ALIŞTIRILAMAYANLAR; GHEORGHE HAGI (Ştefan Cel Mare)
“Hadesperado”ya hediyedir...
Toplumsal yaşamda, bazı insanlar turnusol kağıdı gibidir. Hayatın her alanında ekol olmuş, öne çıkmış bu insanlar eylemleri ile toplumun ya da konu ile ilgili insanların renklerinin ve kimyalarının açığa çıkmasını sağlarlar.
Siyasi yazılar yazmam bu siteye. Gerek de yok. Bu platformdaki arkadaşların bir araya geliş nedenini bütünleştikleri ve benim de onlarla bütünleştiğim konuyu biliyoruz çünkü. Ancak benim yazılarım da, Nazmi’nin benim yazılarıma koyduğu logolar da, kaçınılmaz olarak benim kimyamı ortaya tartışmasız sermektedir. Sağ olasın Nazmi bu kadarı bana yeter. Çünkü hayatımın hiç bir döneminde tarafsız kalamadık ve kalmayacağız.
Gheorghe Hagi’yi ilk kez çıplak gözle İzmir Atatürk Stadı’nda gencecik bir ADAM iken, Steau forması altında izledim. O gün bu gündür gönlümün tahtındadır. Hiç inmeyeceğe de benzer.
Bu memleket, Hagi ile kıyaslanmaya kalkılan çok ama çok futbolcu görecek ama o kıyas kabul etmeyecek. Çünkü o benim mahalle maçlarında adım sayan ilahımdır. O İngiltere’de Maradona’dan sonra ayağına top geldiğinde moralini bozmak için ıslıklanan ikinci futbolcudur. O bir efsanedir. (Efsane sıfatını zırt pırt kullanan eziklere ithaftır!)
O, “Ulan ben golü istersem elimle, istersem hepinizi ipe dizerek ayağımla atarım” diyen mahallemizin delisi Diego Armando’dur. O kız kardeşine küfredene uçarak tekmeyi çakıp dünya kupasını dehleyen mahallemizin delişmen delikanlısı Zidane dır. O ve onlar insandı, bizdendi, değerleri vardı. Unutturmaz, unutmazlardı. Alışmaz, alıştırılamazlardı.
İstanbulspor Maçı;
Bu tarihi iyi belleyin ve asla unutmayın, unutturmayın arkadaşlar. 13 Nisan 1997 “On” un hikayesinin başlangıcı idi bilmeyenlere. Biz zaten biliyorduk sizinle. 2-0 öndeydik, şu eziklerin elinden aldığı puanları şikayet konusu bile yapmayan Aykut beraberlik golünü atmıştı. Maç bitti bitecekti. 92. dakikada Arif düştü penaltı verdi Vahap Beyaz. Ben de biliyorum penaltı filan değildi. Ama Hagi’yi tanıyacaklardı. Olmalı idi. Maçtaydım, bir tirübünlere bir de yedek kulubesine baktım. Fatih Terim saklanmıştı, herkes saklanmıştı. Saklanmayan o idi. Geldi çaktı “CESARET BABA” . Goldü. Ve uzun bir yürüyüşü başlattı. O bir kumandandı. İşte birinci turnusol olarak seyircinin turnusolu idi. Taraftar yürümeye başladı tereddütsüz komutanının peşinden.
Sarhoş Moruk HAGI;
Geldiğinde meali bu olan kelamlar söylendi. Söyleyenlerin suratına çarptı o şahane adam tokadı. “Ben buraya var olmaya ve var etmeye geldim!” diye haykırdı. Bu ZEVATA sonra geleceğiz. İpliklerini pazara sonra çıkaracağız. Hayatlarında taş üstüne taş koymayan, dört kaz versen “güt” diye üçünü geri getiremeyecek olan bu ZEVATI biz zaten biliyorduk. Herkes tanıyacak. Alan da kaçan mı? Bir insan kaç kişiyi sever? Kaç kişiye aşık olur hayatında? Sevdiğimize sahip çıktık, çıkarız. Yedirmeyiz! Biliriz ki yalnızca pezevenklerdir dostlarını satanlar! Biz satmayız. İkinci turnusolu basının oldu. Bu gün bile renklerini gizleyemiyorlar bunlar.
Çavuşu Tokatlamak, Ya da Erol ERSOY;
İnsandı o. Kimse arkasını dönemezdi ona. Konuşurken yüzüne bakacaktı. Onurluydu, onurumuzdu. Tutar omzundan çevirirdi. Bana bak derdi. Helal olsundu. İşte böyle olmalıydı. Üçüncü turnusolu hakemler katında oldu. Bir tarih daha verelim. Bu şahane insanlık dersinden çok sonra 11 Ağustos 2002 Samsun maçı. 518 gün sonrası. Bir kez daha “Hepimiz Hagi’yiz” diyen taraftarın turnusolu idi. Ben çavuşu tokatlamayı severim hala!
Gönderilmesi bir ihanettir! Doğru dürüst bir jübile bile yapılmaması! Bu da yönetimin turnusolu oluşudur.
Benim maçları bırakmama neden olan Galatasaray’ımın alametlerine bürünmüş bir grup yaratık küfretti ona ağız dolusu. Burada da benim turnusolumdu.
“Sen Bir Garip Çingenesin nene gerek gümüş zurna?” der atasözü.
Gazeteci soruyor, “Sayın Terim, Hagi ile problemlerinizin olduğu söyleniyor, ne diyorsunuz?” Cevap gecikmiyor “Hagi ile ne problemim olabilir? Hagi benim öğrencim!”
Evet sen asla bir öğrenci olamadın. Bundandır ki meslek lisesi bile bitiremedin. Eh güzel memleketimde öğrenemeyince öğretirsin. Bu da Fatih Terim’in turnusolu olduğu andır.
Hepinize sevgiler. Özellikle de babasının yasını tutarken kesmediği sakalını amblem yapmış sana Hadesperado! Ne mutlu unutmayana, alışmayana, alıştırılamayana ve de VEFAYA!
I LOVE YOU HAGIIIIIIIIIIIIIII !
ÇETİN
“Hadesperado”ya hediyedir...
Toplumsal yaşamda, bazı insanlar turnusol kağıdı gibidir. Hayatın her alanında ekol olmuş, öne çıkmış bu insanlar eylemleri ile toplumun ya da konu ile ilgili insanların renklerinin ve kimyalarının açığa çıkmasını sağlarlar.
Siyasi yazılar yazmam bu siteye. Gerek de yok. Bu platformdaki arkadaşların bir araya geliş nedenini bütünleştikleri ve benim de onlarla bütünleştiğim konuyu biliyoruz çünkü. Ancak benim yazılarım da, Nazmi’nin benim yazılarıma koyduğu logolar da, kaçınılmaz olarak benim kimyamı ortaya tartışmasız sermektedir. Sağ olasın Nazmi bu kadarı bana yeter. Çünkü hayatımın hiç bir döneminde tarafsız kalamadık ve kalmayacağız.
Gheorghe Hagi’yi ilk kez çıplak gözle İzmir Atatürk Stadı’nda gencecik bir ADAM iken, Steau forması altında izledim. O gün bu gündür gönlümün tahtındadır. Hiç inmeyeceğe de benzer.
Bu memleket, Hagi ile kıyaslanmaya kalkılan çok ama çok futbolcu görecek ama o kıyas kabul etmeyecek. Çünkü o benim mahalle maçlarında adım sayan ilahımdır. O İngiltere’de Maradona’dan sonra ayağına top geldiğinde moralini bozmak için ıslıklanan ikinci futbolcudur. O bir efsanedir. (Efsane sıfatını zırt pırt kullanan eziklere ithaftır!)
O, “Ulan ben golü istersem elimle, istersem hepinizi ipe dizerek ayağımla atarım” diyen mahallemizin delisi Diego Armando’dur. O kız kardeşine küfredene uçarak tekmeyi çakıp dünya kupasını dehleyen mahallemizin delişmen delikanlısı Zidane dır. O ve onlar insandı, bizdendi, değerleri vardı. Unutturmaz, unutmazlardı. Alışmaz, alıştırılamazlardı.
İstanbulspor Maçı;
Bu tarihi iyi belleyin ve asla unutmayın, unutturmayın arkadaşlar. 13 Nisan 1997 “On” un hikayesinin başlangıcı idi bilmeyenlere. Biz zaten biliyorduk sizinle. 2-0 öndeydik, şu eziklerin elinden aldığı puanları şikayet konusu bile yapmayan Aykut beraberlik golünü atmıştı. Maç bitti bitecekti. 92. dakikada Arif düştü penaltı verdi Vahap Beyaz. Ben de biliyorum penaltı filan değildi. Ama Hagi’yi tanıyacaklardı. Olmalı idi. Maçtaydım, bir tirübünlere bir de yedek kulubesine baktım. Fatih Terim saklanmıştı, herkes saklanmıştı. Saklanmayan o idi. Geldi çaktı “CESARET BABA” . Goldü. Ve uzun bir yürüyüşü başlattı. O bir kumandandı. İşte birinci turnusol olarak seyircinin turnusolu idi. Taraftar yürümeye başladı tereddütsüz komutanının peşinden.
Sarhoş Moruk HAGI;
Geldiğinde meali bu olan kelamlar söylendi. Söyleyenlerin suratına çarptı o şahane adam tokadı. “Ben buraya var olmaya ve var etmeye geldim!” diye haykırdı. Bu ZEVATA sonra geleceğiz. İpliklerini pazara sonra çıkaracağız. Hayatlarında taş üstüne taş koymayan, dört kaz versen “güt” diye üçünü geri getiremeyecek olan bu ZEVATI biz zaten biliyorduk. Herkes tanıyacak. Alan da kaçan mı? Bir insan kaç kişiyi sever? Kaç kişiye aşık olur hayatında? Sevdiğimize sahip çıktık, çıkarız. Yedirmeyiz! Biliriz ki yalnızca pezevenklerdir dostlarını satanlar! Biz satmayız. İkinci turnusolu basının oldu. Bu gün bile renklerini gizleyemiyorlar bunlar.
Çavuşu Tokatlamak, Ya da Erol ERSOY;
İnsandı o. Kimse arkasını dönemezdi ona. Konuşurken yüzüne bakacaktı. Onurluydu, onurumuzdu. Tutar omzundan çevirirdi. Bana bak derdi. Helal olsundu. İşte böyle olmalıydı. Üçüncü turnusolu hakemler katında oldu. Bir tarih daha verelim. Bu şahane insanlık dersinden çok sonra 11 Ağustos 2002 Samsun maçı. 518 gün sonrası. Bir kez daha “Hepimiz Hagi’yiz” diyen taraftarın turnusolu idi. Ben çavuşu tokatlamayı severim hala!
Gönderilmesi bir ihanettir! Doğru dürüst bir jübile bile yapılmaması! Bu da yönetimin turnusolu oluşudur.
Benim maçları bırakmama neden olan Galatasaray’ımın alametlerine bürünmüş bir grup yaratık küfretti ona ağız dolusu. Burada da benim turnusolumdu.
“Sen Bir Garip Çingenesin nene gerek gümüş zurna?” der atasözü.
Gazeteci soruyor, “Sayın Terim, Hagi ile problemlerinizin olduğu söyleniyor, ne diyorsunuz?” Cevap gecikmiyor “Hagi ile ne problemim olabilir? Hagi benim öğrencim!”
Evet sen asla bir öğrenci olamadın. Bundandır ki meslek lisesi bile bitiremedin. Eh güzel memleketimde öğrenemeyince öğretirsin. Bu da Fatih Terim’in turnusolu olduğu andır.
Hepinize sevgiler. Özellikle de babasının yasını tutarken kesmediği sakalını amblem yapmış sana Hadesperado! Ne mutlu unutmayana, alışmayana, alıştırılamayana ve de VEFAYA!
I LOVE YOU HAGIIIIIIIIIIIIIII !
ÇETİN
4 yorum:
Çok Özledim Hagi Seni
Hayatımda gittiğim ilk yurt dışı maçıydı. Hatta ilk uçağa binişimdi. Son gittiğim maçta yine Steua Bukreş maçı oldu. Arada hatırı sayılır maçlara gittik elbet. San Siro'da, Barnebau'da, Parken'de....Çavuşesku Romanya'sının efsane Steaua Bükreş'le oynadığımız Şampiyon kulupler kupası yarı final maçı. Dile kolay söylemesi. Koskoca yarı final. Rumen takımının 10 numarası Hagi'ydi. 4-0 yenildik dönerken iki dileğim vardı. Bu güzel ülkeye bir kez daha gelmek, Hagi'yi Galatasaray'da görmek. Ekmeğimizin başşehri oldu Bükreş. 7 senemizi geçirdik. Steaua taraftarı olduk orada. Bir gece, bizim Rumen'lerden biri, haberin varmı Hagi Galatasaray'a gitti dedi. Telefonlara sarıldık, gece haberleri izlettik, gazeteleri okuttuk. Kimsenin haberi yoktu. Haber doğruydu oysa. İkinci dileğimde oluyordu.
Hagi Meksika'ya top oynamaya gidiyordu. O zamanki yönetici İrfan Kurtoğlu aynı uçaktaydı. Galatasaray'da oynarmısın diye sordu. Evet deyince beraber Türkiye'ye döndüler. Olay kısaca böyleydi. Durumdan vazife çıkaranlar, Hagi'nin mirasına konanlar varsa, doğrusu buydu. Fatih Terim'in Hagi'nin alınmasıyla ilgili en ufak bir katkısı yoktu.
Buradaki maceralarını hepiniz biliyorsunuz. Bir keresinde aynı uçakla dönüyorduk, 3. senesiydi. Bırakacakmısın dedim, özellikle seni izlemeye en az 5.00o kişi geliyor dedim. Galatasaray'ı Avrupa Şampiyonu yapmadan bırakmam dedi. Türkçe hemde. Pasaport kuyruğunda sıradaydı. Yaklaşınca tanıyan polis kuyruktan çıkarmak istedi. Hagi çıkmadı sırasını bekledi. Rumenler çok kıskanıyordu bizleri. Hagi'yi seyredemiyorlardı. Bütün Romanya, Galatasaray'lı olmuştu sayesinde.
Bundan sonrası herkesin tanıdığı Hagi. Herkesin sevdiği mahalle arkadaşı.
Gönderen Nazmi Hasdemir zaman: 00:51 0 yorum
Valla, Çetin abi ne diyeceğimi bilmiyorum... her zamanki gibi çok özel bir yazı olmuş ancak konu Gica ise akan sular durur, şu mahalle futbolu sevdamızda ki isim vardır; biri Maradona (D10s) diğeri de Hagimiz...
İstanbulspor maçını çok iyi hatırlıyorum, mecburen radyodan dinlemiştim, kalbim duracak gibi olmuştu ama O Hagiydi, dediğin gibi var olmaya ve var etmeye gelmişti... (bunun gibi bir durumu daha önce de Dean Saunders'ın kupa maçı uzatmasında eziklere çaktığı golden sonra yaşamıştım, anlatılmaz...)
Çavuşu tokatlamak da cuk oturmuş hani :) Erol Ersoy demişken, İzmir Hiltonun önünde suratına tükürmüşlüğüm vardır, yarısı boşa gitti ama olsun; Gicamıza dil uzatanlara da bu yaraşır...
bununla birlikte değindiğin turnusol kağıtlarının hepsine de imzamı atarım, olmaması gerekenler oldu, yapılmaması gerekenler yapıldı...
hani diyor ya şarkıda; "olmasaydı sonumuz böyle"...
yazıyı bana ithaf etmişsin gerçekten çok mahçup oldum be abi... Eyvallah...
Nazmi ustamız ve Çetin abimiz, inanın yazılarınızı okuyanların çoğu, Galatasaray ile yaşadıklarınızın yarısını yaşayabilmek için neler vermezdi... sayenizde burada okuyoruz da biraz olsun nasipleniyoruz işte...
sağolun varolun...
iyi ki varsınız,
iyi ki buradayız,
iyi ki GALATASARAYLIYIZ...
Çetin abi eline,koluna,yüreğine, ağzına sağlık..
Yer yüzünde hagi ile karşılaştırılacak tek futbolcu diego armando maradonadır. Bazı densizler onu alex ile kıyaslayıp hatta alex'i hagi'den daha büyük futbolcu görüyor(selçuk yula) Kendilerini allaha havale ediyorum.. Nasıl bir cesarettir bu, nasıl bir bakış açısıdır ? 4 sene de ligi, avrupayı süpürmüş takımdan hagi'yi çeksen neler olurdu ? Acaba o başarıları alabilir miydik ? Ama bu gün fenerbahçe'de alex oynamadığında fener'in daha iyi olduğu dahi söyleniyor demek neymiş ? Bazı futbolcular o kadar özelmiş ki tek başına bir takımmış..
Birde nasıl acaip şutlar çıkarırdı.. Dünya üzerinde onun kadar enteresan şut çeken adam yoktur. Sanki kaleciler hipnotize olmuşçasına kalelerinde çakılı kalırdı, uçamazlardı bile.. Bu insanın aklına tsubasa'lı çizgi filmlerde çekilen fantastik şutları getiriyor..
Ah be hagi !! keşke 1 sene daha oynasaydın.. Keşke haftanın 6 günü nefret ettiğin, futbolu erken bırakma sebebin olan idmanlara çıkmayıp evinde çoluğunla çocuğunla kalsaydın da 1 maç çok değil ikinci yarıda olsa bile bizi yalnız bırakmasaydın !! Ne büyüksün hagi !! ne muhteşemsin !!
Alex-Hagi karşılaştırması.. Şaka gibi ya.. Selçuk yulaf gibi saman beyinlilerin ortaya attığı,gündem saptırma çabasından başka bişey değil.. Eminim ki,Lincoln de bize Hagi gibi çok şey katacak.. Ben çok umutluyum.... Hagi ruhu ve imajı onda da var.. Yanılmam inşallah..
Yorum Gönder