Her hafta bir küçük takım seyrediyoruz. Mide bulandırıyorlar, futboldan soğutuyorlar. Hepimizi adını koyamadığımız hastalıklara yatırıyorlar. Galatasaray'lıysan, Fenerbahçe'nin maçını seyret bütün bir haftanın hıncını küçük takımdan çıkar. Edebildiğin kadar küfür et. Fenerbahçe'liysen tam tersi. Bunları parayla mı satıyorlar( tabi parayla, küçük takımı seyretmek büyük takımı seyretmekten pahalı). Bir şablon koysalar önümüze de bizde bilsek, umutlanmasak, ya da kaygılanmasak. Geçen hafta biz, bu hafta Fener'li, kan işedi küçük takımdan 3 puan almak için. Korkmayalım kardeşlerim. Bursaspor dahil, Kayserispor dahil, Gençlerbirliği hatta Eskişehirspor dahil maç sizin maçınızsa endişelenmeyin, maç rakibinizin maçıysa bel bağlamayın. Sonuç fiziğin sabiteleri misalidir. Küçük takım kaybedecektir. Yok hakem, yok şans, yok beceriksizlik. Fenerbahçe bu kadar kötü futbol oynayarak kayıpsız gidebiliyorsa küçük takımlar benim tahminimden daha küçükler. Eğer Galatasaray bu ligte bir maçta galip gelelemezse üniversite öğrencileri üsütüne tez yazmalılar. Futbolun kıyameti kopmak üzeredir. Sporun büyük mucizesi gerçekleşmiş demektir.
Nasıl oluyor bu işler dedik. İki küçük takımımızı ameliyat masasına yatırdık. Çıkardığımız ders notları var. Hepiniz iyi okuyun, gerçi bildiğiniz konular. Bilenler yanındaki arkadaşına söylesin. Haftaya imtihan var.
Konumuz; KÜÇÜK TAKIM
1-Ders; Yöneticin küçük olacak; Semtin, ya da şehirin muhtemelen sonradan olma zengini, misal oto galerisi olan, kuaför, beyaz eşyacı, lümpeni bulunacak, söğüşlemek için yönetici yapılacak. Ne oldum delisi yönetici başlayacak icraata. Futbolcuların karizmasından yararlanmak isteyen küçük takım yöneticisi, şehirde ya da semtte öne çıkacak, herkes tarafından tanınacak. Büyük maç gelip çattığında da teslim olacaksın zatı muhtereme; Maç biletlerini pahalı yapacaksın; Yap ki maça kimse gelemesin, gelmesin ki yoğunluk olmasın. Olmasın ki edilen küfür pek hedefini bulmasın. Hadi Kasımpaşa semt takımı, olsa da olur olmasa da. Hatta olmasa daha iyi. Çünkü 3 büyüklerden birinin taraftarı olan Kasımpaşa'lı ister istemez kendi takımı ligte diye, bir tarafı semtinin takımına kayıyor. Peki Antalya'ya ne demeli. Şehir takımı, Dünyanın bir ucundan gelinen, belki de İstanbul'dan sonra en çok bilinen Türk şehri. Stadyumu çirkinlik anıtı. Hangi akla hizmet, kim yaptıysa karşıda ortası yüksek kenarlara doğru biten bir eğim ve son koltuk tek. Sonuç maça kimse gelememiş. Afferin küçük takım. Bu kötü stadtumda, seyirci olmadan, motivasyonu minumuma düşürülmüş büyük takımla haydi allah rastgetire.
2-Ders; Hocan küçük olacak ; Büyük takımdan puan almanın tek yolu bu. Küçük değilse bile o maç küçülecek. Bakınız geçen hafta Yılmaz Vural. Mucize kabilinden bir gol bulabilirsen şayet, Estergon Kalesi tabyalarını kuracaksın 18 içine. Yaradana teslim olacaksın. Santrafor taç atışı yaparken bağıracaksın'' Necooooo, bıraaaaak''. Vakit geçireceksin, netice de maç 90 dakika( küçük takım hocası için). Son dakikaya kadar yememişsen korkma artık yemezsin. Yüce gök seni cezalandırmak istese zaten 70. dakikada duman olmuştun. Direkler izin vermedi, maç da bitti bitiyor, çık kulübeden bir iki hömkür, televizyon göstersin, Fatih Terim hareketleri yap. Televizyonlara görün.
3.Ders; Kalecin büyük olacak; Küçük takım kalecilerinin büyük istatistiğidir. O maçta sezonun en büyük oyununu oynarlar. En çok top o maçta gelir, konsantrasyon tavan yapar. Çok gol yesen bile kimse kızmayacağı için rahatsın. Kurtardıkça, büyük takım futbolcusu sinirlenir. Seni adam yerine koymadıkları için kötü vuruş yaparlar. Sen kurtardıkça, kenardaki hocana direnç gelir. Acaba puan alabilecekmiyim hesabı yapar. Velevki aldı, puanı kendine yazar.
4. Ders; Hakem kötü olacak; Başka türlü puan alabilme hesabı yapıyorsan yanılıyorsun. Bak geçen haftanın hakem abine, örnek al. Maça öyle bir damga vuracaksin ki herkes senden bahsedecek. Uzun süre ceza almayı bile göze alacaksın. Maç bu maç kardeşim göster kendini. Dünkü maçın hakemi kendini gösterme konusunda bence rekor kırdı. Ben televizyonun bu kadar çok gösterdiği bir hakem görmedim. Soytarılık dahil, ne yapması gerekiyorsa yaptı. Antalya'nın bariz ikinci golünü yedi(Atsa ne yazar da o başka)Penaltıyı vermeyip ödeştirdi. Türkçe bilmeyen Kazım'a işaret yaptı diye sarı kart çekti, maçın her bölümünde kendisini ezberledik. Yolda görsem tanırım artık kendisini.
