9 Mar 2014

İl Capitano; Galatasaray TELEKOM 6-1 Akhisar RAMİZ KÖFTE

Ben doymadım, Galatasaray'ı haftada 2 defa seyretmeye alışmıştım, Çarşamba maçı yok dediklerinde garibime gitmişti. Kimi kendi futbolcularını kendi Milli Takımında seyretmişti, ama benim Milli Takım'ım olmadığından Sneijder'i seyrettim. Uruguay maçını seyreden bile varmış, Muslera'nın maymuni kurtarışını ilk onlar haber verdi.

Fenerbahçe maçından önce oynamak ne güzelmiş. Maç mitingi yapan olmadı, hafta arası Küçük Tüpçü(biz yıllardır yanlış yere kullanmışız ismini, hafta arası Büyük Tüp patladı, bundan böyle muhatabımız Küçük Tüpçü olarak anılacak) yü rahatsız eden yoktu. Sadece Drogba'nın 40 yaşında olduğu, gittiği, Semih'in transfer haberleriyle denge bozulmaya çalışıldı. Ama en büyük darbeli atış beklediğimiz cepheden geldi. Motor Sanat Terk, Akhisar'da oynayan Senegal'li Ömer'i iyi motive etti. Meali şuydu; Git Galatasaray'ı bitir seni Türk yapayım Milli Takımda oynatayım, en kötü ihtimalle bu yalanı yutan büyük takımlara kakalatırım. Dikkatle izledim, İstanbul'un her hangi bir semtini tara, 15 çakı gibi saat satıcısı bul, 10 gün idmana çıkar, en az PTT liginde oynamazlarsa boşa yaşamışız.

Mörfi kanunları enternasyonal, her konjonktürde geçerli. Bir şey iyi gitmişse, mutlaka kötü gidecek. İki maç Şecu iyi oynadı, iki de gol attı. Garanti kötü oynayacak, nitekim söylenenlere göre Milli maçında çok kötü oynamış, bu kuralı uygulayan Mancini'nin tercihi bu defa Eboue. Aynı mantık, bir önceki lig maçında Eboue kötü oynamıştı, mutlaka iyi oynayacak. Şecu yoksa taraftar direk Veysel'i yazardı, ama işte elini vicdanına koy. Bir tarafta kıtalar arası, baba takımlarda oynamış, en baba kupaları ellemiş Eboue, bir tarafta top oynamak için henüz yurt dışına çıkmamış Veysel. Üstelik geldi çattı Çelsi maçı, tribünde oturan Eboue'mi, kötü de oynayacak olsa o maçta boğuştaracağın Eboue'mi?

Telekom'la, Ramiz Köfte bırak futbolu, uzun eşşek oynasa, güreşse, yarışsa kim kazanır? Bu işte bir haksızlık var aslında, Galatasaray'ın attığı goller 0.75 sayılması lazım. Orantısız güç farkı var, misal 3-2 yenersen 2.25-2 galip sayılacaksın, 4-3 yenersen, beraberesin, 5-4 yenmişsen 3.75-4 yenik sayılmalısın. En azından benim vicdani puan tablom böyle.

Arena belki de bu sezon en az seyirciye oynadı. Taraftara demiyorum, Sami Yen taraftarı tam kadro her maç olduğu gibi tribünlerdeydi. Sonradan oluşan 30.000 seyircinin taraftar olması için çok daha Juventus leşi gerekecek galiba. Drogba, Sneijder, Telles, Melo resital veriyor, maç sabaha kadar oynansa yerimden kıpırdamam, adam metroya yetişmek için 20 dakika kala stadyumdan çıkıyor. Sonra da maç seçiyor diye kötü oynayan yabancılara saydırıyor. Bu böyle olmayacak, 3 maç giriş yapmayan kombineye 1 maç ceza verilmesi lazım. O maçta da gişe fiyatının yarısına satılması.

Maça başlayalım, Selçuk'un sarı kartlı olması bir hayırdır demiştik ve radarı Yekta'ya çevirmiştik. Maç boyu kendisinden beklediğimiz oyunu oynadı. Özellikle dönen toplarda ilk topa o basarak, Melo'nun sırtındaki küfeyi taşıdı. Tasmasız maça çıkan Pitbull, şiire, gazele büyük katkıda bulundu. Burak öksüz çocuk gibi geç açılsa da aslında öyle olmadığını anlamış oldu. Sneijder'e bizim 4. tercihimiz demişlerdi, kovulan otorite. Ne mübarek adamlarmış ki, Türk Futbol Ceo'sunu dinlememiş, ilk 3 ü almamışlar. Dünya çapında bir futbolcuya kanamadık, doyamadık. Telles'le birlikte oluşturdukları sol koridora top geldiğinde rakı içer gibiydim. Top sanki kadehten yağ gibi akıyordu. Telles'e sol bek demeye dilim varmıyor, büyük takımın beki olmaz, neyi bekleyecek. her maç %75 rakip sahada oynamaz ise iyi oynadı demem. Utkucan'ın aldığı adam belli oldu, diğeri de Bruma'ydı. Aldırılan yerli yabancı kalan 8, Galatasaray futbolcusu değildi, çok geçmeden kombine kart sahibi oldular. Artık sezon sonu açılacak futbolcu fuarında kakalayacak müşteri ararız.

Bu kadar ustaya rağmen korner gollerine hasret kalmıştık. Hiç bir futbolcu topu kornere atmaktan korkmaz olmuştu. Attığımız kornerler ön direkte birinin ileri vurmasıyla kendi kalemize gol tehlikesi yaratıyordu. Hastalık tedavi edildi, çok net çalışılmış korner golleri atıyoruz. Drogba'nın darbeli kafa vurduğu pozisyonda hemen arkadaki Melo'nun topun hayaletine vole vuruşuna bir daha bakın derim.

Asimo Semih İl Capitone olarak takımın başındaydı. Yıllar önce Uğur Uçar'ın kaptan çıktığı maç geldi hatırıma. Gerçek bir Galatasaray Kaptanıydı Semih. En eski futbolcunun koluna bağladığı şerit değil bizde kaptanlık(SABRİ), takımın en iyi futbolcusu olman da gerekmiyor (ARDA)önce adam olacaksın. Örnek olacaksın, yeni doğan Galatasaray'lı bebeklere adın konacak, Dünyanın bir ucunda yemek yerken biri yanına gelip Galatasaray Kaptanıyla resim çektirecek. Korkmayacaksın, kibirin olmayacak, geldiğin yerleri unutmayacaksın, senden sonrakilere yardım edeceksin, yol göstereceksin. Bir duruştur Galatasaray kaptanlığı, imajdır, onurdur. Galatasaray'dan başka takımda oynamam diyebilmektir. Semih Kaya'dır Galatasaray Kaptanlığı.

Aslında bütün futbolculardan beklenmeliydi dürüstlük, hakeme yardımcı olabilmek, haksız puan aramamak. Semih'e verilen ödülü de fazla büyütmemiştik, Gel görki endüstri futbolunun kuralları delikanlıca işlemiyor. 4-0 yenik takımın oyuncusu, Burak'ın canı yandığı için bıraktığı topu sürüklüyor. Bizimkiler de saf saf topu bırakır diye düşünürken o da ne savunmayı az adamla yakalayıp Muslera'ya gol atarak seviniyor. Attığı golün takımı için hiç bir şey ifade etmediğini o da biliyordu. Takımı için küçük, kendisi için büyük bir goldü. İstatistikler hanesine bir gol daha yazmıştı, hem de Muslera'ya. ne kadar övünse azdı. Belki Fatih Terim'in gözüne girer, olur ya Ramiz Köfte'de piyazla karın doyuracağına, Ülker'den bisküvi yer, Vodafon'dan cep telefonu alırdı.

TFF tüp akıllarıyla taarruza geçtiler. ne yapıp edecekler Melo'yu Fener maçına çıkarmayacaklar, Arena'yı o maç Büyük Galatasaray Taraftarına kapatacaklardı. Bilmiyorsunuz geri zekalılar, Galatasaray taraftarı sadece erkeklerden oluşmuyor, biz zaten kadınlar çocuklar ve gerillalarla tribünlerdeyiz. Erkeğe küfür ederiz. Büyük Galatasaray Taraftarının topluca küfür edeceği delikanlı da bu ülkede, futbol piyasasında yok. Karıncayı incitmeyiz diye tezahürat yapıyoruz, ama böcekler durumdan vazife çıkartıp, rahat rahat gezmesinler. İlla Arena'da küfür duymak istiyorsanız, Kadıköy'de ısınmaya çıkmaya korkan hakeminizi bizim maça verebilirsiniz. Ne var ki biz bunun bile üstünde durmuyoruz. Oynadığımız futbolun keyfini çıkarıyoruz, siz tv şebeklerinizle Fırat Aydınus'un kellesini isteyin. Drogba'dan, Senijder'den bahsedip, olmayan beyninizin neronlarını harekete geçirip sinirlenmeyin. Yargıçın, hakimin olmadığı ülkede hakem mi olur der güler geçeriz.

Tabela garantilenince kenar yönetimi
resitale limon sıkmaya başladı. Her usta çıktığında takım küflenmeye başladı, Melo çıkınca da çürüme tamamlanmış futbolumuz çöpe dönmüştü. Umut'la, Burak'ı aynı anda seyretme bahtsızlığına uğradık kısa bir süre de olsa. İki beyin özürlü futbolcudan, Umut futbolcu bile değil, hadi Burak'ı taşıyoruz. Beyin olmasa da gol kendisine haber veriyor, ben olmak üzereyim yetiş diyor. 10 cm,den boş kaleye vuruş kabiliyeti bile yok. Top direğe çarptı, ben olsam gol attım diye sevineceğime oturur, az daha kaçırıyordum, rezil oluyordum diye dehşete kapılırım.

Fener maçı ne kadar geç olursa o kadar iyi. Bu sinirle 2 gece geçirmiş olacaklar. Delikanlı gibi oynanırsa, Trabzon'a bir kumpas kurulmamış, kurulmayacaksa o sahadan çıkışı olmaz. Yendik diye değil, geçen hafta da aynı görüşteydik, bunlar önde oynamayı beceremezler, mutlaka bizim maça kadar altımıza girerler.

Bu Çarşamba nasıl geçecek, ben şimdiden kaygıya düştüm,

Gel 10 maç gel.



1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu maçın beyt'ül gazeli sneijder'in hagi mahlasıyla telles'e verdiği pastır.

Golü atan mehmet akyüz, burak yılmaz'dan iyi futbolcu. Burak şu forma altında görmekten en çok tiksindiğim şeylerden biri zira adam demeye dilim varmıyor. Servet' ten mustafa sarp'tan farkı yok göte bala attığı goller birşeyi değiştirmez.