21 Ara 2014
Ramiz Köfte Şövalyesi; Galatasaray 3-2 Mersin
Uzun zamandır maç yazısı yazmıyoruz, neden? Çünkü artık çok iyi belledik, ülkemiz futbolu büyük bir lağım akvaryumu, bir tane çöpçü balığı var ki 17 takımın baş belası aslında. Pislikten besleniyor, içeride temiz balıklar da var elbet. Ne var ki sadece biri şikayetçi akvaryumun pisliğinden. Diğerleri, yüzüyor, bekliyor çöpçü balığı önce doysun diye, onun pisliğinden geçiniyor. Bir anlasalar, o olmasa, akvaryum tertemiz olacak, huzur içinde salınacaklar, yüzecekler, seyretmeye gelenler gözlerini alamayacak.
Diye uzar gider de biz kısa kestik, senaryosu belli maçları yazmaya değmez dedik. Bizim için futbol sadece mübarek sarı kırmızılı formanın maçını izlemekle sınırlı kaldı. Kesin hüküm verdik ki, Türkiye'de de facto bir futbol sözleşmesi imza edilmiş. 17 takım var gücüyle Galatasaray'ı Şampiyon yapmamak için oynayacak. Galatasaray'a karşı kötü oynayan futbolcu aforoz edilecek, Galatasaray lehine hata yapan hakem idam sehpasına çıkacak, Galatasaray'la oynayacak takımın bir önceki, veya bir sonraki maçı garanti altına alınacak. Galatasaraylı medya maymunları dahil, yazılı ve görsel basın Galatasaray yense bile kötü oynadı algısı yapacak, negatif enerji salacak.
16 takım ise tam tersi Fenerbahçe nasıl Şampiyon olur diye kafa patlatacak. Hakemi, medyası, gözlemcisi tam tekmil, kazasız belasız Fener maçı atlatmanın çaresini arayacak ve bulacak. Fenerbahçe ile oynayacak takımın varsa iyi futbolcusu bir önceki maçta iptal edilecek, sakatlanacak, ceza alacak. Fenerbahçe maçlarının sonucu belli, kendiliğinde atamazsa, Şebeke bütün organlarıyla seferber edilecek. Son çare Hakem atacak.
Geçen sezon Şebeke'yi yenemedik. Bu sezon gücüne güç katan Şebeke 4. yıldızı Fenerbahçe'ye taktırmak üzere meydan savaşı başlattı. Üstelik çok daha güçlendi, Galatasaray'ı savunabilecek bir Başkan'ı geçtik, köstek olacak bir prostatlı geldi. Alp Yalman Bey'den 5 cm uzağa işeyebildi diye 80 yaşındaki fosili Başkan yaptılar. Yetmedi, Galatasaray tarihinin belki de tek Dürüst olmayan adamıyla, hasta Galatasaraylı Edirnekapı-Habipler Minibüs Şoförünü futbolun başına memur ettiler.
Kötü Başkan, kötü Başkanı kongrede düdüklermiş. yıkılış, teslim oluş senaryosunu uyguladılar. Adnan Polat, Reykart'ı kovdu, yetmedi, Hagi'yi kovdu anca devirebildi koca Galatasaray'ı. Polat Rönesansın yükselmesi, çekleri yazılan Ege Seramik'in ayağa kalkmasının bedeli de nasıl ödetilirdi ki? Aynı yollardan geçtiler, Devletle belediyelerle işi olmayan Ünal Aysal Şebekeyi çok rahatsız etti. Dövdüler olmadı, sövdüler kesmedi, kovdular. Şebeke'nin bir numaralı evladının emir erini Galatasaray'a hoca yaptılar. Hesaplarına göre şu an 8. falan olmalıydık. Lağım suyunda oynanan ligi canlı olarak kimse seyretmiyordu, televizyonlardan seyredecekler için de, Beşiktaş'ı ayakta tuttular, maksat heyecan sürsün, Beşiktaş görev talimatı alır almaz kendiliğinden 3 maç yenilir çekilirdi, istendiği an Fenerbahçenin altına uzanırdı.
Gel gelelim tuzaklar aslana sökmedi. İçten dıştan esir alınması için bütün bir orman satın alınmıştı ama görünen o ki yine başarılamayacaktı. Biz alışkınız ÖKÜZ'e tuzak kuracak değiller di, elbet ASLAN'a kuracaklardı. İşte Galatasaray bundan büyüktü, çıktığı maçlarda karşısında bir rakip yoktu. Tehditle, teşvikle, kinle, motive edilmiş 17 takımın karmasına karşı oynayacaktı her maçını. Galatasarayla oynayan takımın bir sonraki maça çıkacak dermanı kalmamasının sebebi buydu. Biz memnunduk, biz isteriz ki daha iyi oynasınlar, bilsinler ki, bizi rakip kalenin ağlarına bırakılan toplar artık kesmiyor. Hakemi de, basını da, federasyonu da yenmezse ben artık alınacak 3 puanları saymıyorum. Hodri meydan.
İşte dün oynanan maç işte tam böyle bir maçtı.
Ders niteliğinde, futbol seminerlerine okutulması, idmanlarda çalışılması gereken Galatasaray 3.golü, Rıza tarafından sıradan gol olarak değerlendiriliyorsa bizim maçı yazmamız gerekiyor. Tavşan dağa küsüyor, dağın haberi yok. Çuvaldızı batırmaya devam edeceğiz, sahiplerinin medyasında istedikleri kadar kan emsin sülükler, sosyal spor medyası bizimdir.
Semih Kaya'ya kesin bir şeyler oldu. Yok maçta gelen top yüzünden hastanelik olmasından söz etmiyorum. 18 yaşında neştere kafa atan adam, her topa kıçını dönüyor. Kendi pozisyonunda çok rahat topa müdahale edebilecekken, avuta refakat etmeyi tercih etti, ayakta kalamadı. Telles'in pozisyonunda kıçını döneceğine Hakan Balta gibi yatıp hedefi küçültse o pozisyon yaşanmayacaktı bile. 10 cm sıçrayamıyor, vurduğu kafa topu 20 metre uzağa gitmiyor. Geçmiş olsun diyoruz, ve futbol dışı ne sorunu varsa da çözülmesini diliyoruz.
Bir pozisyonu daha yazalım sonra maçın kahramanını geleceğiz.
Sokakta köpekler korkmasın diye yolunu çeviren, sevmeyenlerini korkutmak için köpek olan Pitbull, General Melo'nun, topa unutulmaz dokunuşunu yazmasak olmaz. Öyle şiirsel dokundu ki, biraz daha ayağını uzatsa tekmeyi tarak kemiğine yerdi, ilk yarıyı kesin kapatırdı.Sarı kartı yapıştırmış hakem ikinci için fırsat kolluyordu, topla beraber dokunsa, sarı kart penaltı cepteydi. Galatasaray'ı mutlak bir golden kurtardı, ilk yarı herkes gibi kendisinin de oynadığı kötü oyunu bir pozisyonda sildi.
Gelelim Hz. Hamza'ya. Galatasaray'ı batırsın diye getirilmiş vasat Hoca'ya. Ramiz Köfte Şövalyesiydi, Fatih Terim'in yardımcısı olarak Baron yapıldı. İlk çıktığı Galatasaray maçında Vikont, Konya'da Kont oldu. Dün gece Prens gibiydi.
Telles'i yaptığı ölümcül hatasından sonra çıkarıp, Bruma'yı alabilirdi. Almadı, ikinci yarıdaki oyunuyla Telles, bir sonraki Dünya Kupasında Brezilya sağ beki ben olacağım diye uzun bir yolculuğa başladı. 3 maç daha banko oynasın, 4. maç artık kimse kesemezdi.
İlk yarı takım can havliyle sanki son maçını oynayan Mersin'e karşı bir türlü oyun tutturamadı.Kötü oyunun bir numaralı sorumlusu Emre Çolak'tı. En kötü maçlarından daha kötü bir maç çıkarıyordu, son 3 maçın en iyi futbolcusu. Prens Hamza, ben döndürdüm hayata bu adamı deyip, oynatabilirdi, biz ne EGO'lu çakma İmparatorlar gördük kulübede. Devre arasında atarım bir fırça, ikinci yarı düzeltirim kumarını oynamadı. Ne gerek vardı ki, elinde ası olan biri için jiletle oyna devam etmek. Bacağı atıp, ası aldı eline, all in i çekti Şebekeye.
Sabri'yi öne çıkardı. A2 de futbol oynamasını öğrenmiş Galatasaray sağ bekini tanımasak, Dany Alves transfer edildi, Türk yapıldı sanırdık. Tipsiz Sabri, tribündeki Dünya yakışıklısı oğluna tezahürat yaptırıyordu. Umut-Burak gol tandemini bozmadı Hamza. İnanıyordu, gol yakındı. 2-2 olduktan sonra başka bir hoca olsa kesin bulaşırdı ön tarafa. Çok da iyi oynamıyorlardı zaten. İnanılmaz bir 3. gol geldi. Konya maçının 4. golünün benzeri, çalışılmış, ezberlenmiş halı saha gollerinden biriydi. 5 futbolcu bulaştı gole. Hücum pres, derin pas, verkaç, geriden bindirme, usta işi bir kesiş, boş kaleye dokunuş. Sevinç bizim, gurur Prens'in.
Şimdi önünde bir Beşiktaş maçı var, Stefan Duşan'ın torunu Biliç'i yenerse Ortaçağda Dük'lüğe terfi eder. Kadıköy'de Fener'i indirirse Arşidük, 4. yıldızı takarsa Kral olur. Olur da bir Avrupa macerasından daha muzaffer çıkılır İMPARATORluğunu ilan eder.
Ya da çok kısa bir yol daha var, Şebeke sandığımızdan çok daha güçlü, kazanıyoruz diye olayları doğal seleksiyona bırakırsak, Büyük Galatasaray Taraftarının gözleri önünde bir maç boğazlanır, giyotine vurulur. Tarih, kahramanları yazacak.
Yazmaya, konuşmaya değmez, atladım sanılmasın. Sümüklü kazmanın, ''fak yuuuuuu, hassiktiiiuuruuur lauuuan'' casından bir şey anlamadım, anlasam yazmaz mıydım?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Evvela tekrar hoşgeldin Nazmi Abi. Senin duygu yüklü yazılarını okumayı özlemişiz.
Galatasaray'a biz, en çok mağlup duruma düştüğü zamanlarda, gole delicesine ihtiyacı olduğu anlardaki yaralı aslan misali sonunu düşünmeksizin hesapsız kitapsız hilafsız saldırdığında meftun olduk. 3. gol de öyle bir goldü. Bu golün ne demek olduğunu ancak bizler gibi yürekten seven Galatasaraylılar anlar.
önde baskı, pres, boğma hatta bitmek bilmeksizin atak tazeleme, stoperlerin orta sahanın da önüne, kalecinin neredeyse orta sahaya kadar geldiği; oyunun istisnasız rakibin 18'i civarında oynandığı o tadından yenmez oyun.
Aslanın avını kademe kademe sıkıştırdığı, baskıyı artırdığı, vidaları sıktığı, ateşi harladığı o oyunun tadını hiçbir şeye değişmem. Gerçek Galatasaraylı için artık gol olmuştur bile. O top ne yapıp edip içeri girecektir artık. İşte öyle bir anda kızsak da, sövsek de, dövsek de aynen bizim gibi taraftar olan Sabri'nin inadı, takipçiliği ve gerçek bir takım hüneri ve eserinin oluşumu tamamıyla bize özel patentli golümüzü attığımızda işte bu dedim!!!
istinasız bu sezon içinde en keyif aldığım goldü bu!
Galatasaray hocası, sonunu düşünmez, "all in" çeker!!! afferin Hamza Hoca. yakıştı bu koltuk sana. Demek ki küçük takımın büyük hocasıymışsın. Öyle oldu böyle oldu ama geldin ya ben çok mutlu oldum.
Master tezini çapsız bjk'ye karşı, doktoranı da şikecilere karşı verdin mi; artık doçentlik ve profluk yolun da açıktır.
Nihayet kenarda taraftar gibi düşünen, bizim gibi maçı yaşayan, bizim ruhumuza hitap eden bir hocamız var. üstelik haza beyefendi, çok da iyi bir insan.
bundan sonra şebeke oyunlarına devam edecek. şer odakları nasıl yaparız da GS'yi bitiririz diye uğraşacaklar ama biz de sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Yorum Gönder