5.Ders; Forvetinde lanetli futbolcun olacak; Birilerinin basiret bağlanması sonucu, kendilerini bir zamanlar büyük takım forvetinde bulan santraforların sahada sana güven verecek. İddia ediyorum, Necati ile Veysel kendilerini tanımayan(zaten kimse tanımaz ya neyse) bir mahallede 1 sene gece gündüz maç yapsınlar, semt takımının hocasının dikkatini çekebilirlerse adam değilim. Sahte diplomalı doktor gibi, sahte lisanslı futbolcu bunlar. Bu iki forvetin oynadığı takımdan puan beklemek beyin tarvması geçirmekle eş değerdir. Böyle forvetin varsa hezimet yemediğine şükredeceksin. Küçük takım olmanın mutluluğunu yaşayacaksın. Ders dışı örnek; Ersen Martin, Sivasspor. İbrahim Akın, Belediye.
6. Ders; Futbolcuların küçük olacak; Küçük takım olmanın biricik dersidir. Bu dersten geçemeyen öğrenci sınıfta bırakılır. Anladık senden Alex olmanı bekleyen yok, kabiliyetin yok, kafan basmıyor. Peki Alex kadar koşamıyormusun be mahlukat. Koşmakda mı yetenek işi? Ciğerinde mi küçük anlamadım? Sen de açığını öyle kapat. Koşacak kadar da dermanın yoksa ne işin var sahada? 2. Derste gördük, mutemelen sende öğrendin. Sizi uyarmadı, uyardıysa bile eksik yaptı. Maç boyu 18 içinden çıkmayıp küçük takım nasıl olunurun uygulamalı dersini verdiniz. 1 puan sizin neyinize yetmiyor, maçın son dakikasında tamamınız cümbür cemaat Fener kalesinin önünde. Hıncal Uluç'un takımı Çatladıkapıspor'mu sandınız? Madem gol atmayı kafaya koydunuz, kalecinizi neden bıraktınız. O da geleydi keşke. Yani kalede durmasının size getirisi ne ki? Kaleciniz hepinizden iyi oynadı, bakarsın golü de o atardı.
7. Ders; Taraftarın küçük olacak; Adına taraftar denirse, 2-3 bin kişinin toplanabildiği, toplanıp bağırabildiği ishal ağızlı güruh. Maç başlamadan tazahürat'' yönetim istifa'' maç bitimi,''yönetim istifa'' Yenilse de yense de koltuk kırmaca, sahaya cisim atmaca. Eğer ulaşılabilirse misafir takım taraftarına sataşmaca. Misal olduğu için söylüyorum.'' Kırmızı, beyaaaazzz, en büyüüük Antalya'' Renkleri ve takım adlarını değiştir tezahürat aynı. Bankasya liginde olsalar çoğu maçı kazanacakları için daha mutlu olacaklar aslında. İroni içindeler, takımları Şampiyon olsun diye alt liglerde çoşuyorlar, lige çıkınca yenildi diye küfür ediyorlar. Yıllardır maça niye geldiklerini de çözebilmiş değilim. Araştırma konusu zaten küçük takım taraftarı.
Her hafta bakıyoruz, bütün takımlar kötü. Denizlispor, Kasımpaşaspor, Antalyaspor, Belediyespor, Sivasspor, Gaziantepspor, Ankaraspor'u sayma... bu ligte figuran bile olamayacak takımlar. Ancak bir de başka taraftan bakmak lazım sorunsala. Bu saydığımız takımlarda en ufak bir sıyrılış gösteren futbolcuyu 3. büyük dediğimiz kolontor takımlar alıyorlar. 3o kişilk kadro kurup, tribünden maç izletiyorlar. Misal Antalyaspor'lu Volkan, bırakın Antalyaspor'da oynasın. Aldınız, oynatmadınız, şimdi büyük takımda oynadı diye havalandı, küçük takıma dönse bile eski performansını gösteremez. Alın bakın Özer Hurmacı, geçen yıllın Ankaraspor'daki baş belasıydı, bu sezon televizyondan maç izliyor. Mehmet Topuz, Kayseri'nin yarısıydı, Emre cezalıyken bu kadar oynayabildi.
Diyeceğim şu dur ki; Galatasaray ve Fenerbahçe'deki 18. den sonraki futbolcuları dağıtsalar, bütün takımlar küçük takımlıktan kurtulurlar. Benim küçük takım profesörlerinden aldığım ders budur. Vereceğim ders ise, Fenerbahçe ile Galatasaray'a senede 8 maç maç yaptıracaksın, hala netice alınamamış ise Almanya 'da bir final maçı yaptırıp şampiyonu belirleyeceksin. Beşiktaş aradan çıktı nasıl olsa, bir 10 sene bu sistemi uygulayabilirsin. Diğer maçları bu maçları antrenmanı havasında geçireceksin ki stres yapmayalım.
Not; Karacakılavuzspor nezdinde Tekirdağ ve bütün Türkiye 1. amatör küme takımlarına saygı ve sevgilerimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder