Maçtan kuşkularımız vardı. Sabri ve Volkan'ın kanatlarda oynayacağı ihtimali, takımın ruh hali, taraftarın eski coşkulu günlerinden çok uzakta oluşu, Hocanın büyük maç yönetme aczi, ne ararsan vardı maç öncesi.
Isınan takıma bakınca kare asın ilk 11 oyunda olduğunu gördük. Büyük maçları, büyük futbolları büyük futbolcular oynar dedik ve gol için umutlandık. Sahaya Metin Oktay formalarıyla, ve seyirci üstünlüğümüzle çıkınca eski günleri hatırladık. Takımda sağbek, sol bek yoktu. Nöbetçi stoper, büyük maçların futbolcusu Emre sahadaydı. 3 stoper karşıdan gelen atakları önleyecek, orta saha kalabalık tutulacak, Barış, Topal, Ayhan üçlüsüyle svaşılacak, punduna getirebilirse mahşerin 4 atlısıyla ameliyat yapılacaktı.
Maçın başlamasıyla beraber çöktüler, ne oluyoruz du. Bir topu direkler çıkarınca eyvah dedik. Kalecimiz maça ağırlığını koydu, hatasız oynadı. Direkten dönen top biraz aşağıdan gitse bile kurtaracaktı. Taarruzu atlattıktan sonra bizde klas adamlarımızla yüklenmeye başladık. Kewell'e Ayhan'ın servisi mükemmeldi. Gelişine çaksa kaleciyi de içeri sokacaktı. Mehmet Topal geçen yıl ki formunda bir oyun sergiliyor. Top daha çok onlarda görünse de tehlike yaratan atakları olmadı. Baros gol pozisyonlarına giriyor, kadranda fazlasıyla görünüyordu. Elle kolla karambole girdi ve malum sarı kartını yine gördü. İlk yarıyı kafa kafaya bitirdik. Takım tertibi, ilk yarıda kim olursa olsun başedebilecek düzendeydi.
İkinci yarıya Baros, Nonda değişikliğiyle başlanınca, tamam dedim. Moraller bozuldu taraftarda. Ölünün top oynayanı Nonda, ofsayttan çıkamadı. Takım küçülmeye, futbolu da doğru orantılı küçülmeye başladı. Kewell çıkıp, Sabri girerken bir kademe daha küçüldük. Top artık sürekli onlardaydı. Servet'in aşırı dikkati her ne kadar pozisyon verdirmese de, Meira'nın bütün topa dokunuşları Fransızlara servis olarak sunuluyordu. Recep İvedik'imiz sağ kanattan garip çalımlarla girdi, geriye çıkardı Lincoln iyi vuramadı. Lincoln demişken maç boyu bir kaç sihirli pas attı ama golcüler topa sahip olamadılar. Yine de Lincoln son vuruşu yapar mı diye beklerken, Kabusu Mehmet Güven'in çizgiye yaklaştığı görüldü. Başlangıç, takımıyla bitiş takımı 2000 lerden 2009 lara nasıl girdiğimizin belgesiydi. Hey gidi anlı şanlı Galatasaray, sen bu takıma son dakikalara sıçan gibi vakit geçirerek mi girecektin.
Şimdi hep beraber, 2001 de kaybettiğimiz eşeğimizi arayacağımız son tepeye gidiyoruz, Ali Sami Yen'e. Orada bulursak, artık bırakmayız. Ya bulamazsak, işte o zaman o büyük günlerimizin büyük hatıralarımızın peşine düşeceğiz sil baştan yaparak. İşe çobandan başlarız artık.
7 yorum:
Nazmi abi bence çobana da hakkını ver hani... Emre Aşık için diyorsun ya büyük maçların büyük topçusu diye, bence çoban da büyük maçların büyük hocası gibi. Aklıma nedense geçensene oynadığımız Leverkusen maçı geldi. Burda biz gayet iyi oynamıştık ve o maçta Leverkusen kalecisi Adler'i Galatasarayıma çok yakıştırmıştım ki sonra zaten milli oldu. Orda bizim kaleciyi ise hiç yakıştıramamıştım:))) Neyse şimdi, bizi o Leverkusen yerine koyuyorum ki ortak noktamız; şuanki çobanımız ha abi ne dersin.
