Bir önceki hafta Ameliyat haftasıydı, bu hafta da CAS haftası. Futbolcu Başbakan,
futbolu kurtarsın görünümünde başta Ulusal takımı, devamında Galatasaray’ı
batırsın diye Fatih Terim’i futbolun başına getirdi. UEFA’dan yıkım kararı
çıkacağı netti, buna rağmen ilgili takımlar, maç yaparak iki Türk takımının
daha şovun içinde kalmasına müsaade etmediler. Aslında yok ama eğer kırıntısı varsa,
adalet dediğimiz kanun kural hukuk diye bellediğimiz sistemin zerresi olsa Aziz
ve Tüpçü ’nün vatan futboluna ihanetten yargılanması gerekirdi. Eğer başımızdakiler,
kurmak istedikleri rejimi kurmuş olsalar bu yargılama sonucunda, dün şafak
vakti de idam edilmiş olacaklardı. Yatıp kalkıp Yüce Gök’e dua etsinler ki
ülkemiz henüz kör topal da olsa hala Cumhuriyet’le yönetilmekte ve büyük baş
hırsızlığın cezası yok.
Futboldan anlamayan Ecevit zamanının Avrupa Şampiyonu,
bilmem kaçıncı defa şahlanmış nurlu ufuklara doğru uçuyordu bu hengâmede.
Yukarıda birleşme küçük beyinlilerin yapabileceği, isteyebileceği bir şey
olamazdı. Olsa şaşardık zaten, öyleyse aşağıda birleşelim kararı verdiler.
Fenerbahçe ve Beşiktaş batmıştı, futbol oligarşisi Galatasaray’ın çıkmasına
izin vermedi. Pisliğin içinden bulaşmadan kurtuluş yoktu tek başına.
Fatih Terim bu ülkede futbolu bilen tek kişidir. En büyük
hoca falan değildir, başka hiç kimse futbolu bilmediğinden, kimse kendisiyle
yarışmadığından bütün yarışları kazanmaktadır. Bu yerlere de tek başına,
tırnaklarıyla kazıyarak geldiğini sanmaktadır. Yukarılara gün be gün taşınmış,
sistemin futbol şubesindeki bir numaralı savunucusu vakti zamanı gelince, yol
kavşaklarına girince kendisini buralara getirenlerin, getirilmesine yol
verenlerin verdikleri emirleri yerine getirmek için tereddüt göstermeyeceği
açıktır. Biz bu toplantılarda değiliz, ne kararlar alındığını bilemeyiz. Biz sadece Galatasaray açısından duyduğumuz
kaygıları, birkaç kişiye aktarmaya, tarihe not düşmeye çabalıyoruz.
Düşüncemiz, sistemin iki büyük başından birinin düştüğü
telafisi uzun yıllar alacak durumun tersine, diğer sistem takımı Galatasaray’ın
önlenemez doğal sıçramasıyla, hassas dengeyi bozacağı, futbol endüstrisinin
sonunu getireceği korkusudur. Beşiktaş’ı takımdan bile sayan yoktur. Aynı suçu
işledikleri, aynı cezayı aldıkları halde Beşiktaş’ın haber bile olmaması bu
yüzdendir.
İlerleyen günlerde Fenerbahçe’den puanlar silinecektir.
Galatasaray istediği kadar kötü oynasın, istediği kadar puan kaybetsin sonunda
Galatasaray Şampiyon ilan edilip, Şampiyonlar ligine gidecektir. Bari bu arada kâğıt
üzerinde Fenerbahçe Şampiyon olsun veya sırası geldi aradan Beşiktaş’ı
çıkaralım denmiş olması muhtemeldir.
Dünkü Galatasaray kadrosuna bu kadar kötü futbol oynatmak
için elit Hoca olman lazım. Oynatamazsın,
oynamazlar. Kenarda hiç kimse olmasa, Drogba’ya takım yaptırıp, sahaya çıksalar
kötü oynayamazlar. Kötü oynamak için kenar müdahalesi gerekir. 90 dakika
boyunca bir an bile dikkatini sahadan ayıramazsın, olur da o an Dünya çapındaki
futbolcular Dünya çapında gol atabilirler. Gaziantep’e, Bursa’ya attıkları goller
gibi. Sonra uğraş o golü çıkarmak için, Emre’yi mi soksam, Erman’ı mı soksam
diye. Terim 1 saniye gözünü maçtan ayıramıyor, istediği zaman atıp istediği
zaman yiyecek bir görüntüsü var.
Maça formsuz Hamit’i İstanbul’da unutup, Engin Baytar’a bir hamle
şansı vererek başladık. En azından kendimizle hem fikiriz, Galatasaray kadro
derinliği 11 kişiyle sınırlı. Oynayanları değiştirecek, girdiğinde katkı yapacak
tek bir oyuncu yok. Olsa olsa Engin Baytar olur diye düşünmüş olabilirler, biz
de maçın başında öyle düşündük. Maçın adamı olur dedik, Sen misin Engin
Baytar’a güvenen.
Amrabat’ı at diye aldılar eşek çıktı. Kayseriliden mal
alınmaz, bilezik gibi geçirirler. Onca parayı verdiren Terim mutlaka bir maç
iyi oynayacak olan Amrabat’ı o maç belki de bu maçtır diyerek, padokta
bekletti. İstediğin kadar usta joker binsin, eşek, eşektir, nal toplayacak.
Bereket altılıda tek geçmemiş, kupon sadece Amrabat eşeğinden yatmadı.
Burak Yılmaz Terim’in başına bela bir futbolcu.
Oynatsan,1 gol atacak diye potansiyel 10 gol pozisyonunu harcamış oluyorsun.
Oynatmasan o maçı kumar oynamışsın demektir. Burak Bey küser, takım gol atamazsa
sebebi sen olursun, sonradan soksan guruna yediremez, faydası olmaz. Takımdan
ayrılsa üzülmem, ayrılmasa yedek kaldığında üzülürüm.
Galatasaray maçları 90 dakika oynanmıyor. Dün saniye tuttum.
Taçlarda, serbest vuruşlarda, kornerlerde, Ayı Eboue’nin yalandan yerde yattığı
dakikalarda, değişiklilerde, Kronometreyi durdurdum. İsteyen maçı tekrar
seyredip aynı şeyi yapsın, 1 saniye eksik söylemişsem şerefsizim. Tam 22 dakika
oynanmadı. Semih-Gökhan-Semih paslaşmaları, topun 1 metre bile ileriye
taşınmadığı görece maçın oynanmadığı dakikaları saymıyorum. Her maç 0-0 a razı
Muslera’nın geçirdiği vakitleri de hesaba katmadım. Top Melo’ya gelmeden,
santrayı geçemiyor.
Maçı Türkiye’nin en kötü hakemi yönetti, Cüneyt’in yönettiği
hiçbir maç zevkli olmaz, avantajı oynatmaz, çok düdük çalar. Bu handikapla kötü
bir maça hazırlıklıydık, ne var ki takımın bu kadar da kötü oynayacağını açıkça
öngöremedik. Sadece maçın ilerleyen dakikalarında Semih’in Kartalspor günlerini
özler oyununu görünce kendi kalesine gol veya bir penaltı yaptırır kehanetinde
bulunup tevatür attık, az daha kehanetimiz gerçekleşecekti.
Bu Semih’ ki Galatasaray adına en çok koşan 3. Futbolcusu çıktı.
Servet ’de her maç listeye girerdi. 5 defa korner, 8 defa serbest vuruş için ceza
sahasına gidip geldiğinde 5 km yol kat etmiş oluyorsun zaten. Boş koşu, tırıs
gidip, tırıs gelmeyi, hatta yürümeyi bile koşu mesafesine ekliyorlar. Palavra
Semih dünkü maçta 500 metre bile koşmamıştır benim hesabıma göre.
Galatasaray kurgulanırken savunma milinde savunulduğu gibi 4
değil 5 futbolcu var. Melo nerdeyse iki kazmaya yapışık oynuyor. Ne Semih, ne
Gökhan topu oyuna sokmuyor, sokamıyor, bu yüzden Melo savunma oyuncusu
pozisyonunda görünüyor. Gol atmak için yoğun bir çabası yok takımın. Nasıl olsa
bir gol atarız, sonrası Estergon Kalesi taktiğiyle idare ederiz maç taktiği
geçerli. Koskoca ilk yarı heba oldu. İkinci yarı hamle bekliyorduk, biz
anlamadığımız gibi vatanda Terim’den başka anlayan yoktu. Burak çıkar, Ceyhun girer, Ceyhun Melo’nun
pozisyonuna geçer, Melo Drogba’nın dibinde gole yardımcı olur diye umduk.
Anlamıyoruz, anlayan hocamız, Burak’ı çıkardı hamleyi yaptı, ama Melo yine gol
yemeyelim pozisyonundaydı. Buna rağmen aynı dakikada 3 gol pozisyonuna girdik.
Yani maçı 5 dakikada oynadık ve bitirdik. Atamazsak yemeyelim hocamızın
mottosudur. Atamayacağımıza karar verdi ve yemedik. Muslera’ya ve Necati’ye dua
ederek maçı bitirdik.
Devletimizin, futbol bakanlığının bekası için puan veya
puanlar kaybetmemiz gerekiyordu, kaybettik. Yapılan anlaşmayı görmediğimizden
daha ne kadar kaybedeceğimiz konusunda bilgimiz yok. Galatasaray’ın hatırı sayılır
bir puan farkıyla çok daha fazla kaybetmesi futbol oligarşisinin ali
menfaatinedir. Yarın maçlar kızıştığında, lekelenmiş takımlarla burun buruna
gelindiğinde Galatasaray taraftarının olası haklı isyanının önüne Fatih Terim
barajı kurulması da yine aynı gerekçelerdir.
Vatan sağ olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder