2 Ara 2021

Tamamlanamayan Anadolu Futbol Devrimi mi? Endüstri Futbolu Kartellerine Pusu mu?

Bazen Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan, Güneş kucağındadır, bilemezsin. Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür, Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. Uçar gider, koşsan da tutamazsın...WILLIAM SHAKESPEARE

MUCH ADO ABOUT NOTHING (Hiç Uğruna Kuru Gürültü) (Bu da Shakespeare'nin kitabının adı)

Gelin Bugün başka bir şeyden bahsedelim arkadaşlar. Biraz eskilerden alalım. Zaman zaman rastlıyorum internet köşelerinde, sörf neyim yaparken. Ne demekse sörf? Çıkmak gibi anlamsız gelir bana. Bir çok şey gibi, bir çok terim gibi dilimize pelesenk olmuş boktan kelimelerden biridir.

Rastladığım endüstriyel futbol denen şey. Yalnızca bu değil tabi. Endüstriyel olmuş, dolayısıyle kirlenmiş bir sürü şey de var bunun yanında. Belki de durup "Neydi lan eskiden, nasıldı yani?" ya da "Nasıl oluyor da, oluyor?" demenin tam zamanı bu rastlantı zamanları. Durup düşünüyorum, bir zamanların en büyük takımları Ajax, Nantes, Santos, Sent Etienne, Steau Bukaresti, Dinamo Kiev ve diğerlerinin neden şimdi esamileri okunmaz hale geldi? Nasıl oldu da böyle oldu?

Yetmişli yıllarda transferler adam kaçırma yoluyla yapılırdı ülkemde. Kim futbolcuyu önce kaçırıp saklarsa o imzayı bastırırdı. Çünkü para bu kadar insanların gözünü kör etmemişti ve kör etmesin diyeydi bütün bunlar. Demek ki; "Endüstriyel futbol beş yıldızlı otelde, kamera ve flaşların önünde imza atmaktı, sokak futbolu izbe bir yerde parmak basmaktı!"

Sponsorluk yoktu. "Beşiktaş'a bir kibrit çak", "Vefa için el ele" filan var dı. Tek geliri stada gelen seyircilerdi takımların bir de böyle kampanyalar. Sonra bir takım türedi zenginler, "Salyangoz kralları", "Mafya Babaları" ve özellikle "müteahitler" bu işleri devir aldılar. Hatta şimdi "Dolar Milyarderi" Abramovich'ler, Basın Patronu "Berlusconi"ler filan bu işi siyasi ve ekonomik erk için üstlenir oldular. O muhteşem Dinamo Kiev bunun için sefilleri oynarken, Shaktar filan parladı. Demek ki sokak futbolu "Beşiktaş'a bir kibrit çak" idi, endüstriyel futbol "Koyarım ulan temliği"...

Eskiden ISO bir kaç bin filan diye standartlar yoktu. İnsan önemliydi. Aynı fabrikada ya da dairede yıllarca çalışılır emekli olunurdu. Hiç kimse iyi bir elemanını kaybetmek istemezdi. Yerine iyi birini bulamazsam "Yan basarım ulan" filan derdi. Şimdi görev tanımları var. Nasıl olsa tanımımı yaptım odunu koysam yapması lazım var. İnsanın önemi yok. Demek ki sokak futbolu "Gözüm şu çocuğu tuttu dur, endüstriyel futbol ISO.

Eskiden tribün önünde yatmak vardı. Korolar halinde şarkı söylemek, bira, çay, sigara vardı sabahlara dek. Şimdi benim ülkemde cicili bicili beyler, bayanların maça beş-on dakika gelerek localarına oturması var. Garibanı hayata bağlayan hiç bir şeyi kalmadı çöp karıştırırken düşüneceği. Hıncal sağolsun du. Medeni yaptı bizi numarayı keşfeden numaraları ile. Demek ki sokak futbolu "Kartallı Limoncu Ali" idi, Endüstriyel futbol "Hıncal Uluç" ille de "Haşmet"...

Eskiden defansa çekilmek vardı top yekûn. Saldırmak vardı bir "hurrraaa!" ile. Şimdi toplamı onbiri bulanın söylediği bir takım boktan lakırdılar. Yüreğini ortaya koyan kazanırdı eskiden, şimdi onbir sayısını en iyi dağıtan. Demek ki sokak futbolu "lan oolum şu adam boşta tut kaçmasındı" endüstriyel futbol "yerini alamamak".

Eskiden maçlar kahvede, okulda, evde, mahallede tartışılırdı bir hafta boyu. Şimdi "yorum izlemek" , "aynı kaba işemek", "aha bu doğru diyor" lan demek. Demek ki sokak futbolu "yorum üretmek", endüstriyel futbol "yorum beğenmekti. Yani "Hödükleşmek!"

Sokak futbolu "belden su almak", "beşlikten geçirmek", "göt etmekti. Endüstriyel futbol "oyunu bozmak", "her taktiğe karşı taktik"....

Sokak futbolunda hakem "pencereden bağıran anne" idi ya da "elinde bir meşe sopası olan baba", Endüstriyel futbol "en az beş dakika ilave".

Sokak futbolu "Dizlerde kapanmayan yara" idi, endüstriyel futbol "Yan bağlarda yırtılma", "ayak bileğinde ödem".

Sokak futbolu "lan top senin karnını mı doyuruyor zibidi" idi, Endüstriyel futbol "mukavele şartları".

Sokak futbolu "lan oğlum kalecin bile gol diyor" idi, endüstriyel futbol "oynatalım uğrcuuum" ya da "geri gel, geri gel"...

Uzatmak mümkün.. Siz yaparsınız bunu biliyorum..

Sonuç olarak Shakespeare babanın dediği gibi,

SOKAK FUTBOLU "YAŞANMIŞ KOCA BİR SEVDA" dır. Endüstriyel futbol "Kurumuş bir yürek".

İlk Es Esler Esmişti,

Yeni nesil bilmez, daha doğrusu 4. büyük olarak Trabzonspor'u bilirler. Yanlış bilinegelmiştir bu güne kadar. Büyük Es Es'in piyasadan çekilişi dramatik olmuştur. Son maçında Beşikaş'a 2 ofsayt golle mağlupken, taraftarı sahaya inmiş hükmen yenik sayılarak aramızdan ayrılmıştır. 

Hiç tartışma yoktur ki Es Esleri gördükten sonra hepiniz taraftar olmadığınızı anlayacaksınız. Türkiye'nin en büyük seyircisi Eskişehirspor'dadır.

Ne günlerdi o günler, benim maçlara gittiğim seneler. İnönü stadında Eskişehir maçında sıkımıydı bağırabilmek. Trenlerle akarlardı Haydarpaşa garına. İsmail, Kamuran Ulusal Takımın bankolarıydı. Ender Farankfurt'a transfer olmuştu. Ömer Fenere, Şevki Cim boma gelmişti. Diğerleri dağılmamıştı. Amigoları Orhan, transfer teklifi alan tek amigoydu. Taraftarları antrenmana çıkarlar, tribünde nasıl koreografi yapacaklarını çalışırlardı. Belki de en çok ceza alan taraftar onlardı, bizi bile geçmişlerdir. Gol kralları Fethi profesördü, bütün futbolcuların Ali olduğu zamanlar.

kovdular, arada sırada tekrar deliklerinden fırlasalar da kumpasa kurban edip, Sen misin İstanbul Saltanatına son vermek için direniş başlatan, Utanmadan bir de Muhalif Belediye Başkanın var, yallah alt liglere!

Sonra Karadeniz Fırtınası esmeye başladı, Faroz Mahlesi'nin okuyamamış delikanlıları için hayatta kalmanın tek yoluydu futbol oynamak. Ne oynadılar ama be, 10 yıl boyunca bizi tribünlere sokmadılar, Çok büyük ceza kestiler, 40 senedir Şampiyonluk Kupası vermiyorlar. Almaya ramak kalınca da şikesi, kumpası, kata küllisi, manipülasyonu. Ellerinden gelmedi alt liglere atmak, üstlerde süründürdüler yıllarca.

Adanaspor bir ara ben Şampiyon olacağım lan diye çıktı ortaya, adını değiştir lan dediler attılar, Geri alma koşuluna eklediler. 

İster inan ister inanma, şu an 3. ligde amatöre düşme kavgası veren Orduspor bir zamanlar Şampiyonluğa oynadı. Etin ne budun ne? Sürün.

Zonguldakspor'un hangi ligde oynadığını bilen var mı? Yok, o zaman kıl payı şampiyonluk kaçırdığını nereden bileceksin?

Gaziantep, Bolu d a acaba mı rüyası görmüştü, uyuyan arının kıçına çöp batırırsan olacağınız bu. Siyasi olarak bir yaptırımın, desteğin var mı? Yok, güle güle Hulki Avcalıoğlu Başkan. Suçun çok büyük sporda devrim yapmaya kalktın, Güreş, Bisiklet, Kadın Basketbol takımları kurdun. Yürü.

Ankaragücü'ne hiç girmiyorum, Ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük takımıdır. (bakınız mahalletakimi.blogspot.com  Ankaragücü etiketi)  Kurtuluş Savaşı takımına devran dönmeden ekmek yok. 

Samsunspor ben de varım demişti bir zamanlar. Sen kalk Kurtuluş Savaşını başlat, yetmedi, ülkenin Endüstri Futbolu Dağına bıçak çek bir türlü layık olduğun yere geleme. Ama yazın bu paragrafı bir tarafa Yüksel Yıldırım Başkan'a kapan kuramazlarsa en geç 3 sezon içinde Süper Lig Şampiyonu olacak

Sakarya'nın Sakarya olduğu sezonu unuttuysan, Aykut'u, Hakan'ı, Oğuz'u, Turan'ı hatırlarsın. Dünya Şampiyonu Brezilya Ulusal takımından 3 futbolcu transfer edip Ağalara kafa atan Malatyaspor'u tosladılar.

Kocaelispor'u da analım, Derince'ye başka taraftar sokmayan, maçlardan önce kağıt ata ata Seka'yı batırıp çadırlara mahkum edilen Büyük Körfez taraftarını. Son maçlara Şampiyon namıyla girdi. Kötü çullandılar, amatöre kadar düşürdüler.

Ya son Anadolu Şampiyonu? En büyük cezayı Bursaspor'a kestiler. Bitmiş, alınmış, turu atılmış şampiyonluğu Uludağ'ın Eteklerine taşıdılar. Yeşil Bursa İşçileri Saray Mahlesinden uzatarak elini, Yeşilli Beyazlı bayraklarıyla Mustafa Suphi'nin heykelini dikti. Başlarına büyük bela aldı, Ülkedeki Futbol kardinalizminin tekerine çomak soktu, yıllar geçse kinleri bitmez, devran dönmeden geri dönmez.

Bu sezon tarih tekerrür ediyor, tarihini bilmeyen yeniden yaşar. İlk defa Endüstri futbol takımları Aralık ayını göremedi. Trabzonspor, arkasına Konya'yı, Hatay'ı, Karagümrük'ü alarak tamamlanamamış devrimleri mi tamamlayacak? yoksa işin içinde büyük bir pusu mu var?

Ülke futbol endüstrisi İngiltere'ye benzemez, 3 sezon peş peşe küçük takım Şampiyonluğunu taşıyamaz, Muhtemeldir ki puan farkı Aralık ayında artacak. İkinci yarı futbol artık izlenmeyecek, kimsenin ilgisini çekmeyecek, zift kanalları farkına vardı, timsah gözyaşları dökmeye başladı, Trabzon'a yalanacaklar, Faroz Mahlesi gençleri küfür bile etmeyecek. Yayıncı kuruluş batırılacak, belki de yükselen kartel Acun'a alan açılacak.

Global Kraliyet Ailesi bir taşla iki kuş vuracak, Acun eldeki bir baba hindi, acaba ikinci kuş Şike yok dedirtmek için ağzına iki şampiyonluk yalancı memesi verilerek ağlaması durdurulan Şenol Güneş'ten sonra bir Şampiyonlukla kandırıp, şehre de mi şike yok dedirtecekler?

Kararı temiz futbol yandaşları versin. Umarım futbolda devrim oluyordur.   


Hiç yorum yok: