Aslında işimiz bu olsa, bu işten para alsak kolay, Geçen haftaki Bursa maçı yazısını kopyala yapıştır. Maç öncesinden başlayalım kopyalamaya. Türkçe konuşmasını bilmiyor, ne demek istediğini kendi dilinden anlatamıyor, 10 yabancıyla nasıl anlaşıyor? defo ortaya çıkınca gördük. Dilek; TDK sözlük; İstek, talep, rica, temenni. ''Eskişehirspor'a başarılar dilerim'' Fenerbahçe Başkanı söylese, hakem söylese, bir futbolcumuz söylese kafasını kopartırız. Ramiz Köfte böyle dedi. Herhalde Eskişehirspor'un kazanmasını istemiyor(konjonktüre bakarsak emin de olamıyorum) derdini anlatamıyor. Seneye 14 yabancı olacak, ilk 11 in yabancı çıkma ihtimali var, kenarda Ramiz Köfte'yi düşününce şimdiden korku filmi gibi. Galatasaray taraftarının dileği başka elbette. Tam bir paradoks bu sene Şampiyon olursan bu salakla devam ederler, seneye duman oluruz. Bu salaktan kurtulalım diye Telli Baba'ya adak dilesek, kendi elimizle Şampiyonluğu vermemiz lazım.
Galatasaray kadro gurubunda 40-45 oyuncu var, % 80 çöp. 11 kişi zor çıkıyor. Takımda 11 kişiden bir tek Burak eksik. Bir bakıyorsun takım sanki 8 kişiyle oynuyor gibi. Sanki banko oyuncu oynamayınca yerine kimse oynamıyor gibi. Geçen hafta Selçuk, bu hafta Burak. Formaları var içinde kimse yok. Sabri sakat, yerine Eskişehirli Tarık oynuyor, ben de olsam onu oynatırdım. Oynayacaksa bu maçta oynayacak, Eskişehir'i tanıması avantajı, Aslan olma maçı, Eskişehir onu tanıyor dezavantajı maymun olma ihtimali var. Bereket Erkan Zengin transfer olmuş, ve bereket takım son yılların en kötü oyununu oynadı da, şebeklikle taç atarak idare etti. Allahı var çocuğun o kadar para eder, tacı Sabri'den iyi atıyor. Sabri'den daha yakışıklı. Ben çocuğuma sağ bek forması alacak olsam şerefsizim Tarık'ın formasını alırım.
Ramiz Köfte, bakalım kime acıyacaktı bu maç için? Burak oynayamam abi, bacağım ağrıyor deyince fal baktık. Öngörülerimizi maç kadrosunda tamamen bitirdi. Romantik Galatasaraylıların ilk 11 beklediği Sinan Gümüş A21 e gönderildi. Buraya zapta geçireyim kalsın. Kadro gurubu içerisinde en büyük Türk oyuncu Sinan Gümüş'tür. Gene iyi kötü taraftarın bir görüşü oluştu, ben hiç seyretmeden bu kanıya varmıştım, sözümün arkasındayım, tek bir kolay maçta, Bruma'lı bir maçta Sinan'ı oynatsınlar bir daha kesemezler. Onlar da bildiği için zorluk dereceli, ya da çöp futbolcularla kupa maçında oynatıyorlar. Bruma, Yasin, Snaijder, Sinan forvetiyle bir maça çıksak, benim de dileğim bu. Öyle bir salaksın ki Hamza, kötü oynarsa bize, iyi oynarsa sana olan bir değeri, Kravatlı, formalı çetelere direnemediğin için oynatamıyorsun.
Bruma derken, çok şeyler beklediğim için değil. Bruma'nın oynadığı maçta hızından, aldığı paradan korkuyorlar, bekleri çıkaramıyorlar, artı yenmeye geldim imajı veriyorsun. Dün geceki maçın ilk 11 ini gördükten sonra, attığımız twiitleri yazmaya gerek bile yok. Yekta çıkana, Bruma girene kadar pozisyon üstünlüğü ne kadar kötü olursa olsun karşı takımın olacaktır. Koskoca ilk yarıyı çöpe attı.
Spikerler Sneijder'in çıkması için ne şarlatanlık yaptılar. Hagi'nin golcüsü Hakan Şükür olmasa belki Hagi ecelinden önce giderdi bu ülkeden. Sneijder'in golcüleri, kariyeriyle oynuyor. İsmi cismi olmasa 6 ay durmaz, oynamaz bu salaklarla. İnsanlık dışı attığı gol pasları, veya golden bir önceki pasları tabelaya yansımıyor. Onun verdiği paslardan birini bile kendisine verebilecek yetenekte adam yok. Bereket ismi Sneijder, Pandev gibi tribünde otursa, yedek kulübesinin sandalyelerinin tozunu alsa, Hollanda Milli Takımının bankosu da dert etmiyor.
Maç seyircisiz oynandı, konu değil ama boş geçmeyelim. Tüpçü en ağır küfürleri ediyorum sana. Futbolcuların, kenar yönetimlerinin bütün seslerini duyduk. Koskoca Galatasaray Hocasının taktik bilgisini çözdük. Vakti olan, midesi bulanmayan bir kere daha izlesin inanmıyorsa. En az 200 kere ''bravo oğlum''- ''afferin X'' Taktik, sevk ve idare bu. Motor Sanat Terk varken gene pandomim seyrediliyordu, mimiklerle futbol takımı idare edilebiliyordu, bizimkinde bu da yok. Efendi adam, düşmanı yok. Rakip kazansın istiyor, gol atınca maymunluk yapmıyor, özür diliyor. Kenarda Hoca yerine Hazreti Mevlana var. Melo bile hırçınlıktan vazgeçti, Melo'luk topa müdahaleleri özledik. Okuyan aklında tutsun, ya Melo gittikçe kötü oynayıp kesilecek, ya Melo'luk yapıp atılacak. Melo, Hamza'lık futbolcu değil. Hamza'da Melo'luk hoca değil.
Yekta'nın futbol dışı bir hüneri olduğuna bahse giriyorum. Mustafa Sarp için girmiş kazanmıştım. Koskoca Reykart'ı yemişti, Yekta 7. hocada. Hoca yeme, öğütme değirmeni. Olacak şey değil, taraftarın % 90 ının nefret ettiği futbol dışı yaratığı oynatıp, kendi mezarını kazmak için ne gibi bir nedenin var. Beni oynatın diye silah mı çekiyor, ya da elinde videonuz mu var. Aldığı paranın yarısını size veriyor desem, siz çakıl taşı mı alıyorsunuz, ihtiyacınız yok. Bütün takıma fıkra anlatıp moral kondisyonu mu sağlıyor. Maçlarda kimyasal bir salgıma mı yapıyor, hücum edilmiyor mu o Yekta oynarken. Sayarım sabaha kadar, ama ilk 11 oynaması için futbol içi tek bir nedenim yok.
Snaijder'in pasıyla kötü vuran Umut( senede 1 defa iyi vurur, o hakkını da geçen maç kullandı) un şutunu kaleci kurtaramadı, iyi vursa belki kurtaracaktı, top tekrar önüne düştü yarım golle öne geçtik. 10 dakika içinde 2. golü bulamazsak işimiz Muslera'ya kalacaktı. Zaten o ana kadar 3-0 olması gereken maçı Muslera tutuyordu. Gol olan pasta topu tokatlayabildi, ama ne gezer topun düştüğü yerde bizden bir salak olsun da uzaklaştırsın. 0-0 biteceğine 1-1 bitti ilk yarı. Ramiz Köfte için değişen bir şey yok.
Sedju Afrika'dan enkaz halinde dönmüş. İyi oynayan, pozisyon vermeyen Koray-Hakan Balta tandemini bozmuştu. Yekta'yı çıkarmaz ise ayıptı, yanında Şedju'yu bekliyorduk. Koray-Bruma girer, 2. yarı seni yeneceğim Eskişehir diye bağırabilirdi Ramiz Köfte. Ne gezer, çöpün kısası çıktı, şişmanı girdi. Sağ açıkta 25 dakika geçirdi. O sırada Bruma çağırıldı, soğukta it gibi titriyordu Ramiz'in yanında. Spikerler, Muslera hariç çıkacak yabancıları tek tek saydılar. Eminim Ramiz Köfte bile bilmiyordu kimi çıkaracağını. Bruma'yı kenarda gören yabancılar 7 dakika daha kendilerini gösterdiler. Biri ben çıkayım demedi şerefsizlerin! Halı saha maçı olsa, kenara biri girmeye gelse, utanır biri çıkar, gel kardeş benim yerime oyna der. Olacak şey değil, Ramiz Köfte'nin şansına 4 yabancı da hata yapmadı bu sürede, sakatlanmadı, sarı kart almadı. Kısacası hiç birimiz bilemedik, tecrübeli Hocamız, futbol tarihi boyunca görülmemiş, görülmeyecek bir hamleyi kayda geçirdi. Yabancı sol beki çıkardı, beraberliğe razı olmadığı, golü bulmak için 2. yarı aldığı sağ açığı 25 dakika sona sol beke geçirdi. 3. sağ açık yabancıyı oyuna sürdü.
Sadece Burak yoktu, ama bütün takım sürekli değişiyordu. Eskişehir'in kanadı gitmekle kalmamış, kolu da kırılmış, Es Es bando da yok ki, gaz versin, ona rağmen bizim eski kavak yeli Skibbe vur emri verdi. Şişman çöpü zorluyorlardı. Çataldan döndü topları, çerçeveyi bulanları da Muslera kurtarıyordu. Maç içinde 2 maymuni suplaj yaptı. Deplasmanda 1 puana razı olmayan bir tek Sneijder vardı. Tıpkı Bursa maçında olduğu gibi, topu ortalanamaması mümkün olmayan yere, dünyanın en kötü bekin bile ortalayabileceği ivmeyle topu bıraktı. Aslında kimse vuramadı, Selçuk'a çarptı mı ondan bile emin değilim tekrarını hala izlemedim. Garip bir şekilde kaleye girdi. Olacak şey değildi, Arap İsmail olsa, 10 takla atardı bu gole, bizim kenar yönetimi muhtemelen prostatlı başkan, muhtemelen şebek minibüsçü abartılı sevinmedi. Belki bize yakışan buydu derdim Ramiz Köfte olmasa. Biliyorum ki Eskişehirlilere de acıdı. Şampiyonluğu kaçırırsak bize de acıyacak.
Neticede sıfır puan almamız gereken son 2 maçı 4 puanla kapadık. Önce gök Tanrıya, sonra Muslera'ya dua edelim. Ve testi kırılmadan önce, suya giden Ramiz Köfte'yi bir kere daha dövelim., kapatalım.
Bak Hoca, bütün takımlar Galatasaray'a karşı son maçlarını oynuyorlar gibi, maçtan sonra öleceklermiş gibi oynuyor. Bursa-Akhisar-Trabzon- Kayseri hariç oynadığın maçların tamamında aşırı isteklendirme var. Bu saydığımız takımlar dışındakilerin Fenerbahçe'ye karşı oynadıkları maçlar da ise bariz şike var. Bu sene bir de stratejik ortak çıktı. Beşiktaş'ı da olası bir Fenerbahçe kazasına karşı sigortalı işçi yaptılar. İyi niyetle, futbol içinde kalarak bu yükü taşıyamazsın, son 10 dakikaya 2 farklı önde giremediğin hiç bir maçı bize kan işetmeden kazanamazsın. Muslera hasta olsa, başına iş gelse her maç duman olursun. Melo'ya bir bok olsa, hakemler kolluyor, atsa orta sahayı tutamazsın. Her takım orta sahası kadar konuşur, söyleyecek lafın olmaz. Aklını başına devşir, Galatasaray büyük takımdır, gerekirse beksiz oynar, ama asla kanatsız, hücum oyuncusuz oynamaz, oynayamaz. Galatasaray şovu büyük Galatasaray taraftarı için yapılır. Taraftarın istemediği adamın oynadığını bugüne kadar görmedim, bu sene de görmem. İstemediğimiz adamları ısrarla oynatıyorsan da seni yok biliriz olur biter.
Yolun uzun Hamza, bizim vaktimiz kısa o yüzdendir bu sitemler, mertliktendir, Galatasaraylılıktandır, Allah Kahretsin!.
10 Şub 2015
3 Şub 2015
Fernandao ile Fernando'nun İt Dalaşı; Galatasaray 2-2 Bursaspor
Selçuk yok Burak yok, Şedju döndü, Semih dönemedi. Rakip, Türkiye'de futbolu bilen tek hoca olan Şenol Güneş'in takımı. Şampiyonluk kavgasına giriştiği takımlar sırayla, torpille 3 er puan almışlar. Takım 1 hafta önce çok iyi oynadığı maçı zar zor kazanabilmiş. Hamza'nın kafa bir dünya.
Romantik Galatasaray Taraftarı Selçuk'un yerine Sinan Gümüş'ü, realist taraftar Olcan Adın'ı ilk 11 yazdı. Hesap edilemeyen bir şey daha vardı. Hamza Hoca'daki vicdan, Suriye kantonlarında çıkacak kayıkçı kavgası öncesi, 1 milyon Suriyeliye acıyarak Türkiye'ye getiren Tayyip Bey'den daha fazlaydı. Bir hafta önce Burak'a acımış, 1 ay daha hastanede yatmasına sebep olmuştu. Bu hafta da Sedju'ya acıdı. Halbuki Sedju kendi ulusal takımının kader maçında rezalet oynamış, elenmesine sebep olmuştu. Hem formsuz, hem moralsiz, hem de yorgundu, ama olsundu, maksat eldeki futbolculara babalık yapılsındı.
Neyse dedik, Hamza acemi ama salak değil, kaç maçtır iyi oynayan Hakan Balta - Koray Gunter tandemini bozacak değil ya. Bozar mı acaba? Sedju'yu, Melo ile beraber ön libero oynatır diye düşündük. Maç öncesi konuşmasını duymasaydık keşke.
''Rakibimiz çok güçlü, ve formda, zaaflarından yararlanmaya çalışacağız'' Başkanı GalataSaray'a başkan olacağına AkSaray'a soytarı olmuş, Ramiz Köfte, Sarayı Ak Hisar'la çevirmiş çok mu? Gözünü yum düşün, Barnebauda Galatasaray'la maçın var, Angelotti'sin. Maçtan önce konuşuyorsun, ''Galatasaray çok kuvvetli, zaaflarından yararlanmaya çalışacağız'' Taşşaklarından asarlar Barnebau'nun çatısına.
Biz asmıyoruz, varsın stajını Galatasaray'da tamamlasın Hamzaoğlu aşireti. Ve maç öncesi görüşlerimiz zapta geçsin diye sanal aleme atıyoruz. Ve garanti veriyoruz ki maç çok iyi maç olacak. Galatasaray savunma güvenliğini düşünerek gol arayacak, Bursaspor kendisinden korkan büyük takımı evinde yenmeye oynayacak.
Başlama vuruşu öncesi dizilişe baktığımızda ise şok geçiriyoruz. Tezahürat yapmayı bırakıp Muslera'ya dua etmeye başlıyoruz. Bursaspor'un en kuvvetli tarafı, Şener-Volkan'lı sağ tarafı. Küçük takım hocası önlemi almış korkmayalım. Hakan Balta-Telles-Olcan hatta Sneijder sol tarafımız Kanije Kalesi savunması. Başta dedik, Şenol Güneş futbolu bilen tek hoca, Hamza kendisinden tırsıyor, at Koray'la, Sedju'nun arasına topu koştur it gibi Volkan'ı. Yenemezse ayıp.
Maç Fernendao ile Fernando arasında it dalaşına döndü. Bizimki kurtardı, onlarınki atamadı, derken Galatasaray insanlık dışı bir gol attı. Ben böyle gollerin hastasıyım. Asistçisi, golcüsü belli olmayan takım gollerine doyamıyorum. Eğri doğruya denk geldi, gol yememek için konuşlandırdığı bütün sol ayaklı adamlar, sol tarafta 100 metre kare alan içinde inanılmaz bir pas trafiğine karıştı. Sneijder'in tıklamasıyla, top mükemmel bir ivme kazandı. Milim şaşma yoktu, sahanın en kötü iki oyuncusundan biri, hayatı boyunca asla bir daha yapamayacağı ortayı kesti. Diğeri ayağıyla bile vuramayacağı darbeyle kafa attı, ağlara mıhladı.
Böylesi büyük bir büyük takım golü atan takım, kendi sahasında kazanamıyorsa sebep sonuç aranmaz, direk kenara ihale edilir maç. Bir taraftan golün keyfini çıkardık, bir taraftan da vesveseye kapıldık. 2.yi mi arayacaktık, yoksa Muslera'ya dua etmeye devam mı edecektik. Beklediğimiz oldu, koskoca mübarek Galatasaray formaları, kadrajda kendi yarı sayamızda daha çok görünmeye başladı.
Burada bir parantez açıyorum. Bursaspor'u istisna tutuyorum ama, bütün takımlar Galatasaray'a karşı sanki son maçlarını oynuyorlar gibi. Sanki futbol bir daha oynanmayacak, ne yapacaksan Galatasaray maçında yap demişleri gibi. Sakatlanmaktan, atılmaktan, yorulmaktan korkma saldır. FB ve nedense bu sene Beşiktaş'a ise salyangoz yumuşaklığında oyna, fark yeme, rezil olma az farkla kaybet, maçı savuştur. Bu durumda Hamza'ya kızmak çok anlamsız. Morinho olsa sonuç değişmez, karar verilmiş, kalem kırılmış, 4. olursak şükredelim bu kutsal ittifak karşısında.
Parantezi kapatıyoruz, dedik ya küçük takım hocalığından terfi kolayına olmayacak. Golü atmış, yatıyor, devre bitmek üzere, gök tanrıya emanet edilmiş maçın sevk ve idaresi. Derken 4 kişiyle kontrol altına alırım sandığı Volkan, Muslera ile penaltıdan daha kolay bir pozisyonda karşılaştı, Arena'yı susturdu. Golüyle değil, sus işaretiyle.
Sedju'yu oynatacağım diye, 6 adamın yeri değişti. Oyun içerisindeki deplaseleri saymıyorum. Sanki kenar yönetimi Koray Günter'den başkasını izlemiyordu. Piyangodan çıkan Sabri sakatlanıp çıktı, 5 milyon dolara alınan sağ bek yedeği kenardaydı. Akıl sır alacak gibi değil, 7 kişi kenarda, sadece 2 kişinin kimin yerine gireceği belli, Muslera'nın yerine Koray, Sabri'nin yerine Tarık. Olacak şey değildi biri oldu. Demek Tarık maç başı parasını alsın diye fasulyeden kulübedeydi. Eray'ı kaleye geçirmekle, hiç kimseyi geçirmemek arasında fark yoktu zaten. Vicdanlı Hamza, maç başı parayı, Alperen Uysal alsın istememiş demek ki.
Seyretmiyor okumuyorum, muhtemelen Medya Maymunları o penaltıyı gördü diye Fırat Aydınus'u doğramışlardır. Bu ortamda o kalabalıkta eli görüp, penaltıyı çalmak için delikanlı olman lazım. Galatasaray lehine çalıyorsan da kanlıyı bir kenara koyup, deli olman lazım. Penaltıyı Emre attı, atarken hiç korkmadım, atamasaydı bile fikrim değişmezdi, Melo ile aynı fikirdeyim. Galatasaray'ın bir geleceği varsa Emre Çolak o geleceğin en büyük futbolcusu olacak. İzin verirlerse ağaları. Hoca Sneijder atsın istemiş. Hem vicdanlı, hem doğrucu Davut. Kaçırsa özür dileyecek. Vahim olan kadroya hakim değil, muhtemelen Edirnekapı-Habipler minibüs şoförünün talimatlarını uyguluyor. Ustasından öğrenmiş bütün futbolcuların hamisi olacak. Volkan'a eskortluk ediyor, teselli ediyor Emre Çolak penaltı atarken.
Sinan Gümüş'ü zorluk derecesi yüksek maçta, takım yenikken oyuna sürdü. Ve bir taşla iki kuş vurdu. 1. kuş, Selçuk-Burak'ın olmamasını hissettirdi, yerlerini iyice sağlama aldı. 2. kuş, Koray ve Sinan Gümüş'ten kurtuldu. Artık çocukları başka takımlarda seyrederiz.
Şenol Hoca'yı oyuncu değiştirmemekle suçlamışlar. Haksızlar, takımı mükemmel oynuyor, 2-1 galip, 3. an meselesi, devamı hezimet. Niye ritmi bozsun, helal olsun, oyuncu değiştirmek mecburiyeti mi var? Penaltı golünden sonra önlemini aldı. Kafama takılan bir soruyu kendisine sorarak kapatıyorum.
Sevgili Hocam bize karşı oynadığın oyunu Fenerbahçe'ye karşı da oynayabilecekmisin? Oynarım, yenerim diyorsan yeni bir Çin sürgününe bavulunu hazırla derim. Bu ülkede futbol lağımda oynanıyor, temiz adamlara yer yok. Galatasaray maçını izleriz gerisi artık ilgilendirmiyor, bütün maçlar yasa dışı zaten.
Ramiz Köfte'ye yazdık bu hafta kaybedilen 2 puanı. Ama kızmıyoruz, başkası olsa da sonuç değişmezdi. Fenerbahçe Şampiyon olsa da kutlasam diyen prostatlı Başkan'ın Hamza'dan daha iyi hocası inanın olmaz, canı sağ olsun.
Romantik Galatasaray Taraftarı Selçuk'un yerine Sinan Gümüş'ü, realist taraftar Olcan Adın'ı ilk 11 yazdı. Hesap edilemeyen bir şey daha vardı. Hamza Hoca'daki vicdan, Suriye kantonlarında çıkacak kayıkçı kavgası öncesi, 1 milyon Suriyeliye acıyarak Türkiye'ye getiren Tayyip Bey'den daha fazlaydı. Bir hafta önce Burak'a acımış, 1 ay daha hastanede yatmasına sebep olmuştu. Bu hafta da Sedju'ya acıdı. Halbuki Sedju kendi ulusal takımının kader maçında rezalet oynamış, elenmesine sebep olmuştu. Hem formsuz, hem moralsiz, hem de yorgundu, ama olsundu, maksat eldeki futbolculara babalık yapılsındı.
Neyse dedik, Hamza acemi ama salak değil, kaç maçtır iyi oynayan Hakan Balta - Koray Gunter tandemini bozacak değil ya. Bozar mı acaba? Sedju'yu, Melo ile beraber ön libero oynatır diye düşündük. Maç öncesi konuşmasını duymasaydık keşke.
''Rakibimiz çok güçlü, ve formda, zaaflarından yararlanmaya çalışacağız'' Başkanı GalataSaray'a başkan olacağına AkSaray'a soytarı olmuş, Ramiz Köfte, Sarayı Ak Hisar'la çevirmiş çok mu? Gözünü yum düşün, Barnebauda Galatasaray'la maçın var, Angelotti'sin. Maçtan önce konuşuyorsun, ''Galatasaray çok kuvvetli, zaaflarından yararlanmaya çalışacağız'' Taşşaklarından asarlar Barnebau'nun çatısına.
Biz asmıyoruz, varsın stajını Galatasaray'da tamamlasın Hamzaoğlu aşireti. Ve maç öncesi görüşlerimiz zapta geçsin diye sanal aleme atıyoruz. Ve garanti veriyoruz ki maç çok iyi maç olacak. Galatasaray savunma güvenliğini düşünerek gol arayacak, Bursaspor kendisinden korkan büyük takımı evinde yenmeye oynayacak.
Başlama vuruşu öncesi dizilişe baktığımızda ise şok geçiriyoruz. Tezahürat yapmayı bırakıp Muslera'ya dua etmeye başlıyoruz. Bursaspor'un en kuvvetli tarafı, Şener-Volkan'lı sağ tarafı. Küçük takım hocası önlemi almış korkmayalım. Hakan Balta-Telles-Olcan hatta Sneijder sol tarafımız Kanije Kalesi savunması. Başta dedik, Şenol Güneş futbolu bilen tek hoca, Hamza kendisinden tırsıyor, at Koray'la, Sedju'nun arasına topu koştur it gibi Volkan'ı. Yenemezse ayıp.
Maç Fernendao ile Fernando arasında it dalaşına döndü. Bizimki kurtardı, onlarınki atamadı, derken Galatasaray insanlık dışı bir gol attı. Ben böyle gollerin hastasıyım. Asistçisi, golcüsü belli olmayan takım gollerine doyamıyorum. Eğri doğruya denk geldi, gol yememek için konuşlandırdığı bütün sol ayaklı adamlar, sol tarafta 100 metre kare alan içinde inanılmaz bir pas trafiğine karıştı. Sneijder'in tıklamasıyla, top mükemmel bir ivme kazandı. Milim şaşma yoktu, sahanın en kötü iki oyuncusundan biri, hayatı boyunca asla bir daha yapamayacağı ortayı kesti. Diğeri ayağıyla bile vuramayacağı darbeyle kafa attı, ağlara mıhladı.
Böylesi büyük bir büyük takım golü atan takım, kendi sahasında kazanamıyorsa sebep sonuç aranmaz, direk kenara ihale edilir maç. Bir taraftan golün keyfini çıkardık, bir taraftan da vesveseye kapıldık. 2.yi mi arayacaktık, yoksa Muslera'ya dua etmeye devam mı edecektik. Beklediğimiz oldu, koskoca mübarek Galatasaray formaları, kadrajda kendi yarı sayamızda daha çok görünmeye başladı.
Burada bir parantez açıyorum. Bursaspor'u istisna tutuyorum ama, bütün takımlar Galatasaray'a karşı sanki son maçlarını oynuyorlar gibi. Sanki futbol bir daha oynanmayacak, ne yapacaksan Galatasaray maçında yap demişleri gibi. Sakatlanmaktan, atılmaktan, yorulmaktan korkma saldır. FB ve nedense bu sene Beşiktaş'a ise salyangoz yumuşaklığında oyna, fark yeme, rezil olma az farkla kaybet, maçı savuştur. Bu durumda Hamza'ya kızmak çok anlamsız. Morinho olsa sonuç değişmez, karar verilmiş, kalem kırılmış, 4. olursak şükredelim bu kutsal ittifak karşısında.
Parantezi kapatıyoruz, dedik ya küçük takım hocalığından terfi kolayına olmayacak. Golü atmış, yatıyor, devre bitmek üzere, gök tanrıya emanet edilmiş maçın sevk ve idaresi. Derken 4 kişiyle kontrol altına alırım sandığı Volkan, Muslera ile penaltıdan daha kolay bir pozisyonda karşılaştı, Arena'yı susturdu. Golüyle değil, sus işaretiyle.
Sedju'yu oynatacağım diye, 6 adamın yeri değişti. Oyun içerisindeki deplaseleri saymıyorum. Sanki kenar yönetimi Koray Günter'den başkasını izlemiyordu. Piyangodan çıkan Sabri sakatlanıp çıktı, 5 milyon dolara alınan sağ bek yedeği kenardaydı. Akıl sır alacak gibi değil, 7 kişi kenarda, sadece 2 kişinin kimin yerine gireceği belli, Muslera'nın yerine Koray, Sabri'nin yerine Tarık. Olacak şey değildi biri oldu. Demek Tarık maç başı parasını alsın diye fasulyeden kulübedeydi. Eray'ı kaleye geçirmekle, hiç kimseyi geçirmemek arasında fark yoktu zaten. Vicdanlı Hamza, maç başı parayı, Alperen Uysal alsın istememiş demek ki.
Seyretmiyor okumuyorum, muhtemelen Medya Maymunları o penaltıyı gördü diye Fırat Aydınus'u doğramışlardır. Bu ortamda o kalabalıkta eli görüp, penaltıyı çalmak için delikanlı olman lazım. Galatasaray lehine çalıyorsan da kanlıyı bir kenara koyup, deli olman lazım. Penaltıyı Emre attı, atarken hiç korkmadım, atamasaydı bile fikrim değişmezdi, Melo ile aynı fikirdeyim. Galatasaray'ın bir geleceği varsa Emre Çolak o geleceğin en büyük futbolcusu olacak. İzin verirlerse ağaları. Hoca Sneijder atsın istemiş. Hem vicdanlı, hem doğrucu Davut. Kaçırsa özür dileyecek. Vahim olan kadroya hakim değil, muhtemelen Edirnekapı-Habipler minibüs şoförünün talimatlarını uyguluyor. Ustasından öğrenmiş bütün futbolcuların hamisi olacak. Volkan'a eskortluk ediyor, teselli ediyor Emre Çolak penaltı atarken.
Sinan Gümüş'ü zorluk derecesi yüksek maçta, takım yenikken oyuna sürdü. Ve bir taşla iki kuş vurdu. 1. kuş, Selçuk-Burak'ın olmamasını hissettirdi, yerlerini iyice sağlama aldı. 2. kuş, Koray ve Sinan Gümüş'ten kurtuldu. Artık çocukları başka takımlarda seyrederiz.
Şenol Hoca'yı oyuncu değiştirmemekle suçlamışlar. Haksızlar, takımı mükemmel oynuyor, 2-1 galip, 3. an meselesi, devamı hezimet. Niye ritmi bozsun, helal olsun, oyuncu değiştirmek mecburiyeti mi var? Penaltı golünden sonra önlemini aldı. Kafama takılan bir soruyu kendisine sorarak kapatıyorum.
Sevgili Hocam bize karşı oynadığın oyunu Fenerbahçe'ye karşı da oynayabilecekmisin? Oynarım, yenerim diyorsan yeni bir Çin sürgününe bavulunu hazırla derim. Bu ülkede futbol lağımda oynanıyor, temiz adamlara yer yok. Galatasaray maçını izleriz gerisi artık ilgilendirmiyor, bütün maçlar yasa dışı zaten.
Ramiz Köfte'ye yazdık bu hafta kaybedilen 2 puanı. Ama kızmıyoruz, başkası olsa da sonuç değişmezdi. Fenerbahçe Şampiyon olsa da kutlasam diyen prostatlı Başkan'ın Hamza'dan daha iyi hocası inanın olmaz, canı sağ olsun.
27 Ara 2014
Galata SARAY'a Çıktı Açık Alınla; Gençlerbirliği 1-1 Galatasaray
10 larca havuz gazetesi, yüzlerce Medya Sülüğü var, maçı yazdığını sanan, bizi de okuyorlar mı diye bin türlü hokkabazlık yapan. Onlara bırakalım sahayı. Onlar sahaya bakıp yazsın, 4321 taktiğiyle oynadılar, Alan daraltamadılar, bloklar arası mesafe açıktı, gibi saçma sapan önermeleri.
Biz maçı tribünlere bakarak yazan taraftayız. Hatta maçı maçtan önce seyredip, tabela ne olursa olsun yazdığımız şeyi değiştirmeyenlerdeniz. Başlıyoruz,
Galata bu sefer Saray'a çıktı dediler. Bedreddin Dalan'ın şoförüne rastlamasa muhtemelen hala Edirnekapı-Habipler minibüs hattında çalışıyordu Şebek. Hasta Galatasaraylı, minibüsü sarı kırmızı atkılarla süslü, Şampiyon yazıyor ön camın üstü boydan boya. Kaputun üstünde bozuk para bölmeleri hapishanedeki bir Galatasaraylının hediyesi boncuklarla bezenmiş. Maç anında belki arabayı başkasına emanet edip, güzergahtaki bir kahveden maçı seyrediyor. Belki o büyük, unutulmaz günlerde hat dışına çıkıp, tura çıkmıştır. Ama kader, ama düzen bu, bir bakmış ki, 2014 sonlarına doğru koskoca Galatasaray'ın CEO'su.
Alp Beyden 5 cm uzağa işeyebildi diye adını bilmediğimiz, yolda görsek tanımayacağımız bir prostatlı Başkan yapılmış. Dürüstlüğün yanından bile geçmemiş Ali'yi de alarak sac ayağı oluşturmuşlar, 100 sene daha geçse sportif olarak asla yanımıza bile yaklaşamayacak rakibimizle, Canımız, Ciğerimiz Galatasaray'ımızı, sistem çanağı yalama yarışmalarında eşitlemişler, belki de öne geçirmişler..
Galatasaray Cumhurbaşkanı'nın ayağına ancak Avrupa Şampiyonu olduğunda, Süper Kupayı aldığında Devlet Üstün Madalyası almak için gider. Bu mübarek günlerin dışında futbol sahası dışında gideceği tek bir rotası vardır. Aslanlı Yoldan ilerleyerek Ata'sının huzuruna çıkmak.
Keşke Galatasaray 5-0 yenilseydi de bu ayıbı bana yaşatmasaydı. Bu ayıbı yaşatan Şebeklerin de son kullanım tarihi olan 5 ay sonrasını göreceklerini sanmıyorum. Olanca kinimle saldıracağım. Ben Galatasaray futbolcusu olsaydım, ya Saray'a çıkmazdım, ya da maçta oynamazdım, oynayamazdım. Eğer Ülkenin yarısının nefret ettiği bir Cumhurbaşkanının tarafıysan, maç senin için teşviktir. Gönlün beynin diğer yarısında kalmışsa ters teper oynayamazsın. Alakan yoksa da, çıkar dün gece oynadığın gibi oynarsın, gelen ağam giden paşam. 30 sene önce Kenan Evren'in huzuruna çıkarılan futbolcular resimleri çöpe attılar, umarım dün Saray'a çıkarılan futbolcularımız bu kadar uzun süre beklemezler.
Maç yazamayacağız, yenemedik diye değil. Biz Galatasaray forması seyrediyoruz, yenerse maçın geometrik değerine göre mutlu oluyoruz yenemezse moralimiz bozuluyor o kadar. Bizim Galatasaraylılığınız esas maçtan sonra başlıyor, 24 saat, 365 gün, nerede bir Galatasaraylı çocuk görsek ateşini harlandırırız. Bir tek bir Galatasaraylının boynunu eğen, bizim baş düşmanımızdır, zaten öyleydi, bu gün katmerli bir nefretle uyandım. Minibüsçü, dünya ahret düşmanımsın, tek başıma ben olsam bile bir Galatasaraylıyı utandırdın.
Aslında Aziz'e kızıyoruz da bir taraftan adam haklı. Hocaya, futbolcuya gerek yok. Şu şikeyi de yapmamış olsaydı ülke için rol model bir Başkan'dı. Mancini yerine Hamza'nın gelmesi daha iyi oluyorsa, bu ülkede futbol konuşulmaması lazım. Biz de futbol analşzine girmeyi gereksiz buluyoruz. Olur şey değil, Mancini, Prandelli kovulup 40 yıl düşünsek aklımıza gelmeyecek Hamza Galatasaray'ın başına geliyor, Galatasaray daha iyi oynuyor, daha iyi sonuç alıyor. Mancini ile Hamza İnter'i değişse acaba onlarda da bir değişiklik olmaz mı? Futbol yazmamaya çalışıyoruz, bilmediğimizden, anlamadığımızdan değil, Tiyatro seyrediyoruz, bir sonraki sahnede ne olacak, oyuncular, oyunu kuranlar biliyor, biz bilmiyoruz. Heyecanlanmaya, üzülmeye, sevinmeye gerek yok. Biz eskiden tribünlerde maçın, Şampiyonluğun kaderini değiştirebiliriz sanırdık. Bu yüzden 10 yıllarca gırtlaklarımızı parçaladık, kısık seslerle gezdik. Şimdi eminiz, bu yüzden tribünleri tek ettik. Gitmek isteyeni de engelleyemediler dün gece gördük. Tribünlere alınmayan Galatasaray taraftarı( ne kadar taraftar diyebilirsek) 90 dakika bağırdı.
Seyrettiğimiz Galatasaray maçı için söyleyecek hiç mi bir şeyin yok diyenler için bir şeyler yazıp, Hisseli Harikalar Kumpanyası'nın önümüzdeki perdelerinde ne seyredeceğiz acaba diye istiareye yatıyoruz.
Muslera bu sezon ilk defa benim görmek istediğim büyük takım kalecisiydi. Maymuni bir suplaj(uçarak kurtarış) yaptı, kenardan gelen öldürücü gol ortasında da insanlık dışı bir plonjon(uçarak topu tutmak) seyrettik. Estetik, görsel zevk açısından muhteşemdi.Beğenim bu yüzden değil ama. Topları çok çabuk ve seri olarak adama pas olarak kullandı. Semih'ten çok daha teknik bir futbolcu, çoğu pozisyonda liberoluk yaptı. Kötü oynayan takımın en iyi futbolcusuydu(kalecisi değil)
Semih Kaya keşke fakir olarak kalsaydı. Kaybedecek hiç bir şeyi olmasaydı da toplara ölümüne girseydi. Her oynadığı maça son maçım diye çıkabilseydi. Florya'ya metrobüsle gitseydi. Ay be Asimo senin de pantolonuna cep diktiler, cebi yurolarla doldurdular, 4 sene önce trenle gelip gittiğin Kartal'a şimdi uzay mekiği gibi arabanla gelmeseydin keşke. Hiç bir futbolcudan umudumu kesmemiştim senden kestiğim kadar. Şimdi kaybedecek çok şeyin var, neştere kafa atmıştın, şimdi topa götünü dön. 5. cm sıçrayama, gelişi güzel uzaklaştırdığın top bile 20 metre uzağa gidemesin. Top Galatasaray çerçevesinden içeri girerken felç geçir, ayakta kal. her girdiğin ikili mücadelede asırlık çınar gibi devril. Maç, antrenman olmadığı zaman, atla Lombardicine köyüne git balık tut, mangal yap. Sakın Terry ile, Pike ile, Maskerano, Compani gibi stoperle tanışıp arkadaş olma, Abidal futbolu bırakmış, gidip akıl danışma. Ne gerek var lan, nasıl olsa görünmez bir el ilk 11 i yapıp sahaya sürüyor ve sen varsın o sayının içinde. Devam et, bu sistem sen futbolu bırakana kadar değişeceğe benzemiyor, senin gibi kaç kazma daha kaldırır.
Burak'ı ofsayttan, hücum faulden Hz. Hamza'nın dahiyane buluşuyla kurtardık. Bir akıl da ben vereyim kesin çözüm için. Burak'ı kaleye geçirin hiç ofsayta düşmez. İşin kolayı buymuş, Burak geriden gelecek, az pozisyona girecek ama çok atacak. Dolayısıyla nöbetçi golcü, asıl golcü olarak oynayacak, Galatasaray hücum gücü, ofsayt handikapı yüzünden düşürülecek. Nasıl olsa yediğimizden fazlasını atıyoruz, prim Hamza'ya yazılacak. Bruma'yı banko oynatıp, maç be maç güven, güç, form kazandırmak, Burak'a ofsayta düşme demek daha zor. kim uğraşacak? Yürü be Fath Terim'in Çırağı. Hayatının kumarını oynamıyorsunnasıl sa, şu ana kadar Dük yaptık zaten, Beşiktaş'a koyarsan Arşidüksün, Kadıköy'den sağ selamet çıkarsan, 4. yıldızı takarsan Kralsın. Uyarına gelmez ya, Nasrettin Hoca gibi maya çaldığın göl yoğurt tutarda Avrupa Şampiyonu olursan İmparatorsun. Aksi mi? korkma kardeşim, Kravatlı Eşkiyalar köşe başlarını tuttuğu sürece, seni tekrar Ramiz Köfte'ye usta başı yaptırmazlar.
Bir günlük beylik beyliktir deyin, keyfinizi çıkarın, cebinizi doldurun. Kulüplerin başına gerçek sahipleri gelene kadar, bayramınız olsun.
25 Ara 2014
Neden Maçlara Gitmiyorum?
WATERLOO savaşında Napolyon Bonapart, bataryalardan birinin saatlerdir ateş etmediğinin farkına varır. Kurmaylarıyla batarya yuvasına gider, komutana neden ateş etmediklerini sorar.
-''9 önemli sebebimiz var efendim''
-'' Neymiş bunlar say bakalım''
-'' Biiiir; Cephanemiz bitti, İkiiiiiii'.
- ''Tamam diğerlerini saymanıza herek yok''
Leş kokan ligimizin ilk yarısı bitmek üzere, neredeyse maça gitmek yasaklanmış gibi bir şey. 10 larca kanalda 100 lerce şebek var, bu konuya değinen kimse çıkmadı. Bir program yürütülüyor ki, durumundan şikayetçi olan bile yok. İş başa düştü, tarihe not düşmek için yazıyorum.
Böyle bir soruyu soracak Napolyon bu ülkede yok, çıkacağa da benzemiyor. Öyleyse kendimize soruyoruz, cevaplamaya çalışıyoruz.
Biz taraftarlar neden maçları stadyumlarda seyretmiyoruz?
Bizim de 9 sebebimiz var,
Napolyon'un batarya komutanı gibi 1 den başlayıp, sorgudan kurtulabilirdik, ama biz her zaman ki gibi meşakkatli yolları zorlayacağız. Sondan başlıyoruz.
9- Maç Enflasyonu Var;
Herhangi bir mal, talepten daha fazla sunuluyorsa o mal çöpe çıkar. İsteyen Japon ligini bile izleyebiliyor, 100 lerce tv kanalı var, isteyen bir günde 10 maç seyredebilir. Seyredilen bütün liglerde oynanan futbol, bizim ligde oynanan futboldan daha iyi. Aptallar kendi mezarlarını kazmışlar, farkında bile değiller. Hele İngiliz, Alman ligini bir kaç hafta izle, mutlaka bir takımın taraftarı olursun. Galatasaray veya Fenerbahçe taraftarı değilsen, seç bir yabancı takım kendine, ol onun taraftarı, sinirlerin bozulmaz, küfür etmezsin, kafayı yemezsin, maçına gitmeyeceksin nasılsa, formasını almazsın, paran cebinde kalır.
8- Maçlar 90 dakika değil;
Ayıplı mal satıyorlar. 90 dakika diye aldığımız seyir malı aslında çok daha az. Üşenmeyen ilk seyrettiği maçın kronometresini tutsun. Fauller, taçlar, autları saymıyorum, onun hesabını tutan var. Geriye yana, verilen paslar, kalecilerin çaldığı dakikalar, yatan takımın iğrenç vakit geçirmesi. bir maç en fazla 30-35 dakika verimli olarak oynanıyor. Devre arası en az 18 dakika. Futbolcular kötü niyetli, 3 puanı almak için hileye başvurmayan takım yok gibi. Medya sülükleri taraflı, devamlı negatif enerji yayıyorlar. Maçların cazip yönlerini işleyen yok. 40 metreden gol oluyor, atanı öveceklerine yiyeni yeriyorlar.
7- Maç Bileti Pahalı;
Biz Real Madrid taraftarından daha pahalıya maç seyrediyoruz. Hayatlarında az para ile işi olmayanlar için kale arkası kombinesi olan 800 lira, bahşiş bile değil. Bu yüzden onlar şaşırıyor, Örnek ,Tüpçü ben senede 20 milyon dolara Beşiktaş maçlarını izliyordum, çarşının boyacısı 500 lirayı nasıl vermiyor diye şaşırıyor. Aziz'in köpeğinin aylık masrafı, bizim pahalı diye alamadığımız kombine parası kadar. Hem Almanlardan az maaş alıp, hem Bayern taraftarından daha pahalı maç seyredeceksek, bizim gibi kerizi zor bulursunuz artık.
6- Futbol Kötü;
Maçların hemen hemen tamamı kötü, risk alıp maça gitmeye değmiyor. Büyük takımlar zaten bir şekilde kazanıyor, küçükler de yenileceğim maçı, üstelik kötü olacağını bile bile neden gidip seyredeyim? diyor. 1 gol atan, yatıyor, çoğu takım beraberliğe fit. Kıran kırana bir maç izlemeyeli seneler geçti. Büyük takımlarda monşer futbolcular oluştu, taraftar yenilik peşindedir, hep aynı, kötü oynasa da kesilemeyen futbolcuları seyretmekten bıktılar.
5- Futbolcular Orantısız Ücret Alıyor;
Götze'nin 80 işçi maaşı aldığı futboldan, Selçuk 900 işçi maaşı kazanoyor. Tıklım tıklım tribünlerin olduğu yılları oranlayın, maçı oynayanla, maçı seyreden arasında korkunç yaşam standartı oluştu. 18 yüzü görmeyen bir futbolcu bile Mercedes arabayı beğenmiyor. Daha dün Kartal'da pide yiyen futbolcu, uzay mekiği gibi arabalara biniyor. Bir de takımı netice alamayınca ister istemez futbolcuya kin besleniyor. Futbolcuların aldığı paraları, taraftar ödüyor, daha doğrusu ödeyemez duruma geldi. Pamuk ipliği koptu.
4- Passolig Garabeti;
Futbol taraftarının artık kanını emiyor yamyamlar. Sana ne kardeşim bir kombine bir kişi için değil mi, adam büyük maçlara giderim, diğer maçlarda kiralarım diyordu. Bütün maçlara gitmeye mecbur mu? Akılları sıra kart vererek, taraftarı zapt altına alacaklar. Zaten maçlara kimse gitmiyor, 3-5 kişi yüzünden tribüne komple ceza veriyorlar. Madem bunun için uygulamayı değiştirdiniz, bulun o zaman. Tribüncüler bilir, çoğu kendi yerine oturmaz zaten. Küfür maçın halk edebiyatıdır, küfürden ölen, kötü oynayan futbolcu görülmemiştir. Hadi edeni buldun, o başkasının yerinde tepiniyor zaten. Maksat birilerine kart parası adında soygun imkanı, yutmadık. Alsak bile sadece büyük maçlara gideriz.
3- TÜP Federasyonu;
Ceza üstüne ceza yağdırılıyor, hadi tribünleri cezalandırıyorsun, futbolcular doğranıyor. Tweet attı diye 3 maç ceza, lan dedi diye 5 maç ceza, hakemi itti diye 2 maç. Bu konuda çalışmam yok ama eminim, 10 sene önce toplam futbolcu cezasıyla, bu sezon ki leri karşılaştırın bakalım ne sonuç çıkacak. Hiç bir takımı tam kadro maça çıkarmıyorlar. Bütün maçların sonunda aynı hikaye, hakkına razı olan takım yok. Güven sıfırlandı. Sevk ve idare edemiyorlar.
2- Avrupa Kupası Hayal;
Takımlarımız bu gidişle 30 sene öncesine dönecek. Avrupa Şampiyonluğuna oynayan takımımız yok. En kralı 3 senede uçurumdan düşer gibi düştü. önce 10, sonra 8, en sonunda da mecbur 6 maçı oynayıp, kepaze oldu. Taraftarlığı forse eden takımlarımızdan, Galatasaray taraftarını, Şampiyonluk kesmiyor. Gördüğünden geri kalmayı içine sindiremiyor. Bir Juventus golünü bir daha yaşayamayacığına inanıyor, Fenerbahçe taraftarı, yeteri kadar keriz yerine kondu. Her sene Avrupa'ya gideceğiz diye dolandırıldı. Beşiktaş taraftarı Evliya Çelebi'ye döndürüldü. Trabzon taraftarı sanki her maç cezalı, 100 kişi bağırsa sahası kapanıyor. Bursa, Eskişehir taraftarı da nasıl olsa Şampiyon olmayacağız diye modaya uyuyor. Lige siyaset bulaşmış, seyircisi olmayan takımlar cirit atıyor. taraftarlık bir alışkanlıktır, modadır, bir birini tetikler. Arkadaşın gidiyorsa sen de maça gidersin.
1- ŞİKE;
Aslında mesele budur, diğerlerini saymaya bile gerek yoktur. Şike yaptığı sabit olan takım, Başkan ceza almamıştır. Futbola güven sıfırlanmıştır. Suç üstü yapıldığında bir şey yapılamıyorsa, her sene şike yapılmadığının garantisini kim verebilir. Ligin zaten kendisi, Fenerbahçe- Galatasaray Şampiyonluğuna kurulduğu için de facto şikedir. Hiç bir takımın Şampiyon olma şansı yoktur. Bütün takımlar nedense Fenerbahçe Şampiyon olsun, Galatasaray olamasın üzerine motive edilmektedir. Lig doğal seleksiyonuna bırakılmadan kim Şampiyon olursa olsun şaibe vardır. İmalat hatası Şampiyon olan Bursaspor, tıpkı 40 sene öncesinin Eskişehirspor'u gibi cezalandırılmıştır. Trabzonspor'un şampiyonluğu sayılmamıştır. Bu sezon zaten oynanan maçlar senaryosu belli tiyatrodur, kombine alan taraftarlar pişman olmuş, almayanlar almadığına şükretmiştir. Bir sonraki sezon bu kadar seyirci bile maçlara gitmeyecektir. Fenerbahçe ve pisliğe bulaşan takımlar ceza almadığı sürece taraftar tribünlere dönmeyecektir. Belki de istenen budur.
Seyirci gelmiyor bahanesiyle kulüplere el konulacak, Arap'lara, Rus'lara, Çin'lilere satılacaktır. Varsa Gök Tanrı sonumuzu hayır etsin.
-''9 önemli sebebimiz var efendim''
-'' Neymiş bunlar say bakalım''
-'' Biiiir; Cephanemiz bitti, İkiiiiiii'.
- ''Tamam diğerlerini saymanıza herek yok''
Leş kokan ligimizin ilk yarısı bitmek üzere, neredeyse maça gitmek yasaklanmış gibi bir şey. 10 larca kanalda 100 lerce şebek var, bu konuya değinen kimse çıkmadı. Bir program yürütülüyor ki, durumundan şikayetçi olan bile yok. İş başa düştü, tarihe not düşmek için yazıyorum.
Böyle bir soruyu soracak Napolyon bu ülkede yok, çıkacağa da benzemiyor. Öyleyse kendimize soruyoruz, cevaplamaya çalışıyoruz.
Biz taraftarlar neden maçları stadyumlarda seyretmiyoruz?
Bizim de 9 sebebimiz var,
Napolyon'un batarya komutanı gibi 1 den başlayıp, sorgudan kurtulabilirdik, ama biz her zaman ki gibi meşakkatli yolları zorlayacağız. Sondan başlıyoruz.
9- Maç Enflasyonu Var;
Herhangi bir mal, talepten daha fazla sunuluyorsa o mal çöpe çıkar. İsteyen Japon ligini bile izleyebiliyor, 100 lerce tv kanalı var, isteyen bir günde 10 maç seyredebilir. Seyredilen bütün liglerde oynanan futbol, bizim ligde oynanan futboldan daha iyi. Aptallar kendi mezarlarını kazmışlar, farkında bile değiller. Hele İngiliz, Alman ligini bir kaç hafta izle, mutlaka bir takımın taraftarı olursun. Galatasaray veya Fenerbahçe taraftarı değilsen, seç bir yabancı takım kendine, ol onun taraftarı, sinirlerin bozulmaz, küfür etmezsin, kafayı yemezsin, maçına gitmeyeceksin nasılsa, formasını almazsın, paran cebinde kalır.
8- Maçlar 90 dakika değil;
Ayıplı mal satıyorlar. 90 dakika diye aldığımız seyir malı aslında çok daha az. Üşenmeyen ilk seyrettiği maçın kronometresini tutsun. Fauller, taçlar, autları saymıyorum, onun hesabını tutan var. Geriye yana, verilen paslar, kalecilerin çaldığı dakikalar, yatan takımın iğrenç vakit geçirmesi. bir maç en fazla 30-35 dakika verimli olarak oynanıyor. Devre arası en az 18 dakika. Futbolcular kötü niyetli, 3 puanı almak için hileye başvurmayan takım yok gibi. Medya sülükleri taraflı, devamlı negatif enerji yayıyorlar. Maçların cazip yönlerini işleyen yok. 40 metreden gol oluyor, atanı öveceklerine yiyeni yeriyorlar.
7- Maç Bileti Pahalı;
Biz Real Madrid taraftarından daha pahalıya maç seyrediyoruz. Hayatlarında az para ile işi olmayanlar için kale arkası kombinesi olan 800 lira, bahşiş bile değil. Bu yüzden onlar şaşırıyor, Örnek ,Tüpçü ben senede 20 milyon dolara Beşiktaş maçlarını izliyordum, çarşının boyacısı 500 lirayı nasıl vermiyor diye şaşırıyor. Aziz'in köpeğinin aylık masrafı, bizim pahalı diye alamadığımız kombine parası kadar. Hem Almanlardan az maaş alıp, hem Bayern taraftarından daha pahalı maç seyredeceksek, bizim gibi kerizi zor bulursunuz artık.
6- Futbol Kötü;
Maçların hemen hemen tamamı kötü, risk alıp maça gitmeye değmiyor. Büyük takımlar zaten bir şekilde kazanıyor, küçükler de yenileceğim maçı, üstelik kötü olacağını bile bile neden gidip seyredeyim? diyor. 1 gol atan, yatıyor, çoğu takım beraberliğe fit. Kıran kırana bir maç izlemeyeli seneler geçti. Büyük takımlarda monşer futbolcular oluştu, taraftar yenilik peşindedir, hep aynı, kötü oynasa da kesilemeyen futbolcuları seyretmekten bıktılar.
5- Futbolcular Orantısız Ücret Alıyor;
Götze'nin 80 işçi maaşı aldığı futboldan, Selçuk 900 işçi maaşı kazanoyor. Tıklım tıklım tribünlerin olduğu yılları oranlayın, maçı oynayanla, maçı seyreden arasında korkunç yaşam standartı oluştu. 18 yüzü görmeyen bir futbolcu bile Mercedes arabayı beğenmiyor. Daha dün Kartal'da pide yiyen futbolcu, uzay mekiği gibi arabalara biniyor. Bir de takımı netice alamayınca ister istemez futbolcuya kin besleniyor. Futbolcuların aldığı paraları, taraftar ödüyor, daha doğrusu ödeyemez duruma geldi. Pamuk ipliği koptu.
4- Passolig Garabeti;
Futbol taraftarının artık kanını emiyor yamyamlar. Sana ne kardeşim bir kombine bir kişi için değil mi, adam büyük maçlara giderim, diğer maçlarda kiralarım diyordu. Bütün maçlara gitmeye mecbur mu? Akılları sıra kart vererek, taraftarı zapt altına alacaklar. Zaten maçlara kimse gitmiyor, 3-5 kişi yüzünden tribüne komple ceza veriyorlar. Madem bunun için uygulamayı değiştirdiniz, bulun o zaman. Tribüncüler bilir, çoğu kendi yerine oturmaz zaten. Küfür maçın halk edebiyatıdır, küfürden ölen, kötü oynayan futbolcu görülmemiştir. Hadi edeni buldun, o başkasının yerinde tepiniyor zaten. Maksat birilerine kart parası adında soygun imkanı, yutmadık. Alsak bile sadece büyük maçlara gideriz.
3- TÜP Federasyonu;
Ceza üstüne ceza yağdırılıyor, hadi tribünleri cezalandırıyorsun, futbolcular doğranıyor. Tweet attı diye 3 maç ceza, lan dedi diye 5 maç ceza, hakemi itti diye 2 maç. Bu konuda çalışmam yok ama eminim, 10 sene önce toplam futbolcu cezasıyla, bu sezon ki leri karşılaştırın bakalım ne sonuç çıkacak. Hiç bir takımı tam kadro maça çıkarmıyorlar. Bütün maçların sonunda aynı hikaye, hakkına razı olan takım yok. Güven sıfırlandı. Sevk ve idare edemiyorlar.
2- Avrupa Kupası Hayal;
Takımlarımız bu gidişle 30 sene öncesine dönecek. Avrupa Şampiyonluğuna oynayan takımımız yok. En kralı 3 senede uçurumdan düşer gibi düştü. önce 10, sonra 8, en sonunda da mecbur 6 maçı oynayıp, kepaze oldu. Taraftarlığı forse eden takımlarımızdan, Galatasaray taraftarını, Şampiyonluk kesmiyor. Gördüğünden geri kalmayı içine sindiremiyor. Bir Juventus golünü bir daha yaşayamayacığına inanıyor, Fenerbahçe taraftarı, yeteri kadar keriz yerine kondu. Her sene Avrupa'ya gideceğiz diye dolandırıldı. Beşiktaş taraftarı Evliya Çelebi'ye döndürüldü. Trabzon taraftarı sanki her maç cezalı, 100 kişi bağırsa sahası kapanıyor. Bursa, Eskişehir taraftarı da nasıl olsa Şampiyon olmayacağız diye modaya uyuyor. Lige siyaset bulaşmış, seyircisi olmayan takımlar cirit atıyor. taraftarlık bir alışkanlıktır, modadır, bir birini tetikler. Arkadaşın gidiyorsa sen de maça gidersin.
1- ŞİKE;
Aslında mesele budur, diğerlerini saymaya bile gerek yoktur. Şike yaptığı sabit olan takım, Başkan ceza almamıştır. Futbola güven sıfırlanmıştır. Suç üstü yapıldığında bir şey yapılamıyorsa, her sene şike yapılmadığının garantisini kim verebilir. Ligin zaten kendisi, Fenerbahçe- Galatasaray Şampiyonluğuna kurulduğu için de facto şikedir. Hiç bir takımın Şampiyon olma şansı yoktur. Bütün takımlar nedense Fenerbahçe Şampiyon olsun, Galatasaray olamasın üzerine motive edilmektedir. Lig doğal seleksiyonuna bırakılmadan kim Şampiyon olursa olsun şaibe vardır. İmalat hatası Şampiyon olan Bursaspor, tıpkı 40 sene öncesinin Eskişehirspor'u gibi cezalandırılmıştır. Trabzonspor'un şampiyonluğu sayılmamıştır. Bu sezon zaten oynanan maçlar senaryosu belli tiyatrodur, kombine alan taraftarlar pişman olmuş, almayanlar almadığına şükretmiştir. Bir sonraki sezon bu kadar seyirci bile maçlara gitmeyecektir. Fenerbahçe ve pisliğe bulaşan takımlar ceza almadığı sürece taraftar tribünlere dönmeyecektir. Belki de istenen budur.
Seyirci gelmiyor bahanesiyle kulüplere el konulacak, Arap'lara, Rus'lara, Çin'lilere satılacaktır. Varsa Gök Tanrı sonumuzu hayır etsin.
21 Ara 2014
Ramiz Köfte Şövalyesi; Galatasaray 3-2 Mersin
Uzun zamandır maç yazısı yazmıyoruz, neden? Çünkü artık çok iyi belledik, ülkemiz futbolu büyük bir lağım akvaryumu, bir tane çöpçü balığı var ki 17 takımın baş belası aslında. Pislikten besleniyor, içeride temiz balıklar da var elbet. Ne var ki sadece biri şikayetçi akvaryumun pisliğinden. Diğerleri, yüzüyor, bekliyor çöpçü balığı önce doysun diye, onun pisliğinden geçiniyor. Bir anlasalar, o olmasa, akvaryum tertemiz olacak, huzur içinde salınacaklar, yüzecekler, seyretmeye gelenler gözlerini alamayacak.
Diye uzar gider de biz kısa kestik, senaryosu belli maçları yazmaya değmez dedik. Bizim için futbol sadece mübarek sarı kırmızılı formanın maçını izlemekle sınırlı kaldı. Kesin hüküm verdik ki, Türkiye'de de facto bir futbol sözleşmesi imza edilmiş. 17 takım var gücüyle Galatasaray'ı Şampiyon yapmamak için oynayacak. Galatasaray'a karşı kötü oynayan futbolcu aforoz edilecek, Galatasaray lehine hata yapan hakem idam sehpasına çıkacak, Galatasaray'la oynayacak takımın bir önceki, veya bir sonraki maçı garanti altına alınacak. Galatasaraylı medya maymunları dahil, yazılı ve görsel basın Galatasaray yense bile kötü oynadı algısı yapacak, negatif enerji salacak.
16 takım ise tam tersi Fenerbahçe nasıl Şampiyon olur diye kafa patlatacak. Hakemi, medyası, gözlemcisi tam tekmil, kazasız belasız Fener maçı atlatmanın çaresini arayacak ve bulacak. Fenerbahçe ile oynayacak takımın varsa iyi futbolcusu bir önceki maçta iptal edilecek, sakatlanacak, ceza alacak. Fenerbahçe maçlarının sonucu belli, kendiliğinde atamazsa, Şebeke bütün organlarıyla seferber edilecek. Son çare Hakem atacak.
Geçen sezon Şebeke'yi yenemedik. Bu sezon gücüne güç katan Şebeke 4. yıldızı Fenerbahçe'ye taktırmak üzere meydan savaşı başlattı. Üstelik çok daha güçlendi, Galatasaray'ı savunabilecek bir Başkan'ı geçtik, köstek olacak bir prostatlı geldi. Alp Yalman Bey'den 5 cm uzağa işeyebildi diye 80 yaşındaki fosili Başkan yaptılar. Yetmedi, Galatasaray tarihinin belki de tek Dürüst olmayan adamıyla, hasta Galatasaraylı Edirnekapı-Habipler Minibüs Şoförünü futbolun başına memur ettiler.
Kötü Başkan, kötü Başkanı kongrede düdüklermiş. yıkılış, teslim oluş senaryosunu uyguladılar. Adnan Polat, Reykart'ı kovdu, yetmedi, Hagi'yi kovdu anca devirebildi koca Galatasaray'ı. Polat Rönesansın yükselmesi, çekleri yazılan Ege Seramik'in ayağa kalkmasının bedeli de nasıl ödetilirdi ki? Aynı yollardan geçtiler, Devletle belediyelerle işi olmayan Ünal Aysal Şebekeyi çok rahatsız etti. Dövdüler olmadı, sövdüler kesmedi, kovdular. Şebeke'nin bir numaralı evladının emir erini Galatasaray'a hoca yaptılar. Hesaplarına göre şu an 8. falan olmalıydık. Lağım suyunda oynanan ligi canlı olarak kimse seyretmiyordu, televizyonlardan seyredecekler için de, Beşiktaş'ı ayakta tuttular, maksat heyecan sürsün, Beşiktaş görev talimatı alır almaz kendiliğinden 3 maç yenilir çekilirdi, istendiği an Fenerbahçenin altına uzanırdı.
Gel gelelim tuzaklar aslana sökmedi. İçten dıştan esir alınması için bütün bir orman satın alınmıştı ama görünen o ki yine başarılamayacaktı. Biz alışkınız ÖKÜZ'e tuzak kuracak değiller di, elbet ASLAN'a kuracaklardı. İşte Galatasaray bundan büyüktü, çıktığı maçlarda karşısında bir rakip yoktu. Tehditle, teşvikle, kinle, motive edilmiş 17 takımın karmasına karşı oynayacaktı her maçını. Galatasarayla oynayan takımın bir sonraki maça çıkacak dermanı kalmamasının sebebi buydu. Biz memnunduk, biz isteriz ki daha iyi oynasınlar, bilsinler ki, bizi rakip kalenin ağlarına bırakılan toplar artık kesmiyor. Hakemi de, basını da, federasyonu da yenmezse ben artık alınacak 3 puanları saymıyorum. Hodri meydan.
İşte dün oynanan maç işte tam böyle bir maçtı.
Ders niteliğinde, futbol seminerlerine okutulması, idmanlarda çalışılması gereken Galatasaray 3.golü, Rıza tarafından sıradan gol olarak değerlendiriliyorsa bizim maçı yazmamız gerekiyor. Tavşan dağa küsüyor, dağın haberi yok. Çuvaldızı batırmaya devam edeceğiz, sahiplerinin medyasında istedikleri kadar kan emsin sülükler, sosyal spor medyası bizimdir.
Semih Kaya'ya kesin bir şeyler oldu. Yok maçta gelen top yüzünden hastanelik olmasından söz etmiyorum. 18 yaşında neştere kafa atan adam, her topa kıçını dönüyor. Kendi pozisyonunda çok rahat topa müdahale edebilecekken, avuta refakat etmeyi tercih etti, ayakta kalamadı. Telles'in pozisyonunda kıçını döneceğine Hakan Balta gibi yatıp hedefi küçültse o pozisyon yaşanmayacaktı bile. 10 cm sıçrayamıyor, vurduğu kafa topu 20 metre uzağa gitmiyor. Geçmiş olsun diyoruz, ve futbol dışı ne sorunu varsa da çözülmesini diliyoruz.
Bir pozisyonu daha yazalım sonra maçın kahramanını geleceğiz.
Sokakta köpekler korkmasın diye yolunu çeviren, sevmeyenlerini korkutmak için köpek olan Pitbull, General Melo'nun, topa unutulmaz dokunuşunu yazmasak olmaz. Öyle şiirsel dokundu ki, biraz daha ayağını uzatsa tekmeyi tarak kemiğine yerdi, ilk yarıyı kesin kapatırdı.Sarı kartı yapıştırmış hakem ikinci için fırsat kolluyordu, topla beraber dokunsa, sarı kart penaltı cepteydi. Galatasaray'ı mutlak bir golden kurtardı, ilk yarı herkes gibi kendisinin de oynadığı kötü oyunu bir pozisyonda sildi.
Gelelim Hz. Hamza'ya. Galatasaray'ı batırsın diye getirilmiş vasat Hoca'ya. Ramiz Köfte Şövalyesiydi, Fatih Terim'in yardımcısı olarak Baron yapıldı. İlk çıktığı Galatasaray maçında Vikont, Konya'da Kont oldu. Dün gece Prens gibiydi.
Telles'i yaptığı ölümcül hatasından sonra çıkarıp, Bruma'yı alabilirdi. Almadı, ikinci yarıdaki oyunuyla Telles, bir sonraki Dünya Kupasında Brezilya sağ beki ben olacağım diye uzun bir yolculuğa başladı. 3 maç daha banko oynasın, 4. maç artık kimse kesemezdi.
İlk yarı takım can havliyle sanki son maçını oynayan Mersin'e karşı bir türlü oyun tutturamadı.Kötü oyunun bir numaralı sorumlusu Emre Çolak'tı. En kötü maçlarından daha kötü bir maç çıkarıyordu, son 3 maçın en iyi futbolcusu. Prens Hamza, ben döndürdüm hayata bu adamı deyip, oynatabilirdi, biz ne EGO'lu çakma İmparatorlar gördük kulübede. Devre arasında atarım bir fırça, ikinci yarı düzeltirim kumarını oynamadı. Ne gerek vardı ki, elinde ası olan biri için jiletle oyna devam etmek. Bacağı atıp, ası aldı eline, all in i çekti Şebekeye.
Sabri'yi öne çıkardı. A2 de futbol oynamasını öğrenmiş Galatasaray sağ bekini tanımasak, Dany Alves transfer edildi, Türk yapıldı sanırdık. Tipsiz Sabri, tribündeki Dünya yakışıklısı oğluna tezahürat yaptırıyordu. Umut-Burak gol tandemini bozmadı Hamza. İnanıyordu, gol yakındı. 2-2 olduktan sonra başka bir hoca olsa kesin bulaşırdı ön tarafa. Çok da iyi oynamıyorlardı zaten. İnanılmaz bir 3. gol geldi. Konya maçının 4. golünün benzeri, çalışılmış, ezberlenmiş halı saha gollerinden biriydi. 5 futbolcu bulaştı gole. Hücum pres, derin pas, verkaç, geriden bindirme, usta işi bir kesiş, boş kaleye dokunuş. Sevinç bizim, gurur Prens'in.
Şimdi önünde bir Beşiktaş maçı var, Stefan Duşan'ın torunu Biliç'i yenerse Ortaçağda Dük'lüğe terfi eder. Kadıköy'de Fener'i indirirse Arşidük, 4. yıldızı takarsa Kral olur. Olur da bir Avrupa macerasından daha muzaffer çıkılır İMPARATORluğunu ilan eder.
Ya da çok kısa bir yol daha var, Şebeke sandığımızdan çok daha güçlü, kazanıyoruz diye olayları doğal seleksiyona bırakırsak, Büyük Galatasaray Taraftarının gözleri önünde bir maç boğazlanır, giyotine vurulur. Tarih, kahramanları yazacak.
Yazmaya, konuşmaya değmez, atladım sanılmasın. Sümüklü kazmanın, ''fak yuuuuuu, hassiktiiiuuruuur lauuuan'' casından bir şey anlamadım, anlasam yazmaz mıydım?
9 Ara 2014
Galatasaray Futbolcularına Açık Mektup
Çocuklar, siz maçları rakibe karşı oynuyoruz sanıyorsanız, büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Galatasaray maçlarını büyük bir şebekeye karşı oynamaktadır. Türkiye süper ligi, 16 takımın Fenerbahçe Şampiyon olsun, 17 takımın Galatasaray olmasın diye, de facto senet imzaladığı, güç birliği yaptığı büyük bir organize suç örgütü, şebekesi,organizasyonudur. Yol yakınken, testi kırılmadan su taşıyanı bir kez daha uyarma, dövme hakkımızı kullanıyoruz. İş işten geçtikten, testi kırıldıktan sonra ağıt yakan, öğüt veren, yol gösteren, keşke diyen çok olur.
Büyük bir şebeke var karşımızda, koskoca Ünal Aysal'ı bile pes dedirtip kaçırtan, Fenerbahçe Şampiyonluğuna yancılık, yaptırılmaya çalışılan, son haftalara kadar heyecanın diri tutulması için yarışta olması istenen Galatasaray'ın büyük taraftarını arkasına almadan bu mücadeleyi utkuya dönüştürmesi imkansızdır. Bahsettiğimiz dayanışma, sosyal medya dayanışması değil, tribünlerin ateşine uygun, canlı, ürkütücü, caydırıcı, korkutucu taraftar bütünlüğüdür.
Bir sürü nedenden dolayı bu sezon her taraftar gibi biz de tribünlerden çekildik. Ne var ki bizi diğer takım taraftarlarından ayıran şey tabela taraftarı olmayışımızdır. Tabelaya baksak lider takımımızı 5-10.000 kişiye oynatmazdık. Çocuklar şimdi safları sıklaştırın, güzel futbol oynayın, bizleri tekrar Arena tribünlerine doldurun. Gerisi maçtır, 3 ihtimallidir. Güzel futbol oynamasını beklediğimiz futbolcularımızı da teker teker sorgu odasına alıyoruz.
Burak Yılmaz;
Kardeşim, son 5 seneyi sayarsak ki- öncesi zaten yoktu- ligde attığın golün yarısını atan çıkmadı. Şimdi iyi dinle bizi. Ofsaytta yakalanmayacaksın. Kim bilir kaç ataktan sen ofsayttasın diye vazgeçip geri dönüyoruz. Onca emek, enerji boşa gidiyor, düşün 6 kişi hücum ettiğimizi, her biriniz 100 metre koşsanız 600 metre takım koşusu eder. Karşılayan 6 kişi atağı beklediği için sizin yarınız kadar bile koşsa 300 metre koşmuş olacak. Ofsayta yakalandığın zaman karşı takımın 2 misli enerji harcatmış oluyorsun takıma.
Faul yapma kardeşim. Bırak yürüsün gelsin, kaleye 80 metre uzaklıktaki adama faul yapman oyunu durdurman, tempoyu düşürmen rakip takımın işine yarıyor. En kötü ihtimalle faul yapmasan 1 metre yanında olacağın adama faulden sonra 9.15 mesafeye çekiliyorsun. Hiç bir şey yapmasan topu kaptırma ihtimali, faul yaptıktan sonra kaptırma ihtimalinden büyük,
Hakemi kandırma, haksız alacağın penaltı, gol bizi memnun etmez. Hakem maçı seyretmiyor mu sanıyorsun. Belki kandırarak bir gol atarsın, puan bile aldırırsın, ama öyle bir maça denk gelir, o hakem öyle bir gölünü vermez ki, takımı Şampiyonluktan edersin. Senden isteyeceğimiz 3 şey budur. Gerisi maçtır, sana ettiğimiz sitemlerin sebebi de bunlardır.
Selçuk İnan;
Kaptan, geriye yana doğru pas verme. İstatistiğe oynama. Takımın en çok koşan futbolcusu sen olsan ne yazar olmasan ne yazar. Risk al, çalım at, dikine oyna, kaptır korkma. Sende kaptırdığını tekrar kazanabilecek ciğer var. 10 metre koşup basabileceğin adamı 50 metre kovalama. Güzel futbol, büyük futbolcular tarafından oynanır. Kaptansın, her futbolcuya eşit mesafede ol. Kaptırdığın topu tekrar kazandığında tribünler gaza gelir, mücadele eden adamı tutarız, coşarız. Bizim coşkumuz onlara cehennem azabıdır.
Semih Kaya;
Sen ki 17 yaşında neştere kafa atmış adamsın. Bu ne korku, en ufak bir feykte kıçını dönüyorsun. Top çarpmasından kim ölmüş. Şut çeken adama yalandan ayağını uzatıyorsun artık. 30 cm boyunda 10 cm eninde ayağın kadar topa engel olabilirsin sadece. Topun kendi hacmi kadar bile değil. Şut çekilirken bütün gövdeni siper et. Bak Asimo, ayakla atılan bir golde sen ayaktaysan golü sana yazarım bilmiş ol. Her kornere gidiyorsun, görevin nedir bilemedim. Gol atmak için gidiyorsan zahmet etme. 20 kişinin arasından sen kaleye vuramazsın. Kendi kalemizdeki tehlikeyi uzaklaştır yeter.
Muslera;
Kardeşim topu sakın degajla gelişigüzel oyuna sokmaya çalışma. Senden topu almaya kimse yanaşmıyorsa kendin yürü. Baktın biri basıyor, o zaman şişirirsin. Çok zaman harcıyorsun top kontrolündeyken. Güzel futbol oynamanın, oynatmanın marş düğmesi sende. Galatasaray kalecisi vakit geçirmez, topu oyuna elle, ayakla pasla sokar.
Sneijder'e, Sedju'ya, Bruma'ya, Melo'ya lafımız yok.
Emre Çolak;
Maçlar teke tek oynansa hiç düşünmem maça senle başlarım. Geçemeyeceğin adam yok, güzel futbolun en güzel meyvesi çalımdır.10 dakikada aynı adama 3 çalım atsan Hocası akıllıysa numarası kenardan havaya kalkar. Çıkarmakta geç kalırlarsa da o moralsizlikle follaş edersin. Ver kaçla adam eksiltmek başka, çalımla adam eksiltmek başkadır. Takımda mutlaka çalımcı biri olmalıdır.
Top ayağında olan futbolcunun pas vermek için en az 2 alternatifi olmalıdır. Top kaybını, topu kaptırana değil, en yakınındaki adama yazarım.
Haydi çocuklar, şimdilik söyleyeceklerimiz bunlardır. Kalbinizi çok kırdık, Galatasaraylılıktandır bunca savaş. Taraftar sevdiğine sitem eder. Başka Galatasarayımız yok. Gazanız mübarek olsun.
Büyük bir şebeke var karşımızda, koskoca Ünal Aysal'ı bile pes dedirtip kaçırtan, Fenerbahçe Şampiyonluğuna yancılık, yaptırılmaya çalışılan, son haftalara kadar heyecanın diri tutulması için yarışta olması istenen Galatasaray'ın büyük taraftarını arkasına almadan bu mücadeleyi utkuya dönüştürmesi imkansızdır. Bahsettiğimiz dayanışma, sosyal medya dayanışması değil, tribünlerin ateşine uygun, canlı, ürkütücü, caydırıcı, korkutucu taraftar bütünlüğüdür.
Bir sürü nedenden dolayı bu sezon her taraftar gibi biz de tribünlerden çekildik. Ne var ki bizi diğer takım taraftarlarından ayıran şey tabela taraftarı olmayışımızdır. Tabelaya baksak lider takımımızı 5-10.000 kişiye oynatmazdık. Çocuklar şimdi safları sıklaştırın, güzel futbol oynayın, bizleri tekrar Arena tribünlerine doldurun. Gerisi maçtır, 3 ihtimallidir. Güzel futbol oynamasını beklediğimiz futbolcularımızı da teker teker sorgu odasına alıyoruz.
Burak Yılmaz;
Kardeşim, son 5 seneyi sayarsak ki- öncesi zaten yoktu- ligde attığın golün yarısını atan çıkmadı. Şimdi iyi dinle bizi. Ofsaytta yakalanmayacaksın. Kim bilir kaç ataktan sen ofsayttasın diye vazgeçip geri dönüyoruz. Onca emek, enerji boşa gidiyor, düşün 6 kişi hücum ettiğimizi, her biriniz 100 metre koşsanız 600 metre takım koşusu eder. Karşılayan 6 kişi atağı beklediği için sizin yarınız kadar bile koşsa 300 metre koşmuş olacak. Ofsayta yakalandığın zaman karşı takımın 2 misli enerji harcatmış oluyorsun takıma.
Faul yapma kardeşim. Bırak yürüsün gelsin, kaleye 80 metre uzaklıktaki adama faul yapman oyunu durdurman, tempoyu düşürmen rakip takımın işine yarıyor. En kötü ihtimalle faul yapmasan 1 metre yanında olacağın adama faulden sonra 9.15 mesafeye çekiliyorsun. Hiç bir şey yapmasan topu kaptırma ihtimali, faul yaptıktan sonra kaptırma ihtimalinden büyük,
Hakemi kandırma, haksız alacağın penaltı, gol bizi memnun etmez. Hakem maçı seyretmiyor mu sanıyorsun. Belki kandırarak bir gol atarsın, puan bile aldırırsın, ama öyle bir maça denk gelir, o hakem öyle bir gölünü vermez ki, takımı Şampiyonluktan edersin. Senden isteyeceğimiz 3 şey budur. Gerisi maçtır, sana ettiğimiz sitemlerin sebebi de bunlardır.
Selçuk İnan;
Kaptan, geriye yana doğru pas verme. İstatistiğe oynama. Takımın en çok koşan futbolcusu sen olsan ne yazar olmasan ne yazar. Risk al, çalım at, dikine oyna, kaptır korkma. Sende kaptırdığını tekrar kazanabilecek ciğer var. 10 metre koşup basabileceğin adamı 50 metre kovalama. Güzel futbol, büyük futbolcular tarafından oynanır. Kaptansın, her futbolcuya eşit mesafede ol. Kaptırdığın topu tekrar kazandığında tribünler gaza gelir, mücadele eden adamı tutarız, coşarız. Bizim coşkumuz onlara cehennem azabıdır.
Semih Kaya;
Sen ki 17 yaşında neştere kafa atmış adamsın. Bu ne korku, en ufak bir feykte kıçını dönüyorsun. Top çarpmasından kim ölmüş. Şut çeken adama yalandan ayağını uzatıyorsun artık. 30 cm boyunda 10 cm eninde ayağın kadar topa engel olabilirsin sadece. Topun kendi hacmi kadar bile değil. Şut çekilirken bütün gövdeni siper et. Bak Asimo, ayakla atılan bir golde sen ayaktaysan golü sana yazarım bilmiş ol. Her kornere gidiyorsun, görevin nedir bilemedim. Gol atmak için gidiyorsan zahmet etme. 20 kişinin arasından sen kaleye vuramazsın. Kendi kalemizdeki tehlikeyi uzaklaştır yeter.
Muslera;
Kardeşim topu sakın degajla gelişigüzel oyuna sokmaya çalışma. Senden topu almaya kimse yanaşmıyorsa kendin yürü. Baktın biri basıyor, o zaman şişirirsin. Çok zaman harcıyorsun top kontrolündeyken. Güzel futbol oynamanın, oynatmanın marş düğmesi sende. Galatasaray kalecisi vakit geçirmez, topu oyuna elle, ayakla pasla sokar.
Sneijder'e, Sedju'ya, Bruma'ya, Melo'ya lafımız yok.
Emre Çolak;
Maçlar teke tek oynansa hiç düşünmem maça senle başlarım. Geçemeyeceğin adam yok, güzel futbolun en güzel meyvesi çalımdır.10 dakikada aynı adama 3 çalım atsan Hocası akıllıysa numarası kenardan havaya kalkar. Çıkarmakta geç kalırlarsa da o moralsizlikle follaş edersin. Ver kaçla adam eksiltmek başka, çalımla adam eksiltmek başkadır. Takımda mutlaka çalımcı biri olmalıdır.
Top ayağında olan futbolcunun pas vermek için en az 2 alternatifi olmalıdır. Top kaybını, topu kaptırana değil, en yakınındaki adama yazarım.
Haydi çocuklar, şimdilik söyleyeceklerimiz bunlardır. Kalbinizi çok kırdık, Galatasaraylılıktandır bunca savaş. Taraftar sevdiğine sitem eder. Başka Galatasarayımız yok. Gazanız mübarek olsun.
27 Kas 2014
Çok Paralı Adamları Musallat Ettik Başımıza,
14-15 sene önce, Belçika, Avusturya, İsviçre Şampiyonları bize ön eleme maçlarında çıkardı. Yeni transferlerin galası gibi bir maç olurdu, maçtan bile saymazdık. 3 avans verir 5 de bitirirdik. O zamanlar Almanya Şampiyonuna yolda rastlardık, 2 kafa bir yumruk mola bile vermezdik. İngiltere Şampiyonu Final'de çıkar, dur ulan derdik, İspanyollar'ın bir takımı kesmemişti, doyamamıştık, Endülüs'te halay çekecektik daha,. Hagi'nin Roberto Carlos'u gelmişti, Şampiyonlar Ligi Şampiyonuna mendil sallamanın başka yolu yoktu.
Bedeli ağır oldu, şimdiki nesiller ödeyecekti.
Maceradan muzaffer çıkanların yolları Dünya Kupasına açıldı. Başlarında vizyonsuz, sistemin esir alamayacağı uzun eğri burunlu, konuşmayı şefkatle sevse bile ne dediğini anlatamayan, hamsi balığının ve mısır ekmeğinin zaferi için gözünü kırpmadan ateşlere yürüyen biri vardı. Dünya Şampiyonluğunu kaçırdı, dövdüler, Çin'e sürdüler, her seferinde bir delik buldu çıktı, Şampiyonluklarını saymadılar, TFF binasının yanından geçirmediler.
Bedeli çok ağır oldu, bugün Milli takımın oynadığı maçlarda karşı takımı tutanların oranı % 90.
Futboldan anlamayan Ecevit'in takım tutmayan Spor Bakanı'nın, futbolcu Tayyip'e teslim ettiği enkaz buydu. Her şeyin bir nedeni vardır, bu gerilemenin de elbet.
Bugün ülkemizde kamuyu ilgilendiren veya ilgilendirmese de parasal boyutu çok büyük olan bütün kurum ve kuruluşlar çürümüştür. Tamamının başında hak etmeyenler, bilmeyenler, ihanet şebekeleri vardır. Ve ne yazık ki tamamı tek elde tek nefeste toplanmıştır. Niçin, ne karşılığı olduğunu belki gelecek kuşaklar analiz edeceklerdir, ama bugün bütün bu olanları futbolun doğal seleksiyonuyla açıklamak olanaksızdır. Futbolun başındaki maaşlı en büyük yetkilisine bu ülkenin % 80 i beddua etmektedir. Zengin olmasa en fazla Şeref Stadın'da antrenman yapan Zekeriya'lara, Vedat'lara çamurlu Beşiktaş formalarını vermesi için yalvaracak Embesil bugün Futbolumuzun başındadır.
Edirnekapı-Habipler arası çalışan hasta Galatasaraylı Abdurrahim'in minibüsüne Bedreddin Dalan binmese, bugün en fazla Florya'da A2 takım otobüsü şoförü olacak Şebek, koskoca Galatasaray'ın, koskoca Futbol Takımının karar vericisi, Ceo'su. Bunlar iyi günlerimiz.
43 senedir tribünlerdeyim, bu sezon hariç. 1000 den fazla Galatasaray maçını canlı izledim. Artık Büyük Galatasaray Taraftarı sıfatını kullanırken içim acıyor. Şu anda hiç bir futbolcunun alacağı olmasa, önümüzdeki 55 ay boyunca Selçuk İnan gittikçe artan miktarı saymasak bile ayda 900.000 lira alacaktır. 900 işçi maaşını kimden, hangi işletmeden, almaktadır inanılır gibi değildir. Bu büyük manipülasyonun yeni yeni farkına varmış taraftar önlem almak için cılız seslerle homurdansalar bile, simit alacak parası olmayan, maç çıkışı metroya kaçak binen taraftar Selçuk İnan'a moral tezahüratıyla onları bastırmıştır. Bu gerilemenin en somut eylemi budur aslında.
80 yaşındaki adamların, para kazanmayacakları bir işe talip olmasının, icra, haciz memurlarıyla, banka müdürleriyle, insan satıcısı menajer adlı tüccarlarla, taraftarla, devletle muhatap olmak için yarışmasının sebebi nedir. Hangi zengin, hangi makam mevki sahibi insan bu işi kabul eder. Tefecilere borç veren tefecinin biri gelir, olmayan paradan gelecek nesil Galatasaraylıları borçlandırır (Burak-Selçuk ikilisine toplam 50 milyon dolar borcunuz var) kaçar, 2 prostatlıdan, çişini daha çok tutabileni Başkan yaparlar, zavallı adam bereket hukukçuymuş, kulüpten daha fazla para gitmesin diye duruşmalara kendi girer. Zır delinin birine takımı emanet ederler, zaten diken üstünde futbolcular, 20 metreye pas atamaz hale gelir. Elimi vicdanıma götürüyorum, Burak'a küfür etmekten çenem felç oldu, hala açılmadı. O gölü 2 sene önceki Burak kaçırır mı? Ödü kopuyor çocuğun topla buluşmaya, İddia ediyorum Messi bir tarafta, Ronaldo bir tarafta oynasın ama maskeyle, kim olduğu belli olmasın, yine başlarına maskeli Morinho'yu geçirin sonuç değişmez. Gaz yok, ruh yok, çok para alıp, netice veremeyen futbolcular ezik.
10-15 sene önce zengin dediğimiz adamlar, onların çocukları, Mercedes'e binerlerdi, bugün bakıyoruz garip garip arabalara biniyorlar. Düğmeye basınca tekerlek tavana fırlıyor, kapı yere doğru açılıyor,İnsan binmeye korkar, 280 km hızla giderken yanlışlıkla bir tuşa bassan atmosfere fırlarsın, uzay mekiği gibi arabalar. Sabri'nin garajda 5 tane var, Mercedes'i karısının şöförü, çocuğu ana okuluna götürüp getirirken, manava giderken kullanıyor. Bugün Başak Şehir Spor'da oynayan bir futbolcu bile Mercedes'e, BMW'ye binmeye utanıyor. Milli takımın yenilmesini isteyenler, yavaş yavaş kendi takımlarının da yenilmesini isteyecekler, Kravatlı eşkıya, hırsız, dolandırıcı yöneticiler, sırtlan futbolcular defolup gidene kadar ben de Galatasaray maçlarına gitmeyeceğim. Bugün Burak-Selçuk felç olsa Galatasaray taraftarının en az yarısının sevineceğinden şüphem yok. Bu adamı nasıl top oynatacaksın, bu yazdıklarımızı bunlar okumuyor mu?
Bu ne kepazeliktir, Sedju son dakikalarda isyan etmese 1 maç kala Fenerbahçe'nin rekorunu averajla kırmış olacaktık. Gelecek Galatasaraylı kuşaklar bu kara lekeyi boyunlarında bir zincir gibi taşıyacaklardı. Tarihiyle, imajıyla, Dünya'nın her stadında üçlü çeken taraftarıyla her turnuvada oynanabilecek son maçı oynama ihtimali olan Aslan Takımı, 10 senede sıçana dönüştü, kim yaptı, kim çaldı? Niçin? daha ne kadar çalınacak?, Nerede durulacak? Her ilçeye stad yapılıyor niye, kim seyredecek futbol diye yutturulan orta oyununu. 40 sene öncesinin Güney Amerika takımı olsak, futbolcuların can güvenliği yok. Bir daha Arena'da 50.000 kişinin Pınar Başı çekmesi için en az 20 sene geçmesi lazım. Düzelmez, düzeltmek kimsenin işine gelmez. Ortada kamuya ait bir cinayet var, katil bulunamıyorsa sebebi Devlettir, Devlet'in bu işten çıkarının ne olduğunu da zaman gösterecektir.
Bizleri bir zamanlar, hükümetlere küfür etmeyelim diye stadyumlara tıkanlar, şimdi sizleri hükümetlere küfür etme ihtimaliniz var diye stadyumlardan attılar.
Hepimize geçmiş olsun, atkılı, bereli, meşaleli taraftarları, kravatlı, parmak arası terlikli, şortlu, metroya kaçak binmeyen, her maça yeni forma alıp, giymeyen, yerine oturan, ayağa kalkmayan, üçlü çekmeyen, futbolcusuna kızmayan, attığı golü alkışlayan, yediği gole tepki vermeyen, 20 dakika kala maçtan çıkan seyirciyle değiştiriyorlar. Futbol ölmüştür, iti kim öldürmüşse, leş ona taşıtılmaktadır. 17.5.2000 gecesi, Galatasaray Avrupa Kupasıyla göklerde süzülerek Ülkeye dönerken planlanan operasyon dün gece tamamlanmıştır.
Parası çok olan adamları musallat ettik başımıza, bundandır böyle dibe vuruşumuz.
Dua bilen 3 Kulhu bir Elham okusun, bilmem diyen bu gece az meze bol rakıyla arınsın, Ortalık leş kokuyor, çöplükten uzak durun, bekleyin. Tribünleri biz kurduk, bu oyun bizim, bu gerilemenin de elbet bir sonu olacak, tekrar Re Re Re Ra Ra Ra diye gırtlaklarımızı parçalayacağımız, kısılan seslerimiz için annelerimizin çiğ yumurta içireceği günler elbet gelecek. Tez elden gelmesini gönülden dilerim,
Hepinizi, hiç bir kimsenin, kurumun, futbolcunun, fosilin, sonucun bitirmeye gücünün yetmeyeceği Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha gönülden kucaklıyorum.
Bedeli ağır oldu, şimdiki nesiller ödeyecekti.
Maceradan muzaffer çıkanların yolları Dünya Kupasına açıldı. Başlarında vizyonsuz, sistemin esir alamayacağı uzun eğri burunlu, konuşmayı şefkatle sevse bile ne dediğini anlatamayan, hamsi balığının ve mısır ekmeğinin zaferi için gözünü kırpmadan ateşlere yürüyen biri vardı. Dünya Şampiyonluğunu kaçırdı, dövdüler, Çin'e sürdüler, her seferinde bir delik buldu çıktı, Şampiyonluklarını saymadılar, TFF binasının yanından geçirmediler.
Bedeli çok ağır oldu, bugün Milli takımın oynadığı maçlarda karşı takımı tutanların oranı % 90.
Futboldan anlamayan Ecevit'in takım tutmayan Spor Bakanı'nın, futbolcu Tayyip'e teslim ettiği enkaz buydu. Her şeyin bir nedeni vardır, bu gerilemenin de elbet.
Bugün ülkemizde kamuyu ilgilendiren veya ilgilendirmese de parasal boyutu çok büyük olan bütün kurum ve kuruluşlar çürümüştür. Tamamının başında hak etmeyenler, bilmeyenler, ihanet şebekeleri vardır. Ve ne yazık ki tamamı tek elde tek nefeste toplanmıştır. Niçin, ne karşılığı olduğunu belki gelecek kuşaklar analiz edeceklerdir, ama bugün bütün bu olanları futbolun doğal seleksiyonuyla açıklamak olanaksızdır. Futbolun başındaki maaşlı en büyük yetkilisine bu ülkenin % 80 i beddua etmektedir. Zengin olmasa en fazla Şeref Stadın'da antrenman yapan Zekeriya'lara, Vedat'lara çamurlu Beşiktaş formalarını vermesi için yalvaracak Embesil bugün Futbolumuzun başındadır.
Edirnekapı-Habipler arası çalışan hasta Galatasaraylı Abdurrahim'in minibüsüne Bedreddin Dalan binmese, bugün en fazla Florya'da A2 takım otobüsü şoförü olacak Şebek, koskoca Galatasaray'ın, koskoca Futbol Takımının karar vericisi, Ceo'su. Bunlar iyi günlerimiz.
43 senedir tribünlerdeyim, bu sezon hariç. 1000 den fazla Galatasaray maçını canlı izledim. Artık Büyük Galatasaray Taraftarı sıfatını kullanırken içim acıyor. Şu anda hiç bir futbolcunun alacağı olmasa, önümüzdeki 55 ay boyunca Selçuk İnan gittikçe artan miktarı saymasak bile ayda 900.000 lira alacaktır. 900 işçi maaşını kimden, hangi işletmeden, almaktadır inanılır gibi değildir. Bu büyük manipülasyonun yeni yeni farkına varmış taraftar önlem almak için cılız seslerle homurdansalar bile, simit alacak parası olmayan, maç çıkışı metroya kaçak binen taraftar Selçuk İnan'a moral tezahüratıyla onları bastırmıştır. Bu gerilemenin en somut eylemi budur aslında.
80 yaşındaki adamların, para kazanmayacakları bir işe talip olmasının, icra, haciz memurlarıyla, banka müdürleriyle, insan satıcısı menajer adlı tüccarlarla, taraftarla, devletle muhatap olmak için yarışmasının sebebi nedir. Hangi zengin, hangi makam mevki sahibi insan bu işi kabul eder. Tefecilere borç veren tefecinin biri gelir, olmayan paradan gelecek nesil Galatasaraylıları borçlandırır (Burak-Selçuk ikilisine toplam 50 milyon dolar borcunuz var) kaçar, 2 prostatlıdan, çişini daha çok tutabileni Başkan yaparlar, zavallı adam bereket hukukçuymuş, kulüpten daha fazla para gitmesin diye duruşmalara kendi girer. Zır delinin birine takımı emanet ederler, zaten diken üstünde futbolcular, 20 metreye pas atamaz hale gelir. Elimi vicdanıma götürüyorum, Burak'a küfür etmekten çenem felç oldu, hala açılmadı. O gölü 2 sene önceki Burak kaçırır mı? Ödü kopuyor çocuğun topla buluşmaya, İddia ediyorum Messi bir tarafta, Ronaldo bir tarafta oynasın ama maskeyle, kim olduğu belli olmasın, yine başlarına maskeli Morinho'yu geçirin sonuç değişmez. Gaz yok, ruh yok, çok para alıp, netice veremeyen futbolcular ezik.
10-15 sene önce zengin dediğimiz adamlar, onların çocukları, Mercedes'e binerlerdi, bugün bakıyoruz garip garip arabalara biniyorlar. Düğmeye basınca tekerlek tavana fırlıyor, kapı yere doğru açılıyor,İnsan binmeye korkar, 280 km hızla giderken yanlışlıkla bir tuşa bassan atmosfere fırlarsın, uzay mekiği gibi arabalar. Sabri'nin garajda 5 tane var, Mercedes'i karısının şöförü, çocuğu ana okuluna götürüp getirirken, manava giderken kullanıyor. Bugün Başak Şehir Spor'da oynayan bir futbolcu bile Mercedes'e, BMW'ye binmeye utanıyor. Milli takımın yenilmesini isteyenler, yavaş yavaş kendi takımlarının da yenilmesini isteyecekler, Kravatlı eşkıya, hırsız, dolandırıcı yöneticiler, sırtlan futbolcular defolup gidene kadar ben de Galatasaray maçlarına gitmeyeceğim. Bugün Burak-Selçuk felç olsa Galatasaray taraftarının en az yarısının sevineceğinden şüphem yok. Bu adamı nasıl top oynatacaksın, bu yazdıklarımızı bunlar okumuyor mu?
Bu ne kepazeliktir, Sedju son dakikalarda isyan etmese 1 maç kala Fenerbahçe'nin rekorunu averajla kırmış olacaktık. Gelecek Galatasaraylı kuşaklar bu kara lekeyi boyunlarında bir zincir gibi taşıyacaklardı. Tarihiyle, imajıyla, Dünya'nın her stadında üçlü çeken taraftarıyla her turnuvada oynanabilecek son maçı oynama ihtimali olan Aslan Takımı, 10 senede sıçana dönüştü, kim yaptı, kim çaldı? Niçin? daha ne kadar çalınacak?, Nerede durulacak? Her ilçeye stad yapılıyor niye, kim seyredecek futbol diye yutturulan orta oyununu. 40 sene öncesinin Güney Amerika takımı olsak, futbolcuların can güvenliği yok. Bir daha Arena'da 50.000 kişinin Pınar Başı çekmesi için en az 20 sene geçmesi lazım. Düzelmez, düzeltmek kimsenin işine gelmez. Ortada kamuya ait bir cinayet var, katil bulunamıyorsa sebebi Devlettir, Devlet'in bu işten çıkarının ne olduğunu da zaman gösterecektir.
Bizleri bir zamanlar, hükümetlere küfür etmeyelim diye stadyumlara tıkanlar, şimdi sizleri hükümetlere küfür etme ihtimaliniz var diye stadyumlardan attılar.
Hepimize geçmiş olsun, atkılı, bereli, meşaleli taraftarları, kravatlı, parmak arası terlikli, şortlu, metroya kaçak binmeyen, her maça yeni forma alıp, giymeyen, yerine oturan, ayağa kalkmayan, üçlü çekmeyen, futbolcusuna kızmayan, attığı golü alkışlayan, yediği gole tepki vermeyen, 20 dakika kala maçtan çıkan seyirciyle değiştiriyorlar. Futbol ölmüştür, iti kim öldürmüşse, leş ona taşıtılmaktadır. 17.5.2000 gecesi, Galatasaray Avrupa Kupasıyla göklerde süzülerek Ülkeye dönerken planlanan operasyon dün gece tamamlanmıştır.
Parası çok olan adamları musallat ettik başımıza, bundandır böyle dibe vuruşumuz.
Dua bilen 3 Kulhu bir Elham okusun, bilmem diyen bu gece az meze bol rakıyla arınsın, Ortalık leş kokuyor, çöplükten uzak durun, bekleyin. Tribünleri biz kurduk, bu oyun bizim, bu gerilemenin de elbet bir sonu olacak, tekrar Re Re Re Ra Ra Ra diye gırtlaklarımızı parçalayacağımız, kısılan seslerimiz için annelerimizin çiğ yumurta içireceği günler elbet gelecek. Tez elden gelmesini gönülden dilerim,
Hepinizi, hiç bir kimsenin, kurumun, futbolcunun, fosilin, sonucun bitirmeye gücünün yetmeyeceği Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle bir kere daha gönülden kucaklıyorum.
18 Kas 2014
''Yeni Türkiye Futbol Taraftarlığı'' Kanun Hükmünde Kararnamesi
(Resmi Medya Maymunluğu, 16.11.2014, Sayı; 10 larca kanalda, 100 lerce şebek )
2- Yayıncı kuruluş dekoderi temin etmek mecbur tutulmuş, alınması kolaylaştırılmıştır. Buna rağmen almamakta direnen, dolayısıyla maçları kahve köşelerinden seyreden, vatandaşlarımız görüldüğü yerde dövülecek, kusura bakmayacaktır. Burası Muz Cumhuriyeti değildir. Bu milletin başında kendi seçtiği Padişahı vardır. Ol der her şey olur. Aslında bu kararnameye bile lüzum yoktur ama hadi demokratlık bizde kalsındır.
4- Maç esnasında her vatandaş kendi yerine oturacak, golde ayağa kalkılmayacak, kulübün resmi dükkanının atkısı, beresi dışında taraftar guruplarının logosunu taşıyan ekipmanlar kullanılmayacaktır. Kareografi yapılmayacak, sosyal mesaj verilmeyecektir. Toplu tezahürat, takım lehine bile olsa başka mecralara kayma ihtimaline karşı yapılmayacak, meşale, konfeti gibi şeyler stadyuma sokulmayacaktır. Maça giren her taraftara 200 er gram çekirdek dağıtılacaktır.
Dokunulmazlığı olan kalecimiz Volkan Demirel'e vahiy yoluyla tebliğ edilen küfürden sonra, haklı olarak kalecimizin Milli Maçtan kaçması, bahsi geçen kalecimizin, yine dokunulamaz olan, Futbolumuzun Mezar Kazıcısı Başkan'ı tarafından kendi takım Kaptanı ile korumalar nezaretinde Stadyuma geri getirilmesi ve maçtan sonra da yine haklı olarak korumaların basın mensuplarını dövmesi üzerine, bundan sonra oynanacak her maçta oluşabilecek muhtemel infiale karşı, alınacak ilave tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararname.
Karar Sayısı; Tüp Futbol Şebekesi/1
1- Bugünden itibaren, ülke genelinde bütün futbol severlere PASSOlig alma mecburiyeti getirilmiş, Fiyatı yeniden düzenlenmiştir. Maça gidecek Kombineli PASSOligciye seve seve 10 Tl, gitmeyecek kombinesiz PASSOligciye zor yoluyla 20.Tl.dır
2- Yayıncı kuruluş dekoderi temin etmek mecbur tutulmuş, alınması kolaylaştırılmıştır. Buna rağmen almamakta direnen, dolayısıyla maçları kahve köşelerinden seyreden, vatandaşlarımız görüldüğü yerde dövülecek, kusura bakmayacaktır. Burası Muz Cumhuriyeti değildir. Bu milletin başında kendi seçtiği Padişahı vardır. Ol der her şey olur. Aslında bu kararnameye bile lüzum yoktur ama hadi demokratlık bizde kalsındır.
3- En alt lig dahil, bütün maçlara stadyum kapasitesinin tamamı kadar taraftar, hangi yolla, ne pahasına olursa olsun doldurulacaktır. Yöntemi, ilgili lokalin kolluk kuvvetlerinin inisiyatifine bırakılmıştır. Mitinglere nasıl Hulooooycu getiriliyorsa, gerekirse maçlara da aynı yöntemle getirilecek, maç seyretmek istemiyorum diyen taraftar, önce nush ile tekdir edilecek, nush olmamışsa günah bizden gitti deyip, cop, gaz, tekme, artık o an Devlet ne verdiyse her yolla girişilecektir. Boş kombineden ilgili ilin Valisi sorumlu tutulacaktır.
4- Maç esnasında her vatandaş kendi yerine oturacak, golde ayağa kalkılmayacak, kulübün resmi dükkanının atkısı, beresi dışında taraftar guruplarının logosunu taşıyan ekipmanlar kullanılmayacaktır. Kareografi yapılmayacak, sosyal mesaj verilmeyecektir. Toplu tezahürat, takım lehine bile olsa başka mecralara kayma ihtimaline karşı yapılmayacak, meşale, konfeti gibi şeyler stadyuma sokulmayacaktır. Maça giren her taraftara 200 er gram çekirdek dağıtılacaktır.
5- Maça gitsin gitmesin her takım tutan vatandaşa, tuttuğu takımın formasından her sene en az 1 tane alma zorunluğu getirilmiştir. İsteyen vatandaş formasının arkasına istediği ismi yazdırabilir. Diğer aksesuarların alımı Demokratik Ülke olmamız hasebiyle vatandaşlarımızın tercihine bırakılmıştır. Takım tutmayan vatandaşlarımızın forma alma zorunluluğu yoktur.
6- Hangi Stadyumda, hangi kademede maç olursa olsun taraftarlarımızın, sıralı olarak; Sultan Tayyip'e, Fenerbahçe Başkanı'na, Tüpçü'ye, Eğitimsiz Futbol Ceo'muza başta olmak üzere A.Volkan'a, Irkçı Emre'ye, tekrar Galatasaray futbolcusu olana kadar Arda Turan'a küfür etmesi, küfür hükmünde tezahürat yapması yasaklanmıştır. Stadyumlarda duyulan her türlü küfür ihtiyacı Galatasaraylı Melo, yetmedi top yekun Galatasaray, yetmedi maçın hakemleri tarafından karşılanacaktır.
7- Futbolcularımızın ve Futbol Ceo'muzun aldıkları maaşlar, ülke standartları göz önüne alındığında maalesef çok azdır. Gönül ister ki daha çok verelim. Ne yazık ki bu az maaşlar bile aç taraftarların gözüne batmakta, haram etmekte, zehir zıkkım olsun diyen bile tespit edilmektedir. Bundan sonra Selçuk İnan'ın, Burak'ın, Selçuk Şahin'in tahtında bütün futbolcuların ve Çoban'larının aldığı parada gözü olanın gözü çıkarılacaktır.
8- Bizim teslim aldığımız Milli Takım, Dünya Kupasını kıl payı kaçırıp, turnuvada oynanacak bütün maçları oynamış, tarafımızdan cezalandırılmıştır. O zaman ki Milli Takım Hocası halen cezasını çekmekte TFF binasının çevresine sokulmamaktadır. Biz devraldığımız enkazı çok şükür son turnuva öncesi gurup eleme maçları sonuna doğru yaptığımız ameliyatla en kötü grup 4.lüğünden, en iyi grup 4.lüğüne çıkartmayı başardık. Milli takımımızın Brezilya'ya gitmesini engelleyerek, ülkemizi lüzumsuz döviz kaybından koruduk. 2002 Dünya Kupası, ülkemizden döviz kaçışına yol açmış, ekonomik kriz çıkmasında büyük rol oynamıştır. Dolayısıyla doğru yolda yürürlükte olan bizim Milli Takım her ne sonuç alırsa alsın başarıdır, başarısız görülen maçlar ışık yansıması, paralel illizyondur, eleştiren, ıslıklayan, rakip takım paslaşırken ''oleeeeeey''çeken, kötü oyuncuyu sahadan çıkarken yuhlayan vatandaşlarımıza vatan hainliğinden soruşturma açılacaktır..
9- Kararnamenin çıkmasına vesile olan Kazakistan zaferimiz, bundan böyle bir Milli anma günü olarak kutlanacak, zaferi Milletimize yaşatan Futbol Direktörü'müzün göğsüne bizzat Sultan tarafından bir nişan takılacak, hafta içinde bir akşam iyi bir ocak başında tıka basa et, kebab yedirilecek, ertesi sabah Gazeteciler Cemiyeti bahçesine defaksiyon yaptırılacak, sıralı kemik yalayıcılara tüy dikme merasimi düzenletilecektir.
10- Bu kanun hükmündeki kararname yayım tarihi ile yürürlüğe girer, yıkama yağlamacılar, hırsız yöneticiler, Kravatlı Eşkiyalar, Medya Şebekleri,ve oy kaygısı olan bütün yelpazedeki siyasiler tarafından yürütülür.
8- Bizim teslim aldığımız Milli Takım, Dünya Kupasını kıl payı kaçırıp, turnuvada oynanacak bütün maçları oynamış, tarafımızdan cezalandırılmıştır. O zaman ki Milli Takım Hocası halen cezasını çekmekte TFF binasının çevresine sokulmamaktadır. Biz devraldığımız enkazı çok şükür son turnuva öncesi gurup eleme maçları sonuna doğru yaptığımız ameliyatla en kötü grup 4.lüğünden, en iyi grup 4.lüğüne çıkartmayı başardık. Milli takımımızın Brezilya'ya gitmesini engelleyerek, ülkemizi lüzumsuz döviz kaybından koruduk. 2002 Dünya Kupası, ülkemizden döviz kaçışına yol açmış, ekonomik kriz çıkmasında büyük rol oynamıştır. Dolayısıyla doğru yolda yürürlükte olan bizim Milli Takım her ne sonuç alırsa alsın başarıdır, başarısız görülen maçlar ışık yansıması, paralel illizyondur, eleştiren, ıslıklayan, rakip takım paslaşırken ''oleeeeeey''çeken, kötü oyuncuyu sahadan çıkarken yuhlayan vatandaşlarımıza vatan hainliğinden soruşturma açılacaktır..
9- Kararnamenin çıkmasına vesile olan Kazakistan zaferimiz, bundan böyle bir Milli anma günü olarak kutlanacak, zaferi Milletimize yaşatan Futbol Direktörü'müzün göğsüne bizzat Sultan tarafından bir nişan takılacak, hafta içinde bir akşam iyi bir ocak başında tıka basa et, kebab yedirilecek, ertesi sabah Gazeteciler Cemiyeti bahçesine defaksiyon yaptırılacak, sıralı kemik yalayıcılara tüy dikme merasimi düzenletilecektir.
10- Bu kanun hükmündeki kararname yayım tarihi ile yürürlüğe girer, yıkama yağlamacılar, hırsız yöneticiler, Kravatlı Eşkiyalar, Medya Şebekleri,ve oy kaygısı olan bütün yelpazedeki siyasiler tarafından yürütülür.
14 Kas 2014
Tüp Futbolu'nun Royal Flushu
-Are you players?
-Yes,we receive 900.000 Tl per of month from idiots like you.
Albert Aynştan'a, Stefan Hawkins'e nal toplatan akılları var. Kıyamet bu gece kopsa 5 kişi sağ kalacak dense bir yolunu bulur kalırlar. Şeytanla maç etseler kazanırlar. Doğdukları zaman götlerini Evliyalar yalamış. Titanik'in mutfağında şarap mezesi olmak için haşlanmayı beklerken, geminin batmasıyla kurtulan canlı yengeçlerden daha şanslılar. Miyarlarca yıllık yaşamda, 2010 yıllarının Türkiyesi'nde yaşadığı için kahreden koskoca bir ulusun içinden seçilmiş yaratıkları bunlar.
Selçuk İnan, Yekta Kurtuluş, Mustafa Sarp, Selçuk Şahin, Mehmet Topal'dan bahsediyoruz. En büyük el onlarda, yüzde yüz kazanacaklar. Az bahis yapan, az seven, az kaybeden, zararın neresinden dönersem kardır deyip sistemden çekilmeyi başarabilenlere geçmiş olsun diyelim. Onlara söyleyecek lafımız kalmadı. Biz, battı balık yan gider diye saldıran halayların başına geçip mendil sallayalım.
Maaşları, 1 lira madeni parayla 5 tondan başlıyor, 7.5 tona kadar çıkıyor. Kıyaslama yapmak isteyenler için yazalım. Ermenek'te henüz cenazesi çıkarılamayan kardeşlerimin aldığı 10 kilo etmiyor. Selçuk İnan 900 Soma maden işçisi maaşı alırken, Dünya Kupasını getiren golü atan Götze, 90 Alman işçisi maaşına oynuyor. Korku filmi gibi. Ne var ki bize komedi diye yutturuyorlar.
Sistemin açığını keşfetmişler, 7 dönüm arazide her futbolcuya 350 metrekare alan düşüyor. Yani normal bir set oyununda top ayağında olan futbolcuya en yakın futbolcu 30 metre mesafede. Hüseyin Bolt bassa, 3.5 saniye vaktin var topu çıkarmak için. Çalım atar geçerim abi diyenler var, e salak mı olum bunlar, ilk cümlemizde ne dedik, ülkenin en akıllı gençleri. Akıl derken yanlış anlama yabancı dil konuşamazlar, tavla oynamasını bile bilmezler, yoğunlaşmış kuş akılları futbol için. Çalım atıp riske girecek, başını belaya mı sokacak? 20 metre yandaki, gerideki suç ortağı ne işe yarıyor. Ver kurtul. Yeter mi yetmez. Yayıncı kuruluş takometreleri çalışıyor. Senin amel defterini dürüyorlar. Topu bir daha alman lazım, bir daha yana vermek için. Ne kadar çok topa bulaşırsan CV'in için o kadar iyi.Bizim ligte bir maçta topun oyunda kalma süresi en fazla 50 dakika, bunun 10 dakikasını kaleciler yer. Geriye 20 kişiye 40 dakika kalıyor. Kelle başı 2 dakika. Sneijder ver kaççı, tıklama yapar. Yani 90 defa topa değse, 1.5 dakika topla oynamış sayılıyor. 2 hayvani gol atsa toplam 3 saniye. Selçuk'lar, Yekta'lar topla bekliyor, 100 defa buluşsa 20 metre yana verse 4 dakika top oynamış, dolayısıyla Sülük Medyaya göre Sneijder'den daha iyi oynadı diye geyiği yapılıyor. Emre Belozoğlu 5 metre adamı kovaladığında topa müdahale edebiliyor, Selçuk Şahin 50 metre adamla koşuyor, bulaşsa bile 45 metre Emre'den daha fazla koşmuş sayılıyor.
Mehmet Topal'ın insan satıcısı İspanyollara bilezik gibi geçirdi.Dinamo Bükreş maçı CV'sini götürse babasının Barca'sına bile satardı Topal'ı. 3-0 deplasmanda yendi Galatasaray, bana göre takımın en kötü futbolcusuydu, %100 isabetli pasla oynadı. Bir tanesi bile 10 derece ileri değildi. Olsun ona kim bakacak? 150 küsur defa topla buluşup, topu hiç kaptırmadı. Uyarına gelip de bir gol attı, takımın da en çok koşan oyuncusuydu. Sen ona bak keriz alıcı. Mustafa Sarp daha genç olsa, veya onun satıcısı, Topal'ınkinden daha cambaz olsa, Mustafa Sarp gidecekti Valencia'ya. Valencia Real'in, Barca'nın önünde bir kaç sene önce Şampiyon olmuştu. Yine oluruz belki dediler, diploması sağlam Topal'ı alıp, topalladılar. Uyanmaları 2 seneye mal oldu, verdikleri parayı haram edip kovdular.
Hadi bunların maskesinin altındaki yüzlerini bizden başka gören yok, banko oynatıyorlar. Oynamayanlara ne demeli? Yekta Kurtuluş belki de bu akıllıların en akıllısı. Galatasaray maçına gelmiş futbolcuyken. evlenirken Galatasaray marşı çaldırmış, bilemiyoruz belki sarı kırmızılı zıbına bile sarmışlardır doğduğunda bizim oğlan gibi. Öyleyse tam zamanı, Galatasaray'a alalım. Önce bir cep dikelim, sonra cebe yuroları dolduralım. Madem pokere bağladık devam edelim, yüzü poker surat. Kirli sakallı, bir kere de tıraşlı ol, olmaz. 6. gölü yerken de aynı, Sneijder hayvani füzeyi Volkan'a ateşlerken de. Çoğu maç kulübede paspasçı yedek kulübesinin tozlarını alıyor oturarak. Oyuna girdiğinde debelenme, cebelleşme yok. Galatasaray taraftarlığına devam etmiş olsa kale arkasında her maç dayak yer. Bağırmaz, oturun der, çekirdek çiter, gole sevinmez. Yani taraftar olamaz, dolandırmışlar bizi. Aldıkları paraları, Kokareççi Faik'e, Ayı Sinan'a, Hasan Şaş'a yediriyorlar mutlaka. Melo'yu kovup, Yekta'yı oynatacaklar. Melo gibi dalıp, kırmızı kart almazlar, Engin Baytar gibi hakemle dalaşmazlar, oynarken kadraja girmezler.
Fenerdeki muadili daha şanslı. Fenerliler pek kafa yormaz, kim oynuyor, kim oynamıyor diye. Selçuk Şahin oynamış, Salih Uçan uçmuş, Alper Potlamış ilgilenmezler. Takım zaten kendi sahasında kaybetmemek üzerine kurulmuş, küfür edecek, ıslıklayacak bir sonuç görmezler TÜP LİGi'nde. Yabancı maç oynamaları zaten yasak, futbolcuların canına minnet, yuvarlanıp gidiyorlar. Dikkat edin bu saydığım adamlar normalde yolda birbirlerini görse tanımamaları lazım, ama yönetim kurulu toplantılarını Çeşme Marekeş Beac'inde yaparlar. Tribünde 10 kişi buraya diye çağırsın koşarlar, ama bir mekanda 100 kişi selam vermeye kalksa boka bakar gibi bakarlar.
Şu saydığım adamlar eğer futbolcuysa, soruyorum. Bunları çalım atarken, gören var mı? Yine soruyorum bunları, eğer futbolcularsa orta sahada hayalet sporda oynarken değil de sağ bek sol açık bölgelerinde oynadığını hayal edin. Mehmet Topal'ı Motor Sanat Terk stoper oynattı. Ömer Toprak gelmezse gelmesin di canım, koskoca İmparator ayağına mı gidecekti, Topal ne güne duruyordu? Mehmet Topal'ın boyu 1.87. Kornerden gelen topa sabit dursa İzlanda'lı balıkçının önünde 1.87 lik bir set olaacaktı, inanmayan bir kere daha bulup baksın. Mehmet Topal kafaya çıkarak alçaldı, 1.50 lere kadar indi. 4. Neymar gölünde millet Neymar'ı izlerken benim gözüm Mehmet Topal'daydı. Neymar topla bacak arasından geçti, en iyi yaptıkları eylem it gibi koşmaktı, koşsa yakalayabilirdi, durdu, gol anında kadraja girmedi, seyret. Akıllı adamın top çerçeveye girerken TV pilot kamerada görünmesi akıl alır şey değildi.Golün faturası kazma Semih'e kesildi. Maçta sirk maymununa evrim geçirdiler, ama bakalım ne yapmış Mehmet Topal. Yine 11 km koşmuş, pas hatası yapmamış, gollerde kadrajda görünmemişti. Ömer Üründül'ün deyimiyle günümüz futbolunda topu değil de kendini saklamayı başarmıştı. Takımın en kötü futbolcusuydu bizim gibi şeytanın avukatı için.
1000 den fazla maçı canlı seyretmiş bendeniz büyük yemin ettim. Selçuk İnan'ı ve Yeniçeri Ocağını final maçı, Şampiyonluk maçı dahil hiç bir maç canlı seyretmem. En azından tribünlerde benim küfürlerimi duymayacaksınız rahat olun. Ama, bilin ki mıymıntılar, güzel futbolumuzun mezar kazıcıları, ömrüm ne kadar vefa ederse sizler benim baş çelişkimsiniz. İşçi maaşlarını 4.500 Yuroya çıkarmaya gücüm yetmez, ama temiz futbol sevdalılarına sözüm söz, 900 işçi maaşını bu sırtlanlara aldırmayacağım. Aldıklarını huzurla yedirmeyeceğim.
Elinizde en büyük dizilim var, sizi yenmek için benim elime daha büyük kağıt gelmeyecek biliyorum, siz de bilin, eski kovboy filmlerini hatırlayın. bir mermi her daim, Flush Royaldan daha büyüktür. Bizim tabancamız, tüfeğimiz yok, bizim tek mermimiz tribünlerden gelen gücümüzdür. Futbolu bir süreliğine elimizden aldınız, tepe tepe kullanın, şimdilik beyliğinizin keyfini çıkarın, futbolu atkılı, bereli halk çocukları kurdu, kravatlı eşkıyalara bırakıp gidecek değiliz.
Değirmeninizin üstü her gün yel olmaz bir gün mutlaka bir seansta hepinizi kıstıracağız, donunuzu alacağız.
5 Kas 2014
Galatasaray Tarihinin Sülün Osman'ı; Ünal Aysal
Yüce Gök ağlarını örmeye karar vermişti, Fenerbahçe rahat Şampiyon olsun diye, Adnan'ı uyuşturmuş, ameliyat yapıyordu. Ne var ki Futbol Tanrısı narkozu fazla kaçırmıştı, az daha koskoca Galatasaray ex olup, küme düşecekti. Mezardan dönüp, yoğun bakıma girdiğimiz sezonun bitiminde, Adnan sırat köprüsüne günahı, sevabından fazlayken çıktı. O gün bugün tribünlerde, kahve köşelerinde, bu sütunlarda Adnan'ın ateşine odun taşıyoruz. Adnan Arena Cehennem'inde yana dururken, tanımadığımız biri Galatasaray'a Başkan olarak memur edildi.
Devir Sülün Osman devriydi artık. Cehennemlik Galatasaray Başkanından sonra, Al Capone'ye bile razıydık. Eni dar uzun mu uzun bir kılıf hazırlanıyordu, bizim bilmediğimiz, farkına varmadığımız atölyelerde.Koca bir kazanı ocağa koydular, altına kısık ateş yaktılar ve biz kurbağaları içine bıraktılar. Ne güzel yüzdük ilk iki sene boyunca. Su yavaş yavaş ısınıyordu oysa.
Ben futboldan anlamam,anlayanı getiririm;
Sen ki şeytana pabucu ters giydirmiş, enternasyonal bir iş verensin. Sen anlamayacaksın da biz mi anlayacağız. Bir de bunlara Tüpçü'ye, Aziz'e aptal, bilmiyor diyoruz. Bunlar aptalsa Alberto Aynştayn, Stefan Hawkins zır deli. Bunlara aptal diyen biz, Ünal Aysal'ın köpeğinin masrafı kadar bile para kazanamıyoruz. Ünal Aysal'ın bir yemekte verdiği bahşiş benim emekli maaşından bile çok. Ben akıllıyım o aptal öyle mi? Futboldan anlamam diyerek kazanı ısıtıyor. Bizde ıkına sıkına gelen Şampiyonluklarla avunuyor kurbağalama yüzüyoruz. Ne güzel, futboldan anlamayan Başkanımız, Futbol'un İmparatoru'nu getirmiş, soyunma odasına bile girmiyor. Soyunma odasına, antrenman sahasına girmeyen Başkan, salak değilse ki- yazdık, Dünya'nın en akıllı adamlarında ilk 50 ye girer- kılıf dikiyordur.
Ben çok zenginim, çalmam, tenezzül etmem;
Çalmasan zengin olabilir misin. Zenginsen bir garibana bedava kombine ver. Söylendiğine göre milyon dolarlar senin için çekirdek parası, ne diye kötü yahni yapmak için ucuz et pazarındasın. Bunların canını al parasını isteme, Üzeyir Garih 50 lira tiner parası vermediği için canından oldu. Bana ne senin zenginliğinden, çoluğun çocuğun sevinsin. Zenginliğinin Galatasaray'a ne faydası var? Zenginlik geri dönüşü olmayan harcadığın paradır. Cem Uzan'ın alıp Galatasaray'a hediye ettiği Jardel'in maaşını bile verememişlerdi. Sen kimi aldın? Hangi deliği kapattın? Paraya ihtiyacım yok deyip, belki de en çok para harcayan Başkan oldun. Biz de öyle sandığımızdan her seferinde vardır bir bildiği dedik. 5 senede Avrupa Şampiyonluğu getireceğiz masallarıyla uyuttun.
Devletle, Belediyelerle işim yok, bizi sitemin içine çekemezler;
Tam da sistemin içine çekmek için arayıp da buldukları bir Başkanmışsın. Tam gaz giden ekspresi raydan çıkardın. 2.5 sene susup, Şampiyonluk gidince Şike var demeye başladın. Kılıfa verilen desenlermiş meğer. Çift dikiş yapılıyor, sağlam olsun götüreceğimiz malı taşırken. Kazan ısınıyor ama, henüz şikayetimiz yok, termal suyundaki gibi rahatız. Galatasaray Başkanı şikeyi gündeme getirdi diye sarı kart verdiler sanıyoruz. O yüzden değiştirildi sanıyoruz. Nitekim az daha şikecinin ortağı biri Başkan olacaktı.
Taraftarın gazını almakta da ustaymış bizim Sülün Osman Başkanımız. Aldığın çöpler maçlarda patladığında Aziz'e saldırır gibi yap, milyonlarca yoldaş kurbağa bizi de kazana al diye sıraya girer. Bir takım dolusu futbolcu al, babanın parasını veriyorsun durma. Acaba işletmelerinin birinde çalışmadığı halde para verdiğin bir meydancı, çaycı var mı? Hiç oynatmadan gönderdiğiniz futbolcular var, futboldan anlamam deyip, hiç bir hocaya sormadan transfer ettiğin İmam Hayri var. Arjantinden uçağa bindirdiğin adamın adını unuttum, araştırma gereği bile duymuyorum kim diye, Galatasaray'a 1.50 boyunda maskot aldınız, yok denilen, kazanamadığınız paraları komisyonculara ödediniz. Gırtlağına mı yapıştı, Selçuk'la Burak'da kulübü 50 milyon dolar borçlandırdın bunlara. Selçuk'un Burak'ın Galatasaray'da oynaması için üstüne para vermesi lazım. Ama işte Sülün Osmanlık var, sen kılıf dikmeye devam et, biz suyu ısınan kazanda sırt üstü yüzmeye.
Biz de sanıyorduk ki, Galatasaray Şebekasyon'a direniyor, futbolu pisletenleri bünyeden atıyor. Meğerse tam teçhizat girmişiz kumpasa. Gözümüzle görmedik, bunca insan alım satımından ortada eşşek yükü para oluşan havuzu kim boşalttı. Sülün Osman ben almadım der, ihtiyacım mı var der. Hepiniz sırtlansınız, Florya'daki bahçıvanın maaşında bile gözünüz vardır sizin. Ama ahırdaki büyük öküz, alıp sattığınız çöplerden elde edilen kar değil. Büyük öküz bu büyük dolandırıcılığın Şebeke tarafından biçilen bedelidir. Bir gün temiz futbol savaşçıları işgalden kurtulur da hakim olursa verdiğiniz zayiatın, kaldırdığınız paraların hesabını elbet soracaktır.
Kılıf dikimi tamamlanmıştır, şimdi minareyi içine sokma faslına gelmiştir. Bu arada yavaş yavaş ısınan kazanda mayıştık, su kaynamaya başladı, zıplayıp kurtulacak dermanımız yok, haşlandık, geçmiş olsun. Sülün Osman için uzama vakti. Neymiş, eşinin evi terk ettiği yazılmış yalancı gazetenin birinde. Vay be! sebebe bak, Galatasaray Başkanlığını bırakmak için. Şuna desene ben tefeciyim, Galatasaray'a verdiğim borcu takip etmek, tahsil etmek için en uygun zamanı kollayıp Başkan oldum. Kazasız belasız alacaklarımı garantiye aldım, Devletimizin futbolu bitirme(neden olduğunu henüz bilmiyoruz) kararında çıban başı olan, Galatasaray'ı ikna ettim, taraftarımızı futboldan soğuttum, takıma futbolculara küfür eder şekilde bırakıp kaçtım.
Biri Galatasaray'ı sırtında taşıyarak Hacca götürse, 40 yıl hizmet etse, 41. yıl Galatasaray'a zarar veren, ihanet eden adam benim düşmanımdır.Galatasaray tarihi ihanetleri de gördü, dolandırıcıları da. Geldiğimiz noktada Türkiye'de futbol bitmiştir, her ne kadar suçu en az olan Galatasaray olsa da, mezara toprak atma işini de Galatasaraylı Ünal Aysal'a yaptırmışlardır. Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcısıdır benim gözümde.
2 sene alınan Şampiyonluk illizyondur, havayı puslandırmaktır, minarenin çalınması için uygun ortam yaratılması ve ne yazık ki de bulunmasıdır. Hırsızlar güzel oyunumuzu çalmışlardır. Çok daha beter günler bekliyor, Galatasaray'ı ve ülkemizdeki futbolu. Yakında biz de Yeni Cami önünde mendil açarız.
Devir Sülün Osman devriydi artık. Cehennemlik Galatasaray Başkanından sonra, Al Capone'ye bile razıydık. Eni dar uzun mu uzun bir kılıf hazırlanıyordu, bizim bilmediğimiz, farkına varmadığımız atölyelerde.Koca bir kazanı ocağa koydular, altına kısık ateş yaktılar ve biz kurbağaları içine bıraktılar. Ne güzel yüzdük ilk iki sene boyunca. Su yavaş yavaş ısınıyordu oysa.
Ben futboldan anlamam,anlayanı getiririm;
Sen ki şeytana pabucu ters giydirmiş, enternasyonal bir iş verensin. Sen anlamayacaksın da biz mi anlayacağız. Bir de bunlara Tüpçü'ye, Aziz'e aptal, bilmiyor diyoruz. Bunlar aptalsa Alberto Aynştayn, Stefan Hawkins zır deli. Bunlara aptal diyen biz, Ünal Aysal'ın köpeğinin masrafı kadar bile para kazanamıyoruz. Ünal Aysal'ın bir yemekte verdiği bahşiş benim emekli maaşından bile çok. Ben akıllıyım o aptal öyle mi? Futboldan anlamam diyerek kazanı ısıtıyor. Bizde ıkına sıkına gelen Şampiyonluklarla avunuyor kurbağalama yüzüyoruz. Ne güzel, futboldan anlamayan Başkanımız, Futbol'un İmparatoru'nu getirmiş, soyunma odasına bile girmiyor. Soyunma odasına, antrenman sahasına girmeyen Başkan, salak değilse ki- yazdık, Dünya'nın en akıllı adamlarında ilk 50 ye girer- kılıf dikiyordur.
Ben çok zenginim, çalmam, tenezzül etmem;
Çalmasan zengin olabilir misin. Zenginsen bir garibana bedava kombine ver. Söylendiğine göre milyon dolarlar senin için çekirdek parası, ne diye kötü yahni yapmak için ucuz et pazarındasın. Bunların canını al parasını isteme, Üzeyir Garih 50 lira tiner parası vermediği için canından oldu. Bana ne senin zenginliğinden, çoluğun çocuğun sevinsin. Zenginliğinin Galatasaray'a ne faydası var? Zenginlik geri dönüşü olmayan harcadığın paradır. Cem Uzan'ın alıp Galatasaray'a hediye ettiği Jardel'in maaşını bile verememişlerdi. Sen kimi aldın? Hangi deliği kapattın? Paraya ihtiyacım yok deyip, belki de en çok para harcayan Başkan oldun. Biz de öyle sandığımızdan her seferinde vardır bir bildiği dedik. 5 senede Avrupa Şampiyonluğu getireceğiz masallarıyla uyuttun.
Devletle, Belediyelerle işim yok, bizi sitemin içine çekemezler;
Tam da sistemin içine çekmek için arayıp da buldukları bir Başkanmışsın. Tam gaz giden ekspresi raydan çıkardın. 2.5 sene susup, Şampiyonluk gidince Şike var demeye başladın. Kılıfa verilen desenlermiş meğer. Çift dikiş yapılıyor, sağlam olsun götüreceğimiz malı taşırken. Kazan ısınıyor ama, henüz şikayetimiz yok, termal suyundaki gibi rahatız. Galatasaray Başkanı şikeyi gündeme getirdi diye sarı kart verdiler sanıyoruz. O yüzden değiştirildi sanıyoruz. Nitekim az daha şikecinin ortağı biri Başkan olacaktı.
Taraftarın gazını almakta da ustaymış bizim Sülün Osman Başkanımız. Aldığın çöpler maçlarda patladığında Aziz'e saldırır gibi yap, milyonlarca yoldaş kurbağa bizi de kazana al diye sıraya girer. Bir takım dolusu futbolcu al, babanın parasını veriyorsun durma. Acaba işletmelerinin birinde çalışmadığı halde para verdiğin bir meydancı, çaycı var mı? Hiç oynatmadan gönderdiğiniz futbolcular var, futboldan anlamam deyip, hiç bir hocaya sormadan transfer ettiğin İmam Hayri var. Arjantinden uçağa bindirdiğin adamın adını unuttum, araştırma gereği bile duymuyorum kim diye, Galatasaray'a 1.50 boyunda maskot aldınız, yok denilen, kazanamadığınız paraları komisyonculara ödediniz. Gırtlağına mı yapıştı, Selçuk'la Burak'da kulübü 50 milyon dolar borçlandırdın bunlara. Selçuk'un Burak'ın Galatasaray'da oynaması için üstüne para vermesi lazım. Ama işte Sülün Osmanlık var, sen kılıf dikmeye devam et, biz suyu ısınan kazanda sırt üstü yüzmeye.
Biz de sanıyorduk ki, Galatasaray Şebekasyon'a direniyor, futbolu pisletenleri bünyeden atıyor. Meğerse tam teçhizat girmişiz kumpasa. Gözümüzle görmedik, bunca insan alım satımından ortada eşşek yükü para oluşan havuzu kim boşalttı. Sülün Osman ben almadım der, ihtiyacım mı var der. Hepiniz sırtlansınız, Florya'daki bahçıvanın maaşında bile gözünüz vardır sizin. Ama ahırdaki büyük öküz, alıp sattığınız çöplerden elde edilen kar değil. Büyük öküz bu büyük dolandırıcılığın Şebeke tarafından biçilen bedelidir. Bir gün temiz futbol savaşçıları işgalden kurtulur da hakim olursa verdiğiniz zayiatın, kaldırdığınız paraların hesabını elbet soracaktır.
Kılıf dikimi tamamlanmıştır, şimdi minareyi içine sokma faslına gelmiştir. Bu arada yavaş yavaş ısınan kazanda mayıştık, su kaynamaya başladı, zıplayıp kurtulacak dermanımız yok, haşlandık, geçmiş olsun. Sülün Osman için uzama vakti. Neymiş, eşinin evi terk ettiği yazılmış yalancı gazetenin birinde. Vay be! sebebe bak, Galatasaray Başkanlığını bırakmak için. Şuna desene ben tefeciyim, Galatasaray'a verdiğim borcu takip etmek, tahsil etmek için en uygun zamanı kollayıp Başkan oldum. Kazasız belasız alacaklarımı garantiye aldım, Devletimizin futbolu bitirme(neden olduğunu henüz bilmiyoruz) kararında çıban başı olan, Galatasaray'ı ikna ettim, taraftarımızı futboldan soğuttum, takıma futbolculara küfür eder şekilde bırakıp kaçtım.
Biri Galatasaray'ı sırtında taşıyarak Hacca götürse, 40 yıl hizmet etse, 41. yıl Galatasaray'a zarar veren, ihanet eden adam benim düşmanımdır.Galatasaray tarihi ihanetleri de gördü, dolandırıcıları da. Geldiğimiz noktada Türkiye'de futbol bitmiştir, her ne kadar suçu en az olan Galatasaray olsa da, mezara toprak atma işini de Galatasaraylı Ünal Aysal'a yaptırmışlardır. Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcısıdır benim gözümde.
2 sene alınan Şampiyonluk illizyondur, havayı puslandırmaktır, minarenin çalınması için uygun ortam yaratılması ve ne yazık ki de bulunmasıdır. Hırsızlar güzel oyunumuzu çalmışlardır. Çok daha beter günler bekliyor, Galatasaray'ı ve ülkemizdeki futbolu. Yakında biz de Yeni Cami önünde mendil açarız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)