7 Mar 2015

4. Yıldızı Almaya Gidiyoruz.



Yarın gece futbolumuzun en büyük lig maçı oynanmış olacak. Ve tabi yine günün gecesinde bir renge tutkun olanlar sokaklarda, barlarda, kırlarda, ovalarda şarkılar söylerken, kaybeden eğer sarı kırmızı renklere tutkun olanlar olursa, kötü kaderine küsecek, canından bezecek, uzun süre yüzü gülmeyecek, kendi kabuğunun yalnızlığına çekilecek. Kaybetmeye hiç ihtimal vermiyoruz, ama yine de her ihtimale karşı elimizden gelen karınca kararınca sinerjimizi sevgili Galatasarayımıza ulaştırılmak üzere sonsuzluğa bırakıyoruz.

Eminim ki Hamzaoğlu son haftaların muzaffer Galatasaray dizilişinde fazla değişikliğe gitmeyecek. Bunun baş nedeni, asla beraberliğin bize yaraması dolayısıyla değil, bilakis beraberlik yettiği halde, saldırmak, tarihe bir kez daha nam salmak için olacaktır. Galatasaray, nice maçı beraberliğe razı olmayarak kaybettiği için adı Galatasaray'a çıkmıştır. Sıçan gibi oynayarak Galatasarayı yenen Arap İsmail'in taraftarı olmaktansa, aslan gibi oynayarak Fenerbahçeye yenilen Hamzaoğlu'nun taraftarı olmanın onur ve gururunu taşırız.Yeter ki Galatasaray gibi oynasınlar çekeriz biz her türlü cefayı.

Şimdi kendimizi bir anlığına Galatasaray kulübesine koyuyoruz. Ve takımı gerekçeli kararlarımızla Fener maçına çıkarıyoruz. 

Muslera; Son maçlarda yükselen formu dolayısıyla takımın en güvenilen adamı olacak kuşkusuz. Topu oyuna garanti paslarla sokmalı, gelişigüzel şişirmelerden uzak durmalıdır. Asla vakit geçirmeye oynamamalı. Hatta, topu acele elle oyuna sokarak Fenerbahçeli futbolculardan korkmadığını maçın başında hissettirmeli. Büyük kaleci olduğunu dost düşman kabul etti, bu finalde de biraz daha büyüyeceğine eminim.

Sabri; Ben sağ bekte azılı Galatasaraylı Sabri'ye her Fener maçında güvenmişimdir. Fener maçları başka maçlara benzemez, bugün var yarın yok futbolcularla Fener maçı kazanılmaz. Konsantre bir Sabri, aşırı motive şekilde maça çıkar, Galatasaray sağ tarafını aslan gibi savunur. 

Semih Kaya; Özel bir taktiğe gerek yok, ilk topa çıkacak. İlk müdahaleleri yapacak, penaltı veya serbest vuruşa sebep olmayacak. Emre Aşık performansı bekliyorum. Stoperde hangi Türk oynarsa kale arkası hakemle konuşacak. Sahtekar Emenike, Egemen gibi şerefsizlere dikkat etmesi sağlanacak.

Chedju; Son maçlarda formuna form katanlardan büyük maç futbolcusu. Risk alıp topu Muslera'dan istemeli, kazasız belasız Selçuk'un sihirli ayaklarına ulaştırmalıdır. Bence maçın kader adamlarının başında olacak. Bariz hata yapmazsa ise kolay kolay gol pozisyonu vermeyiz. Geriye düşersek kornerlerde serbest vuruşlarda ileri çıkar gol arar. 

Hakan Balta; İşi kolay, Fenerbahçenin sağ tarafı sol tarafından güçsüz. Gökhan Gönül her maç olduğu gibi bu maçta da yarım sakat olarak oynayacak. İçeri iyi orta yapılmasını engellesin, top kalemizden mümkün olduğunca uzakta kalacaktır. Normal oyununun üstüne çıkabilirse hücumda da kendini gösterir. Bu maçta da koyar mı koyar. Hakan Balta son haftalarda ilk 11 oynamadı, ama onun için fark etmez. Takımdaki en büyük Fener maçı oyuncusudur. Hamzaoğlu'nun oynatacağını düşünüyorum.

Olcan Adın; Oynadıkça üstüne koyan, oynamadıkça futboldan uzaklaşan bir grafiği var. Muhtemelen sol bek oynayacak. Futbolcunun büyüme maçıdır, hodri maç, hodri meydan. Çıksın oynasın sırtımızda taşıyalım. Hücum beki olarak mümkün olduğunca önde mevzilenmeli. İki sebepten, biri Fener'in en tehlikeli, en hızlı futbolcusu Sow'u ilk kapatacak olmasından, ikincisi daha önemlisi Gökhan Gönül'ün üstüne üstüne salınarak tam bir kara bela olması açısından. Ayrıca bitmez tükenmez enerjisi ile savunmada Sabri imdat dediğinde yetişir.

Selçuk; Kötü oynaması yasak olan futbolcularımızdandır. Muslera, Hamit, Burak ile birlikte mutlaka iyi oynama mecburiyeti olan futbolcularımızdan biridir. Diğerlerinden biri kötü oynarsa kompanse edilebilir, ama bu saydığım futbolculardan biri bile kötü oynarsa sonuç felaketimiz olur. Profesör Selçuk bu maçtan da yüz akıyla çıkacak, şu an oynayan en büyük Türk futbolcusu olmanın onuruyla tatile çıkacaktır. Açısını bulur da serbest vuruşun başına geçerse koyar. Penaltı olursa o atar.

Hamit Altıntop; Hamit maçta, benim en güvendiğim futbolcu olacaktır. Sezonun en büyük futbolunu oynayacağına inancım tamdır. Cami tarafındaki kaleye doğru işeyeceğine inanıyorum. Hırlayacak, havlayacak, ısıracak, boğacak, kan kusturacaktır. Büyük maç futbolcusu Hamit'ten füze bekliyorum.

Bruma; Açıklardan biri odur. Fener seyircisi, maçın ilk dakikaları atlatıldıktan sonra susacaktır. Korkudan bağıramayacaklardır. İlerleyen dakikalarda golü bulamayan Fenerbahçeli futbolcuların savunmada mutlaka dikkati dağılacak, hata yapacaklardır. Fenerbahçe'de en güvendiğim futbolcu Egemen'dir. Egemen'e doğru atılacak her topu kovalasın mutlaka pozisyon bulacaktır. Ben ekmeği Egemen'den yiyeceğimizi düşünüyorum.

Yasin Öztekin;; Unutulmaya yüz tutmuşken ara transferde aldığımız en büyük oyuncu durumuna gelmiş, Galatasaray Taraftarı futbolcumuzdur. Açığın birinde onu Hamza'nın kendisini koşturacağını düşünüyorum. Kupa maçında Sneijder'in oynamasının en büyük nedeni de Yasin'in Sneijder'le oynama alışkanlığına katkıdır. Bruma için söylediklerim onun için de geçerlidir.Egemen'e kim yakınsa pusuya o yatsın. Burak'ın kesin olarak dengesini bozacağı Fener savunmasında kazma Egemen'den ekmek yer. Bir Galatasaraylı olarak tarihe geçme fırsatı kendi ellerindedir. Kale arkası hakemi uyarmalı, kornerlerde yaka paça indirilmeyi gözden kaşırmaması sağlanmalıdır.

Burak Yılmaz; Gol kendisini çağıracaktır. Unutulmaz bir maç oynayıp Galatasaray tarihinde tüm jenerasyonların en büyük ilk 11 ine geçme fırsatı yarın kafasında, ayaklarındadır. Aynı şans Selçuk için de geçerlidir. Ofsayta dikkat, hakemi kandırma yemez, ve en önemlisi hücum faul yapma. Fener'in elinden 2 Şampiyonluk aldı, yarın 3. sünü alacağından şüphem yok.

Sneijder; Büyük maçların büyük futbolcusu. Kendi ismini Hagi'nin yanına yazdırmak istiyorsa takımı Florya'ya getiren otobüste bayrak sallar.  Metin Oktay'lar, Hagi'ler, Sneijder'ler; 10 lar Galatasaray müzesine kupa taşıdıkları için değil, sarı kırmızı beşiklere yatırdıkları bebekler için büyüktür. Yarın geceden sonra kim bilir kaç bebek sarı kırmızılı zıbınlarda huzurla uyuyup, ilk Cim Bom sesi çıkaracağı günleri bekleyecek.

Cüneyt Çakır; Maçın hakeminin iyi maç umurunda değildir. Çok kolay sarı kırmızı kart verir. Fenerbahçe seyircisi özellikle bu yönünü kullanmaya çalışacak. Kafadan sarı kartlarla direncimizi kırabilir. Acımaz çok kolay penaltı çalar. Hatta kimsenin çalamayacağı penaltıları bile çalar. Serbest vuruşlarda yaka paça indirilen futbolcuyu kollar çalar. Aman dikkat, hakemle devamlı konuşmak hileye karşı uyanık olmasını sağlamak gerekir. 

Hamza Hamzaoğlu; Ramiz Köfte olarak başlamıştı maceraya, Beşiktaş maçında, Stefan Duşan'ın torunu Biliç'i yenip Ortaçağda Dük'lüğe terfi eti. Kadıköy'de Fener'i indirirse Arşidük, 4. yıldızı takarsa Kral olur. Olur da bir Avrupa macerasından daha muzaffer çıkılır İMPARATORluğunu ilan eder.

Ya da çok kısa bir yol daha var, Şebeke sandığımızdan çok daha güçlü, iyi oynuyoruz kazanırız diye olayları doğal seleksiyona bırakırsak, Büyük Galatasaray Taraftarının gözleri önünde bir maç boğazlanır, giyotine vurulur. Tarih, kahramanları yazacak.   

Sonuç; Galatasaray kimle nerede oynarsa oynasın yenmek için oynar. Yeter ki aslan gibi oynadıklarından, maç bittiğinde 1 metre koşacak dermanları kalmadığından emin olalım. Gerisi 3 ihtimallidir, katlanırız. Eğer kaybedersek,de takımın yeniden denemesi için katkıda bulunmaya devam ederiz. Biz Galatasarayız, Galatasaraylıyız, yensek de büyüğüz yenilsek de. Biz Galatasarayı Şampiyon olsun diye sevmedik diyoruz. Ve takımın Kadıköy'den zaferle döneceğine gönülden inanıyoruz.

Eğer maçta dara düştüğünüzü hissettiğiniz bir an gelirse Melo'yu düşünün.

Yolunuz açık gazanız mübarek olsun çocuklar, her zaman sizinleyiz. Haydi Aslantepe Çocukları, Cim Bom'un Aslanları kükreme sırası sizin..  .

28 Şub 2015

Bu Gece Tatbikat, Haftaya Savaş; Galatasaray 3-1 Kayseri


Geçen hafta auta giden topa ''goooool'' diye yırtınan, 3-1 olduktan sonra dilini kaybedip, 3-2 olunca bulan spikerden kurtulamayız elbet. Bakalım bu maç neler yumurtlayacak diye dikkatle dinledik. Ne mümkün Galatasaray'ımızı Zift Kanalının katranlarından kurtarmak. Bu kez de sürprizi, futbolcularla konuşmak için bekleyen şebek yaptı.'' 2-1 biten maçtan sonra'' gibisinden bir şeyler zırvaladı.

Ben boşuna demiyorum, bizim 2 gol 1 gol sayılıyor. O yüzden 2 farklı öne geçirmeyen gole sevinmiyorum. Hele tek farkla son dakikalara girmişsek yandık. 87 dakika tek kale oyna, 88. dakikada rakip gol kaçırsın, medya maymunlarına katlanabilen dinlesin. Küçük takımların, küçük Hocalarının mottosudur. Başı Rıza çeker. ''Çok basit goller yedik'' Çatalı sarsan şutu seyretmemiştir. Kalecilerinin çıkardığı füzeleri unutturur. 10'un mıhlayarak attığı unutulmaz gole basit der. Futbolcusunun gösterdiği delikanlılığın çeyreğini göstermez. Galatasaray'ı yenme ihtimalini düşünür de neden 15. olduğuna kafa yormaz. Futbolumuzun mezar kazıcılarıdır.

Melo bel fıtığı ameliyatı oldu, 47 yaşında ben de olmuştum, 3 hafta sonra halı saha maçı yaptım. Melo 3 maç sonra sahada olur. Yerine kim oynasın diye kendi tribünlerimize sorduk. Hamit bir önceki maç kötü oynamıştı, bereket kazandık, kazanan takım değişmedi. Yenilseydik muhtemelen hesabı Hamit'e ödetecektik. Sedju'yu ön libero görmek isteyenler de çoğunluktaydı. Geçen hafta Hamit'e giydirdim, bu maç çıkarıyorum. Bana göre geldiğinden beri en büyük maçını oynadı. Gerçi cenabetliği devam ediyor ama taraftara Melo yoksa ben varım dedi. Bayern günlerinden kalma şov yaptı. İlk toplara bastı, takımı rahatlattı, hırsıyla da Melo'yu andırdı. Fener maçı için hazır kıta ilk futbolcumuz. İçimiz rahat olabilir. Büyük takımlarda büyük Hocalarla çalışmış iyi bir Hamit, yükselen formuyla güvencemiz olan Kaptan'la beraber, Fenerbahçe orta sahasını dar ederler.

Emmoğlu Burak  yetiş, Umut Bulut futbolcu falan değil. Oynadığı oyunu her halı sahada en az iki genç çocuk oynayabilir. Kıt zekasıyla futboldan ekmek yemenin açığını yakalamış. Yetenek yok, o yüzden pas trafiğinden uzak duruyor. Çalım, şut hak getire. Top sürme bok getire. Sırrını çözdüm. Top orta yapacak adamın ayağından çıkmak üzereyken, 3 e kadar sayıp zıplıyor. Top bel hizasındaysa ayağını, yukarıdan geliyorsa kafasını sallıyor. Değdi değdi, İbrahimoviç'in bile atamadığı golü atar, çoğu da değmez zaten. Karambol, beleş gol arar. Kaleye şut çekildiği zaman pusuya yatıp avını bekler. Bir yerlerden sekerse dürter. Ruhsuz, motivasyona ihtiyacı olmayan bir futbolcudur. 50.000 kişi tezahürat yapsa gaza gelmez, 10 maç oynatma küsmez. Sneijder'in döve döve attığı gol de de bana niye pas vermedin diye trip yapar, sevinmez. ÇÖP

Bu maç puan kaybetsek bile takımı eleştirmeyecektim. Hamzaoğlu pis akvaryumdan düşmek üzere olan temiz balık Erciyes'i yendim diye aynı takımı sürerse ne olur? Burak'ı yetiştiririz, sorun yok. Sağ açık sol açıklar cesedi kaldırabilir mi? En korktuğum adam Olcan. Söz bitti, artık kim oynarsa hayatının topunu oynayacak, o stadyumdan takımı muzaffer çıkaracak. Belki Türk Futbolunun sonu olacak, biz galipsek o maçı bitirtmeyecekler. Kadıköy'de kuduz olmamak için hafta boyunca futbolcularımızı aşılayacağız.

Cuma maçlarının en güzel tarafı bu, hele bir de lider girmişsen. Hele bir de iyi oyunla 3 puanı almışsan, alttaki takımın dengesini bozmuşken. Aşağıladığımızdan değil, çırak olduğundan Ramiz Köfte diyoruz. Kadıköyde koyarsa Arşidük ilan edeceğiz. Emre Çolak'ın mesaj gönderdiği 4. yıldızı Arena'ya getirirse Kral olur. Hele birde kurcusu olduğumuz Şampiyonlar Liginde yarı final de çekerse İmparatorluğunu dost düşman kabul eder.

Bizim için futbol son düdükle bitti. Bir sonraki maçın ilk düdüğüne kadar yesinler birbirlerini. Kapatırken, söylemesek olmaz. Gerçeği hayal, hayali gerçek sanan şizofrenler var. Bizim gerçeğin 1/16 sının hayalini gören Zampara Fiko, Türkiye'ye UEFA kupası gelmedi demiş. Doğrudur ne diyelim. Onların hayalini bile yanlış gördükleri gerçek, Galatasaray müzesinde parlayaduruyor.

Maçın adamı Hamit Altıntop'tu. Sneijder'i alkışlatmak için çıkarması ise maçın olayıydı.

22 Şub 2015

Hakemi de Yendik; Sivasspoor 2-3 Galatasaray

Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyleri defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı beklemektir. Ainstain


Kabul ediyorum ki aptalım. Defalarca söylüyorum her seferinde başka bir sonuç bekliyorum. Ve teoremi yazıp Büyük Galatasaray Taraftarının beynine saplamayı umuyorum. 

Türkiye'de futbol, 17 takımın, arkasına aldığı bütün futbol dışı güçlerle birlikte Galatasaray'ı şampiyon yapmamak üzere sanki hayatlarının son maçına çıkıyor gibi oynamasından ibarettir. Benim gibi aptal olmayanlara, bir kez de bu yönüyle bakmayı öneriyorum. Yedek kulübelerine, takımların Hocalarına yedek futbolcularına. Galatasaray'ı boğmaya ant içmiş bir konsantrasyonla, kinle takımlarını sevk ve idarelerine bakınız. Bundan asla şikayetçi değilim, futbolun doğal seleksiyonu içerisinde oynadığımız takımlar, oynayabileceği en iyi futbollarını oynasınlar. Şikayetimiz, anlamakta zorlandığımız, niçin? neden? olduğuna aklımızın yetmediği,  16 takımın, arkasına aldığı bütün futbol dışı güçlerle berabar Fenerbahçe'yi neden Şampiyon yapmak için de facto bir anlaşma imzaladığı ve bunu maçlarda gözümüzün içerisine sokarcasına uyguladığıdır.

İşte bu yüzden bir kez daha Galatasaraylı olmanın saygı doruğuyla yazıyorum. Hakemi de yendik.

Bir motto, bir amentü daha ezberlememiz gerekiyor. Maç anında yazdığım görüşlerimi okuyanlar şahidimdir. Galatasaray Hocası olması mümkün görünmeyen, asla olmayacak olan Hamzaoğlu varken, her maç kılıçtan geçirseler sahibimiz olmadığından ezberlememiz, maçı bu gözlerle izlememiz gerekiyor.

''Galatasaray'ı son dakikalara en az 2 farklı önde giremediği hiç bir maçı kazandırmazlar''  

Bu benim maç izlerken ki besmelemdir. Bu yüzden Galatasaray'ın attığı ilk gole tepki vermem, oyunun başlarında atılan 2. ye de. Çünkü biliyorum Galatasaray'ın attığı 2 gol 1 gol sayılıyor. 2-0 öne geçtiğin hiç bir maçı koparamazsın. Halbuki bak Fener maçlarına. 1 gol yiyen takım rahatlıyor, kurtuluyor, oyundan düşüp hayırlısıyla önündeki maçı düşünmeye başlıyor. Bu gece de öyle oldu. Nasıl olduysa aradan sıyrılıp kadroya girmeyi başarmış Yasin'in aklı olmayan hiç bir futbolcunun atamayacağı golüne bile sevinemedim. 

10 dakika içinde 2. yi bulamamışsak Muslera'ya 1 gol yazın. Banko, kaçınılmaz olarak beraberlik sağlanacak. Hiç bir futbolcuya neden gol yedirdin diye kızamam. O gol yenecek. Kızacaksam 2. yi neden bulamadınız diye kızarım. Denemedik dersem nankörlük ederim, büyük bir handikapla oynamamıza rağmen denedik. Melo'nun yerine Hamit oynadı. Tiksindim oynadığı futboldan, ben bu adamın Bayern'de oynadığına inanmıyorum, eğer oynadıysa emin değilim googula sormadım muhtemelen Volsburg'un, Dortmund'un şahlandığı periyot olması lazım. 11 futbolcundan 1 i banko Hamit'se sen Almanya'da İspanya'da şampiyon falan olamazsın. Top oynamıyor, langırtın orta miline sabitlenmiş en sağdaki futbolcu gibi. Kenarda da fırfırla maçı idare eden hocan varsa, Hamit topa rastgele değiyor, daha doğrusu top Hamit'e rast gele değiyor. Random %90 isabetsizlikle işliyor. Hamit'e değen topa daha sonra bizden başka birinin dokunabilme ihtimali Tuna nehrine atılan bir kibrit çöpünün Bostancı iskelesinde yüzebilme ihtimali kadar düşük. Fazla uzattık, Hamit'in futbol ölümü gerçekleşimiş, Ptt 2 de oynayabilir mi? seyretmedim o ligte oynayan futbolcu kardeşlerimin emeğine saygısızlık yapmak istemem.

Bruma için Aydın sabrı göstereceğiz. Çok para kaptırdık diyenler var, Aydın'ın oynamadan 10 senede aldığı paranın yanında gazoz parası. Açık olarak rakibi korkutsun yeter. Oyundan alındığında aklıllı hocalar Galatasaray'ın yatacağını düşünerek diriliyor. Ne zaman adam geçeceği belli olmadığından karşısındaki futbolcu ürküp, boş bırakmıyor. Futbolu adam olur mu? Hamzaoğlu ile olmaz, Daha doğrusu bir Hoca marifetiyle futbolunu geliştiremez. Beyin cerrahı lazım. Kargadaki beyinle değişse, Ronaldo'dan büyük futbolcu olur, mevcut beyinle de Eminönü'nde saat satsa hiç birimiz farkına bile varmayız, nerede lan bu diye soranı çıkmaz.

Melo yoksa zaten 1 kişi eksik oynadığını kabul edeceksin. Kim oynasa benim gazabıma uğrayacaktı, o yüzden Hamit konusunu kapatıyorum, nasıl ki Tarık Çamdal geçen hafta Jübilesini yaptıysa, Hamit'te bugün yaptı, yazıklar olsun oynadığı futbola, aldığı paralara.

Bizim için Ülkede futbol Galatasaray maçının başlama düdüğüyle başlar, son düdükle biter. Zift medyasını ne seyreder, ne okurum. Bu gece maçı anlatan spikeri de anmadan geçemeyeceğim. Auta giden topa olanca arzusuyla ''gooool'' diye bağırdı. Koskoca stadyumda gol diye bağıran başka hiç kimse yoktu. Tutamıyorlar kendilerini, dillerinde larc beden prezervatifle dolaşmasalar alayı Hepatit B den, sarılıktan karantinaya alınacaklar. Tuvalet kağıdı ihtiyacını yarı yarıya düşürdüler. 3-1 olunca neredeyse ağlayacaklardı. 3-2 olunca Melih heyecanlandı, beraberlik golünü anons etme zevkini ortağıyla paylaşmayacak kadar ağır çanak yalayıcıydı. Benim bildiğimi o bilmez mi? nasıl olsa Galatasaray'a bir gol attırırlardı, ah ulan biraz daha zaman olsaydı ne güzel olurdu şimdi.

Hamzaoğlu'ndan değişik bir şey beklemiyorum, çok kısa zamanda notunu verdik, Alberto Aynştayn'ı kızdırmayalım. Biz maçtan maça seyrettiğimiz, durumdan vazife çıkartıp görüş bildirdiğimiz için hafta boyunca neler yaşandığını bilmiyoruz. 35-40 futbolcuyla bütün bir hafta çalışma yapan Hocamızın seçtiği maç kadrosu ve sahaya sürdüğü ilk 11 belli olunca başlıyor bizim mesai. Şundan eminim banko futbolcuların dışında 18 kişilik kadroya girişin birinci kriteri Hamza'nın vicdanı. Futbolla hak edilmiyor, zaten ilgilenmiyoruz. Oynamayan, oynamayacak futbolcuya kızamıyoruz. Yedek kaleci? ha ben olmuşum, ha Eray, Sinan fark risk var mı? yok, o halde 4-5 kaleciden biri neden alınıyor, bu hafta da parayı o alsın yazık. Şundan da eminim asla oynamayacak olan diğer 3 kişinin de seçilmesindeki paradigma aynı. Yekta kazansın, yok ulan bu hafta Pandev, belki bir kaç maç sonra Cemali. Oynamayacağı garanti 3 kişi neden ileride oynama ihtimali olan bir genç çocuk tarafından işgal ettirilmez. Ayıp mı?  Sisteme şebeke'ye ters mi? Sinan Gümüş'ü Emre Can'ı hatırlatmıyorum korkmayın. 

Olcan'ı beğenmişler, fikrimi değiştirmiyorum, maçın başında söylemiştim. Sivas'ın sağ kanadı, bizde yok onu net söyleyebilirim. Olcan'la durdurmuşuz, öyle diyorlar. Ben büyük takım taraftarı olduğumdan top rakipteyken maça bakmam. Nasıl durdurduğunu görmedim, seferleri kaldırılan, hızlı trenle tarihe karışan Kurtalan Ekspres gibiydi Sivasın sağ tarafı. Atçı imam efendi bile zevk yaptı, Sergen oyuna girmek isteyecek diye ödüm koptu. Top bizdeyken bizim sol taraf beni tatmin etmedi, isabetsiz ortalar, gol olan pozisyondaki aptallık, kısmet, pas tercihi, bu yazıda kullandık langirt golü. Hani şartlı çıkan Hüseyin Göçek'in yerinde ben bile olsam o golü saymam. Gireni çıkarttırmak için elimden gelmeyeni bile yapar, tetiği çekerim. Burak'ın geri dönüş maçlarından birini seyrediyorduk. Hücum fauller, yakalanan ofsaytlar, ofsaytta olduğu için vazgeçilen Galatasaray son pasları, attığı balık gol beni yerimden kıpırdatamadı. Büyük takım golü atmadan benden kurtuluşu yoktu, mükemmel bir akıl golü attırdı, Telles'in bir yıldız gibi kayarak geldiğini görerek Olcan Adın'ın senede 1 defa yapabileceği servisi yaptı. Sakatlanıp çıktığında yerine giren çöp maçı bitirdi.

Her hafta can çekişerek alınan 3 puan, oyunla desteklenmediği sürece bizi taşıyamayacak. Sistem yaptığı hesaplamalara bizi çoktan 5-6 puan geriye atmayı planlamıştı. Saha içinde çok net görüldü, Galatasaray da büyük takım refleksiyle direniyor, bakalım ne kadar, nereye kadar direnecek. Benim umudum yok, Galatasaray'a güvenmediğimden değil, şer cephesi çok güçlü olduğundan. Fenerbahçe'ye yenilirsek  ligi bırakırız, sonrası hüsran olur, 4.5 bile olamayabiliriz. Bu yüzden nasıl ki bize karşı oynayan takımlar son maçlarını oynuyormuş gibi oynuyorlar. Fener maçına kadar detant uyguluyorum, sorunları geçici bir süre donduruyorum,  

Çocuklar Fener maçından sonra ölecekmiş gibi oynayacaksınız. Karşınızda kutsal ittifakla kuduz aşısı yapılmamış bir suç örgütü bulacaksınız. Futbol oynayarak yenerim diyorsanız yanılıyorsunuz. Bir kişilik kontenjanı Pitbull'a ayırıyorum, geride kalanlarınız Aslan'a dönüşeceksiniz. Unutma, kazanırsan alacağın sadece bir 3 puan değildir. Ant olsun ki onun peşimde değilim. Evire çevire Kadıköy Kuduzhanesinde Fenerbahçeyi yeneceğimiz bir maç futbolumuzu pisleten Global Kraliyet Şebekesine bir isyandır. 

Bu gece Hüseyin Göçek'e sahada verdiğiniz ders, Fenerbahçe maçına yapılan bir cephane yığınağıdır, kazılan bir siperdir. Bu maç  bir tatbikattır, savaş yakındır. Gazanız mübarek olsun.

18 Şub 2015

3 Puan Başınıza Çalınsın; Galatasaray 3-1 Balıkesirspor

Resim yazısı ekle
Son söyleyeceğimizi ilk başta söyleyelim, 2 li averajda Balıkesir'in altında bu sezonu kapadık, kim bilir kaç sene sonra Balıkesir'le bir kez daha karşılaşırız da öne geçeriz, Futbol Tanrısı hesabı tutsun. Son haftalarda iyice taktık, bu hafta da galip geldik 3 puanı aldık diye rotamızı değiştirmiyor, Hamzaoğlu'na son uyarıları. Dost acı söyler, ben Hıncal Uluç'tan önce söyleyeyim, bu kafayla, bu kurguyla, hele bir de uyarına gelen hakemle 6-0 ı ararız.

Ramiz Köftelikten en azından Arşidük olma şansını yakalamıştı.Eğri doğruya denk gelmiş, Şedju Afrika'ya gitmiş, Semih-Burak sakatlanmıştı. Kazasız belasız, unutulmaz bir takım kurulur, sakatlar döndüğünde de formalardan forma beğenirdi. Hakan Balta-Koray Günter tandemi kusursuz işliyor, maç be maç daha da uyumlu hale geliyordu. Hakan'ın tekniği tecrübesi, Koray'ın hava topu hakimiyetiyle uyum sağlıyordu ki, Galatasaray'ın iyi olduğu sezonlardaki klasiklerini çağrıştırıyordu. Bir teknik, bir kahraman kazma. Cüneyt-Papaz, Falco-Stump, Popescu-Bülent, Hakan-Koray. Şedju döndü, Kabak Hakan'a patladı. En azından Hakan'ın formu ve tecrübesi 5. yabancıyı tribüne yollayabilirdi. Telles'i. Burak-Selçuk'un arkadaşını kesmeye vicdanı el vermedi.

Galatasaray kadro gurubu içerisinde en güvendiğim, en büyük Türk oyuncu olduğuna inandığım Sinan Gümüş, Burak yokken kadroya girebilirdi. Tren kaçtı, şimdi ben bile Burak'ın oturup, Sinan'ın oynamasını kaldıramam. Bruma-Sinan-Sneijder-Yasin 4 lü forvetiyle oynasaydı, gol rekoruna gidebilirdi. Denemedi, cesaret edemedi. Burak'da döndüğünde 5 li forvete, 1966 Brezilyasına benzeyebilirdi. Geçmiş olsun.

Alt yapılardan bir futbolcunun A takımda oynaması için ne yapması gerekecek? yarın 14 yabancı dolacak, Messi olsan ne yazar, hangi maç kendini göstereceksin? Duygun Yarsuvat'tan sonra Florya'nın çaycıları bile ben Başkan olabilirim deme hakkına sahip. Pazar büyük, dolandırıcı Kravatlı Eşkiyalar şimdiden menecerlerle kol bastı oynuyor. Bu Sinan Gümüş'ün takıma girme şansı var mı? Tarık Çamdal'ı kim aldırdı, Fatih Terim 1 maç Milli Takım'da oynatarak kol böreği gibi önümüze koydu, bu dalavereye kim ortak? Kim denen oynatıyor?, Para verdik diye Galatasaray Taraftarına görüntü kirliliği yaşatmaya kimin hakkı var. Topla bir sağ bek olarak gereğinden fazla buluştu, çok iyi taç atıyor demiştik, şimdi bir hünerini daha gördük. Orta diye tabir ettiğimiz, gelişigüzel içeri şişirişlerde her seferinde önündeki adama nişanlayabildi. Oynadığı bütün maçlarda çerçeveyi bulan tek şutu, Muslera'nın kalesine olan bu şebeği sebep ne olursa olsun oynatan futbol fakirinin Galatasaray kulübesinde işi ne? Sorular milyon tane.

Maç 3-0 olmuş, Sneijder uygulamalı ders veriyor, Yasin le beraber şov yapıyor, çocuğun gol atması an meselesi. Ama işte bütün mesele de bu, Sinan Gümüş'ün oynatılmamasının mantığı, Yasin'in iyi oynadığı maçta acil çıkarılmasının mantığıyla aynı. Kötü oynasa devam edecek, rezil edecek, bir daha gündemden düşürecek. Yasin 2 gol atsa başına bela alacak, Umut Bulut denen futbolu kaval kemiğiyle oynayan, Şebeke'nin biatçısı bir daha saha yüzü göremeyecek. Ustasının en büyük düşmanı Hagi'ydı, İmparator olma sevdasıyla kinini beraber taşımak zorunda kaldı. Çırağının kaderi de aynı, Sneijder nefretiyle yaşıyor, ama unuttuğu bir şey var,   Hamza'nın Mehmet Ağar'ı yok. Karşı cephe saha dışında çok güçlü.

Bizim diğer takım taraftarı gibi tabelayla işimiz yok, 4 tane yediği maçta hücum oynadığı için alkışladığımız Ramiz Köfte'yi 3-0 dan sonra ezildiği için dövüyoruz. Galatasaray'ın, işin ucunda kupa yoksa hiç bir maçta öncelikle misyonu, imajı kalesini savunmak olamaz. Tribünlere kimse gelmiyor diye şikayet etmeyeceksin. Senin maaşını 3 puan değil, futbol seyretmek isteyen taraftar verir, 3 puan için değil, tribünlere bir kaç bin kişi daha getirmenin taktiğini vereceksin, arayıp bulacaksın.

Bir kıyağımız olsun Ramiz Köfte'ye;

Maç kadrosunu kurarken yedek kaleci alma kardeşim. Muslera'ya bir şey olduğunda ha kalede kimse olmasın 10 kişi oyna, ha Eray'la birlikte Sinan'ı da geçir. Boşuna para almasınlar, sana bir tüyo vereyim, bildiğini sanmıyorum. Sabri çok iyi kalecidir, Sinan'dan, Aykut'tan, Eray'dan daha iyi kaleci değilse şerefsizim. İsteyen araştırsın, ben seyrettim. Boyu ufak en kötü çatallara giderse yer, diğerlerinin göğüs kafesinde delik var, nereye atsan giriyor.

Teknik bir liberolu sisteme dön, Şedju'yu Muslera'nın tam önünde en geride oynat. Normal bir set oyununda yarı sahamız ile penaltı noktası arasında bir yerde olsun. Sağına Sabri'yi, soluna Hakan Balta'yı koy. Top bizdeyken Muslera dahil 4 kişi savunma güvenliğinde olsun yeter. Koskoca Galatasaray neyi savunacak?, 1 adam artırdık. Sağ ve sol bekleri toplam 14 er km koştur. Dur koşamazlar deme hemen, bitene kadar saldırsınlar, 7-8 km yi ne kadar kısa zamanda yaparlarsa o kadar iyi,  O dakika gelince, Sabri-Hamit, Hakan-Olcan değişikliği yap, onlar da 7-8 km koşsun. Maksat takım koşu mesafesini artırmak.

Melo-Selçuk, 3-2-5 Hücum sisteminin çapaları.  Top kimdeyse o saldıracak, diğeri eskortluk edecek, bayrak yarışı gibi, bir birlerin kademesine girecek. Top rakipteyken ilk topa Melo basacak. Selçuk Melo'nun kademesinde, yanı başında olacak. İleriye atılmayacağına inandıkları hiç bir topu geriye, yana vermeyecekler.

Şimdi geliyoruz Galatasaray taraftarı kazandırma bölgesine. Sağ açık, sol açıksız 1 dakika bile oynamaz Galatasaray Hamzaoğlu.  Metin Kurt'lardan gelen harstır, haslettir. Bruma çok iyi olduğundan değil, açık olduğundan, hızlı olduğundan, adam geçebildiğinden, iyi hocayla iyi topçu olacağının sinyalini verdiğinden forvete ilk yazıyoruz. Sol açığa da Yasin'i. En öne tabelacı Burak'ı. Ne kadar çok topla buluşturursan, o kadar fazla değişiklik görürsün skor tabelasında. Kenarda bir öcü oturtacaksın. Pandev, Umut bulut Burak'ı korkutmaz, çizgi film gibi gelir hata yaptığında kulübeye bakması. Belki Alper Taş Altuğ gibi biri olabilirdi. Sinan Gümüş var ya demeyin, o benim ilk 11'imin prensi. Lafımın arkasındayım, Galatasaray kadrosu içerisindeki en büyük Türk oyuncudur. Burak'ın yanına yazıyorum. Sol açığa da Yasin'i koydum. Bruma yorulana, iyi oynayacağından umut kesilene kadar oynasın, bu kanıya vardığında Telles'le değiştir. İyi oynuyorsa dokunma, Emre Çolak takımın tek rezervesi olsun.

Sneijder'i sal sahaya, nerede istiyorsa orada oynasın, Galatasaray taraftarı kazandırsın. 10lar(Metinler, Hagi'ler, Sneijder'ler) Galatasaray müzelerine taşıdıkları kupalarla, aldıkları lanet olası 3 puanlarla değil, 1,2 ve daha fazla bebeği sarı kırmızılı zıbınlara sardıkları bebeklerle büyüktür.

Sarı kırmızı Beşikte uyunan bir bebek, pis ligimizin sonuncusundan yatarak, tırsarak, kan kusarak aldığın 3 puandan milyon defa daha değerlidir.

ÖZGECAN kardeşim, yaşadığın son günü unut, Nihat Doğan medya maymunun tweetini okuma, hayallerini ışıklarla paylaş.

10 Şub 2015

Ramiz Köftenin Biten Balayısı; Eskişehir 1-2 Galatasaray

Aslında işimiz bu olsa, bu işten para alsak kolay, Geçen haftaki Bursa maçı yazısını kopyala yapıştır. Maç öncesinden başlayalım kopyalamaya. Türkçe konuşmasını bilmiyor, ne demek istediğini kendi dilinden anlatamıyor, 10 yabancıyla nasıl anlaşıyor? defo ortaya çıkınca gördük. Dilek; TDK sözlük; İstek, talep, rica, temenni. ''Eskişehirspor'a başarılar dilerim'' Fenerbahçe Başkanı söylese, hakem söylese, bir futbolcumuz söylese kafasını kopartırız. Ramiz Köfte böyle dedi. Herhalde Eskişehirspor'un kazanmasını istemiyor(konjonktüre bakarsak emin de olamıyorum) derdini anlatamıyor. Seneye 14 yabancı olacak, ilk 11 in yabancı çıkma ihtimali var, kenarda Ramiz Köfte'yi düşününce şimdiden korku filmi gibi. Galatasaray taraftarının dileği başka elbette. Tam bir paradoks bu sene Şampiyon olursan bu salakla devam ederler, seneye duman oluruz. Bu salaktan kurtulalım diye Telli Baba'ya adak dilesek, kendi elimizle Şampiyonluğu vermemiz lazım.

Galatasaray kadro gurubunda 40-45 oyuncu var, % 80 çöp. 11 kişi zor çıkıyor. Takımda 11 kişiden bir tek Burak eksik. Bir bakıyorsun takım sanki 8 kişiyle oynuyor gibi. Sanki banko oyuncu oynamayınca yerine kimse oynamıyor gibi. Geçen hafta Selçuk, bu hafta Burak. Formaları var içinde kimse yok. Sabri sakat, yerine Eskişehirli Tarık oynuyor, ben de olsam onu oynatırdım. Oynayacaksa bu maçta oynayacak, Eskişehir'i tanıması avantajı, Aslan olma maçı, Eskişehir onu tanıyor dezavantajı maymun olma ihtimali var. Bereket Erkan Zengin transfer olmuş, ve bereket takım son yılların en kötü oyununu oynadı da, şebeklikle taç atarak idare etti. Allahı var çocuğun o kadar para eder, tacı Sabri'den iyi atıyor. Sabri'den daha yakışıklı. Ben çocuğuma sağ bek forması alacak olsam şerefsizim Tarık'ın formasını alırım.

Ramiz Köfte, bakalım kime acıyacaktı bu maç için? Burak oynayamam abi, bacağım ağrıyor deyince fal baktık. Öngörülerimizi maç kadrosunda tamamen bitirdi. Romantik Galatasaraylıların ilk 11 beklediği Sinan Gümüş A21 e gönderildi. Buraya zapta geçireyim kalsın. Kadro gurubu içerisinde en büyük Türk oyuncu Sinan Gümüş'tür. Gene iyi kötü taraftarın bir görüşü oluştu, ben hiç seyretmeden bu kanıya varmıştım, sözümün arkasındayım, tek bir kolay maçta,  Bruma'lı bir maçta Sinan'ı oynatsınlar bir daha kesemezler. Onlar da bildiği için zorluk dereceli, ya da çöp futbolcularla kupa maçında oynatıyorlar. Bruma, Yasin, Snaijder, Sinan forvetiyle bir maça çıksak, benim de dileğim bu. Öyle bir salaksın ki Hamza, kötü oynarsa bize, iyi oynarsa sana olan bir değeri, Kravatlı, formalı çetelere direnemediğin için oynatamıyorsun.

Bruma derken, çok şeyler beklediğim için değil. Bruma'nın oynadığı maçta hızından, aldığı paradan korkuyorlar, bekleri çıkaramıyorlar, artı yenmeye geldim imajı veriyorsun. Dün geceki maçın ilk 11 ini gördükten sonra, attığımız twiitleri yazmaya gerek bile yok.  Yekta çıkana, Bruma girene kadar pozisyon üstünlüğü ne kadar kötü olursa olsun karşı takımın olacaktır. Koskoca ilk yarıyı çöpe attı.

Spikerler Sneijder'in çıkması için ne şarlatanlık yaptılar. Hagi'nin golcüsü Hakan Şükür olmasa belki Hagi ecelinden önce giderdi bu ülkeden. Sneijder'in golcüleri, kariyeriyle oynuyor. İsmi cismi olmasa 6 ay durmaz, oynamaz bu salaklarla. İnsanlık dışı attığı gol pasları, veya golden bir önceki pasları tabelaya yansımıyor. Onun verdiği paslardan birini bile kendisine verebilecek yetenekte adam yok. Bereket ismi Sneijder, Pandev gibi tribünde otursa, yedek kulübesinin sandalyelerinin tozunu alsa, Hollanda Milli Takımının bankosu da dert etmiyor.

Maç seyircisiz oynandı, konu değil ama boş geçmeyelim. Tüpçü en ağır küfürleri ediyorum sana. Futbolcuların, kenar yönetimlerinin bütün seslerini duyduk. Koskoca Galatasaray Hocasının taktik bilgisini çözdük. Vakti olan, midesi bulanmayan bir kere daha izlesin inanmıyorsa. En az 200 kere ''bravo oğlum''- ''afferin X'' Taktik, sevk ve idare bu. Motor Sanat Terk varken gene pandomim  seyrediliyordu, mimiklerle futbol takımı idare edilebiliyordu, bizimkinde bu da yok. Efendi adam, düşmanı yok. Rakip kazansın istiyor, gol atınca maymunluk yapmıyor, özür diliyor. Kenarda Hoca yerine Hazreti Mevlana var. Melo bile hırçınlıktan vazgeçti, Melo'luk topa müdahaleleri özledik. Okuyan aklında tutsun, ya Melo gittikçe kötü oynayıp kesilecek, ya Melo'luk yapıp atılacak. Melo, Hamza'lık futbolcu değil. Hamza'da Melo'luk hoca değil.

Yekta'nın futbol dışı bir hüneri olduğuna bahse giriyorum. Mustafa Sarp için girmiş kazanmıştım. Koskoca Reykart'ı yemişti, Yekta 7. hocada. Hoca yeme, öğütme değirmeni. Olacak şey değil, taraftarın % 90 ının nefret ettiği futbol dışı yaratığı oynatıp, kendi mezarını kazmak için ne gibi bir nedenin var. Beni oynatın diye silah mı çekiyor, ya da elinde videonuz mu var. Aldığı paranın yarısını size veriyor desem, siz çakıl taşı mı alıyorsunuz, ihtiyacınız yok. Bütün takıma fıkra anlatıp moral kondisyonu mu sağlıyor. Maçlarda kimyasal bir salgıma mı yapıyor, hücum edilmiyor mu o Yekta oynarken. Sayarım sabaha kadar, ama ilk 11 oynaması için futbol içi tek bir nedenim yok.

Snaijder'in pasıyla kötü vuran Umut( senede 1 defa iyi vurur, o hakkını da geçen maç kullandı) un şutunu kaleci kurtaramadı, iyi vursa belki kurtaracaktı, top tekrar önüne düştü yarım golle öne geçtik. 10 dakika içinde 2. golü bulamazsak işimiz Muslera'ya kalacaktı. Zaten o ana kadar 3-0 olması gereken maçı Muslera tutuyordu. Gol olan pasta topu tokatlayabildi, ama ne gezer topun düştüğü yerde bizden bir salak olsun da uzaklaştırsın.  0-0 biteceğine 1-1 bitti ilk yarı. Ramiz Köfte için değişen bir şey yok.

Sedju Afrika'dan enkaz halinde dönmüş. İyi oynayan, pozisyon vermeyen Koray-Hakan Balta tandemini bozmuştu. Yekta'yı çıkarmaz ise ayıptı, yanında Şedju'yu bekliyorduk. Koray-Bruma girer, 2. yarı seni yeneceğim Eskişehir diye bağırabilirdi Ramiz Köfte. Ne gezer, çöpün kısası çıktı, şişmanı girdi. Sağ açıkta 25 dakika geçirdi. O sırada Bruma çağırıldı, soğukta it gibi titriyordu Ramiz'in yanında. Spikerler, Muslera hariç çıkacak yabancıları tek tek saydılar. Eminim Ramiz Köfte bile bilmiyordu kimi çıkaracağını. Bruma'yı kenarda gören yabancılar 7 dakika daha kendilerini gösterdiler. Biri ben çıkayım demedi şerefsizlerin! Halı saha maçı olsa, kenara biri girmeye gelse, utanır biri çıkar, gel kardeş benim yerime oyna der. Olacak şey değil, Ramiz Köfte'nin şansına 4 yabancı da hata yapmadı bu sürede, sakatlanmadı, sarı kart almadı. Kısacası hiç birimiz bilemedik, tecrübeli Hocamız, futbol tarihi boyunca görülmemiş, görülmeyecek bir hamleyi kayda geçirdi. Yabancı sol beki çıkardı, beraberliğe razı olmadığı, golü bulmak için 2. yarı aldığı sağ açığı 25 dakika sona sol beke geçirdi. 3. sağ açık yabancıyı oyuna sürdü.

Sadece Burak yoktu, ama bütün takım sürekli değişiyordu. Eskişehir'in kanadı gitmekle kalmamış, kolu da kırılmış, Es Es bando da yok ki, gaz versin, ona rağmen bizim eski kavak yeli Skibbe vur emri verdi. Şişman çöpü zorluyorlardı. Çataldan döndü topları, çerçeveyi bulanları da Muslera kurtarıyordu. Maç içinde 2 maymuni suplaj yaptı. Deplasmanda 1 puana razı olmayan bir tek Sneijder vardı. Tıpkı Bursa maçında olduğu gibi, topu ortalanamaması mümkün olmayan yere, dünyanın en kötü bekin bile ortalayabileceği ivmeyle topu bıraktı. Aslında kimse vuramadı, Selçuk'a çarptı mı ondan bile emin değilim  tekrarını hala izlemedim. Garip bir şekilde kaleye girdi. Olacak şey değildi, Arap İsmail olsa, 10 takla atardı bu gole, bizim kenar yönetimi muhtemelen prostatlı başkan, muhtemelen şebek minibüsçü  abartılı sevinmedi. Belki bize yakışan buydu derdim Ramiz Köfte olmasa. Biliyorum ki Eskişehirlilere de acıdı. Şampiyonluğu kaçırırsak bize de acıyacak.

Neticede sıfır puan almamız gereken son 2 maçı 4 puanla kapadık. Önce gök Tanrıya, sonra Muslera'ya dua edelim. Ve testi kırılmadan önce, suya giden Ramiz Köfte'yi bir kere daha dövelim., kapatalım.

Bak Hoca, bütün takımlar Galatasaray'a karşı son maçlarını oynuyorlar gibi, maçtan sonra öleceklermiş gibi oynuyor. Bursa-Akhisar-Trabzon- Kayseri hariç oynadığın maçların tamamında aşırı isteklendirme var. Bu saydığımız takımlar dışındakilerin Fenerbahçe'ye karşı oynadıkları maçlar da ise bariz şike var.  Bu sene bir de stratejik ortak çıktı. Beşiktaş'ı da olası bir Fenerbahçe kazasına karşı sigortalı işçi yaptılar. İyi niyetle, futbol içinde kalarak bu yükü taşıyamazsın, son 10 dakikaya 2 farklı önde giremediğin hiç bir maçı bize kan işetmeden kazanamazsın. Muslera hasta olsa, başına iş gelse her maç duman olursun. Melo'ya bir bok olsa, hakemler kolluyor, atsa orta sahayı tutamazsın. Her takım orta sahası kadar konuşur, söyleyecek lafın olmaz. Aklını başına devşir, Galatasaray büyük takımdır, gerekirse beksiz oynar, ama asla kanatsız, hücum oyuncusuz oynamaz, oynayamaz. Galatasaray şovu büyük Galatasaray taraftarı için yapılır. Taraftarın istemediği adamın oynadığını bugüne kadar görmedim, bu sene de görmem. İstemediğimiz adamları ısrarla oynatıyorsan da seni yok biliriz olur biter.

Yolun uzun Hamza, bizim vaktimiz kısa o yüzdendir bu sitemler, mertliktendir, Galatasaraylılıktandır, Allah Kahretsin!.

3 Şub 2015

Fernandao ile Fernando'nun İt Dalaşı; Galatasaray 2-2 Bursaspor

Selçuk yok Burak yok, Şedju döndü, Semih dönemedi. Rakip, Türkiye'de futbolu bilen tek hoca olan Şenol Güneş'in takımı. Şampiyonluk kavgasına giriştiği takımlar sırayla, torpille 3 er puan almışlar. Takım 1 hafta önce çok iyi oynadığı maçı zar zor kazanabilmiş. Hamza'nın kafa bir dünya.

Romantik Galatasaray Taraftarı Selçuk'un yerine Sinan Gümüş'ü, realist taraftar Olcan Adın'ı ilk 11 yazdı. Hesap edilemeyen bir şey daha vardı. Hamza Hoca'daki vicdan, Suriye kantonlarında çıkacak kayıkçı kavgası öncesi, 1 milyon Suriyeliye acıyarak Türkiye'ye getiren Tayyip Bey'den daha fazlaydı. Bir hafta önce Burak'a acımış, 1 ay daha hastanede yatmasına sebep olmuştu. Bu hafta da Sedju'ya acıdı. Halbuki Sedju kendi ulusal takımının kader maçında rezalet oynamış, elenmesine sebep olmuştu. Hem formsuz, hem moralsiz, hem de yorgundu, ama olsundu, maksat eldeki futbolculara babalık yapılsındı.

Neyse dedik, Hamza acemi ama salak değil, kaç maçtır iyi oynayan Hakan Balta - Koray Gunter tandemini bozacak değil ya. Bozar mı acaba? Sedju'yu, Melo ile beraber ön libero oynatır diye düşündük. Maç öncesi konuşmasını duymasaydık keşke.

''Rakibimiz çok güçlü, ve formda, zaaflarından yararlanmaya çalışacağız'' Başkanı GalataSaray'a başkan olacağına AkSaray'a soytarı olmuş, Ramiz Köfte, Sarayı Ak Hisar'la çevirmiş çok mu? Gözünü yum düşün, Barnebauda Galatasaray'la maçın var, Angelotti'sin. Maçtan önce konuşuyorsun, ''Galatasaray çok kuvvetli, zaaflarından yararlanmaya çalışacağız'' Taşşaklarından asarlar Barnebau'nun çatısına.

Biz asmıyoruz, varsın stajını Galatasaray'da tamamlasın Hamzaoğlu aşireti. Ve maç öncesi görüşlerimiz zapta geçsin diye sanal aleme atıyoruz. Ve garanti veriyoruz ki maç çok iyi maç olacak. Galatasaray savunma güvenliğini düşünerek gol arayacak, Bursaspor kendisinden korkan büyük takımı evinde yenmeye oynayacak.

Başlama vuruşu öncesi dizilişe baktığımızda ise şok geçiriyoruz. Tezahürat yapmayı bırakıp Muslera'ya dua etmeye başlıyoruz. Bursaspor'un en kuvvetli tarafı, Şener-Volkan'lı sağ tarafı. Küçük takım hocası önlemi almış korkmayalım. Hakan Balta-Telles-Olcan hatta Sneijder sol tarafımız Kanije Kalesi savunması. Başta dedik, Şenol Güneş futbolu bilen tek hoca, Hamza kendisinden tırsıyor, at Koray'la, Sedju'nun arasına topu koştur it gibi Volkan'ı. Yenemezse ayıp.

Maç Fernendao ile Fernando arasında it dalaşına döndü. Bizimki kurtardı, onlarınki atamadı, derken Galatasaray insanlık dışı bir gol attı. Ben böyle gollerin hastasıyım. Asistçisi, golcüsü belli olmayan takım gollerine doyamıyorum. Eğri doğruya denk geldi, gol yememek için konuşlandırdığı bütün sol ayaklı adamlar, sol tarafta 100 metre kare alan içinde inanılmaz bir pas trafiğine karıştı. Sneijder'in tıklamasıyla, top mükemmel bir ivme kazandı. Milim şaşma yoktu, sahanın en kötü iki oyuncusundan biri, hayatı boyunca asla bir daha yapamayacağı ortayı kesti. Diğeri ayağıyla bile vuramayacağı darbeyle kafa attı, ağlara mıhladı.

Böylesi büyük bir büyük takım golü atan takım, kendi sahasında kazanamıyorsa sebep sonuç aranmaz, direk kenara ihale edilir maç. Bir taraftan golün keyfini çıkardık, bir taraftan da vesveseye kapıldık. 2.yi mi arayacaktık, yoksa Muslera'ya dua etmeye devam mı edecektik.  Beklediğimiz oldu, koskoca mübarek Galatasaray formaları, kadrajda kendi yarı sayamızda daha çok görünmeye başladı.

Burada bir parantez açıyorum. Bursaspor'u istisna tutuyorum ama, bütün takımlar Galatasaray'a karşı sanki son maçlarını oynuyorlar gibi. Sanki futbol bir daha oynanmayacak, ne yapacaksan Galatasaray maçında yap demişleri gibi. Sakatlanmaktan, atılmaktan, yorulmaktan korkma saldır. FB ve nedense bu sene Beşiktaş'a ise salyangoz yumuşaklığında oyna, fark yeme, rezil olma az farkla kaybet, maçı savuştur. Bu durumda Hamza'ya kızmak çok anlamsız. Morinho olsa sonuç değişmez, karar verilmiş, kalem kırılmış, 4. olursak şükredelim bu kutsal ittifak karşısında.

Parantezi kapatıyoruz, dedik ya küçük takım hocalığından terfi kolayına olmayacak. Golü atmış, yatıyor, devre bitmek üzere, gök tanrıya emanet edilmiş maçın sevk ve idaresi. Derken 4 kişiyle kontrol altına alırım sandığı Volkan, Muslera ile penaltıdan daha kolay bir pozisyonda karşılaştı, Arena'yı susturdu. Golüyle değil, sus işaretiyle.

Sedju'yu oynatacağım diye, 6 adamın yeri değişti. Oyun içerisindeki deplaseleri saymıyorum. Sanki kenar yönetimi Koray Günter'den başkasını izlemiyordu. Piyangodan çıkan Sabri sakatlanıp çıktı, 5 milyon dolara alınan sağ bek yedeği kenardaydı. Akıl sır alacak gibi değil, 7 kişi kenarda, sadece 2 kişinin kimin yerine gireceği belli, Muslera'nın yerine Koray, Sabri'nin yerine Tarık. Olacak şey değildi biri oldu. Demek Tarık maç başı parasını alsın diye fasulyeden kulübedeydi. Eray'ı kaleye geçirmekle, hiç kimseyi geçirmemek arasında fark yoktu zaten. Vicdanlı Hamza, maç başı parayı, Alperen Uysal alsın istememiş demek ki.

Seyretmiyor okumuyorum, muhtemelen Medya Maymunları o penaltıyı gördü diye Fırat Aydınus'u doğramışlardır. Bu ortamda o kalabalıkta eli görüp, penaltıyı çalmak için delikanlı olman lazım. Galatasaray lehine çalıyorsan da kanlıyı bir kenara koyup, deli olman lazım. Penaltıyı Emre attı, atarken hiç korkmadım, atamasaydı bile fikrim değişmezdi, Melo ile aynı fikirdeyim. Galatasaray'ın bir geleceği varsa Emre Çolak o geleceğin en büyük futbolcusu olacak. İzin verirlerse ağaları. Hoca Sneijder atsın istemiş. Hem vicdanlı, hem doğrucu Davut. Kaçırsa özür dileyecek. Vahim olan kadroya hakim değil, muhtemelen Edirnekapı-Habipler minibüs şoförünün talimatlarını uyguluyor. Ustasından öğrenmiş bütün futbolcuların hamisi olacak. Volkan'a eskortluk ediyor, teselli ediyor Emre Çolak penaltı atarken.

Sinan Gümüş'ü zorluk derecesi yüksek maçta, takım yenikken oyuna sürdü. Ve bir taşla iki kuş vurdu. 1. kuş, Selçuk-Burak'ın olmamasını hissettirdi, yerlerini iyice sağlama aldı. 2. kuş, Koray ve Sinan Gümüş'ten kurtuldu. Artık çocukları başka takımlarda seyrederiz.

Şenol Hoca'yı oyuncu değiştirmemekle suçlamışlar. Haksızlar, takımı mükemmel oynuyor, 2-1 galip, 3. an meselesi, devamı hezimet. Niye ritmi bozsun, helal olsun, oyuncu değiştirmek mecburiyeti mi var? Penaltı golünden sonra önlemini aldı. Kafama takılan bir soruyu kendisine sorarak kapatıyorum.

Sevgili Hocam bize karşı oynadığın oyunu Fenerbahçe'ye karşı da oynayabilecekmisin? Oynarım, yenerim diyorsan yeni bir Çin sürgününe bavulunu hazırla derim. Bu ülkede futbol lağımda oynanıyor, temiz adamlara yer yok. Galatasaray maçını izleriz gerisi artık ilgilendirmiyor, bütün maçlar yasa dışı zaten.

Ramiz Köfte'ye yazdık bu hafta kaybedilen 2 puanı. Ama kızmıyoruz, başkası olsa da sonuç değişmezdi. Fenerbahçe Şampiyon olsa da kutlasam diyen prostatlı Başkan'ın Hamza'dan daha iyi hocası inanın olmaz, canı sağ olsun.

27 Ara 2014

Galata SARAY'a Çıktı Açık Alınla; Gençlerbirliği 1-1 Galatasaray


10 larca havuz gazetesi, yüzlerce Medya Sülüğü var, maçı yazdığını sanan, bizi de okuyorlar mı diye bin türlü hokkabazlık yapan. Onlara bırakalım sahayı. Onlar sahaya bakıp yazsın, 4321 taktiğiyle oynadılar, Alan daraltamadılar, bloklar arası mesafe açıktı, gibi saçma sapan önermeleri.

Biz maçı tribünlere bakarak yazan taraftayız. Hatta maçı maçtan önce seyredip, tabela ne olursa olsun yazdığımız şeyi değiştirmeyenlerdeniz. Başlıyoruz,

Galata bu sefer Saray'a çıktı dediler. Bedreddin Dalan'ın şoförüne rastlamasa muhtemelen hala Edirnekapı-Habipler minibüs hattında çalışıyordu Şebek. Hasta Galatasaraylı, minibüsü sarı kırmızı atkılarla süslü, Şampiyon yazıyor ön camın üstü boydan boya. Kaputun üstünde bozuk para bölmeleri hapishanedeki bir Galatasaraylının hediyesi boncuklarla bezenmiş. Maç anında belki arabayı başkasına emanet edip, güzergahtaki bir kahveden maçı seyrediyor. Belki o büyük, unutulmaz günlerde hat dışına çıkıp, tura çıkmıştır. Ama kader, ama düzen bu, bir bakmış ki, 2014 sonlarına doğru koskoca Galatasaray'ın CEO'su.

Alp Beyden 5 cm uzağa işeyebildi diye adını bilmediğimiz, yolda görsek tanımayacağımız bir prostatlı Başkan yapılmış. Dürüstlüğün yanından bile geçmemiş Ali'yi de alarak sac ayağı oluşturmuşlar, 100 sene daha geçse sportif olarak asla yanımıza bile yaklaşamayacak rakibimizle, Canımız, Ciğerimiz Galatasaray'ımızı, sistem çanağı yalama yarışmalarında eşitlemişler, belki de öne geçirmişler..

Galatasaray Cumhurbaşkanı'nın ayağına ancak Avrupa Şampiyonu olduğunda, Süper Kupayı aldığında Devlet Üstün Madalyası almak için gider. Bu mübarek günlerin dışında futbol sahası dışında gideceği tek bir rotası vardır. Aslanlı Yoldan ilerleyerek Ata'sının huzuruna çıkmak.

Keşke Galatasaray 5-0 yenilseydi de bu ayıbı bana yaşatmasaydı. Bu ayıbı yaşatan Şebeklerin de son kullanım tarihi olan 5 ay sonrasını göreceklerini sanmıyorum. Olanca kinimle saldıracağım. Ben Galatasaray futbolcusu olsaydım, ya Saray'a çıkmazdım, ya da maçta oynamazdım, oynayamazdım. Eğer Ülkenin yarısının nefret ettiği bir Cumhurbaşkanının tarafıysan, maç senin için teşviktir. Gönlün beynin diğer yarısında kalmışsa ters teper oynayamazsın. Alakan yoksa da, çıkar dün gece oynadığın gibi oynarsın, gelen ağam giden paşam. 30 sene önce Kenan Evren'in huzuruna çıkarılan futbolcular resimleri çöpe attılar, umarım dün Saray'a çıkarılan futbolcularımız bu kadar uzun süre beklemezler.

Maç yazamayacağız, yenemedik diye değil. Biz Galatasaray forması seyrediyoruz, yenerse maçın geometrik değerine göre mutlu oluyoruz yenemezse moralimiz bozuluyor o kadar. Bizim Galatasaraylılığınız esas maçtan sonra başlıyor, 24 saat, 365 gün, nerede bir Galatasaraylı çocuk görsek ateşini harlandırırız. Bir tek bir Galatasaraylının boynunu eğen, bizim baş düşmanımızdır, zaten öyleydi, bu gün katmerli bir nefretle uyandım. Minibüsçü, dünya ahret düşmanımsın, tek başıma ben olsam bile bir Galatasaraylıyı utandırdın.

Aslında Aziz'e kızıyoruz da bir taraftan adam haklı. Hocaya, futbolcuya gerek yok. Şu şikeyi de yapmamış olsaydı ülke için rol model bir Başkan'dı. Mancini yerine Hamza'nın gelmesi daha iyi oluyorsa, bu ülkede futbol konuşulmaması lazım. Biz de futbol analşzine girmeyi gereksiz buluyoruz. Olur şey değil, Mancini, Prandelli kovulup 40 yıl düşünsek aklımıza gelmeyecek Hamza Galatasaray'ın başına geliyor, Galatasaray daha iyi oynuyor, daha iyi sonuç alıyor. Mancini ile Hamza İnter'i değişse acaba onlarda da bir değişiklik olmaz mı? Futbol yazmamaya çalışıyoruz, bilmediğimizden, anlamadığımızdan değil, Tiyatro seyrediyoruz, bir sonraki sahnede ne olacak, oyuncular, oyunu kuranlar biliyor, biz bilmiyoruz. Heyecanlanmaya, üzülmeye, sevinmeye gerek yok. Biz eskiden tribünlerde maçın, Şampiyonluğun kaderini değiştirebiliriz sanırdık. Bu yüzden 10 yıllarca gırtlaklarımızı parçaladık, kısık seslerle gezdik. Şimdi eminiz, bu yüzden tribünleri tek ettik. Gitmek isteyeni de engelleyemediler dün gece gördük. Tribünlere alınmayan Galatasaray taraftarı( ne kadar taraftar diyebilirsek) 90 dakika bağırdı.

Seyrettiğimiz Galatasaray maçı için söyleyecek hiç mi bir şeyin yok diyenler için bir şeyler yazıp, Hisseli Harikalar Kumpanyası'nın önümüzdeki perdelerinde  ne seyredeceğiz acaba diye istiareye yatıyoruz.

Muslera bu sezon ilk defa benim görmek istediğim büyük takım kalecisiydi. Maymuni bir suplaj(uçarak kurtarış) yaptı, kenardan gelen öldürücü gol ortasında da insanlık dışı bir plonjon(uçarak topu tutmak) seyrettik. Estetik, görsel zevk açısından muhteşemdi.Beğenim bu yüzden değil ama. Topları çok çabuk ve seri olarak adama pas olarak kullandı. Semih'ten çok daha teknik bir futbolcu, çoğu pozisyonda liberoluk yaptı. Kötü oynayan takımın en iyi futbolcusuydu(kalecisi değil)

Semih Kaya keşke fakir olarak kalsaydı. Kaybedecek hiç bir şeyi olmasaydı da toplara ölümüne girseydi. Her oynadığı maça son maçım diye çıkabilseydi. Florya'ya metrobüsle gitseydi. Ay be Asimo senin de pantolonuna cep diktiler, cebi yurolarla doldurdular, 4 sene önce trenle gelip gittiğin Kartal'a şimdi uzay mekiği gibi arabanla gelmeseydin keşke. Hiç bir futbolcudan umudumu kesmemiştim senden kestiğim kadar. Şimdi kaybedecek çok şeyin var, neştere kafa atmıştın, şimdi topa götünü dön. 5. cm sıçrayama, gelişi güzel uzaklaştırdığın top bile 20 metre uzağa gidemesin. Top Galatasaray çerçevesinden içeri girerken felç geçir, ayakta kal. her girdiğin ikili mücadelede asırlık çınar gibi devril. Maç, antrenman olmadığı zaman, atla Lombardicine köyüne git balık tut, mangal yap. Sakın Terry ile, Pike ile, Maskerano, Compani gibi stoperle tanışıp arkadaş olma, Abidal futbolu bırakmış, gidip akıl danışma. Ne gerek var lan, nasıl olsa görünmez bir el  ilk 11 i yapıp sahaya sürüyor ve sen varsın o sayının içinde. Devam et, bu sistem sen futbolu bırakana kadar değişeceğe benzemiyor, senin gibi kaç kazma daha kaldırır.

Burak'ı ofsayttan, hücum faulden Hz. Hamza'nın dahiyane buluşuyla kurtardık. Bir akıl da ben vereyim kesin çözüm için. Burak'ı kaleye geçirin hiç ofsayta düşmez. İşin kolayı buymuş, Burak geriden gelecek, az pozisyona girecek ama çok atacak. Dolayısıyla nöbetçi golcü, asıl golcü olarak oynayacak, Galatasaray hücum gücü, ofsayt handikapı yüzünden düşürülecek. Nasıl olsa yediğimizden fazlasını atıyoruz, prim Hamza'ya yazılacak. Bruma'yı banko oynatıp, maç be maç güven, güç, form kazandırmak, Burak'a ofsayta düşme demek daha zor. kim uğraşacak? Yürü be Fath Terim'in Çırağı. Hayatının kumarını oynamıyorsunnasıl sa, şu ana kadar Dük yaptık zaten, Beşiktaş'a koyarsan Arşidüksün, Kadıköy'den sağ selamet çıkarsan, 4. yıldızı takarsan Kralsın.  Uyarına gelmez ya, Nasrettin Hoca gibi maya çaldığın göl yoğurt tutarda Avrupa Şampiyonu olursan İmparatorsun. Aksi mi? korkma kardeşim, Kravatlı Eşkiyalar köşe başlarını tuttuğu sürece, seni tekrar Ramiz Köfte'ye usta başı yaptırmazlar.

Bir günlük beylik beyliktir deyin, keyfinizi çıkarın, cebinizi doldurun. Kulüplerin başına gerçek sahipleri gelene kadar, bayramınız olsun.

25 Ara 2014

Neden Maçlara Gitmiyorum?

WATERLOO savaşında Napolyon Bonapart, bataryalardan birinin saatlerdir ateş etmediğinin farkına varır. Kurmaylarıyla batarya yuvasına gider, komutana neden ateş etmediklerini sorar.
-''9 önemli sebebimiz var efendim''
-'' Neymiş bunlar say bakalım''
-'' Biiiir; Cephanemiz bitti, İkiiiiiii'.
- ''Tamam diğerlerini saymanıza herek yok''

Leş kokan ligimizin ilk yarısı bitmek üzere, neredeyse maça gitmek yasaklanmış gibi bir şey. 10 larca kanalda 100 lerce şebek var, bu konuya değinen kimse çıkmadı. Bir program yürütülüyor ki, durumundan şikayetçi olan bile yok. İş başa düştü, tarihe not düşmek için yazıyorum.

Böyle bir soruyu soracak Napolyon bu ülkede yok, çıkacağa da benzemiyor. Öyleyse kendimize soruyoruz, cevaplamaya çalışıyoruz.

Biz taraftarlar neden  maçları stadyumlarda seyretmiyoruz? 

Bizim de 9 sebebimiz var,

Napolyon'un batarya komutanı gibi 1 den başlayıp, sorgudan kurtulabilirdik, ama biz her zaman ki gibi meşakkatli yolları zorlayacağız. Sondan başlıyoruz.

9- Maç Enflasyonu Var; 

Herhangi bir mal, talepten daha fazla sunuluyorsa o mal çöpe çıkar. İsteyen Japon ligini bile izleyebiliyor, 100 lerce tv kanalı var, isteyen bir günde 10 maç seyredebilir. Seyredilen bütün liglerde oynanan futbol, bizim ligde oynanan futboldan daha iyi. Aptallar kendi mezarlarını kazmışlar, farkında bile değiller. Hele İngiliz, Alman ligini bir kaç hafta izle, mutlaka bir takımın taraftarı olursun. Galatasaray veya Fenerbahçe taraftarı değilsen, seç bir yabancı takım kendine, ol onun taraftarı, sinirlerin bozulmaz, küfür etmezsin, kafayı yemezsin, maçına gitmeyeceksin nasılsa, formasını almazsın, paran cebinde kalır.

8- Maçlar 90 dakika değil; 

Ayıplı mal satıyorlar. 90 dakika diye aldığımız seyir malı aslında çok daha az. Üşenmeyen ilk seyrettiği maçın kronometresini tutsun. Fauller, taçlar, autları saymıyorum, onun hesabını tutan var. Geriye yana, verilen paslar, kalecilerin çaldığı dakikalar, yatan takımın iğrenç vakit geçirmesi. bir maç en fazla 30-35 dakika verimli olarak oynanıyor. Devre arası en az 18 dakika. Futbolcular kötü niyetli, 3 puanı almak için hileye başvurmayan takım yok gibi. Medya sülükleri taraflı, devamlı negatif enerji yayıyorlar. Maçların cazip yönlerini işleyen yok. 40 metreden gol oluyor, atanı öveceklerine yiyeni yeriyorlar.

7- Maç Bileti Pahalı;

Biz Real Madrid taraftarından daha pahalıya maç seyrediyoruz. Hayatlarında az para ile işi olmayanlar için kale arkası kombinesi olan 800 lira, bahşiş bile değil. Bu yüzden onlar şaşırıyor, Örnek ,Tüpçü ben senede 20 milyon dolara Beşiktaş maçlarını izliyordum, çarşının boyacısı 500 lirayı nasıl vermiyor diye şaşırıyor. Aziz'in köpeğinin aylık masrafı, bizim pahalı diye alamadığımız kombine parası kadar. Hem Almanlardan az maaş alıp, hem Bayern taraftarından daha pahalı maç seyredeceksek, bizim gibi kerizi zor bulursunuz artık.

6- Futbol Kötü;

Maçların hemen hemen tamamı kötü, risk alıp maça gitmeye değmiyor. Büyük takımlar zaten bir şekilde kazanıyor, küçükler de yenileceğim maçı, üstelik kötü olacağını bile bile neden gidip seyredeyim? diyor. 1 gol atan, yatıyor, çoğu takım beraberliğe fit. Kıran kırana bir maç izlemeyeli seneler geçti. Büyük takımlarda monşer futbolcular oluştu, taraftar yenilik peşindedir, hep aynı, kötü oynasa da kesilemeyen futbolcuları seyretmekten bıktılar.

5- Futbolcular Orantısız Ücret Alıyor;

Götze'nin 80 işçi maaşı aldığı futboldan, Selçuk 900 işçi maaşı kazanoyor. Tıklım tıklım tribünlerin olduğu yılları oranlayın, maçı oynayanla, maçı seyreden arasında korkunç yaşam standartı oluştu. 18 yüzü görmeyen bir futbolcu bile Mercedes arabayı beğenmiyor. Daha dün Kartal'da pide yiyen futbolcu, uzay mekiği gibi arabalara biniyor. Bir de takımı netice alamayınca ister istemez futbolcuya kin besleniyor. Futbolcuların aldığı paraları, taraftar ödüyor, daha doğrusu ödeyemez duruma geldi. Pamuk ipliği koptu.

4- Passolig Garabeti;

Futbol taraftarının artık kanını emiyor yamyamlar. Sana ne kardeşim bir kombine bir kişi için değil mi, adam büyük maçlara giderim, diğer maçlarda kiralarım diyordu. Bütün maçlara gitmeye mecbur mu? Akılları sıra kart vererek, taraftarı zapt altına alacaklar. Zaten maçlara kimse gitmiyor, 3-5 kişi yüzünden tribüne komple ceza veriyorlar. Madem bunun için uygulamayı değiştirdiniz, bulun o zaman. Tribüncüler bilir, çoğu kendi yerine oturmaz zaten. Küfür maçın halk edebiyatıdır, küfürden ölen, kötü oynayan futbolcu görülmemiştir. Hadi edeni buldun, o başkasının yerinde tepiniyor zaten. Maksat birilerine kart parası adında soygun imkanı, yutmadık. Alsak bile sadece büyük maçlara gideriz.

3- TÜP Federasyonu; 

Ceza üstüne ceza yağdırılıyor, hadi tribünleri cezalandırıyorsun, futbolcular doğranıyor. Tweet attı diye 3 maç ceza, lan dedi diye 5 maç ceza, hakemi itti diye 2 maç. Bu konuda çalışmam yok ama eminim, 10 sene önce toplam futbolcu cezasıyla, bu sezon ki leri karşılaştırın bakalım ne sonuç çıkacak. Hiç bir takımı tam kadro maça çıkarmıyorlar. Bütün maçların sonunda aynı hikaye, hakkına razı olan takım yok. Güven sıfırlandı. Sevk ve idare edemiyorlar.

2- Avrupa Kupası Hayal;

Takımlarımız bu gidişle  30 sene öncesine dönecek. Avrupa Şampiyonluğuna oynayan takımımız yok. En kralı 3 senede uçurumdan düşer gibi düştü. önce 10, sonra 8, en sonunda da mecbur 6 maçı oynayıp, kepaze oldu. Taraftarlığı forse eden takımlarımızdan, Galatasaray taraftarını, Şampiyonluk kesmiyor. Gördüğünden geri kalmayı içine sindiremiyor. Bir Juventus golünü bir daha yaşayamayacığına inanıyor, Fenerbahçe taraftarı, yeteri kadar keriz yerine kondu. Her sene Avrupa'ya gideceğiz diye dolandırıldı. Beşiktaş taraftarı Evliya Çelebi'ye döndürüldü. Trabzon taraftarı sanki her maç cezalı, 100 kişi bağırsa sahası kapanıyor. Bursa, Eskişehir taraftarı da nasıl olsa Şampiyon olmayacağız diye modaya uyuyor. Lige siyaset bulaşmış, seyircisi olmayan takımlar cirit atıyor. taraftarlık bir alışkanlıktır, modadır, bir birini tetikler. Arkadaşın gidiyorsa sen de maça gidersin.

1- ŞİKE;

Aslında mesele budur, diğerlerini saymaya bile gerek yoktur. Şike yaptığı sabit olan takım, Başkan ceza almamıştır. Futbola güven sıfırlanmıştır. Suç üstü yapıldığında bir şey yapılamıyorsa, her sene şike yapılmadığının garantisini kim verebilir. Ligin zaten kendisi, Fenerbahçe- Galatasaray Şampiyonluğuna kurulduğu için de facto şikedir. Hiç bir takımın Şampiyon olma şansı yoktur. Bütün takımlar nedense Fenerbahçe Şampiyon olsun, Galatasaray olamasın üzerine motive edilmektedir. Lig doğal seleksiyonuna bırakılmadan kim Şampiyon olursa olsun şaibe vardır. İmalat hatası Şampiyon olan Bursaspor, tıpkı 40 sene öncesinin Eskişehirspor'u gibi cezalandırılmıştır. Trabzonspor'un şampiyonluğu sayılmamıştır. Bu sezon zaten oynanan maçlar senaryosu belli tiyatrodur, kombine alan taraftarlar pişman olmuş, almayanlar almadığına şükretmiştir. Bir sonraki sezon bu kadar seyirci bile maçlara gitmeyecektir. Fenerbahçe ve pisliğe bulaşan takımlar ceza almadığı sürece taraftar tribünlere dönmeyecektir. Belki de istenen budur.

Seyirci gelmiyor bahanesiyle kulüplere el konulacak, Arap'lara, Rus'lara, Çin'lilere satılacaktır. Varsa Gök Tanrı sonumuzu hayır etsin.






21 Ara 2014

Ramiz Köfte Şövalyesi; Galatasaray 3-2 Mersin


Uzun zamandır maç yazısı yazmıyoruz, neden? Çünkü artık çok iyi belledik, ülkemiz futbolu büyük bir lağım akvaryumu, bir tane çöpçü balığı var ki 17 takımın baş belası aslında. Pislikten besleniyor, içeride temiz balıklar da var elbet. Ne var ki sadece biri şikayetçi akvaryumun pisliğinden. Diğerleri, yüzüyor, bekliyor çöpçü balığı önce doysun diye, onun pisliğinden geçiniyor. Bir anlasalar, o olmasa, akvaryum tertemiz olacak, huzur içinde salınacaklar, yüzecekler, seyretmeye gelenler gözlerini alamayacak.

Diye uzar gider de biz kısa kestik, senaryosu belli maçları yazmaya değmez dedik. Bizim için futbol sadece mübarek sarı kırmızılı formanın maçını izlemekle sınırlı kaldı. Kesin hüküm verdik ki, Türkiye'de de facto bir futbol sözleşmesi imza edilmiş. 17 takım var gücüyle Galatasaray'ı Şampiyon yapmamak için oynayacak. Galatasaray'a karşı kötü oynayan futbolcu aforoz edilecek, Galatasaray lehine hata yapan hakem idam sehpasına çıkacak, Galatasaray'la oynayacak takımın bir önceki, veya bir sonraki maçı garanti altına alınacak. Galatasaraylı medya maymunları dahil, yazılı ve görsel basın Galatasaray yense bile kötü oynadı algısı yapacak, negatif enerji salacak.

16 takım ise tam tersi Fenerbahçe nasıl Şampiyon olur diye kafa patlatacak. Hakemi, medyası, gözlemcisi tam tekmil, kazasız belasız Fener maçı atlatmanın çaresini arayacak ve bulacak. Fenerbahçe ile oynayacak takımın varsa iyi futbolcusu bir önceki maçta iptal edilecek, sakatlanacak, ceza alacak. Fenerbahçe maçlarının sonucu belli, kendiliğinde atamazsa, Şebeke bütün organlarıyla seferber edilecek. Son çare Hakem atacak.

Geçen sezon Şebeke'yi yenemedik. Bu sezon gücüne güç katan Şebeke 4. yıldızı Fenerbahçe'ye taktırmak üzere meydan savaşı başlattı. Üstelik çok daha güçlendi, Galatasaray'ı savunabilecek bir Başkan'ı geçtik, köstek olacak bir prostatlı geldi. Alp Yalman Bey'den 5 cm uzağa işeyebildi diye 80 yaşındaki fosili Başkan yaptılar. Yetmedi, Galatasaray tarihinin belki de tek Dürüst olmayan adamıyla, hasta Galatasaraylı Edirnekapı-Habipler Minibüs Şoförünü futbolun başına memur ettiler.

Kötü Başkan, kötü Başkanı kongrede düdüklermiş. yıkılış, teslim oluş senaryosunu uyguladılar. Adnan Polat, Reykart'ı kovdu, yetmedi, Hagi'yi kovdu anca devirebildi koca Galatasaray'ı. Polat Rönesansın yükselmesi, çekleri yazılan Ege Seramik'in ayağa kalkmasının bedeli de nasıl ödetilirdi ki? Aynı yollardan geçtiler, Devletle belediyelerle işi olmayan Ünal Aysal Şebekeyi çok rahatsız etti. Dövdüler olmadı, sövdüler kesmedi, kovdular. Şebeke'nin bir numaralı evladının emir erini Galatasaray'a hoca yaptılar. Hesaplarına göre şu an 8. falan olmalıydık. Lağım suyunda oynanan ligi canlı olarak kimse seyretmiyordu, televizyonlardan seyredecekler için de, Beşiktaş'ı ayakta tuttular, maksat heyecan sürsün, Beşiktaş görev talimatı alır almaz kendiliğinden 3 maç yenilir çekilirdi, istendiği an Fenerbahçenin altına uzanırdı.

Gel gelelim tuzaklar aslana sökmedi. İçten dıştan esir alınması için bütün bir orman satın alınmıştı ama görünen o ki yine başarılamayacaktı. Biz alışkınız ÖKÜZ'e tuzak kuracak değiller di, elbet ASLAN'a kuracaklardı. İşte Galatasaray bundan büyüktü, çıktığı maçlarda karşısında bir rakip yoktu. Tehditle, teşvikle, kinle, motive edilmiş 17 takımın karmasına karşı oynayacaktı her maçını. Galatasarayla oynayan takımın bir sonraki maça çıkacak dermanı kalmamasının sebebi buydu. Biz memnunduk, biz isteriz ki daha iyi oynasınlar, bilsinler ki, bizi rakip kalenin ağlarına bırakılan toplar artık kesmiyor. Hakemi de, basını da, federasyonu da yenmezse ben artık alınacak 3 puanları saymıyorum. Hodri meydan.

İşte dün oynanan maç işte tam böyle bir maçtı.

Ders niteliğinde, futbol seminerlerine okutulması, idmanlarda çalışılması gereken Galatasaray 3.golü, Rıza tarafından sıradan gol olarak değerlendiriliyorsa bizim maçı yazmamız gerekiyor. Tavşan dağa küsüyor, dağın haberi yok. Çuvaldızı batırmaya devam edeceğiz, sahiplerinin medyasında istedikleri kadar kan emsin sülükler, sosyal spor medyası bizimdir.

Semih Kaya'ya kesin bir şeyler oldu. Yok maçta gelen top yüzünden hastanelik olmasından söz etmiyorum. 18 yaşında neştere kafa atan adam, her topa kıçını dönüyor. Kendi pozisyonunda çok rahat topa müdahale edebilecekken, avuta refakat etmeyi tercih etti, ayakta kalamadı. Telles'in pozisyonunda kıçını döneceğine Hakan Balta gibi yatıp hedefi küçültse o pozisyon yaşanmayacaktı bile. 10 cm sıçrayamıyor, vurduğu kafa topu 20 metre uzağa gitmiyor. Geçmiş olsun diyoruz, ve futbol dışı ne sorunu varsa da çözülmesini diliyoruz.

Bir pozisyonu daha yazalım sonra maçın kahramanını geleceğiz.

Sokakta köpekler korkmasın diye yolunu çeviren, sevmeyenlerini korkutmak için köpek olan Pitbull, General Melo'nun, topa unutulmaz dokunuşunu yazmasak olmaz. Öyle şiirsel dokundu ki, biraz daha ayağını uzatsa tekmeyi tarak kemiğine yerdi, ilk yarıyı kesin kapatırdı.Sarı kartı yapıştırmış hakem ikinci için fırsat kolluyordu, topla beraber dokunsa, sarı kart penaltı cepteydi. Galatasaray'ı mutlak bir golden kurtardı, ilk yarı herkes gibi kendisinin de oynadığı kötü oyunu bir pozisyonda sildi.

Gelelim Hz. Hamza'ya. Galatasaray'ı batırsın diye getirilmiş vasat Hoca'ya. Ramiz Köfte Şövalyesiydi, Fatih Terim'in yardımcısı olarak Baron yapıldı. İlk çıktığı Galatasaray maçında Vikont, Konya'da Kont oldu. Dün gece Prens gibiydi.

Telles'i yaptığı ölümcül hatasından sonra çıkarıp, Bruma'yı alabilirdi. Almadı, ikinci yarıdaki oyunuyla Telles, bir sonraki Dünya Kupasında Brezilya sağ beki ben olacağım diye uzun bir yolculuğa başladı. 3 maç daha banko oynasın, 4. maç artık kimse kesemezdi.

İlk yarı takım can havliyle sanki son maçını oynayan Mersin'e karşı bir türlü oyun tutturamadı.Kötü oyunun bir numaralı sorumlusu Emre Çolak'tı. En kötü maçlarından daha kötü bir maç çıkarıyordu, son 3 maçın en iyi futbolcusu. Prens Hamza, ben döndürdüm hayata bu adamı deyip, oynatabilirdi, biz ne EGO'lu çakma İmparatorlar gördük kulübede. Devre arasında atarım bir fırça, ikinci yarı düzeltirim kumarını oynamadı. Ne gerek vardı ki, elinde ası olan biri için jiletle oyna devam etmek. Bacağı atıp, ası aldı eline, all in i çekti Şebekeye. 

Sabri'yi öne çıkardı. A2 de futbol oynamasını öğrenmiş Galatasaray sağ bekini tanımasak, Dany Alves transfer edildi, Türk yapıldı sanırdık. Tipsiz Sabri, tribündeki Dünya yakışıklısı oğluna tezahürat yaptırıyordu.  Umut-Burak gol tandemini bozmadı Hamza. İnanıyordu, gol yakındı. 2-2 olduktan sonra başka bir hoca olsa kesin bulaşırdı ön tarafa. Çok da iyi oynamıyorlardı zaten. İnanılmaz bir 3. gol geldi. Konya maçının 4. golünün benzeri, çalışılmış, ezberlenmiş halı saha gollerinden biriydi. 5 futbolcu bulaştı gole. Hücum pres, derin pas, verkaç, geriden bindirme, usta işi bir kesiş, boş kaleye dokunuş. Sevinç bizim, gurur Prens'in.

Şimdi önünde bir Beşiktaş maçı var, Stefan Duşan'ın torunu Biliç'i  yenerse Ortaçağda Dük'lüğe terfi eder. Kadıköy'de Fener'i indirirse Arşidük, 4. yıldızı takarsa Kral olur. Olur da bir Avrupa macerasından daha muzaffer çıkılır İMPARATORluğunu ilan eder.

Ya da çok kısa bir yol daha var, Şebeke sandığımızdan çok daha güçlü, kazanıyoruz diye olayları doğal seleksiyona bırakırsak, Büyük Galatasaray Taraftarının gözleri önünde bir maç boğazlanır, giyotine vurulur. Tarih, kahramanları yazacak.  

Yazmaya, konuşmaya değmez, atladım sanılmasın. Sümüklü kazmanın, ''fak yuuuuuu, hassiktiiiuuruuur lauuuan'' casından  bir şey anlamadım, anlasam yazmaz mıydım?

9 Ara 2014

Galatasaray Futbolcularına Açık Mektup

Çocuklar, siz maçları rakibe karşı oynuyoruz sanıyorsanız, büyük bir yanılgı içerisindesiniz. Galatasaray maçlarını büyük bir şebekeye karşı oynamaktadır. Türkiye süper ligi, 16 takımın Fenerbahçe Şampiyon olsun, 17 takımın Galatasaray olmasın diye, de facto senet imzaladığı, güç birliği yaptığı büyük bir organize suç örgütü, şebekesi,organizasyonudur. Yol yakınken, testi kırılmadan su taşıyanı bir kez daha uyarma, dövme hakkımızı kullanıyoruz. İş işten geçtikten, testi kırıldıktan sonra ağıt yakan, öğüt veren, yol gösteren, keşke diyen çok olur.

Büyük bir şebeke var karşımızda, koskoca Ünal Aysal'ı bile pes dedirtip kaçırtan, Fenerbahçe Şampiyonluğuna yancılık, yaptırılmaya çalışılan, son haftalara kadar heyecanın diri tutulması için yarışta olması istenen Galatasaray'ın büyük taraftarını arkasına almadan bu mücadeleyi utkuya dönüştürmesi imkansızdır. Bahsettiğimiz dayanışma, sosyal medya dayanışması değil, tribünlerin ateşine uygun, canlı, ürkütücü, caydırıcı, korkutucu taraftar bütünlüğüdür.

Bir sürü nedenden dolayı bu sezon her taraftar gibi biz de tribünlerden çekildik. Ne var ki bizi diğer takım taraftarlarından ayıran şey tabela taraftarı olmayışımızdır. Tabelaya baksak lider takımımızı 5-10.000 kişiye oynatmazdık. Çocuklar şimdi safları sıklaştırın, güzel futbol oynayın, bizleri tekrar Arena tribünlerine doldurun.  Gerisi maçtır, 3 ihtimallidir. Güzel futbol oynamasını beklediğimiz futbolcularımızı da teker teker sorgu odasına alıyoruz.

Burak Yılmaz; 

Kardeşim, son 5 seneyi sayarsak ki- öncesi zaten yoktu- ligde attığın golün yarısını atan çıkmadı. Şimdi iyi dinle bizi. Ofsaytta yakalanmayacaksın. Kim bilir kaç ataktan sen ofsayttasın diye vazgeçip geri dönüyoruz. Onca emek, enerji boşa gidiyor, düşün 6 kişi hücum ettiğimizi, her biriniz 100 metre koşsanız 600 metre takım koşusu eder. Karşılayan 6 kişi atağı beklediği için sizin yarınız kadar bile koşsa 300 metre koşmuş olacak. Ofsayta yakalandığın zaman karşı takımın 2 misli enerji harcatmış oluyorsun takıma.

Faul yapma kardeşim. Bırak yürüsün gelsin, kaleye 80 metre uzaklıktaki adama faul yapman oyunu durdurman, tempoyu düşürmen rakip takımın işine yarıyor. En kötü ihtimalle faul yapmasan 1 metre yanında olacağın adama faulden sonra 9.15 mesafeye çekiliyorsun. Hiç bir şey yapmasan topu kaptırma ihtimali, faul yaptıktan sonra kaptırma ihtimalinden büyük,

Hakemi kandırma, haksız alacağın penaltı, gol bizi memnun etmez. Hakem maçı seyretmiyor mu sanıyorsun. Belki kandırarak bir gol atarsın, puan bile aldırırsın, ama öyle bir maça denk gelir, o hakem öyle bir gölünü vermez ki, takımı Şampiyonluktan edersin. Senden isteyeceğimiz 3 şey budur. Gerisi maçtır, sana ettiğimiz sitemlerin sebebi de bunlardır.

Selçuk İnan;

Kaptan, geriye yana doğru pas verme. İstatistiğe oynama. Takımın en çok koşan futbolcusu sen olsan ne yazar olmasan ne yazar. Risk al, çalım at, dikine oyna, kaptır korkma. Sende kaptırdığını tekrar kazanabilecek ciğer var. 10 metre koşup basabileceğin adamı 50 metre kovalama. Güzel futbol, büyük futbolcular tarafından oynanır. Kaptansın, her futbolcuya eşit mesafede ol. Kaptırdığın topu tekrar kazandığında tribünler gaza gelir, mücadele eden adamı tutarız, coşarız. Bizim coşkumuz onlara cehennem azabıdır.

Semih Kaya;

Sen ki 17 yaşında neştere kafa atmış adamsın. Bu ne korku, en ufak bir feykte kıçını dönüyorsun. Top çarpmasından kim ölmüş.  Şut çeken adama yalandan ayağını uzatıyorsun artık. 30 cm boyunda 10 cm eninde ayağın kadar topa engel olabilirsin sadece. Topun kendi hacmi kadar bile değil. Şut çekilirken bütün gövdeni siper et. Bak Asimo, ayakla atılan bir golde sen ayaktaysan golü sana yazarım bilmiş ol. Her kornere gidiyorsun, görevin nedir bilemedim. Gol atmak için gidiyorsan zahmet etme. 20 kişinin arasından sen kaleye vuramazsın. Kendi kalemizdeki tehlikeyi uzaklaştır yeter.

Muslera;

Kardeşim topu sakın degajla gelişigüzel oyuna sokmaya çalışma. Senden topu almaya kimse yanaşmıyorsa kendin yürü. Baktın biri basıyor, o zaman şişirirsin. Çok zaman harcıyorsun top kontrolündeyken. Güzel futbol oynamanın, oynatmanın marş düğmesi sende. Galatasaray kalecisi vakit geçirmez, topu oyuna elle, ayakla pasla sokar.

Sneijder'e, Sedju'ya, Bruma'ya, Melo'ya lafımız yok.

Emre Çolak;

Maçlar teke tek oynansa hiç düşünmem maça senle başlarım. Geçemeyeceğin adam yok, güzel futbolun en güzel meyvesi çalımdır.10 dakikada aynı adama 3 çalım atsan Hocası akıllıysa numarası kenardan havaya kalkar. Çıkarmakta geç kalırlarsa da o moralsizlikle follaş edersin. Ver kaçla adam eksiltmek başka, çalımla adam eksiltmek başkadır. Takımda mutlaka çalımcı biri olmalıdır.

Top ayağında olan futbolcunun pas vermek için en az 2 alternatifi olmalıdır. Top kaybını, topu kaptırana değil, en yakınındaki adama yazarım.

Haydi çocuklar, şimdilik söyleyeceklerimiz bunlardır. Kalbinizi çok kırdık, Galatasaraylılıktandır bunca savaş. Taraftar sevdiğine sitem eder. Başka Galatasarayımız yok. Gazanız mübarek olsun.