30 Nis 2013

Futbola Lanet Ettirenler; Emre Çolak

Tatil köylerinde olurdu böyle animatörler, futbol topuyla cambazlık yaparlardı. Geçen yıl Beyoğlu'nda görmüştüm, çocuk topla kedinin yumakla oynadığı gibi oynuyordu, top sektirirken takla atıyordu, daha geçen maç Arena Aslanlı Yolda topu iyi sektirenlere atkı dağıtıyorlardı. Biraz seyrettim atkıyı alabilmek için saatlerce top sektirebilecek taraftarlar vardı. Biri 20 dakika sektirdi, sıkıldım izlemeyi bıraktım, koy 1 saat sonra oynayacak takıma banko oynasın şov yapsın o derece. Yıllar önce Karaköy'de banka memuruyduk, peşine takılırdık öğle paydoslarında rastlarsak. Hava güzel olduğunda bir deli peyda olurdu. Eskiden milli olmuş falan derlerdi, kafasında top sektirerek Galata Köprüsünden geçer, Cağaloğlu'na çıkar İstanbul turu atardı. Hatta top sektirirken gazete verirler eline okurdu. Bu yaşıma kadar unutulmaz top cambazları seyrettim. İddia ediyorum hala her mahallede sirklerde gösteri yapacak yetenekte çocuk bulursunuz.

Beşiktaş'lı Muhammed misal, 8 yaşındaki Muhammed, 8 yaşındaki Messi'den  daha aşağı değildi. Bir Oğuz Sebankay vardı Galatasaray'da, çocukken seyretmiştim, her sezon kendisini ilk 11 yazardım. Bir Serdar Özkan, bir Özer Hurmacı, şeytanla maç etseler kramponu ters giydiriler. Emre Çolak'tan bahsediyorum aslında. Galatasaray'da her znesil imam futbolcu kontenjanı olmuştur. Senaryoyu her zaman tersten okuduğum için içimden vesvese eksik olmaz. Hagi'nin gelişinde bile kıllanmıştım, bizimkiler Hagi'yi hacı sandı diye. O zamanki büyük takım Cuma namazı mürettebatıydı, Arif, Hakan'lar, Emre, Okan...., Acaba Emre Çolak'ta bu kontenjandan mı takımda tutuluyor diyeceğim ama değil. Adam imam ama top cambazı.  Maçlar teker kişi oynansa ben Galatasaray futbolcu gurubundan Emre Çolak'la oynarım. Kafasında beyin olmadığı için pas verme, şut çekme, çalım atma, ver kaça girme gibi seçenekleri işaretleyemeyeceğinden  yeteneğiyle baş başa kalacak. Bitmez tükenmez enerjisi, her topa bulaşması, en az top kadar mesafe kat edebilmesi, rakibe illallah dedirtir.  Maçlar 20 kişi oynansa takıma almam. Kafatasının içinde beyni olmayan futbolcuya limon taşıtmam. 

Ben hoca olsam, Emre Çolak'a idman falan yaptırmam, takımla çalışmasına izin vermem. Gönderirim Tübitak'a Matematik, Fizik, Biyoloji, Geometri, Tanjant, Kotenjant,,, ne varsa, hangi pozitif bilim varsa öğrensin. Adam topla oynamasını biliyor, ama futbol oynamasını bilmiyor. Bilimden başarıyla diploma aldıktan sonra, vereceksin bir kumarbazın yanına staj yapacak. Sergen'den, Tugay'a, Rıdvan'a büyük futbolcularımız aynı zamanda iyi birer kumarbazdı. Kumarı herkesin sandığının aksine akılsızlar değil, akıllılar oynar, akılsızların parasını almak için. Satranç, briç bilmeyene forma vermem ben hoca olsam. Tanımam etmem ama iddia ediyorum Emre Çolak hayatında iskambil kağıdını eline almamıştır. Tavla oynamasını bile bilmez.

Geçen yıl gözümüze perde inmişti. Tarihinin en kötü futbol takımın seyretmiş taraftar, kim olsa, oynayanları Maradona tadında seyredecekti. Engin Baytar, Emre Çolak' biraz da bu yüzden idare etti. Avrupa kupası maçları yoktu, Galatasaray ligi forselemiş gidiyor, kendinden daha iyi takımla karşılaşmıyordu. Bu sene kısmen er meydanlarına çıktık, Eğer Sarı Ejder, Parçalı Fil gelmeyip de, Emre Çolak'a Engin Baytar'a kalsaydık, biz bu ligi Şampiyon falan bitiremezdik.  

Bu boyda bu fizikte futbolcu olacaksan adın Maradona olacak, Saviola olacak, Messi olacak, değilse başka bir yolu daha var. Adın Emre Çolak'sa Fatih Terim'in manevi oğlu olup yürüyeceksin. Bir patronum vardı, kovacağı, sevmediği adamı, yükseltir, maaşına  4 misli zam yapar, müdür, genel müdür yapardı. Altına şoförlü araba verir, emrine sekreter bağlar ne oldum delisi yapardı. Altındaki elemanlar başlarındaki bu yeteneksiz müdürün şansına küfür eder, kendilerinin ne kadar bahtsız olduğuna hayıflanırlardı. Hak etmediği lüks yaşama anında konsantre olan eleman, boyut değiştirip sınıf atlardı. Geri dönüşün imkansız olduğu bir anda patron işten kovar, eleman bir daha iflah olmaz bir sefalete düşerdi. Emre Çolak'ın ayağına top geldiği anda inanın aklıma bizim Servet müdür aklıma gelir, adı aklımdan asla çıkmaz. İddia ediyorum Emre Çolak Galatasaray'dan ayrılsın PTT liginde bir takımda banko oynasın, Nurettin yüzünden Arena'da anırmıştım ya, Emre için  danalar gibi böğürürüm. 

Emre Çolakspor futbolcuları Antrenör travmasıdır. Reykart'tan, Hagi'ye, Bülent Ünder'i saymıyorum, Fatih Terim'e kadar hangi hoca olursa olsun beynini bunaltır. 24 saat hafta boyunca beraberler, kim bilir neler yapıyor antrenmanlarda ki hocalar mecbur kalıyor oynatmaya. Top kaptırma ustası, istatistik tutulsa kesin Dünya rekoru kendisinindir. Her maç dikkat edin her maç, üstelik çoğu maç biterken kaptırdığı lüzumsuz toplar kalemize gol pozisyonu olarak döndü. Bunlardan 2 tanesi daha girseydi şimdi Şampiyon olabilmek için kan işiyor olacaktık.  Yerden kalkmıyor, ikili mücadelelerden ya faul alarak, ya faul yaparak ayrılıyor. Pas vereceği yerde şut çekip, şut çekeceği yerde pas veriyor. Korneri yetiştiremiyor, serbest vuruş kullanamıyor. Penaltı olsa attırmazlar. İhtiyaç olsa kaleye geçiremezsin, taraftarın çoğu kendisinden nefret ediyor, Galatasaray formasını giymeyi bıraksa bir kişi aramaz hatırlamaz. Oyuna girerken umutlanan tek bir Galatasaray taraftarı olmaz. 

Kafa ütülemediysem çocuklar, Emre Çolak Galatasaray futbolcusu değildir, bereket yolu ve ömrü Galatasaray'da bitmek üzeredir. Önümüzdeki sezon kesin olmayacaktır.  Ben dayanamıyorum, dayanabilen taraftarımıza da Eyüp Sultan sabrı için şükran ve minnetlerimi sunuyorum. 

28 Nis 2013

Gavur Eziyeti Devam Ediyor; Gaziantep 0-1 Galatasaray

Maç kadrolarına baktığımızda akılları sıra, Boklu Dere yedek takımla çıkmış. Önemsemiyorlar artık Şampiyonluğu, kaybetseler bahaneleri hazır. Galatasaray kollanıyor, saha içinde geçtiler de saha dışıyla baş edemedikleri için puan farkı açıldı. Fenerbahçe kapasa bile, hakemler izin vermiyor, dahası Galatasaray'la oynayan takımlar oynamıyorlar. Maç başı Uğur Meleke'ye söyletiyorlar. Galatasaray'ın fikstür avantajı varmış, Belediye'nin oynadığı takımlarla oynuyormuş, Belediye'yi yenen takım ya rahatlıyor, dolayısıyla Galatasaray'a asılmıyor. Çok yazık, Yüce Gök'ten bu hafta oynadığımız takım her ne kadar geçen hafta Belediye'yi yenip mayınlı bölgeden uzaklaşmış Gaziantep olsa da, başlarında azılı Fenerbahçeli var. Galatasaray'ın puan kaybetmesi için bu adamlar hayatlarını ortaya koyarlar. Seyrediyorsam şerefsizim ama işte mecburen öğreniyoruz. Büyük Fenerbahçe kemik yalayıcısı Ümit Özat yorumculuğu bırakmış. Bu sene için yorumlanacak maç kalmamış kendisine göre. Ulan şebek oğlu şebek, Fenerbahçe'ye bir hizmetin dokunsun istiyorsan hiç kimsenin izlemediği programda, mide bulandıracağına git bir takımın başına geç de, delikanlı gibi Galatasaray'ı yenmeye oyna.

Ben aslında bu gece oynadığımız maçı çok iyi oynasak bile yazmayı düşünmüyorum. Son yılların en berbat maçını oynadığımızı yazıyorum. Tek tek iğrenç oynayanları yazmayacağım da, şunu söylemeden geçemeyeceğim. Hamit sıfır olumlu pas trafiğiyle oynadı. Bence kariyerinin en kötü maçını oynayarak inanılması güç bir rekor kırdı. Yalama Türk Spor medyasının Melo'dan korktuğu için parlatmaya çalıştığı Yekta veremi, ikinci yarıya yerini Emre Çolak kolerasına bıraktı. Biz yazmaktan bıktık, aslında yazmaya bile gerek yok 3 maç daha katlanacağız sonra unutup gideceğiz de biraz ayıp oluyor. Bu takımda Emre Çolak adında bir futbolcunun forma giymesini benim içim kaldırmıyor. Adamda omurilik problemi var, denge sorunu var. Futbol aklı zaten sıfırın çok altında, yine son saniyede bom boşken kaptırdığı top gol oluyordu. Bilerek yaptığını düşünüyorum, bu sene her maç banko oynasaydı, kesinlikle Şampiyon olamazdık.

Boklu Dere son dakika penaltısıyla galip gelmiş. Pozisyona baktığımda Bobo, sisteme bir kıyak yapıp topu ellemiş. Baroni topu bu sefer yatır tarafındaki kaleye atmış ve cehennem azabını 1 hafta daha çektirmek istemiş. Ben kendi payıma ilk defa Fenerbahçe kazandığı için üzülmedim. Bu gece Şampiyona yakışmayan bir futbol oynadık, bu oyunla, bir balık golle gelen galibiyetten sonra Şampiyonluk sevinci yaşamak istemezdim. Belki de futbolcular bile aynı fikirdeydi. Olamaz mı? bence öyledir. Yolda, uçakta geçecek bir Şampiyonluk sevinci, karşılamaya gelmeyecek coşkusuz bir taraftar bir hafta daha beklesin. Arena süslensin, Şampiyonluk bayrakları İstanbul'a dalga dalga yayılsın. Barlarda eğlenilsin, büyük ayranlar devrilsin, sazlar çalsın, takım biraz daha büyüsün.

Galatasaray 19. Şampiyonluğu aldı, önümüzdeki sezon 4. yıldız takılacak da bu sene ben 3. yıldızı takıyorum. 15. Şampiyonluğuma çıkıyorum.

20 Nis 2013

Sanika Boru Sana Değil Gakkoş; Galatasaray 3-1 ŞEBEKE

Maç, sıradaki lig maçıydı sadece. Elazığ maçı ligin 9. maçı olsaydı bu kadar önemi olmayacaktı. Son düzlüğe girilmiş artık, bundan sonra antrenmanda A2 takımıyla oynanacak maç bile önemli. Bu maçlara bizden çok daha fazla önem verenler vardı. Satılmış, sülük, kemik yalayıcı mayın eşşekleri Türk Spor Medyası ve onları mayın tarlalarına sürüp Papermoon'da yemek yiyen, viski puro içen Spor Oligarşisi. Bu maçı maç yazısı olmaktan çıkarıp, bir isyancının başkaldırısı olarak yazıyorum. Geçen yıldan kalma kuyruk acıları vardı Pitbull'a. Riera'yı dövdüğünde saldırdılar önce, gelmesin diye fallara yattılar. Yerine Yekta oynar dediler, hiç sebepsiz 4 maç ceza verdiler, onun oynamadığı maçlarda Galatasaray'ı doğradılar. Pitbull'suz köyde değneksiz gezdiler. Kolpayı Grande yemedi, onun ne kadar büyük bir futbolcu olduğunu en az büyük Galatasaray Taraftarı kadar biliyordu. Pitbull son virajı kudurarak döndü, son düzlükte de bulduğu her gedikte de çişini yaptı. Son düzlük dediğimize bakmayın, öyle kafa kafaya, göğüs göğüse bir yarış yok. Aradaki puan farkını saymıyorum, aradaki oyun farkını gördüğümde, 4 puan fark en yakın rakibe değil, koskoca bir ŞEBEKE'ye atıldığını görüp takımla bir kere daha iftihar ediyorum. Felipe Melo sen bu takımın İsyan Tanrısı'sın. Drogba dahil-ki doyamadım, doyamam- bütün takım  bir yana sen bir yanasın benim için. Merak ediyorum şu an Juventus'un ön liberosu kim acaba, Brezilya Ulusal Takımında 10 numara kim oynuyor. Bunların başındaki hocalar zır deli. Gerekirse kalecisiz oynanacak, Melo'suz oynanmayacak. Kudurun şebekler, Gökhan Zan'ın cezasını takımda oynasın da hata yapsın diye erteleyip, başlarının püsküllü belası Melo'yu katmerli cezalara çarptıranlar, Galatasaray belanızı versin.

Bu dayanılır bir eziyet değil. Aynı şey bizim başımıza gelse biz çoktan ligi bırakmıştık. Her hafta bir başka biçimde Galatasaray maçını kur, Galatasaray kazansın, arkadan Fenerbahçe maçını kur, tek atak, tek gol pozisyonuyla 3 puan alıp, aradaki puan farkını Kadıköy'e taşısın. Dokuz canlı mübarekler. Evliya şansını geçtik, Evliya sabrı var. Timsah gibi asırlarca hareketsiz bekleyebiliyorlar. En ufak bir mucizeden medet bekleyip morallerini yüksek tutuyorlar. Her sonuca sevinebilen tür bunlar. Fakat aynı zevk bende de var. Puan farkı açılsın istemiyorum. 5 maç daha kan işesinler. Eğer kazayla bu hafta puan kaybederlerse bize Kadıköy'de Şampiyon olduk dedirtmez bu  hırsız çetesi. Maçları bırakır, haftaya bilerek yenilir, hatta sahalarını bile kapattıracak ceza aldırırlar. Bana kalsa Kadıköy'e aynı puanla gidelim derim, eğer bir imkan olsa da Galatasaray'ın 4 puanını yenilmeden masa başında silseler en çok ben sevinirim. Bunlara Kadıköy'de bir kere daha geçirip kupayı alırsak bu yarayı en az 10 sene atlatamazlar.

Şimdi maça dönelim. Cuma maçı, metro yolculuğu ve tribünlerin çoğu Pitbull'un füzesini göremedi. Uzun eşşek İveşa'dan dönen topu Tay Burak ağların içinden ultrAslan'a doğru gönderdiğinde hakem rahatladı. Aynı şekilde maçı seyreden Fenerbahçe çanak yalayıcı güruh da. Arkadan Mavi Fil koyunca Bülent Hoca bu maçı ben bile kurtaramam dercesine huzura erdi. Her zaman söylediğim bir laf vardır, Türk Futbol Hocaları için. Yılmaz Vural benim için futbolu en iyi bilen hocadır. Küçük takımların, büyük maç hocasıdır. Ben 20 dakika 10 maç seyredeyim, hangisinin Yılmaz Vural takımı olduğunu anlarım. Maça artı eksi somut hoca etkisi gösterir. Ya puan alıp can yakar, ya da hezimete uğrar. Dünya'nın en çok ofsayttan  doğan en direkt atış kullanan hocasıdır. Bizim kulübe bunu dikkate almadı, belki de futbolcular benim kadar Yılmaz Vural'ı tanımıyorlardı. Santra çizgisinin hemen gerisinde dizili savunma, her ne kadar çağ dışı kalmış bir sistem ise de hala gebermediğini dün gece gösterdi. O kadar usta ayakları, kafaları, Hamit'leri, Drogba'ları, Selçuk'ları defalarca ofsayta düşürüp hezimeti engelledi. Ofsayt, küçük takımın, atakları enerji kullanmadan bertaraf etmede kullandığı biricik yoldur. Sırat köprüsüdür aynı zamanda. Geçtin yırttın, geçemezsen Cehennem'in dibini boylarsın. Pokerde blöf yapmaktır, kaçırdın kazandın, gördüler zehirli sarmaşığa tırmandın.

Bizim takım 11 futbolcudan oluşuyor. 11. adamla 12. adam arası Melo ile Mustafa Sarp ön liberoları arasındaki fark kadar açık. Yabancı kontenjanı dolayısıyla, Sarı Ejder yerine Yekta vardı sahada. Hani o Melo'yu atıp, yerine oynatacağımız 1.55 lik futbolcumuz. Unutulmaz bir ilk yarı oynadı Yekta. Hani ilk yarıda Melo biraz kötü oynasa, sülük medya bugün takıma monte ettirmek için son bir hamle daha yapardı. Ama işte eti ne budu ne. Oynayacağı en büyük maçını oynadı, ikinci yarı patladı. Bu boyda, bu fizikte futbolcu olacaksan adın Emre Çolak, adın Yekta Kurtuluş olmayacak. Messi isen, Saviola isen ekmek var artık bu boydaki futbolcular. Okan Buruk şimdi oynuyor olsa ezilir gider, top göstermezlerdi. Aydın ileride Drogba ile aynı takımda oynadım diye hava atacak. Atsın, ben Aydın'a teşekkür borçluyum  tüm Galatasaray taraftarı gibi. Aydın Braga'ya o golü atmasa dün gece Drogba işi gücü olmadığını düşünelim, Eboue'nin misafiri olarak en fazla tribünden maçı seyrederdi. İnsan üstü, futbolcu üstü bir yaratık seyrettik. Tüpçü bana danışsa, dese ki, bu sezon da süper final yapalım mı? diye sorsa. Yapalım hem de biz Şampiyon olursak bir kere daha yapalım derim. 4 maç sonra bu büyük futbolcuyu seyredemeyeceğiz uzun bir süre. Maçlar bitmesin, bitse bile halı saha turnuvaları düzenlensin.

Dedik, 12. adam sıkıntısı çekiyoruz. Amrabat oyuna bir giriyor, kafası kopuk tavuk misali, topu gol posta kadar getiriyor, sanki milyonlarca seçenek işaretleyecek. Satranç oynuyormuş gibi düşünüp, mutlaka yanlış tercihi işaretliyor. Bence Amrabat'a antrenman yaptırılacağına, takımdan ayrı Tübitak'a göndermeli orada matematik, fizik, kimya dersi almalı. Amrabat'ın antrenmana ihtiyacı yok Grande, ona özel bir Aynştayn bulun öyle çalıştırın.

13. adam her maç değişiyor, Engin Baytar unutuldu gittiğine göre Emre Çolak bu maçlığına yerini Aydın'a bıraktı. Ben Aydın'ın yerinde olsam Drogba'nın evinin bahçesine çadır kurar, tuvalete gitse bile peşinden ayrılmam. Bildiklerinin çeyreğini öğretse Aydın Dünya'nın her takımında banko oynar. Emre Belozoğlu akıllı futbolcuydu, Hagi'yle beraber aldığı abdestle 15 senedir namaz kılıyor, bir 5 sene daha kılar. Tay Burak'a da ayrı bir antrenman metodu bulmak lazım. Acemi birliklerinde yaptırılır, hizada yürümek için bir uzun sırık tutturulur erlere öyle yürütülür. Burak ofsaytı bilmiyor, denge problemi var, son oyuncuyu veya hakemi kerkenez alamıyor. Her maç aptalcasına bir kaç kere ofsayta yakalanıp, pozisyonu harcadığı gibi gereksiz enerji kaybediyor. Golcü bencilliğini de yenmesi lazım. Pas veremiyor, belki beyni bencilliğinden dolayı pas vermesini engelliyor. Ben kendi istatistiğine çalıştığını düşünüyorum. Sanki Burak olmasa bu Drogba her maç en az 3 gol atar gibi geliyor bana. Sağlam bir indiregandi yaparsa Ünal Başkan, elimizdeki malın borsa değeri tavan yapmışken çaksın gitsin. Burak'ı yedek bekletemezsin, oynatsan 18 tane atmış, belki başkası 28 tane atacak bilemezsin. Tam bir antrenör travmasıdır Burak. Bize ne Grande düşünsün.

Golleri izlemedim, Medya maymunlarını zaten hayatta seyretmem, 2 senedir gazetede yazan sülükleri okumam. Yorgunluktan daha yeni yazabildim. Hakem, Galatasaray erken koptuğu için ucuz yırttı, belki sonraki maçları düşünerek kıllık yaptı bilemem. Ama Melo'nun sıyrıldığı pozisyonda bizden 3 kişi daha  kaleciye en yakın pozisyondaydılar. Hakem sarı kart bile vermedi, atsa maçın suni dengesi değişecek, zaten güçsüz Elazığ baştan mahvolacaktı. Belki maçın zevkinin içine etmek istemedi. Netice de hakem de olsa o da maçı seyrediyor. Hem de hepimizden daha yakından seyrediyor. Emir komuta almadıysa lafım yok, ben hakem olsam ben de aynısını yapardım. Hatta maç biraz daha zevkli olsun diye Elazığ'a bir penaltı verir, bir ofsaytını görmezdim. Ki zaten maça 10 dakika geç gelen Galatasaray seyircisi( Taraftarı demiyorum, onlar maç bittikten sonra ayrılmadı, takımı tekrar sahaya çıkardı) metroya yetişeceğim diye 15 dakika kala tribünleri terk etmezdi. Maç bitmeden maçtan giden Galatasaray seyircisine ben taraftar demem. Real Madrid maçı potaya girdiği için gece 12 ye kadar nöbet bekleyenler, dün gece çekip gittiler. Hakeme yalvarıp, maçı bir 5 dakika daha uzat diyeceklerine maç bitmeden çıkanlara söyleyecek kelime bulamıyorum. Bu Galatasaray'a yakışmıyor, maç 90 dakika değil, ben bu yaşta hala Muslera'dan önce tribüne çıkıp, stadın kapılarını kilitleyip öyle ayrılıyorum. Drogba'yı ısınırken değil, yolda yürürken bile seyretmeye giderim ben.

Grande tribünde 2 de 2 yaptı. 6 da 6 yapıp seneye 3 maç izinli takılacak. Durduramadılar akan Cim Bom selini. Şimdi süpürsün çapulcular bizim geçtiğimiz yerleri. Gözünüz Ankara'da değil, İkitelli'de olsun. Belediye- Gaziantep maçı var. Sonraki haftalarda kurulmuş bir puştluk varsa bu maçtan operasyona başlayacaklar. Ben hesap etmedim, bir zahmet siz hesap edin, hangi skor Şebeke'nin işine geliyor ise o skor aldırılacaktır. Hepiniz rahat ve huzurlu bir Galatasaraylı hafta sonu geçirin, tuttuğunuz takımın kıymetini bilin, en çok da 10 yaşın altındaki taraftarımızı kıskandığımı itiraf edeyim. Drogba ile büyüyün çocuklar. Maalesef Servet Çetin kazmasıyla başlayan Arena gol hayatı ilk dalyayı Parçalı Fil'le yaptı.

Biz küçükken bir galibiyet tezahüratı,'' Dünya benim oldu, korkularım boşmuş, meğer Cim Bom Bom'um boru döşüyormuş''

17 Nis 2013

KÜS'ün Mayın Eşşekleri

Türk futbolunun balans ayarının marş düğmesine, herkesin sandığı gibi 3 Temmuz'da 2011 de değil, 17 Mayıs 2000 de basıldı. Galatasaray Avrupa kupasıyla dönüş yolundayken, futbolun derin devleti bir kır kahvesinde toplandı. Galatasaray'ın önlenemez yükselişi, bir anlamda Türk Sanayi Futbolunun idam fermanıydı. Bu sene Beşiktaş'ın düştüğü duruma düşmüştü anlı şanlı Fenerbahçe'leri. Her sezon yapılan transferler, kovulan hocalar, aradaki farkın açılmasına engel olamıyordu.

Galatasaray yönetimi her biri daha sonra başkanlık yapacak, ya da başkan olabilecek güçlü yönetimdi. Takımın başındaki hoca, Fatih Terim ustalıktan, imparatorluğa terfi etmişti. Mehmet Ağar- Mesut Yılmaz güçlü devlet desteği, takımın özellikle transfer döneminde dağılmamasının en büyük faktörleriydiler. Ve o gece marşa basılıp, süreci başlattılar.

Faruk Süren'i indirdiler ilk önce, Zavallı Başkan Avrupa Kupası aldığına bin pişman edilecek, kendi fabrikalarının lojmanlarında yatacak kadar batırılacaktı. Şirketlerini borsada tuvalet kağıdı yaptılar. Peşinden Fatih Terim'i sürgüne gönderdiler. Takımın başına Rumen Çingenesi dedikleri, Lucescu'yu getirdiler. İstedikleri zaman nodulu dürtebileceklerini sandıkları, Lucescu'yu, ara rejimde Mehmet Cansun'la baş başa bıraktılar. Fakat Lucescu teslim aldığı Avrupa Şampiyonu takımı daha da ileriye taşımaya niyetliydi. Süper Kupa ile başlayan yeni macera, Şampiyonlar Liginde 2 defa guruplardan çıkıp, Real Madrid'e averajla kaybedilen çeyrek finalden sonra 5. lig şampiyonluğuyla taçlanmak üzereydi. 3 Temmuz nedir ki, operasyonun en büyüğünü yaptılar. Galatasaray'ı, Emre Belözoğlu marifetiyle içerden yıktılar. 3-0 yenik kapadıkları Gaziantep maçının devre arasında transfer yapıp, maçı 4-0 galip bitirdiler. Yetmedi,  takımı Jardel'siz Fener maçına çıkardılar. Sidik torbalarıyla saldırdılar. Soyunma odalarında mafyaya futbolcularımızı tehdit ettirdiler. En kolay kazanacakları maçı korkudan kaybettirdiler. Nitekim takım sonraki sezon dağıldı kaçtı gitti. Kalanlar da bir daha iflah olmadı. Galatasaray efsanesi rafa kalktı. Okan'ı İnter transferi ikramiyesiyle kandırıp Ankaragücü maçını verdirdiler. Lucescu'nun elinden en kolay şampiyonluğu döve döve aldılar. Güçsüz yönetimin gıkı çıkmadı, spor sandılar.

Mustafa Denizli köpeksiz köye denk gelip değneksiz geziyordu., Fatih Terim'in olmadığı sezonlarda 2 kupa aldı. Sonra o da öğrendi, Fatih Terim varken başka takım çalıştırıp maskara olmamayı. Ve artık futbolun halk çocuklarının elinden alınma operasyonu başlamalıydı, başlattılar. Fenerbahçe'ye stat yaptılar, aynı adamlar, Galatasaray'ın stat yapmasını engelleyerek bir 10 sene içerisinde Fenerbahçe'nin tekrar fark atmasının önünü açtılar. Ülkedeki iktidar değişikliğinden nemalan Türk Futbol Oligarşisi, Fenerbahçe önderliğinde bir ligin çok daha para edeceğine karar vermişlerdi. Ülkeyi yönetecek olan KÜS, en çok para getiren sektöre kayıtsız kalmadı. Ülker'in hakemliğinde, ulu Ali'lerden Sabancı olanını Galatasaray'a, Koç olanını Fenerbahçe'ye çöktürdüler. Şebekeye dahil ettikleri Tüpçü ve Seramikçi'yle lale devrini başlattılar. Zavallı Canaydın, Galatasaray'ın başında Başkan olduğunu sanıyordu. Tıpkı Ecevit'in ülkenin Başbakan'ı olduğunu sanması gibi. Tüpçü Beşiktaş'ı, Seramikçi Galatasaray'ı soyuyor, Fenerbahçe'yi palazlıyorlardı. Bu arada Lucescu o tarihin en kötü takımıyla imalat hatası Şampiyonluğu aldı. Çeyrek finalden ofsayt golle döndü, dövdüler, Dünya kulüpler tarihine geçecek bir hamleyle Şampiyon takımın hocasını ağlaya ağlaya Tüpçü'ye verdiler. Lucescu idi bu maymuna çevirmek istedikleri adam, gitti orada da Şampiyon oldu. Tüpçü, Fenerbahçe'nin sinirlerini bozmuştu ama 100. yıl hatırına Beşikataş'a bir kıyak yaptıklarına saydılar. 2. sene uzak ara öndeydi Lucescu, eşşek sudan gelene kadar bir sopa daha yedi, elinden Şampiyonluğu alıp, kendisini Sibirya'ya sürüp kurtuldular, baş belasından. Köpekler istemişti, ama at başka diyarlarda şahlanmaya devam etti.

Fenerbahçe maçlarını 50.000 kişiye oynarken, Galatasaray'ı bir türlü geçemiyordu. Bu 10 senelik periyotta, bu kadar içten engellemeler karşın Galatasaray 3 defa şampiyon olup, postu pahalıya satıyordu. Şebeke işi azıttı, çok daha garanti maçlar oynamak, oynatmak mecburiyetleri vardı. Tüpçü, kendi kişisel hırsları, kendi menfaatleri doğrultusunda olan bitenden memnundu. Varsın Beşiktaş ligimizin en güçlü küçük takımı olarak yaşamını sürdürsün dü. Seramikçi batmak üzereyken Başkan yaptırıldı. Hacıyatmaz sülalesindendi, babası Kalfa İbrahim, milyonlarca kalfanın kazandığını tek başına kazanıp! holding kurmuştu. Oğlu Adnan'da doğarken evliyalara yalatılmıştı. Reykart'ı getirip güneşi balçıkla sıvamaya kalktı. Takımın içinde kurdukları küçük çaplı çete, Galatasaray'ın devre dışı kalmasına yetti. Fenerbahçe çok rahat şampiyonluğa gidiyordu. Her sene efelenen bir Anadolu takımı çıkar ama, sonunda alavere dalavere yöntemiyle 3-5 nöbetine gönderilirdi. Varsın o sezon da Bursaspor zevkini çıkarsın da ligin heyecanı son maça kalsındı. Tay Burak, Yatır tarafındaki kaleye topu bıraktığında, Bursaspor; şebeke'nin imalat hatasına denk gelip aradan sıyrılmıştı.

Galatasaray'ı Şebeke'nin içinde tutmak kolay değildi tabi. Bu takımın asırlardır süregelen bir kültür birikimi vardı. Sporda başarıdan, spordan para kazanmaktan çok daha fazla değer verdiği hasletleri vardı.  Prostatlı dediğimiz Liseli Abilerimiz Seramikçi'yi derdest etti. Bir daha kulüpten ve Arena'dan içeri girememecesine kovup, çişlerini yapmak için kravatlarını gevşetip, masalarından kalktılar.

İşin şakası yoktu, çok daha somut müdahalelere ihtiyaç vardı. Görülmemiş hileler yapıyorlar, kafalarını kuma sokup kıçlarını açıkta bırakıyorlardı. O malum sezonda da uzun yıllardır kış uykusunda olan Karadeniz Fırtınası patlak verdi. İlk yarıyı daha önce Lucescu gibi, Şenol Güneş'te farklı kapamıştı. Operasyonun en haincesini ona yaptılar, yaptıklarını sandılar. O sezonu, futbolseverlerin dışında başka gözler de izledi. Galatasaray'ın Avrupa Kupasını aldığı gün başlayan operasyon ünlü 3 Temmuz 2011 günü deşifre ediliyordu. Gerisini bilmeyen yok.

Şimdi toparlayıp tarihin dürbününü bu sezona çevirelim. İddia ediyorum, 3 Temmuz'da savcıların açığa çıkardıkları puştluğun çok daha beteri yapılıyor. Eğer o savcılar, polisler biraz daha sabredip antenlerini bu sezona da çevirselerdi, çok daha büyük kepazeliklerin resmini çekmiş olacaklardı. Yine iddia ediyorum, eğer başımızda güçlü Ünal Aysal yönetimi olmasa, Terim'in yerine de Morinho bile olsa biz şu anda Fenerbahçe'den 5-6 puan daha geride olacaktık. Ben Fatih Terim'le yıllar önce köprüleri attığımın sebebi de buydu. O zaman ki şebekeye direnmeyip, kaçıp gitmişti. Hiç gerek yokken İtalya'ya gitmese Galatasaray'ın şu anda en az 2 Şampiyon Kulüpler kupası vardı. Neyse ki bu seneki kahramanca direnişinden sonra barıştık. Türkiye'de futbolu K(Koç)Ü(Ülker)S(Sabancı) Oligarşisi yürüttüğü sürece ki uzun yıllar yöneteceği de görülüyor, Fatih Terim'in dışında hiç kimse Galatasaray'ı Şampiyon yapamaz. Ya da Şebeke'nin sırayı bize vermesini bekleriz.

Büyük Galatasaray Taraftarı, Şebeke'nin kudurmasının sebebi budur. Bu sene sıra Fenerbahçe'nin olmalıydı. Galatasaray ve Fatih Terim Don Kişot misali yel değirmenlerine saldırdı. Taraftarını da arkasına alarak isyanı büyüttü. 5 maç kaldı, akla hayale gelmeyecek hamleler yapacaklarından kuşkunuz olmasın. Şebeke, hakemleri, medyayı, federasyonu mayın eşşeği gibi kullanıp, arkalarından emin adımlarla yürüyor. Mayın patlarsa başkaları yanacak, patlamaz ise kendileri parsayı bölüşecekler. Uyanık olalım, maçları bütün organlarımızla izleyelim, her şeyden kuşku duyalım. Galatasaray'a Kadıköy'de bir kupa daha kaldırtmamak, Arena'da son maçın tarihin en büyük şovuna dönüşmesini engellemek için planları vardır.

Mayın eşşeklerine, sülük medyalarına, satılmış Federasyonlarına, yaptıkları ve yapacakları bütün kalleşliklere karşın Şampiyonluk Kupası Galatasaray kaptanlarının ellerinden havalanacaktır. Kuduradursunlar.

13 Nis 2013

Çoguzel, Çoguzel; Karabük 0-1 Galatasaray

Real Madrid maçının hem mental, hem fiziksel yorgunluğu maç boyunca çoğu futbolcuda görüldü. Takımın 12. futbolcu eksikliği dolayısı ile, kimi oynatmasalar, kimi dinlendirseler homurdanacaktık. İşin şakaya gelir tarafı yoktu, hele hatır gönül, o da oynasın kıyağı son düzlüğe girilen yarışta fantazinin yeri yoktu. Takım en hazır, en kuvvetli 11 kişisi ile sahadaydı.

Ama kafa olarak bir çok futbolcu sanki bu maçların ölüm kalım maçları olduğunun farkında değildi. Özellikle Burak'ta büyük bir isteksizlik vardı. Ofsaytlardan kaçamadı, çok bencildi, savaşmadı, kenardan fırça yemeyince böyle oynanıyor demek. Bir diğer etkisiz eleman Hamit Altıntop'tu. Belki bizim bilemediğimiz bir görevi vardı ama oldukça etkisiz bir maç çıkardı. Ama biri var ki, maç ayırmayan, sokakta, plajda bile oynasa aynen savaşan, orta sahanın savaş tanrısı Melo neredeyse tek başına maçı tuttu. Melosuz bir orta saha düşenemiyorum.

Selçuk İnan bir defa top kaptırdı. Yanlış verdiği tek pasın dışında tam isabetle oynadı. Burak gününde olsa bugün bu kötü oyuna rağmen iki gol atabilirdi. Çıraklardan gelmeyen gol, ustalardan geldi. Parçalı Fil'in tiklemesiyle mayınlı bölgeye giren Sarı Ejder kendi klasiğinde bir vuruşla Şebeke'ni Cumartesi gecesine limon sıktı. Şimdi gel de organize işlerin takımın motive et. Bu maç bence Fenerbahçe maçından çok daha önemli maçtı. Çünkü takım bu kadar kötü futbolu Fenerbahçe'ye karşı oynamaz.

Melo benim adamım, kötü oynasa bile arkasındayım, ilk çıktığı maçtan beri. Fakat biri benim görüşümü tamamen değiştirdi. Yine de ben o değişti diye yağ gibi üste çıkayım. Muslera son maçlarda tam benim aradığım, görmek istediğim kaleci duruşu sergiliyor. Topu en verimli şekilde oyuna sokuyor, çok dikkatli, geriden oyun kuruyor, hemen hemen her maç bir libero performansı gösteriyor. Ve ben kalemize top gelirken yusuf yusuf olmuyorum artık.

Gördünüz değil mi? maçın sonlarına doğru Emre Çolak'ı oyuna aldılar. Adam taraftar verem mikrobu, gol pası atılacak, şut çekilecek, altı pasa girmişken topu kaptırdı. O topun gol olmaması mucizeydi. Top kaptırma ustası. Her futbolcu top kaptırıyor, ama bir istatistik tutulsa kaptırdığı top gol veya gol pozisyonu olmada Dünya rekoru mutlaka Emre Çolak'ın olurdu.

Başka Ünal Aysal'ı tribünlerde gördük. İş başa düşünce maça geldi. Hemen arkasında bizim yedek kulübesi vardı. Fatih Terim'in tribünde duruşunu hiç beğenmedim. Morali çok bozuktu, atılan gole bile kulübede olduğu kadar sevinmedi. Umarım maçın gerginliğidir, Başkan'la da konuşmayınca pirelendim.

Çok önemli bir maçı kazasız belasız, sarı kartsız atlattık. Semih'in gördüğü sarı kart tam maçında denk geldi. Cüzdanı sıfırladı, olası Fener maçına da denk gelebilirdi. Kayıp yok, sakatlık yok, önümüzde çok kolay geçmesi beklenen bir Elazığ maçı var. bu maçı 1-0 zor bela kazandık, bize zor geçti ama rakibi de çökertmiştir. 5-0 yensek bu kadar zaiyat verdiremezdik. Şimdi onlar düşünsün, biliyorum faza değil ama hadi bazılarınız sülük medyayı takip etsin. Önemli bir laf edecek yoktur da yine benlik bir şey yakalarsanız haber verin Ben ne televizyon seyrediyorum, ne gazete okuyorum.

Maçın adamı Melo, Tay Burak'ın ne oyununu ne oyundan çıkarken ki tavrını beğendim. Rahat bir Cumartesi uykusu geçirin bakalım çocuklar. Kulübede bir yalnız adam Taffarel Ço güzel, ço güzel.

12 Nis 2013

Galatasaray Ergenekonu

Çocuklar çok büyük risk alarak bu yazıyı yazıyorum. 55 senelik hayat, 45 senelik Galatasaraylılık hayat tecrübemdir. Tecrübe yanılgılar toplamının ortalamasıdır, en büyük risk ise hiç risk almamaktır Fenerbahçeli'den uzak durun. Eğer iyi bir Galatasaraylıysanız, yaşam felsefenizi bu şiar üzerine inşa edin. En büyük vasiyetimdir. 55 senelik hayatımda kendi öz kardeşim dahil hiç bir iyi Fenerli görmedim. Test et kardeşim Galatasaraylı, etrafına iyi bir bak, senin var mı?Başın derde girdiğinde omuzuna yaslanıp ağlayacağın bir Fener'li var ise futbol Tanrısı bana Arena'ya gitmeyi bir daha nasip etmesin.

4 gol atıp 3 tane takım elemişler, yöneticilerinden en adam sandığımız şebek, Türkiye'de ilk yarı final oynayan takım olduğunu söylemiş. Anlı şanlı takımlarının başındaki sinsi stajyer, bizi geçen sene Şampiyonlar ligine götürmeyenler utansın demiş. Akıl mantık çerçevesinde tartışmayı geçtik, cami duvarına işeyenler bile imam görmesin diye sakınırlar. Ulan Aykut efendi dallaması, 3 kere istifa ettin, kaçacak yerin bile yok lan senin. Takımın mahkemeye düşmüş, her ne olmuşsa o sene, yine devam ediyor, oligarşinin yüzü suyu hürmetine hala lige tutunmuşsun. Madem büyüksün, bu sene ön eleme maçında dandik bir kasaba takımına neden elendin? tutan yok, aksine iteleyen sülük Türk Spor medyası vardı, neden yürüyemedin?

Ulan şebek oğlu şebek takım elbiseci Kığılı, Alzheimer mi oldun annem gibi? Vagina oğlu, senin sıçan gibi oynaya oynaya geldiğin yere biz aslan gibi oynaya oynaya taaaaaa, 1988 yılında geldik. Hem de Şampiyonlar kupasında, hemde 3-0 yenildiğimiz maçın arifesinde 5-0 geçirerek. Ulan gömlekçi şebek, unutturmaya çalıştığın, bizim aldığımızda teneke dediğiniz kupa yarı finali, finali oynamadan nasıl geldi Galatasaray müzesine?

Bakın çocuklar, büyük bir manipülasyonun içindeyiz, uyanık olun. Ne kadar büyük bir takım taraftarı olduğunuzu bir an bile aklınızdan çıkarmayın. Bu sülüklerin kurduğu tezgahın ister istemez içindeyiz. Ve bu tezgah ağzı salyalı Fenerbahçeliler tarafından finanse ediliyor. Galatasaraylı, maçını seyreder, kazanmış ise kusur bulacak olanlara küfürünü eder yatar uyur, kaybetmiş ise hiç açmaz televizyonu. Fenerli böyle değil, Fenerliyi üzemezsin, Fenerli sinir olmaz, Fenerli takımı yenildiğinde ağlamaz, mutlaka bir bahanesi vardır kendini tatmin için. Bu yüzden şebekenin gazete ve televizyonlarında Fenerli kaynar foku fokur. Galatasaraylı geçinenler bile ekmeğini Galatasaray karşısında direnmekle kazanırlar. Yorum gerektiren bir durum varsa yorumları Galatasaray'ın aleyhine olmak durumundadır. Çanak Fener yalağıdır, oradan yalayamayanların sonu uçurumdur.

Nitekim yeni patladı, Uğur Meleke'yi hepimiz severiz, severdik. Meğerse en büyük takkiyeyi o yapmış. Kendini bunca sene saklamayı başarmış. Bizde kendisini adam sanıp okunacak, dinlenecek tek adam bellemiş, teorilerimize ter düşmüştük. Meğerse haklıymışız, Galatasaray ali menfaatlerini ölümüne savunan birine bu alemde ekmek yok. Ve fakat ne yazık adamlar çok akıllı. Ben bir ara anket yapmıştım, spor programlarını seyredenler kim diye.  Bahtiyarım ki, benim çocuklardan sülükleri izleyen sayısı %10 u geçmedi. Bazen kanalları gezerken ister istemez takılıyorum, Real Madrid maçı öncesi yarım dakikalığına Beyaz Tv'ye denk geldim. Çoluk çocuk yatıyor, Penthaus kanalını seyreder gibi kaçak seyrediyorum, utandım. Ahmet Çakar, Ümit Özat'da beni görüyor vehametine kapıldım.


Söylediklerimi ciddiye alan büyük Galatasaraylı çocuklar, gençler, bu güne kadar ettiğim bütün laflarımın arkasındayım. Başıma gelen en büyük felaketlerin müsebbipleri Fenerbahçeli'dir. İmbiklerden süzdüm, hakkını yemeyeyim, hedef göstermeyeyim diye uzun süre düşündüm. Yok, belki bana denk gelmedi diyeceğim ama demem. Çünkü hep kamunun içinde oldum, çalıştım. Ortaklık ettim, kardeşlik ettim. Kardeşten öte bir ilişki var mı? Ben Galatasaray için kardeşimden vazgeçtim.

İçim dolu yazıyorum, biri dur demez ise 40 gün 40 gece yazarım. Fatih Terim'e 9 maç ceza vermişler, az bile, ben olsam sene Bodrum'dan dışarı çıkmama cezası verirdim. 2001 Lucescu'suna, bizde, 2003 Lucescu'suna Beşikataş'ta büyük operasyon yaptılar. Şenol Güneş'e yaparken yakalandılar. 2013 Fatih Terim'ine de yapıyorlar, emin olun başımızda Morinho olsaydı, biz Ordu ve Mersin maçlarını kaybetmiştik. İşte tek bu yüzden, bilinen korkularım yüzünden tekerlekli sandalyede bile olsa başımızda Fatih Terim olsun istedim, istiyorum. Kendini yaktı, Galatasaray'ı ateşlerin içinden aldı.

Çocuklar gönlümden geçen ne biliyor musunuz? Biz 3 puan geriden Kadıköy'e gidelim. Şerefim, bütün Galatasaraylılığım üzerine söz veriyorum, hezimete uğratırız.  6-0 ın altından ancak böyle bir atmosferde kalkarız. Evire çevire geçirip Şampiyon olacak olmanın zevkini yaşamak istiyorum. Hayatım boyunca Galatasaray gol yediği zaman sevinen kimseyi görmedim etrafımda. Bu yüzden hiç bir Galatasaray maçını toplu bir yerde seyredemem. Kendimi çok büyük kazıklar yedikten sonra bile olsa karantinaya aldım.Bundan sonra ömrüm ne kadar vefa ederse yeni tanıştığım birinden referans alacağım. Eğer Fenerbahçeli ise uzak duracağım.

İdam mahkumu Temel'e sormuşlar, son sözün ne diye.'' Bu bana ders olsun'' demiş. Yaşadıklarımı tekrar yaşayamayacağıma göre, önü açık olan kareşlerime evlatlarıma sesleniyorum, Fenerbahçeli'den uzak durun. Vasiyetim olsun, cenazeme Fenerbahçe'li gelmesin.

10 Nis 2013

El Clasico; Galatasaray 3-2 Real Madrid

Cumartesi günü sıradan bir lig maçını derbi kıvamında, Fener maçı gerginliğinde oynatıp, bu gece Galatasaray'ın rezil kepaze olmasını bekleyenler, daha çok bekleyeceksiniz. Biz ölürsek gece vakti ölürüz, biz ölürsek aslan gibi ölürüz, biz ölürsek canımız alanlar kan işerler. Canımızı alsalar ecelsiz sığdıramayız kitaplara. Galatasaray'a karşı ilk maçı 3-0 kazanıp, rövanşında maça 1-0 önde başlayıp devreyi kapatan takım Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük takımı olabilir, turun garanti olmadığını bir kez daha dosta düşmana gösterdik. Dost derken Morinho'yu, ve onun takımını, düşman derken kendi öz evlatlarının rezil olması için şebeke kuran ve yöneten Fenerbahçeli Türk Futbol Oligarşisinden, Lig Tv'den söz ediyorum.

Real Madrid ile oynadığımız 5 büyük maç oldu. Klasiklere giren 5 büyük maç. 4 ü aynı düzeyde son 8 maçı, öyle guruplardan denk gelip de mecburiyetten oynadığın maçlar değil, 9. 10. maçlar. Her iki çeyrek final savaşı inanılması güç benzerliklerle geçti. Madrid'te 3-0, İstanbul'da 3-2. averajla elendik iki kere 45 dakikada 3 er gol attık. Gollerimizin hepsi, kalecinin sağına atıldı. Her iki İstanbul maçında, 4. goller kıl payı ofsaytlara kurban gitti. Her iki mücadele de ilk maçlarda liberolar atıldı. 4. gollere mani olan Popescu ve Dani, rövanş maçlarında oynayamadılar gibi düşünsek mutlaka daha çok benzerlik yakalayacağımız unutulmaz maçlardı. 5. maçımız Süper Kupa maçıydı ve biz bu 5 maç toplamında, galibiyetlerde 3-2 öndeyiz, attığımız 8 gole karşılık yediğimiz 7 gol ve anlı şanlı bir kupamız var. Ben haftalardır Real Madrid'den küçük takım değiliz diye boşa yırtınmadım. Eğer başlarında Sarıyer Kasabı olsaydı da, 3-0 a güvenip, Ronaldo'yu getirmese, Boğazın serin sularına gömerdik Kralın Takımını.

Muhteşem bir büyük takım taraftarı vardı bu gece. Bunu ben değil Morinho söyledi. Evet biz kendi sahamızda 11 kişi değil, 50.000 kişiyiz. Real Madrid ucuz kurtulup döndü ama biz çok geçmeden Arena Cehennemini onlara ve bundan sonra işi buralara düşeceklere gösterdik. 3-1 den sonra biz hayalleri gerçeğe dönüştürebilirmiyiz diye saldırırken, onlara korku filimi yaşattık. Kalecileri maç boyunca en az 15 dakika çaldı. Hakemler her zaman, her yerde olduğu gibi Galatasaray'ın tekerine çomak soktular. Ne günah işledik acaba, bütün Avrupa hakemlerinin gazabı neden üzerimizde? Biz her maçta hakemleri de yenmek mecburiyetindemiyiz?

Maça golle başladı Real. Yine aynısı oldu, çok basit kademe hatası, Ronaldo'yu bir an unutma, Riera bölgesindeki bir anlık gaflet, ve her zamanki gibi organize olmayan gelişigüzel hamleler sonunda ağlarımıza bırakılan top. İlk yarı boyunca da dengeli geçen oyun. Real'in 4 gollük avantaja rağmen oyunu yavaşlatması, pas trafiğini bize bırakması ve nostaljik tezahüratlarla biten ilk yarı.

Dalga da olsa ikinci yarı 5 atar eleriz diyenler vardı etrafımızda. Biz, Allah'tan umut kesip, Galatasaray'dan kesmeyenler bari berabere kalalım, ite köpeğe maskara olmayalım derdindeydik. Galatasaray bu, bizi ne zaman alay konusu yaptırdı ki bu gece yaptırsın. Orta sahadaki savaş tanrısı Melo, ben Real meal anlamam kardeşim, onlar benden tırssın diye hırlıyor, isyan bayrağını ilk o kaldırıyordu sarı kırmızı göklere doğru. Pr. Selçuk'ta, Melo ile beraber çullandı Real kalesinde doğru. İkinci devre oynanan 25 dakikalık futbol, yaralı aslanın bütün ormanı önüne katıp kovalaması gibiydi. Belki de Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük 25 dakikasını oynadık. Bu maç asla unutulmaz ama bu oyun hiç unutulmayacak, hepinize helal olsun. Peş peşe 3 gol bulduk, bu goller de eminim Real Madrid tarihinin yediği en güzel gollerdi.Attığımız gollerin güzelliğine bakın, yediğimiz gollerin sıradanlığına sayın. Ulan olur mu be? 5 gol çok fazla koskoca Real, bir devrede 5 gol yemez diye düşündük. Yani maç 0-0 berabere olsa da son 15 dakika 2 gol lazım olsa inanın atardık. 5 gol yiyebilme ihtimalini bir tek Morinho düşünüyordu, eminim Fatih Terim bile 5 gol atabilme ihtimalimize inanmıyordu. İşte o mental faktörler tekrar devreye girdi, yeter 2 gol daha atamayız, bari yemeyelim de psikolojik üstünlük bizde kalsın dediler. Ya da çocuklar bitti, bilmiyorum. Taraftar bile bitti, ve önceden eleneceğimiz belli düşüncesiyle hazırlanan, ''bu kupayı mutlaka sizin ellerinizde havalanacak'' pankartı açıldı. Son yediğimiz gole hiç kimse üzülmedi, futbol Tanrıları aynı olayı bir kez daha yaşatmak için kurmuşlardı filimi.

Amrabat ilk defa oyuna girdikten sonra benden azar işitmedi, hatta ben oynadığı futbola inanamadım. Sabri'de aynı şekilde çok iyi oynadı. Mersin maçında Drogba'ya verdiği muhteşem pastan akıllanmış, Sarı Ejder'e kendi klasına yakışmayacak teknikte bir gol pası verdi. Organize yaptığımız 3 atak golü attık. Gollerimiz usta işiydi, Drogba adına çok erken besteler yaptırdı. Yaşını mı küçültsek acaba ,Nüfus dairesine gidip yaşını 30 a indirtsek de 5 sene doya doya izlesek. Gökhan Zan saatli bombası bu maç patlamadı. Patlamadığı sürece sorun yok, oynayabilir. Asimo Semih maçın içinde büyüdü sanki. Aynı maçta en az 10 maçlık tecrübe sahibi oldu. Kusursuz oynayanlardan dı. Muslera'nın yediğimiz gollere yapacak bir şeyi yoktu. İnanılmaz bir top çıkardı. Topu oyuna çok isabetli soktu. Taffarel'den esintiler seyrettim, bir kaç pozisyonda savunma oyuncusu gibi kademe yaptı. Bu maçtan sonra Melo'nun önümüzdeki yıllar için işinin bitirilmesini bekliyorum. Eboue bu gölü atacağına o golü atsaydı çok daha makbule geçecekti. Bu gece sahanın en iyi oyuncusuydu. Hücum beklerimizi hep böyle görmek istiyoruz.

Cezasız İmparator, yerinde değişiklikler yaptı. şapkasından çıkarabileceği bir tavşanının her zaman hazırda olduğunu bu maçta bir kere daha gösterdi. İki dostun kucaklaşmasıyla başlayan maç, yine o iki arkadaşın bir birlerinin takımına sarılmalarıyla bitti. Biz aslan gibi elendik, Medya maymunlarımız elendiğimize sevinemediler.  Şöyle 3, 5 de burada yeseydik ne güzel olacaktı. Maç 3-1 olduğunda hatta Drogba ofsayttan 4 ü attığındaki korku ve endişelerini hepimiz hissettik. Bu korku onlara yeter, şimdi lig maçlarımızda bilinenin dışında bir puştluk düşenedursunlar. Lucescu'ya, Şenol Güneş'e kurdukları hain pusuları Fatih Terim'e kuramayanların kabus gecesiydi bu gece. Bizim içinse iftihar ettiğimiz maçlardan biriydi. Eksik kadroyla gelen Manu'yu hadi saymadık, şimdi başlıyor Arena mezarlığı defin işlemleri. İlk büyük cenaze Real Madrid oldu. Ve bu sene için defteri kapattık, hepimize geçmiş olsun.

Real Madrid'in tribünlerinde bir pankart dikkatimi çekti, El Clasico yazıyordu, çok doğru kardeşim maçlarımız bundan böyle bu adla anılacaktır. 6. 7. maçlarda görüşmek umuduyla güle güle dönün, bu takımı bu takımın taraftarını unutmayın.

Galatasaray bize yaşattığın macera için teşekkürler. Galatasaraylı olmak bir şereftir. Hepiniz aslansınız.


9 Nis 2013

Hatırla Sevgili


Takımı geçen hafta Endülüs'e halay çekmeye gönderdiğimizde maçı kafamızda oynamıştık. Öngörülerimizin çoğu maçta gerçekleşti. Kafa kafaya top oynadık, çok daha net gol pozisyonu ürettik. Real Madrid organize olarak, pas trafiğiyle kalemizde gol bulamadı. Golleri kendi hatalarımızdan yedik. Maçta kırmızı kart vardı hakem atmadı, penaltı vardı vermedi. Mental eksikliğine kurban gittik. Eboue o pozisyona Real Formasıyla girse bize atardı, Ronaldo attığı pozisyonda bizde oynasa Real'e atamazdı. Çok ufak futbol şanssızlıklarıyla maçı Arena'ya  istediğimiz gibi taşıyamadık.

Ne var ki bu gece sahaya çıkacak sevgilinin hatırlaması gereken anlı şanlı geri dönüş maçları mevcuttur. Neuchatel maçı daha dündü, çok iyi oynadığımız maçı 3-0 kaybedip dönmüştük Ali Sami Yen'e. Daha dün dü Real Madrid'le aynı düzeyde oynadığımız maçta ilk yarıyı 2-0 geride kapatıp, 45 dakikada 3 tane atıp gönderdiğimiz maç. Ben hala lafımın arkasındayım, biz Real Madrid'den küçük takım değiliz. Bu gece takımın biraz daha büyüyeceğine inancımı hiç kaybetmedim. Aynı öngörülerim bu maç için de geçerlidir. Erken bulacağımız bir gol, bu maçı Büyük Galatasaray tarihine sarı kırmızı harflerle yazdırabilir.

En umutsuz macera yedi, yerden yara alıp, 3-0 yenildiğimiz maçı nasıl çevireceğimizin çaresizliği değildir. Bizim için en umutsuz macera ipin ucunu kaybetmektir ilk maçta ne beklediysem bu maç aynı şeyleri bekliyorum o yüzden aynı maddeleri tekrar yayınlıyorum.

1-Getafe, Sevilla, Real Betis, Granada. Bu takımlar kavanozda olsa, bize çıksa hepimiz havalara sıçrarız. Malaga'yı saymıyorum, onlar turnuvada zaten  varlar. hepimiz Malaga rüyasına yattık ki, bana göre Real'den çok daha tehlikeli takımdı. Malaga dahil bu 5 takım bu sene Real Madrid'e üstünlük sağlamış. Her halde hiç biri Galatasaray'dan büyük takım değil. Normal oyunumuzu oynarsak onlar nasıl yenmiş ise bizde yeneriz. Yenmedik mi daha önce?

2- Malaga kırk yılda bir son 8 görmüş takım, Paris Saint Germain gibi. Yani yükselişteler, kadroları her zamankinden daha kuvvetli olmalı. Aynı bizim gibi futbolcuları aşırı formda ve istekli. Bize karşı oynasalar yarı final görmek için son nefeslerine kadar saldıracaklardı. Real Madrid'in böyle bir kaygısı yok, defalarca oynadıkları sıradan bir maçı oynayacaklar alt tarafı. Aşırı motivasyona ihtiyaçları yok. Masa başında kolay bir lokma olduğumuzdan onlar bizim maçtan daha çok yarı finalde oynayacakları maçları düşünürler. Düşündüklerine pişman olacaklar.

3- Bildiğimiz şeytan, bilmediğimiz melekten daha iyidir. Real Madrid'li oyuncuları ayakkabı numaralarına kadar tanıyoruz. Bizim çocuklar da derslerini çok iyi çalışmış olarak maça çıkacaklardır. Fizik olarak alt tarafımız yok. Ronaldo ne kadar koşuyorsa Burak'da o kadar koşar. Mesut, Semih'ten daha yukarı sıçramayacak. Kademesiz yakalanmayalım, içeri çekip orta yapıyor, döndürmeyelim Mesut biter.  

4- Çeyrek finali geçen sene oynasaydık, Chelsa çıksaydı, hepimiz Drogba var diye titremeye başlamıştık. İnter çıksa eyvah Sneijder bizi yakacak derdik. Real çıksa Hamit'ten tırsardık.  Bu oyuncular şimdi bizim kadromuzda, hepsi de Morinho'nun öğrencileriydi.  Söyleyecek şeyleri vardır muhakkak. Şimdi korkma, ürkme sırası onlarda. Büyük Galatasaray'ın büyük maç oynama geleneği olan futbolcuları bir kere daha beni haklı çıkaracaktır, eminim. 

5- En tehlikeli futbolcuları bizim Mesut. Karşısında form grafiği tavan yapmış Eboue var. Havada karada yer onu.  Sol tarafımızdaki matador, defalarca Barnebau görmüş hesap kitap içinde, kendi vatandaşları önünde kim olduğunu bir kez daha hatırlatacaktır.  En çekindiğim futbolcuları sol bek Coentrao, çok teknik fazla ileri çıkarmamak lazım. Parçalı Fil'le en çok Arbeloa karşılaşacak, ekmeği sağ taraftan yiyeceğiz bu maçta.  

6- Semih için stoperlik doktorası, bir Messi, bir İbrahimoviç, bir Ronaldo maçlarından geçiyor demiştik daha önce. İşteo büyük gün geldi, eğer Ronaldo'ya üstünlük sağlayıp, Benzema'yı benzetirse 15 sene bu takımın madalyalı stoperi olarak şimdiden tarihteki yerini alacak, Bülent Korkmaz kadar beklemeyecek. Bu fırsatı kaçıracağını sanmıyorum. Haydi Asimo, çık Ronaldo'yu indir, bizi utandırma.

7- Tay Burak parladı bir kere, bağlasan durmaz. Köylüler bilir at arabasındaki atlardan biri bazen delirir, kimse zapt edemez. Bizim Tay gemini attı, düşmanı Ronaldo'yu Barnebau'ya olmadı Arena'ya gömecek, göreceksiniz maçı boş geçmeyecek. Attıkları gollere bakın inanmıyorsanız. Ronaldo'nun attıklarını atmayanı dövüyorlar. Schalke'ye attığı gollleri atabilecek golcünün anlını karışlarım. Ronaldo'nun tek başına bir halt yediği yok, Burak bizi neredeyse tek başına Madrid'e götürdü. Futbol hayatının en formda dönemini geçiriyor. Real Madrid maçlarında Jardel'e dönüşürse kimse şaşırmasın.

8- Melo kader maçına çıkıyor ve geçen sene ki formunu geçti bana göre. Bu maçı alırsa sonraki yıllarda orta sahamızda hırlamaya devam eder. Rakibi Di Maria, güvenim tam, top gösterilmeyecek. Bir takım orta sahası kadar konuşacaksa, söz benim kimse kusuruma bakmasın.  Şu an Dünya'nın en büyük orta sahasına sahip takım, uğruna kutuplara maç seyretmeye gittiğimiz turuncudan iz taşıyan sarı ve vişneye çalan koyu kırmızılı, canımız ciğerimiz aslan Galatasaray'ımız.

9- Selçuk İnan için bir gösteri maçıdır. Oynadığı en iyi oyunun üzerine çıkacaktır. İniesta'nın lanetinden bıkmış Bernabeu'nun sakin, çekirdekçi seyircisi için büyük bir Selçuk İnan şovumuz vardır. Sahneye konmak için artık saatler sayıyoruz. 

10- Galatasaray kaybetse, elense bile hiç kimsenin eleştireceği bir şey yoktur. Bu yüzden takım son 13 senenin en büyük maçına çok rahat çıkacaktır. Yenilirse aslan gibi döner, yenerse kahraman gibi. 

11- Savunmalarındaki Pepe kazması ofsaytla oynamayı çok seviyor. Burak'ı bir kaç kere ofsayta düşürecek, bırakalım düşürsün. Düşüremediği anda da cezayı keseceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tay Burak'ın göğüs göğüse çarpışacağı Pepe büyük ihtimalle atılır. 

12-Morinho, İstanbul'a 700 km mesafedeki bir şehirde 20.000 taraftarı önünde oynayan Galatasaray'dan etkilenmiştir. Bernabau görüp görebileceği en büyük deplasman taraftarını görecektir. Endülüs'e raks etmeye değil, Pınarbaşı çekmeye gidiyoruz. Büyük Galatasaray Taraftarı, Galatasaray'ın arkasında, yanında her zamanki gibi güvendiği en büyük kozu olacaktır. Taraftarıyla bütünleşen Galatasaray'ın neler yaptığına Avrupa'nın o mağrur stadlarında gömülü nice büyük takımların çanak çömlek kırıntıları şahittir.

13- Kaleci Muslara göz önüne çıktı. Hodri meydan, değerini katlamanın tam maçı, her oyuncumuz kendi rakibi olan oyuncu kadar savaşırsa zafer bizimdir. Madem ki Dünya'nın sayılı kalecisi Muslera, buyursun işte bir imtihan maçı. Kader sadece onun ellerinde olabilir. Gol yemez ise eleriz. Bu işin penaltıları bile var unutmayalım. Daha önce Taffarel gol yemediği için kupa alıp dönmüştük. Kale aynı, top aynı yemesin gelsin artık.  

14- Kenarda daha önce Real Madrid'i indirmiş hocalar var, onların başında da Grande var, Morinho'nun kankası. Maçın psikolojisi içerisinde maç her şeye gebe. 15. madde için mutlaka bir bildiği vardır. Allahtan umut kesilir İmparator'dan kesilmez. Son sözümüzü Arena'da, sehpada son düdük çaldığı zaman söyleyeceğiz.

Yani çocuklar, 13 sene önce, tarihimizin en büyük geri dönüş maçının , 3-2 nin rövanşında aynı düzey maçı Bernabau'da seyretmiş tecrübeli bir Galatasaray taraftarı olarak savaş ve zafer naraları atıyorum. Maçtan en ufak bir korkum yoktur. Keşke Galatasaray'ın her maçı en az bu maç kadar büyük maç olsa. Her sene mutlaka bu son 8 takım içinde olduktan sonrası her maç, benim için Akhisar maçı. Çok saçma sapan bir gol veya goller yemez isek, bilinçli, kurgulanmış yoğun pas trafiğiyle olgunlaşan bir atakla gol yemeyiz. Golü yesek bile maçı Arena'ya getireceğimizden en ufak bir kuşkum yok. Maç en az 180 dakikadır,  tam bir ustalık işi gerekir. Bizim takımda da çok büyük ustalar vardır.

Galatasaray bu gece de yüzünün akıyla maçtan çıkacaktır, bu inançla tribünlerde olacağız haydi aslanlar,

7 Nis 2013

Şebekeyi de Yendik; Galatasaray 3-1 Mersin

Real Madrid maçlarının devre arasıydı sanki bu geceki maç. Taraftar yoğunluğu, maça konsantresi ve maç başı tezahüratları da sanki bu maç, kavun karpuz misali yata yata büyütülecek, kazanılacak maçtı. Ben her zaman ki gibi takımlar ısınmak için sahaya çıkmadan önce tribündeydim. Benim için maç 90 dakika değildir, takım ısınırken az çok maçta neler olabileceğini ön görürüm. Gözüm takımın Eray İşcan'a şut çekme bölümündeydi. Sırayla herkes Hasan'a topu atıyor, Hasan Şaş pas veriyor, kaleye şut çekiliyor, sonra sağ açık tarafından Sabri marifetiyle bir orta yapılıyor ve futbolcu sırasını savuşturuyor. Ben savuşturmadım, saydım, adam başı aşağı yukarı 10 ar şut attılar, Sabri toplamda 100 orta yaptı. Abartıyorsam şerefsizim, saydım, bir tane bile isabetli gol ortası yapamadı. Basan yok, acele eden yok, kalede kaleci yok, orta yapılacak adamı tutan yok, satranç oynar gibi düşünüyor ve 100 de sıfır isabetli orta yapıyorsun ve az sonra başlayacak maçın kaptanı sensin. Zaten ilk 11 i görünce emin olun maçı seyretmeden çıkmak geçti içimden ama bu sene maçlara fazla gidemedim, Drogba'ya, Melo'ya, Hamit'e Tay Burak'a ayıp olmasın diye seyrettim. Bizim takım 11 kişiden oluşuyor,en son Real maçına çıkan 11 kişiyi kast ediyorum. 1 kişi bile değiştiği zaman takımın oyunu bir kaç kademe geri gidiyor. 12. adam yok takımda.

Isınmaları seyrettim de yanımdakine bu maçın çök kötü bir maç olacağını söylemeden geçemedim. Hadi, Selçuk cezalıydı bir maçlığına katlanacaktık, Riera'da cezalı ama cezalı olmasa da bu maç yabancı kontenjanı dolayısıyla oynamayacaktı. Yani çocuklar, Gökhan, Sabri, Hakan Balta, Emre Çolak'ı aynı anda göreceğimi bekliyordum desem yalan olur, ama bu 4 lünün aynı anda oynadığı takımın iyi futbol oynamasına imkan olmadığı da tam bir gerçektir. İddia ediyorum buraya not düşüyorum bu Emre Çolak 2 sene sonra  Bank Asya liginden ortalama bir takımda banko oynasın eşşek gibi anıracağım. Hele ki tam önümdeydiler, bir ara koskoca Galatasaray'ın sol tarafında geride Sabri, ileride Emre oluştu ya, Drogba'ya acıdım. Takımın sol yanı ampute milli takımın sol tarafı gibiydi.

Maça geçemeyeceğim daha , Gökhan Zan ve türevi futbolcular tam bir saatli bombadır. Patlamadığı anlarda  bir tehlikesi yoktur. Hatta pahalı, gösterişli bir görüntüsü bile olur. Belki yalama Türk spor medya maymunlarının dolduruşu da olabilir. Gökhan Zan, sonradan girdiği Real Madrid maçında nasıl oynadıysa takıma monte edilmeye çalışılıyor. 40 takım çıkarsam tekinde oynatmayacağım Gökhan, Real Madrid maçına çıkacak mecburiyetten, bana kalsa oynatmam ama hoca oynatır, bomba elimizde patlayabilir de patlamayabilir de, yazı turaya kalmış bir kumar. İmaparator omuzunda dinamit çuvalı  taşımayı çok seviyor demek ki. Artık emin oldum ki Hocamızda stres yaşama, adrenalin zevki tatma huyu var. Eskiden Back Wood puro içerdi, keşke yeniden başlasa, kebap yaparak bir maç oynasa, biz de rahat rahat maç seyretsek, şarkı söylesek, marş bestelesek, şov yapsak. Olmaz, illa ıkına sıkına kazanacağız, kazansak bile ağır yaralı olarak bir sonraki maça çıkacağız.

Emre Çolak'ı, olmadı Amrabat'ı, Barca'da oynat, takımın futbol aklını, oyununu, pas trafiğini bir anda yarı yarıya düşürürsün. Yani Emre oynayacak ise Drogba'nın alınmasına gerek yok, geçen sene ki gibi Engin Baytar'la bile idare edebilirsin.Tam unuttuk, Çağlar Birinci'nin kombinesinin hemen yanından maç seyrediyor derken, yine karşımıza çıkardılar, kanser, verem mikrobu. Topu kaptırdığı gibi aheste aheste Muslera ne halt yiyecek diye yaklaşıyor, kaleci iki defa kurtardıktan sonra top Emre'nin önünde düşüyor, utanmasa kaleye şut çekecek, adamlara bir kere daha asist yapıyor, son anda Dani topu taca atıyor da küme düşmüş takımdan hezimet yeme gibi bir kepazeliğe bir an için ara veriyor.

Bu ana kadar 250 maç yazısı yazmışım, hakemlerden bahsettiğim maç yazısı 5 i geçmez. Hiç bakmazdım bu seneye kadar hakeme, ama son düzlüğe girildiğinden beri mükemmel bir şebeke operasyonu yapılıyor bize. Niye bu futbol fakiri 4 kişiyi birden oynattın Hocam diye giydireyim diyecektim ki benden önce maçın hakemi kesti cezayı kulübeye. Bir sonraki maç takımın başında Hande olacak, bu gözler bunu da görecek. Peki hocam maç dandik, başta söyledik iki büyük maçın devre arası idmanı gibi bir durum söz konusu. Hesap tutmadı, baştan Gökhan 'ın asistiyle maça geriden başladık, hakem de bu avantajı iyi kullanıp sahiplerinin çanağını ziyadesiyle yaladı. Dani atıldı, devreye 20 dakika var, Sabri'yi sol beke göndererek, sabrımızı mı sınadın. Veteran olmuş Hakan Balta'yı, hayatında beraber tavla bile oynamadığı Gökhan kazmasıyla yan yana nasıl oynattın. Muslera'nın bu güne kadar günahını almışım, ligin en kötü, dolayısıyla turnuvanın ortasında sistemden çıkmış, küme düşmüş takından hezimeti önledi. AsimoSemih'i oyuna sokmak için devreyi beklemeye ne gerek var diye soracağım ama mazeretin var, delirdin, travma geçiriyordun, tanırım bilirim sakinleşmen maça tutunman en az 15 dakikanı almıştır. Stajyer hakemler, kenardaki zebaniler, çizgiyi geçince azarlayanlar, ezik sürüsü huzur içinde soyunma odasına gittiler. Bir 45 dakikaları daha kaldı, kazasız belasız atlatabilirlerse büyük ikramiye vardı, işbirlikçi, kumpascı, şikeci, anlı şanlı şebeklerinden, şebekelerinden.

Bu operasyonu defalarca denediler. Aptalların unuttukları bir şey vardı oysa. Biz kuş değil aslandık. Kuşun önünden yemini almaya kalk kaçar gider zaten, işin kolaydır. Aslanın ağzından yemini almaya kalkarsan başına iş alırsın, azıcık Lig Tv seyretmeyip, Nacionrel Geografic kanalını izleseler, aslana sataşmanın, cami duvarına işemekten daha beter bir eylem olduğunu anlayacaklardı. Bir kere daha haykırıyoruz şebekler, hepiniz yatırdık bir kere, çöktük samanlıklarda, işi bitirmeden abdest almayacağız bilesiniz. İsterseniz her maçı böyle tezgahlayın, kulübeyi maça bile almayın. Biri çıkar halayların başında mendil sallar, biri mutlaka çıkar 3 lü çektirir, Dünya'da eşimiz benzerimiz yok, sizlere kendimizi ihbar edeyim isterseniz. Biraz akıllı olsanız bu geceki Galatasaray kadrosunun iyi futbol oymasına zaten ihtimal yoktu. ürkütmeseydiniz puan kaybı ihtimalimiz vardı. Ama siz kemik yalayıcı olduğunuza aldırmadan bağlarımıza daldınız, üzümlerimizi yediğiniz gibi kütüklerimiz sökmeye kalktınız, o zaman katlanacaksınız, pekmez sıçırtacağız hepinize. Hemde en koyusundan, 2 gün önce kına yaktığınız 12 parmak bağırsaklarınızın çıkış tüneli paramparça olacak.

Emre Çıktı, Amrabat girdi. Kağıt üzerinde Hoca aklı yerindeydi. Büyük futbolcular oyun başında tutturamazlarsa öyle gidiyor, Hagi'de böyleydi, bir kaç hatalı pas atarsa o maçtan medet beklenmezdi. Sarı Ejder'de etkisiz oynadı ilk yarıda, eksik takıma daha fazla enerji gerekecekti, giren futbolcu olsaydı. Bu Amrabat'ın bir faydası, var, en azından hızlı koşabilen Türk çocuklarının yolunu aydınlatıyor. Herkes futbolcu olabilir büyütülecek bir şey yok, hızlı koşabilen, güçlü kuvvetli Türk çocukları yarıdan itibaren okulu mokulu bırakın. Salak gibi okuyacağınıza gidin Florya'ya dikilin Fatih Terim'in karşısına. Amrabat'la teke tek maç yapmak istiyoruz deyin, adaleti vardır, onu kovar sizi oynatır emin olun.

Bir büyük futbolcu seyrettik ikinci yarıda, yaralı aslan saflarında. Bir büyük takım taraftarı da dellendi takımının yanında. Taraftar üstü tezahürat, 10 kişiyi, lafın gelişi 10 kişi savunmada Asimo, ortada Hamit ve Melo'yu ileride Drogbay'yı kudurttu. Drogba, Sabri'nin ayağına top geldiğinde  homurdayan taraftarı bile susturdu. Sabri al da at diye bir asist yaptı! can havliyle dokundu, futbol tanrısının da bir sabrı vardı, o top gitti gol oldu. Futbol istatistiklerine göre Sabri'nin asistiydi. Hamit her deliği kapatıyor, Drogba şov yapıyor, Melo savaşıyordu. Muslera kaleyi bırakmış liberoya geçmişti. 3. gölü mıhlayıp, uzun çöpten hakkını bir kere daha almıştı bizim kısa çöp. Alınan 3 puan var, görülen hesap var, yaralımız çok, zaiyat envanteri çıkarılacak takım bu maçı unutacak nasıl olacaksa?

Muslersa, Hamit ve elbette Drogba maçın yıldızlarıydı. Parlayadursunlar, ama maçın kahramanı Melo'ydu.  Takımın olmaz ise olmazı, en büyük sermayesi, en büyük kozu, direnişin mitralyözü. Melo bu takımın savaş Tanrısıdır. Bizimle kal Pitbull, bizimle kalsın Grande, işi hemen bitir büyük Galatasaray Başkanı.

En kolay geçmesi beklenen maç, bir derbi maçından, bir ölüm kalım maçından çok daha gergin geçti, taraftar Fener maçında bile bu kadar bağırmadı. Artık Real maçında da sesleri kısılıncaya kadar bağırırlar ve artık bir maç izini de Büyük Galatasaray taraftarı hak etti. İki tane zır deli sahaya girdi muhtemelen saha kapanır, bizde bayan taraftarımızı test etmiş oluruz.

Galatasaray, bir kez daha hakemleri de yendin, yanına Tüpçüyü, Şikeci Aziz'i ve kutsal ittifakı da götürdün. 3 gün önce yenildiğinde de büyüktün, evire çevir şebekeye geçirirken de.


4 Nis 2013

Yenilsen de Büyüksün; Real Madrid 3-0 Hayal Saray

Kısmende olsa Yalama Türk Spor Medya maymunlarının 12 parmak bağırsağındaki kınalar hayırlı olsun. Gerçi bekledikleri skor bu değildi elbet. Çok daha ağırını hesap etmişler ve ağızlarında salyalarla maç saatine kadar pis pis sırıtmışlar, bekledikleri ilk golü de çok erken görmüşlerdi.

Biz bu arada ne yaptık peki? Son yılların en kuvvetli, en saygı duyulası 11 imize ve başımızdaki Hocaya güvendik, umutlandık, rüyalara yattık. Acaba bu turu da geçebilirmiydik? Şu sonuçtan sonra bile umudunu yitirmeyen Galatasaraylılar vardır mutlaka. Neuchatel maçını bir kere daha yaşarmıyız kim bilir?

Maçın sonuna baktığımızda bize görünen iftihar ettşiğimiz takımın maçın son dakikasına kadar kahramanca savaşıydı. Koskoca Real Madrid maçına 2 forvet bir 10 numarayla takım yenmeye çıkmıştı. Mutlaka yazan bir Maymuın vardır, hiç birini okumadım, keşke yatsaydık demişlerdir. Bu takıma Fatih Terim'e her şey yaptırılabilir ama bütün bir maç boyunca savunma yaptırılamaz. Rakip kim olursa olsun, maç nere oynanıyorsa orada Galatasaray o takımı yenmeye oynar. Yine oynadı.

Sakin düşünüp pozisyonları tek tek hatırladığımızda, takımdan beklentimizin hayal olmadığını gördük. En net pozisyonlara biz girdik. 2 penaltı verilebilirdi, Benzama kazmasının Semih'in kafasına salladığı tekme kırmızıydı. Ve işin gerçeği biz topla Real'den daha fazla oynamış, daha fazla korner atmıştık. Maçı tabelaya götüren tek faktör mantel farkıydı. Eboue Real Madrid'de oynasa o golü bize mutlaka atardı. Drogba onlarda, Ronaldo bizde oynasa, Drogba'nun o şutu gol olur, Ronaldo kaleciye çarptırırdı. Başkace farklar bizim lehimizeydi. 3-0 yenildiğimiz maçtan sonra idda ediyorum, biz Real Madrid'den büyük takımız. Onların büyüklüğü tabela, kupa büyüklüğü. Gördük 500 kişi taraftarı var. 10 sene kupa alamamış takımın taraftarı çeyrek final maçının biletlerini Galatasaraylılara satmış. Hangi Galatasaraylı kombinesini çeyrek final maçında satar? Real Mardrid veya başka hangi takım, bahislerin 1.10 verdiği maça 15-20 bin taraftarla deplasmana gider.

Maçı seyrederken bir an bile endişeye düşmedik. Her an maçta gol atacağımız beklentisi vardı. Maçı maçtan önce seyretmiştik. Korktuğumuz şeyler oldu sadece, 3 pozisyonda 3 gol yedik dönüyoruz. Nedense bizim stoperler kafaya çıkmasını bilmiyorlar. Asimo'ya soruyorum maç boyunca, her Galatasaray kornerinde rakip ceza sahasında ne iş yapıyor diye. Eğer kafa vurmak için oraya gidiyorum derse bir araba sopa atarım. 1000 tane korner atılsa bir kere bile topa vuramayacağın kalabalıkta ne işin var? Başta dedik biz stajı maçta yapıyoruz. Adamların savunmasında 18 yaşında Varan diye biri varmış, muhtemelen alt yapılarda topa nasıl çıkılır öğretmişler, bizim Semih, daha 1.5 sene önce Kartal'da pide yiyordu, ona topa nasıl kafa vurulur diye öğretecek adam mı var Türkiye'de. Ne yapsın o da Bülent Korkmaz gibi, Benzema'yla, Messi'yle boğuşa boğuşa öğrenecek.

Takım 2-0 geriye düşer düşmez hoca Gökhan Zan'ı oyuna soktu. Tabela açılmasın diyenler mutlaka olmuştur. Değildi elbet, hatta bizim daha önce oynat diye yazdığımız sisteme döndü. Futbolcu kadrosundan Melo'yu ortaya çekerek de yapabilirdi. Bekleri ileri daha fazla çıksınlar diye 3-5-2 ye döndü. Büyük takımların, büyük hocalarına yakışır bir hamleydi. Savaşa devam ediliyordu, pisi pisine faul bile olmayan pozisyondan serbest vuruşta bir kere daha topa çıkamayan stoperler yüzünden avlandık. Gerisi zaten dostluk maçıydı. Hoca eski hocalarına daha fazla mahçup olmasınlar diye Sneijder ve Hamit'i oyundan aldı.  Morinho'da Fatih Terim'e saygısında en ufak bir kusur etmedi. Aslanlar gibi ağırlandık, muamele gördük ve yenildik hepsi bu.

Bu seviyedeki maçlardan sonra yazılacaklar hemen hemen aynı olur. Şampiyonlar liginde 6 maçı zorla oynatıyorlar adama, maksat 8-10 ve daha fazla maç oynamak. Galatasaray Nisan'da bize bir Avrupa Kupası maçı seyrettirdi ya gerisi hikaye. Her sene biz en azından bu seçilmiş takımlar içinde olmalıyız ve olacağız. En kısa zamanda da daha ileri seviyeleri göreceğiz.

Melo, Dani, Selçuk maçın en iyi oyuncularıydılar. Takımda kötü diyebileceğimiz, koşamayan, savaşamayan hiç bir futbolcumuz yoktu. Taraftarımız için söylenecek şey her biri birer kahramandı. 2001 deki maçı da 3-0 kaybetmiş, tepelerde 1000 kişi kadar taraftar yırtınıyor, sesimizi duyuramıyorduk. Dün gece bütün Dünya'da Cim Bom Bom sesleri yankılandı.

Galatasaray; bize gösterdiğin rüyalar için teşekkürler. Canınız sağ olsun, elesen de büyüksün, elensen de.