14 Kas 2016

Fener Maçı Manifestosu.



Kafamıza huniyi geçirdik, uzun paltomuzu giydik, Rozinanta'ya binip elimizde mızrakla dört nala saldırıyoruz haramilerin, şövalyelerin, baronların değirmenlerine.

Öyle bir ön yargı ki tarihin bütün Don Kişot'ları bir araya gelsek yıkamayacağız. Maksat safımız belli olsun. İbrahim Peygamber için yakılan ateşe su taşıyan karıncayız. Varlığımız önce Vatan sonra Galatasaray varlığına feda olsun.

16 sezondur Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yenemiyoruz. Öyle bir algı var ki sanki Ali Sami Yen'de, Arena'da da yenemiyoruz. Hatta sor bir ortalama Fenerliye berabere bile kalamadınız der. Kadıköy'de yenemediğimiz doğrudur. Peki bu periyotta ne olmuş ona bakalım. Neticesi 3 ihtimalli olan sıradan bir lig maçı. Kazansa Şampiyon olacağı sadece bir maç oynanmış, onda da Galatasaray Şampiyon olmuş. Madem ezici bir üstünlüğün var rakibine bak bakalım sportif üstünlüğün var mı? Bu periyotta alınmış en ağır hezimetin olduğu sezonu Galatasaray Fenerbahçe'nin 22 puan üstünde bitirdi desem Galatasaray'lı bile inanmaz.

Hayatını sadece Kadıköy'de Galatasaray galibiyetine kurmuş Şizofren, Başkanlık yaptığı sezonların en beterini 6-0 yendiği sezon yaşamış, Fenerbahçe sportif olarak Avrupa Kupası maçı oynayamamış. Galatasaray 16 sezon üst üste Arena'da Fenerbahçe'yi yenmiş olsa en az 10 Şampiyonluk farkı atardı. Eşi benzeri yok, hangi lig hangi takım olursa olsun, bir rakibini devamlı yeneceksin ve sportif olarak, kupa olarak o takımın altında kalacaksın. Benim gibi 40 deli bir araya gelse nafile. Anlatamazsın. Bir Fenerbahçeliyle tartışamazsın, üstünlük sağlayamazsın.

Peki ne oluyor, nasıl oluyor da Galatasaray 16 yıldır deplasmanda Fenerbahçe'yi yenemiyor? Yenmesi için ne yapmalı?

Aklı vicdanı hür bir Galatasaray Taraftarı olarak dosyayı açıyorum.

1- Futboldur, neticesi 3 ihtimallidir, belki de 16 değil 36 sene daha yenemeyebiliriz. Maç bizim için amaç değil araçtır. Amaç hasıl olduğu, kader bizi o maça bağladığı zaman da neler olduğuna, ampulleri patlayan projektörler,soyunma odası duvarları şahittir.

2- Bütün bir sezonu tek bir maça fiksleyip, nasıl olursa olsun yenilmemeye programlanıp algıyı sürdürüyorlar. Kadıköy'de yenilmemek onlar için galibiyettir. Galatasaray yenilmemeye oynasaydı, belki de hiç bir maçı kaybetmeyecekti. Her defasında yenmeye oynadığı için kaybediyor.

3- Kazanamadığımız 16 maçın en az 10 unu kazanabilirdik. Baros'un son saniyede vurduğu top direkten dönmese tarih 2-0 dan geriye muhteşem dönüşümüzü yazacaktı. 6-0 yenildiğimiz maçta bile 2-0 iken Arif'in topu direkte patlamasa aynı hezimeti onlar yaşayacaktı.Ben hatırlamıyorum Kadıköy'de yenemeyip de bir kupa, bir Şampiyonluk kaybettiğimizi.

4- Hakemler hiç bir maçı delikanlı gibi yönetmediler. Ben bu konuya girmeyeceğim, isterlerse bu hafta da yönetmeyebilirler. Hatta delikanlılarsa yönetmesinler. Ben hakemi de yenmeye gidiyorum.

5- Metafiziğe zerre kadar inancım olsa, büyüye Yüce Gök'e bağlayacağım da, bırakın bu safsatalara zır deli görünümlü en akıllı en güçlü Fenerbahçe'nin başındaki eşkıyalar inansın.

Fenerbahçe'yi nasıl yeneriz?

KADRO; Ben olsam, Muslera- Sabri, Ched, Serdar Aziz, Hakan Balta- Linnes, Tolga, De Jong- Sneijder- Podolski-Bruma ilk 11iyle çıkarım. Isınmaya sadece 11 i değil bütün takımı gönderirim.

OYUN PLANI; Önce 2 sağ bekle neden çıktığımı açıklayacağım. Hatta maçı 3 sağ bekle tamamlayacağım. Sağ tarafımız hücumda yok, bari savunmada tam randımanla oynatayım. 2 sağ beki kozmik odaya alırım. Sizden atak beklemiyorum, risk alan alsın, kim daha iyi oynarsa bir sonraki maç forma garanti. Sol açıklarını ceza sahasına sokmayacaksınız. Ciğeriniz patlayana kadar koşacaksınız. Yorulan işaret edecek, Hamit'le değişecek. Ben 2 numaralı formayı 14 km koşturacağım.

Muslera'ya da sözüm olacak. Yandan 2.5 metre civarında gelen topa sen çıkıyorsun, topun geliş yönünün ters kademesindeki beki ön direğe yolluyorsun. Topu uzun içeri sokmaya karar verdiğin zaman futbolcu bloğunun tamamını sağ tarafa yönlendir. Yani sahayı dikine ortadan bölen bir çizgi çek, sol tarafta kimse olmasın. Bruma'yı erketeye gönder, top bizde kalırsa, çok daha fazla boş alan bulsun sol tarafta.

Stoperleri ayrı çalıştırıyoruz.1.gün 2.5 metre yükseğe para dolu çantayı asıyoruz. Kafasıyla düşürebilen harcasın, helal olsun. Parayı kapmak için uzun yüksek atlama rekoru kırarlar. Bütün gün para kapma antrenmanı yaptırdıktan sonra bir odaya hapis yatırıyoruz. Aç susuz bırakıp ertesi gün aynı yüksekliğe yiyecek asıyoruz. Kafayla düşüremeyen aç kalsın, susuz kalsın. 3. gün serbest bırakıyoruz, gitsinler köye, dağa odun kessinler, ameliyat olup bacaklarına yay taktırsınlar.Maç günü kafileye yetişsinler. İlk toplara Serdar Aziz çıkacak, RVP'den başka tehlikeli adam yok, kafa topu vurdurmayacak, vurdurursa gol olmasa bile Florya'yı unutsun. Ben bu riski alamam diyorsa ben de almıyorum. O paraya 3 metredeki topa bile kafa vuracak adam bulurum.

Sol beke Hakan Balta'yı koydum. En tecrübeli Fenerbahçe maçı futbolcusu. Hücumu soldan yapacağımızı söyledik. İyi servis yapan, şut çekebilen, soğukkanlı, kafaya çıkabilen bir Hakan Balta, Carol'den çok daha etkin olacak.

Orta sahada ilk topa Tolga basacak, De Jong kademesinde olacak, bu ikili kadrajdan dışarı çıkmayacak. Top havadaysa bile gerekirse biri uçacak. Galatasaraylılık ne emrediyorsa o. Ben yapamam diyen ilk istasyonda trenden insin.

İki kazma stoperle oynuyorlar. Bruma'ya ekstradan birer tekmelik daha takın. Maçın başlarında üstlerine üstlerine dalsın, sarı karta zorlasın. Muhtemelen Tosiç gibi sarı kart, penaltı korkusuyla giremeyecekler, aynı tip bir gol bekliyorum. Tosiç kadar akıllı değillerse de erken sarı kart alırlar, penaltı yaptırabilirler, kendi kalelerine bile atabilirler.

Fenerbahçeli futbolcuları şuta zorlarım. Penaltı bile olsa şuttan korkmam. Muslera yemez. Yeter ki orta yaptırma.

Maçı 6 ya 6 oynamaya zorladık. Bizim en iyi 6 hücumda, onların en kötü altı 6 savunmada. Bundan sonrası cephe savaşı.

Göksenin Köksal bu hafta boyunca futbol takımıyla antrenman yapsın. Taktiğin % 90 ı motivasyon.

Geriye düşmeyi aklıma bile getirmiyorum, bu yüzden Eren Derdiyok'u oynatmıyorum. Orta sahada bittim diyenin yerine Sinan'ı sokuyorum.

TARAFTAR; Maça gidecek olan Büyük Galatasaray Taraftarının en azılı, en fedakar, en yiğit 2500 kişilik öncü birliği tribünlerde olacak. Tatbikatı Vodafon'da yaptılar,savaşa Ülker'de çıkacaklar.

Gazanız mübarek olsun çocuklar.

GÜZEL YAŞAMAYA DEVAM ET OĞLUM




Bertold Brecht’le dayanıştık. 
Ahmet Arif’in hasretinden prangalar eskittik, Bülent Ecevit’in allı yeşilli takalarına bindik, Can Yücel’le kafaları çektik. 
Kalktı göç eyledi Dadaloğlu, Aşık Veysel’in uzun ince yollarına düştü. 
Demokraisiyi Enver Gökçe gibi istedik, Akşam ninnisini Garcia Lorca’dan dinledik. 
Eğer’le bir şeyler öğretti filozof Rudyard Kipling. 
Metin Altıok’la yakıldık. Neyzen Tevfik’le küfür ettik.
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm diye kükrerken Karacaoğlan,
Nazım Hikmet’le öz yurdumuzdan atıldık. 
Uğur Mumcu’yla üç kuruşa satıldık
Salkım salkım ten yellerinde beklerken İstanbul Vedat Türkali'yi
İstanbul'u gözü kapalı dinledi Orhan Veli
Yaş 35 deyip ömrü kısaltırken Cahit Sıtkı Tarancı,
Ahmet Muhip Dıranas Fahriye Abla'ya gönderdi.
Nevzat Çelik’le sehpalarda şafak türküsü söyledik , Kemal Burkay’la gülümsedik. 
Ben ölürsem akşam üstü ölürüm dedi Ataol Behramoğlu, 
İstanbul’u dinleyen Orhan Veli, Aşiyan’da gömülü. 
Ömer Hayyam rubaileri okudu, Dünya’ya aşkı öğretti Şili’li Pablo Nerudo. 
Şaşkın Pir Sultan gafil gezdi, başımızı öne eğdirmedi Sabahattin Ali. 
Tavfik Fikret’le geçmişimize tutunduk, Yusuf Hayaloğlu’yla başkaldırdık. 
Hasan Hüseyin’le acıyı bal eyledik, Son sözümüzü işte böyle söyledik.

İyi ki doğmuşsun Genç Ağa.

Nazmi Hasdemir 14.11 201600


13 Kas 2016

18. Şampiyonluğun Kuyruk Acısı

ŞAMPİYONLUĞUN KISA HİKÂYESİ:
Galatasaray, tarihinin en kötü sezonunu geride bırakmıştı. Tabela olarak belki çok daha kötü yerlerde bitirdiğimiz sezonlar vardı, ama oyun olarak, futbolcu kadrosu olarak en azından ben, daha kötü bir sezon seyretmemiştim. Tek bir sezonda 3 hoca- ki biri Dünya çapında hoca, diğeri Galatasaray’ın efsanesi Hagi’ydi- değiştirmiş, Başkanı, kellesini kurtarmak için kulübü bataklığa sürüklemişti.

Galatasaray kongresi belki de ilk defa taraftarla aynı görüşteydi. Galatasaray’ı rezil eden yönetimi bertaraf ederek, yerine devrimci, vizyon sahibi Ünal Aysal’ı getirmişti. O da çok geçmeden, hepimizin tahminini doğru çıkararak Fatih Terim’i Florya’ya davet etti. O andan itibaren zaten hepimizin içi rahattı. Ta ki son maçın son dakikalarındaki kısmi felç durumumuzu ihmal edilebilir sayarsak. 

Fatih Terim teşhisi çabuk koydu. Galatasaray kalecisiz oynuyordu. Geride kazmalar, önlerinde BAM, ileride yılkı atı gibi sakat Kewell, kenarda çırak gelmiş, çırak gidecek Bülent Ünder. Film, korku filmiydi. Operasyonu bekletmek, enkazı yaratanlarla aynı ihaneti Galatasaray’a yapmak demekti. Yabancılar paralarını alıp kaçtılar. Kaçmasalar sıra dayağından geçirileceklerdi. Onların yerine sopayı yerliler yedi. Taraftarlık hayatımı zindana çeviren Mustafa Sarp kovuldu önce, ardından Kalli’nin antrenman topçusu diye getirdiği Barış.  Gitmeyip, kalanları daha Çetin! işkenceler bekliyordu. 

Taraf olmadığımdan, yabancı maçları pek seyretmem. Güzel oynayacağı garanti, Platini’ler, Cruyflar, Blohin’ler, Maradona’lar tarih olduktan sonra olsa olsa bir tek Messi’nin maçına denk gelirsem izliyorum. Bu yüzden yabancı futbolcuları pek tanımıyorum. Gelen transferler içinse parametrem çok basittir Tanımadığım biriyse, yani bu sezon Galatasaray’a gelen yabancıların tamamı öyleydi, ilk çıktığı maça bakarım.  Ya Melo gibi çıktığı ilk maçta, ben futbolcuyum diyecek oynayacak, ya da Riera gibi bütün bir sezonu, ızdırap çektirerek tamamlayacak. Kalecilerimize lanetle baktığımdan kaleye kim geçerse geçsin razıydım. Kaldı ki Muslera’yı kıta şampiyonu gördükten sonra içimiz tamamen rahatladı. 

Takım, ilk lig maçına çıktında, gözlerimize inanamadık. Savunmadaki iki kazma yine iş başındaydı. Ebu, bütün mevkileri tavaf ettikten sonra dönebilecekti hücum beki mevkisine. Belli ki Hoca, kimsenin günahını almak istemiyordu. Ya kabahat futbolcularda değil de hocalardaysa. Belki o yüzden Aydın’ı ilk maç, ilk 11 oynattı. Aydın çakmak taşıydı, ateş çıkacaktı çıkmasına da, her çakışta çakacağının garantisi yoktu. Nitekim ilk maç çakamadı, basit bir düzeneğe ihtiyacı vardı Hoca’nın. Çakmak icat edilecek, Aydın bundan böyle ihtiyaç halinde ne zaman çakılırsa ateş alacaktı.

Kazım’a özel bir sempatisi olduğunu düşünüyorduk. Siz bilmezsiniz, ben bilirim, ben oynatırım refleksiyle onu da oynattı. Baros’u sanki gol atamasa da kovmakta haklı olsam düşüncesiyle tek başına bıraktı gol yollarında. Yıllarca Sabri’ye katlanmış taraftar, işkence çekmeye devam ediyordu. Ne olur, isabetli bir orta, dağlara taşlara gitmeyen bir şut. Olmadı, peş peşe kötü sonuçlar, kötü futboldan sonra, Galatasaray’ın beter olmasının sebebinin Hocalar olmadığına kanaat getirdi. Futbolcular kötüydü, taktik büyük takım taktiği değildi. Galatasaray gibi bir takım, oynadığı bütün maçları kazanmak için oynamalıydı. Kaleyi savunmaktansa, karşı kaleyi abluka altına almak gerekti. Fatih Terim’in en iyi bildiği yerden gelmişti soru. İlerideki mile, Baros ile Elmander’i dizdi. Arkalarına sezonun en büyük futbolunu oynayacak olan ikiliyi monte etti.

Bir maçta baktık ki, Engin Baytar namlı arıza bir futbolcu ilk 11 başladı. Hiç birimiz, onun banko bir futbolcu olacağını öngörmemiştik. Nitekim bizim gibi yönetim de öngörmediğinden sözleşmesine ilk 11 kotası koymuşlardı. 25 maç banko oynayabilirse, iki misli para alacaktı. İlk maçını seyrettikten sonra, biz kendisini Milli takıma layık gördük. Galatasaray muhasebecisi, paraları saymaya başla sındı, Galatasaray ilk bombayı patlatmıştı. Fakat yine de işler, bizim istediğimiz gibi gitmiyordu. Gökhan-Servet ikilisi sırayla takımda Ufo’nun yanında boy-kıç gösteriyordu. Kaleci bile henüz kendini taraftara kabul ettirememişti. Sebep belliydi de, Terim ne zaman kafa koparacaktı. 

Gaziantep maçı imdadımıza yetişti, Terim’in yapmadığı, belki daha sonra yapmaya karar verdiği operasyon gerçekleşiyordu. Cam Gökhan, beklenen omuz sakatlığını sahaya yansıtmıştı, birkaç hafta kesin yoktu. Sümüklü, olanca somurtkanlığıyla oyuna girdi. Hayatının hatasını yaptı. Kırmızı kartlık bir hareket yoktu, çünkü Servet 5 tane gol yedirir, yine de atılıp maç başı paradan olmazdı. Hakem bize acıdı, Servet’i sadece sahadan değil, Galatasaray’dan da attı. Galatasaray’ın yenildiği maça ilk defa üzülmemiştim. Artık hiçbir şey bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.

Bir sonraki maç Kayseri deplasmanıydı ve takımın tandemi, Semih Kaya- Ufo ikilisiyle oluşturulmuştu. Ve hepimiz, maçtan ziyade Semih’in oynayacağı futbolun merakı, telaşı içindeydik. Bu maç Galatasaray gol yemez ise, üstüne Semih beklediğimiz futbolu oynarsa iş tamamdı. Oynadı, ilk lig maçını oynayan bir futbolcudan çok daha fazlasını oynadı. Sıra Arena’daki Fener maçıydı. Semih ilk kez taraftarın karşısına, bir büyük maçla çıktı. Üstüne aynı maçta Emre Çolak’ da sahadaydı. Her ikisi de mükemmel top oynadılar. Yıllar önce Gerets, Fener maçına, Orhan Ak, Cihan Haspolatlı yerine, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun’la çıkma cesaretini göstermiş, yenilmiş ama Galatasaray’ın kahraman hocaları defterini imzalayarak gitmişti. Bülent Korkmaz’ın Semih’i oynatmaya CESUR dediğimiz yüreği yetmemiş, kendi öz yurdundan kovulmuştu. İmparator, boşuna imparator değildi, Semih’i oynatmıştı, yetmemiş Emre’yi de salmıştı Büyük Galatasaray taraftarının önüne. Galatasaray, maçla beraber, kendi ocağından çıkardığı iki genci kazanmıştı…

Bundan tam bir sene önce, 8 Mayıs 2011 tarihinde, Kartal Stadında, Giresunspor maçına çıkıyordu Semih Kaya. Bir topa vuramadı, 3-5 balıkçı kendisine sövdü. O an Bülent Korkmaz’a 16 yıl boyunca yaptığım bütün tezahüratları geri aldım, olanca kinimle küfür ettim. Ve Semih’e doğru bağırdım.’’ Çocuk, 2 sene sonra bu ülkenin Ulus takımın durdurucusu sensin’’ üzülme diye. Muhtemelen duymadı, zaten yanıldım 6 ay sonra Milli Takımda oynadı. 13 Mayıstaki Şampiyonluk kupası töreninde 60.000 kişi ismini haykırdı, ey büyük futbol tanrısı sen nelere kadirsin. 3-5 balıkçının Kartal’da oynamasına katlanamadığı Semih Kaya’yı, milyonlarca Galatasaraylının gözbebeği yaptın.

Futbol tanrısının torpili sadece Semih için geçerli değildi. Galatasaray’ın gerileme yıllarının baş sorumluları taraftar için BAM üçlüsüydü. B ve M den çabuk vazgeçtik de, A için durum farklıydı. 10 sene bu takım içerisinde, unutulmaz ne maçların büyük kaptanıydı. Gitse, bu 10 seneyi de silip süpürecek, adı lanetli futbolcular listesinde anılacaktı. 18 numaralı Galatasaray Kaptanı, 18. Şampiyonluk kupasını kaldırarak gitti. Kadıköy’ün soyunma odasının duvarına şampiyonluk imzasını atarak veda etti. Galatasaray’a gelmek hiç önemli değil, önemli olan Galatasaray’dan gidiştir, yolun açık olsun Galatasaray Kaptanı, gidişin muhteşem oldu. 

Bir büyük çıkışta Emre Çolak’tan geldi. Önceki sezonlarda da, Emre hocaların dikkatini çekmiş oynatılıyordu. Çok cılız bir görüntüsü vardı. Sanki korner atsa yetiştiremeyecek gibiydi. Tamam, çok iyi, ileriye doğru, çalım atmasıyla adam eksiltebiliyor, hücum bölgesinde fazla futbolcuyla bulunmamızı sağlayabiliyordu. Ne var ki bir şeyler eksik kalıyor, bir türlü Galatasaray’da oynayabilecek seviyeye gelemiyordu. … maçında ceza sahası dışına doğru …topu Emre’nin önüne yuvarladı. Arena,’’vurmaaaa’’ diye bağırdığında her şey için çok geçti. Top Emre’nin ayağından çıkmış, bir Hagi vuruşuyla kendi ekseni etrafında bile dönmeden çatala doğru gidiyordu, ivmesi artarak, mümkün olan en fazla hızıyla. O şutu atabilen çocuk, Galatasaray alt yapısından artık takıma hoş gelmiş sefa gelmişti. 

Engin Baytar’ın yoluna da kırmızı halı serilmiş değildi elbet. Daha birkaç sene öncesine kadar Almanya’nın bir kasaba takımında, gurbetçi gariban bir ailenin çocuğu olarak 3 e, 5 e bakmadan Mark için ırgat olmayıp, top peşinde koşmuş, yolu Maltepe sahiline düşmüştü. Artık anlı şanlı Maltepespor’umuzun da gurbetçi bir futbolcusu vardı. İlhan Cavcav'ın Maltepe'de ne işi vardı da Maltepespor maçına gelmişti acaba? Gençlerbirliği'nin kadrosuna kattılar. 3 takım sonra Karadeniz’in yolunu tuttu. Mert, delikanlı, sinirli, arızalı, kavgacı bir futbolcu tipiyle Trabzonspor’a yakışırdı. Şenol Güneş yerine Ali Kemal Denizci, Trabzon hocası olsa Engin Baytar’ın heykelini Sümela Manastırı’na dikerlerdi. Ama Şenol Güneş, Trabzon için gereğinden fazla efendiydi. Pislik futbolcuya tahammülü yoktu, ben uğraşamam, Fatih Terim uğraşsın diyerek İstanbul’a postaladı. Dinsizin hakkından imansız geldi, takımın kahraman futbolcularının arasına adı yazıldı, soyunma odası duvarında imzasını kazıdı. Zıplayan Arena, ismini haykırdığında taraftarın huzurunda sarı kırmızılı atkıya gözyaşlarını siliyordu.    

Rüya ile gerçek karışmıştı bir kere. 2000 yılı DEJAVU oluyordu. 17 Mayısta Parken Stadında olanlar, uzun süre yaşadıklarını rüyaya yoracaklardı. O gün o maça taraftar olarak gitmeyi bile hayal edemeyecek kimi futbolcular, UEFA kupasını ellemişlerdi. Bundan önceki 3. Saraçoğlu maçıydı. Kadıköy tarafındaki kale arkasının kafesinde Yekta Kurtuluş, Galatasaray taraftarı olarak tepiniyordu. 3 sene sonra futbolcu olarak en değerli Şampiyonluk kupasını elledi. Yaşadıklarının gerçek olduğuna en az birkaç sene Yekta’yı kimse inandıramazdı. Bırakalım bütün bir yaz boyu uyusun, rüya gördüğünü sansındı. Söz uçup gider, yazdıklarımız şahit olacaktır o güne ki, Yekta Kurtuluş, oynasa da oynamasa da Galatasaray Tarihinin unutulmaz futbolcularından biri olarak göğsüne yıldız takmıştı.

Maçlar yaşanmış, bitmişti. Bir Şampiyonluğun ötesinde, özlenen Şampiyonlar Ligi maçları beklenecekti artık. Şampiyon olmak, bir araçtı, Avrupa’nın o büyük Şampiyonlarını yenebilmek için Şampiyon olmaktan başka yol yoktu. Galatasaray Taraftarı başı dik yürümüştü, kupayı Saraçoğlu’nda alacağını söylemişti. Son dakikaları koma sarhoş, yerlerde sürünerek seyredebilmiştik, ömrümüzden ömür gitmişti, Galatasaray’ın canı sağ olsundu, yollarına gençliğimizi harcamıştık. Birkaç dakikanın lafı mı olurdu?

Kurulsun masalar, içilsin rakılar, şaraplar, atılsın naralar, çekilsin halaylar. Zaferin kutlu olsun şanlı Galatasaray. 
     
Bunlar da il

7 Kas 2016

EUC Hakemleri



Önce Hakim neymiş bakalım. Adalet dağıtan kişi yazıyor. Yani pek anlaşılamıyor ne adaleti, kimin adaleti. Hukuk terimi çağrıştırıyor sanki. Kafa tasında zerre beyin olan bilir, hukuk egemenlerin fahişesidir. İhtiyaç duyarsa günde 5 posta kullanır, ihtiyaç duymaz ise işi olmaz. Daha açık yazalım. Günümüzde adalet dağıtması için görevli kişiler belini doğrultamıyorlar. Fazla mesai yapıyorlar. Onları Adalet Saray'ında bırakalım, biz futbol hakemlerine sataşalım. bakalım onların durumu ne?

Karşılaşmaları, yarışmaları kurallara uygun ve yansız yöneten, karar veren kişiymiş. Yani Hukuk camiasındaki adamların günde 5 posta dayak yediği, tepedeki ne derse onu yaptığı bir ortamda, ülkede Hakem dediğimiz adam yansız olacak? Çok şey istiyoruz şerefsizim. Bana göre Hakemler bu ülkedeki en masum, en dürüst adamlar. Yani uzun lafın kısası, ülkede dürüst yetkili yok ki, maçlarımızı yönetmek zorunda kalan adamlar dürüst olsun. Dürüst olsa kurallara uygun maç yönetse gördüğünü yanlış bile olsa çalsa, bir hafta sonra, maç başı 100 liraya Kartal Bulvarspor- Pendik Sapanbağlar amatör maçını kurallara uygun yansız yönetecek.

Bu sezon Galatasaray maçları dışındaki hiç bir maçın özetini bile seyretmedim. Rica minnet dün oynanan maçlarda iki pozisyona bakıp görüşüm soruldu. Bu yazıyı yazmama sebep olan iki insanlık dışı hareket gördüm. Maçlarda yüzlerce Spor Büro Polisi görev yapıyor. Muhtemelen onların başında da bir Emniyet Müdürü vardır. Müdür görevini kurallara kanunlara göre yapsa hem Quarizma, hem Mehmet Topal bugün adam öldürmeye tam teşebbüsten hapisteydi. Onları sahadan atmayan hakemler de görevi kötüye kullanmaktan meslekten atılmalı, takımların Hocaları da hakem tarafından kayırılan, oyundan atılmayan futbolcularını ceza olarak kendileri çıkarmadığı için haksız rekabetten, sporun birlik dostluk dayanışma ruhuna muhalefetten, yabancıysa sınır dışı, yerliyse lisansı iptal edilmeliydi. Adaletse, kurallara uygun karar vermekse görüşüm budur. 

Futbolumuzu Global Kraliyet Kardinalizmi yönetmektedir. Kimlerden oluştuğunu bilemeyiz ama en fakirinin yalılarda oturduğunu söyleyebiliriz.  Ve bir şey söyleriz ki eminiz. Bu ailenin takımı yoktur. Galatasaraylılar boşuna ağlamasın, ortada Fener'e, Beşiktaş'a geçilmiş bir kıyak yoktur. Bu Ailenin takımının adı EURODOLAR UNITED CO'dur. Hakem diye konuya bahis insanlar bu takımın oyuncularıdır. EUC her sezon şampiyon olur. Sen bazen göz yanılmasıyla kendi takımının Şampiyon olduğunu sanır sevinirsin. Bazen de bu sezon Galatasaraylıları olarak 3 haftada düşürüldüğün duruma kendin bile inanamazsın. Merak etme bu hafta defterin dürüldükten sonraki maçlarda, hakemler sana da beleş penaltı çalmaya başlayacak. Lağım Medyasındaki EUC taraftarı maymunlar, bak 3 hafta önce ağlıyordun haksız puan, penaltı aldılar diye, aynı hakem sana hem de daha haksız penaltıyı nasıl verdi diyecekler.

Hakem olsa gördüğünü çalması lazım. Yani  o iki pozisyondan örnek verirsem, her ikisine de devam dese helal olsun derdim. 500 defa ağır çekim seyredip yorumlasınlar, görmedim kardeşim.  Bitti, lafım yok, gördün birine sarı, birine sarı ve penaltı verdin, iyi ki böyle karar verdin. Yoksa tezlerimin doğruluğundan şüphe duyacaktım. Güçlüden yana olman lazım kardeşim. Yerinde ben olsam ne mi yapardım?

Maça çıkmadan önce EUC Başkanını arardım, kim galip gelecek diye sorardım, yani aynı senin yaptığın gibi. Sen akıllısın sormadan anlıyorsun, ben aptal olduğumdan direk sorardım.  Maç başlar baktım galip gelmesi gereken takım atamıyor, diğeri direniyor, topu ister, sürer golü kendim atardım, düüüüt, gol santra beyler der işimi bitirirdim. Esastan aynı şeyi yapıyoruz da sizinki si usule uygun ilizyon.

Hangi büyük takım altta ise ona çalışacaksın. Narkozu fazla kaçırıyorsunuz bazen, 3-4 sene önce bizi fazla uyuttunuz, az daha küme düşüyorduk. Biz olmasak EUC maçlarını 1000 kişiye oynayacak, formasını kimse almayacak, Televizyonlardan maçları kimse izlemeyecek. Tıpkı sezon başındaki Fenerbahçeliler gibi. Bu sezon Fenerbahçe az kalsın ameliyat masasında kalıyordu, unuttunuz. Bereket Global Kardinalizm Ailesinin üyesi Aziz Yıldırım dürttü de uyandırdınız, dirilttiniz, mezardan aldınız.  Kafalarına sıkıp gitmişlerdi Fenerbahçeliler. Geri çağırdınız hakemler, bakın bu hafta 50.000 Fenerli kendi takımı formasıyla EUC'yu seyredecek. Henüz Şampiyonluk Maçında hangi renkte forma giyeceklerine karar vermediler. Belki verdiler de biz hala anlayamadık.

Bizim maçları, deplasmanda TV'den İstanbul'da tribünlerden seyrettim. 2 maçta 6 puanı Hakemlerin aldığına şahit oldum. Görüşlerini garanti saydıklarıma göre de BJK 3, Fenerbahçe 2 maçı hakemlerle aldığına eminim. Mazeret var mı? hayır. Hakemler istediği kadar Galatasaray zıttına karar verebilir, yüzde bir milyon haklılar, kinaye değil, güçlüden yana olmak zorundalar. Galatasaray güçsüz, saha içinde olduğu kadar saha dışında da bitik. Büyük Galatasaray Taraftarından başka kimsesi yok. Galatasaray'ın bir maçı kazanması için 3 gol atması lazım, Galatasaray taraftarı hakem yüzünden yenildik diye ağlamaz. Aman dilenmez, haksız puan versinler demez. Susun, zırlamayı bırakın beni bir kere daha dinleyin.

Gücümüzü, nefesimizi, avazımızı, vişneye çalan koyu KIRMIZIyla, turuncudan iz taşıyan SARI formaların içindekilere harcamaktan başka çaremiz yok. Haydi Çocuklar;

2000 lerin takımı olun, Metin gibi, Hagi gibi, Melo gibi oynayın. Aslan gibi kükreyin, saldırın, direnin, cebelleşin, boğuşun,taraftarınızla savaşın.  EUC'nun maskarası, soytarısı olmayın,

Hakemi de YENİN

5 Kas 2016

JORBAY BAY; Galatasaray 1-2 Başakşehir

Ülke yangın yeri, her ocak ateşler içinde, ortalık veremden sıtmadan kırılıyor, biz nezleye çare arıyoruz. Milletin 3.16 olmuş 1 Doları yok ona mı ağlayalım, Galatasaray yenilmiş ona mı üzülelim. Bu ortamda maça gitmeye utandım, inşallah beni kimse görmemiştir.

Şehirler bitti, şimdi ilçelere bile modern statlar yapılıyor, sebebini bilmiyoruz. Lig liderinin maçını 300 kişi seyrediyor, FB taraftarı çoktan gitti, Kayseri'de 1 liraya maça giden yok, Kasımpaşa, Gençler,Osmanlı,Rize, Akhisar'da yaşayanların şehirde maç olduğundan bile haberi yok. Bir biz varız, tribünlerde savaştıran, ölü takıma can vermeye çalıştıran giydirilmiş umutlarla coşmaya zorlatan duyguyu yaşatan. 3 senedir Arena'nın yolunu bile unutmuş bendenizi bile tribünlere döndüren duygu, iflah etmez çocukluk hastalığı.

Stat yapıp maça gelmeyin diyen Futbol Şebekesi neyin peşinde? Trabzon maçında yarım dakika küfür edildi hepinize, gırtlağım parçalanacaktı ben de ettim, sistem tespit edememiş, akşam tribündeydim, Trabzon maçından dönerken bir grupla tanıştım, hiç küfür etmemişler, dün yoktular maçta cezalıydılar. Bu ortamda kombine alan Dünya'nın an aptal adamı. 6 lig maçından 2 sine gidememişsin. Bu ortamda bile değiş tokuş yapabilen, neredeyse Trabzon maçından bile daha çok gürültü çıkaran muhtemelen bu sezon ilk defa maça gelen Büyük Galatasaray taraftarına bir kez daha minnet duydum.

Maçları televizyondan seyreden, başka şehirlerde başka ülkelerde yaşayan Galatasaraylılar, neden İstanbul'dakilerin stadı tıklım tıklım yapmadıklarına anlam veremiyor. Ah orada olabilsek diye iç çekiyorlar. Ölüler dirileri her gün helva yer sanırmış. Sen sahanın içini görüyorsun, bir de dışını görsen. Kara yoluyla maça gitmek imkansız, Metroyla gideceksin, 20 dakika sürüyor yolculuk. 1 saat kala yola çıksam oley çektirmeye bile yetişirim diyorsan 20 dakikayı kaçırdığının resmidir.  Tam 7 defa arama var, cebinde bozuk 100 lira bile olsa el koyuyorlar, kalemin çakmağın varsa hediye ediyorsun, cep telefonunun şarjını bile alıyorlar. Maç bitti otobana çıkan 2 metre eninde Çin Setti duvarı var, ezilmeden yolu bulabilmiş, karşıyı görebilmiş, çamura saplanmamışsan balık istifi minibüslere kendini attın demektir. Metroya yığılan 10 binlerce kişinin içindeysen durum daha vahim, 4 turnikeye yığıldın, çocuk,kadın değilsen idare edersin, çoğu jeton basmadan geçer, geçen de 1000 kişilik vagona 5 bin kişi biner. Paranla rezil olmak lafı Arena'ya maça giden Galatasaraylılar için söylenmiş sanki.

Yani özenme kardeşim, Galatasaray Veremi'ne yakalanmamışsan çekilecek dert değil.

Takım ısınmaya Linnes'le başladı, Karol yoktu. Vay be dedim JORBAY! yine beni okumuş. Çöp Karolü kesmiş. Yedeklerde de yoktu. Bir baktım ısınmanın sonuna doğru yetişti. Özel doktor nezaretinde hızlandırılmış ısınma yaptırdılar. Vay be dedim, Hoca kontra garantiye gitmiş, Linnes'le başlayacak ama cortlama ihtimaline karşı da Karol'de erken değişiklik için hazır bekleyecek. Ne gezer, hangi yardımcı akıl edecek de bu formülü uygulatacak. Gol olsa da sevinsem diyen Ayhan Akman mı? Duymaya başladığım pis kokulara parfüm sıkılıyor sanmıştım ki, Galatasaray kadrosu sayıldı. Karol ilk 11 çıktı. Ben Linnes'in yerinde olsam, ya da Linnes futbolcu olsa JORBAY'ın gırtlağına yapışırdı. Dalga mı geçiyorsun sen lan. Hazır değil diye oynatmadığın futbolcular yüzünden döndüğümüz tribünlerden bizi tekrar kovuyorsun. Sen hazırmısın koskoca takımın Hocası olmaya? Sildiğimiz futbolcuları kovdurdun diye beslediğimiz sempatiyi geri almak için fazla bekleyecek değiliz.

Çok iyi insan, artık CV'sinde de büyük takım hocalığı yapmış yazıyor. En fazla 15 kişilik kadrosu olan küçük bir Anadolu takımına Ağalık, Bey'lik yapabilir. Ne yalan söyleyeyim ben hoca olsam aynı olurum, 18 kişi kadroya alsam 19. futbolcu Hocam ben niye yokum dese yüzüm kızarır. Sahaya 11 kişi çıkaramam, hadi çıkardım oyuncu değiştiremem. Ne diyeceğim numarasını kaldırdığım futbolcuma. Acıyor, maçtan önce konuşuyor, 70 de seni sokacağım seni çıkaracağım diye bildiriyor. Bildirmediği zaman da Yasin gibi çıkarttığından fırça yiyor. Sen acımaya devam et JORBAY, bay bay diyeceğin günler uzak değil. Fener maçında Çöp Karol'un, taraftar sinir bozucusu Sabri'n, Hoca mezar kazıcısı Selçuk'un da sana acır da ömrünü uzatır.

İlk defa kovulan bir Hoca'nın arkasından üzüleceğim. Ağıt yazısı cebimde. Çok iyi adamdı,

Geçen haftaki maçın 3. 4. yarısını oynadık sanki. Hatırlatma yaparak bu maçla birleştiriyorum.

1- Eren Derdiyok beni dert sahibi yaptı. Fazla beklemeyeceğimi,yaftayı boynuna ilk ben geçireyim. Umut Bulut'a evrilmiş demişim, az bile söylemişim. Golcüyü geçtim, futbolcu bile değil. Bu cümleyi yazacağım için dikkatle izledim, top yokken özellikle. Topla buluşamamak için deli dana gibi koşuyor. Atılan kısa sayıda pas kendisiyle buluşmayınca da el kol hareketleriyle kızıyor. Dandik takımlara attığı dandik(Rövaşatayı saymıyorum, fiktif, 10 senede bir olur) 3-4 golle adam sandık. Izlandalı çöp çıkarsa yandık demişim. Burak Yılmaz bu salağı gol diye oynar. Halı sahada golcü başlayan uzun boylu abilere benziyor. O golü gece 1-2 maçında kaçırsan fırça yersin ya beke ya kaleye geçirirler. Basket Takımı hazır rezil kepazeyken acil Ergin Ataman'a gönderelim.

2- 3 maçtan 1 puan alırsak iyi demişim, fazla iyimserlikten 1 puana fit olmuşum. Hıncal Uluç'luk yapayım, 6-0 ı aramıyorsak ben 1-2 gol e razıyım. Lens, Karol'u, Volkan Sabri'yi maymuna çevirir. Hele kenar beklerin çok iyi orta yaptığını düşünürsek stoperlere felç iğnesi yetiştiremeyiz. Resim çektirerek kafaya çıkanlara, her iki stoper 1 cm bile sıçramadı. o iki kafa golüne yapacak bir şeyi olmayan stoperin Florya'da işi yok. Kravatlı eşkıyalara kurban giden, Uğur Uçar, Yalçın Ayhan, Uğur Demirok, Ferhat Öztorun savunmasını geri çağıramayacağımıza göre bilenler Muslera'ya şimdiden duaya başlasın, korku filmi gibi.

3-Taraftar ligin düzlüğünde bitim maçlarında olması gereken formda, düşer dayanamaz dedim. Ve iddia ettim, taraftar futbolcu yönetim bütünlüğünde yarışta varsak biz Şampiyon oluruz bahsi oynadım. Ne gezer, ağızlarından kaçırmışlardı zaten. Kongre öncesi takımın tepede olması demek satışa razı edebilmek içinmiş. Bakın çok iyiyiz, Florya'yı, Riva'yı İktidara peşkeş çekemezsek yanarız diye korkuttular. Küme düşecek 3 takımında olduğu ilk maçları fikstür avantajıyla iğrenç futbolla, Muslera'yla, Bruma'yla atlattık. Futbolu hatırı sayılır bir takım ve Hoca'ya denk gelince de tokadı yedik. Arkası gelecek, Ne Konya'yı, ne Osmanlı'yı ne Bursa'yı yenebiliriz.

4- Fener medyası birine iyi mi diyor, bilin ki takımın en kötü futbolcusu o. Sanırım Karol'a çöp diyen ilk taraftar benim, bunun da arkası gelecek. 11 maç oldu tek bir ortasını görmedim. Tam orta kesecek mahalle geliyor, hoop ters bir feyk, içerideki Buruma'ya ver kurtul el bombasını. Topu Bruma kaptırsın neme lazım. Ben pas hatası yapıp uyuyan arının götüne çöp batırmayayım. Isınmaya bile geç çıkayım hatta, ne kadar saklanırsam ömrümü o kadar uzatırım. Halı saha futbolcusu demişim vaz geçiyorum. Böyle futbolcuyu halı sahada döverler kendine oynuyor diye. Saat parasını aynı vereceğim, ben 2 dakika, Karol Bey 20 dakika topla oynayacak. Yok Yaaa!

5-Tolga sarı kart aldığına çok sevinmişti JORBAY. Ya almasaydı, ne halt edecekti, Selçuk bey lütfen sen oynamasan da İnsan Yiyici diye aldığımız adamı taraftara sunsam. Kusura bakmazsın değil mi? hatta ufak bir ishal yazdıralım doktora da yedek kulübesinde bile oturma ayıp olmasın. Yok yapamazdı, çok iyi adam, Selçuk maç başı parasını alamayacağı için razı olmazdı. Oh be teşekkürler maçın adi hakemi, 4. sarı kartı gösterdi de beni dertten kurtardı. Bu hafta iş kolay, tombaladan kimi çıkartıp koysa fark etmeyecek. Tecavüz kaçınılmaz zevk yapacak. Maçtan sonra 2 Hollanda yolcusundan birini uçağa  yetiştirirler. Şebeke'nin takımı bu haftayı kayıpsız geçerse bizim tepemize çok rahat yerleştirirler. Kargo uçağına bizimkini bindiriler. Tabi Mustafa Kapı kendisini çağırıp iş vermezse.

6-Aslan çıplak çocuklar. Yelesi bile yok. Bruma'yı sayma, ya da top onda değilse 18 e bile giremezsin. Maçtan önce Ali Ece bir radyo programı yapıyordu, konuşmacı oldum. Bruma ne zaman gider dedi. Ronaldo Ulusal takımı bıraktığı, veya bırakacağı zaman dedim. Git kurtar kendini Pele. Burası çöplük, ben o topu oraya insanlık dışı çalımlarla getireceğim, Eren Dertsahibiedici boş kaleye dürtemeyecek. İkinci yarıya Eren'i çıkartmazdım, çıkarsa da ben çıkmazdım. Kariyerinle oynuyor, Takımda golcü olsa şimdi seni Dünya Futbolu konuşuyordu. Tarihe not düşüyorum yine de konuşacak. Maça gitme sebebim sensin. Kazmanın birine denk geleceksin ayağını eline verecekler diye ödüm kopuyor. Sakatlanmana kıyamam, tekrar söylüyorum yol yakın devre arasında kaç kurtul. Bu ülkede hiç bir şey daha iyiye gitmeyecek.

7- Gereksiz takometreci pasları trafiğine girildiğinde, yani maç 1-2 durumda Başakşehirli futbolcular yerlerde sürünüyor, kaleci vakit geçiriyorken, bizimkiler de isabetli pas sayısı ve topla oynama yüzdesini artırmaya çalışırken, Semih, Muslera'ya, Muslera Selçuk'a Selçuk Hakan Balta'ya, Balta Karol'a o tekrar Muslera'ya topu çocuk arabasıyla gezdirirken bir düdük çal hepsi gözünü yumsa 11 futbolcudan 9 u kalenin yönünü gösteremez. Gol atmaya gitmek bizim takım için ancak mayınlı araziden geçmek gibi. Bruma'yı mayın eşşeği gibi kullanacaklar, patlarsa o patlayacak.

De Jong'la Melo'yu kıyaslayıp son sözlerimi söyleyeceğim. Yaşatmazlar. Melo gibi atletik değil, vucudunu kullanıyor, her hareketine faul çalarlar. Delirtirler, sarı kırmızı aldırırlar. Henüz ilk 11 garanti değil, vazgeçilmez oyuncu olduğunda agresifliğe başlayacak, hakemlerin 4 gözü üzerinde olacak. Selçuk İnan olduğu sürece de hiç bir zaman gerçek oyununu göremeyeceğiz. Oynasa bile haftaya oynamama riski olduğu için toplara doğal yeteneği çerçevesinde giremeyecek.

Maç kazanırsın ama Şampiyon olamazsın Abdullah. Sıçan gibi oynayarak, öne geçince maçtan çalarak, futbolcuları yerden kaldırmayarak Büyük Hoca da olmayacaksın. 300 kişiye devlet, hakem desteğiyle oynayan, amacı belli olmayan, hedef koyamayan bir takımda, Türkiye'nin en büyük en güzel şehrinde sürgün hayatı yaşayacaksın. Sana hedefini büyüklerin söyler. Şampiyon olmayacak ama Şampiyonu belirleyeceksin. Onun için varsın. Henüz Global Kraliyet Kardinalizmi'nin Şampiyonu kim çözemedik. Beklemedeler, Beşiktaş olmayacak dedik, bizim de gırtlağımıza çöktürdüler, kala kala Fenerbahçe kaldı. Öngörülerimiz çıkar da Fenerbahçe bizi yenerse, hatta ağır yenerse görevin belli, Beşiktaş'ın yoluna taş koymak, Fenerin yolunu açmak. Sen Şike liginin sigorta poliçesisin. Kayıpların zararını tazmin edeceksin şimdi topladığın daha doğrusu heybene doldurulmuş puanlarla. İşini bitirip 5. liği cebe koyduktan sonra misyonun, Şampiyon kim olacaksa ona kaybedecek takımlara kaybetmek. Yoksa ne alakası, ne gereği var şampiyonluğa oynayan takımların kovduğu futbolcularla lider durumda olmanın.

Her maç olduğu gibi bu maçta da en az 30 dakika uzatma vardı. Başakşehir'de Cengiz diye bir çocuk var, bu gelişmesiyle ülkemizde büyük futbolcu olmaya en yakın adam olarak gördüm bu sezon için. Oynayan 28 futbolcu içinde de kalecileri saymazsak, Bruma'yla Cengiz'i çıkarırsak, bir de taraftarın ilgisini maçtan çekmeyi başaran pislik üreticisi Emre'yi ihmal edebilirsek alayı çöp. Hocalar dahil.

Sabri, Karol, Selçuk, Eren başlarsa, Serdar Aziz oynamazsa ölümlerden ölüm beğenin, imkanı olan maçı seyretmesin. Ya da benim gibi hezimete peşin rıza gösterin. Hayatımda ilk defa bir Fener maçına umutsuz çıkıyorum.

Yense de büyük yenilse de büyük, Galatasaray Taraftarına saygılarımla,

2 Kas 2016

RESPECT; Beşiktaş 1-1 Napoli



Ufak bir gazelleme yapayım.

Çocukluğumun geçtiği İnönü Stadı tribünlerine, Beşiktaş'a tahsis edildiğinden beri en son Fevzi'nin geri pasını ıskaladığı maçta çıkmışım. Beşiktaş benim ne rakibim ne maçlarını izlemeye değer bulduğum bir takımdır. Nitekim önceki Napoli maçını Salı-Çarşamba Beşiktaş'a Avrupa Kupası maçı yakıştıramadığım için Perşembe oynayacak sanarak kaçırdım. Hoş kaçırdığım da bir maç olsa gam yiyeceğim o ayrı.

Beşiktaş'ın Alibeyköy Adalet yerinde olmasının tek nedeni stadın, semte yürüme mesafesi olmasıdır. İnönü Stadı Haliç'e yapılmış olsa devrin önemli takımları Vefa veya Alibeyköy şimdiki Beşiktaş'ın yerini, yani küçük boy başaltı takımı unvanını alacak, ülkemizin 5. büyük takımı olarak anılacaktı. Demem o ki, maç yaptıkları stad İkitelli'de olsa ki-oldu- hiç bir Beşiktaşlı oraya isterse Şampiyonluğa oynasın maçını izlemeye gitmez, gitmeyince de Sarıyer gibi, Kasımpaşa gibi bir takım olarak kalır alt liglerde sürünürdü.

Gazele devam ediyoruz, toplasan TV dahil 10 BJK maçı izlememişimdir. Bizim maçları da mı izlemedin abi? diyen çıkarsa evet izlemedim. Bizim maçta rakibin oyununa bakmam. Dolayısıyla Galatasaray-Beşiktaş maçlarında bile Beşiktaş'ı seyretmem.

Yıldırım Demirören'mi zengin Fikret Orman'mı diye sorsam böyle soru mu olur diye odunla döversiniz. Soruyu değiştireyim, hangisi Saray'a daha yakın olabilir peki? Hangisi futbolumuzu yöneten Global Kraliyet Kardinalizmi içinde olabilir? Yıldırım Demirören zamanında 3-5 sene önce menemenle beslenen, Samet Aybaba'yla jimnastik yapan takım, ne oldu da Fikret Orman'la pirzola yemeye başladı, Şike var diye, hakkım yendi diye bağıran tek temiz balık Şenol Güneş'i Araba'ya! sürücü yaptı. 10 yılda bir payına düşen Şampiyonluğu yeni stadın bitimine denk getirip, hem sırayı savdırdılar, hem de Şenol Güneş'in ne dediği anlaşılmayan cırtlak ağlamalarını kestiler.

Gazeli kesiyorum, fazla uzattım. Bana ne, ne işim olur Beşiktaş maçıyla diyeceğim de, Şampiyonlar Ligi'ni biz kurduk, Logo'daki 8 yıldızdan biri biziz, marşı biz bestelettik. Yıllarca bu ülke maç seyredicilerine ister tüyler diken diken, ister kıskançlık krizlerinde biz dinlettik. Bu sene yokuz diye malımıza sahip çıkmayalım mı? Bakalım 6 mecbur maçlardan birini Ülkemiz adına Beşiktaş nasıl oynuyor diye, yapacak da en ufak bir şey olmaması sebebiyle maçı izledim.

Altan Tanrıkulu bana Türk hoca, Türk futbolcu düşmanısın der devamlı. Dün gece oynayacak, ve sonradan gireceklere baktım. Brekisafal Kafatasçı Şenol Güneş'in, Türk Hoca ve Türk Futbolcu dostu, arkadaşı Zift Medyasının aksine takımda ülkemizden yetişmiş tek bir Türk futbolcu olmadığına üzüldüm. Yazık, Galatasaray'a Fransız tohumu diyen Türk Sevicilerinin takımında bir tane Türk yok. Dışarıda üst düzey top oynayan iki halis malis Türk'ün Bizden değil, yabancı dedikleri takımın alt yapısından çıktıklarını söyleyemezler. Beşiktaş takımı caddede yürüyüş yapsa Quarizma'dan başkasını tanımam. Çoğunun ismini ilk defa duydum.

Dün geceye dönüyorum,

Maçı dikkatle izledim. Adını ilk defa duyduğum, bu yüzden tweeet atarken yanlış yazdığım Atiba adlı birine taktım. Meğersem Beşiktaş'ın kaptanıymış, en eski ve en vazgeçilmez oyuncusuymuş. Uzatmayacağım bizde olsa topa ayağını ilk değdiği andan itibaren kovana kadar savaşırım. Biz Koskoca Selçuk İnan'ı yana pas veriyor diye itin götüne sokuyoruz. Atiba, Mustafa Sarp'tan bile korkak futbolcu. Takometreciler, Beşiktaşlı futboldan anlamıyor diye kakalamış. Maçtan sonra pas hareketlerini gösteren bir grafik gördüm. Adam sanki İstanbul'un Fethi'nde savaşan Yeniçeri. Kendi hava sahasını, gerideki kendi futbolcularını ok yağmuruna tutmuş. Rakip futbolcunun ikramıyla bala yakaladıkları tek gol pozisyonunda da, futbolcu dışı bir vuruşunu izledik, TürkSever lağım spor medyamızın yere göğe sığdıramadığı top tepicisinden.

Not alın diye yazıyorum. Şenol Güneş Beşiktaş Arabası'nı sürdüğü sürece ki-ben çok uzun seneler kalacağını sanmıyorum- yeni açtıkları İnönü Stadında hiç bir büyük maçı kazanmaya oynamayacaktır. Veri tabanı oluşacak maçlar oynandığında bir bakacağız ki, Beşiktaş belkide bu stadyumda hiç yenilmemiş, ama beraberlik rekoru kırmış olacak.  O da aynı yanlış pas vermeme korkusuyla takometreciyi memnun eden futbolcu gibi, yenilmemeye oyun kuruyor. Yenilmekten korkuyor. Tarih,yenilmeyi, kaybetmeyi göze alamayan hiç bir komutan zaferini yazmamıştır. Türk Futbolu'nun en büyük macerası Ali Sami Yen'de alınan 5-0lık Chelsea hezimetiyle başlamış, utkuya ulaşmıştır. Dinemo Kiev'i bile yenmeye oynamaya cesareti yok ki, Necip'in sakatlığına ağlıyor. Şansa da olsa deplasmanda yendiğin takımla erkenden Final maçına çıkmışsın. Bir daha bulamayacağın coşkuda taraftarın var, Büyük Hoca olsan, takımın büyük takım olsa çullanır, İnönü'yü dar eder zaferle gruptan çıkarsın. Duymadın mı,Napoli Hocası kendi söyledi taraftardan tırstım diye.

Televizyondaki Beşiktaş Maymunları beraberliğe el sıkışırım diye böğürdüler maçtan önce. Deplasmanda yendiğin takımla kendi sahanda beraberliğe razı olarak mı Büyük Takım olacaksın. Neren büyük? övündüğü şeye bak 4. maçlar sonunda Şampiyonlar Ligi tarihinde yenilmeyen tek Türk Takımıymış. Sadece buna cavap vermek için tiksindiğim takımın maçını izledim ve şu an yazıyorum. Topunuzun oynadığı Şampiyonlar ligi maçını sadece Selçuk İnan tek başına oynadı lan. Kaç kere Şampiyon oldun, kaç maça çıktın ki istatistiğin oluştu. Şampiyonlar Ligi maçı oynamaya İstanbul'a gelen takımlar Galatasaray'la oynuyoruz sanıyorlar. Oynadığın takım İtalya'nın Maradona'nın Dünya'nın en büyük şehir takımı yaptığı 5.büyüğü. Bizdeki muadili Trabzon, Bursaspor. Aslında aynı kategorideki takımların maçıydı, bulaşmayacaktım da futbolcuların formalarının kolundaki yazıdan dolayı takımlardan bağımsız maça duyduğum saygı olmasaydı.

RESPECT

Büyük Takım neferi olarak son sözlerimi söylüyorum.

Bu maçı Galatasaray oynayacak da, o Napoli Arena'dan canını kurtarıp sağ selamet Çizme'ye dönecek.

Ağaları Juventus olsa kurtaramazdı be!


29 Eki 2016

Plaka; Adanaspor 0-1 Galatasaray

Bizim maçlar dışında henüz hiç bir maçın özetini bile izlemedim. Yani 9 defa Galatasaray'ı 9 da başka takımı görmüş oldum. Görmediklerim kusura bakmasın. Bu 10 takım içinde uzak ara en kötü takım biziz. Muslera'yı, Bruma'yı oynatma, PTT ligi seviyesinde bile değiliz. Bile derken laf söylemiyorum, PTT ligi özetlerini izliyorum, hemen hemen her takım bizden daha fazla gol pozisyonuna giriyor, oynadıkları maçları kazanmak için cebelleşiyor, direniyor savaşıyor. Bizim için maçlar ya 24 saat ya 10 dakika. 24 saat de olabilir, çünkü hiç acelemiz yok. Aynı dakika içinde top 5 defa Semih Kaya'ya, 4 defa Muslera'ya, 6 küsur defa Chedju'ya gelyor. Selçuk İnan'a gelince her Galatasaray'lı gibi küfür etmekten çene felçi geçiriyorum.

Ya da 10 dakika, yanis 80 den sonra. Eğer atamamış isek son bir gayretle o lanet olası golü kovalamaca, atmışsan da fark etmiyor, Dünya'nın en kötü, hiç hücum etmeyen takımı bile olsa yatmaca. Yatın lan, kavun karpuz da yata yata büyüyor.

Seyrettiğim bütün takımlar kötü, hiç biri kazanmak için oynamıyor. Her takım yenilmemeye oynuyor. Bir iki istisna futbolcu dışında hepsi takometreciyi memnun etmek için sahada. Pas kaybı yapmayayım, en çok koşanlar listesinde ilk 5 e gireyim yeterli. Her takım kötüyse kim Şampiyon olacak?

Bizde Şampiyonluğu çan eğrisi sistemi, belirliyor. Yani en kötü takımlardan biraz daha iyi olan, hakem, yönetici, şans faktörüyle ligin 1.si olarak tescil ediliyor. Liyakat sistemi olsa, iyi oynamayana Şampiyonluk verilmese hiç bir takım Şampiyon olamaz.

Çöp Umut Bulut'u kovması dışında bir hünerini görmediğimiz JORBEY bala kısmete Kasım'ı gördü. Henüz tepedeki takımlarla oynamadık. Önümüzdeki 3 maçtan 1 puan bekliyorum. Tabi onlar da bu kötüler kadar kötü değilse.

Eren Derdiyok Umut Bulut'a evrilmiş, hepimize geçmiş olsun. Ayağında gülleyle oynuyor, her hareketi faul, Takımın en gereksiz futbolcusu. Tek bir meziyeti var, o da yorulmamışken, güllenin ağırlığını hissetmemişken çıkacağı kafa topları, maşallah 9 maçı atlattık iki kanat bekinden tek bir orta gelmedi. Sneijder veya savunma oyuncularından gelen toplarla 5 gol atabildi, 10 golü bulsun ben bu bilgisayarı çatır çatır yerim. Nasıl atacak, yetenek yok, pas alamıyor, ver kaça giremiyor, şutları ölü şutu.

Geçen maç futbolculara saydırmayacağım demişim, sözümden cayıyorum. Bruma'yı çıkar topu 18 e bile sokamaz bu takım. Nitekim bu maçta da Bruma tersoya geldi.5 adam birden kademeye girdi, yine de çalımlarıyla öne çıktı. Topun da canı var derdi Prekazi, Sabri'ye Selçuk'a geldiğinde kan işiyor,

Tek güvendiğim dağ, büyük Galatasaray taraftarı. O da son düzlükte olması gereken tempoyu ligin başında yakaladı, son maçlara kadar taşıyabilir mi meçhul. Ergin Ataman taraftarın canını aldı, bağırmaya mecal kalmadı. 40-45 bin taraftar her maç Arena'da olmazsa bu takım ligi 8. bitirir.

Sinan Gümüş ben size fazlayım, 60 dan sonra oyuna girecek adammıyım diye isyan ediyor. U21 maçlarına geri döndü.Dandik kupa maçlarında yeniden denemekten başka seçenek bırakmadı.Galatasaray topçusu değil diye yazacağım da kim Galatasaray futbolcusu. Selçuk İnan'mı. 5 senede mafyalaşmış, dokunulmazlığa erişmiş. Korner atmaya bile gidemiyor yoruluyor.

Bu gece kazandık diyen Galatasaray'lı varsa benimle selamı sabahı kessin.Hekem son dakikada Semih Kaya'ya acımasa, kırmızıyı yapıştıracak. Belki de bilerek atmadı, Semih Kaya kazması takımda yerini almaya devam etsin istedi. Gerçi bu maç en kötülerin bir tık üstündeydi. İlk yarı bir topun önüne uçarak mutlak golü kurtardı. Kurtardı dediğime bakmayın Muslera kurtarırdı,

Cavanda'yı gördükten sonra Sabri Cafu gibi görünmeye başladı gözümde. Takımda 5 sağ bek var, en kötüsü Sabri, ne var ki kenardan Cafu gibi gören bir ben değilim.

Yasin Öztekin için de yazayım dedim ama değmez, adam değil. Müsadenizle Carol için yazayım. Çünkü çok beğeniyor lağım medyası.Lağım Medyası bizden birini beğeniyorsa bilin ki kötü futbolcudur. Hiç Melo'yu, Sneijder'i beğendiler mi?  Halı saha futbolcusu, teknik var bütün solak futbolcularda olduğu gibi, cesareti yok. Hadi Sabri'yi ezberlediler, kimse bir şey beklemiyor içeri, daha doğrusu auta keserken de sen de o kadar dolusun şerefsiz, bir tane orta kessene. Tam kesecek gibi yapıp feyk atıp geriye dönüyor. Ben hiç beğenmiyorum.

Tolga'nın sarı kart almasına en çok JORBEY sevindi. Oh be deyip rahat bir nefes aldılar. Bu hafta da Selçuk'u oynatacağı garantilendi. Tolga'nın yerine oynayacak İnsan Yiyici'yle mucizevi şekilde Başak Şehir maçını atlatırsa, artık Tolga'yı da hezimet yiyene kadar oynatmaz.

Söylemeye dilim varmıyor ama Aslan çıplak çocuklar. Çöpüz. Oynadığımız bütün maçları kaybedebilirdik. Langırt golleriyle 2 deplasmandan 6 puan çıkardık. Takım 12-01 gece maçı oynamaya halı sahaya gelen şirket takımı. Maksat sağlıklı kalmak için, sosyalleşmek için bir araya gelebilmek. Hoca çok iyi insan, kimseyle kötü olmaya niyeti yok şu 3 günlük Dünya'da.Bir algoritma tutturmuş yenilmezsem aynı takımla oynayayım. Şimdi gel de Yasin'i bu hafta oynatma. Hocam galip geldik ben niye yokum dese yerin dibine girecek. Yanındaki unutulmaz BAM oyuncusu gollere çok iyi seviniyor. Ben oynarken bile bu kadar sevindiğini hatırlamıyorum. Hiç bir faydası yok.

Yeterince ağladık sayılır. Şimdi utanmaz herifler 3 puan alıp önündeki maçlara bakacaklar, maç başı paralarını sayacaklar.

Hiç mi umut yok, hiç mi iyi bir şey yazmayacaksın diyenler için notum var. Böyle iğrenç maçı deplasmanda kazanmak rakiplerin kimyasını felaket bozar. Yani şu maçı bu futbolla Fener kazansa biz yarın oynasak maçta 3 lü bile çekmem.  En azından istemeyerek de olsa pisliğimizi bulaştırdık. Fenerbahçe futbolcuları mutlaka etkilenecektir. Siktirolgitsen de iyileşmez ise ya da iyileşse bile o da çöpse Marmara çırası gibi yandığımızın resmidir.

47 yıllık tribün tarihimde en utandığım galibiyet budur. Arena'da görüşmek üzere.

24 Eki 2016

Beşiktaş Şampiyon Olamayacak



Teoremi başlığa yazdık, Hipoteze geçiyoruz.

3 ana sebebimiz var,

A- SİSTEM

B- TEKNİK, TAKTİK, MEVCUT DURUM

C- MOTTO

İşin kolayına kaçmak isteyenler C şıkkını okuyup konuyu kapatabilir, okuma derdinden kurtulabilir.

A; SİSTEM, ŞEBEKE, KÜS( Koç, Ülker, Sabancı)

Türkiye'de futbolu Şebeke idare etmektedir. Şimdilik devrede değildir, önce oluruna bırakırlar, sonlara doğru fişi gereken prize sokarlar. Şebeke'nin Şampiyonluk paylaşımları 10 sene için şu şekildedir. 4 Fenerbahçe, 4 Galatasaray 1 Beşiktaş 1 de kaza bela imalat hatası şampiyonluk, ya da müdahale etmekte geç kaldıkları delikanlıca oynanan sezondur. Bu sezon öyle bir sezon değildir. Çünkü Fenerbahçe sırasını savamamıştır.

Şampiyonluk satılıktır. Fenerbahçe'ye satarlarsa maksimum karı elde ederler. Hele bu sezon satabilirlerse ballı ekmek kadayıfı yerler. 3 yıldızlı bütün ürünler Boklu Dere'ye atılır. Gerçi aynı sebep Beşiktaş için de geçerlidir de, Abbasağa'da 2 yıldızlı formaları yakacak tinerci sayısıyla kıyaslandığında Beşiktaş'a satmaya karar verecek kadar aptal bir oligarşi bizde mevcut değildir. Fenerbahçe'ye satamazlarsa diğer ensesi kalın müşteri Galatasaray'dır. Galatasaray Şampiyon olursa kardan zarar ederler. Kimse yeni forma, ekipman almaz. Galatasaray taraftarı lağım medyasına da itibar etmez, görüntü ve gürültü kirliliği yaratmadan, Şampiyonluk coşkusunu 1 haftada gündemden düşürür, Şampiyonlar Ligine hazırlanmaya başlar.

2 baba müşteriye satamazlarsa Beşiktaş'a mecburen verip bari zarar etmeyelim derler. Geçen sezon 10 yılda 1 hakkını kullanıp, cepten yedikleri için 2 cari yılı karsız kapatmaya göze alamazlar. Beşiktaş bu sezon da Şampiyon olursa futbol batar. Hele Trabzon gibi, Bursa gibi hesapsız müşteri çıkarsa hepten zarar ederler. Bu yüzden kimse ligin en büyük takımı Başakşehir'i dikkate bile almaz. Yeri en fazla 4.lüktür.

Şebeke bu durumda Fenerbahçe'yi bekleyecek. Umut kesildiği anda da Lağım Spor Medyasının Beşiktaş'a saldırın butonuna basacak. Fenerbahçe'yle Beşiktaş'ın yıldız eşitliği pazarın hassas dengesini bozar. Alıcıyı maymuna çevirir. Aziz Yıldırım'ı içeri atmadan, Fenerbahçe'yi esir almadan Beşiktaş'ı asla Fenerbahçe ile aynı sıklette maç yaptıramazlar. İzleyin bakın Rıdvan, Altan Tanrıkulu tehlikeyi ilk fark edenler. Galatasaray'a şirin görünme yarışında ilk deparı onlar attı. Diğerleri peşlerinden gelecek.

Yani Şebeke dağılmadığı sürece ki- uzun yıllar dağılmayacağı da aşikar- 3 takımın dışında hiç bir takım Şampiyon olmayacak, son Şampiyon da en az 7-8 yıl nadasa çekilecek.

B; TEKNİK, TAKTİK, SAHA İÇİ, FUTBOL AKLI

Beşiktaş'ın Hocası büyük takım hocası değil, Kalabalık oyuncu gurubunu barış içerisinde sezon sonuna kadar taşıyamaz. Şenol Güneş'in hem kaleci, hem hoca olarak şu ana kadar oynadığı en büyük takım Galatasaray. (Milli Maçı saymıyorum, o takım büyük takımdı, başında Hoca'ya gerek bile yoktu) En kuvvetli en hazır oldukları, Stadlarının ilk derbisinde gördük. Hezimetten kurtuldu. Üstelik Galatasaray bu sezon için yarım takımla sahadaydı.

Galatasaray'ın 25 milyon futboldan anlayan Hocası var. Dolayısıyla kulübede ayakta duran JORBEY'e her an yardımcı. Beşiktaş taraftarının futboldan anladığı söylenemez. Önlerine ne konursa onu yerler, daha doğrusu içerler. Şenol Güneş şu ana kadar Hocalığını konuşturması gereken bir durumla karşılaşmadı. Kendiliğinden yürüyor. Geçen sezon verilen Şampiyonluğu ben aldım sanıyor. Ve hata yapmaya müsait, mutlaka patlayacak.

Elinde kaleye kim geçerse fark etmez dediği 2 kalecisi var. Büyük takım için en büyük dezavantaj. Bakın Volkan Demirel'e, 2 sezondur patlak, neden? Çünkü kaleyi kaptırma ihtimali var, tedirgin. Muslera öyle mi? 50 tane hatalı gol yese yine kalede, rahat güvenli. Tolga Zengin 2 Şampiyonluk görmüş kaleci. Bütün bir sezonu kenarda bekletemezsin. Şimdiki kaleye geçen diken üstü maça çıkıyor. 2 kötü gol yeyip takım yenilse ilk onun kafasını koparacaklar. Kalecilik yapanlar bilir, rahat değilsen dandik gol yemeye hazır olacaksın.

Bir iş yerinde 5 sene çalışan işçi mafyalaşır. Patron onlara söz geçiremez. Oğuzhan, Olcan bu takımın ağır abisidir artık. Pastadan pay alamazlarsa ortamı dağıtırlar. Mecbur oynatacak, küçük maçın büyük futbolcuları Hocaların baş belasıdır. Oynadıkları maç efsane top oynayacak, kesemeyecek. Şenol Güneş için en uygun olanı takımda bazı futbolcuların sakat olması. Banko oynayacak futbolcuların 15-16 yı geçmesi durumu Şenol Güneş için hiç iyi değil.

Göl bölgesinde de aynı bela mevcut, Kimi koysa atıyor ligin başında, ortam kızışmamış. Süre alan adam ben atayım derdine düşecek. Beşiktaş golcüleri bu sezon çok gol kaçırır. Şimdilik 2 kazmanın uyumu sayesinde gol yemeden attıkları için, kaçan gollere vah çeken yok. Defansın en önemli futbolcusu Tosiç her maç kırmızı kart potansiyelli. Yukarıdan emir almayan bir hakeme denk geldiğinde atılır, penaltı yapar. Yarın kaleciler de önemli bir maçta cortlayınca göreceğiz.

Beşiktaş bir Winner takım değil, takımda Dünyaca tanınan tek oyuncu Quarizma, o da an meselesi kulübeye düşmesi. Şampiyonluk yarışında Vodafon'da yenemediği takımla Telekom'da oynayacak. Allah o maça düşmanı düşürmesin.

Beşiktaş Taraftarının faydadan çok zararı var. Maçın başında gürültüye başlıyor gol istiyor. Oyuncuların çoğu yeni, alışık değil strese girecek. Stadyum bir semt takımı için fazla büyük, hiç bir maç dolmaz. 25.000 kişi olsan boş görünür. Maçı etkiler.

Bu bölümde saydığımız olumsuz faktörler mutlaka Beşiktaş'a çok ciddi puan kayıpları yaşatacak.

C; MOTTO, AMENTÜ, TÜRK FUTBOLU'NUN DEĞİŞMEZ,DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF BİLE EDİLEMEZ MADDESİ

Galatasaray ben Şampiyon olacağım dediği sezon, yönetim,taraftar, futbolcu DNA çift sarmalı devreye girer. Galatasaray'ın tarihinden gelen haslet, hars ve hulusu tribünle bütünleştiğinde Şampiyonluk kaçırdığı görülmüş şey değil. Bu sezon işte o sezon.  Aslan sofrayı kurdu. Davetliler içinde Beşiktaş ve Fenerbahçe yok. Davetliler listesinde adları yoksa bilsinler isimleri menüde yazıyordur.

Galatasaray ben Şampiyon olmak istemiyorum diyene kadar bekleyecekler. Dededen kalan Riva Çayırını, çöktükleri Florya bayırını sattılar, Tok Aslan'ı ağırlamakta çok güçtür. Uzun süre sofradan kalkacağı da yok.

Şimdiden Galatasaray'ın Şampiyonluğu kutlu olsun.

23 Eki 2016

Satıldık, Yenilsek Ne Yazar; Galatasaray 0-1 Trabzonspor

Önce Sezar'ların hak edişlerini ödeyelim.

1. Sezar; JOR; Kazanan takımı değiştirmem lafına çok takmıştım. Ne demek kardeşim biz Sabri'nin oynamaması için yenilmeyi mi bekleyeceğiz gibi ufak çaplı homurdandık. Meğerse adam usulüne uygun oynatmadığım adamlar çöp demek istiyormuş. İstediğini yap arkadaşım, benden pes. İstersen Muslera'yı santrafor oynat, Sabri'yi kaleye geçir bundan sonra çıkaracağın takıma en ufak eleştiride bulunmam, Kovulana kadar destekçinim.

2. Sezar; Sabri;  İstersen bir sene daha uzatsınlar sözleşmeni. Uzun yıllardır yabancı çöpe hasret kalmışız ki Cavanda ağır kazmasını adam sanmışız. Bu kadar kötü kanat oyuncusu bu devirde. Hem de garibanlıktan dededen kalma arazileri satışa çıkarmışken bu salağı alan aldıran kimse bu sezon kendime söz verdim futbolculara yöneticilere küfür etmeyeceğim, sebep olan Allahından bulsun.

3. Sezar; Yasin; Geçen sezon tek başıma savaşarak takımda tutuğum Sinan'ı kesiyor, kafası tavuk gibi koşuyor diye söylemediğimiz ağır laf kalmadı. Sinan Gümüş'e desteğimi çektim. Zorla oynatılmış gibi, surat bin parça, Hoca'ya küsmüş, bir tarafı büyük kalkmış. Ben size fazlayım, aslında yerim Real falan olmalı der gibi. Yasin'in yırtındığının, cebelleştiğinin yarısı bile yok.

4; Semih Kaya; 20 yaşında Ufoloji'nin çırağı, antrenmana akbille gelip giden Semih'i unutmuştuk. Bruma'yı ihmal edersek takımın en iyi oyuncusuydu. Her hava topuna vurdu, Hakan Balta ihtiyarının sakatlanmasına taraftarı üzdürmedi. Aratmadığı gibi, revirde istediği kadar da istirahat edebilir.

Şimdi televizyondan maçı seyretmişler için, Arena'dan naklen yayına geçelim.

Maçı kaybeden JOR değil, Ergin Ataman'dı. Basket maçına giden taraftarın bu gece sesi kısıktı. Ergin Hoca sadece seslerini değil canlarını almış. Pelte gibi taraftar hiç bağıramadı. Sezonun seyirci rekorunun kırıldığı maçta, kalabalığa görece gürültü berbattı. Haftada 1 maçı çıkaramayan futbolcu nasıl bahane uyduruyorsa 24 saatte 2 maç 5 saat bağıran seyirci de telef olacaktı haliyle. Yenilginin diğer sebebi de kombine aldığı halde maça gelmemekte direnen 7-8 bin kelleye. Onlara taraftar demiyorum. Sen bekle kardeşim, bir kaç maç daha gelme, gelenler de gelmez olsun, takımın direnci kırılıp ta geriye düşsün, nasıl olsa seyirci sayısı yarı yarıya düşer 2. yarıdaki Fener maçına gelirsin.

Diğer maçları seyretmediğimden bilmiyorum, bizim oynadığımız 8 takımın içinde en aşağılık takım Trabzonspor'dur. Yazıklar olsun böyle başaltı takımına. Değil gol pozisyonu 3 pas bile yapamadılar. Onur Kıvrak'ı Galatasaray kalesine layık görenler vardı, delikanlı olmayanın bizde işi yok. Maçtan 20 dakikayı çaldı. Bu kadar kötü oynamak için Hocaya ne gerek var. Hadi Kayserispor küçük takım, bu sene var bir sonraki sene yok. Sen 6-7 Şampiyonluk kazanmış Dünya'nın en büyük şehir takımlarından birisin. Bu günden sonra mezra takımızın gözümde, Trabzonsporlu futbolcuların çoğunun ayağına top bile değmedi. 100 pas yapmamışlardır. Beşiktaş'la Fener'le oynayacakları maçlarda bile hezimet yemelerini canı gönülden diliyorum. Antalya kadar olamadınız. 1-0 öne geçtiğinde yatmadı, 2. yi aradı. Maçta en az 30 dakika uzatma vardı. Adı büyük kendi küçük Hakem maçı maçlıktan çıkardı. Cüneyt'in, Fırat'ın yönettiği maçların iyi maç olma ihtimali zaten yok da, sadece sakatlık 6 dakika sürdü be şerefsiz.

Bruma olmasa 18 e girip giremeyeceğimiz şüpheli, Her futbolcunun yeri dolar onun dolmaz. Muslera, Bruma olmadan 1 maç bile çıkaramayız. Muslera'ya bu gece top gelmedi, oyuncu klasını gösterebileceği pozisyon doğmadı. Yenen golde ince ofsaytı görmeyen hakeme de sözümüz yok. Aziz Yıldırım gibi deli bir Başkan olmadığı için kimse pozisyonu bile tartışmaz. Bundan sonraki maçların hakemleri de görmeyebilir. Hakem kendisi gol bile atsa yine kötü yönetimi için laf söylemem. Ama maçtan çalan hakemlerden de nefret ettiğimi belirtirim.

De Jong girdi oyuna. Tamam diğerleri gibi Selçuk İnan'a da saydırıyoruz senelerdir. Gece 11-12 halı saha maçına gelmiş şirket takımı oyuncusu gibi. İnsan yiyici diye aldık, aç kalsa bir tane tavuk yakalayıp yiyemez. 1 maç Selçuk yerine oynasın da Selçuk'u 5. Sezar yapayım.

Jor'un yardımcıları özellikle Ayhan gole iyi sevinme dışında  Hoca'ya yardımcı olduklarını düşünmüyorum. Unutulmaz BAM 3 lüsünün büyük futbolcusu, azıcık futboldan anlasan sıçan gibi deliğinden çıkmayan Trabzonsporlu futbolcuların üzerine gelmesi için bilerek kornere atalım topu Hoca derdin.  Birileri belki Levent Jor'la konuşmalı. Bizde futbol, kazanmak için değil, kaybetmemek için oynanan oyundur. Maç ta 90 değil en fazla 70 dakikadır. 50. dakikaya kadar işini bitirememişsen her hoca Hakan Kutlu, her hoca Ersun Yanal. Maçın canını alırlar, linç ederler. İleride sarı kartsız faullerle hücum pres ustasıdır Ersun. JOR ne bilsin, Şenol Güneş gibi delikanlı oynayacaklar sanıyor. Bizim maçın sonlarında kazanmamız çok zor.

Yenilgi Şampiyonluk yarışında takımı sarsmaz. Beşiktaş'la kendi maçımıza kadar 3 puan fark fark değil. Belki bu beklenmedik yenilgiyle JOR'da rahatlamıştır. Maçtaki en büyük hatası Sneijder ve Selçuk'u birden çıkarmasıdır, Serbest vuruş kazansak kim atacak bilinmez? En doğru hamlesi de Cavanda Kazmasını çıkarıp maça sağ beksiz devam etmesiydi. Geçen hafta Muslera'nın Mondragon'u yardıma çağırmasıyla alınan 3 puan bu hafta Ersun Yanal'ın anti futboluna geri verildi.

Son sözüm miras hovardası hayırsız evlatlara
, dedelerden kalan yıkılmak üzere gecekonduyu müteahhitlere kat karşılığı vermek zorunda kalan torunlar bile zengin olacağı halde ağlarlar. Siz alkışlamışsınız. Selahattin Beyazıt'ta sizin gibi Umut Bulut'u, Olcan'ı, Tarık'ı, Cavanda'yı alırdı 100.000 liraya. O büyük Başkan çöp futbolcular alacağına inek otlatmak üzere Allah'ın siktir ettiği yerde arsa alıp 40 yıl sonra sizi kurtardı. Yalandan da olsa üzülüyormuş gibi yapsaydınız da anılar güzel kalsaydı bari.

15 Eki 2016

MusleraGon; Gençlerbirliği 0-1 Galatasaray


Maça hafta arası JOR'un açıklamaları ve kadro inadı yüzünden 1-0 yenik başladık.

Çok basit goller yiyormuşuz, Eren Derdiyok kafayla attığında karmaşık ve usta işi atıyor, Ched-Hakan Balta felç geçirip kafaya çıkmadığında basit oluyor haliyle. Galip takımı, daha doğrusu yenilmeyen takımı bozmazmış ayıp olurmuş. Messi sakatlıktan döndüğünde galip takımı bozmam sen kulübede otur dese, Luis'i Noi Camp'ta taşaklarından asarlar. Ne demek kardeşim galip takımı bozmam. Yani bu gece kazandım mı diyorsun. Biz mecburmuyuz çöplerle oynamaya.

Cüneyt Çakır'ın yöneteceği maçın iyi maç olma ihtimali sıfır. En ufak bir temasta faulü çalıp, sarı kartı gösterip maçın içine edeceği belli. Serbest vuruş verdiğinde maçtan 2 dakika çalıyor. Nerede olursa olsun, topun olduğu yere yarım daire çizip, adımla mesafeyi ölçüyor, biçiyor, itişme kakışmayı önlüyor. 40 yıllık hakemsin 9.15 mesafeyi göz kararı hesaplayamıyormusun?

Galatasaray forması, büyük takım refleksi bu maçı kazandı. Hakem yardımı olmadan, beleş gol atmadan, pisliğe başvurmadan bu kadar kötü oyunla deplasmanda sadece Galatasaray maç kazanabilirdi, kazandı. Kazandı da içimde buruk bir sevinç, bu hafta yine kazandım sanıp aynı takımla sahaya çıkacak. 15 gün önce öküz gibi sahalara döndü Podolski, arada o kadar gün var daha mı beter oldu ki kenarda, en büyük gol silahını oynatmamak için deli olman lazım.

Maçın en çok topla buluşan futbolcusu Muslera oldu. Spikerin dili sürçmedi, doğru isim söyledi o kurtarışında. Bu gece kalede Muslera yanlız değildi, Mondragon'da kaledeydi, başka türlü bu maçı gol yemeden kapatmamız imkansızdı. Gol geliyor demeyen Galatasaraylı'nın anlını karışlarım. Maymuni bir suplajla topu çıkardı. Taffarel gittikten sonra kaleci tam istediğim kaleci oldu. Maçın içinde pas trafiğinde Sabri'ye, Yasin'e hatta Selçuk'a 5 bastı.

Bak JOR, bu maçta sarı kart gösterdik, Sabri Kabristanında 16 hoca yatıyor, devam edersen 17. Hoca olman çok uzak ihtimal değil. Galatasaray şovu Büyük Galatasaray Taraftarı içindir. Bu taraftar artık Sabri formasını seyretmek istemiyor, Muslera her maç Mondragon'u, Simoviç'i, Taffarel'i yardıma çağıracak değil. Farzet ki ikinci yarıda 3 gol yedin, artık kaybeden takımdan bazı oyuncuları değiştir. Ayıp değil, ölmüş eşşek Hamit'i de her hafta yaptığın GS muhabirleri maçında oynat. Sabri olmasa belki biz Reykart'ta topa basmıştık, hala Hocaydı. Yeter artık, taraftar kolay kolay Hocayı benimsemez, büyük enerji yakalamışken, operasyon müjdesini ver, bu hafta Arena'yı yıkalım. Hoş zaten yıkacağız da.

Ankara taraftarı, Şampiyonluğu müjdeledi, her zamanki gibi büyük bir coşkuyla 90 dakika takımı dirençli tuttu. Yönetim taraftar futbolcu kenetlenmesini bu kadar erken beklemiyorduk. Son yılların en büyük taraftarı var bu sene.

Gençlerbirliği bize en ters gelen takımdı, ilk yarı maçı koparabilirdik, ilk yarının ortasını geçtik, hiç bir maçı evire çevire iyi oynayarak kazanamadık. Tabelaya bakarsak söyleyecek lafımız yok, fakat bu böyle gitmez, Muslera, Tolga, Bruma, Eren eğri gemiye doğru sefer yaptırarak bu hafta da kazasız belasız limana yanaştırdı. Bizden uyarması. Kan işediğimizi sanarak maçı tamamladık, ama esas belayı gerçekten kan işeyenler buldu. Kötü oyunla alınan deplasman galibiyeti, rakiplerin siyatik sinirlerini azdırır. Şu maçı güle oynaya 3-0 kazansak bu kadar koymaz. Şimdi lağım medyası düşünecek.

Arena'da iş kolay, bu taraftarı artık bağlasan durmaz, Trabzon maçında muhtemelen kendi rekorumuzu kırıp cehennem gibi çökeriz. Doğu tribünü sol tarafı, gözüm üzerinizde, bu maça da gelmezseniz kombinelerinizi iptal ettireceğim. Mondragon'u andık maça çağıralım, yetmez Muslera'yla beraber tribünlere çağıralım. Maçları sayalım, geliyoruz, Biz Şampiyon olacağız dedik mi laf değil, Aslanlar kükrüyorsa çakallar araziye uyacak.