14 Mar 2010

Şimşek Çaktı;Galatasaray 3 -Ankaragücü 0

Geçen hafta ağızları yakan sütten sonra, bu gece yoğurt üflenerek yenecekti, belliydi. Topallayan Topal, maziyi arayan Ayhan'ın yerine değişiklikler hazırdı. Kazmanın en bol olduğu bölge bu bölgeydi. Kafası kesik tavuk Barış ile İniestafa'ya( 16 numara bundan sonra böyle anılacak) vurdu piyango. Kaptan cezalı, El Çiko sol uçta emanet, Ali Sami Yen coşkulu. Bir gün önce esas rakip 2 puan bırakmış, gündüz potansiyel rakip 3 puan almış. Formayı assan galip gelinecek bir ortam.

Vassel, Geremi, Elano, Jo, Lömmer,Reykart, Lukas, insanın normal bir Türkiye lig maçı oynandığına inanası gelmiyor. İsimler dünya çapında, ama oynanan oyuna bakarsak rüyadan uyanıyoruz. Bizim lig işte. Ne yapsan, kimi getirsen iyi oyuna hasretsin. Top ustalara geldiği anda ne kadar zevk alınıyorsa, kazmalara geldiğinde o kadar sinir oluyorsun.

Aklı biz veriyoruz, başkaları uyguluyor. Ayağa isabetli pas, bizim desturdu, ama önce Kasımpaşa, bu gece Ankaragücü pas trafiğinde bizden iyiydi. Topla oynama süresi bu gece Ankaragücü lehineydi. Maçın başında Kara Şimşek, defanstaki hatayı affetmedi. İnatla söktüğü top, Jo Dalton'un önüne düştüğünde, Gökçek Paşa'ya geçmiş olsundu. Sonrasında takım, oyunu kontrol altında tutup, ikinci gol için yemini bekliyordu. O sırada o lanet tezahürat patladı. ''Seeen var ya seeeeeen''. Canlıyı öldüren şarkı, takımı uyuttu. Zaten uyumaya mehilli futbolcular sahada. Ne varki Lukas dikkatli ve maç sonuna kadar hatasız oynayacaktı.

Zevksiz, pozisyonsuz geçen dakikaların birinde, Kara Şimşek bir av daha yakaladı. Geçen hafta Topal'ın yaptığına benzer bir pası Geremi verdi. daha doğrusu veremedi, Keyta topu kaptı, döve döve topla beraber içeri girdi. Yanlız golden sonraki takla, jimnastik hocalarından tam puan alınabilecek bir takla değildi. Düşüşte ince bir sendeleme geçirdi. ben Reykart'ın yerinde olsam takla attırmam. Bir maçta sakata gelecek bir tarafı kırılacak.

El Çiko belki de hayatının en berbat maçını çıkarıyordu. İkinci yarı, 2-0 lık rahat skordan sonra hepimiz iyi futbol bekliyorduk kendisinden. İki tane spikerden adı hiç okunmayınca tebala değişim için havaya kalktı. Reykart, yedek bıraktığı için bayağı üzgün olmalı Emre Güngör için. Bir delik bulup onu da oyuna sokup, hazır Arda yokluğunda Ayhan'ın koluna bantı taktırarak bir taşla bir kaç kuş vurmuş oldu.

Maçta şut yok doğru dürüst, ofsayt yok, korner çok az. Ankaragücü'de kağıt üzerinde az gol yiyen bir takım. Bu takıma bu oyunla 3 tane atıldı, bu Ankaragücü, Leo'dan iyi bir hediyeyi de hakketti. Atlamayan kalecimiz, bir maçı yere yatmadan tamamladı.

Ankaragücü'nün gücünün Galatasaray'a gol atmaya yetmeyeceği çok önceden belli olduğunda, kulube hareketlendi. Taraftar oyuna Milan Baros'u büyük tezahürat altında karşıladı. Ve golcü taraftarı golle selamladı. Lukas'ın dikine harika pasına hareketlenen Keyta, kendine özgü slalomlarla sıfıra inip Baros'a kestiğinde ligin başındaki gol ortalamasını tutturduk.

Kewell'de takıma dönünce bizim bölük tam kadro kazan mevcuduna erişecek. Rakiplerin sakatları yeni yeni verdiği haftalara biz, reviri boşaltmış olarak gireceğiz. Fenerbahçe maçı atlatıldığı anda, şampiyonluk şarkılarını söyleriz. Bugün seyrettiğim Bursaspor'un heyecanının, şehrin havasının sonuna kadar sürmesini isterim. Ne var ki oynadıkları oyun 9 maçı kayıpsız atlatabilecek bir oyun değil. Çok kolay geçen maçı pozisyonsuz tamamladılar. Penaltı olmasa o maçı biraz zor çıkarırlardı.

Biz kendi işimize bakıp, kendi göbeğimizi kendimiz keselim. Trabzon maçı için şimdiden hazırlığa başlayalım. Sabri'nin çektirdiği 3 lüden sonra mutlu ayrılan taraftar, artık Fener maçının rüyasına yatabilir. Kara Şimşek çaktı bu gece Sami Yen göklerinde, ama beklenen yağmur yağmadı. Her ne kadar 3 gol başkaları için yağmur sayılsa da bizim için sadece ahmak ıslatandı. Şimşek çaktımı arkasından kasırga gelmesi lazımdı.

10 Mar 2010

Reykart'a Açık Mektup

Bu benzetmeyi daha önce yapmıştım, tekrar edeceğim. Bizim memleketimizin güzel meyvesidir kayısı. Dalından yemeğe kalkarsan, elin yüzün yırtılır ağacının dikenli dalları yüzünden. Her tarafın yapış yapış olur lanet eder, yemekten vazgeçersin. Galatasaray şu son zamanlarda benim için aynı oldu ne yazık. Elano'yu seyretmek için Servet'i seyretmek zorunda oluşum zoruma gidiyor. Top Keyta'ya, Arda'ya geldiğinde aldığım zevklerin bin mislini 16 numaraya, Topal'a, Servet'e geldiğinde geri veriyorum. Yapacak bir şey yok, bizim dememizle olmuyor, bize de lanet edip maçlara gitmemek düşüyor. Kusuruma bakma, El Çiko, Elano, Büyük Kaptan, Servet'le aynı takımda oynadığınız müddetçe artık ben yokum. En iyisi uzaktan sevmek.

Reykart, futbolun kitabını en az 8 cilt yazmıştır. O kitaba göre, hangi takımdaysa  farketmiyor, aynı özellikteki futbolculara forma giydiriyor. Davids'e, İniesta'ya, 16 numaraya. Onun için bu futbolcular 6 numaralı futbolcudur. Puyol'da 4 numaradır, Servet'te. Leo'da 1 numaradır, Van Der Saar'da. Onun için Valenciya-Barca maçı da maçtır, Galatasaray-Eskişehirspor maçı da. Ne yazık ki Reykart'ın bazı futbolcuların futbolcu olmadığını, bazı maçların maç olmadığını anlşaması için bir tur daha atması gerekecek. Bütün takımlarla maç yapacak, bütün futbolcuları tanıyacak, sonra borusunu öttürecek.

Yılmaz Vural'a, Giray Bulak'a, Güvenç Kurtar'a karşı oynarsan , oynadığın oyunun adı futbol maçıdır. Erkekçe oynarlar, yenerler yenilirler ama mutlaka güzel bir maç oynamış olurlar bitiminde. Rıza'ya, Mehmet Özdilek'e, Ziya Doğan'a, Samet'e, Erdoğan'a karşı oynarsan koskoca aslanı kediler boğdurmayı göze de alacaksın hocam. Fenerbahçe'ye Kadıköy'de oynarsan o maç ta maç değil, tastamam meydan savaşıdır. Dürüllü'lüyle oynuyorsan, evliyalara karşı oynuyor olursun, evire çevire yenemezsen, balına bir gol yer feleğini şaşırırsın.

Hocam Rıza şudur, bunların okuduğu mekteplerde okutulanlar sınırlıdır. Futbol dışı ne varsa başvurur. En iyi oyuncunu en kazmalarla canından bezdirir. Yere yatan futbolcusuna 5 dakika yat der.Seni, futbolcunu sinirlendirir, hata yapmaya zorlar. Kendisi temkinli olduğundan, hiç bir şey yapmadığından hata yapmaz kolay kolay. Sonrasında balına bir gol bulursa, puan kaybına hazır ol. O güzeller güzeli seyircisine bile futbol maçında olduğuna lanet ettirir. Santraforunu çıkarır, kazmanın birini alır. Sarı kartlıu oyuncusu varsa ilk olarak onu değiştirir. Bir sonraki maçta yenilir, aldığı 1 puanı, 3 puanı fazlasıyla geri verir.

Cilt cilt kitap yazarken, bu hileleri, dolapları da bileceksin hocam. En az 10 dakika uzatma varken 3 dakikada işini bitirdi hakem senin.Yok ben hakemlere alıp topu bizim kaleye eliyle atsa bile bir şey demem. Benim hakemle işim olmaz, kalleşle işim olur. Görmediği, görüp çalamadığı pozisyona bir şey demem. Ama maçı eyyam yapıp zamanından önce bitiriyorsa ayıp etmiş derim o kadar. Büyük takımsan, gerekirse maçın hakemi ni de yeneceksin.

Leo Franko için hüküm verdim ben hocam. Kötü kalecidir, asla büyük bir takım kalecisi olamaz. Topu gelişi güzel şişiren, çekilen en ufak şiddette bir şutta felç geçiren, oynadığı hiç bir maçı çeviremeyen kaleci kötü kalecidir. Ne varki Aykut kaleci bile değildir. Ben Ufuk'unda iyi kaleci olmadığına eminim. Kaleye Kewell, ya da Sabri'yi falan geçirsen hayır demem. Kinaye yapmıyorum, Aykut kaleye geçecekse eğer kalecisiz oynamayı yeğlerim.

Emre Güngör, Lukas Neil ile muhteşem iki maç çıkarmıştı. Sonra ne olduysa gene kazmaya kaldı işimiz. Bir delik kapatıyoruz, 2 delik açılıyor. Elano, El Çiko, Keyta, Co Dalton, Lukas, Baros, Kewell bu futbolculardan 6 sının da sahada olması lazım, hadi birini kaleciye feda edelim, 5 i banko oynamadan, iyi futbol oynamamız ancak maçın koptuğu dakikalarda olabilir. Bir kez daha iddia ediyorum not alın. Son çıkacağımız Gençlerbirliği maçının kadrosuna bakın. Servet, Topal, 16 numara sahadaysa geçmiş olsun 3. bitirmişiz demektir ligi. Bütün kalbimle, 40 yıllık Galatasaray'lılıuğımla yine iddia ediyorum, bu 3 ünü kadro dışı bıraksınlar, Fenerbahçe maçından sonra bayraklarınızı asın balkonlarınıza.

Sevgili Hocam, Reykart, sen gelmeseydin ben bu sene maçlara gelmeyecektim. Her maç yenilsen bile sana güvenim asla sarsılmaz. Senin hocalığının somut göstergesi, aldığın veya verdiğin 3 puanlara bağlı değildir benim için. Senin bilmediğin şeyleri hatırlatıyorum sadece. Bu ülke Langırt Ligin'de bazen takımlara, bazen adamlara karşı oynarsın. Her çıktığın maça maç gözüyle bakma. Her lisansı olana futbolcu gözüyle bakma, bir şey öğretemediğin adamlar varsa takımda hemen biletini kes, onlar senin biletini kesmeden önce. Bu taraftar daha önce hiç kimseye olmadığı kadar senin yanındadır, eğer içerden bir talimat gelmezse çapulcu da yanındadır. Yalvarırım hocam, istesen her maç yenil, ama güzel futbol oynat. Gerekirse 11 futbolcuyu da forvet oyuncularından kur, ama bize televizyondan bile olsa kazmaları seyrettirme.

4 Mar 2010

Hiddink'i Beklerken

Bu akşam ki Milli maçı seyretmedim. Gazoz maçlarını seyretmem. Oğuz Çetin'in Galatasaray'lı futbolcuların tamamını takıma alması ve oynatması manidar. Biri sakatlansa, yorgun düşse, morali bozulsa ne güzel olacaktı. Komplo teorisi mi yapıyorum? hadi ya bir daha ki maçın kadrosuna bakın bakalım. Aslında bizden alınması ve bu maçta oynatılması gereken oyuncu 16 numaraydı. Ligin başından beri orta sahada en çok maçı o oynamıştı. Medya sülükleri de arkasındaydı. Ağırol Memet'in yerine oynatsa eline mi yapışacaktı? Olmaz, 16 numara artık kendi takımında bile oynamayacak, Oğuz'un ağaları Arda'nın başına bir şey getirebilir mi acabanın peşinde olabilirlerdi.

Neyse bu yazıyı bir milli maç sonrası yazayım diye beklettim. Hiddink'in Türk Ulus Takımının ceosu olarak atanması hakkındaki görüşlerimi.

20 yıl önce kendisini kovanlar, 20 sene sonra bokunda boncuk buldular. Beni bilen bilir, Milli maçları pek izlemem bile. Kadro seçiminde hep bir bit yeniği aradığımdan, uzun yıllardır Milli Takım beni heyecanlandırmaz. Milli maça gidişim de 3-5 i geçmez. Kafatasçı değilim, enternasyonelim, oynayanların kimliklerine en son bakacak adam benim. Ne var ki Milli Takım'da  İspanya 2.liginden Ağırol Memet oynuyorsa o Milli Takım benim takımım değildir. Ben bu satırlarda Mehmet Topuz yerine devşirme Memet'i oynattığı için Fatih Terim'e az kahır etmedim. Şimdi aynı duygular içindeyim. Türk olmayan birinin Türk Milli takımın başında olmasına dayanamıyorum. Dünya Kupasında 3. olan kendi öz evladımızı kovup, 4. olan Hiddink'i 8 sene sonra yalvararak getiren zihniyete lanet olsun.

Sanki bizim Milli Takım her turnuvada kafaya oynuyor, finallere çıkıyor, kimini kazanıyor da bu futbolcular bütünlüğünü yönetecek hoca bulamıyoruz. Hiddink, Brezilya hocası olur, Dünya üzerine dağılmış yüzlerce futbolcu içinden takım seçer, onları kombine eder anlarım. Hiddink yerine Pendikspor'un hocasını alsan ne fark edecek. Alt tarafı 20 kişinin içinden bir takım çıkaracaksın. Alacağın adam belli, onların yeteneği ortada. Katacağı ne var? Kaleye Volkan'ı geçirecek, Arda'yı alacak, Galatasaray Milli Takımın alt yapısı zaten, bütün Türk pasaportluları alacak, Fener'den kimi alacağını soracak, maçına göre. Maç angarya ise kimseyi almasa da olur, kalifiye maçsa, önemliyse parsayı Fener'lilere toplatacak. Beşiktaş cezalı zaten bu konuda. Fasülyeden birini alacak, onu da oynatmayacak. Yurt dışında oynayanları, dandik mandik dinlemeden toplayacak. Başka liglerde oynayan gurbetçilerin torunlarının çocuklarını, Türkçe'yi konuşamayan Türkleri çağıracak. Bunların tamamı 25 kişiyi geçmez.

Aksini yapar mı dediniz? Yaşatırlar mı lan o zaman? Adam keriz mi?, bu ülke sülük medyasını karşısına alsın. Fatih Terim gibi kabadayı değilsen, Oğuz gibi pısırık olacan. Müfit gibi valiz taşıyacan( bu arada unuttuk ya, ne yapıyor acaba Müfit Hoca!) Memet Özdilek gibi hayatında kavga etmemiş biri olup ta talimat gereği tekme tokat girişecen.

Hiddink Hoca'nın başlangıç macerası tarihe geçmiştir bu ülkede. İlk çıktığı maçta Bokludere'de ligin yeni takımı Aydınspor'dan 6 tane yemiş, sonrasında da fazla yaşayamamıştır bizim mahallede. Şimdi sorsak hatırlamaz, o maçta kadroda olan Oğuz yardımcısı olmuş, körler sağırlar birbirini ağırlıyorlar. Araya bi karışık Ersun Yanal koydular galiba.

Peki başarılı olur mu? Ne bileyim, başarısı ulus takımının Avrupa Kupası finallerine gitmesi demekse hikaye. Çıkmışsak zaten çıkacaktık, hoca kim olursa olsun çıkarız. Çıkamazsak hocanın yüzündendir. Bakın işte çocuklar zurnanın zırt iye ses çıkardığı delik burasıdır. Bir büyük takım eğer oynadığı turnuvayı en tepelerde tamamlıyorsa, zaten tamamlayacaktır. Hocanın bana göre katkısı yoktur. Yok duman olmuşsa Hocanın yüzündendir. Yani, Fenerbahçe şampiyon olursa Daum'un katkısı sıfırdır, olamıyorsa eğer baş sorumlusudur.

Gamlı Baykuş olarak Hididink konusuna bakışım budur. Bir Türk olarak kendi Ulus takımımdan heyecan duymuyorum. Beklentim de yok, senede en fazla 5-6 ciddi maç oynanacak diye onca para verilerek getirilen adamı istemiyorum. Esas acı olan şey, en az 50 milyon Türk'ün ilgilendiği futbolda, milli takımın başında bir yabancıdan medet bekliyor durumda oluşumuzdur. Başbakandan'da memnun değilim ben, ancak yerine bir yabancı getirilirse en başta ben dikilirim.

Kendisine defalarca saldırdığım Fatih Terim'i, Taksim Meydanında Hiddink'le yumruk yumruğa kavga ederken görsem ki- Fatih Terim mutlaka haksızdır- hiç tereddüt etmem Hiddink'e girişirim.

Aklı varsa gelmesin, nitekim girişeceğim de zaten.

2 Mar 2010

Nonbertarafus'un Tövbesi

Yazdıklarını dürüm yapıp yediğine defalarca şahit oldum. Medya baronlarına göre duayen olan Hıncal Uluç, bize göre bertarafedilemeyen bunak, 1 ay geçmeden tövbe etmiş. Dos Santos için Prekazi demiş, Hagi demiş. Surinamlı'yı affetmiş, Galatasaray forvetini Brezilya'nın efsane forvetine benzetmiş. Didi, Vava, Pele, Garrinca. Fener'in kadrosu Galatasaray'dan iyi diyen Mehmet Cansun'a sarhoş demiş. Şimdi kalemini yağlamış, seyredin, takip edin, bundan sonra tutamazsınız. Bugün El Çiko'cu olmuş, yarın Co Dalton için, Kara Şimşek için, Caner için, Emre Çolak için, her kimi bulup oynatıyorsa onun için, en sonunda Surinam'lı için destanlar yazacak. Allahı var, yazarsa iyi yazar, Surinamlı'yı affedecekmiş, bakalım biz seni affedecekmiyiz NONBERTARAFUS.

Ölümüne tövbe edeceksin, 40 gün 40 gece, Ali Sami Yen'in mezarına gidip fatiha okuyacaksın. Biz her maç en az 2 defa Ali Sami Yen Stadını tavaf ederiz, sen her maç gelecek, 40 defa tavaf edeceksin. Ara sokaklarda, bira içecek, Fener'e, Aziz Yıldırım'a söveceksin. Yetmez, herkes affetse seni 40 senedir okuyan ben affetmem, 40 deve kesip, Keyta'nın memleketindeki açlara göndereceksin. Bu senenin en iyi taraftarı Kasımpaşa maçındaydı, sen o taraftara bile etmediğini bırakmadın, gelecen kapalının ortasına, biz 3 lü çekeriz ya hani maç başlarken, sen 40 lı çekeceksin. Zengin adamsın, hacca gitmek, umreye gitmek senin için kolay, zorunu yapacan peş peşe tam 40 deplasmana gidecek, gittiğin şehirlerdeki Galatasaray'lıların hayır duasını alacaksin.

Mehmet Cansun, Alp Yalman, Faruk Süren...., eski Galatasaray Başkanları anlaşılan gidişattan memnun değil, başka bir adayı destekleyecekler, o yüzden eğer ters kolpa yapmamışsa Cansun Başkan'ın Fener'i övmesi sinsice planlarının işaret fişeğidir. Sen gidecek, Adnan Polat'a omuz vereceksin varsa Galatasaray'ın yoluna taş koymak isteyenler deşifre edeceksin. Seçim'in arifesinde Ertekin'in kafesinde viski içip günaha girmeyecek, seçim sabahı millet 4 rekat namaz kılarken sen 40 rekat namaz kılacaksın.

Hani ayda bir hatırlatırsın, taraftardan dayak yediğini yazarsın. Demek sen hayatında hiç sopa yememişsin, aramızda bir maça denk geleceksin, o maçta Galatasaray yenik durumda olacak, ve biz bağırıyor olacağız,''saldır galaaaa-taasaray'' diye, sen bizle alay edecek gevrek gevrek güleceksin, Keyta, Arda, Co, Çiko maçı kopartana, yani eşşek sudan gelene kadar taraftardan dayak yiyeceksin.

Öyle kolayına tövbe yok Hıncal Abi, hiç seyretmediğin adamı ortalama Galatasaray'lıların gözünden düşürürken, bir maç oynadı diye çark etmekle yırtamazsın. Ağır Abimizsin, Rıdvan Dilmen, Hakan Ünsal değilsin, onlar Galatasaray aleminde her ne güzel şey varsa ona düşmanlar. Sana Galatasaray'ın düşmanı diyemem, sen sadece busun, daha önce Lucescu'ya, Gerets'e, Hagi'ye ne ettiysen Surinamlı'ya da aynısını ediyorsun. Yarın Trapottoni gelse yazıların aynı olacak. Amma ve lakin bu sefer zarın istediği gibi gelmedi. Bindiremezsin, gücün kalemin yetmez, senin demenle binmez Reykart, Kalem Hava Yolları uçağına. Sana hem kızarız, hem severiz, hem söver hem ne yazmış diye merak ederiz, bilirsin. Daha çok maç var, bakarsın senin önce dediğin bile çıkar, o zaman tövbe ettiğine pişman olursun.

Yol yakınken katıl saflarımıza, Sen bilirsin, kendi üslubunca sağlam bir tövbe et. Bana kalsa işin zor da, bu taraftar kimleri affetmedi ki?

Git Arena'dan bir loca al, Şampiyonlar Ligi maçlarını puronu tüttürerek, viskini yudumlayarak seyret. Hadi yarın sabahtan başla Galatasaray Umre'sine. Florya'dan, Surinamlı'nın odasından. Onlardan korkma, işin kolay, onlar zaten senin ne yazdığını, ne dediğini bile bilmiyor. Kaynar gidersin. Başkan'lar, yöneticiler de arkadaşın, merhaban var onlar da silerler alacaklarını. Futbolcular desen, işleri ağır, seni ciddiye alan bir kişi bile yok. Kaldık biz abi, Fotomaç okuyan, televizyonlarda ettiğiniz geyikleri dinleyen, etkilenip kendi futbolcumuza acaba mı? diye kuşkuyla bakan çapulcu sürüsü.

Ne var ki Galatasaray'da egemenlik, kayıtsız, koşulsuz, kongresiz, seçimsiz 30 milyon Galatasaray'lı adına maçlarda gönüllü görevli olan 10.000 Büyük Galatasaray taraftarınındır. Gelene yapacak bir şeyimiz yok, ama gidenlerin dönüş vizesinin mazbatası bizdedir. Yine de sen bilirsin.

Tövbeni bize edeceksin abi. Saygılar,

28 Şub 2010

El Çiko Huzurlarınızda; Galatasaray 4- Kasımpaşa 1


Üzerimizden büyük yük kalktı, elendik. dramatik bir elenme olmadığından fazla zayiat verilmedi.Aynı maç yarı final maçı olsa travmayı atlatamazdık. Züğürt tesellisi, her işte bir hayır var hesabı analarımızın ligine dönüş yaptık.Gündüz dağ başından gelen haber, bizim maçı 5 puanlık hale getirdi. Duble İskender, o soğukta kendi rekorunu kıran Fener taraftarının midesine oturmuştur. Takıma küsmüş, kızmış olup da bu maça gelmemeye karar verenler, Fener maçı biter bitmez Mecidiyeköy'e koşmuş belli. Maç başladığında bile içeri girmeye çalışanlar yoğunluktaydı.

Büyük maç, tur maçı, biletin karaborsa olduğu maçların seyircisini oldum olası sevmemişimdir. Normal taraftarın yerine kırk yılda bir çok para vererek girenler, bağırmasını bilmeyenler dolu stadyumdan yetersiz volümle yapılan tezahüratlar tecrübeli taraftarı bezdirmişti Atletico maçında. Hayat normale dönünce Ali Sami Yen tribünleri asıl sahipleri tarafından dolduruldu. Ve maçın başından, sonuna kadar yoğun ve etkili tezahüratla takımın olası puan kaybına izin vermeyerek görevini layıkıyla yaptı.

Maç kadrosunu ısınmaya çıktığında, 16 no, yedeklerle çalışıyordu. Maçta garanti güzel oyun beklentim oluştu. Reykart beni düşünüp, halyaletsiz bir orta saha çıkardı. Gerçi yerine Ayhan oynayacaktı, ama olsun du, Ayhan'ın oynadığı muhteşem maçları daha unutmadık. 16 no oynamayınca bana göre Mehmet Topal'da daha iyi oynadı. Ve ilk yarı bu senenin en hızlı, geriye, yana en az paslı, pozisyonu bol bir maç oldu.

16 numara oynamayınca, kaleci Leo'yu özel takibe aldım bu maçta. Daha ilk dakikada kendisinden beklenmedik bir kurtarış yaptı. Gerçi top adamın önüne düştü ama  attıkları gol ofsayttı. Mercek altındaki Leo'ya degaj yapıyor diye yüklendim ama adam haklıymış. Top kendisine geldiğinde kimse ondan top almak istemiyor. Almak isteyen olduğunda da elle pas veriyor. Ancak, yine yediği golde taş kesilmiş, bu topları kurtarmasını beklemek hakkımız oysa.

Amigo Sabri, nihayet sahadaydı. Özlemişiz, helal olsun Sabri'ye. Bu taraftarın özleyeceği, yolunu gözleyeceği bir futbolcu oldu. Nargileci Uuuuu artık zor oynar. Emre Güngör'ün sakat olduğuna inanmamıştım, bu maçta yedeklerdeydi, Servet'in lobisi hakim geldi ne yazık ki. Olsun bu maçta Servet sezonun en iyi maçını çıkardı. İnsan takımda, 1-2 kazmayı kaldırıyor, 3 olunca midemiz bulanıyor.

Kasımpaşa'nın futbolu çirkinleştirmeyen, berabere olduğu zamanlarda bile zamandan çalmayan, iyi niyetli fut bolcuları maçın güzel geçmesini, sağladı. Maç sarı kartsız bitti, Koray'ın belki istemeden yaptığı penaltı olmasa sezonun en celtilmence geçen maçı olacaktı belki de. Yılmaz Vural, seyircinin istediği taklayı atmadı ama, maça somut etkisini yine gösterdi. Yılmaz Vural'ın büyük maçları mutlaka seyre değer geçer.

Maç dizilişlerindeki rakamlarla aram iyi değildir. Pek de inanmam, 4 2 4 oynadı takım. Ayhan'la Topal atakları karşılamakla, ilk topa basmakla görevliydiler. Sabri ve Caner'le, sağlı sollu hücum bekleri, bitmek bilmez enerjiyle atakları bölüştürerek, temponun yüksek kalmasını sağladı. Ben Caner'in bekte oynamasını daha verimli buluyorum. İlerde o kadar adam varken yeri sağlam olmaz, sol bekte kalırsa takımın bankosu olur. Hani benzetsek, Fener'in sağ beki neyse bizim sol bekimiz o olur.

Maçı maç yapan bölgeye gelince, Kara Şimşek, Co Dalton, El Çiko, Arda... Kewell ve Baros'da eklenince hücum hattını seyretmeye doyamayacağız. Son hamlelerde biraz şans, biraz beceriklilik olsa maç 10. dakikada kopacak, taraftar aylardan sonra rahat bir maç seyredecekti. Keyta'nın fantastik hareketleri, çalımları şutları, hata da yapsa topu kaptırsa da taraftarı mest ediyor. Co, Baros'u bayağı rahatsız edecek gibi görünüyor. Arda kaptan yine elinde mazbatası bir maçı daha atlattı. Gol vuruşu, kafayla yaptığı asisti sonrasında Keyta'nın füzesi, kapalının önünde takla gösterisi, işte futbol bu. Bunları görmeye geliyoruz maçlara. Kazmaların hüküm sürdüğü, maçtan çalınan dakikalar, yatan takımlar, çirkef futbolcular, ligimizin kalitesini düşürüyorlar.

Gelelim fos Santos'a. Adam daha hangi ülkeye geldiğinin bile farkında değilken, yapıştırdılar damgayı.  Nerden bulmuşuz bu Fos futbolcuyu. Bunun için Nonda gönderilir miymiş? Banko bir maçı bekliyormuş, Surinamlı'yla El Çiko. Vurduğu toplar girmeye başlayacak yakında, futbolu aklıyla oynayan bir futbolcumuz daha geldi. Bu oyununu gördükten sonra bundan daha kötü oyununu göremeyiz. Maçın adamıydı bana göre, Keyta'nın attığı gollerde ki payı büyüktü.

Sabri'nin çektirdiği üçlüyle geceye veda ederken, Fener'in yenildiği bir haftanın televizyon geyiklerini dinlemek bayağı eğlenceli olacaktır. Bu yazdıklarımı yazdığım gece okuyanlar varsa, boş versinler, televizyondan Fener'lilerin hakeme küfürünü, ağlamasını dinlesinler daha iyi. Son dakikalarda alınan puanları, son dakikalarda fazlasıyla verdiler. Şimdi susma, Fener'li sülükleri dinleme zamanı.  

27 Şub 2010

Türkcell Analar Langırt Ligi


Guiza,''asistse asist ne var lan bu işte, kaleye sok da görelim'' deyip al da at pozisyonunda Alex'e topu uzattı. Tersi olduğunda 40.000 kişi Guiza'ya küfür edecekti. Etmediler, analar ligine geri dönüş yaptılar. Liverpool ile oynamak varken dağ başında Belediye takımıyla oynayacaklar.

85. dakikada hakem penaltıyı vermedi, verseler, atsak, Sporting Lizbon'la oynayacağız. Daha kolay bir rakip ve daha iyi bir kadroyla çıkmamız olası. Yarın Kasımpaşa maçına çıkacağız. İşte biz buyuz. Bizim futbolumuzun çapı bu kadar.

Ligimizin en büyük iki takımı(başka da yok zaten) Avrupa Liginde son 16 ya girmek için son dakikalara kadar can çekişiyor. Sonrasında da Polyanna'mız elsik olmaz bizim, Şampiyon olalım. Peki olalım, sanki çok zor, ulaşılmaz bir istek seninkisi.

Fenerbahçe ve Galatasaray malzemecileri aralarında anlaşsalar, formaları  çamaşır iplerine assalar, sırayla şampiyon olacaklar zaten. Bunca yatırıma, bunca büyük futbolculara, hocalara ne gerek var. Koskoca Reykart yarın Kasımpaşa maçına çıkarken ne diyecek olabilir futbolculara?

Eskiden takımlar 1 saat kala saha ısınmaya çıkmazdı. 10 dakika kala çıkış tünelinin önüne gelen takımın kaptanı Cüneyt Tanman bir seferinde şöyle demişti.'' Takımın başında sahaya çıkmak için, tribünlerin elektriklenmesini beklerken, kadroları anons edenin ağzından 5 Cüneyt demeden takımda olduğuma inanamazdım''

Yani koskoca Cüneyt, en öndeyken bile Galatasaray formasının ne kadar değerli olduğuna inanıp kendisini motive ediyor. Bir önceki maç yazısında yayınladım iddia kuponunu. Galatasaray'a inanmışlığım yüzünden yattı. Acaba Arda Turan hariç hangisi 1-1e 1000 dolar basabilirlerdi. Soruyorum Adnan Polat dahil, bütün yöneticilere suçu aşağılık hakeme atıp sorumluluktan yırtmak en kolayı Galatasaray'a o maçta 1. milyon dolar bahis yaparmıydınız?

16 numaralı futbolcu(benden kurtuluş yok, adını anmayacağımı söylediğim sahtekar benim sayfamda bundan sonra 16 numara diye anılacaktır) giydiği formanın hangi takım forması olduğunu biliyor mu? Bakın buraya tarihe not düşüyorum. Galatasaray'ın son maçı Gençlerbirliği maçı. O maçın kadrosuna bakın, Servet, Topal, 16 numara varsa bilin ki Fenerbahçe'nin kupayı almasına dua eder olup, Avrupa ligine yandan girebilmek için 4.lük 5 lik maçına çıkıyor olacağız. Bu aşağılık, sahte futbolcu bozuntusunu Galatasaray'dan kovmadan bana rahat uyku yok. Ben Necati'ye, Cihan'a, Orhan Ak'a saldırmışım. Bugün Cihan'la değişmezsem şerefsizim. Var mı lan böyle bir adalet? Erhan Önal Kartal marka otomobile binerken Servet'in bindiği araba trafiğe çıkınca yanındaki arabalar yana kaçıyor bakmak için. Galatasaray'ı Galatasaray yapan futbolcuların çoğu sürünürken, Galatasaray yansa, bir kova su atmayacak futbolcular senede 2 milyon dolar indiriyorlar. Bize ise tribübünlerde ''yenilsen de yensen de taraftarın senin le'' demek düşüyor.

Takım elenmiş, çağırıyoruz, teselliye, bari Analar Ligini önde bitirsin diye. Topal, Servet kaçmış, tenezzül bile etmiyorlar önümüze gelmeye. Maçtan evvel 10 kişi çağırınca koşarak gelenler, dışarıda taraftar gördüğünde boka bakar gibi bakıyorlar. Bunların ciğerini bilirim ben. Kolayına Arda Turan olunmuyor bu alemde.

Dünkü gazeteleri gözden geçiriyoruz. Talimat gelmiş basın tribününe. Hakeme saldırılacaaaaak, saldır. Hıncal Uluç bile ki- asıl bu maçtan sonra kusması gerek ne kusacak sa- hakeme yüklenmiş. Bir kişi yazmamış avuta giden topu çuval, kaleye 25 metre mesafeden taca atmış, nargile içicisi Uğur beyin ciğeri iflas etmiş, 16 numaranın eli belinde, Topal, topallaya topallaya geliyor, zaten içeride biri kazma, diğeri Balta iki oyuncu var. Topa basan bir tek Lukas, ağlardan çıkaran da, ligin başında en sevdiğim transferken, en sevmediğim durumuna düşen kaleci.

Aynı takımda Dünya çapında oyuncu da var, futbolcu bile sayılmayacak oyuncu da. Direnen, Caner, Kaptan  ve Keita Galatasaray'ı teslim etmemeye uğraşıyorlar. Gel gelelim top gene dönüp dolaşıp çuval kalecinin tahta bacaklarına geliyor. Vurduğu tekmeyle top bir kez daha bizim tribüne geliyor, devamında bu sefer Ayhan Bey'in eskortluğunda, 18 içine kadar sağ selamet geliyor. Kaleci biraz ileri çıkıp hedefi küçültse olmaz, belki gole mani olur, her zaman yaptığını bu kez yapmayıp, kale çizgisine kendini demirliyor. Vurulan sıradan bir top, bizi en azından beni 37 sene önceye götürüyor. Sağolun çocuklar, hem 10.000 liradan ettiniz , hemde çocukluk günlerime geri döndürdünüz beni!

Yarın Kasımpaşa maçı var, sanmayın ki kolay galibiyet alır yola devam ederiz. Ne var ki önemli değil, hangi sonuç alınır sa alınsın, Türkiye Langırt liginde 2.5 takım var. Yarım olan takım 10 senede bir bağış yapılan şampiyonluğu geçen yıl aldı, kalan 2 takım sırayla 4 er şampiyonluk alacaklar. Bu şampiyonluğu almak için de ne Aleks'e Lugano'ya Dahi Daum'a, ne Elano'ya, Lukas'a Surinamlı'ya ihtiyaç var. Amaç sadece buysa, manipülasyonun, dolandırıcılığın ta içindeyiz. Yok, içinizde takım kuruyoruz olacak bunlar diyenleriniz var sa onlara da lafım yok. Ben en ufak bir belirti görmüyorum, gelecek senelerin unutulmaz takımının kurulması yönünde.

Ahval ve şeraite bakınız. 10 sene önce, durum daha zor iken, önümüzde örneği yok iken, develer tellal, pireler berber iken. Taffarel- Leo, Popescu- Bülent, Lukas- Servet, Okan-Emre-Suat, 16 no-Balta-Ayhan, Hagi-Elano, Hakan Şükür-Arif, Keyta-Arda. Oyuncuları hassas teraziye koysak o takımda Arda ve Keyta'dan başka kimse oynayamaz. Bu ne ucuzluktur kardeşlerim? Turuncudan iz taşıyan sarı ile vişneye çalan kırmızı renkler bit pazarına düştü de bizim haberimiz mi yok?

Yarın maçta olacağım. 16 numaranın peşine düştüm, içinizden hayırsever bir Galatasaray'lı varsa beni polise şikayet etsin, içeri almasınlar. Bu gidişle mutlak bir halt yiyecek 40 yıldır şerefle girdiğim tribünlere bundan sonra girmez duruma düşeceğim. Bu nedir ya? Surinam'lı ne yapsın? deliğin biri tıkanıyor, 2 yerden daha delik açılıyor. Demek tek tek olmuyor bu değişim denen dalga, devrim gerekiyor. Nasıl ki biz bir Fenerbahçe maçında Galatasaray devrimi yaptıysak, ona benzer bir şeyin yapılması gerekiyor. Yoksa biz her sene aynı yazıları yazar, aynı şarklıları söyleriz tribünlerde.

''Sen var ya sen, başımın tacı gözümün bebeği, sen var ya sen deplasman yolunda elimde sigara''

26 Şub 2010

Seeeen Var Ya Seeen; Galatasaray 1- Atletico Madrid 2

Galatasaray'ı ilk kez yabancı bir takımla oynarken Atletico Madrid'e karşı seyretmiştim. 37 sene sonra yine bir Atletico Madrid maçından dönüyorum. Tarih 37 senede bir dönüyor galiba. O maçlarda da, Madrid'te berabere kalıp, uzatmalarda yediğimiz golle elenmiştik.

Galatasaray taraftar siteleri hafta başından beri anons ediyordu. Parçalı formalarla maça gelin diye.Kapalı tribünde 10 kişiden 3 ünde forma vardı, 3 ü de değişik  formaydı. Beyaz, sarı kırmızı ve mor forma. Turuncu forma varsa da ben görmedim.

Emre Güngör eğer sakatlıktan dolayı kadroda yoksa lafım yok. Balta Servet oynasın diye kızağa çekilmişse yazıklar olsun. Bir yazık da Elano çıktığında, Ayhan'ın girmesine. Ben 40 yıllık taraftarlık hayatımda, bir futbolcunun negatif yönde oyuna somut katkısı olduğunu görmedim. Ayhan girdikten sonra Atletiko Madrid yüzde seksen le oynadı.

Şimdi ben şu resimdeki iddia kuponumda, Galatasaray maçından kaybettiğim 10.300 lirayı Mustafa Sarp'a havale ediyorum. Haram olsun, o para kendisinden misli misli çıksın.

Mustafa Sarp hakkında bu son yazımdır. İkinci yarı gözümü ayırmadım kendisinden. Bundan sonra benim futbolcum değildir. Bu saatten sonra Mustafa Sarp Fenerbahçe'ye gol bile atsa yerimden kıpırdamam. Lanet olsun, eski trafik polisi gibi oynadı, dahası oynayamadı. Bence Türkiye'nin en akıllı futbolcusu. Topu bana atnayın diye çaktırmadan el hareketi yapıyor, top nereye gelmeyecekse orada bulunuyor. Müdahele edemeyeceği topa bulaşıp hata yapar gözükmüyor. Galatasaray tarihinin bana göre en sahtekar futbolcusudur. kendisinden nefret ediyorum bu maçtan sonra. Koskoca Reykart, Dünya'nın en büyük milliş takımının futbolcusu Elano'yla Bank Asya liginde kümeye oynayacak takımda oynayamayacak olan Mustafa Sarp'ı aynı takımın orta sahasında oynatıyor. Başka lafım yok hakim bey.

Mehmet Topal'ın kötü oynamasının müsebbibi de bu kazma futbolcudur. Benim için yok hükmündedir. Bu hükümü mkaybettiğimiz bir maçtan sonra değil, kendisini hiç tanımıyordum, Galatasaray'a transfer olduğu gün söylemiştim. Her maçın maç yazısında da mevcuttur. Bülent Korkmaz'ın transfer ettiği futbolcunun iyi olma ihtimali sıfırdı, gördük sıfırında altıymış.

İlk yarıyı, dışarıda atılan golün kıl payı olan avantajını korumayla geçirdik. İki takımda it dalaşı taktiğiyle kendi oyununudan çok rakibin hatasından medet bekler bir futbolu tercih etti. Pozisyonsuz, iğrenç futbol bizim gibileri korkutuyor olsa da kulübe geçen zamanı kar hanesine yazıyordu. Keytanın getirip içeri kestiği sert ortaya Arda Turan dokunamadı. Elano'nun şutunda da kaleciden dönmesi muhtemel topa kimse koşmadı. Hakem futbolsuz, pozisyonsuz, golsüz geçen ilk yarıyı bitiriş düdüğünü çaldığında tur bizimdi.

İkinci yarının başında Elano çıkıp ununu eleyip, eleği asmış Ayhan Akman girerken tecrübeli taraftardan homurdanma sesleri yükseldi. Ayhan girdikten sonra rakip 12, biz 10 kişi oyuna devam ediyorduk ki, çok geçmeden oyuncu üstünlüğü, istatistiği somut olarak değiştirdi. Artık Atletico oynuyor biz seyrediyorduk. Ne seyretmesi şarkımızı söylüyorduk. Atletico çökmüş, ben diyorum 5 dakika içinde gol gelecek, yanımdaki, diyor 10 dakika süğrmez golü kalemizde göreceğiz, yoğun tezahürat başladı.'' elimde sigara, deplasman yolunda, seeen var ya seeen:Koyalım Fener'e, koyalım Kartal'a şampiyon olalım'' Takım isteğimizi geri çevirecek değil ya. Canına millet kazmaların, ne işimiz var Abrupa sahalarında. Bak ben bu yazıyı yazarken Fenerbahçe'de elenmiş, mutlaka onların taraftarı da razı Cim Boma koymaya, Lilli'nin yerine. Biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna. Türkcell langırt ligine devam ederiz, Ali Sami Yen'deki Fener maçını yendik mi tamamdır.

Kaleci Leo Franko, yediği golden önce, kısmete bir top elşnde kaldı, bir top direkten döndü. Çuval demeye dilim varmıyor, ama böyle kaleciler için kullanılan deyimdir.Kendisine verilen topu 8 dönümlük arazi yerine bize attı. O topun deevamında futbolcuların kaçışmasıyla pozisyona giren İspanyol için iş topu çerçeveye nişanlamaya kaldı. Gerisini Leo hallederdi, yalandan yere yatış, kısmi felç, soğuk havada soğuk duş. Bereket takımda Arda Turan sakatlık dinlemeden oynuyor. Onu bile eleştiren var mı? bilmiyorum ama Arda olmasın takım santrayı bile geçemez. Caner iyi oynarken, yenilgiye direnirken topu Arda'ya geçirdi, kendine özgü geri çekişiyle içeri kavisli kesti Kaptan. Keyta'nın numaralıya doğru attığı taklalarla bitti pozisyon. Ne var ki orta saha hayalet futbolcuları artı kazmalarla ikinci gol pek yakında görünmüyordu. Caner bir pozisyonu söke söke kaptı, pozisyon penaltıymış galiba. Son çırpınışımızdı, Caner peşpeşe sarı kartlardan dışarı çıkınca, Arda taraftardan son bir gayret istedi. Takımdaki kazmalara kaleci de eklenmişti, bir topu daha gelişi güzel bizim tribüne yolladı. O top da gide gide ağlara kadar gitti. Ve bu senede bekar gezdik. Uzatmaların son dakikasında Reykart prensi, hayaletini, artık adını bile anmayacağım bankosunu kenara alarak taraftarın gazabından kurtardı. El Çiko'yu oyuna soktu. Zavallıya acıdım, etrafa melun melun bakıyordu.

Elendik, şimdi iki ihtimal kaldı. Ya şampiyon olacağız ya ikinci. Bu ihtimallerden birinin geröekleşmesi için de ister Reykart, ister ben olatyım takımın başında. Gelecek senenin planları yapılmayacaksa, bundan sonraki maçlar gazoz maçlarıdır.

Maç bittikten sonra Leo Franko,'' bize ne güzel geçirdiniz'' demek için çıkış tünelinin girişine kadar gitti. Her bir Atletik futbolcuyu tebrik etti, küfürler eşliğiyle de en son gözden kaybolan futbolcu oldu.

Şu düştüğümüz hale bakın. 10 sene önce evire çevire yenerek aldığımız kupada 16 takım arasına girebilmek için yırtınıyoruz. Açın bakın arşivlere bu kademedeki maçları biz 8.000 kişiyle oynardık. Bir Arda Turan, yarım Keyta'yla olmuyor bu işler Sevgili Reykart. Geçmiş olsun.

      

24 Şub 2010

Arabacı Kartal'a Karşı Kaptan Duruşu




Bu satırlarda Beşiktaş'la ilgili çok az yazımı okumuşsunuzdur. Beşiktaş benim için, Manisaspor'dan, Kasımpaşa'dan farklı bir takım  değildir. Yani benim için Beşiktaş, yok hükmündedir. Maçını seyretmem, çoğu futbolcusunu tanımam bile. Beşiktaş Şampiyon olsa, 10. olsa fark etmez. Daha açık konuşayım, Beşiktaş şampiyon olacağına Fener olsun isterim. Nefret de bir duygudur, en azından Fenerbahçe'den nefret ediyorum. Beşiktaş'tan nefret bile etmiyorum. Belki bu son yazım olur, Beşiktaş diye yazarken bile midem bulanıyor.

Mithatpaşa Stadı, Beşiktaş'da değilde Haliç'te yapılsaydı. Bugün Beşiktaş diye bilinen takım yerine Alibeyköy Adalet olacaktı. Arabacılar, maç zamanı dükkanlarını kapatıp, 200 metre yürüme mesafesindeki stadyuma gidebiliyorlardı. Gide gele işte şu 15.000 çapulcuyu toplayabildiler. Şehir dışında, ülke dışında taraftarı yok. 3 büyük diye yutturmuşlar bir zamanlar, 2 tane beleş Şampiyonluğu yazdılar da 2 yıldız taktılar formalarına. Trabzonspor, Beşiktaş'tan çok daha büyük takımdır bana göre.

Neyse bana ne, ben Beşiktaş'la gerçekten ilgilenmiyordum. İlgilenmeyeceğim de. Son oynanan maçın aynısını Kadıköy'de oynasaydık, bu gün bütün Türkiye hala bu maçı konuşuyor olacaktı. Barış Özbek'i atmayan, içeri giren topu vermeyen, Keita'nın dirseğini görmeyen hakemi yaşatmazlardı. Zaten maçın hakemi de görürdü.Beşiktaş'lı futbolcular maçı, germeden, hakemi zorlamadan, taraftarı kışkırtmadan bitirdiler. Bu anlamda teşekkür etmek lazım.

İşte sayfayı şimdi çeviriyoruz, çapulculara doğru. Dünya'nın en iğrenç seyircisi her halde bunlar. 2 ay önce iki kupa almış takımlarını, 2 ay sonra dövmeye kalkıyorlar. Gürültü kirliliği yaparak tezahürat yaptıklarını sanıyorlar. Sorsalar hiç bir futbolcu, taraftarın sesini duymak istemez. Bu taraftarla bu takım yine iyi puan almış tabelaya bakarsak. Akılları sıra her maç sosyal mesaj veriyorlarmış. Benim bunlardan alacağım en ufak bir ders olamaz.

Biz onların efsane ismine Baba Hakkı demişiz. Kçmse tanımaz, ama her hangi bir Galatasaray'lıya sorsan, Beşiktaş deyince Baba Hakkı der, Metin, Ali, Feyyaz der, hadi İbrahim Üzülmez der, ben de İbrahim Toraman derim. Ama Beşiktaş taraftarı son maç en büyük çirkefliğini yapmıştır. Arda Turan ısınırken, onlara hiç bir şey yapmamışken küfür etmiştir. Galatasaray'ın kurucusuna, Ali Sami Yen'e küfür etmiştir. Yani hepimizin anasına avradına sövmüş, raconu bozmuştur. Bundan sonra demektir ki Beşiktaş'a tarafsız gözle bakmayacağız, kimle oynarlarsa oynasınlar oynadıkları takımdan taraf olacağız.

Ve işte şu tarihe geçecek duruşuyla, Arda Turan milyonlarca Galatasaray'lı adına en güzel cevabı vermiştir. Galatasaray'lı duruşu işte tam budur.

Sizi gidi arabacılar sizi, kıl payı Alibeyköyspor olacakmışınız ama, işte zamanın bir akıllısı, sarayın tam karşısına stadı yapmış ta siz futbol maçı seyreder olmuşsunuz. 1 km yukarıdaki Ali Sami Yen Stadı daha önce yapılmış olsaydı, acaba hangi arabalarınızla maça gidecektiniz?

23 Şub 2010

Fenerhoppers

Bugün ben başka bir yazı yazacaktım. Beşiktaş taraftarını, Dünyanın belki de takımıyla, oynanan oyunla bütünleşememe ustası, gürültü kirliliği yapan, taraftarlığı takıma ters tepen, nankör, çapulcu güruhunu. Beklesinler 1 gün daha, bugün başka bir hayırlı yazı bu yazının önüne geçti.

İster inanın ister inanmayın, Bursaspor'un kazanacağını söylediğim en az 3 şahidim var. İddia kuponunu 2 dakikayla kaçırdım. Gerekçem şuydu, Fenerhoppers, daha kaç maç zıplayacaktı böyle. Her hangi bir iş şansa kazanılıyorsa, şansa da kaybedilir. Üstelik Bursaspor, eksik maçını kazanırsa, beleş kazanacağı Ankaraspor maçı için istirahate çekildiği hafta Galatasaray puan kaybederse lider olacak. Yukarıda gök tanrı ben olsam, bu akşam Bursaspor'u galip getirirdim.

Sülük medya, yazmaktan bıkmadı, bıkmayacak. Biri İspanyol, ikisi Türk gol kralı var kadrolarında. Türkiye'nin en iyi kalecisi, kalelerinde, gelenden 2, gelmeyenden 3 yiyorlar. Biz ise santrforsuz, kalecisiz oynuyoruz onlara göre. Bize göre de 3-4  kazmayla piyasadayız. Hatice'ye baksak, bizim Hatice zaten güzel, neticeye baksak, bakmayalım uğuru kaçmasın.

İlk devre oynanan Beşiktaş maçından tam 6 kişi değişmiş. Bunların tamamı sakatlıktan dolayı mecburi rotasyon. İdare edebilmiş, tepelerde kalabilmişiz. Adamların bir Lugano'su sakat, defans follaş oldu. Hani istemem ama Aleks'de taklaya gelse, 5. bitirecekler ligi. Ne Volkan'ın kaleciliği, ne santrforların golcülüğü kalır.

Maçı seyretmedim, Ezel dizisini tercih ettim. Ekran köşesinde 2-0 galibiyet yazıyordu. İnanın reklamlarda bile maça dönmedim. Bir ara 2-1 oldu tabela. İkinci yarı biraz seyredeyim dedim ama maç yerine Çanakkale savaşını seyrettim sanki. Ömer Erdoğan miğferden darbeyi almış, sargılarla devam ediyordu. O ara kasap Bilika'nın ayakkabı numarası göründü kadranda. Bırak çift vuruşu, penaltıyı, adam öldürmeye teşebbüsten mahkemeye verilmesi lazım.

Top, çekirgenin bu kez tersine sıçramasıyla Volkan'ın tepesinden Boklu Dere tarafındaki kaleye giriverdi. Ezel'e geri dönüş yapıp Fenerhoppers'in arka arkaya 5 sıçrama yapabilme ihtimaline karşı totem yaptım. Bir ara sağ üst köşedeki maç skoru değişmek üzere kaybolduğunda yüreğim ağzıma geldi.  3 garanti yazacaktı, Yüce gök beni bir kere daha haklı çıkararak Bursaspor amel defterine geçirdi 3 rakamını. O an bir hışımla son 45 saniyeyi seyrettim. İnsan acıyor ya çocuklar. Emre çocuk, ağlamalı, iyi oynadıklarını, fakat defanslarının kötü olduğunu şikayet ediyor televizyonculara. Dahası muhtemelen Guiza banko bir golü kaçırmış olmalı. Belki son maçına çıktı, çıkartıldı, ben görmedim ama 40.000 kişiye küfür ettirmiş Daum. Nonda penaltıyı kaçırmasa, Reykart onu çıkaracaktı. Son maçıydı Nonda'nın kötü anılarla ayrılmasına izin vermedi. Çok iyi oynayan Elano'yu çıkardı onun yerine. Emperyalist, gaddar Alman ile, sömürge Surinamlı arasındaki insanlık farkını gösterdi görmek isteyenlere. Medya sülükleri taraftarın Reykart'a sonsuz kredisinden rahatsızlık duyuyormuş. Gebereceksiniz, çatlayacaksınız lan, ligi 5. bile bitirsek Surinamlı'nın izindeyiz.

Dün akşam ki yarım derbi ile bugünkü en tepedeki iki takımın derby sayılacak maçı. Söyleyecek, yazacak o kadar çok şey var ki. Maçı, tabelayı bir tarafa bırakalım. Beşiktaş taraftarına saygılarımızı! yazacağız.  (Beşiktaşlı futbolcuları ayırarak elbette) Biz hiç bilmediğimiz, tanımadığımız halde Hakkı Yeten'e Baba Hakkı diye hitap ederken, Ali Sami Yen'e küfür eden aşağılıkları deşifre edeceğiz. Son saniyelerde ipten dönerken iyi oynadıklarını höykürenlerin, iş boka sardığı zaman suçu başkalarına attığını gördüğümüzde isyan bayrağını dalgalandıracağız. Emrecik, defans futbolcularına giydirirken, Hocası Guiza'yı kudurmuş taraftarın salyalarayla baş başa bırakıyor. İşte siz busunuz, iyi gün dostusunuz. Düşene tekme vurmada üstünüze yok.

Biz boşuna yırtmıyoruz 12 parmak bağırsaklarımızı. Galatasaraylılık sadece, bilinen bir takım taraftarlığı değildir. İmajdır, misyondur, yol göstericiliktir. Arda'nın golden sonraki esas duruşudur. Saygıdır, vakurluktur, yüzyılda oluşmuş haslettir. Bizden sonrakilere bırakacağımız parayla satmaya kalksan 5 para etmeyen, almaya kalksan merkez bankası yetmeyen mirastir. Ali Sami Yen'den Metin'lere, Hagi'lerden Arda'lara, Arda'lardan sonsuzluğa akıp gidecek olan harstır.

Ne mutlu ki Galatasaray taraftarıyız, keyfini çıkarın.

21 Şub 2010

Fenerbahçe Galip ; Beşiktaş 1- Galatasaray 1

Maça Galatasaray beyaz formayla çıktı. Sanki Beşiktaş'a koreografi yaptık. Siyah beyaz takıma karşı, beyaz formayla çıkmak kimin aklı olabilir acaba? Fenerbahçe'nin bizim kırmızı formayla şıktığımız maça sarı formayla çıkması gibi. Buna da karar veren birileri var ve biz ne yazık ki bunu da bilmiyoruz.

Reykart dualarımı kabul eden bir kadroyla çıktı. Gökhan, Servet, Sarp'ın olmadığı bir Galatasaray'ı canlı izlemek isterdim. Kadroyu görünce de çok rahat kazanacağımızı ön görmüştüm. Fakat ilk yarı Uğur Uçar'ın bu kadar berbat bir futbol oynayacağını düşünemedim. Bereket Hiddink daha gelmedi maç izlemeye, Ekrem Dağ'ı sol açık sanar milli takıma ilk futbolcuyu seçerdi.

İlk yarı Beşiktaş, seyircisiyle, geçen maçın acısıyla yüklendikçe yüklendi. Kale yine güven vermiyordu. Her topa girdi gözüyle bakıyorduk. Hatta bir topu içeriden çıkardı. Bir topları direkten geri geldi. Bizim ise Elano'nun usta işi ortasına Barış Özbek'in vuramayışı ve Keyta'nın orta şiddetde bir şutu vardı. Bu arada sarı kartlı Barış, atıldığı maçı hatırlattı. Sarı kart aldıktan sonra bir topa koluyla müdahele etti, hakem gördüyse acıdı, görmediyse kaynadı gitti. İnsanın aynı hatayı iki defa yapması için hangi psikolojide olması gerekiyor?

İkinci yarı ben her iki hocadan da hamle bekledim. Reykart, oyundan memnun aynı takımla saha çıkınca, Dürüllü'lü yaptı değişiklikleri. Oyun sanki beraberliğe kurulmuş şekilde devam ederken, Keyta kıpırdamaya başladı. Bu adamın en ufak bir hareketi tayfun etkisi yapıyor. Arda uç bölgenin ortasında vekaleten duruyordu. Durduğu için de hünerlerini gösteremiyordu. Sağdan soldan yeterli top gelmeyince, iyileşen asıl santrafor oyuna girdi. Seri paslarla gelen Galatasaray,da top Jo'yla buluştu. Fantastik bir çalım atıp içeri kesti. Topu kapan Arda santrafor bölgesinde, en kral santrforları kıskandıracak bir dönüş ve vuruşla topu Galatasaraylıların olduğu kalenin dibinden ağlara yolladı. Golde Elano'nun katkısı muhteşemdi, ilk yarı Barış'ın atamadığı goldeki çalımı güme gitmişti ama bu kez  baş roldeydi.

Bu dakikadan sonra, bizim sıkıntılarımız depreşti. Güven vermeyen bir kaleciyle kalan dakikalar nasıl geçecekti? Arda sakatlıktan, Elano kurgudan dolayı sahanın kenarına gelince ilerde usta kalmamış oldu. Serbest vuruşlar bilinçsiz kullanılmaya başladı. Beşiktaş'ın golü çıkaracak yoğun bir baskısı olmadığı dakikalarda gereksiz bir faul yapıldı. Baraj hak getire, gerek yok, kalede Leo var. İçeri şişirilen topu sadece kendine has olduğunu düşündüğüm çift yumruğunu sümsük yapıp topu dürttüğünü gördük. Dürttüğü top karambol oldu, biri vurur gibi yaptı, kıçını döndü ki - bir de bu huyunu tespit ettik- top tıngır mıngır beraberlik golü olarak kalemize girdi.

Şimdi çıkar birileri, Beşiktaş'la deplasmanda beraberliğe iyi sonuç der. Ben demiyorum, kaçan 2 puan daha hanemize yazıldı. Şu giren gole, Lukas- Emre ikilisinin başına bir iş gelecek diye üzüldüm. Yine Lukas mükemmel bir maç çıkardı. İkinci yarı Topal'da topallamadan oynadı. Uğur kötü, Balta tutuk bir maçı geride bıraktı.

Taraftarmısın derdin var demektir. Rahat rahat sezonu çıkaramayacağız. bakalım önümüzdeki maçlar neler gebe? Bu maçın bana ait ana fikri şu oldu. Leo'ya artık hiç güvenim kalmadı, artık benim için kale allaha emanet. Haydi hayırlısı diyelim.