Türk futbolunun balans ayarının marş düğmesine, herkesin sandığı gibi 3 Temmuz'da 2011 de değil, 17 Mayıs 2000 de basıldı. Galatasaray Avrupa kupasıyla dönüş yolundayken, futbolun derin devleti bir kır kahvesinde toplandı. Galatasaray'ın önlenemez yükselişi, bir anlamda Türk Sanayi Futbolunun idam fermanıydı. Bu sene Beşiktaş'ın düştüğü duruma düşmüştü anlı şanlı Fenerbahçe'leri. Her sezon yapılan transferler, kovulan hocalar, aradaki farkın açılmasına engel olamıyordu.
Galatasaray yönetimi her biri daha sonra başkanlık yapacak, ya da başkan olabilecek güçlü yönetimdi. Takımın başındaki hoca, Fatih Terim ustalıktan, imparatorluğa terfi etmişti. Mehmet Ağar- Mesut Yılmaz güçlü devlet desteği, takımın özellikle transfer döneminde dağılmamasının en büyük faktörleriydiler. Ve o gece marşa basılıp, süreci başlattılar.
Faruk Süren'i indirdiler ilk önce, Zavallı Başkan Avrupa Kupası aldığına bin pişman edilecek, kendi fabrikalarının lojmanlarında yatacak kadar batırılacaktı. Şirketlerini borsada tuvalet kağıdı yaptılar. Peşinden Fatih Terim'i sürgüne gönderdiler. Takımın başına Rumen Çingenesi dedikleri, Lucescu'yu getirdiler. İstedikleri zaman nodulu dürtebileceklerini sandıkları, Lucescu'yu, ara rejimde Mehmet Cansun'la baş başa bıraktılar. Fakat Lucescu teslim aldığı Avrupa Şampiyonu takımı daha da ileriye taşımaya niyetliydi. Süper Kupa ile başlayan yeni macera, Şampiyonlar Liginde 2 defa guruplardan çıkıp, Real Madrid'e averajla kaybedilen çeyrek finalden sonra 5. lig şampiyonluğuyla taçlanmak üzereydi. 3 Temmuz nedir ki, operasyonun en büyüğünü yaptılar. Galatasaray'ı, Emre Belözoğlu marifetiyle içerden yıktılar. 3-0 yenik kapadıkları Gaziantep maçının devre arasında transfer yapıp, maçı 4-0 galip bitirdiler. Yetmedi, takımı Jardel'siz Fener maçına çıkardılar. Sidik torbalarıyla saldırdılar. Soyunma odalarında mafyaya futbolcularımızı tehdit ettirdiler. En kolay kazanacakları maçı korkudan kaybettirdiler. Nitekim takım sonraki sezon dağıldı kaçtı gitti. Kalanlar da bir daha iflah olmadı. Galatasaray efsanesi rafa kalktı. Okan'ı İnter transferi ikramiyesiyle kandırıp Ankaragücü maçını verdirdiler. Lucescu'nun elinden en kolay şampiyonluğu döve döve aldılar. Güçsüz yönetimin gıkı çıkmadı, spor sandılar.
Mustafa Denizli köpeksiz köye denk gelip değneksiz geziyordu., Fatih Terim'in olmadığı sezonlarda 2 kupa aldı. Sonra o da öğrendi, Fatih Terim varken başka takım çalıştırıp maskara olmamayı. Ve artık futbolun halk çocuklarının elinden alınma operasyonu başlamalıydı, başlattılar. Fenerbahçe'ye stat yaptılar, aynı adamlar, Galatasaray'ın stat yapmasını engelleyerek bir 10 sene içerisinde Fenerbahçe'nin tekrar fark atmasının önünü açtılar. Ülkedeki iktidar değişikliğinden nemalan Türk Futbol Oligarşisi, Fenerbahçe önderliğinde bir ligin çok daha para edeceğine karar vermişlerdi. Ülkeyi yönetecek olan KÜS, en çok para getiren sektöre kayıtsız kalmadı. Ülker'in hakemliğinde, ulu Ali'lerden Sabancı olanını Galatasaray'a, Koç olanını Fenerbahçe'ye çöktürdüler. Şebekeye dahil ettikleri Tüpçü ve Seramikçi'yle lale devrini başlattılar. Zavallı Canaydın, Galatasaray'ın başında Başkan olduğunu sanıyordu. Tıpkı Ecevit'in ülkenin Başbakan'ı olduğunu sanması gibi. Tüpçü Beşiktaş'ı, Seramikçi Galatasaray'ı soyuyor, Fenerbahçe'yi palazlıyorlardı. Bu arada Lucescu o tarihin en kötü takımıyla imalat hatası Şampiyonluğu aldı. Çeyrek finalden ofsayt golle döndü, dövdüler, Dünya kulüpler tarihine geçecek bir hamleyle Şampiyon takımın hocasını ağlaya ağlaya Tüpçü'ye verdiler. Lucescu idi bu maymuna çevirmek istedikleri adam, gitti orada da Şampiyon oldu. Tüpçü, Fenerbahçe'nin sinirlerini bozmuştu ama 100. yıl hatırına Beşikataş'a bir kıyak yaptıklarına saydılar. 2. sene uzak ara öndeydi Lucescu, eşşek sudan gelene kadar bir sopa daha yedi, elinden Şampiyonluğu alıp, kendisini Sibirya'ya sürüp kurtuldular, baş belasından. Köpekler istemişti, ama at başka diyarlarda şahlanmaya devam etti.
Fenerbahçe maçlarını 50.000 kişiye oynarken, Galatasaray'ı bir türlü geçemiyordu. Bu 10 senelik periyotta, bu kadar içten engellemeler karşın Galatasaray 3 defa şampiyon olup, postu pahalıya satıyordu. Şebeke işi azıttı, çok daha garanti maçlar oynamak, oynatmak mecburiyetleri vardı. Tüpçü, kendi kişisel hırsları, kendi menfaatleri doğrultusunda olan bitenden memnundu. Varsın Beşiktaş ligimizin en güçlü küçük takımı olarak yaşamını sürdürsün dü. Seramikçi batmak üzereyken Başkan yaptırıldı. Hacıyatmaz sülalesindendi, babası Kalfa İbrahim, milyonlarca kalfanın kazandığını tek başına kazanıp! holding kurmuştu. Oğlu Adnan'da doğarken evliyalara yalatılmıştı. Reykart'ı getirip güneşi balçıkla sıvamaya kalktı. Takımın içinde kurdukları küçük çaplı çete, Galatasaray'ın devre dışı kalmasına yetti. Fenerbahçe çok rahat şampiyonluğa gidiyordu. Her sene efelenen bir Anadolu takımı çıkar ama, sonunda alavere dalavere yöntemiyle 3-5 nöbetine gönderilirdi. Varsın o sezon da Bursaspor zevkini çıkarsın da ligin heyecanı son maça kalsındı. Tay Burak, Yatır tarafındaki kaleye topu bıraktığında, Bursaspor; şebeke'nin imalat hatasına denk gelip aradan sıyrılmıştı.
Galatasaray'ı Şebeke'nin içinde tutmak kolay değildi tabi. Bu takımın asırlardır süregelen bir kültür birikimi vardı. Sporda başarıdan, spordan para kazanmaktan çok daha fazla değer verdiği hasletleri vardı. Prostatlı dediğimiz Liseli Abilerimiz Seramikçi'yi derdest etti. Bir daha kulüpten ve Arena'dan içeri girememecesine kovup, çişlerini yapmak için kravatlarını gevşetip, masalarından kalktılar.
İşin şakası yoktu, çok daha somut müdahalelere ihtiyaç vardı. Görülmemiş hileler yapıyorlar, kafalarını kuma sokup kıçlarını açıkta bırakıyorlardı. O malum sezonda da uzun yıllardır kış uykusunda olan Karadeniz Fırtınası patlak verdi. İlk yarıyı daha önce Lucescu gibi, Şenol Güneş'te farklı kapamıştı. Operasyonun en haincesini ona yaptılar, yaptıklarını sandılar. O sezonu, futbolseverlerin dışında başka gözler de izledi. Galatasaray'ın Avrupa Kupasını aldığı gün başlayan operasyon ünlü 3 Temmuz 2011 günü deşifre ediliyordu. Gerisini bilmeyen yok.
Şimdi toparlayıp tarihin dürbününü bu sezona çevirelim. İddia ediyorum, 3 Temmuz'da savcıların açığa çıkardıkları puştluğun çok daha beteri yapılıyor. Eğer o savcılar, polisler biraz daha sabredip antenlerini bu sezona da çevirselerdi, çok daha büyük kepazeliklerin resmini çekmiş olacaklardı. Yine iddia ediyorum, eğer başımızda güçlü Ünal Aysal yönetimi olmasa, Terim'in yerine de Morinho bile olsa biz şu anda Fenerbahçe'den 5-6 puan daha geride olacaktık. Ben Fatih Terim'le yıllar önce köprüleri attığımın sebebi de buydu. O zaman ki şebekeye direnmeyip, kaçıp gitmişti. Hiç gerek yokken İtalya'ya gitmese Galatasaray'ın şu anda en az 2 Şampiyon Kulüpler kupası vardı. Neyse ki bu seneki kahramanca direnişinden sonra barıştık. Türkiye'de futbolu K(Koç)Ü(Ülker)S(Sabancı) Oligarşisi yürüttüğü sürece ki uzun yıllar yöneteceği de görülüyor, Fatih Terim'in dışında hiç kimse Galatasaray'ı Şampiyon yapamaz. Ya da Şebeke'nin sırayı bize vermesini bekleriz.
Büyük Galatasaray Taraftarı, Şebeke'nin kudurmasının sebebi budur. Bu sene sıra Fenerbahçe'nin olmalıydı. Galatasaray ve Fatih Terim Don Kişot misali yel değirmenlerine saldırdı. Taraftarını da arkasına alarak isyanı büyüttü. 5 maç kaldı, akla hayale gelmeyecek hamleler yapacaklarından kuşkunuz olmasın. Şebeke, hakemleri, medyayı, federasyonu mayın eşşeği gibi kullanıp, arkalarından emin adımlarla yürüyor. Mayın patlarsa başkaları yanacak, patlamaz ise kendileri parsayı bölüşecekler. Uyanık olalım, maçları bütün organlarımızla izleyelim, her şeyden kuşku duyalım. Galatasaray'a Kadıköy'de bir kupa daha kaldırtmamak, Arena'da son maçın tarihin en büyük şovuna dönüşmesini engellemek için planları vardır.
Mayın eşşeklerine, sülük medyalarına, satılmış Federasyonlarına, yaptıkları ve yapacakları bütün kalleşliklere karşın Şampiyonluk Kupası Galatasaray kaptanlarının ellerinden havalanacaktır. Kuduradursunlar.
3 yorum:
Eline sağlık Nazmi abi. Susma yaz bu şerefsizleri.
Büyük adamsın abi, senden başka bunları bu kadar açık ve dürüst bir şekilde yazan yok. Fenerlisi ve Beşiktaşlısı olsun herkes bu olanların farkında sadece utançlarından bunları söyleyemiyorlar. Neyse ki bizim gibi herşeyi hakkıyla ve dürüstlüğüyle yapan büyük Galatasaray taraftarı var.
Büyüksün..
2000-2001 sezounda tarhimizn en kolay şampiyonlğunu alacakken,Kadıköy'de Jardelsiz kadroyu kimler(emre piçi) çıkardı Fenerin karşsına..
Murat özaydınlının sidik torbalı,koridorlarda Pekerin,şikeci azizin adamları bizim futbolcuları tehdit etti mi etmedi mi?
Üstad,sen çok yaşa..
Yorum Gönder