım, şimdi çok yorgunum, çok bağırdım, bu akşamın en büyüğü müsadenizle biziz, kim ne derse desin, turu biz atladık. Ne mutlu bugün tribünlerde olanlara.

Büyük Galatasaray Taraftarı, kuşanın, uzun yolculuğa çıkıyoruz, yine düştük yollara.

Eski Tüfek Derki; Büyük Galatasaray Taraftarı


İNANAMIYORUM DEĞİL, İNANIYORUM VE HEP İNANDIM!..



Kimse sormasın arkadaşlar, niye diye… Ben bu takımın manyağıyım. Mantığı var mı? Yok…

Ama daha manyağı olduğum Galatasaray taraftarı. Nesiniz ulan siz? Nasıl bir şeysiniz? Anlaşılır şey değil… En az benim kadar manyaksınız. Bu ne inanç arkadaş bu ne hırs? Bu ne kendine güven? Hepinizi alnınızdan, gözbebeklerinizden öperim. Ne mutlu bize!...

Dördüncü golde ayağa kalkamadım. Nedeni sizsiniz! Sağolun! Diz bağlarım çözüldü feda olsun!

Hak ettiğiniz buydu. Yazık olurdu size…

Ali Sami Yen’in ruhu şad olsun. Sizinle canlı kalan bir ruh. Altıncı saniye yenen bir gol. Coşan bir seyirci. Nasıl bir şey bu?

İşte gelenek bu, adsız olarak kavgasını verdiğim bu! Bu seyirci adam oğlu adam arkadaş! Bu seyirci gelenek yaratacak, köklü bir kulüp yaratacak! Bu seyirci bir yıkılmaz armada yaratacak!

Bülent içimde buruk bir adam! Ankara’da yaptıkları ile kırdı beni! O da sizden öğrenecek öğrenemediklerini şimdiye kadar!

Ama sahada bir adam var ki türbinden son söz sana arkadaş!...

Hep orada ol hep orada kal. Seni çok seviyorum, gönlümün tahtına oturmak üzeresin tıpkı Hagim gibi….

Arda senin de gözbebeklerinden öperim ulan! Sen var ya sen! Tribünün sahaya inenisin…

Ne mutlu GALATASARAYLIYIM diyene…

Hepsi bu!

Papazın Çayırı bekle ulan efsaneyi siz de öğreneceksiniz!

HERKES ÖĞRENECEK!...

25 Şub 2009

Cengaver'in Fernando İle İmtihanı


Geçen yıl; Ey unutulmaz Şampiyonluk yılı. Kalemizde Türkiyenin en kötü iki kalecisi, taraftarın acabası Servet, geri dönüş yapan Uğur Uçar, Emektar Song, Popescu denilen Bouizit ve başlangıçta Fatih Terim icadı Volkan, sonrası montaj yapılan Hakan Balta. İşte bu saydığımız Galatasaray'ın anlı şanlı defansı. İlk yarı sonunda Afrika'ya tamtam çalmaya giden ve geri gelişi geciken Song'un yerine Emre Güngör, sonrası da malumunuz, sakatlanan Uğur'un yerine kim denk gelirse. Ve muhteşem finiş, kaleye top gelmeyen maçlar serisi( Sivas maçında 3 top gelmişti) ve ligin en az gol yiyen takımı, Ali Sami Yen göklerine lazerle yazılan sarı kırmızılı şampiyonluk.

Defansın geçen yıl ki kısa tarihi işte budur. Sonrasında emanet kalecilerin yerine imbiklerle seçilen Morgan, sakatlığı geçmeyen Uğur'un yerine Serkan Kurtuluş ve 3 cent fazla isteyen Song'un yerine eşşeoğleşşek yüküyle alınan kızılderili.
Portekiz Ulus Takımı'nın durdurucusu. Aslanların kan kardeşi Song'un feda edilmesiyle gelen yeni Popescu. Tipine bakınca futbolcuya benziyordu. Laz burnunu saymazsak, uzun düz saçlarıyla, selvi boyuyla, ceylan gibi sekişiyle, top tekniğiyle bi bok sanmıştık kendisini. Dikkatle izledim maçlar boyu, işte şimdi birazdan açıklayacağım nedenlerden dolayı kesin kararımı veriyorum. Galatasaray defansına gelmiş geçmiş en teknik, bi boka yaramayan futbolcudur. Yanlış yere pas atma ustasıdır. İddiaya girerim bileğini kessen kan akmaz. Sıçan gibi korkaktır, Murat Hacıoğlu'ndan bile korkmuş, basamamıştır. Bütün serbest vuruşlarda rakip 18 dedir, tek bir kere bile top kafasına isabet etmemiştir. Kafa toplarına dikkat buyrun, hepsi ya karavana ya da rakibe pas olarak gitmektedir. Hücum eden rakibi geri geri kovalama icadı, gol vuruşunda mümkün olduğunca toptan uzak olup hatasız olmayı başarma.

Ligin en çok gol yiyen takımı(lig dediğimiz yukarısı) biziz elhamdürüllah. Yediğimiz gollerin çoğunun müsebbibi Fernando'dur. Ortada yüksek bir dolandırıcılık mevcuttur. Ne kazmalar gördü bu gözler, kazma herkes için kazmaydı. Bir iki maç oynar, sonrasına yedek kulübesinin toz bezi olurdu. Bu sefer iş başka, koskoca 90 dakika en az hata yapan Meria gözüküyor. Topla en az buluşan o, yenilen golde çaktırmadan arazi olan o. Benden kaçmaz, gerçi iyi oldu, pahalıya patladı ama Skibbe'ye bilet alan da o.

Açıklayacağım biraz, şimdi geldi işte. Bülent Korkmaz'ın yerinde başka biri olsa yazmazdım. İşte benim için, daha doğrusu Kaptan için imtihan zamanı. İlk dersi benim için Meira. Hayatını 18 içinde geçirmiş, şimdilerde Meira'nın ezdiği çimleri tek tek sayabilen Cengaver bakalım Meira için ne yapacak. Durduruculuğun peygamberliğini yapmış Bülent Korkmaz Fernando'ya katlanabilecekmi. Zenith transfer teklifi yapmış, Servet ve Emre Güngör sakatlandığı için gönderilmemiş. En kötüsü budur, gitmek isteyen birini oynatmaktansa eksik oynamak daha iyidir.

Büyük Kaptan sen ki defansın kitabını yazmışın, akıl verecek değiliz, hiç bir sorumluluğumuz yok, hariçten gazel atıyoruz. Bu Meira'yı yanında oturtmazsan golsüz maç bitiremezsin. Seni nasıl ki Monaco maçında 17 yaşında Weah'ın başına diktilerse, sende aynısını yap. Git Paf takımdan birini al, tam zamanıdır delikanlılık raconu kesmenin, hazır Servet ve Emre Güngör yokken, koy büyük maçların 3-5 nöbetçisi Emre Aşık'ın yanına kapat kaleyi.

Fernando Meira, Bülent Korkmaz'ın diploma tezidir. Benim ise ilkokul hal ve gidiş imtihanımdır. 10 kişi çıkarım, Meira'ya limon taşıtmam.

Şıracıyla Bozacı




Defolun gidin lan yakamızdan. Ne aşağılık heriflermişsiniz. Geçen sene soğuklarda bademciklerin şişti, torununu özledin, Leverkesen'deki kankana hezimet yedin uzadın gittin. Bilerek yapmadıysan şayet daha beter, bi bok değilmişsin. Sonra aman ha bir Alman yesin paramızı, gelsin dolandırsın koca kulübü diye yolladın başımıza. Canımızdan bezdirdin çoğumuzu, maymuna döndük maçlarda. Bir maç 15 pasla gol atan takım, diğer maçta toplamda 3 pas yapamaz duruma geldi.

Gönderdiğin adamın başına getirdiler seni, adamın sesini çıkarmadı, yardımcılarını kovdular bana ne dedi. Şimdi nasıl bakacak suratlarına onların. Cukka sağlam, ben olsam bende sesimi çıkarmam, hırsızlar ülkesi zaten bizim ,ülkemiz, bir kaç milyonda adını lanetle anacağımız adam götürsün.

Şimdi de sen moruk, bu saatten sonra ne yapacaksın parayı. Git bir söğidün gölgesine anılarını yaz, vardır muhakkak iyi bir şeylerin. Adamını, vatandaşını kovuyorlar, koskoca tribünler küfür ediyor seyirci kalıyorsun. Racon kessene, ben de giderim desene. Ne onursuz adammışın sen, senden bize na fayda gelecek. Sen bulaştıkça boka batıyoruz.

Normal gitmez bu Almanlar, disiplinlidir, onur, insanlık arama bunlarda. Düşene bir tekme de bunlar vurur. Ben Dünya'da sadece Alman'a karşı ırkçıyım. Dedelerimizi bizlerden alıp ırgat ettiler belki de bundandır gıcıklığım. Ne Alman futbolcusu, ne Alman Hocası isterim.


Hadi Bülent Kaptan, sıra sende bir omuz da sen at, takımı Alman boyunduruğundan kurtaralım. Sonrası kol kırılsın yen içinde kalsın. Ona danışacağına tribüne danış daha iyi. En azından saf kan Galatasaray'lılardır, dediklerini yapıpta kaybedersen seni taşırlar. Sana yakışan, takım arkadaşlarından birini yardımcı yapmandır. Arkandayız, Gençlerbirliği maçında yaptığın hareketleri de yapmamış olsaydın ne güzel olacaktı. Mertliğine verdik. Gözümüz sende......

24 Şub 2009

Bu Film Daha Önce Oynamıştı


Alavere dalavere Kürt Memet nöbete kalktı, son 12 maç nöbetine. Skibbe defterini kapattık, er kişi niyetine kıldık cenaze namazını, hakkımızı helal etmiyoruz, en azından ben etmiyorum. Bana yaşattığı 8 aylık travmayı atlatmam biraz zor olacak. Fakat yanında gitmesi gereken biri daha vardı ve mutlaka o da gidecek. Adnan Sezgin mikserinden kurtulmadan başımız beladan kurtulmaz bizim bilesiniz.

Geçen sene gelen akıl almaz şampiyonluktan sonra( bana göre akıl alırdı da aptallıklarından riske sokmuşlardı) cepteki akçeye göre hoca bulanları Galatasaray tarihi affetmeyecektir. Bu hatayı yapanlar, akıllı adamlar, ya hırsız ya da Galatasaray'ı hiç tanımamış olanlardır. Dünyada Florya'ya gelecek en son kişiyi getirip ortalığı bok içinde bırakmışlardır. Sıçtıkları boku temizletme işini de her zaman ki gibi taraftara bırakmışlardır.

Her zaman söylerim, Galatasaray kayıtsız şartsız Galatasaray taraftarınındır. Bu görev milyonlarca Galatasaray'lı adına tribünlerde desibel desibel yırtınan 5-10 bin kişinindir. Yani içlerinde bulunmaktan onur duyduğum yığınlarındır. Bizimdir Galatasaray, bakmayın 2 senede bir prostatlı fosillerin sarı kırmızı oylarıyla şekillenen baronların mazbataları ellerine geçirmelerine. Karar onlarındır, bir şey yapamayız gelenlere. Ama gidenlerin kararı bizimdir. Bizim istemediğimiz bir futbolcu asla sahada olamaz, hocaya iki dakika bağırdık Lufthansa'dan bilet aldırdık, istesek başkanı değiştiririz.
Bunu en iyi demokratik dedikleri seçimle gelmiş başkan ve yöneticeler bilir. O yüzden sıçtıkları boku temizletme işini taraftarın en sevdiği insana bırakmışlardır. Cesur yürek, Cengaver, Büyük Kaptan; Kredisi sonsuzdur, daha beter bile olsak gıkımız çıkmaz. Biz, Hanry'le, Raul'la, Zidane'la, Totti'yle boğuşan Korkmaz'ımıza ne diyebiliriz ki, tabela Galatasaray aleyhine tecelli etse bile.

Aynı filim, Fatih Terim'in ikinci gelişinde itin götüne giren takımın leşini Hagi'ye taşıttıkları zaman seyredilmişti tarafımızdan. Taarruzu atlattıktan sonra yediler sevgili Hagi'yi. Bir hokkabazlık sürmekte yıllardır. Taraftar sitelerini takip etseler bu noktaya asla gelmezlerdi. Taraftarın maçlarda söylediği şarkılara kulak verseler hangi takımın yöneticisi olduklarını anlayabilirlerdi. Hadi Skibbe profesyonel, alacağı aldığı cukkaya bakar, siz ne güne ordasınız. Paramı alıyorsunuz yönettiğiniz takımdan. Galatasaray'lı değilmisiniz, gençliğinizde, fakirliğinizde tribünlerde hiç bağırmadınız mı?.

Galatasaray; Adını anarken yazarken bile tüylerim diken diken olduğu takım. Kimlere kaldın sen ya, senelerce bi ölü yönetti seni, Avrupa Şampiyonu teslim aldılar, sıra takımlarına elettiler. Biz bir zamanlar, Milan'a, Real'e geçirirken şimdi Bordeaux'a geçirebilirmiyiz hesabı yapıyoruz. Şu çok basit denklemi kuramıyorlar ne yazık ki. Galatasaray'ın başında ya Lucescu gibi ölüye top oynatan, şeytana papucunu ters giydirecek bir lazım, ya da hiç kimse. Yani Metin Oktay, Fatih Terim, Hakan Şükür, Hagi, Bülent Korkmaz, Uğur Uçar, Sabri. Bize Trapattoni, Mourinho, Capello uymaz usta. Biz re re re ra ra ra dediğimiz müddetçe profosyonel takım olamayız. Ne zaman bu tezahürat duyulmaz olur o zaman biz de zamane takımı olur, adımız kupalarla değilde kasadaki paralarla anılır olur. O zaman da biz olmayız zaten.

Başkan olası bir vehameti yumuşak geçişle atlatmak istemiştir. Keşke Bülent Korkmaz ile 10 yıl mukavele imzalasalar. Hatta sonsuza kadar, başımızda eski Galatasaray'lı futbolcular olacak diye tüzük değiştirseler, ferman çıkarsalar.

Şimdi ne olur acaba diye bana soranlar oluyor. Görüşümü merak ediyor genç Galatasaray'lılar. Hiç kimse korkmasın, daha kötü olmaz. En azından beklediğimiz, kayboldu diye arayışa çıktığımız Galatasaray ruhu geri gelmiştir. Bülent Korkmaz'ın, Lincoln'e, Kewell'e futbol öğreteceği yok, 352 den 433 den de anladığını pek sanmıyorum. Hayatı 18 içinde geçmiş birinin rakip sahada 8 kişiyle cirit attırmasını beklemiyorum. Şundan eminim ama, Fenerbahçe maçından sonra üstelik yenildikten sonra futbolcularımız forma değiştirmeyecekler. Mağlup bitirdikleri ilk yarıdan sonrai devre arasında yedekler maymunluk yapıp ortada sıçan oynamayacaklar. Oyundan çıkan futbolcu duşunu alıp eve gitmeyecek. Gol atıldığı zaman sevinmeyen futbolcu aramızda olmayacak. Tribün takımı çağırdığında, takımın yarısı tezahüratı duymamazlıktan gelmeyecek.

Ve herşeyden önemlisi, yerlisi yabancısıyla maçta ben yenilmem diyenler sahada olacak. Ve Galatasaray her şeye bıraktığı yerden başlayacak. Unutulmaya yüz tutmuş Ali Sami Yen cehennemini dosta düşmana tekrar hatırlatacak. Perşembe cenk günü, kavga günü şölen günü. Ne mutlu o gün tribünlerde olacak olanlara, ne mutlu o gün sahadaki futbolculara. Görecek günler var daha büyük Galatasaray Taraftarı, doğumundan ölümüne kadar efsanenin bir parçasısın sen. Efsaneler ölmez, şekil değiştirir.

23 Şub 2009

Galatasaray'ın Guerdialo'su



Herkese geçmiş olsun. Büyük zaiat verdik ama üzülmeyin zaferler zaiat ister zaten. Kader işte, koskoca Galatasaray, birinden 5 yerse olay olması gerekir. 5 psikolojik skordur futbolda. 6 yersen değişmez de 5 yersen ya da 5 atarsan mutlaka bir şeyler değişir. Sıradan bir Alman takımından 5 gol yiyerek elenince bize 5 atan takımın hocasının bokunda boncuk buldular. Aynı anlarda bendeniz 5 yediğimize sevinmiştim. Çünkü Kalli moruğundan kurtulmuş, kendimize gelmiş, hortlamıştık. Bu hortlama, devamında devrime dönüştü, kırık, dökük, sakat futbolcular kudurmuş, şampiyonluğu getirmişlerdi.

Ah işte! zurnanın zırt dediği yer burası. Takım yabancısız, hocasız, büyük taraftarı ve büyük Galatasaray'lı futbolcularıyla bitim noktasına önde girince, kılı kırk yararak düşündü Adnangiller. Kimi alsak acabaydı?. İşin kolayına kaçtılar, bize 5 atan hocayı aldılar. Veeeee Galatasaray'a yapılacak en büyük ihaneti yaptılar. Liverpool'un Şampiyonlar ligi finali forvetini transfer ettiler. Fenerbahçe'ye özenip, anlı şanlı profosyonel büyük futbolcuları getirdiler. Portekiz Ulusal Takımının bankosu'nu getirdiler tamtam çalınca kuduran, ağlayan, aslanla kafesinde konuşabilen Song'un yerine.

Birde baktık, saydık Galatasaray 11 ini. Normal bir adam yönetse, normalde rakip takımı 18 in dışına çıkarmayacak bir takım kuruldu. Bir konuyu atladılar, Çok büyük futbolcuları alırsak çok büyük netice alırız sandılar. Keweel ile Baros Fenerbahçe'ye gitse çok daha büyük sükse yapabilirlerdi. Onlara yakışırdı, bir kademe daha atlatabilirlerdi Fenerbahçe'yi. Formaları kapış kapış giderdi. 50.000 kişi bağırırdı ''Herry, Herry Keweell'' diye. Biz 10.000 kişi zor bağırabildik tuvaleti olmayan stadımızda. Sırtında Hagi yazan biriyle, Alex yazan birinin farkıdır Galatasaray'lılık.

Nasıl Galatasaray'lı olduğumu bilmiyorum. Ama yaşamım Galatasaray'lılığımla biçimlendi. Ve şundan eminim, Dünya'da hiç bir futbol kulübü Galatasaray'a benzemez. Hiç bir taraftar Galatasaray'lıyla kıyaslanamaz. Bizler asla profosyonel olamayız, istedikleri kadar futbolu Endüstri, sanayi yapsınlar bize sökmez. Biz başka alemlerin, başka duyguların peşindeyiz. Bizi kupalar, şampiyonluklar, farklı galibiyetler kesmez. Neticede oyanan oyundur, 3 ihtimal vardır. Bizim için ise ihtimal tektir. Her maça Galatasaray'lı gibi çıkılacak, sonuç ne olursa olsun Galatasaray'lı gibi bitirilecek. Bizler son haftaya küme maçına çıkmış taraftarız. Olsun düşebilirlerdi de, ama o son haftaya küme düşme potasında giren futbolcuların tamamı Galatasaray'lıydı. Hiç biri yenildikleri bir maçtan sonra eğlenceye gitmedi, paramı niye yatırmadınız diye muhasebecinin yolunu kesmedi. Taraftar yani biz, hiç bir zaman hiç bir futbolcumuzla dalaşmadık, hepsinin maç bittiğinde 5 metre koşacak dermanı olmadığından emindik.

Dün akşamki maçta kapalının tam ortasındaydım. Bom boştu, bizler bir zamanlar, o boş olan yerlere(koltuklara demiyorum) tüneyebilmek için, bir metre daha fazla yer alabilmek için sabahın ilk ışıklarında cenk yapmıştık, dövüşmüştük. Şimdilerde taraftarın kombine kartı var, maçtan 5 dakika önce içeri girme şansı var, ve bağırmıyor. Şu son senesini geçiren Ali Sami Yen Stadının hatırına dolduramıyor tribünleri. Ben bu yaşta bundan sonraki bütün maçlara gideceğim, çünkü bir daha olmayacak o mitolojik stad. Bunun bile keyfini çıkaramayan taraftara sahibiz.

Dedik her zaman, yine deriz, her şeyin bir sebebi var. Bizi yıktılar kardeşlerim, ellerimizden aldılar takımımızı, baba ocağından ileri bellediğimiz Ali Sami Yen'imizi. Yeni stad yapıyorlar, zengin Galatasaray'lılar için. O büyük yapılaşmanın getireceği dolarları şimdiden saymaya başladılar. Gelen paralarla profosyonel büyük futbolcular alacaklar. O parçalı unutulmaz formayı giydirecekler. Ben dün Metin Oktay'ın formasını Nonda'da görünce ağladım. Ne anlar lan bu ruhsuz herif o parçalı formadan. Ne kadar para düşkünü futbolcu varsa Metin Oktay'ın formasını giydirmişler. Yerli yabancı istila etmiş ruhumuzu. Bir an düşünün, sahada Metin Oktay var, kulubede Skibbe taktik veriyor. Oynayabilir mi? koca Metin.

Karar vermemiz lazım kardeşlerim. Ya Galatasaray'lı olacağız, bizi biz yapan harsa, sıkı sıkıya bağlı kalacağız, beklentilerimizin hiçbiri gerçekleşmese bile büyük bir soğukkanlıkla sonuca katlanacağız, Galatasaray'lı futbolcularla kavgaya karışacağız, yenilselerde yenselerde arkasında olacağız. Ya da bizde sistemin içinde eriyeceğiz, şansımıza Galatasaray'lı olmuşuz, en profosyonel, en para düşkünü en iyi futbolcuların götünü yalayıp bir kupa kazanıp, 5 dakikalık bir sevinçten sonra yolda görsek tanımayacağımız, beş kuruş fazla para verseler en kızdığımız takıma gitmekte bir sakınca görmeyen futbolcularımızla avunacağız.

Büyük Galatasaray taraftarı; bu sütunlarda başarı vaadeden pek çok sözümü okudunuz. Bahtiyarım ki çoğunuz düşüncelerimi onayladınız. Bir kez daha haykırıyorum, tuttuğunuz takım bir takım değildir. Bir yaşam biçimidir. İnternette okey oynasanız, Galatasaray'lıyı tanırsınız. Ben 100 kişinin içinden 10 Galatasaray'lıyı teşhis edebilirim. Bize hoca moca gerekmez, hatta futbolcu bile gerekmez. Bize sahada saldıran, yenildiğinde ağlayan, yendiğinde bizimle birlikte sevinen futbolcular yeter. Başımızda Mourinho'ya ihtiyaç yok, inanın gelse bile bir bok değişmez. Bize, bizim gibi adam lazım. Çıkık koluyla final maçına çıkmış, muzaffer olmuş, Galatasaray'dan başka hiç bir takımla idmana bile çıkmamış adam lazım. Cesur yürek lazım, gerekirse Galatasaray için Dünya'yı yakabilecek adam lazım. Gerekirse kaybolup giden, gerekirse çağrılıp gelen, her zaman her koşulda tribünlere çağrılan, En büyük maceralarda takımın başında sahaya çıkan, en büyük futbolcuların kabusu olan bir lazım. Bize Bülent Korkmaz lazım. Korkmayın sakın, bundan daha kötü asla olmayız.

Bülent Korkmaz, şampiyon olabilir mi?, Avrupa Kupasını alabilir mi?. Bilmem, almasa ne yazar, benim için önemli değil, ben Galatasaray'ı kupa alsın diye sevmedim, Ben Galatasaray'ı Galatasaray gibi sevdim. Her kim beni Galatasaray'ımdan soğutmuşsa onun düşmanı oldum. Bundandır son senelerdeki savaşım, genç Galatasaray'lı kardeşlerim. Beni Galatasaray'dan soğuttular, Şampiyon olduğumuz sene Gerets soğutmuştu, Bu yavşak dondurdu.

Dünkü maçtan sonra içim ısınmaya başladı, çok geç oldu, olsun, herkes gider biz kalırız. Büyük Kaptan arkandayız, en azından kalplerimize yeniden sarı kırmızı kan pompalamaya yardımcı olursun. En azından biz o büyük günlerimizin hayalini yeniden yaşarız. Yeni hayallere dalarız. 1996 yılda yattığımız rüyalara yatarız. Kim bilir yeniden yazarız hep beraber Galatasaray destanını, dinletiriz Ümit Burnundan Sibirya Bozkırları'na kadar Galatasaray hikayesini, kimbilir.

Ben Demedim mi?


Sizlerden bir ricam var, nasıl yazacağımı bilemiyorum. Lütfen Skibbe etiketli yazılarımı bir kez daha okuyunuz. Ve bu konuyu artık kapatıyorum. Ne yazık ki iş işten geçtikten sonra siktir olup gitti. Galatasaray tarihi, gelmiş geçmiş en kötü hoca olarak yazacaktır kendisini.

Ben bıraktım, bu andan itibaren benim için zaten yoktu şimdi hiç oldu. Kötü dersek eksik diyeceğiz, hiyanet etti bize. En büyük hasletimiz, Galatasaray ruhumuzu çaldı bizlerden. Takım 2-1 mağlup devre arasına gitmiş, ısınan futbolcular neşe içinde ortada sıçan oynuyorlar. Oyundan çıkan Ümit Karan devre arasında eve gidiyor. İkinci yarıya her şeye rağmen taraftar iş başa düştü deyip takımı çağırıyor, kaptanı yok takımın. Lincoln getiriyor tribüne. Sahi ikinci yarıda kaptanlık pazubandı kimdeydi? ben farkedemedim.

Her şeyin bir nedeni var, bu gerilemenin de. Koskoca adamların bizim bildiğimizi bilmemesi imkansız. Adnan Polat hepimizden iyi bilir Galatasaray'ı. Bu Skibbe'yi fabrikasında meydancı çalıştırmaz, 2 sene oturup, yatıp, narkozda geçiren bir işçisi olsa t utar mı?. Para vermese Nonda, Meira bu takımda oynayabilir mi?. İş bizim bildiğimiz, dahası bilemediğimiz gibi değil. Manipilasyon var, dilim söylemeye çekiniyor ama üç kağıt var. İnat var, eleştirilme korkusu var, belki de seçimlerden dolayı birilerine gebelik var.

Kılıçdaroğlu hangi takımı tutuyor acaba?. Bir elde bize atsa bir şeyler çıkarabilirmi?. Dua etsinler taraftarın yarısı parasını perşembe maçına yatırdığı için maça gelemedi. Yoksa tükürükle kovardık Skibbe denen illeti. Yine kovduk bana göre, geçmiş olsun hepimize. Biz bu yükün altından da kalkarız. Hasan Şaş'ı hortlatırız, geçiririz halayların başına, daha önce yaptık tecrübeliyiz, atarız irinleri içimizden yürürüz yine aynı yollarda. Yeter ki re re re ra ra ra diye yırttığımızda ortalığı kan gölüne döndürecek oyuncularımız sahada olsun.

Tez elden, kansız futbolcular kovulmalı, Galatasaray yenildiği zaman gülen varsa dövülmelidir. Baştaki balıktan başlayalım. Siktir git lan Saftiggibe.
Not; tekrar ediyorum bu yazıyı okuyan, daha önce yazılmış bütün skibbe yazılarını okumadan yorum yazmasınç

22 Şub 2009

Ben Yazmadım; Galatasaray 2- Kocaeli 5


Kadrosunda, İtalya Milli takımının kalecisi var. Defansında, Portekiz Milli takımının stoperi, Avrupa 3.sü Türk Milli takımının defansı hazır kıta. Forvetinde, Şampiyonlar Ligi finali oynamış 3 futbolcu, Türkiye'nin en değerli oyuncusu Arda, Avrupa takımlarının transfer listesinde yazılı Topal, Lincoln, kimi ararsan burada.

Ben demedim, atladım, takımın başında Dünya'nın en büyük hocalarından biri varmış. Skibbe'ye teslim edilmiş bu son yılların en büyük takımı. O kadar yazı yazdık da bu konuya hiç değinmemişiz. Çok tecrübeli, kariyeri kahramanlıklarla dolu Alman sihirbazı hakkında hiç olumsuz bir şey yazamamışız. Kusura bakmayın, atladım, ben Galatasaray'ı tanıyamamışım.

Galatasaray tarihinde defansa gelmişş geçmiş en kötü yabancı oyuncu Meira'ya çok ümit bağlamışım. Demişim ki Popescu da kimmiş, yanında götüyle top oynayarak taraftarın gönlüne girmiş Servet varken bu takım artık gol yemez. Bir ölü, bir leş, bir kamplumbağa, bir tank, bir ayının sadece 30 cm.lik uzvuyla hatırlanacağı, benim lanetle anacağım Nonda, Hakan Şükür'e futbolu bıraktırdı iyi oldu yazmışım. Çok sevmişim, Lukunku'yu özletmez diye savunmuşum.

Sabri'yi biraz dinlendirsin taraftar biletini kesecek diye ön görememişim, yazıklar olsun bana. Bütün takımlar Sabri tarafından yüklenip sonuca giden hocaları görememişiz. Sabri'yi taraftarın önünden alıp sol açığa gönderen Hoca'nın dahiyane taktiğini yazamamışım. Mehmet Güven denen virtözü her maç oynatmadı diye eleştirmişiz haksız yere. Biz ne anlarmışız futboldan Galatasaray'dan.

Murat Hacıoğlu'nun kaval kemiğinden gol yiyen kaleciyi Taffarel'le bir tutmuşuz. Başkan'ı Federasyon'a saldırırken haklı bulup şakşaklamışım. Hakemlerin yüzünden yeniliyoruz yazmışım. Kural hatası aramışım her maçtan sonra. Nankörlük etmişim Skibbe'ye, Avrupa maçlarındaki destanlarında sessiz kalmışım.

Büyük Galatasaray taraftarı, ben bir bok bilmiyorum kusura bakmayın. Belki bir süre yazı yazmayacağım. Taraftarları takım aleyhine örgütlüyorum. Yanlış bilgiler veriyorum. Sabri, Nonda, Meira, Linderoth, Ümit Karan kovulmadan, Hoca dövülüp gönderilmeden, takımın belini doğrultamayacağını, 5. olacağını yazıp moral bozuyorum. Çaylak'la uğraşıp genç Galatasaray'lıları üzüyorum.

Yazık oldu, kıydılar bize. Adnan'ların kaprisi camınızdan bezdirdi. Nerede sakat futbolcu varsa toplamış getirmişler, takımın ruhunu satmışlar, en azılı taraftar bile bağıramaz duruma gelmiş, hava yok, coşku yok.

Sabri son maçına çıktı nihayet. Her şeye yeniden başlıyoruz. Feda oldu bu senemiz, sebep olanları taraftar affetmeyecektir. Perşembeye kadar beklerler, bu Hocayla o maça da çıkarlar, sonrası hüzün. Kusuruma bakmayın yazamıyorum, kaderde lig sonuncusundan 5 gollü yenilgiyi seyretmekte varmış veda maçlarına gittiğimiz Ali Sami Yen tribünlerinden.