18 Kas 2014

''Yeni Türkiye Futbol Taraftarlığı'' Kanun Hükmünde Kararnamesi

(Resmi Medya Maymunluğu, 16.11.2014, Sayı; 10 larca kanalda, 100 lerce şebek )

Dokunulmazlığı olan kalecimiz Volkan Demirel'e vahiy yoluyla tebliğ edilen küfürden sonra, haklı olarak kalecimizin Milli Maçtan kaçması, bahsi geçen kalecimizin, yine dokunulamaz olan, Futbolumuzun Mezar Kazıcısı Başkan'ı tarafından kendi takım Kaptanı ile korumalar nezaretinde Stadyuma geri getirilmesi ve maçtan sonra da yine haklı olarak korumaların basın mensuplarını dövmesi üzerine, bundan sonra oynanacak her maçta oluşabilecek muhtemel infiale karşı, alınacak ilave tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararname. 

Karar Sayısı; Tüp Futbol Şebekesi/1

1- Bugünden itibaren, ülke genelinde bütün futbol severlere PASSOlig alma mecburiyeti getirilmiş, Fiyatı yeniden düzenlenmiştir. Maça gidecek Kombineli PASSOligciye seve seve  10 Tl, gitmeyecek kombinesiz PASSOligciye zor yoluyla 20.Tl.dır

2- Yayıncı kuruluş dekoderi temin etmek mecbur tutulmuş, alınması kolaylaştırılmıştır. Buna rağmen almamakta direnen, dolayısıyla maçları kahve köşelerinden seyreden, vatandaşlarımız görüldüğü yerde  dövülecek, kusura bakmayacaktır. Burası Muz Cumhuriyeti değildir. Bu milletin başında kendi seçtiği Padişahı vardır. Ol der her şey olur. Aslında bu kararnameye bile lüzum yoktur ama hadi demokratlık bizde kalsındır.

3- En alt lig dahil, bütün maçlara stadyum kapasitesinin tamamı kadar taraftar, hangi yolla, ne pahasına olursa olsun doldurulacaktır. Yöntemi, ilgili lokalin kolluk kuvvetlerinin inisiyatifine bırakılmıştır. Mitinglere nasıl Hulooooycu getiriliyorsa, gerekirse maçlara da aynı yöntemle getirilecek, maç seyretmek istemiyorum diyen taraftar, önce nush ile tekdir edilecek, nush olmamışsa günah bizden gitti deyip, cop, gaz, tekme, artık o an Devlet ne verdiyse her yolla girişilecektir. Boş kombineden ilgili ilin Valisi sorumlu tutulacaktır.

4- Maç esnasında her vatandaş kendi yerine oturacak, golde ayağa kalkılmayacak, kulübün resmi dükkanının atkısı, beresi dışında taraftar guruplarının logosunu taşıyan ekipmanlar kullanılmayacaktır. Kareografi yapılmayacak, sosyal mesaj verilmeyecektir. Toplu tezahürat, takım lehine bile olsa başka mecralara kayma ihtimaline karşı yapılmayacak, meşale, konfeti gibi şeyler stadyuma sokulmayacaktır. Maça giren her taraftara 200 er gram çekirdek dağıtılacaktır.

5- Maça gitsin gitmesin her takım tutan vatandaşa, tuttuğu takımın formasından her sene en az 1 tane alma zorunluğu getirilmiştir. İsteyen vatandaş formasının arkasına istediği ismi yazdırabilir. Diğer aksesuarların alımı Demokratik Ülke olmamız hasebiyle vatandaşlarımızın tercihine bırakılmıştır. Takım tutmayan vatandaşlarımızın forma alma zorunluluğu yoktur.

6- Hangi Stadyumda, hangi kademede maç olursa olsun taraftarlarımızın, sıralı olarak; Sultan Tayyip'e, Fenerbahçe Başkanı'na, Tüpçü'ye, Eğitimsiz Futbol Ceo'muza başta olmak üzere A.Volkan'a, Irkçı Emre'ye, tekrar Galatasaray futbolcusu olana kadar Arda Turan'a küfür etmesi, küfür hükmünde tezahürat yapması yasaklanmıştır. Stadyumlarda duyulan her türlü küfür ihtiyacı Galatasaraylı Melo, yetmedi top yekun Galatasaray, yetmedi maçın hakemleri tarafından karşılanacaktır.

7- Futbolcularımızın ve Futbol Ceo'muzun aldıkları maaşlar, ülke standartları göz önüne alındığında maalesef  çok azdır. Gönül ister ki daha çok verelim. Ne yazık ki bu az maaşlar bile aç taraftarların gözüne batmakta, haram etmekte, zehir zıkkım olsun diyen bile tespit edilmektedir. Bundan sonra Selçuk İnan'ın, Burak'ın, Selçuk Şahin'in tahtında bütün futbolcuların ve Çoban'larının aldığı parada gözü olanın gözü çıkarılacaktır.

8- Bizim teslim aldığımız Milli Takım, Dünya Kupasını kıl payı kaçırıp, turnuvada oynanacak bütün maçları oynamış, tarafımızdan cezalandırılmıştır. O zaman ki Milli Takım Hocası halen cezasını çekmekte TFF binasının çevresine sokulmamaktadır.  Biz devraldığımız enkazı çok şükür son turnuva öncesi gurup eleme maçları sonuna doğru yaptığımız ameliyatla en kötü grup 4.lüğünden, en iyi grup 4.lüğüne çıkartmayı başardık. Milli takımımızın Brezilya'ya gitmesini engelleyerek, ülkemizi lüzumsuz döviz kaybından koruduk. 2002 Dünya Kupası, ülkemizden döviz kaçışına yol açmış, ekonomik kriz çıkmasında büyük rol oynamıştır.  Dolayısıyla doğru yolda yürürlükte olan bizim Milli Takım her ne sonuç alırsa alsın başarıdır, başarısız görülen maçlar ışık yansıması, paralel illizyondur, eleştiren, ıslıklayan, rakip takım paslaşırken ''oleeeeeey''çeken, kötü oyuncuyu sahadan çıkarken yuhlayan vatandaşlarımıza vatan hainliğinden soruşturma açılacaktır..

9- Kararnamenin çıkmasına vesile olan Kazakistan zaferimiz, bundan böyle bir Milli anma günü olarak kutlanacak, zaferi Milletimize yaşatan Futbol Direktörü'müzün göğsüne bizzat Sultan tarafından bir nişan takılacak,  hafta içinde bir akşam iyi bir ocak başında tıka basa et, kebab yedirilecek, ertesi sabah Gazeteciler Cemiyeti bahçesine defaksiyon yaptırılacak, sıralı kemik yalayıcılara tüy dikme merasimi düzenletilecektir.

10- Bu kanun hükmündeki kararname yayım tarihi ile yürürlüğe girer, yıkama yağlamacılar, hırsız yöneticiler, Kravatlı Eşkiyalar, Medya Şebekleri,ve oy kaygısı olan bütün yelpazedeki siyasiler tarafından yürütülür.



14 Kas 2014

Tüp Futbolu'nun Royal Flushu


-Are you players?
-Yes,we receive 900.000 Tl per of month from idiots like you.


Albert Aynştan'a, Stefan Hawkins'e nal toplatan akılları var. Kıyamet bu gece kopsa 5 kişi sağ kalacak dense bir yolunu bulur kalırlar. Şeytanla maç etseler kazanırlar. Doğdukları zaman götlerini Evliyalar yalamış. Titanik'in mutfağında şarap mezesi olmak için haşlanmayı beklerken, geminin batmasıyla kurtulan canlı yengeçlerden daha şanslılar. Miyarlarca yıllık yaşamda, 2010 yıllarının Türkiyesi'nde yaşadığı için kahreden koskoca bir ulusun içinden seçilmiş yaratıkları bunlar.

Selçuk İnan, Yekta Kurtuluş, Mustafa Sarp, Selçuk Şahin, Mehmet Topal'dan bahsediyoruz. En büyük el onlarda, yüzde yüz kazanacaklar. Az bahis yapan, az seven, az kaybeden, zararın neresinden dönersem kardır deyip sistemden çekilmeyi başarabilenlere geçmiş olsun diyelim. Onlara söyleyecek lafımız kalmadı. Biz, battı balık yan gider diye saldıran halayların başına geçip mendil sallayalım.

Maaşları, 1 lira madeni parayla 5 tondan başlıyor, 7.5 tona kadar çıkıyor. Kıyaslama yapmak isteyenler için yazalım. Ermenek'te henüz cenazesi çıkarılamayan kardeşlerimin aldığı 10 kilo etmiyor. Selçuk İnan 900 Soma maden işçisi maaşı alırken, Dünya Kupasını getiren golü atan Götze, 90 Alman işçisi maaşına oynuyor. Korku filmi gibi. Ne var ki bize komedi diye yutturuyorlar.

Sistemin açığını keşfetmişler, 7 dönüm arazide her futbolcuya 350 metrekare alan düşüyor. Yani normal bir set oyununda top ayağında olan futbolcuya en yakın futbolcu 30 metre mesafede. Hüseyin Bolt bassa, 3.5 saniye  vaktin var topu çıkarmak için. Çalım atar geçerim abi diyenler var, e salak mı olum bunlar, ilk cümlemizde ne dedik, ülkenin en akıllı gençleri. Akıl derken yanlış anlama yabancı dil konuşamazlar, tavla oynamasını bile bilmezler, yoğunlaşmış kuş akılları futbol için. Çalım atıp riske girecek, başını belaya mı sokacak? 20 metre yandaki, gerideki suç ortağı ne işe yarıyor. Ver kurtul. Yeter mi yetmez. Yayıncı kuruluş takometreleri çalışıyor. Senin amel defterini dürüyorlar. Topu bir daha alman lazım, bir daha yana vermek için. Ne kadar çok topa bulaşırsan CV'in için o kadar iyi.Bizim ligte bir maçta topun oyunda kalma süresi en fazla 50 dakika, bunun 10 dakikasını kaleciler yer. Geriye 20 kişiye 40 dakika kalıyor. Kelle başı 2 dakika. Sneijder ver kaççı, tıklama yapar. Yani 90 defa topa değse, 1.5 dakika topla oynamış sayılıyor.  2 hayvani gol atsa toplam 3 saniye. Selçuk'lar, Yekta'lar topla bekliyor, 100 defa buluşsa 20 metre yana verse 4 dakika top oynamış, dolayısıyla Sülük Medyaya göre Sneijder'den daha iyi oynadı diye geyiği yapılıyor. Emre Belozoğlu 5 metre adamı kovaladığında topa müdahale edebiliyor, Selçuk Şahin 50 metre adamla koşuyor, bulaşsa bile 45 metre Emre'den daha fazla koşmuş sayılıyor.

Mehmet Topal'ın insan satıcısı İspanyollara bilezik gibi geçirdi.Dinamo Bükreş maçı CV'sini götürse babasının Barca'sına bile satardı Topal'ı. 3-0 deplasmanda yendi Galatasaray, bana göre takımın en kötü futbolcusuydu, %100 isabetli pasla oynadı. Bir tanesi bile 10 derece ileri değildi. Olsun ona kim bakacak? 150 küsur defa topla buluşup, topu hiç kaptırmadı. Uyarına gelip de bir gol attı, takımın da en çok koşan oyuncusuydu. Sen ona bak keriz alıcı. Mustafa Sarp daha genç olsa, veya onun satıcısı, Topal'ınkinden daha cambaz olsa, Mustafa Sarp gidecekti Valencia'ya. Valencia Real'in, Barca'nın önünde bir kaç sene önce Şampiyon olmuştu. Yine oluruz belki dediler, diploması sağlam Topal'ı alıp, topalladılar. Uyanmaları 2 seneye mal oldu, verdikleri parayı haram edip kovdular.

Hadi bunların maskesinin altındaki yüzlerini bizden başka gören yok, banko oynatıyorlar. Oynamayanlara ne demeli? Yekta Kurtuluş belki de bu akıllıların en akıllısı. Galatasaray maçına gelmiş futbolcuyken. evlenirken Galatasaray marşı çaldırmış, bilemiyoruz belki sarı kırmızılı zıbına bile sarmışlardır doğduğunda bizim oğlan gibi. Öyleyse tam zamanı, Galatasaray'a alalım. Önce bir cep dikelim, sonra cebe yuroları dolduralım. Madem pokere bağladık devam edelim, yüzü poker surat. Kirli sakallı, bir kere de tıraşlı ol, olmaz. 6. gölü yerken de aynı, Sneijder hayvani füzeyi Volkan'a ateşlerken de. Çoğu maç kulübede paspasçı yedek kulübesinin tozlarını alıyor oturarak. Oyuna girdiğinde debelenme, cebelleşme yok. Galatasaray taraftarlığına devam etmiş olsa kale arkasında her maç dayak yer. Bağırmaz, oturun der, çekirdek çiter, gole sevinmez. Yani taraftar olamaz, dolandırmışlar bizi. Aldıkları paraları, Kokareççi Faik'e, Ayı Sinan'a, Hasan Şaş'a yediriyorlar mutlaka. Melo'yu kovup, Yekta'yı oynatacaklar. Melo gibi dalıp, kırmızı kart almazlar, Engin Baytar gibi hakemle dalaşmazlar, oynarken kadraja girmezler.

Fenerdeki muadili daha şanslı. Fenerliler pek kafa yormaz, kim oynuyor, kim oynamıyor diye. Selçuk Şahin oynamış, Salih Uçan uçmuş, Alper Potlamış ilgilenmezler. Takım zaten kendi sahasında kaybetmemek üzerine kurulmuş, küfür edecek, ıslıklayacak bir sonuç görmezler TÜP LİGi'nde. Yabancı maç oynamaları zaten yasak, futbolcuların canına minnet, yuvarlanıp gidiyorlar. Dikkat edin bu saydığım adamlar normalde yolda birbirlerini görse tanımamaları lazım, ama yönetim kurulu toplantılarını Çeşme Marekeş Beac'inde yaparlar. Tribünde 10 kişi buraya diye çağırsın koşarlar, ama bir mekanda 100 kişi selam vermeye kalksa boka bakar gibi bakarlar.

Şu saydığım adamlar eğer futbolcuysa, soruyorum. Bunları çalım atarken, gören var mı? Yine soruyorum bunları, eğer futbolcularsa orta sahada hayalet sporda oynarken değil de sağ bek sol açık bölgelerinde oynadığını hayal edin. Mehmet Topal'ı Motor Sanat Terk stoper oynattı. Ömer Toprak gelmezse gelmesin di canım, koskoca İmparator ayağına mı gidecekti, Topal ne güne duruyordu? Mehmet Topal'ın boyu 1.87. Kornerden gelen topa sabit dursa İzlanda'lı balıkçının önünde 1.87 lik bir set olaacaktı, inanmayan bir kere daha bulup baksın. Mehmet Topal kafaya çıkarak alçaldı, 1.50 lere kadar indi. 4. Neymar gölünde millet Neymar'ı izlerken benim gözüm Mehmet Topal'daydı. Neymar topla bacak arasından geçti, en iyi yaptıkları eylem it gibi koşmaktı, koşsa yakalayabilirdi, durdu, gol anında kadraja girmedi, seyret. Akıllı adamın top çerçeveye girerken TV pilot kamerada görünmesi akıl alır şey değildi.Golün faturası kazma Semih'e kesildi. Maçta  sirk maymununa evrim geçirdiler, ama bakalım ne yapmış Mehmet Topal. Yine 11 km koşmuş, pas hatası yapmamış, gollerde kadrajda görünmemişti. Ömer Üründül'ün deyimiyle günümüz futbolunda topu değil de kendini saklamayı başarmıştı. Takımın en kötü futbolcusuydu bizim gibi şeytanın avukatı için.

1000 den fazla maçı canlı seyretmiş bendeniz büyük yemin ettim. Selçuk İnan'ı ve Yeniçeri Ocağını final maçı, Şampiyonluk maçı dahil hiç bir maç canlı seyretmem. En azından tribünlerde benim küfürlerimi duymayacaksınız rahat olun. Ama, bilin ki mıymıntılar, güzel futbolumuzun mezar kazıcıları, ömrüm ne kadar vefa ederse sizler benim baş çelişkimsiniz. İşçi maaşlarını 4.500 Yuroya çıkarmaya gücüm yetmez, ama temiz futbol sevdalılarına sözüm söz, 900 işçi maaşını bu sırtlanlara aldırmayacağım. Aldıklarını huzurla yedirmeyeceğim.

Elinizde en büyük dizilim var, sizi yenmek için benim elime daha büyük kağıt gelmeyecek biliyorum, siz de bilin, eski kovboy filmlerini hatırlayın. bir mermi her daim, Flush Royaldan daha büyüktür. Bizim tabancamız, tüfeğimiz yok, bizim tek mermimiz tribünlerden gelen gücümüzdür. Futbolu bir süreliğine elimizden aldınız, tepe tepe kullanın, şimdilik beyliğinizin keyfini çıkarın, futbolu atkılı, bereli halk çocukları kurdu, kravatlı eşkıyalara bırakıp gidecek değiliz.

Değirmeninizin üstü her gün yel olmaz bir gün mutlaka bir seansta hepinizi kıstıracağız, donunuzu alacağız.

5 Kas 2014

Galatasaray Tarihinin Sülün Osman'ı; Ünal Aysal

Yüce Gök ağlarını örmeye karar vermişti, Fenerbahçe rahat Şampiyon olsun diye, Adnan'ı uyuşturmuş, ameliyat yapıyordu. Ne var ki Futbol Tanrısı narkozu fazla kaçırmıştı, az daha koskoca Galatasaray ex olup, küme düşecekti. Mezardan dönüp, yoğun bakıma girdiğimiz sezonun bitiminde, Adnan sırat köprüsüne günahı, sevabından fazlayken çıktı. O gün bugün tribünlerde, kahve köşelerinde, bu sütunlarda Adnan'ın ateşine odun taşıyoruz. Adnan Arena Cehennem'inde yana dururken, tanımadığımız biri Galatasaray'a Başkan olarak memur edildi.

Devir Sülün Osman devriydi artık.  Cehennemlik Galatasaray Başkanından sonra, Al Capone'ye bile razıydık. Eni dar uzun mu uzun bir kılıf hazırlanıyordu, bizim bilmediğimiz, farkına varmadığımız atölyelerde.Koca bir kazanı ocağa koydular, altına kısık ateş yaktılar ve biz kurbağaları içine bıraktılar. Ne güzel yüzdük ilk iki sene boyunca. Su yavaş yavaş ısınıyordu oysa.

Ben futboldan anlamam,anlayanı getiririm;

Sen ki şeytana pabucu ters giydirmiş, enternasyonal bir iş verensin. Sen anlamayacaksın da biz mi anlayacağız. Bir de bunlara Tüpçü'ye, Aziz'e aptal, bilmiyor diyoruz. Bunlar aptalsa Alberto Aynştayn, Stefan Hawkins zır deli. Bunlara aptal diyen biz, Ünal Aysal'ın köpeğinin masrafı kadar bile para kazanamıyoruz. Ünal Aysal'ın bir yemekte verdiği bahşiş benim emekli maaşından bile çok. Ben akıllıyım  o aptal öyle mi? Futboldan anlamam diyerek kazanı ısıtıyor. Bizde ıkına sıkına gelen Şampiyonluklarla avunuyor kurbağalama yüzüyoruz. Ne güzel, futboldan anlamayan Başkanımız, Futbol'un İmparatoru'nu getirmiş, soyunma odasına bile girmiyor.  Soyunma odasına, antrenman sahasına girmeyen Başkan, salak değilse ki- yazdık, Dünya'nın en akıllı adamlarında ilk 50 ye girer- kılıf dikiyordur.

Ben çok zenginim, çalmam, tenezzül etmem;

Çalmasan zengin olabilir misin. Zenginsen bir garibana bedava kombine ver. Söylendiğine göre milyon dolarlar senin için çekirdek parası, ne diye kötü yahni yapmak için ucuz et pazarındasın. Bunların canını al parasını isteme, Üzeyir Garih 50 lira tiner parası vermediği için canından oldu. Bana ne senin zenginliğinden, çoluğun çocuğun sevinsin. Zenginliğinin Galatasaray'a ne faydası var? Zenginlik geri dönüşü olmayan harcadığın paradır. Cem Uzan'ın alıp Galatasaray'a hediye ettiği Jardel'in maaşını bile verememişlerdi. Sen kimi aldın? Hangi deliği kapattın? Paraya ihtiyacım yok deyip, belki de en çok para harcayan Başkan oldun. Biz de öyle sandığımızdan her seferinde vardır bir bildiği dedik. 5 senede Avrupa Şampiyonluğu getireceğiz masallarıyla uyuttun.

Devletle, Belediyelerle işim yok, bizi sitemin içine çekemezler;

Tam da sistemin içine çekmek için arayıp da buldukları bir Başkanmışsın. Tam gaz giden ekspresi raydan çıkardın. 2.5 sene susup, Şampiyonluk gidince Şike var demeye başladın. Kılıfa verilen desenlermiş meğer. Çift dikiş yapılıyor, sağlam olsun götüreceğimiz malı taşırken. Kazan ısınıyor ama, henüz şikayetimiz yok, termal suyundaki gibi rahatız. Galatasaray Başkanı şikeyi gündeme getirdi diye sarı kart verdiler sanıyoruz. O yüzden değiştirildi sanıyoruz. Nitekim az daha şikecinin ortağı biri Başkan olacaktı.

Taraftarın gazını almakta da ustaymış bizim Sülün Osman Başkanımız. Aldığın çöpler maçlarda patladığında Aziz'e saldırır gibi yap, milyonlarca yoldaş kurbağa bizi de kazana al diye sıraya girer. Bir takım dolusu futbolcu al, babanın parasını veriyorsun durma. Acaba işletmelerinin birinde çalışmadığı halde para verdiğin bir meydancı, çaycı var mı?   Hiç oynatmadan gönderdiğiniz futbolcular var, futboldan anlamam deyip, hiç bir hocaya sormadan transfer ettiğin İmam Hayri var. Arjantinden uçağa bindirdiğin adamın adını unuttum, araştırma gereği bile duymuyorum kim diye, Galatasaray'a 1.50 boyunda maskot aldınız, yok denilen, kazanamadığınız paraları komisyonculara ödediniz. Gırtlağına mı yapıştı, Selçuk'la Burak'da kulübü 50 milyon dolar borçlandırdın bunlara. Selçuk'un Burak'ın Galatasaray'da oynaması için üstüne para vermesi lazım. Ama işte Sülün Osmanlık var, sen kılıf dikmeye devam et, biz suyu ısınan kazanda sırt üstü yüzmeye.

Biz de sanıyorduk ki, Galatasaray Şebekasyon'a direniyor, futbolu pisletenleri bünyeden atıyor. Meğerse tam teçhizat girmişiz kumpasa. Gözümüzle görmedik, bunca insan alım satımından ortada eşşek yükü para oluşan havuzu kim boşalttı. Sülün Osman ben almadım der, ihtiyacım mı var der. Hepiniz sırtlansınız, Florya'daki bahçıvanın maaşında bile gözünüz vardır sizin. Ama ahırdaki büyük öküz, alıp sattığınız çöplerden elde edilen kar değil. Büyük öküz bu büyük dolandırıcılığın Şebeke tarafından biçilen bedelidir. Bir gün temiz futbol savaşçıları işgalden kurtulur da hakim olursa verdiğiniz zayiatın, kaldırdığınız paraların hesabını elbet soracaktır.

Kılıf dikimi tamamlanmıştır, şimdi minareyi içine sokma faslına gelmiştir. Bu arada yavaş yavaş ısınan kazanda mayıştık, su kaynamaya başladı, zıplayıp kurtulacak dermanımız yok, haşlandık, geçmiş olsun. Sülün Osman için uzama vakti. Neymiş, eşinin evi terk ettiği yazılmış yalancı gazetenin birinde. Vay be! sebebe bak, Galatasaray Başkanlığını bırakmak için. Şuna desene ben tefeciyim, Galatasaray'a verdiğim borcu takip etmek, tahsil etmek için en uygun zamanı kollayıp Başkan oldum. Kazasız belasız alacaklarımı garantiye aldım, Devletimizin futbolu bitirme(neden olduğunu henüz bilmiyoruz) kararında çıban başı olan, Galatasaray'ı ikna ettim, taraftarımızı futboldan soğuttum, takıma futbolculara küfür eder şekilde bırakıp kaçtım.

Biri Galatasaray'ı sırtında taşıyarak Hacca götürse, 40 yıl hizmet etse, 41. yıl Galatasaray'a zarar veren, ihanet eden adam benim düşmanımdır.Galatasaray tarihi ihanetleri de gördü, dolandırıcıları da. Geldiğimiz noktada Türkiye'de futbol bitmiştir, her ne kadar suçu en az olan Galatasaray olsa da, mezara toprak atma işini de Galatasaraylı Ünal Aysal'a yaptırmışlardır. Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcısıdır benim gözümde.

 2 sene alınan Şampiyonluk illizyondur, havayı puslandırmaktır, minarenin çalınması için uygun ortam yaratılması ve ne yazık ki de bulunmasıdır. Hırsızlar güzel oyunumuzu çalmışlardır. Çok daha beter günler bekliyor, Galatasaray'ı ve ülkemizdeki futbolu. Yakında biz de Yeni Cami önünde mendil açarız.

28 Eki 2014

Tay Burak'tan, Tüy Burak'a Geçiş

Önce yiğidin hakkını verelim, sonrası felaketi olacak. Galatasaray'da oynamayan en sevdiğim futbolcuydu bir zamanlar. Bize gol atıp ''Anneeee'' diye bağırdığında gözümden yaş gelmişti. Son maçta Fenerbahçe'ye gol atarak Türk Futbolu'nun kaderini değiştirdi. Şampiyonluk kupasını Boklu Dere'den, Uludağ'ın eteklerine yolladı. Bir sonraki sezon da kendileri alacaktı, payı büyüktü, kağıt üzerinde, atamadıkları bir penaltı Şampiyonluklarına mal olmuştu. (3-2 kazandıkları Fener maçında kaçan penaltıyı Colman yerine kendisi atsaydı, Aziz'in yaptığı şike de patates olacaktı zaten) Kağıt üzerinde kaybettikleri Şampiyonluğu Temiz Futbol taraftarları gerçek kazanana iade etmiş, ödeşilmişti.

Fenerbahçe'nin iki Şampiyonluğunu engelleyen Tay Burak, Kendisini Galatasaray'da buldu. Şampiyon'un ivmeyi artırmış ligi forselemiş 11 inde unutulmaz bir sezon geçirdi. 3. torbadaki Galatasaray'ın Şampiyonlar Liginde kalifiye olmasında, bir kademe daha geçip Çeyrek Final oynamasında başrol oynadı. Şükran ve minnetimiz devam ediyordu. Taa ki, geçen sezonun ortalarına kadar. Taa ki başka takımda oynarken sevdiğim futbolcudan, mübarek Galatasaray formasıyla nefret eder duruma gelene kadar. Zamanı geldi, sussak oluyor belki ama yazmasak olmaz.

Burak Yılmaz dosyasını açıyoruz. Kemerlerinizi bağlayın, kaskınızı takın, çelik yeleğinizi kuşanın, Maç başlıyor. Başınızı duvara vuracaksınız, göğsünüzü yumruklayacaksınız.

Burak Yılmaz, Galatasaray şovunun taraftarı memnun edememesinin baş sorumlusudur.

Burak Yılmaz çok ofsayta düşüyor; 

Ofsayt, küçük takımın kendisinden büyük takıma karşı kullandığı en büyük kozudur. Mücadele etmeden, emek, akıl, hüner harcamadan bir atağın bertaraf edilmesinin en fizibil yöntemi, rakibi ofsayta düşürmektir. Bunu en iyi uygulayan Hoca Yılmaz Vural'dır. Her hangi bir büyük maçının istatistiği incelensin bu dediğim teyit edilecektir. Büyük takım ofsayta yakalandığında bir çuval incir boşa gitmiş demektir. Top oralara gidene kadar yapılan mücadele, harcanan efor, kaybedilen topu tekrar kazanma mücadelesi için gerekli enerji, takımın bu periyot için oynadığı oyunun kötü futbol olarak yorumlanması demektir.

Bu gene ihmal edilebilir durum. Futbolun görselliğinde topu iyi kullanma yanında topu kazanma mücadelesi de seyre değer güzelliktedir. Daha büyük mendeburluk, Burak Yılmaz ofsayt pozisyonunda olduğu için vazgeçilen oyun ve pas trafiğidir.Asıl kötü futbol dediğimiz hadise takım gol posta yaklaştığında Burak'ın ofsaytta bekleme durumudur. Ataktan vazgeçme, geriye dönme, fikir değiştirme, yana pas, muhtemelen topu kaptırma, moral bozukluğu. Tabelaya yansımayan atak girişimi. (En somut ifadesini son Fenerbahçe maçında 2. golde gördük. Vuruş anında hem Burak, hem Umut ofsayt pozisyonundaydı, Sneijder'in insanlık dışı şutunda, top kaleciden, direkten dönse o güzelim şov çöpe atılacak, belki 2 puandan olunacaktı)

Ofsaytların lehimize olduğu  somut bir maç örneği vereceğim. Maçtaydım, UEFA Kupasını aldığımız sezon Milano'daki maçta ilk yarı 2-0 yenik kapadık, Milan, tam 8 defa ofsayta düşmüştü. Bilerek,veya değil ofsaytlar bizi o maçta hezimetten kurtardı ve UEFA kupasına götürdü. Yorulmadan maça tutunan Galatasaray, yorulan Milan'a ikinci yarı kan kusturdu, 1 gol atıp korkuttuk, son 20 dakikada Milan'a savunma yaptırmıştık.

Burak Yılmaz çok hücum faulü yapıyor; 

Ofsayt kalmasından daha beter bir durum. Her topla mücadelesinde eli kolu izin verilenden çok daha fazla oynuyor. Topa bulaşamayacağına karar verdiği anda faul yaparak, atağı öldürüyor. Alacağı sarı, kırmızı kart cabası. Rakibin yapacağı bir hatayla tekrar kapabilme ihtimalini çöp tenekesine atma. Rakibe organize bir top kullanma şansı verme.  Galatasaray'ın kötü futbol oynamasına devam etmesine sebep olma. İstatistiklere top kaybı geçirme. Sporcunun, akıllı, ahlaklı, çevik olma misyonunun tüm maddelerinden bir pozisyonda vazgeçme. Değer mi kardeşim?

Burak Yılmaz çok bencil;

Her golcü bencildir, kabul edilebilir. Vuruşları kendi yapması, daha müsait biri olsa bile pas vermemesi bence ona eksi yazmaz. Takıldığım bencilliği Galatasaray golünü kendisi atmamış ise önemsememesi. yalandan sevinmesi, hele ki kadro içerisindeki rakibi atmışsa belki de üzülmesi. Bana öyle geliyor ki 4-0 yenildiğimiz bir maçın sonucundan çok daha fazla, son dakikada kaçırdığı gole daha fazla üzülüyor. Kendisine gösterilen saygıyı, ustalara hiç göstermedi. Drogba'yı bir kere dahi aradığını sanmıyorum, yarın Sneijder gitse, yolda görse selam bile vermez.

Burak Yılmaz sahtekar; 

Bu yorum benim değil, ama biri bana böyle dese, Burak'ın avukatlığını yapmam. Hakem olsam % 100 bile olsa Burak'a penaltı çalmam. Bir ikili mücadelede her iki futbolcu da yerdeyse, faul varsa, Burak aleyhine çalarım. Yan hakem olsam en az yarım metre geride değilse bayrağı kaldırırım. Neme lazım, ya beni kandırmış ise, ya ofsayt ise. Hata yapmışsan inanmadım dersin atlatırsın, ama Burak'ın hilesini yemiş isen, eşşekliğine doyma.

Burak Yılmaz teknik değil;

1 metre eninde 50 metre uzunluğunda her iki tarafı duvar olan bir yol düşün, topu Burak Yılmaz'a ver. Duvara değmeden topu süremez. Çalım atıp adam eksiltemez, vuruş tekniği ve vuruş standartı yok. Aynı pozisyonda topu yerden de vurabilir, tavana doğru da atabilir. Hiç ummadığın golü atar, herkesin atacağını kaçırır. Bir sezonda 50 gol de atabilir, hiç de atamayabilir.Attığı veya kaçırdığı gollerin tamamına yakını şans. Kaçırdıkları girebilir, attıkları kaçabilirdi. Tek vuruşluk hakkı var, topla buluştuğunda kıl payı ofsayt değilse bir kere dokunacak, girdi girdi. 1 saniye düşünmeye kalksa garanti o topu kaybedecek. Hava toplarının çoğunda eziliyor. Topla buluşmakta zorlanıyor. Hakan Şükür'ün attığı kafa golleri hatırlanırsa, Galatasaray tabelası kendisine tek başına asla emanet edilemez. Topla oynama istatistiğini bilmiyorum ama görüşüm en azlardan biridir.

Saç baş yoldurur, kaburgalarını kırarsın kendini yumruklamaktan. Peki ne olacak? olmasa daha mı iyi olur? Başta da söyledim kendisi şu anda takım içerisinde en sevmediğim 2 oyuncudan biridir, ne var ki bir kalemde çizilecek biri değildir. Bütün bu saydığımız kötü faktörleri tersine çevirme şansı vardır. Cezası idam değil, belki, kısa süreli ağırlaştırılmış, işkenceli hapistir. Bir kaç maç oynamasa, alacağı maç başı parayı kaybettim hanesine yazar, daha fazla kaybetmemek için geri dönüş ihtimali vardır. Kenarda kendisini korkutacak öcü bir futbolcu olmadığından, oynatıldığı, neşter vurulmadığı her maç bir öncekinden kötü oynayacaktır.

Geldiği nokta içler acısıdır. İlk geldiği yılın coşkusuna geri dönmesi, kendi ayaklarına ve beynine bağlıdır. Zamanı çok kısadır, belki 1 maç, belki 1 maç bile değildir. Kapı gibi sağlam, kurşun gibi ağır,deveyle gidilen Hac yolu gibi uzun sözleşmesi vardır. Ama kontratının kaskosu yoktur. Hoca olsun, futbolcu olsun, hatta Başkan olsun, hepsinin kontratının garantisi Büyük Galatasaray Taraftarının son sözü söylediği güne kadardır. Tay Burak olma yolundaki son 90 dakikası belki de oynayacağı ilk maçtır. Galatasaray taraftarının Tüy Burak'ı 4.5 sene daha seyretme sabrı, katlanma hoşgörüsü yoktur.

Burak Yılmaz; Aklını başına devşir, burası Aslan yuvası, Hacı Baba'nın Tekkesi değil, biz Burak gibi ne futbolcular gördük. Vereceğin hasarı tazmin edebilecek tarihimiz, hulus ve hasletimiz mevcuttur. Sen bizi tanımadın, biz seni tanımadık der, geçer gideriz.

24 Eki 2014

Futbolumuzdaki Xelçuk İnan Manüpilasyonu

Bu bir Selçuk İnan yazısı değildir. Bu yazı Selçuk İnan nezdinde, futbolumuzu kuşatan, yöneten kan emici kravatlı eşkıyaların, değirmenine rüzgar olan, her takımda bir kaç tane bulunan, maçı tribünden veya orta sahada formayla seyredip, bizi futbol sever olduğumuza lanet ettiren futbolcuların kodlarını kırmak için beyhude bir uğraştır. Yine de sussak olmuyor diye, feryat etmek durumundayız. Hakkımızdır.

Bir Selçuk İnan manipülasyonuyla karşı karşıyayız son 3 yıldır. Diyorlar ki, Türkiye'nin en teknik futbolcusuymuş, Diyorlar ki, Barca'da İniesta varsa bizde de Xelçuk varmış. Üstelik,Türkiye ortalamaları üstündeki bu futbolcumuz medyanın, Şebekasyon'un can düşmanı Galatasaray'da oynuyormuş. Ve hiç bir sakıncası yokmuş onlara göre, oynayabildiği kadar çok maç oynayabilir, alabildiği kadar çok para alabilirmiş. Ne yaman bir çelişki oysa. Hangi takımda olsa o takımı Şampiyon yapacak futbolcu, Galatasaray'da oynuyor, ve Fener Medya'sı o futbolcunun Galatasaray'da kalmasını, her maç oynamasını tehlikeli bulmuyor. En kötü oynadığı maçlar bile görmezden geliniyor. Halbuki daha dün aynı takımda oynayan, hayvani golleri atan Sneijder'i kötülemek için en mütevazi adamları bile maymuna çevirdiler. Onlara göre çok daha kötü olan, Sneijder'in, Melo'nun gitmesini isteyenler, daha iyi futbolcu Selçuk'un devr-i saltanatının devamı için neden destek olmaktadırlar?  Bir anormallik yok mu?

Teorem ortaya atma vakti gelmiş olmalı artık, başlayabiliriz.

Selçuk İnan; Oynadığı maç, sağladığı fizibilite, aldığı para, verdiği zayiat ortalaması baz olarak alındığında, Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en kötü futbolcusudur.

Çok acı, çoğu Galatasaraylının katılmayacağı bu teoremi ispatlamaya çalışacağız, başlayabiliriz.

Galatasaray'a geldiği sezon bizim için muhteşem olduğu söylenen sezondu, neticeye bakarsak katılabiliriz elbette. Niyetimiz nankörlük etmek değildir. Attığı frikik golleri yanında, verdiği gol paslarıyla elde edilen Şampiyonlukta matematiksel değeri fazladır. Pik yaptığı, şimdi yazmamıza neden olan Selçuk İnan sezonunu kısaca hatırlayacağız. Bidon olarak transfer edilmiş Melo'nun Dünya futboluna kendisini yeniden ispat mecburiyeti, belki yeniden Milli Takım, Engin Baytar ve Emre Çolak'ın hayatının sezonunu geçirmesi, Elmander-Baros forveti, kalede güvenli bir kaleci, ve Ufo ustalı bir takımın, diriliş sezonuna denk gelmesi. Rakiplerden büyüğü kodeste, küçüğü menemene talim ediyor. Oynayacağın en büyük maç geldiğin takım Trabzonspor. Onlar da çalınan şampiyonluğun taze yarasıyla boğuşuyor. Şampiyonlar Ligi maçı yok, dolayısıyla ustanın, ne kadar usta olduğunu ölçebilecek bir paradigmaya sahip değiliz. O yüzden nasıl olsa Şampiyon olmuşuz, kolay ve işimize gelen yolu takip ediyor, Selçuk İnanlı marşlar söylüyoruz tribünlerde.

Aslında onun yerine Arda Turan seçilmişti. Karizmatik bir futbolcu, idol yapılacak, Galatasaray'da oynatılacak, caf caflı pantolonlar alınacak, pantolonlara cepler dikilecek, ceplere Yurolar doldurulacak, garajlara Ferrariler çekilecek, yazın Marakeşte buluşulacak, sahanın içine gerek duyulduğu zaman da maşa olarak kullanılacak. Emin değiliz, belki de Arda tam da istediklerini yapıp, Galatasaray cephesini savaş dışı bıraktı,sezonun sonlarına doğru taraftar uyandı, polis Fenerbahçe'yi suç üstü yakaladı,  tam deşifre olacaktı kaçtı, kurtuldu.

Arda'nın kurtulduğu bu kriminal  görev için Selçuk İnan mükemmel bir seçimdi. Şenol Güneş'in, Colman'lı, Burak'lı, Egemen'li, Giray'lı şampiyon takımın parsasını tek başına toplamış, Galatasaray'a gönderilmişti. Galatasaraylı olduğunu söyledi ki doğrudur doğru olmasına da, Selçuk'un mutlak Galatasaray'da oynaması için yeterli sebep olamazdı. Galatasaray almasa, davul zurnayla horonla Fenerbahçe'ye gitmesine, Galatasaraylılığı engel mi olacaktı. Metin Oktay'mıydı, Hakan Şükür'mü? Alper Potuk gibi sıradan bir futbolcu kafası vardı o kadar. 1 gün önce Galatasaray'la sözleşip, 1 gün sonra Aziz'in masada sarı lacivert şapkayla resim çektirirdi. Biz de çok üzülürdük, Galatasaraylı çocuğun biri büyümüş, iyi futbolcu olmuş Fenerbahçe'de oynuyordu. Başımızı taşlara vuralım dı.

Selçuk İnan, Arda Turan'ın arkadaşıydı. Ne var bunda? çok şey var. Arda'nın arkadaşı olmak, hiyerarşi düzeninde, önce Emre'nin, sonra Rıdvan'ın, sonra Acun'un en son da Tiran'ın arkadaşı olmak demekti. Dokunulmazlığın vardı artık. İstediğin Hocayı kovdurabilirsin. İstediğin futbolcuyla oynarsın, Kan kardeşin Burak'ı da transfer ettirip aynı soygunu ona da yaptırabilirsin, Yeniçeri Ocağının başına geçebilirisin, istediğin kadar kötü oyna, istediğin parayı al. Başkan bile değiştirebilecek noktadasın Selçuk İnan, zaferin kutlu olsun.

Biz, Mustafa Sarp görmüş taraftarlar olarak Selçuk'un bize yutturulmuş futbolunu değil de gözümüzün gördüğü futboluna bakalım diyoruz, saha içine giriyoruz. Özelliklerini deşmeye başlıyoruz.

A-Selçuk İnan her maç en çok koşanlar listesinde;

Arena'yı dolduran içlerinde benim de bulunmaktan onur duyduğum 50.000 kişi içerisinden örnekleme yapmaya çalışacağım. 15-35 yaş aralığındaki sağlıklı genç erkekler en az 30.000 kişidir. Galatasaray için, 100 metreyi 1 dakikada koşabilecekler zıplasın desen stadyumda ufak çaplı bir deprem yaşanır. Selçuk İnan'da bunlardan biri. Diyelim ki 50 metre top ayağında olan rakiple koşuyor, diyelim ki aynı görevi yapsınlar Melo'yla, topa basabilsinler.  Selçuk 50 metre koştuktan sonra müdahale edebildiği topa Melo, 5. metre de ettiğinde, takometre Selçuk'un Melo'dan 45 metre daha fazla koştuğunu yazıyor. Her maç için olayları birbirine bağlayabilirim, hipotezimi açıyorum, Selçuk'un koştuğu 11 km boyunca ne yaptığını isteyen herkesle bir kere daha seyredebilirim. Çoğu verimsiz, gereksiz koşmalarla yorulan bünye, şeytanlığa çalışan kafa sürekli Burak'ı aramasına, güçsüz kalmasına, kötü pas atmasına yol açarak, Galatasaray şovunun görselliğine negatif yönde katkı sağlamasına sebep olmaktadır. Çok koşanın iyi oynadığının garantisi yoktur. Selçuk İnan, çok koşarak, bizleri uyuttuğunu sanmaya devam etmektedir.

B- Selçuk İnan, sarı kart, kırmızı kart almaz, efendidir, Galatasaray Kaptanıdır;

3 sezondur yense, Şampiyon olsa bile hemen hemen her maç kötü oynayan bir orta saha kaptanı, sarı kart, kırmızı kart almadan hükmünü sürdürebilmektedir. Bizim gibi his takımı taraftarı için övünülecek bir haslet değildir. Dalma, basma, 3- 5 kişinin arasına girip fiziksel boğuşmaya girme, itiraz etme, bütün bunları Melo yapsın, Melo atılsın, Melo'ya Ayılar saldırdığında Galatasaray Kaptanı karışmasın, maçtan sonra aynı mekanda eğlenecekleri adamlarla papaz olmasın. Sen maç başı parandan olma, atılırsan 3-5 maç oynamasan, yerine senden iyi oynayacağı kesin birisi  kadroya girerse ne yapacaksın? Felaketin olur. Yaptığımız en büyük en anlamlı Kareografiye takımın başında sahaya çıkarken bir an için bile dönüp bakmayan, taraftar kendini parçaladığı zaman zerre debelenmeyen, cebelleşmeyen, savaşmayan, ritmini değiştirmeyen bir Galatasaray Kaptanı. Kendini motive etmeyen, takımın ateşini nasıl harlandıracak? Baksa tribünlere, Ali Sami Yen'in kendisini gösterdiğini görecek, Metin Oktay'ın yüreğim daralıyor dediğini duyacak, Gündüz Kılıç'ın arka kapıdan gidin kardeşim dediğini hissedecekti. Bakmamayı tercih etti yazık.

C- Selçuk İnan takımın en az pas hatası yapan, en çok isabetli pas atan oyuncusu;,

10 derece ileriye olana razıyım, maç boyu attığı pasların %90 ı geriye, yana, tekrar geriye, %10 Burak'a. İstatistikler, ileriye atılan verimli,en az 30 metre mesafeye atılmış pasları tutsa, garanti veriyorum, Semih Kaya'dan bile daha düşük ortalaması çıkacak.  Futbol sahası 7 dönüm, her futbolcuya 350 metre kare alan düşüyor. Yani top Selçuk'taysa, sahanın her hangi bir noktasında kendisine en yakın adam yaklaşık 20 metre mesafede. Baskı yapacak adamın 12 saniye vakti var. Bu zaman süresi içinde maestro, 350 metre kare içerisindeki başka bir arkadaşına en fazla 20 metre pas atacak. Bütün işi bu kadar. Tribünlere dönüyoruz yeniden,bu işi bırakın para almayı, üstüne para vererek yapabilecek en az 5000 taraftar çıkar. Niye daha fazla Selçuk'u seyretmek için tribünlere koşsun, yetmez mi sömürüldüğü. 2000 lira kombineye veren 15 lira PassoLIG garabetine para vermez mi? Şikeyi bahane etse geçen yıl gittiği maçlara bu yıl niye gitmesin?

D- Selçuk İnan 5 yıl kontrat imzaladı;

Ayrı bir yazı konusu, Kravatlı Eşkıya dediğimiz, olmayan, kazanılamayan parayı hesapsız dağıtan Başkan, yönetici, kimin aklıyla, kimin emriyle  yapmışsa yapmış, Selçuk İnan'a kulübü 5 seneliğine borçlandırmış. Toplam para söylenince anlaşılmıyor, Selçuk İnan 2.750.000 Yuro garanti para, ve oynayacağı garanti 40 maç başı 25.000 yuro para alıyor. Yani primler hariç ayda  şimdilik 900.000 lira maaşı var (Her sene artacak 100.000 yuro, oluşması muhtemel kur farkı, alınacak primler hariç), Uyanın sigara parasını maça yatıran gençler, maça gitse bile sosis ekmek yiyemeyen çocuklar, normal bir işçinin 50 senede aldığı maaşı Selçuk İnan 1 ayda alıyor. 4 ayı geçti, önümüzde 56 ay daha var. 50.400.000 lira Selçuk İnan'a borçluyuz. Korku filmi gibi, bana ne benden mi çıkıyor deme sakın. Kimden çıkacak? Sen uyandın bu sene maça gitmiyorsun, seneye daha az adam maça gidecek, ama bu adam  bu parayı alacak. Nereye koyacak, nerede harcayacak ama gerçek olan şu ki 5 sene sonra Selçuk İnan namlı bir Galatasaray futbol tepikçisinin, Orta Amerika Kantonunda, küçük bir Muz Cumhuriyeti merkez bankası kadar parası olacak. Yarıladı zaten.

Bitiriyoruz, daha fazlası konferansa girer, daha fazlasını anlatmaya kalkmak Büyük Galatasaray Taraftarını salak yerine koymaktır. Amacımız, en kısa yoldan taraftarın zaten farkında olduğu gerçekleri zapta geçirebilmek, şüphe duyanların kafasındaki dumanları dağıtmaktır. Selçuk İnan'ın orta sahada daha fazla ısrarla oynatılması durumunda iyi futbol oynamamızın imkanı yoktur. Dünya çapında futbolcularımız var, İzlemeye doyamadan gitmek zorunda kalan Elmander'in,Drogba'nın hatta Riera'nın sebebidir. Olmasa, Sneijder'i izlemeye doyamayacağız, hakemler maçı uzatması için yalvaracağız. Selçuk İnan'ın dokunulmazlığı kalkmadan yeni bir futbolcunun sahne almasına izin vermezler. Arada sırada oynayan da korkudan, bir maç sonra oynamayacağını bildiğinden gerçek oyununu oynayamaz.

Selçuk İnan vakası, Galatasaray'ın kanayan yarasıdır. Umarım pansumanı yine her zaman olduğu gibi Büyük Galatasaray Taraftarı iş işten geçmeden, ur daha fazla büyümeden yapar.

Vişneye çalan koyu kırmızıyla, turuncudan iz taşıyan tok bir sarı renkli 8 numaralı Galatasaray formasına duyduğum sevgiyle, içindekine duyduğum nefretin dayanılmaz çelişkisiyle hepinizi Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha kucaklarım.

19 Eki 2014

Bizim El Sikko ve Sneijder'in Ateşlediği Ekim'in Füzeleri


Bu bir maç yazısı değildir, maç seyretmeyeceğimizi, dolayısıyla da yazmayacağımızı daha önce anons etmiştik. Biz, elimizde imbiklerle bize maç diye Dünya Derbisi diye kakalanan tiyatronun özünü süzüyoruz.

Atılan ve yenen sayılara gol, Sneijder'e de, Veysel'e, Hasan Ali'ye, Burak'a, Selçuk'a, Alves'e, Melo'ya futbolcu demek, varsa eğer futbol, onun ırzına geçilirken kıyakçılık yapmaktır. Kıyakçılığın ne olduğunu da yazalım, anlatmak istediklerimizi anlamayan kalmasın. Boğaların taşaklarının ağırlığı çiftleşme anında 2 ye 3 e katlar, İneğe zorluk çıkartır, tecrübeli çiftçi taşaklara yardımcı olur. Şebekasyon dediğimiz futbolumuzu idare edenlerin işi tam da budur. Top oynamasını,oynatmasını bilmeyenlerin bizi düzmesine ortam hazırlamak.

Bizim seyrettiğimiz, Melo'dur, Sneijder'dir, Şedju'dur, biraz da acaba ne yapacak diye dikkatli gözlerle izlediğimiz Tarık Çamdal'dır. Muslera'yı seyredeyim diye maça gitmenin de bir nostaljisi vardır elbet. O istisna da Simoviç içindi, kalemize top gelse de suplaj, blokaj, uçuş, yaylanış seyredelim diye iç geçirirdik. Muslera'ya top gelsin diye yalvaran Galatasaraylı olduğunu sanmıyorum. Kaleye vurulan şut, yaklaşan top gördüğümüzde korku filmi seyretmeye başlıyoruz. Biraz daha eşelerler, futbolu biraz daha pisleyebilirse bu güzel insanlar da kaçar gider, daha doğrusu onlara gerek kalmaz, biz de daha önce ülkemizde futbol diye bir spor yapılırmış diye tarih kitaplarından okuruz. Galatasaray Müzelerine gider kupaları seyrederiz.

2-0 mağlup, maç bitmiş, top taca çıkacak bir ivme kazanmış, topun başında en tecrübeli savunma oyuncusu Şedju var. Bu nasıl bir akılsızlık, nasıl bir maça asılış, nasıl bir konsantre? topu kovalayış. Yarım metre çıkmış topu içeriye sokuş, milyon kere olsa bir kere bile hakemi kandıramayacağın garanti. Ne düşündün acaba? Bir baktın hakem devam diye yırtınıyor, Galatasaraylı futbolcular maçı bırakmış, nasıl bir ruh hali, nasıl bir sahtekarlık, nasıl bir adilik o topu getirmek? Açıklaması son saniyelerde bile maçı bırakmıyoruz demek olamaz. Demek hakem 1 gol atın 2 sayacağım dese kabul diyeceksiniz. Fenerbahçe sporcusunun kontratında şerefsiz olacaksınız diye bir madde var anlaşılan. Bu golü Galatasaray'lı Melo atsa, Mustafa Sarp'tan beter ederim. Bir anda silerim.

Galip sayıldık diye unutulur gider bizim cephede de, Bu gol Şampiyonluğa bile mal olabilir. Kadıköy'de hangi skorla yenilirsek yenilelim genel averaja kalacak. Galatasaray'ın şu anda Başkanı, yöneticisi yok, bu gol için kıyametin kopması lazım. Ben bu gol için 20 sayfa yazı yazabilirim. Fenerbahçeli futbolcuların şerefsizliklerine bir somut örnek daha görmenin yanında, Sneijder'in gecesine bir limon sıkılmasına üzülebilirim.

Benim için maç 0-0 berabere bitti. 87 dakika boyunca girilmiş gol pozisyonlarını uzun zamandır ilk defa dikkatlice defalarca seyrettim. Kafamda sildiğim oyuncular dışında sahanın en kötü oyuncusu Semih Kaya idi. Futbolunda çok büyük bir gerileme var. Teknik sıfırın altına inmiş durumda, ve en beğendiğim huyundan vaz geçmiş ki benim stoperlerde aradığım tek özelliktir. Atılan bir şut, Semih'in sırtından dönmüşse benim için o şut goldür. Dün tam 3 pozisyonda topa götünü döndü ve biz bunları Fenerbahçe gol kaçırdı diye gördük, öyle sayıldı. Aslında iyi bir Semih olsa hiç biri tekrar gösterilmeye bile değer olmayan pozisyonlardı.

Kadlec kazmasının yarım metreden atamadığı kafa şutu, aslında auttan gelen korner ortasıydı, Melo'dan sekti, yine Semih nereyi seyre dalmışsa kafa vuruşunu seyretti. Emenike'nin karşı karşıya kaldığı pozisyonda Şedju yerine Semih olsa, kırmızı kart, penaltı %90, gol kesin di. Meyreleş'in çektiği şut, Muslera'ya da top gelsin diyebileceğimiz güzellikteydi. Kurtarış seyretmiş olduk. Başka ca bir pozisyon yok. İyi oynadı dedikleri Fenerbahçe buysa, devam etsinler, her maç böyle oynasınlar. Alınacak neticelerle ilgilenmiyoruz zaten.

İlk yarı biterken, Olcan, kendisini bile giderken hayret içinde bırakan bir pozisyonda buldu. Allahım ben şimdi ne yapacağım der gibi gidiyordu. Ben 10 metre sonra düşer derken 18 içine kadar bile girebildi. Satranç oynar gibi düşünüyordu, geriden gelip kornere attılar da Olcan Bey kurtuldu, yanlış pas atmamış oldu.

İkinci yarı taraftarla beraber en azından bir süre, debelenme, cebelleşme bekleyenler yanılmadı. İki başıboş salak eksinin çarpışmasıyla, büyük futbolculara has bir elektrik, şimşek gibi bir verkaç oluştu. Olcan kaleciyle karşı karşıya kalınca Volkan büyüdü, kale küçüldü her halde. Ben vuramam diye karar verdi, vuramaz diyen biri daha vardı. Sneijder yaklaşıyordu olay mahalline, bom boş pozisyonda bile pas veremedi, top geriden gelen salak bir Fenerli'ye daha temas edip, zor pozisyonda Sneijder'in önüne düştü, usta vurdu ama, hakkını yemeyelim kalede büyük bir kaleci vardı. Bu ayı onları yemezdi, başka türlü ateşlemeye ihtiyacı vardı Avcı'nın

Sneijder takımdaki olanca çöpe rağmen, gol aramaya kaleyi dövmeye devam ediyordu. Devre arasında Büyük futbol düşünürü Rıdvan, Sneijder'in çok kötü oynadığını çıkarılması gerektiğini bizlere bildiriyor, Güntekin çanak yalayıcısı da tasdikliyordu. Televizyon başındakiler, maçtakilere haber verecek, ikinci yarı Sneijder'e kötü enerji göndereceklerdi. Belki Çöp Sezar'a bile Rıdvan Düşünürü'nün ne yorum yaptığı ulaştırılır, oyundan çıkarılması sağlanabilirdi.  Olcan'ın önüne bir top gönderdi, Çünkü vermese döveceklerdi sanki, nitekim 2. gol sonrasında Burak'tan, Selçuk'tan dayağı yemişti. Top Usta'ya geldiğinde sağdan soldan çöpler top istiyor, Galatasaray golüne engel oluyorlardı. Olcan topla buluştu, Trabzonspor'da oynasa, pozisyon bizim kaleye olsa kesin atardı, direkten döndü, mental eksikliğindendi. Başaltı takımın vasat futbolcusuydu. Oynayabileceği en büyük maçları oynamıştı Olcay, yani gelişimi artık olmayacak. Bu futbol, Galatasaray'da oynamaya yetmez diyeceğim demesine de, daha kötü futbolcuları izleyeceğimiz garantisi varken, Olcan'a futbolcu değil dememin bir gerekçesi de yok. O zaman o da bana, abi kim futbolcu ki dese ne cevap vereceğim. Adam haklı. Çocukluğu bir Türk takımı alt yapısında geçmiş birinin büyük futbolcu olma ihtimali 20 senede en fazla 1dir, Arda Turan o kontenjanı hala işgal etmekteydi.

Çöp Sezar, Galatasaray Hocası, abartmıyorum, 43 senedir maçlara giderim, Sigi Held, Saftig, Sikkibe dahil tüm zamanların gelmiş geçmiş en kötü Hocasıdır. Kurduğu, aldırdığı futbolcular, kadro gurubundan sahaya çıkardığı 11, maçı sevk ve idare, maça müdahale, oyun okuma, taktik bilgisi, konsantrasyon, maç öncesi, sonrası konuşma İsmail Kartal'ın bile en az 5 basamak aşağısında. Lig bitiminde Galatasaray başında bu hoca varsa, ligi 5. bitirdiğimizin resmidir. Mustafa Sarp, tek başına Reykart'ın götün teneke bağlamıştı. Çöp Sezar'ı da bu gidişle Veysel gömecek. Aklımızla alay ediyor gibi, Sabri, Eboue,Yasin, Hamit,Tarık,aklımıza ilk gelen sağbekler varken, PTT liginde bile oynaması şüpheli Veysel'i ısrarla oynatmasını taraftara açıklamak zorundadır. Zorunda diyorum, çünkü Galatasaray taraftarı aptal değildir, geçerli bir nedeni yoksa oynatmaz, ıslıklar.

Çöp Cemali saymıyorum, onun için kötü futbolcu demeyi bile gereksiz görüyorum. Pandev'le birlikte alanlar, aldıranlar hırsızdır, dolandırıcıdır. Eğer bir spor savcısı olsa, yüksek dolandırıcılıktan, ayıplı mal kakalamaktan içeri atması, zararın tazmini için dava açması gerekir. Yoksa bu iş yine bize düşecek, devre arasında kovacağız., Yeni çöpler alınması için yeni hırsıza zemin hazırlayacağız.

Burak Yılmaz, Galatasaray'a gelmeden önce, bizim futbolcular haricinde en sevdiğim futbolcuydu. Şimdi, eminim, bu kararı alırken de çok düşündüm. Galatasaray tarihinin en iğrendiğim futbolcusudur. Adam bile değildir, bırakın futbolculuğunu. Seyircisiz oynadığımız Eskişehirspor maçında verdim bu kesin hükmü. Futbolcuların nefes alışı bile duyuluyordu, çoğu ofsaytta, her durumda top ayağında olana bağırıyordu bana at diye. Bu denenebilir, maçtan sonra Burak konuşsun anlarsınız. Sesi kısılmış vaziyette oluyor, ben maçta sarf ettiği efora bağlıyordum, meğer top isterken bağırmaktanmış. Kendisi atmadıktan sonra Galatasaray golünün hiç bir önemi yok onun için. Yalvarıyorum 2. golü dikkatle izleyin, 51 metre top sürüşü boyunca yırtındı bana at diye. İyi niyetli Polyanna Galatasaraylı Sneijder'e pozisyon açtı der şimdi. Öyle olsa Sneijder vuruş anında, kendisi 2 metre ofsayt iken bana at diye bağırır mı? Galatasaray gol atsın da kim atara atsın diyen biri, atılmış 100 yılın golünden sonra kendini yerlere atmaz mı? Allah için dikkatle bakın sevinmeyi bıraktım Umut'la beraber kadrajdalar, Ayı'dan daha fazla üzülüyorlar,şaşkınlık içindeler. Maçın başındaki Galatasaray forsesini de tek başına bertaraf etti. 2 defa ofsaytta kaldı, bir defa faul yaptı, bir kere de hakemi kandırmaya teşebbüs etti. Bence o pozisyon penaltıydı, hakem ben olsam, Burak'ın ayağı kırılsa bile penaltı çalmam. Burak topla buluştuğunda yarım metre içeride bile olsa kaldırırım ofsayt bayrağını. 1 metre eninde 50 metre bir koridora sok duvara çarpmadan top süremez, vuruş tekniği, vuruş standartını geçtik. Bunları bilmeyen yok. Ben adam olmadığını Galatasaray sporcusu olmadığını söylüyorum. Kayda geçsin diye yazıyorum. Ligin ikinci yarısının ilk maçının kadrosunu öğrendiğinizde bu yazıya geri dönün. Sneijder ile Burak ilk 11 deyse Galatasaray 5. dir. Burak'tan kurtulamazsak ya 5. liğe razı olacağız, ya Sneijder'i feda edeceğiz. İstikbaliyle oynuyorlar. Hadi Drogba zevkine oynuyor, katlanıyordu. Operasyon geçen yıl yapılsa, Burak kovulsaydı, Drogba tarihi bir rekor kırardı. Sneijder daha çok genç, çok daha büyük takımlarda oynayacak. Burak için son sözlerim; içinizde iyi, atıyo beaaaya, Qral o diyen, savunan varsa bana selam vermesin. yazdıklarımı da çöpe atsın.

Selçuk İnan yukarıda deşifre ettiğimiz futbolcuyla beraber Galatasaray'a 2. bir Emre-Okan ihaneti yaşatıyor. Kurdukları çete,  Melo'nun, Sneijder'in futbolunu geriye doğru tetikliyor. Galatasaray'ın iyi futbol oynamasını imkansız kılıyor. Oynadığı ilk sene hatırına katlanılacak bir durum olamaz bu ihanet. Bakıyorum her maç en çok koşan listesinin başında. Bu ne demek 50 metre adamla beraber koşuyor, müdahale edemiyor, etmiyor. Aynı pozisyonda Melo 5 metre sonra basıp, bozup, pası verip duruyor. Takometre Selçuk'un Melo'dan 45 metre daha çok koştuğunu yazıyor. Bize de bu manipülasyonu yutmak kalıyor. Medya maymunlarına, Çöp Hocalara göre Selçuk vazgeçilmez oluyor. Tekniği de kaybolup gitmiş, ne şut çekmeye, ne uzun dikine pas atmaya cesareti var, uçurumdaki çalıya tutunmuş bekliyor.  Dünkü maç dediğimiz Hisseli Harikalar Kumpanyası tersine sonuçlansa Selçuk 37.000 kişinin tükürükleriyle sahayı terk ederdi, ve görün bakın çok yakında bir maç üstüne yıkılacak. Umarım bu maç Dortmund maçı olmaz. Tabela yanıltmasın, Fener'i yenmenin dayanılmaz hafifliği geçtikten sonra karar vermek durumundayız. Yedek bırakmak kesmez, uymaz, daha kötü. Kadro dışı bırakmak lazım. Yıkarıdaki sahtekarmanla beraber defolup gitsinler. Benim için yok hükmündeler. Bu saatten sonra istedikleri kadar ihanet edebilirler. Ne attıkları gole sevinirim, ne yedirdikleri gole üzülürüm. Küfür etmeye bile değmez.

Umut Bulut'un şifresini çözdüm. Bir kere futbolcu değil. Büyük bir şantiyeye git, onun gibi fit, ondan çok daha çevik 100 lira yevmiye alan işçilerden en az 10 tane bulursun. Bir kere şahit oldum, 8 katlı siteye mantolama yapılıyordu, fırtına çıktı, iskele uçtu uçacak. en üst katta işçiler var, düşseler serbest düşme yere çakılma 2 saniye, inanın 3 saniyede indiler, 2 saniye sonra da iskele uçtu. Yani o işçiler Umut Bulut'un en az 10 misli daha çevik. Umut zengin olduğundan yediği etler, aldığı vitaminler,ilaçlar, kullandığı konforlu spor malzemeleri, kendisini Galatasaray futbolcusu yaparken onları iskeleye çıkarmış, helva ekmek yiyorlar. Burak'tan farkı, artık iyi mi kötü mü bilmem, yedek kalmayı, atmayı, atamamayı sorun yapmıyor. Maçtan sonra sor, kaç kaç bitti de, sanırım bilmez. Maç ilgilendirmiyor, 50.000 kişi tükürse yarabbi şükür der. Top pas verme ihtimali olan birine geldiğinde, öne doğru koşuyor 3 kadar sayıp, havadan geliyorsa zıplayıp, kafayı, yerden geliyorsa ayağını sallıyor. Top çoğu sefer değiyor. Gol olması veya olmaması tamamen şans. Kıl payı ya ofsaytta ya değil. Hiç kimsenin atamayacağı bir golü de atabilir, mantolama işçisinin bile atacağı golü kaçırabilir. Para verdik kardeşim atsak atılmaz, satsak 5 kuruş veren çıkmaz diyorsanız, oynayacağı tek yer Semih'in yerine stoperdir. Her topa şöyle ya da böyle dokunsun yeter, teknik meknik de gerekmez hani.

Tarık Çamdal'da yörüngemizdeydi. Tanımadığımız bir futbolcu takıma katılmışsa mübarek Galatasaray forması içinde bir büyük maçını seyretmeden karar veremezdik. Sağ bek oynasa daha iyi oynayacak sanki. İlk yarı Fenerbahçe maçının büyüklüğü, acemilikler yapmasına yol açtı. Medya prensi Gökhan Gönül, kendi bölgesinde, kendisinden daha fazla göründü. İlerleyen dakikalarda Gökhan'dan eksiğinin olmadığını, eğitiminin Almanya'da geçtiğini göstermeye başladı. İkinci yarı oynadığı futbolla, bu takımın sağında veya solunda banko oynayacağını zapta geçirdi. Çeteler rahat bırakırsa, ya da dağılırsa kendisi de vurmaya başlar, çok daha iyi oynar.

Maç yazısı değil demiştik. Çöp Sezar- Daimi Çırak İsmail el sıkışmış kazasız belasız,El Sikko'yu 0-0 a bağlamayı planlamıştı. Bizim cephe işini o kadar iyi yapıyordu ki, Hamit'i oyuna sokma işi bile 7 dakika sürdü. Maksat Hamit oynamadı denmesin, ve dakikalar mümkün olduğunca azalsın. İyi, kötü, topu Ayı'nın kaleye götürme ihtimali olan Olcan'da çıkıp, taraftarın bir türlü sevemediği Emre Çolak oyuna girince az daha başarabiliyordu. Melo meğerse serumla oynamış. Nasıl olmuşsa hastalanmış, kusmuş. İnsan o servetin içinde ne yer de mideyi bozar, zengin adam hastalanır mı? o da ayrı konu da, normalde oynamaması gerekiyormuş. Futbolcu olsa oynatmazlar, ama o Pitbull, bildiğin it. Safra kesesini serum masasında bırakır gene çıkar hırlar. Pitbull'suz Fener maçı, rakısız balık gibi bir şey. Rakı içmeden yenen balık, kendisini inek yedi sanarmış, O da dayanamayıp çıkınca, yenemiyorsak yenilmeyelim küçük hoca mantığıyla kalan çöpler, teslim olalım çağrısı yaptılar. Sneijder ateşle karşılık verdi. Attığı iki insanlık dışı golle Şebekasyon'un içeriden dışarıdan Aslan'a kurduğu tuzağı çökertti, kuşatmasını yardı. Hakkını verelim, Fenerbahçenin kalesinde de kaleci yoktu. Bir Ayı kaleyi koruyor, sakat makat, Anti Galatasaray salyaları salgılayıp bizim maçlarda kaleye geçiyordu. İnsan olmadığından insan golü yemezdi bizden.  Sarı Ejder cezalandırdı. Sağına, soluna atılan cehennemi ateşleri, hayvani golleri ömür boyu unutmayacaktır, biz de öyle. Sneijder, biz de öyle. Seni Veysel'le aynı takımda oynattığımız için bize sitem koyma bu ayıp bizim değil, Türk Futbol Şebekesi'nindir.

Büyük Galatasaray Taraftarı bir kez daha Galatasaray adını göklere yazıp, yeni
filmi Dünya'ya izletip yaptı yapacağını. Biraz daha adam olduk, biraz daha gururluyuz. El Sikko'dan sonsuzluğa aktarabildiklerim bunlardır.

Dünya'nın en büyük 10 numaralarından biri bizim takımda, Bu rüyadan sakın uyanmayın,

18 Eki 2014

Fenerbahçe Maçı Nutku;

Ey Büyük Galatasaray;

Her türlü pisliğin, iç ve dış saldırının doruğa ulaştığı bu günlerde, bir kez daha, Türkiye Futbol Şebekasyonu'nun düzenlediği ligimizin en büyük maçına çıkacaksın. Gazan mübarek olsun.

Cim Bom Bom'larım,

100 yılı aşan tarihimizde çok büyük işler yaptık. Yaptığımız işlerin en büyüğü, temeli, Galatasaray kahramanlığı ve yüksek Galatasaray inanmışlığı olan Avrupa şampiyonluğudur. Devamında gelen Süper Kupadır. Bundaki başarıyı, Galatasaray'ın ve onun büyük taraftarının bir ve beraber olarak istekli ve kararlı yürümesine borçluyuz.

Fakat bu büyük hadiseleri geride bıraktık, bu başarıları bu zaferleri asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük maçlara çıkmak zorunda ve kararındayız. Galatasaray'ı Avrupa'nın en mamur en büyük olma seviyesine çıkaracağız. Bunun için bizdeki zaman ölçüsü geçmiş yıllarda kalan büyük zaferlerin gevşetici sarhoşluğuna göre değil, günümüz gerçeklerine göre düşünülmelidir. Bu büyük cenklere yolculuk, bunun gibi büyük maçların dikenli yollarından geçmektedir. Geçen yıllara oranla daha çok çalışacağız, en büyük maceralarımızdan birini yaşayacağız. Başarılı olacağımızdan şüphem yoktur. Çünkü; Bu akşam Arena'da kuşatmayı yarmış, ateşlerden geçmiş, takımına ölümüne bağlı görece sayısı az, ama desibeli fazla bir taraftarın, sırtında Metin Oktay'ın o mübarek, kutsal parçalı forması olacak. O formaların içinde de her biriniz,  teslim ol çağrıları gelirse, ateşle karşılık vereceksiniz. Çünkü; Aklınızdan bir an bile çıkarmayın, Galatasaray'ın şampiyonluklarında ağlayan coşan gülen milyonlarca Galatasaraylının,  Dünya'nın her tarafında, televizyonlar başından, ciğerlerinize, kalplerinize, bacaklarınıza, en büyük enerjilerini iletecekler. Ve çünkü sizler, Galatasaray'ın yürümekte olduğu Savaş yolunda, Pitbull'u, Muslera'sı, Sneijder'i başta olmak üzere gücüne güç katacağımız 11+3, yenilseniz de, yenseniz de asla yalnız yürütmeyeceğimiz Aslanlarımızsınız.

Büyük Galatasaray Taraftarı!

Yıllardan beri çıktığın maçlarda başarı vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin çoğunda Galatasaray'a inancımı sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki yönetim, futbolcu ve taraftar bütünlüğüyle yürümekte olan Galatasaray'ın kim olduğunu, ne olduğunu bu geceden itibaren, dost düşman bir kez daha anlayacaktır. Asla şüphem yoktur ki Galatasaray'ın unutturulmaya çalışılan bu büyük yeteneği ve büyük karakteri bu maçtan sonraki gelişmesiyle  yarının şafağında Arena'nın ufuklarından yeni bir güneş gibi doğacaktır.

Galatasaraylılar!

Sonsuza akıp gidecek yıllarda, bu büyük ve şanlı takımınla daha büyük şeref ve mutlulukla övünmeni; daha da yükseklere taşımanı gönülden dilerim..

NE MUTLU GALATASARAYLI'YIM DİYENE!

2 Eki 2014

Arsen Wenger 4-1 Kovduğu 14.Galatasaray Hocası;

17.5.2000 gecesi, Arsen Wenger'den kupayı alıp vedalaştığımızın 14.sezonu. 2 Fatih Terim, 2 Hagi, Lucescu, Gerets, Skibbe, Kalli, Cevat Hoca, Bülent Korkmaz, Bülent Ünder, Lucescu, Reykart, Mancini, toplam 13 Hoca kovup, 14. kovulacak Hoca Parandelliyle tekrar karşısındayız. Aradan geçen bunca yıl içerisinde biz 5, Arsenal 2 Şampiyonluk yaşamış. Halbu ki, 100 senede bir finale çıkmış takıma kupa kaptırdı diye daha 2000 senesinde kovulmalıydı. Onlar işi bilmiyor, biz biliyoruz.

Bir nedeni olmalı? Biz daha zenginiz, her sene bir hoca değişikliği, her sene heyecan, zevk yapıyoruz desek olmaz. Götümüzde donumuz yok, küçük bir Muz Cumhuriyeti ülkesi merkez bankası serveti borcumuz var. Her yeni Hoca bir oyuncu yetiştiriyor, biz Dünya futbol pazarına oyuncu ihraç ediyoruz desek, Veysel'le, Yekta'yla ölüm kalım maçına çıkıyoruz millet götüyle güler. Bizim için Avrupa maçları önemli değil, biz yetişen oyuncularımızla Milli Takımla destan yazıyoruz diye zırvalasak, hassiktir çekerler. Biz 14 senede 14.cü Hocayla çıkıyoruz da diğerleri farklı mı, Beşiktaş 16, Fener 11. hocayla sezona başladı. Sistemin dışında kalamıyorsak sistemin içine bodoslama dalacağız başka yolu yok. Başka yol bırakmıyorlar.

Bizim Şebeke gerçekten çok aklıllı. Sahibi, patronu olmayan bir iş kolunda çok büyük paralar dönüyor. Başındakilerin zarardan hiç bir sorumluluğu yok. Nasıl olmuşsa bu büyük pazar oluşmuş. Bizim ülkede olmayan ürüne para veriyoruz. İşletmelerin ürünü futbol, futbol var mı? yok, peki neyi satın alıyoruz biz? formayı çocuklar, mübarek formayı. Çok daha beter futbolcular vardı içlerinde, Servet'ler, Mustafa Sarp'lar varken 55.000 kişi seyrettik. Barca, 90.000 kişiye oynuyor, yetmemiş, 20.000 ilave daha yapıyorlar, dün oynayan Galatasaray kadrosunu 5 sene Barca'ya ver, maçlarına 5.000 kişi gitmez. Adamlar ürün satın alıyor, forma değil.

Bulmuşlar bir sağmal inek yıllardır sağıyorlar. Bittik oğlum, bitince de aklımız başımıza geldi, bir daha 55.000 kişimizi bir arada nah bulursunuz. Türkiye'de futbolcular arasında en fazla +,- %10 luk fark, ya var ya yok. Selçuk yerine , Yekta oynasa, Burak yerine, Mustafa Pektemek oynasa değişen bir şey olmaz. Son 20 senede fark yaratan 3 futbolcumuz çıktı, Emre,Hakan Şükür,Arda Turan, Sistem, fark yaratan futbolcuları kustu. Küçükten büyüğe bu istifra eylemi sürüyor, Eskişehirspor'da Tarık biraz fark yaratsa, Eskişehir, Salih, Kayseri'de öne çıksa Kayseri kusuyor. Galatasaray'da Arda Turan çıktı, Şebeke'nin ödü patladı. Tez elden kovduk. Biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna. Arda'dan aldıkları paranın 3 mislisini harcadılar, Arda'nın gözü kapalı oynayacağı kadar bile oynayan birini bulup getiremediler. Getiremediler, yanlış oldu, getirmediler. Kıravatlı Eşkiyalar kulüpleri işgal etmiş, insan satıcıları cirit atıyor, öz sermayesi olmadığı halde borçlanıp, her sene yarım takım çöp transferi yapabiliyorlar. Kendileri çalmadıkları, veya yakalanmadıkları için hesap soran yok. Prostatlı fosillere soruyorlar, eller havaya İbra edilmiştir, yeni Eşkiyalar göreve.

Çıkıyor bir fosil yönetici kredi buldum diye seviniyor. İnsan borç alabilmeyi hüner diye nasıl yutturabilir. Nazım Hikmet'in şiirinde geçer, Amerikan Generali Türkiye'ye borç verdik diye ağzı bir karış açık seviniyordu. Bankalar borç verebilmek için ne şaklabanlıklar yapıyor, bizim fosil, ben senden daha fazla borç buldum diye Başkanlığa adaylığını koyuyor. Benim bir patronum vardı, Yaşıyor mu bilmem, Galatasaray'ın maçını televizyondan bile seyretmezdi, elinde sidik torbası, hiç bir Divan toplantısını kaçırmazdı. İnsanın aklı almıyor, ben golf'den anlamam, golf sopası görmemişim hayatımda, kim oynar, golf sahası nerededir bilmem, Türkiye'de Golfün idaresi için talip oluyorum, ve beni seçiyorlar. Yarın Galatasaray'dan 1 tane futbolcu ismi bilmeyenler, 3-4 sene için kaderimizle oynayacaklar. Muhtemelen Alp Yalman Başkan olacak. 78 li yıllara döneriz, o zamanlar 2 yabancı vardı, şimdi 8, Futbol Enternasyonel oldu. 2 yabancı bulmak için çıktığın pazarda, doğruyu bulmak kolaydı, şimdi öyle mi? Onunda var kendisinden öncekişlerin olduğu gibi insan satıcısı tanıdığı. Onlara danışacak, gidene kadar en az 2 Hoca, 20 futbolcu alacak çöplüğe, borçlanacak, sonra ki ben daha fazla borçlanırım deyip gelecek. 110 senedir böyle, yine öyle olacak.  Ayhan Akbin futbol şubesinin başına geçer, Hıncal Uluç'a antrenman sahası manzaralı oda verirler. Biz ne mi yapacağız?

Yaptık yapacağımızı, kestik raconumuzu. Biz bu soytarılıkta artık yokuz. Maça gitmeme sebebimiz de PASSOLIG falan değil, hepimizin kombinesi var. En kötü yere 800 lira veren, 25 lira daha verir. Siz pis liginizi oynatın, İstediğiniz takım Şampiyon olsun, Şampiyonluk kesse bizi keserdi, 4. Yıldızınız da başınıza çalınsın. Gidin şimdiden Boklu Dereye bırakın o yıldızı. Motor Sanat Terk bir Kıro'yu futbolun başına getirin, Getirin ki, her gece Papermoon'da yemek yesin. Yesin ki her sabah uyandığında Futbolumuzun klozetine sağlam işkemeyle otursun, Otursun ki, sıkı bir ıkınmada, klozetin çeperine 2, 3 tur daha attırsın. Ne kadar pisletirse o kadar iyi. O kadar çok Galatasaraylı oluyoruz, son kuruşlarımızı da size teslim ediyoruz.

Getirmiş giderayak bir İtalyan Çöp'ü, adam bizim sabrımızı sınıyor. Sabri-Eboue'ye yemek verdirmiyor, 3 çöp sağ bek aldırıyor, sol açığı sağ bek deniyor, olmadı sezonun en büyük maçına Veysel'le çıkıyor. Tercümanı yok, Selçuk'u taraftara yem ediyor, Yekta denen ruhsuz, hissiz, bir halı saha emekli futbolcuyla maça çıkıyor. Hamit gibi Dünya çapındaki sağ kanat oyuncusunu 4-0 olunca sahaya sürüyor. Kabahat onda değil ki, o olmasa hırsızlar yerine başka bir çöp bulurlar, nitekim arayış çoktan başlamıştır bile. Galatasaray tarihinin Sigi Held dahil görüp görebileceği en kötü Hoca tiyatronun bir parçası.

Tiyatro bitti, yol kavşağındayız, futbola ikimizden biri fazla. Ya sizi o yarattığınız bok çukurlarında boğacak, global bir temizlik yapıp yeniden başlayacağız, ya da biz yokuz, bizim için yok hükmündesiniz, sizin oynattığınız turnuvaları tanımıyoruz, tabelasıyla da ilgilenmiyoruz. Sizi kokmuş karanlıklarınızla baş başa bırakıp çekiliyoruz. Bu temiz futbol sevdalıların pasif bir direnişi değil, devrimci bir çekimserliğidir. Sebep olanlara Galatasaraylılığımın olanca nefretiyle en ağır küfürleri ediyorum.

17 Eyl 2014

Türkiye Futbol Şebekesi'nin Kodları;1

Futbolumuz, tüm zamanların en kötü geçmesi muhtemel sezonunu açtı. Gelinen nokta, yıllardır, futbolun kirli yüzünün izini sürenler için sürpriz değil. Ne var ki getirdikleri noktayı yeterli görmeyeceklerine inandığım için güzel, haklı, delikanlıca, tertemiz bir futbol seyretmek, tuttuğu takımın aldığı dereceye razı olmak isteyenleri bir kez daha uyarıyorum.

Futbolumuzu, futbol para etmeye başladığından beri kirli bir Oligarşi idare etmektedir. Günümüzde bu oligarşinin KOD adı KÜS, açılımı Koç(Ali Migros Tribünü) Ceo, karar verici son sözü söyleyici Ülker, Sabancı(Ali Pegasus Tribünü) dür. Ve bunların tuttukları takım, bizim uğruna ölümleri bile göze aldığımız, hayatımızdaki değişmez sevgilimiz takımlar gibi değildir. Şampiyon olmasını istedikleri, EuroFener, olamadı, kardan zarar GalataDolardır.  Ve bu görünmez Global Kraliyet Ailesinin kaybetmeye tahammülü yoktur.

Şebeke diye isimlendirdiğimiz bu kan emici aile, futbola somut müdahale etmeye Galatasaray'ın seri Şampiyonluklar aldığı zamanlarda karar vermiş, ilk büyük operasyonu 17.5.2000 gecesi, Galatasaray Kupa ile Avrupa göklerinden, İstanbul'a süzüldüğü an başlatmıştı. Faruk Süren ve Hagi görünmez, kutsal ortaklığı bozmuş, tahterevallinin sportif tarafını lehine çevirdiği gibi, ekonomik bacağını da çevirmek üzere tarihin en büyük macerasından muzaffer çıkmıştı. Faruk Süren'i derdest ettiler, tehditle Başkanlıktan uzaklaştırdılar, sanıyorlardı ki bu kapanamaz ivme Hoca'yı da ayırınca kapanabilir hale gelecekti. Planları tutmadı, Galatasaray, sadece bir spor kulübü değil, yüzlerce yıllık bir hars, hulus ve hasletti. Her ne kadar sırtından palazlananlara yapacak bir şeyi yoksa da, yapılacak haksızlıklar karşı da bir duruşu vardı. Tribünlerden gelen gücünü kullanmakta hiç bir zaman tereddüt etmedi. Aslan ağzını açmış, Şampiyonluklar kazanmaya devam ediyordu, onlar gülüyor sanıyorlardı, ki Fatih Terim'i geri çağırdılar. Takımın kimyasını bozdurdular. Rezalet sezonlar başladı, yine de arada Galatasaray Şampiyon oluyor, bir türlü Fenerbahçe'yi hiç olmaz ise Şampiyonluklarda öne geçirmeyi başaramıyorlardı.

Peki, madem bunlar için Şampiyonluk sadece Euro ve Dolar demek idiyse neden Fenerbahçe üzerinden futbol endüstrisini dizayn ediyorlardı? İş kelle sayısı olsa Galatasaray Taraftarı yapılan bütün anketlerde Fenerbahçelilerden daha fazlaydı. İş karizmaya kalsa Galatasaray UEFA ve SÜPER kupalı bir Türk takımıydı. Neden siyasi ve oligarşik düzen Galatasaray'ı değil de Fenerbahçe'yi kolluyordu. Yapılan fizibiliteler şampiyonluğu satmak için Fenerbahçe'nin ligi önde bitirmesinin daha karlı olduğunu gösteriyordu. Avrupa maçlarının getirisi, Şebeke için ihmal edilebilinir boyutlardaydı. Nasıl olsa bir daha asla bir Türk takımı Avrupa kupası almayacak, oynayacağı mecbur maçları oynayıp elenip kürkçü dükkanına dönecekti.

Futboldan para kazanmayan kişi sektör yoktur. Tuvalet işletenden, köftecilere, otelcilere, otobüsçülere, tombalacılara, hırsıza, arsıza, orospuya,  Adana'da pamuk toplayan ırgata kadar aklınıza ne iş gelirse az ya da çok futbol satışına bulaşıyor, çaylar dereler oluşturup, Şebeke'nin havuzuna akıyorlardı. Şampiyonluğu Fenerbahçe'ye sattıklarında 100 para puan alıyorlarsa, direnip Galatasaray olursa kardan zarar ediyor 80 alıyorlardı. Beşiktaş şampiyonluğunda ne kar ne zarar edip, Trabzon Şampiyon olursa zarar edecekleri kesindi. Hele ki bir de Bursaspor olduysa iflas etmiş demektirlerdi.

Yaşı 50 civarında olanlar, Bursasporun Kupa Galiplerinde elediği Dandi United maçını hatırlardı da, oynayıp oynayacağı tek Şampiyonlar ligi maçlarını Bursalılar bile unutup gitmişti. Trabzonspor en son kimle Avrupa maçı oynadı diye anket yap, bilen çıkmaz, yıllar önce Liverpool'u yendiği maçı daha dün gibi hatırlardı. Kıyametin çıkma sebebi de tam bu kurtlar sofrasına davetsiz ortakların çıkması yüzündendi. Bir imalat hatasına kurban gitmişlerdi Bursa'da. Bursalılar yatsın kalksın son haftaya lider girmediğine dua etsindi. Son hafta Bursaspor'un mutlak puan kaybetmesi gerekiyor olsaydı, Şebeke'nin üvey evladı Beşiktaş memur edilir o puan mutlaka kaybettirilirdi. Fenerbahçe'nin 50.000 kudurmuş taraftarı önünde Trabzonspor'a puan kaybedeceğini hesap edemediler. Tay Burak'ın beraberlik golüne cevap verme işi uzayınca, Uludağın eteklerinden medet beklemek için de zaman daralmıştı. Ölmüş eşşek Beşiktaş'a ancak 1 gol attırabildiler, ve mucizevi bir şekilde Şampiyonluğu ilk defa kaybettiler.

Üretim zayiatına saydılar, Bursaspor'un Şampiyonlar ligi maçlarını kimse seyretmedi, reklam bile vermediler, ve bu cüretini de pahalı ödeteceklerdi. Bursaspor'a büyük ceza kestiler, bundan böyle lig 5. liği bile göstermeme kararı aldılar. 40-45 sene öncesinin en büyük takımı Eskişehirspor'du, her yıl efelenir az daha Şampiyonluğu alacak noktaya gelirdi. Kafalarını kopardılar, senelerce alt liglerde süründürdüler.Bursaspor'un Şebeke'ye verdiği zararı kompanse etmek için Reykart'ı Şuster'i kullandılar. Galatasaray'a, Beşiktaş'a çok büyük transferler yaptırıp kombineleri, formaları, dekoderleri sattırdılar. Sıra Fenerbahçe'nindi, Tüpçü ve Seramikçi Şebeke'de değilse bile girmeyi sonuna kadar hak edecekler, avı Fenerbahçe'ye bırakıp kaybolacaklardı.Hatta Seramikçi ilacın dozunu fazla kaçırmış, Fenerbahçe Şampiyon olsun diye, az daha koca Galatasaray'ı küme bile düşürecekti.

Trabzonspor ilk yarı arayı açmış olsa da Şebeke aynı suda ikinci defa yıkanacak değildi. Nasıl olsa tökezler, erken devrilen Galatasaray- Beşiktaş'a Trabzon maçında büyük toplar oynatılır bir çelme takılırdı nasıl olsa. Trabzon devrilmeyince Şebeke devreye girdi. Herkesin bildiği süreç başladı. Aziz Yıldırım'ın 15 yıllık devri iktidarında söylediği bir doğru var aslında. Konuşursam yer yerinden oynar, tek suçlu ben değilim, hepimiz pisiz. Doğrudur, Şebeke 2. defa zarar edeceği bir Şampiyonluğu kaptırmamak için Aziz'e yol verdi. Şampiyonluğun nasıl alındığı önemli değildi, Fener alsın da ne olursa olsundu. Kıyamet koptu kopmasına da bundan şimdilik Şebeke'ye neydi. Şampiyonluğu satmış, Galatasaray'ı darbeye zorlamış, neredeyse bütün takımı değiştirtip, voliyi vurmuştu. Fatih Terim'i tekrar takımın başına memur edip, Galatasaray'ı futbolun hapiste olduğu zamanlarda kontrölsüz güç olma riskinden çıkarmıştı.İstedikleri an düğmeye basacaklardı, nitekim bastılar. Beşiktaş'a menemen yedirdiler, Galatasaray'ın rekor puan farkıyla Şampiyon olma ihtimaline karşı Süper Final icat ettiler.Planları az kalsın tutuyordu, son maçın son saniyesine bıraktılar Şampiyonluğu, işleri tıkırındaydı. Medyayı, siyaseti kullanarak Fenerbahçelileri algıyla uyutup, şike yapılmadığına inandırdılar. Sonraki senede gelen Galatasaray Şampiyonluğu operasyona bir kere daha mecbur bıraktı Şebeke'yi. Her zaman kullandıkları maşaya bir kez daha sefer görev emri çıkardılar. Son 4 maça gurup 4. sü giren Milli Takıma, şapkadan tavşan çıkarıp bir taşla iki kuş vurduracakları Fatih Terim'i CEO yaptılar. En iyi gurup 4. sü olarak İmparator omuzuna bir yıldız daha aldı.  ne var ki diğer kuş vurulmuş, daha doğrusu Aslan yaralanmıştı. Tuzağı öküze kuracak değillerdi ya, Aslana kurdular. Resmi şikenin yapıldığı sezondan bin beter bir lig turnuvası sonucu rüşvetle, tehditle, en kolay Şampiyonluğu Kadıköye verip Fenerbahçelileri kuduz aşısı yapıp sakinleştirdiler.

Başbakan'ın tuttuğu takımın başı beladaydı. Etraf kemik yalayıcı doluydu. Galatasaraylı Medya Maymunları bile Galatasaray'a küfür etmeleri karşılığında çanaktan beslenebiliyordu. Son 50 Futbol yılının en adil, en mertçe yılları Başbakan'ın takım tutmadığı, futboldan anlamadığı yıllardı. Futboldan anlamayan Ecevit, futbolcu Tayyip'e, Dünya 3. sü Milli takım, Avrupa ve Süper Kupalı Galatasaray'ı teslim etmişti. Futboldan anlayan Başbakanın icraasındaki Milli takım, son İzlanda maçında hezimete uğradığında bu ulusun en az yarısı bayram etmişti.

Şebeke'nin hassas kuyumcu terazisiyle dengede tuttuğu Şampiyonluk sayısı aynı olan 2 takımın, Avrupa karnesi ülkedeki futbolun tahmin edilenden, bilinenden çok daha kirli olduğunun belgesiydi. Bu işte bir terslik vardı, Ya Galatasaray Avrupa'da kollanıyor, şike yapıyor, rakibinden fazla maç oynayarak daha fazla tanınıyor, ya aksi Türkiye'de Fenerbahçe'ye yapılıyor hak ettiğinden fazla Şampiyon olması sağlanıyordu. KÜS'ün şifresini kırıyorduk. Futbolseverler uyanmıştı.

Trabzonspor onca baskıya, rüşvete, Başbakan, Cumhurbaşkanı tehdidine rağmen manevi kazancının peşini bırakmamış, Galatasaray, büyük taraftarının baskısıyla hiç olmadığı kadar Şebeke'yi deşifre ediyordu. Ve bu pis kanı temizleme davasıyla sezon başladı. Hodri meydan çekildi, arık ne olursa olsundu. Passolig icat edip taraftarı, seyirciyle değiştirme yolunu buldular. Yabancı sayısını indirerek takımları birer ikişer kademe daha kötü oynamasına sebep oldular. Takım severleri, futbol severleri tribünlerden kaçırıp, televizyondan seyretmeye zorladılar. Futbolun kanını emmeye bütün vahşetiyle devam ediyorlar. Yakın zamanda da doyacakları pek görünmüyordu.

Bu sezon muhtemelen tüm zamanların en kötü maçları oynanacak, en pis, en iğrenç sezonu yaşanacak. Futbol Federasyonu Şebekesi dediğimiz suç örgütü, her hafta bir takımı şikesi sabit, olmaması gereken takımla maç yaptırarak suçuna ortak ediyor.  Ve bu süreç, kulüplerin başından kıravatlı çeteler, Futbolun başından biatçı, muktedir kemik yalayacısı, eğitimsiz, çakma Krallar,Padişahlar,İmparatorlar, Şebeke'nin tetikçileri Medya Şebekleri, Embesil Başkanlar, hukuk cellatı Disiplin, Tahkim kurulu avukatları, ve her kim varsa bu lağıma gün be gün tıksırıncaya kadar yediklerini boşaltanlar dağılmadıkça son bulmayacaktır.

Bu gerilemenin de elbet bir sonu vardır. Futbol, eninde sonunda gerçek sahiplerinin, taraftarların egemenliğine girecektir. Girene kadar savaşa devam, umarım ömrüm vefa eder, çocukluk tribünlerime döner, setlere çıkar, omuz omuza halayların başına geçer atkı sallarım. Hepinizi Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha kucaklarım.

6 Nis 2014

Mancini'nin Zarı 7-7 ve Elveda Büyük Galatasaray Taraftarı; Galatasaray 1-0 Fenerbahçe

Eğer Büyük Galatasaray Taraftarı, kendini feda edip maçı tek başına oynamasaydı, eğer büyük Felipe Melo, ikinci yarı hakemin odağı ile merkezi arasına girip görüntüsünü küçültüp atılmayı geciktirmeseydi, Muslera maça tam konsantre olmasaydı, bu gece Arena'nın namusunu teslim etmiştik.

Bu Burak Yılmaz'a, bu avukatlarına alacağı tazminatı hesaplatan Mancini'ye, bu ortalamasından 200 metre daha fazla koşmak zorunda olan Ayı Eboue'ye rağmen maçı, daha doğrusu El Sikko'yu kazanmışsak, futbolun Gök Tanrısına dua edelim, sevincimizi abartmayalım. Aynı oyunu Kadıköy'de biz oynasak bu maç en az 4-0 yenilmiş olurduk. Aldığımız bu galibiyete yukarıdan 2, aşağıdan 3 puan verdiler. Velev ki puan farkı bu kadar açık olmasaydı, biz bu maçtan 2 puan almış sayılacaktık.

Şimdi yenen, yenilen maçın hakemine saldırıya geçmiştir bile. Ben geçmiyorum. Bu kadar kötü niyetli futbolcular varken, hakem Peygamber olsa ne yazar? Takımlar sahaya çıkarken gördünüz değil mi, televizyon başındakiler. Emre bile ne kadar sevimliydi. İşte ben bu yüzden artık dayanamıyorum ve bu son maç yazım olacak. Sahada bir birini gırtlaklayan futbolcular, muhtemelen bu gece aynı mekanda eğlenecekler. Beni 45 sene sömürdüler, artık bu soytarılığın içinde yokum sistemden çıkıyorum.

Burak Yılmaz sonunda Selçuk İnan'ın mezarını kazdırdı. Her hareketi faul, her pozisyonu ofsayt, Galatasaray bugün 11 kişiyle oynamadı, top bizdeyken rakip 12 biz 10 kişiydik. Ofsaytta olduğu için en az 5 gol pozisyonu olacak pas atılamadı. Faul yapmasa belki kendiliğinden gelişecek pozisyonları harcadı. Ve bunu hocalar ısrarla görmeyerek, bizim aklımızla alay ediyorlar. Burak yerine Yekta olsa şimdi çoktan PTT ligini boylatacak olanlar, neme lazım, zengin Burak'la papaz olmayalım da, Galatasaray ne sonuç alırsa alsını tercih ettiler. Eğer bugün Burak Yılmaz oynamasaydı biz hele maçın başında öne geçmişken, taraftar ayağa kalkmışken 6-0 ın altından kesin kalkardık, hem de Hoca görünümlü atkılıya rağmen.

İlk yarım saat sonunda rakibin en önemli futbolcusu atılmış, oyun ve pozisyon üstünlüğü sende, galipsin, taraftarın sesi kısılmış, sırtında bir hezimet kamburu var ve senin için hiç bir şey olmamış gibi maça devam ediyorsun. Yekta'yı çıkarıp Umut'u alsan farka gideceksin. Sen hücum etmediğin sürece rakip isterse 9 kişi kalsın ne fark eder. İt gibi koşturup rakibi %10 fazla koşmaya zorlasan son 20 dakikada ecel terleri dökmezsin. Ama var tabi taktiği, bunlar İtalyan Catanacio'nun mucitleri, gol yememe üzerine en büyük Hocalar İtalya'dan çıkar. Yat 1-0 ın üstüne. Koskoca Galatasaray, hezimete gitmek için hezimet yemeyi göze aldığı için koskoca oldu. Siz sıçan gibi oynatın, gol yemeyin diye küçülecek değil.

Son 30 saniye kala oyuncu değiştiriyordu, bize de yarım dakika kazanmak için sokuyorum demişti. Biz mazereti, kabahatinden büyük diye hırlarken, aynısını bu maç yaptı. Takımı 20 dakika kala geriye çekti, her Galatasaraylının atılacağına bahis oynadığı Melo'da atıldıktan sonra, üstüne üstlük çok iyi bir maç çıkarmasına rağmen, öldürücü 2 hata yapan Semih'in konsantresi bozulmuşken, Fenerbahçe'de biraz hareketlenme olsa 1-1 içten bile değildi. Bu durumda bile 30 saniye kala adam değiştirdi. Yani düşüncesi sahaya, hakeme yansımış olsa o yarım dakika kimin lehine çalışacaktı? Bu kadar salak olmadığına göre Galatasaray'ı dolandırmaya oynadığı kesin, verin A2 takımın başına siktirsin gitsin şerefsiz.

Selçuk bu senenin belki de en iyi oyununu oynuyordu. Ne oldu henüz anlamış değilim, kenardaki yaratık, ısrarla Galatasaray'ı bu maç kazandırmamaya çalışıyordu. Mektup gecikince belki de bağırarak haberleşiyordu bu maç. Kim bilir ne geri zekalılık yaptıracaktı ki kaptan sahadan çıktı. Şimdi forma edebiyatı yapanlar da çıkar. Eğer Selçuk, Mancini'nin yaptırmak istediği bir şeyi yapmak istemediği için çıkmışsa helal olsun. Biz 50 tane Mancini buluruz, ama şu alt düzey futbolcuların Abdurrahman Çelebi sayıldığı ülkemizde Selçuk klasında kaç futbolcu var? Bu sene Selçuk kötü oynadı görünmüşse bunun sebebi Burak'tır. Onu kurtarmak için kendini yaktı, daha önceki maçlarda uyarmıştık.

Mancini ısrarla gele atmaya çalıştı, ama işte dedik ya, Taraftar ve Melo böyle istedi. Zarı 7-7 geldi. Ama bu zar maçı kazansa da turnuvayı kazanmaya yetmedi.

Bu maç yazısı benim yayın hayatımı noktaladığım maç yazısıdır. Rezalet ötesi futboldan sonra teselli bulduğum tek şey, tabela değil, Fenerbahçeli futbolculara Arena'da şov yaptırılmamış olmasıdır. Sebebi de taraftardır. 5 senedir her maçı yazdım, maçların dışında da ilgilendiğim her şeye bulaştım. Yazdıklarım Galatasaray taraftarına arşiv olsun. Hiç bir hakkı mahfuz değildir. Haklarında çok kötü yazdıklarım da oldu, çok iyi yazdıklarım da. İyiler övünsün, kötü yazdıklarım yok saysın.

Ülkemiz bir gün huzur ve barışa kavuşur elbet. Sahibi kamu sayılan bütün kurum ve kuruluşlar hilelidir, başlarında hak etmeyenler vardır. Futbolumuzu yönetenler ise bu ülke futbolunu pisletenlerdir. Eğer bir gün ülkemiz gibi, futbolumuz da temizlenir,maçlar delikanlıca oynanır, her takım hakkına razı olur, futbolumuzu kirletenler ortalıktan yok olursa tekrar dönerim. Umarım ömrüm vefa eder.

Beni tanıyan tanımayan, herkesi, Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle kucaklaıyorum, ELVEDA