Selamlar
Bir teknik direktör ,bu kadarmı futboldan anlamaz,maçı rakip defansın arkasına atacağın toplarla kazanmayı düşünüyorsun.Oyuna aldığın adam Nonda denen çuval.Ümit Karan adamın aklına bile gelmiyor.Sabri'nin sağbek oynamadığı sürece,daha doğrusu orta sahanın sağında oynadığı sürece vasatın üstünde bir başarı gösterebileceğini düşünüyorum.Emre Aşık genç futbolcuların örnek alması gereken bir futbolcu.Keşke Hakan Şükür de onun karaterinde bir oyuncu olsaydı.Yedek kalmayı,kadroya bile girememeyi sorun etmeseydi.Şu anda takımdaydı
sahada sabri ve volkan olmayınca görmeyi beklediğim o umut belirdi, ilk 15 dkyı da atlatınca umut kewellin ayaklarındaydı, olmadı...
m.güven, nonda konusunda herşeyi özetlemişsin abi...
hep hakem demek istemiyorum ama bir bahtsızlığımız olduğu kesin, steaua maçından beri bir tane adam gibi hakem göremedim.
tur Sami Yen'de, haydi aslanlar..
yiğidin hakkını da verelim derim.. Skibbe bu maçta bence doğrusunu yaptı. Volkan-Sabri 2. sınıf topçular. Ümit Karan açtığı cafenin ödemlerine daha çok odaklanmış görnyor. Ve futbolu bitrmiş kafasında. Nonda beğenmesenizde güzel bir alternatif.Nazmi abi ve bir kaç arkdaşın da,Hakan Ünsal gibi,Galatasarayımzın başarısız omasını ve 'ben demiştim' sözünü kullanmayı ister bi halleri oluşmaya başladı son 1 ayda.. İlginç.Şuanki hoca beğenilmeybelir.. Fakat klübmüzün hocası.
Nazmi abi aslında ikinci maça kadar yazmayacaktım fransızları elemeye saklıyordum sana dünyanın en güzel ve senin de içerlemeyeceğin bir "gördün mü ben demiştim" patlatmayı ama öyle güzel yazmışsın ki bir de ben yazayım maçın yorumunu dedim. hem işler hem de moral bozukluğu beni internetten medyadan soğuttu yarın öbür gün blog açmayı planlayan ben kötü günde yazamadığımı farkedince karar değiştiriverdim. Neyse maça gelelim. Bizim "çoban" =) gençler ve ankaragücü maçlarındaki tertibe dönmeyi planlamış. hatırlarsın o sırada da 3'lü gibi görünen defansı oynamıştık. ben inatla aslında bu defansın beşli olduğunu söylüyorum. bu taktik comodorda kick of oynarken seçtiğim taktikti =))) mehmet topal sola destek veriyordu barış da sağa. lincoln arda kewell ortadaydı. saldırıya geçtiğimizde ise 3-5-2 oluyordu. şimdi soracaklar bana kimdi lan ikinci forvet? diye. kewell'dı... kewel sol açık ya da sağ açık değil. öyle gibi görünüyor ama ha baros sağ kanatta tesadüfen top almış ha kewell. arda ayhan soldan paso kewell'a kesiyorlardı. zaten başka türlü bir organizasyonla kewell'ın bu maçı çıkarması mümkün değildi. hani bu beğenmediğimiz "çoban" "çırak" "stajyer" var ya işte onun düşüncesi bu. kim düşüncekti bu taktikleri 3 günde? aragones mi? dülülü mü? hatta 4'lü defanstan 15 milyon yıldır vazgeçmemiş imparator mu? ah mehmet topal ah... ah ayhan ah... ah barış ah... şu üçlü defansif kudretlerinin yarısını ofansa verebilseler... iki pası doğru yapabilseler.. topu ezmeseler neler yapacaklar neler? arda turan arda turan gibiydi. kafa attığı adamı köpek etti. şu bahsettiğim üçlü topu saklayabilseler biraz pas yapabilseler bu kadar stress altında oynamayacaktık. baros'u alması sizce de ota boka kart görmeye meraklı bir takıma güzel bir disiplin uygulaması olmamış mıdır? ki ben kesinlikle o pozisyonun penaltı olduğunu düşünüyorum. kalecinin darbesine havada maruz kalan bir adam topu kucağına almayı düşünemez. sabri ise tam zamanında girdi. öyle iki top alıp aktı ki sağdan bordo bir anda "ne oluyor lan?" dedi hızları kesildi. hele o şutu plase değil de her zaman ki gibi abanarak kullansaydı ben kaçmasına razıydım. son on dakikada maçın başından beri pres yapan lincoln'ün yerine kapalıdan gücü kuvveti yerinde taraftar koyamayacağına göre mehmet güven'i koydu. Ben çoban hakkında ikinci maçı bekleyip en mutlu anı bekliyordum ama yazı öyle güzeldi ki yorumlayım dedim.
Sevgiler saygılar.
iyi güzel de nonda'nın nesi alternatif onu çözemedim, bu adam ne zaman oyundayken bize umut verecek, topu aldığında hadi aslanım dedirtecek kısacası gol atma isteğini gösterecek işte o zaman iyi bir alternatif olabilir... şimdi ister 11de başlasın ister yedekten maçı kurtarmaya girsin zerre heyecanlanmıyorum...
Baroş'un -gol atmasa da- ne kadar önemli olduğunu Bordeaux maçında gördük sanırım. İlk yarı hızlı başlamalarına rağmen topu ilerde tutabildik. Nonda girince ortasahayı geçmek hayal oldu.
seyfettintarantino.blogspot.com
Yorum Gönder