Önce yiğidin hakkını verelim, sonrası felaketi olacak. Galatasaray'da oynamayan en sevdiğim futbolcuydu bir zamanlar. Bize gol atıp ''Anneeee'' diye bağırdığında gözümden yaş gelmişti. Son maçta Fenerbahçe'ye gol atarak Türk Futbolu'nun kaderini değiştirdi. Şampiyonluk kupasını Boklu Dere'den, Uludağ'ın eteklerine yolladı. Bir sonraki sezon da kendileri alacaktı, payı büyüktü, kağıt üzerinde, atamadıkları bir penaltı Şampiyonluklarına mal olmuştu. (3-2 kazandıkları Fener maçında kaçan penaltıyı Colman yerine kendisi atsaydı, Aziz'in yaptığı şike de patates olacaktı zaten) Kağıt üzerinde kaybettikleri Şampiyonluğu Temiz Futbol taraftarları gerçek kazanana iade etmiş, ödeşilmişti.
Fenerbahçe'nin iki Şampiyonluğunu engelleyen Tay Burak, Kendisini Galatasaray'da buldu. Şampiyon'un ivmeyi artırmış ligi forselemiş 11 inde unutulmaz bir sezon geçirdi. 3. torbadaki Galatasaray'ın Şampiyonlar Liginde kalifiye olmasında, bir kademe daha geçip Çeyrek Final oynamasında başrol oynadı. Şükran ve minnetimiz devam ediyordu. Taa ki, geçen sezonun ortalarına kadar. Taa ki başka takımda oynarken sevdiğim futbolcudan, mübarek Galatasaray formasıyla nefret eder duruma gelene kadar. Zamanı geldi, sussak oluyor belki ama yazmasak olmaz.
Burak Yılmaz dosyasını açıyoruz. Kemerlerinizi bağlayın, kaskınızı takın, çelik yeleğinizi kuşanın, Maç başlıyor. Başınızı duvara vuracaksınız, göğsünüzü yumruklayacaksınız.
Burak Yılmaz, Galatasaray şovunun taraftarı memnun edememesinin baş sorumlusudur.
Burak Yılmaz çok ofsayta düşüyor;
Ofsayt, küçük takımın kendisinden büyük takıma karşı kullandığı en büyük kozudur. Mücadele etmeden, emek, akıl, hüner harcamadan bir atağın bertaraf edilmesinin en fizibil yöntemi, rakibi ofsayta düşürmektir. Bunu en iyi uygulayan Hoca Yılmaz Vural'dır. Her hangi bir büyük maçının istatistiği incelensin bu dediğim teyit edilecektir. Büyük takım ofsayta yakalandığında bir çuval incir boşa gitmiş demektir. Top oralara gidene kadar yapılan mücadele, harcanan efor, kaybedilen topu tekrar kazanma mücadelesi için gerekli enerji, takımın bu periyot için oynadığı oyunun kötü futbol olarak yorumlanması demektir.
Bu gene ihmal edilebilir durum. Futbolun görselliğinde topu iyi kullanma yanında topu kazanma mücadelesi de seyre değer güzelliktedir. Daha büyük mendeburluk, Burak Yılmaz ofsayt pozisyonunda olduğu için vazgeçilen oyun ve pas trafiğidir.Asıl kötü futbol dediğimiz hadise takım gol posta yaklaştığında Burak'ın ofsaytta bekleme durumudur. Ataktan vazgeçme, geriye dönme, fikir değiştirme, yana pas, muhtemelen topu kaptırma, moral bozukluğu. Tabelaya yansımayan atak girişimi. (En somut ifadesini son Fenerbahçe maçında 2. golde gördük. Vuruş anında hem Burak, hem Umut ofsayt pozisyonundaydı, Sneijder'in insanlık dışı şutunda, top kaleciden, direkten dönse o güzelim şov çöpe atılacak, belki 2 puandan olunacaktı)
Ofsaytların lehimize olduğu somut bir maç örneği vereceğim. Maçtaydım, UEFA Kupasını aldığımız sezon Milano'daki maçta ilk yarı 2-0 yenik kapadık, Milan, tam 8 defa ofsayta düşmüştü. Bilerek,veya değil ofsaytlar bizi o maçta hezimetten kurtardı ve UEFA kupasına götürdü. Yorulmadan maça tutunan Galatasaray, yorulan Milan'a ikinci yarı kan kusturdu, 1 gol atıp korkuttuk, son 20 dakikada Milan'a savunma yaptırmıştık.
Burak Yılmaz çok hücum faulü yapıyor;
Ofsayt kalmasından daha beter bir durum. Her topla mücadelesinde eli kolu izin verilenden çok daha fazla oynuyor. Topa bulaşamayacağına karar verdiği anda faul yaparak, atağı öldürüyor. Alacağı sarı, kırmızı kart cabası. Rakibin yapacağı bir hatayla tekrar kapabilme ihtimalini çöp tenekesine atma. Rakibe organize bir top kullanma şansı verme. Galatasaray'ın kötü futbol oynamasına devam etmesine sebep olma. İstatistiklere top kaybı geçirme. Sporcunun, akıllı, ahlaklı, çevik olma misyonunun tüm maddelerinden bir pozisyonda vazgeçme. Değer mi kardeşim?
Burak Yılmaz çok bencil;
Her golcü bencildir, kabul edilebilir. Vuruşları kendi yapması, daha müsait biri olsa bile pas vermemesi bence ona eksi yazmaz. Takıldığım bencilliği Galatasaray golünü kendisi atmamış ise önemsememesi. yalandan sevinmesi, hele ki kadro içerisindeki rakibi atmışsa belki de üzülmesi. Bana öyle geliyor ki 4-0 yenildiğimiz bir maçın sonucundan çok daha fazla, son dakikada kaçırdığı gole daha fazla üzülüyor. Kendisine gösterilen saygıyı, ustalara hiç göstermedi. Drogba'yı bir kere dahi aradığını sanmıyorum, yarın Sneijder gitse, yolda görse selam bile vermez.
Burak Yılmaz sahtekar;
Bu yorum benim değil, ama biri bana böyle dese, Burak'ın avukatlığını yapmam. Hakem olsam % 100 bile olsa Burak'a penaltı çalmam. Bir ikili mücadelede her iki futbolcu da yerdeyse, faul varsa, Burak aleyhine çalarım. Yan hakem olsam en az yarım metre geride değilse bayrağı kaldırırım. Neme lazım, ya beni kandırmış ise, ya ofsayt ise. Hata yapmışsan inanmadım dersin atlatırsın, ama Burak'ın hilesini yemiş isen, eşşekliğine doyma.
Burak Yılmaz teknik değil;
1 metre eninde 50 metre uzunluğunda her iki tarafı duvar olan bir yol düşün, topu Burak Yılmaz'a ver. Duvara değmeden topu süremez. Çalım atıp adam eksiltemez, vuruş tekniği ve vuruş standartı yok. Aynı pozisyonda topu yerden de vurabilir, tavana doğru da atabilir. Hiç ummadığın golü atar, herkesin atacağını kaçırır. Bir sezonda 50 gol de atabilir, hiç de atamayabilir.Attığı veya kaçırdığı gollerin tamamına yakını şans. Kaçırdıkları girebilir, attıkları kaçabilirdi. Tek vuruşluk hakkı var, topla buluştuğunda kıl payı ofsayt değilse bir kere dokunacak, girdi girdi. 1 saniye düşünmeye kalksa garanti o topu kaybedecek. Hava toplarının çoğunda eziliyor. Topla buluşmakta zorlanıyor. Hakan Şükür'ün attığı kafa golleri hatırlanırsa, Galatasaray tabelası kendisine tek başına asla emanet edilemez. Topla oynama istatistiğini bilmiyorum ama görüşüm en azlardan biridir.
Saç baş yoldurur, kaburgalarını kırarsın kendini yumruklamaktan. Peki ne olacak? olmasa daha mı iyi olur? Başta da söyledim kendisi şu anda takım içerisinde en sevmediğim 2 oyuncudan biridir, ne var ki bir kalemde çizilecek biri değildir. Bütün bu saydığımız kötü faktörleri tersine çevirme şansı vardır. Cezası idam değil, belki, kısa süreli ağırlaştırılmış, işkenceli hapistir. Bir kaç maç oynamasa, alacağı maç başı parayı kaybettim hanesine yazar, daha fazla kaybetmemek için geri dönüş ihtimali vardır. Kenarda kendisini korkutacak öcü bir futbolcu olmadığından, oynatıldığı, neşter vurulmadığı her maç bir öncekinden kötü oynayacaktır.
Geldiği nokta içler acısıdır. İlk geldiği yılın coşkusuna geri dönmesi, kendi ayaklarına ve beynine bağlıdır. Zamanı çok kısadır, belki 1 maç, belki 1 maç bile değildir. Kapı gibi sağlam, kurşun gibi ağır,deveyle gidilen Hac yolu gibi uzun sözleşmesi vardır. Ama kontratının kaskosu yoktur. Hoca olsun, futbolcu olsun, hatta Başkan olsun, hepsinin kontratının garantisi Büyük Galatasaray Taraftarının son sözü söylediği güne kadardır. Tay Burak olma yolundaki son 90 dakikası belki de oynayacağı ilk maçtır. Galatasaray taraftarının Tüy Burak'ı 4.5 sene daha seyretme sabrı, katlanma hoşgörüsü yoktur.
Burak Yılmaz; Aklını başına devşir, burası Aslan yuvası, Hacı Baba'nın Tekkesi değil, biz Burak gibi ne futbolcular gördük. Vereceğin hasarı tazmin edebilecek tarihimiz, hulus ve hasletimiz mevcuttur. Sen bizi tanımadın, biz seni tanımadık der, geçer gideriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder