17 Mar 2013
Terim'in Arkadaşı Morinho; Kayseri 1- 3 Galatasaray
Jose Morinho önce soyunma odasında, sonra tribünlerdeydi. Fatih Terim geldiğindeki kucaklaşma maçın çok çok önündeydi. Bütün Galatasaraylıları gururlandırdı. Koskoca Real Madrid'in koskoca hocası, çeyrek final oynayacakları takımı yerinde görmek istemişti. Hamit, Drogba, Sneijder eski öğrencileri, bir kere daha önündeydi sevgili hocalarının.
Büyük takım, büyük futbolculardan kurulacak, büyük futbol büyük futbolcularla oynanacaktı. İşte yıllardır beklediğimiz takım kurulmuş sahadaydı. Yabancı sınırına takılan Dani tribünde, yerine Gökhan Zan, tahkim kurulunun garip bir kıyağıyla sahadaydı. Gökhan yerine Selçuk olsa kesinlikle cezasını ertelemezlerdi. Muhtemelen, Gökhan'ın oynamasının Galatasaray savunması için handikap yaratacağını düşündüler. Gökhan'dan ekmek yedirteceğini düşünen oligarşi daha 20. dakikadan itibaren patladı. Antalya'daki otel lobisinden bir medet bekleyerek maçı seyreden Fenerbahçeli sürü, maç 2-0 olunca dengesini kaybederek odalarına çekildiler.
Büyük Galatasaray Kayseri Kadir Has'taydı.Cimri Gayserililerde öyle. Şimdiya kadar hiç bir maçta stadyumu dolduramamışlardı. Morinho'dan aşağı tarafları yoktu hemşehrilerimizin. Onlar da seyretmeye gelmişti, Drogba'yı, Snaijder'i, Burak'ı, şanlı Galatasarayı. Galatasarayı seyretmeye gelenler huzur içinde ayrıldılar stadyumdan. Galatasaray son 13 senenin en büyük futbolunu oynadı ilk yarıda. Ustalar takıma alıştıkça daha iyi olacağından emindik. Şampiyonlar Liginde son 8 e kalmış takımın havasıyla maç başladı. Artık bu Galatasarayı bağlasan durduramazdın. Ustaların tek toplarıyla Sarı Ejder Kayseri kalecisinin karşısındaydı. Ustanın vuruşuyla gol şov başladı..
Tay Burak, Ronaldo'ya selam gönderdi. Melo geçen sene oynadığı futbola ulaştı. Sezonun en iyi futbolunu oynadı. O iyi oynayınca Selçuk'u tetikledi. Morinho'nun not defteri çok çabuk dolacaktı. Her iki hücum bekinin ilk yarı boyunca yaptığı bindirmeler oyunu seyredilir bir maça çeviriyordu. Maçın hakemi oynanan güzel oyuna yardımcı olsa, en ufak temaslara faul çalmasa, avantajı oynatsa çok daha güzel bir maç seyredecektik.
İlk yarı muhteşem oynayan Galatasaray'ın, 2. yarıda da aynı oyununu sürdüreceğini bekleyenler yanıldılar. Önce beklenen Amrabat değişikliği yapıldı. İnsan geldiği şehrin seyircileri önünde bari bir şeyler yapar. Bu kadar iyi oynayan bir takıma durum 3-0 iken Hasan Şaş girse hayatının topunu oynardı. Ben emindim de, şimdi bütün Galatasaraylılar emin olmuştur. Büyük bir kazık yemişiz, adamın topu sağa çekip içeri şişirmekten başka meziyeti yok. Tamam oynamasına oynasın, Umut Bulut'un girmesine de bir itirazımız yok elbette. Ama ben Umut'un yerinde olsam bu durumda oyuna girmek istemem. Burak'ın oyundan çıkarken surat ifadesine bakın, birde Umut'un girerken. Her ikisi de değişiklikten memnun olmadılar. Hamit sakatlanıp, Sabri girdiğinde maç bereket zaten 2-0 olmuştu da, Sabri bu değişiklikler öncesi sırıtmıyordu.
Değişiklikler bitip, takım bir kaç kademe küçüldükten sonra Morinho maçı seyretmeyi bıraktı. Bizde nankör taraftardık, seyir zevkimizin içine ettiler diye sitem ettik bu maçta da genel kurmayımıza. Bir de Galatasaray'ın huyunda vardır, tabelayı aldıktan sonra rakibi ezmezler. İşin insanlık boyutu da var, Fener olsa bu maçı 7 ye 8 e götürürdü. Biz rakibe saygı duyarak topa basıp dinlenmeye çekildik. Muslera'ya top geldi mi diye sorduğum anda topu kalemizde gördüm. Olsun, nazar boncuğuna saydık. Muslera top gelmiyor diye sıkılmıştı zaten.
Şimdi rahat rahat bir maç seyretme vaktidir. Biraz sonra başlayacak Fener maçını biz ne rahat seyredeceksek, Fenerliler o kadar endişeyle seyredecekler. Kaybedecekleri 2 puan bile bizi bu hafta şampiyon yapar. Maçın ve galibiyetin keyfini çıkaralım.
13 Mar 2013
Düşler Tiyatrosunun Şanlı Cim Bomu; Schalke 2-3 Galatasaray
Maçın başında Fenerbahçeli Türk Spor medyası sanki tur atladığımızda sevinecekmiş bir sahtekarlığın içindeydi. Maçın sonunda yine onlardan biri, hem de belki en çok itibar göreni, hakemin Galatasaray'ı tuttuğunu söyledi. İddia sanki Galatasaray'ı, sıradan, pazara düşmüş bir takım gibi görüp bahiste oynanmaz oranlar verdi. Biz bu maçın bedelini son 2 lig maçında 5 puan vererek ödedik. Net konuşalım, kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın, Galatasaray tur atladı diye sevinen bir Fenerbahçeli var ise bana göre spor tarihinin en büyük sahtekarıdır. Hatta ben harbiden sevinen var ise onun da karşısındayım. Galatasaray şovu, büyük Galatasaray taraftarı ve yeni doğmuş çocukların düşleri içindir. Gerisi yalandır. Nitekim hiç bir Galatasaraylı da aynı şekilde Fenerbahçe tur atladı diye memnun olmaz, olmayacaktır.
Düşler tiyatrosunu biz kurmuştuk yıllar önce. Logosundaki 8 yıldızdan biri bizdik. Son 8 takımın oynadığı ligti kurulduğunda. Ve ne mutlu bize ki bu 8 takım içine 3. defa girmekteyiz. Aslında macera 1988 yılında son 4 takıma girdiğimiz de başlamıştı. Ve benim içinde tarih yeniden başlıyor artık. Şampiyonlar liginde 6 maçı döve döve oynatıyorlar her ülkeden bir veya iki takıma. Bursaspor, Trabzonspor, Beşiktaş bile oynadı bu 6 maçı. Beni kesmez, beni şu yeni atladığımız tur maçına çıkıyor olmamız bile kesmezdi. Koskoca Galatasaray oynadığı 6 maçtan ilk 2 ye giremeyecekse benim için o sezon kayıp sezondu. Benim saydığım maçlar +6 maçlarıdır. 2 si geçilmiştir.
Türkiye'deki gazozuna maçları önemsediğimizin, öfkelendiğimizin gerekçesi Zadok the Priest'i dinlerken bizimkilerin elleri kalplerinde görüp tüylerimizin diken diken olduğunu hissetmektir. Ne yazık ki bu büyük şov için de kendi ülkende Şampiyon olmak durumundasın.
Dün gece sahaya çıkacak Galatasaray 11 i için anket düzenlenip taraftara sorsalardı, % 100 aynı takımı çıkarırlardı. Böyle maçları sıradan maç kıvamında oynamış, turnuvayı kazanana verilecek kupayı ellemiş 2 futbolcusu vardı Galatasaray'ın. 2 si final oynamış, 1 i Dünya Kupası ellemiş, kalecisi Kıta Şampiyonu olmuş, Galatasaray'ın, gözbebeği golcüsü, adını şimdiden Galatasaray kalamozasına altın harflerle yazmış Profesör'ü, orta sahada hırlayan Melo'su, savunmanın kalesi Asimo'suyla bir büyük takım olarak Hamit'in doğduğu topraklardaydık.
Maçtan endişesi olan Galatasaraylı hemen hemen yok gibiydi. Galatasaray'ın böyle maçları nasıl oynayacağının canlı şahitleriydiler. Hele ki aslan yaralıysa çıktığı Arena'ları hasıma dar ettiğini defalarca seyretmiştik. Bu maça da aynı duygularla çıktık. Grande'nin takımı zincirlerinden boşalmış gibi başladı maça. Bıraksa, daha ilk 15 dakikada boğacaktı. Hamit'in deneme füzesi az farkla dışarıdaydı. Sarı Ejder kendi klasına yakışır şekilde Eboue'nin kestiğine gelişine vurdu. Kaleyi abluka altına almıştık, bir de Parçalı Fil denedi şansını. Gol gelmesine gelecekti de acaba biz bir aptallık yaparmıydık, demeye kalmadı, auta giden topa Riera son anda dokundu. Hakem bizi tutmuştu ya Fenerbahçeli içi kan ağlayan medya maymununa göre, o an gözüne perde inmişti görmemişti, görse bile söylemeye tenezzül etmemişti. Drogba vuracaktı kafayı, arkadan ittiler, Semih kötü başlamıştı, saçma sapan bir gol yedik.
Hiç önem vermedik, biz zaten gol yiyeceğimizin hesabını yaparak oynuyorduk. Ve işte o an artık geldi. Futbolun tanrıları Hamit'e kestikleri cezayı kaldırmıştı. Ama Hamit yine bildiğini yapıyordu. Bilimden şaşmıyor, topa direğe nişanlayarak vuruyordu. Direğe vurdurursa şanssızlık, az farkla dışarı giderse büyük bir şut, az içeri giderse de büyük bir Hamit golü olacaktı. Hamit'ten umudunu kesmeyen Galatasaraylılar, diğer Galatasaraylılardan 10 ar santim daha fazla sıçradılar havaya. Diğer kale arkasında her na pahasına olursa olsun, kombinesini değişmeyen Almanlar'ın cehennem sessizliği vardı. Arena'nın diğer tribünlerinde ise her mavi rengin etrafı sarı kırmızı renklerle abluka halindeydi. Büyük eksiklik, tribün tezahüratını yönlendirecek tecrübeli Galatasaray taraftarının o gece orada olamayışıydı. Bu maçın şanına yakışır avaz maç boyunca duyulmuyordu. Nerede o dağ başları, nerede o pınarbaşları.
Marşsız yürüyordu takım, biz talimatı maçtan önce vermiştik çocuklara, Grande'den, Başkan'dan bile önce. Fiziki olarak yokuz, Şampiyonlar Ligi marşını elleriniz kalbinizde bizi düşleyerek, hissedin, biz milyonlarca Galatasaraylı aynı şeyi yapacağız, gücünüze güç katacağız. Nitekim Hamit kendi doğduğu şehirde, kendisinin şut yağmuruna tuttuğu kaleye mıhladığında deli danalar gibi Ultraslan tribününü aradı. Rengi, sesi aradı, çığlığı duydu ve oracıkta formasını öptü. Unutulmuş Galatasaray karakteri yeniden hayat buluyordu. Tay Burak'tan gol beklemeyen Galatasaraylı, Galatasaraylılığı bıraksındı. O da aynı şeyleri düşünüyordu. Riera'nın can havliyle kestiği top Tay'ı parlatmış, son metrelere burun buruna girmişti. Artık ya o topa dokunacak ya geberecekti. Hem Tay Burak'ın, hem Büyük Galatasaray Taraftarı'nın görecek günleri vardı daha. Son sözümüzü son düdükle beraber söyleyecektik.
İkinci yarıda abluka altında olacağımızı en iyi bilen Grande idi. Cümbür cemaat yüklendiler. Maçtan sonra hoca, gol yiyeceğimizi tahmin ettim, adam değiştirmeyi içime sindiremedim dedi. Takımı 2-1 e yatıyor demesinler diye, 3. golü aradı, Burak'ın şutunu kaleci mucize çeldi. Durum 2-2 iken bile golcü çıkarıp golcü aldı. Muslera büyük takımın büyük kalecisi gibi direniyordu. Çok günahını aldım, ama hepsi bu maç içindi be Uruguay'lı. Son maçlarda fikrim değişti, topu degajla oyuna sokuyor diye kızıyordum, isteyen olursa anında nasıl verdiğini gördük. Barca dahil, Dünya'da hiç bir takımın kalecisi, kale bombardıman altındayken, maçın bitimine 10 saniye kalmışken topa sahipken, topu oyuna sokmaz, hiç bir takımın 8 numarası ısrarla topu istemez, hiç bir takımın santraforu ileriye doğru koşmazdı( Ünal Aysal hariç). Ara pasını profesör, yuvarladığında İddia'nın patronlarının ocağına incir ağacı dikiliyordu. Varmıydı lan elimizden yenilmeden kurtulmak? Umut Bulut, özelde takım, genelde ülke puanını alarak, Galatasaray Başkanı'da vad ettiği primi, söke söke kazanarak biniyorlardı dönüş uçağına.
Biz bu turnuvanın yolcusu değil hancısıyız. Nice takımlar geldi geçti, adı sanı duyulmamış kasaba takımları bile dinledi o tüyler ürpertici marşı. Oynadılar ve gittiler, biz buradayız, hep burada kalacağız. Bu turnuva bizim.
Ey büyük Galatasaray; Bir kere daha yüzümüzü ağarttın, bir kere daha deplasman düşü kurdurdun. Bir kere daha düşeceğiz yollara. Bir kere daha büyük konuşan taraftarlarını haklı çıkardın. Büyük maçların takımı olduğunu yeniden gösterdin yedi düvele. Avrupa'nın heyula belası yeniden hortlamıştır. Son 13 senenin en büyük maçından muzaffer çıkmıştır. Kurulsun masalar, çekilsin halaylar, zaferin kutlu olsun şanlı Galatasaray.
Ne mutlu bu sabah Galatasaraylı olarak uyananlara.
Düşler tiyatrosunu biz kurmuştuk yıllar önce. Logosundaki 8 yıldızdan biri bizdik. Son 8 takımın oynadığı ligti kurulduğunda. Ve ne mutlu bize ki bu 8 takım içine 3. defa girmekteyiz. Aslında macera 1988 yılında son 4 takıma girdiğimiz de başlamıştı. Ve benim içinde tarih yeniden başlıyor artık. Şampiyonlar liginde 6 maçı döve döve oynatıyorlar her ülkeden bir veya iki takıma. Bursaspor, Trabzonspor, Beşiktaş bile oynadı bu 6 maçı. Beni kesmez, beni şu yeni atladığımız tur maçına çıkıyor olmamız bile kesmezdi. Koskoca Galatasaray oynadığı 6 maçtan ilk 2 ye giremeyecekse benim için o sezon kayıp sezondu. Benim saydığım maçlar +6 maçlarıdır. 2 si geçilmiştir.
Türkiye'deki gazozuna maçları önemsediğimizin, öfkelendiğimizin gerekçesi Zadok the Priest'i dinlerken bizimkilerin elleri kalplerinde görüp tüylerimizin diken diken olduğunu hissetmektir. Ne yazık ki bu büyük şov için de kendi ülkende Şampiyon olmak durumundasın.
Dün gece sahaya çıkacak Galatasaray 11 i için anket düzenlenip taraftara sorsalardı, % 100 aynı takımı çıkarırlardı. Böyle maçları sıradan maç kıvamında oynamış, turnuvayı kazanana verilecek kupayı ellemiş 2 futbolcusu vardı Galatasaray'ın. 2 si final oynamış, 1 i Dünya Kupası ellemiş, kalecisi Kıta Şampiyonu olmuş, Galatasaray'ın, gözbebeği golcüsü, adını şimdiden Galatasaray kalamozasına altın harflerle yazmış Profesör'ü, orta sahada hırlayan Melo'su, savunmanın kalesi Asimo'suyla bir büyük takım olarak Hamit'in doğduğu topraklardaydık.
Maçtan endişesi olan Galatasaraylı hemen hemen yok gibiydi. Galatasaray'ın böyle maçları nasıl oynayacağının canlı şahitleriydiler. Hele ki aslan yaralıysa çıktığı Arena'ları hasıma dar ettiğini defalarca seyretmiştik. Bu maça da aynı duygularla çıktık. Grande'nin takımı zincirlerinden boşalmış gibi başladı maça. Bıraksa, daha ilk 15 dakikada boğacaktı. Hamit'in deneme füzesi az farkla dışarıdaydı. Sarı Ejder kendi klasına yakışır şekilde Eboue'nin kestiğine gelişine vurdu. Kaleyi abluka altına almıştık, bir de Parçalı Fil denedi şansını. Gol gelmesine gelecekti de acaba biz bir aptallık yaparmıydık, demeye kalmadı, auta giden topa Riera son anda dokundu. Hakem bizi tutmuştu ya Fenerbahçeli içi kan ağlayan medya maymununa göre, o an gözüne perde inmişti görmemişti, görse bile söylemeye tenezzül etmemişti. Drogba vuracaktı kafayı, arkadan ittiler, Semih kötü başlamıştı, saçma sapan bir gol yedik.
Hiç önem vermedik, biz zaten gol yiyeceğimizin hesabını yaparak oynuyorduk. Ve işte o an artık geldi. Futbolun tanrıları Hamit'e kestikleri cezayı kaldırmıştı. Ama Hamit yine bildiğini yapıyordu. Bilimden şaşmıyor, topa direğe nişanlayarak vuruyordu. Direğe vurdurursa şanssızlık, az farkla dışarı giderse büyük bir şut, az içeri giderse de büyük bir Hamit golü olacaktı. Hamit'ten umudunu kesmeyen Galatasaraylılar, diğer Galatasaraylılardan 10 ar santim daha fazla sıçradılar havaya. Diğer kale arkasında her na pahasına olursa olsun, kombinesini değişmeyen Almanlar'ın cehennem sessizliği vardı. Arena'nın diğer tribünlerinde ise her mavi rengin etrafı sarı kırmızı renklerle abluka halindeydi. Büyük eksiklik, tribün tezahüratını yönlendirecek tecrübeli Galatasaray taraftarının o gece orada olamayışıydı. Bu maçın şanına yakışır avaz maç boyunca duyulmuyordu. Nerede o dağ başları, nerede o pınarbaşları.
Marşsız yürüyordu takım, biz talimatı maçtan önce vermiştik çocuklara, Grande'den, Başkan'dan bile önce. Fiziki olarak yokuz, Şampiyonlar Ligi marşını elleriniz kalbinizde bizi düşleyerek, hissedin, biz milyonlarca Galatasaraylı aynı şeyi yapacağız, gücünüze güç katacağız. Nitekim Hamit kendi doğduğu şehirde, kendisinin şut yağmuruna tuttuğu kaleye mıhladığında deli danalar gibi Ultraslan tribününü aradı. Rengi, sesi aradı, çığlığı duydu ve oracıkta formasını öptü. Unutulmuş Galatasaray karakteri yeniden hayat buluyordu. Tay Burak'tan gol beklemeyen Galatasaraylı, Galatasaraylılığı bıraksındı. O da aynı şeyleri düşünüyordu. Riera'nın can havliyle kestiği top Tay'ı parlatmış, son metrelere burun buruna girmişti. Artık ya o topa dokunacak ya geberecekti. Hem Tay Burak'ın, hem Büyük Galatasaray Taraftarı'nın görecek günleri vardı daha. Son sözümüzü son düdükle beraber söyleyecektik.
İkinci yarıda abluka altında olacağımızı en iyi bilen Grande idi. Cümbür cemaat yüklendiler. Maçtan sonra hoca, gol yiyeceğimizi tahmin ettim, adam değiştirmeyi içime sindiremedim dedi. Takımı 2-1 e yatıyor demesinler diye, 3. golü aradı, Burak'ın şutunu kaleci mucize çeldi. Durum 2-2 iken bile golcü çıkarıp golcü aldı. Muslera büyük takımın büyük kalecisi gibi direniyordu. Çok günahını aldım, ama hepsi bu maç içindi be Uruguay'lı. Son maçlarda fikrim değişti, topu degajla oyuna sokuyor diye kızıyordum, isteyen olursa anında nasıl verdiğini gördük. Barca dahil, Dünya'da hiç bir takımın kalecisi, kale bombardıman altındayken, maçın bitimine 10 saniye kalmışken topa sahipken, topu oyuna sokmaz, hiç bir takımın 8 numarası ısrarla topu istemez, hiç bir takımın santraforu ileriye doğru koşmazdı( Ünal Aysal hariç). Ara pasını profesör, yuvarladığında İddia'nın patronlarının ocağına incir ağacı dikiliyordu. Varmıydı lan elimizden yenilmeden kurtulmak? Umut Bulut, özelde takım, genelde ülke puanını alarak, Galatasaray Başkanı'da vad ettiği primi, söke söke kazanarak biniyorlardı dönüş uçağına.
Biz bu turnuvanın yolcusu değil hancısıyız. Nice takımlar geldi geçti, adı sanı duyulmamış kasaba takımları bile dinledi o tüyler ürpertici marşı. Oynadılar ve gittiler, biz buradayız, hep burada kalacağız. Bu turnuva bizim.
Ey büyük Galatasaray; Bir kere daha yüzümüzü ağarttın, bir kere daha deplasman düşü kurdurdun. Bir kere daha düşeceğiz yollara. Bir kere daha büyük konuşan taraftarlarını haklı çıkardın. Büyük maçların takımı olduğunu yeniden gösterdin yedi düvele. Avrupa'nın heyula belası yeniden hortlamıştır. Son 13 senenin en büyük maçından muzaffer çıkmıştır. Kurulsun masalar, çekilsin halaylar, zaferin kutlu olsun şanlı Galatasaray.
Ne mutlu bu sabah Galatasaraylı olarak uyananlara.
9 Mar 2013
Fatih Terim'e Açık Mektup
Hocam senin hakkında görüşüm nettir.
1- Sen futbol takım hocası falan değilsin, futboldan, futbolcudan zerre kadar anlamıyorsun.
2- Hayatının sonuna kadar Galatasaray'ın başında kal, Morinho gelse seni değişmem. Galatasaray'ın başında senden başka birini düşünemem.
Bu yaşıma kadar teklif bekledim, bu yaştan sonra da bana hiç kimse akıl danışmaz, en iyisi ben bildiklerimi sana aktarayım. İkimizinde sevinci, tasası ortak, ikimiz de sapına kadar Galatasaraylıyız. Hele şu en son Manu-Real Madrid maçını ve onların Dünya'nın en büyük Hocalarının hamlelerini gördükten sonra artık hipotezimi ortaya atma vakti çoktan geldi. Bıraktık seni, Morinho, Ferguson dahil futbolu bilen bir tane hoca yok şu Dünya üzerinde. Adamlar turu bir birlerine vermek için ellerinden gelenin fazlasını yaptılar da, turu almak için ellerinden hiç bir şey gelmedi. Nitekim senin geçen sene bu sene Şampiyonluğu vermek için elinden gelenin fazlasını yaptığın gibi.
Barca'nın idmanına git bak hocam, sonra da git Iğdırspor'un, Çemişgezekspor'un idmanına bak, seninkini zaten biliyorsun. Hiç bir fark yok, Endüstriyel futbolun baronları, lordları oturmuşlar bir Futbol Antrenörlüğü el kitabı yazmışlar. Bir düdük, bir talimat, Dünya'da ne kadar takım ne kadar Hoca varsa, hepsi aynı işlemi yapıyorlar. Hiç bir hocanın diğerinden ne bir eksiği, ne bir fazlası var. Senin avantajın, taş devrinden kalma olman. Daha büyük avantajın çalıştırdığın takımın en büyük taraftarı olman.
Hocam, senin suçun elbette yok, eline senin de tutuşturdular bir program onu uyguluyorsun. Bazı mottolar yazıyor el kitabında.
A-Galip takım değiştirilmez
B- Gol yemeyen savunmayla oynanmaz
C- Yedek kulüben ne kadar ünlü, büyük futbolcuyla doluysa sen o kadar büyüksün,,,,. gibi.
Z ye kadar sayarım ki tamamı yanlıştır.Sistemin birilerine daha ekmek çıkarmak için yarattığı, bulduğu yutturduğu düzendir. Her takıma 30 futbolcu aldıracaklar, bunların yarısını sakatlatacaklar ki devamlı çark dönsün. Binlerce hocanın yaptığı şey beni ilgilendirmiyor Hocam. Ben Galatasaray'ın hocasının düştüğü tuzaklara isyan ediyorum. Kaç dolar çarpıyor bilmem bu Skot Piri denen hokkabaz. Sen takımı 1 saat kala ona emanet ettikten sonra ne yapıyorsun Hocam, nerede takılıyorsun? Ameleye vermişsin milyon dolarlık futbolcularını, anasını ağlatıyor. Ayı Eboue'ye de aynı jimnastik hareketleri, Tüy siklet Emre'ye, tüy Yekta'ya'da, koşu menzili sınırlı Sneijder'e de, dede Drogba'ya da. Ben tek tip spor hareketlerini ilk okulda ve askerde yapılıyor sanıyordum. Sen her maç en az 5 er km. koşturarak, futbolcuları yarım maç ettirerek, yorarak zaten sınırlı güçlerini tükettirerek maça başlıyorsun. Bu sistem küçük takımlara yarar, onların genç, ucuz futbolcuları, büyük takımın yaşlı ve tecrübeli futbolcularıyla en azından fizik gücüyle savaşabilmelerine kapı açar. Hadi ben bilmiyorum sen bilyorsun, faydası var. Peki neden sadece 10 kişi yapar bu salakça ısınma hareketlerini. Sonradan oyuna girecek 3 kişi bu mantıkla hiç ısınmadan oyuna girmiş olmuyor mu? Acaba sonradan girenlerin çoğu zaman bir işe yaramadıklarının sebebi bu mudur?
Hocam, bizim takımın yaş ortalaması 30. Ortalama maçta zaten 10 km koşuyorlar. Yalvarırım Skot Piri ve ekibini kovun gitsin. Bir faydası varsa hıyar oğlu hıyar olayım. Çıkar takımı 30 sene önce, senin zamanındaki gibi 10 dakika kala. Her futbolcu kendisinin doktorudur, nasıl adalesini hazırlayacağını bilir. Bilmeyeni zaten hemen kov. Senin oynadığın zemin en kötü zemin, bari zemin bozulmadan, futbolcular diriyken, maçın başında hamleni yap, indir, aktif dinlenmeye çekil, sen de bizde keyifle bir maç izleyelim. Maça mı geliyoruz, tımarhaneye mi belli değil. Her maç bir futbolcuya sövüp, yensek de yenilsek de maça geldiğimize pişman olarak dönüyoruz.
Kaleci antrenmanına ne demeli? Valla Cem Yılmaz'ın aklına gelse, 3 sene idare eder, anlatır, millet gülmekten kırılır geçer. Çıkıyor Muslera sahaya takımdan 15 dakika önce. Taffarel'e de tutuşturmuşlar bir reçete. 18 çizgisi içerisinde koşuyor, ellerini savuruyor, dizlerini çekiyor. Aynı anda Akhisar kalecisine bakıyorsun, simetri sanki. Kuğu gölü balesi, su balesi. Hareketler aynı. Madem aynı şeyler yapılacak, ne diye bu işler bu kadar para akıtılıyor. Ver malzemeci Veli'ye talimatnameyi, o da aynısını yaptırsın. Yazık valla, ben Muslera'nın yerinde olsam utanırım, bir an için stadyumda olmadığını, aynı hareketleri Taksim Meydanı'nda yaptığını düşün, deli diye ellerini kelepçelerler. Ben 40 sene önce Dadcu'nun nasıl ısındığını hatırlıyorum. Dadcu pervane gibi ellerini çevirir, sonra kaleye geçer bir iki şut çekerler maça çıkar, bir çataldan bir çatala atlardı. Bir maç dene hocam, Muslera'yı serbest bırak ne yaparsa yapsın maça öyle çıksın. Şimdikinden daha hazır, daha iyi durmazsa ben yine hıyar olmaya razıyım.
Hocam dedik, hepinizin elinde bir reçete var. 3 oyuncu değiştirilecek. 5 oyuncuya çıkarsalar hepiniz 5 er oyuncu değiştireceksiniz. Ya Allah için, benim gibi futbol dilencisi bir taraftar için, bir maçta da hiç kimseyi değiştirme be Hocam. Mecburmusunuz, oyunu durdurmaya, oyunun ritmini, dengesini bozmaya. Her maç 3 oyuncu girer, sonradan giren oyuncuların katkısıyla kazanılan maç% 10 u geçmez. Hiç değişiklik olmasa garanti veririm daha fazla maç çevrilir. Adam değiştirilecekse bile değiştirme gerekçeniz yanlış. Hata yapanı, kötü oynayanı değiştiriyorsunuz. Ben olsam hata yapanı oynatmaya devam ederim. Adam aynı hatayı bir daha yapmaz ki, bu sefer de böyle yapayım der, sonradan girip, ısınmaya katılmamış, ezik yedek oyuncundan çok daha faydalı olur. Ben olsam illaki adam değiştireceksem, en iyi oynayanı değiştiririm. Hiç hata yapmamışı çekerim kenara. Matematiksel olarak hiç hata yapmamış bir oyuncunun hata yapma ihtimali, daha önce hata yapıp akıllanmış olan futbolcunun, yeniden bir hata yapacak olma ihtimalinden daha fazladır.
Hocam fazla futbolcu başa beladan başka bir şey değildir. Banko 3-5 futbolcun dışında kalan herkes bir birinin düşmanı olmak durumundadır. Umut'un oynamadığı maçta Burak'ın attığı gole sevindiğine beni kimse inandıramaz. Canlı doğasına, ekmek kavgasının şiarına aykırı duygulardır bunlar. Aynı işi yapıyoruz diyelim, benim yerime seni çalıştırıyorlar. Ben bundan rahatsız olmuyorsam adam bile değilim. Hoş endüstri bunun çaresini bulmuş, önce her futbolcuya cep dikmiş, sonra bizim gibi salakların paralarını doldurmuş. Bu yüzden değil yedek kalan futbolcu, tribünde bizim gibi maç seyreden Çağlar Birinci bile halinden memnun. Ama ben değilim hocam, öyle aman aman bir fark yok futbolcularında. Takım kadrosunu acil 15 kişiye indir. Hele seneye takımda olmayacağı garanti futbolcuları şimdiden kov. Kendini Yekta'nın yerine koy. Sen oynarken seni kırk yılda bir oynatsalar, senede iki defa açılan futbolcu borsasından devamlı yenileme yapsalar, ve bir kritik maçta da- adına rotasyon demişler ki bilimsel olsun-, oynatsalar, Burak gol atsın da şöhreti, parsayı, parayı cebine koysun diye pas verirmisin, yoksa onun yaptığı gibi gücünün yetmeyeceğini bile bile 40 metreden şut atmayamı kalkarsın. Ağzıyla kuş tutarak gol atsa Umut Bulut seneye olmayacak, adam keriz mi o pozisyonda topu Drogba'ya aktarıp gol attıracak, seneye olmayacağı, muhtemelen rakip olacağı futbolcuların şovuna ortak olacak. Benden söylemesi, Aydın, Engin, Elmander, Umut, Yekta, Gökhan Zan, Amrabat, Emre Çolak gibi zaman zaman oynattığın futbolcuları bir daha yedek kulübesine bile sokma. Eğer bu futbolcular hain değilse, kafa taslarının içinde beyin yok demektir. Bir faydası olmayacak emin ol Hocam, seni her maç biri yakacak.
Hocam elindeki kadro, Galatasaray tarihinin belkide en kariyerli kadrosu, ama sen kullanamıyorsun. Bu noktada bir sorum var sana hocam. Velev ki bu transfer döneminde Ronaldo ve İniesta'da transfer edildi diyelim. Sen Arena'da Gençlerbirliği maçına çıkaracağın savunmayı elindeki mevcut futbolcu gurubuna göre yazabilirmisin? Soruyu netleştireyim, savunmaya kaç kişi yazarsın. 4 diyeceğinden Galatasaraylılığıma emin olduğum gibi eminim. Santrayı geçmeyeceği garanti takımlara karşı bile 4 savunma oyuncusuyla çıkıyorsan sen futbol takımı hocası değilsin Hocam kusura bakma. Dün gece ligin en kötü takımı Gençlerbirliğine bile 4 kişi dizdin, neyi savunuyorsun? Karşında düşman yok, sen kaleye en nişancı topçularını dizmişsin. Ben olsam Muslera'yı bile oynatmam, kalecisiz çıkardım dün maça.Koskoca Galatasaray'ın savunmaya ihtiyacı bir sezonda en fazla 4 maçta olur. Senin elinde ligin en büyük forveti var, o kahrolası sistem, ferman, talimatname yüzünden 4 kişiyi heba ediyorsun. Semih sezonun en kötü futbolunu oynadı, oynamasa ne değişecekti? Ayı Eboue sezonun en iyi futbolunu oynadı ne değişti. Gökhan Zan unutulmuş gitmişti, 10 sene oynamasın sonra tekrar çağır oynat aynı futbolu oynayacak, ne fark var. Takım tıkır tıkır futbol oynuyordu, direklerden dönmüş iki mucize topun var, Burak 3 dakikada bir golle burun buruna. Bir de baktık 3 santrfor var ceza sahası içinde. Zır deli Amrabat'ın yaptığı doldur boşaltlara kafa vurmaya çalışıyorlar. Santrfora topu en efektif verme ihtimalli Sneijder'i oyundan çıkardın. Taraftar ilk defa Hamit'in arkasında durdu, bıraksan kesin atacaktı. Nedir bu egon Hocam büyük futbolcuyu sevmezsin onu biliyorum da, Galatasaray'ı da mı sevmiyorsun?
Hocam ben sana maç taktiklerini veriyorum. İstisna bir maçın var o da Schalke maçı. Sen büyük maçları halledebiliyorsun, sistem, reçete kendinden daha iyi takımlara söker, başta söyledim. Bu reçeteler küçük takımları büyük takımlara yem ettirmemek üzre yazılmış bunu biliyoruz. Varsın onu Schalke hocası düşünsün sen rahatsın. Ama sen senden küçük takımlarla oynamayı, hele ki geriye düştüğün maçı çevirmeyi bilmiyorsun Hocam. Daha geçen hafta çevirdim ya cevabın, benim için mazeret değil. Benim için o maçta neden 2-0 geriye düştüğün önemli, yoksa bu Galatasaray bu ligte her takıma yarım saatte 3 gol atmaya programlanmış zaten. Savunmaya 3 kişi koyacaksın hocam. Bana kalsa en fazla 2 kişi oynatırım langırt tahtası gibi de neyse artık o kadar da sistemden çıkartmayalım seni. Ben olsam Melo'yu en geriye koyarım. Önlerine iki stoperimi yerleştiririm. Bunlar Semih ve Hakan Balta hali hazırda.İnan isimler önemli değil, kimi koyarsan koy, asıl iskelet kadronun dışında. Stoperlerden daha kazması kimse ilk topa o çıksın. Daha tekniği kademe yapsın. Onlardan seken topa emin ol Melo cankurtaran gibi yetişir. Gelişigüzel atakları böyle önlemeye çalış. Sete dayalı hücum yersen bu 3 kişiyi paralel olarak sanki bir mile bağlıymış gibi atağın olduğu yere kaydır, diğer tarafa ters kademe yapacak orta sahalardan adam çekersin. Kalecinin zaten Dünya'ca ünlü olduğu söyleniyor ki ben dikkatle izledim fikrim değişti, kalecimiz çok iyi. Topu oyuna degajla sokuyor diye kızıyordum dün gece hiç degaj yapmadı, demek topu kimse istemiyormuş kendisinden. Ha gol yedin, yiyeceksin tabi, önemli değil, hatta başlarda yemek avantaj bile olur. Bu Galatasaray'ın bir zamanlar geriye düştüğü anlardaki forsesine, futboluna doyum olmazdı, en iyi sen bilirsin o zamanları.
Orta sahada 4 kişi bulundur hocam. En teknik adamın kimse onu oyun kurucu yap. Bu kadroda Sneijder görünüyor, Selçuk'la beraber bırak şov yapsınlar. Sırayla, canları ne zaman isterse oyunu onlar kursun, sağ ve sol tarafa birer salak koy. Kronometre tut her maç 15 er km koşacaklar. Eboue ile Riera biçilmiş kaftan bu iki salak mevkisi için. Geberene kadar koşsunlar, kendileri bittik diyene kadar oynat. İstedikleri kadar kötü oynasınlar saha tut. İleride Hamit-Burak-Drogba'yı oynat. Top sende olduğunda, ortadaki 2 kişi daha hücuma katılacak, forveti 5 leyeceksin. Top rakipteyken tabyalar halinde ricat et. Ön siper geçilmişse ortadaki siperde karşıla hasımını. Zaten bu dizilişle başlama vuruşundan önce rakibi ürkütür, hücum yapma şevk ve iştahlarını kırarsın.
Her şeyi yaptın da yine geriye düştün. Maçın son dakikaları rakip Kanije Kalesi savunmasında. Çıkar Muslera'yı ver eldivenleri Melo'ya kim varsa sok. Ya herro ya merro, en fazla bir gol daha yersin. Gerisi maçtır zaten 3 ihtimallidir, kaderimize, hakkımıza razı olur katlanırız, gırtlağımızın olanca gücüyle bağırırız Hocam.'' yenilsende yensende taraftarın seninle''
,
Bu ilk 11 ine takviye olarak kaleci hariç 3 kişi daha rezerve cephane bulundur yeter. Kim olur sana onu da yazalım. Dany, Elmander, Sabri, gerisine teşekkür et, kalan alacaklarının çekini ver Florya'da bir daha görmeyeyim sizi de kurtul.
Mertlikten, Galatasaraylılıktandır bunca savaşım seninle Grande. Seni bu camia içinde ailenden daha fazla sevdiğime inan, bunayana kadar, elin ayağın tutmayana kadar takımın başında kal. Sefa sürülecekse biliyorum ki kenarda yine sen olduğun müddetçe sürülecektir. Biz cefayı çekmeyi göze alarak, kabul ederek tutulduk bu amansız çocukluk hastalığına, Galatasaraylılığa.
Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle kucaklıyorum, yolun ve bahtın açık olsun.
1- Sen futbol takım hocası falan değilsin, futboldan, futbolcudan zerre kadar anlamıyorsun.
2- Hayatının sonuna kadar Galatasaray'ın başında kal, Morinho gelse seni değişmem. Galatasaray'ın başında senden başka birini düşünemem.
Bu yaşıma kadar teklif bekledim, bu yaştan sonra da bana hiç kimse akıl danışmaz, en iyisi ben bildiklerimi sana aktarayım. İkimizinde sevinci, tasası ortak, ikimiz de sapına kadar Galatasaraylıyız. Hele şu en son Manu-Real Madrid maçını ve onların Dünya'nın en büyük Hocalarının hamlelerini gördükten sonra artık hipotezimi ortaya atma vakti çoktan geldi. Bıraktık seni, Morinho, Ferguson dahil futbolu bilen bir tane hoca yok şu Dünya üzerinde. Adamlar turu bir birlerine vermek için ellerinden gelenin fazlasını yaptılar da, turu almak için ellerinden hiç bir şey gelmedi. Nitekim senin geçen sene bu sene Şampiyonluğu vermek için elinden gelenin fazlasını yaptığın gibi.
Barca'nın idmanına git bak hocam, sonra da git Iğdırspor'un, Çemişgezekspor'un idmanına bak, seninkini zaten biliyorsun. Hiç bir fark yok, Endüstriyel futbolun baronları, lordları oturmuşlar bir Futbol Antrenörlüğü el kitabı yazmışlar. Bir düdük, bir talimat, Dünya'da ne kadar takım ne kadar Hoca varsa, hepsi aynı işlemi yapıyorlar. Hiç bir hocanın diğerinden ne bir eksiği, ne bir fazlası var. Senin avantajın, taş devrinden kalma olman. Daha büyük avantajın çalıştırdığın takımın en büyük taraftarı olman.
Hocam, senin suçun elbette yok, eline senin de tutuşturdular bir program onu uyguluyorsun. Bazı mottolar yazıyor el kitabında.
A-Galip takım değiştirilmez
B- Gol yemeyen savunmayla oynanmaz
C- Yedek kulüben ne kadar ünlü, büyük futbolcuyla doluysa sen o kadar büyüksün,,,,. gibi.
Z ye kadar sayarım ki tamamı yanlıştır.Sistemin birilerine daha ekmek çıkarmak için yarattığı, bulduğu yutturduğu düzendir. Her takıma 30 futbolcu aldıracaklar, bunların yarısını sakatlatacaklar ki devamlı çark dönsün. Binlerce hocanın yaptığı şey beni ilgilendirmiyor Hocam. Ben Galatasaray'ın hocasının düştüğü tuzaklara isyan ediyorum. Kaç dolar çarpıyor bilmem bu Skot Piri denen hokkabaz. Sen takımı 1 saat kala ona emanet ettikten sonra ne yapıyorsun Hocam, nerede takılıyorsun? Ameleye vermişsin milyon dolarlık futbolcularını, anasını ağlatıyor. Ayı Eboue'ye de aynı jimnastik hareketleri, Tüy siklet Emre'ye, tüy Yekta'ya'da, koşu menzili sınırlı Sneijder'e de, dede Drogba'ya da. Ben tek tip spor hareketlerini ilk okulda ve askerde yapılıyor sanıyordum. Sen her maç en az 5 er km. koşturarak, futbolcuları yarım maç ettirerek, yorarak zaten sınırlı güçlerini tükettirerek maça başlıyorsun. Bu sistem küçük takımlara yarar, onların genç, ucuz futbolcuları, büyük takımın yaşlı ve tecrübeli futbolcularıyla en azından fizik gücüyle savaşabilmelerine kapı açar. Hadi ben bilmiyorum sen bilyorsun, faydası var. Peki neden sadece 10 kişi yapar bu salakça ısınma hareketlerini. Sonradan oyuna girecek 3 kişi bu mantıkla hiç ısınmadan oyuna girmiş olmuyor mu? Acaba sonradan girenlerin çoğu zaman bir işe yaramadıklarının sebebi bu mudur?
Hocam, bizim takımın yaş ortalaması 30. Ortalama maçta zaten 10 km koşuyorlar. Yalvarırım Skot Piri ve ekibini kovun gitsin. Bir faydası varsa hıyar oğlu hıyar olayım. Çıkar takımı 30 sene önce, senin zamanındaki gibi 10 dakika kala. Her futbolcu kendisinin doktorudur, nasıl adalesini hazırlayacağını bilir. Bilmeyeni zaten hemen kov. Senin oynadığın zemin en kötü zemin, bari zemin bozulmadan, futbolcular diriyken, maçın başında hamleni yap, indir, aktif dinlenmeye çekil, sen de bizde keyifle bir maç izleyelim. Maça mı geliyoruz, tımarhaneye mi belli değil. Her maç bir futbolcuya sövüp, yensek de yenilsek de maça geldiğimize pişman olarak dönüyoruz.
Kaleci antrenmanına ne demeli? Valla Cem Yılmaz'ın aklına gelse, 3 sene idare eder, anlatır, millet gülmekten kırılır geçer. Çıkıyor Muslera sahaya takımdan 15 dakika önce. Taffarel'e de tutuşturmuşlar bir reçete. 18 çizgisi içerisinde koşuyor, ellerini savuruyor, dizlerini çekiyor. Aynı anda Akhisar kalecisine bakıyorsun, simetri sanki. Kuğu gölü balesi, su balesi. Hareketler aynı. Madem aynı şeyler yapılacak, ne diye bu işler bu kadar para akıtılıyor. Ver malzemeci Veli'ye talimatnameyi, o da aynısını yaptırsın. Yazık valla, ben Muslera'nın yerinde olsam utanırım, bir an için stadyumda olmadığını, aynı hareketleri Taksim Meydanı'nda yaptığını düşün, deli diye ellerini kelepçelerler. Ben 40 sene önce Dadcu'nun nasıl ısındığını hatırlıyorum. Dadcu pervane gibi ellerini çevirir, sonra kaleye geçer bir iki şut çekerler maça çıkar, bir çataldan bir çatala atlardı. Bir maç dene hocam, Muslera'yı serbest bırak ne yaparsa yapsın maça öyle çıksın. Şimdikinden daha hazır, daha iyi durmazsa ben yine hıyar olmaya razıyım.
Hocam dedik, hepinizin elinde bir reçete var. 3 oyuncu değiştirilecek. 5 oyuncuya çıkarsalar hepiniz 5 er oyuncu değiştireceksiniz. Ya Allah için, benim gibi futbol dilencisi bir taraftar için, bir maçta da hiç kimseyi değiştirme be Hocam. Mecburmusunuz, oyunu durdurmaya, oyunun ritmini, dengesini bozmaya. Her maç 3 oyuncu girer, sonradan giren oyuncuların katkısıyla kazanılan maç% 10 u geçmez. Hiç değişiklik olmasa garanti veririm daha fazla maç çevrilir. Adam değiştirilecekse bile değiştirme gerekçeniz yanlış. Hata yapanı, kötü oynayanı değiştiriyorsunuz. Ben olsam hata yapanı oynatmaya devam ederim. Adam aynı hatayı bir daha yapmaz ki, bu sefer de böyle yapayım der, sonradan girip, ısınmaya katılmamış, ezik yedek oyuncundan çok daha faydalı olur. Ben olsam illaki adam değiştireceksem, en iyi oynayanı değiştiririm. Hiç hata yapmamışı çekerim kenara. Matematiksel olarak hiç hata yapmamış bir oyuncunun hata yapma ihtimali, daha önce hata yapıp akıllanmış olan futbolcunun, yeniden bir hata yapacak olma ihtimalinden daha fazladır.
Hocam fazla futbolcu başa beladan başka bir şey değildir. Banko 3-5 futbolcun dışında kalan herkes bir birinin düşmanı olmak durumundadır. Umut'un oynamadığı maçta Burak'ın attığı gole sevindiğine beni kimse inandıramaz. Canlı doğasına, ekmek kavgasının şiarına aykırı duygulardır bunlar. Aynı işi yapıyoruz diyelim, benim yerime seni çalıştırıyorlar. Ben bundan rahatsız olmuyorsam adam bile değilim. Hoş endüstri bunun çaresini bulmuş, önce her futbolcuya cep dikmiş, sonra bizim gibi salakların paralarını doldurmuş. Bu yüzden değil yedek kalan futbolcu, tribünde bizim gibi maç seyreden Çağlar Birinci bile halinden memnun. Ama ben değilim hocam, öyle aman aman bir fark yok futbolcularında. Takım kadrosunu acil 15 kişiye indir. Hele seneye takımda olmayacağı garanti futbolcuları şimdiden kov. Kendini Yekta'nın yerine koy. Sen oynarken seni kırk yılda bir oynatsalar, senede iki defa açılan futbolcu borsasından devamlı yenileme yapsalar, ve bir kritik maçta da- adına rotasyon demişler ki bilimsel olsun-, oynatsalar, Burak gol atsın da şöhreti, parsayı, parayı cebine koysun diye pas verirmisin, yoksa onun yaptığı gibi gücünün yetmeyeceğini bile bile 40 metreden şut atmayamı kalkarsın. Ağzıyla kuş tutarak gol atsa Umut Bulut seneye olmayacak, adam keriz mi o pozisyonda topu Drogba'ya aktarıp gol attıracak, seneye olmayacağı, muhtemelen rakip olacağı futbolcuların şovuna ortak olacak. Benden söylemesi, Aydın, Engin, Elmander, Umut, Yekta, Gökhan Zan, Amrabat, Emre Çolak gibi zaman zaman oynattığın futbolcuları bir daha yedek kulübesine bile sokma. Eğer bu futbolcular hain değilse, kafa taslarının içinde beyin yok demektir. Bir faydası olmayacak emin ol Hocam, seni her maç biri yakacak.
Hocam elindeki kadro, Galatasaray tarihinin belkide en kariyerli kadrosu, ama sen kullanamıyorsun. Bu noktada bir sorum var sana hocam. Velev ki bu transfer döneminde Ronaldo ve İniesta'da transfer edildi diyelim. Sen Arena'da Gençlerbirliği maçına çıkaracağın savunmayı elindeki mevcut futbolcu gurubuna göre yazabilirmisin? Soruyu netleştireyim, savunmaya kaç kişi yazarsın. 4 diyeceğinden Galatasaraylılığıma emin olduğum gibi eminim. Santrayı geçmeyeceği garanti takımlara karşı bile 4 savunma oyuncusuyla çıkıyorsan sen futbol takımı hocası değilsin Hocam kusura bakma. Dün gece ligin en kötü takımı Gençlerbirliğine bile 4 kişi dizdin, neyi savunuyorsun? Karşında düşman yok, sen kaleye en nişancı topçularını dizmişsin. Ben olsam Muslera'yı bile oynatmam, kalecisiz çıkardım dün maça.Koskoca Galatasaray'ın savunmaya ihtiyacı bir sezonda en fazla 4 maçta olur. Senin elinde ligin en büyük forveti var, o kahrolası sistem, ferman, talimatname yüzünden 4 kişiyi heba ediyorsun. Semih sezonun en kötü futbolunu oynadı, oynamasa ne değişecekti? Ayı Eboue sezonun en iyi futbolunu oynadı ne değişti. Gökhan Zan unutulmuş gitmişti, 10 sene oynamasın sonra tekrar çağır oynat aynı futbolu oynayacak, ne fark var. Takım tıkır tıkır futbol oynuyordu, direklerden dönmüş iki mucize topun var, Burak 3 dakikada bir golle burun buruna. Bir de baktık 3 santrfor var ceza sahası içinde. Zır deli Amrabat'ın yaptığı doldur boşaltlara kafa vurmaya çalışıyorlar. Santrfora topu en efektif verme ihtimalli Sneijder'i oyundan çıkardın. Taraftar ilk defa Hamit'in arkasında durdu, bıraksan kesin atacaktı. Nedir bu egon Hocam büyük futbolcuyu sevmezsin onu biliyorum da, Galatasaray'ı da mı sevmiyorsun?
Hocam ben sana maç taktiklerini veriyorum. İstisna bir maçın var o da Schalke maçı. Sen büyük maçları halledebiliyorsun, sistem, reçete kendinden daha iyi takımlara söker, başta söyledim. Bu reçeteler küçük takımları büyük takımlara yem ettirmemek üzre yazılmış bunu biliyoruz. Varsın onu Schalke hocası düşünsün sen rahatsın. Ama sen senden küçük takımlarla oynamayı, hele ki geriye düştüğün maçı çevirmeyi bilmiyorsun Hocam. Daha geçen hafta çevirdim ya cevabın, benim için mazeret değil. Benim için o maçta neden 2-0 geriye düştüğün önemli, yoksa bu Galatasaray bu ligte her takıma yarım saatte 3 gol atmaya programlanmış zaten. Savunmaya 3 kişi koyacaksın hocam. Bana kalsa en fazla 2 kişi oynatırım langırt tahtası gibi de neyse artık o kadar da sistemden çıkartmayalım seni. Ben olsam Melo'yu en geriye koyarım. Önlerine iki stoperimi yerleştiririm. Bunlar Semih ve Hakan Balta hali hazırda.İnan isimler önemli değil, kimi koyarsan koy, asıl iskelet kadronun dışında. Stoperlerden daha kazması kimse ilk topa o çıksın. Daha tekniği kademe yapsın. Onlardan seken topa emin ol Melo cankurtaran gibi yetişir. Gelişigüzel atakları böyle önlemeye çalış. Sete dayalı hücum yersen bu 3 kişiyi paralel olarak sanki bir mile bağlıymış gibi atağın olduğu yere kaydır, diğer tarafa ters kademe yapacak orta sahalardan adam çekersin. Kalecinin zaten Dünya'ca ünlü olduğu söyleniyor ki ben dikkatle izledim fikrim değişti, kalecimiz çok iyi. Topu oyuna degajla sokuyor diye kızıyordum dün gece hiç degaj yapmadı, demek topu kimse istemiyormuş kendisinden. Ha gol yedin, yiyeceksin tabi, önemli değil, hatta başlarda yemek avantaj bile olur. Bu Galatasaray'ın bir zamanlar geriye düştüğü anlardaki forsesine, futboluna doyum olmazdı, en iyi sen bilirsin o zamanları.
Orta sahada 4 kişi bulundur hocam. En teknik adamın kimse onu oyun kurucu yap. Bu kadroda Sneijder görünüyor, Selçuk'la beraber bırak şov yapsınlar. Sırayla, canları ne zaman isterse oyunu onlar kursun, sağ ve sol tarafa birer salak koy. Kronometre tut her maç 15 er km koşacaklar. Eboue ile Riera biçilmiş kaftan bu iki salak mevkisi için. Geberene kadar koşsunlar, kendileri bittik diyene kadar oynat. İstedikleri kadar kötü oynasınlar saha tut. İleride Hamit-Burak-Drogba'yı oynat. Top sende olduğunda, ortadaki 2 kişi daha hücuma katılacak, forveti 5 leyeceksin. Top rakipteyken tabyalar halinde ricat et. Ön siper geçilmişse ortadaki siperde karşıla hasımını. Zaten bu dizilişle başlama vuruşundan önce rakibi ürkütür, hücum yapma şevk ve iştahlarını kırarsın.
Her şeyi yaptın da yine geriye düştün. Maçın son dakikaları rakip Kanije Kalesi savunmasında. Çıkar Muslera'yı ver eldivenleri Melo'ya kim varsa sok. Ya herro ya merro, en fazla bir gol daha yersin. Gerisi maçtır zaten 3 ihtimallidir, kaderimize, hakkımıza razı olur katlanırız, gırtlağımızın olanca gücüyle bağırırız Hocam.'' yenilsende yensende taraftarın seninle''
,
Bu ilk 11 ine takviye olarak kaleci hariç 3 kişi daha rezerve cephane bulundur yeter. Kim olur sana onu da yazalım. Dany, Elmander, Sabri, gerisine teşekkür et, kalan alacaklarının çekini ver Florya'da bir daha görmeyeyim sizi de kurtul.
Mertlikten, Galatasaraylılıktandır bunca savaşım seninle Grande. Seni bu camia içinde ailenden daha fazla sevdiğime inan, bunayana kadar, elin ayağın tutmayana kadar takımın başında kal. Sefa sürülecekse biliyorum ki kenarda yine sen olduğun müddetçe sürülecektir. Biz cefayı çekmeyi göze alarak, kabul ederek tutulduk bu amansız çocukluk hastalığına, Galatasaraylılığa.
Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle kucaklıyorum, yolun ve bahtın açık olsun.
8 Mar 2013
Direkler Böyle İstedi; Galatasaray 0-1 Gençlerbirliği
2 şapkası var Grande'nin. Birine savunma oyuncularının ismini yazıp, tavşana çektiriyor 4 tanesini. Yaz tahtaya Hasan, Galatasaray savunması. 2. şapkada orta saha oyuncuları, klas, karizma, form hak getire at bütün futbolcuların isimlerini çek Ümit 4 kişi yaz. Gol atamayan santrafor yanında, atan, atmaya en yakın sahada. Şişir, tarladan beter sahada maçın başı henüz daha beter olmadan gol atın yatın. Olmaz, dedik ya heyecan yaşanacak, yaşatılacak.
Kafaya taktım son zamanlarda, Skot Piri adında bir hokkabaz var bizde. Maçtan önce takımı 1 saat kala ona emanet ediyorlar. Adam ilk okul jimnastik hareketleri yaptırıyor. Futbolcular yarım maç etmişcesine yorulup maça başlamış oluyorlar. Bir faydası varsa eşşoleşşek olayım. Kim icat etmişse futbol endüstrisi bir iş kolu icat etmiş, kondüsyoner, en az 50.000 dolar maaşı tek başına indiriyor. Tek tip ısınma modeli mi olur lan. Eskiden takımlar 10 dakka kala sahaya çıkar, her futbolcu kendisini maça hazırlardı. Zaten kamplumbağa hızıyla oynayan Yekta'yı maçın başında 5 km.koşturmak zır delilikten başka bir şey değil.
Galatasaray oyuncu planlaması zaten yanlıştı. Drogba ve Sneijder bu takıma alınması lazım olan futbolcular değildi. Sen Drogba'yı, Yekta ile, Amrabat'la oynatırsan 5 maç sonra kıçına teneke bağlayıp göndeririz Hocam. Sneijder'e kimse pas vermiyor, bu takım Sneijder'in takımı değil.
Maçın başındaki kadroya baktık, söyledik, sırayla, kurayla belirlenmiş 11 sahada. Ne düzen oynadıklarını hiç kimse çözemez. Ayı Eboue az daha beni şaşırtıyordu. Geldiğinden beri limon taşıtmam diye yırtındım durdum. İnanılmaz bir sağ bek futbolu oynuyordu. Ama işte içinde sahtekarlık varsa, en iyi oynadığın maçta küfür yersin işte böyle. Öküz toslasa bu ayıyı yere yıkamaz. En ufak bir rüzgarda kendini yere atıyor. Maçın 5 dakikasını kendisi çaldı. Gol olan pozisyonda orta yapılırken asırlık çınar gibi yere yığıldı, insan olmadan önce sürüngendi mutlaka. Ayakta kaldığına şaşırmak lazımdı. Adam kafayı 5 dakika düşündükten, gardını aldıktan sona vurdu, koltuk altından köşeye giden topu seyretti ayı. Bu saatten sonra benim için Schalke maçını tek başına bile alsa bitmiştir. Zaten sevmediğim bir futbolcuydu, şimdi nefret ettim.
Semih sakatlanınca unutulmuş Gökhan Zan'a gün doğdu. Geri dörtlüyü 3 maçtır tavaf etti. Semih döndü, Dani sakatlandı bir namaz daha kıldı mübarek ceza sahasında. Eskişehir maçını evliyalar kurtarmış, parayı Gökhan Zan indirmişti. Gol yemedik ya, hüner balta Gökhan'da sandılar. Bu maç ta da oynattılar. Saatli bombaya güvenilir mi? Saat olarak faydası var ama bomba olarak koskoca Galatasaray 18 inde ne zaman patlayacak endişeyle bekliyoruz.
Riera form tutmuştu. Formdan düşürmek için ancak böyle bir kenar yönetimi lazımdı. Bir maç oynatmadıular Hakan Balta'ya acıdılar. Sonra sıkıştıkları bir maçta sol açığa yeniden gönderdiler. Ligin en kolay maçı Gençlerbirliği maçında sol bek çıkarıp maymuna çevirdiler. Lig bitmiş, rakipler ben Şampiyon olmak istemiyorum diye yalvarıyorlar Galatasaray'a. Bizimkiler hala kadro kuruyorlar. İstermisin haftaya sol beke Çağlar'la sağ açıkta Aydın'la, Engin'le başlasın. Zaten birazcık adalet varsa onları da oynatması lazım. Ne günahı var o çocukların. 2 senedir oynamayan Yekta, iki Dünya yıldızının oynadığı takımda banko oynuyorsa Çağlar değişmez sol beki olmalıdır bu takımın.
Saha zemini ligin en kötü zemini. Bir de ısınmaya çıkıp yarım maç oynanıyor,iyice bozulmuş durumda maç başlıyor. Gol atamadığın her dakika daha da felaket hale gelen saha senin baş rakibin oluyor. Drogba'yı alacağına 700 tane bahçivan alsalar her birine 10 ar metre kare çimin bakımını verseler çok daha faydalı olacaktı.
Tay Burak saçını asimetrik traş etmiş. Kafatası içinde beyin olmadığından şirazesi dengesi kaymış. Ofsaytı bilmiyor, üstüne bu maçta da omirilik soğanı problemiyle oynadı. Akıl olmayınca dengeyi mikronlar, zerreler, belki de bir saç kılı tayin ediyor. Gözünü bağlasan atacağı golleri atamadı. O atamadıkça Hamit çaktı. Hamit ben şansa inanmam dedikçe futbol tanrıları kendisini cezalandırıyor. Antrenman yaptırılacağına Eyüp Sultan'a götürülüp kurşun döktürülmesi lazım. Gol atamadı ya, bazukalar direkleri dövdü ya, ne yapsın kenar yönetimi kötü oynuyor sanıp zır deli Amrabat'ı oyuna aldı. Yemin ediyorum Amrabat gol atsa yerimden kıpırdamam. Attırsa eh işte şöyle bir gerilirim en fazla.. Durum berabere takım iki eksik futbolcuyla bile sezonun en büyük futbolunu oynuyor. Rakip kapandıkça kapanacak, Sneijder'i oyundan çıkarıyorlar. Kenarda deli yoksa, hain var demektir. Umut oyuna sokuldu, maçın başında tek santrforduk, her iki dakikada gol pozisyonuna giriyorduk. Bir anda 3 santrafor doluştu rakip ceza sahasına. Yarım saat kala doldurt boşalt bağ yap sistemine döndük. Madem böyle oynayacaksın, ne diye eşşek yükü paralarla transfer yaptırıyorsun. Umut salakmı ki seni her maç kurtarsın. Aydın bilse Drogba'nın, Sneijder'in alınacağını Braga'ya o golü atarmıydı. Burak, Umut'un can düşmanıdır, ekmeğini alan bir kalleştir onun için. Öyle olması lazım. Girecek, pası verecek, Burak efendi atacak, Umut tekrar başka maçlarda işlerin kötü gitmesi için kenarda bekletilecek. Semih Şentürk gibi onursuz bir yedek mi sandınız lan Umut'u.
Ağzıyla kuş tutsa bu takımda seneye olmayacak adamlar var. Yekta, Emre, Amrabat, Elmander, Aydın, Engin Baytar, Gökhan Zan, Sabri,Umut. Bu adamları son düzlüğe girdiğimiz ölüm kalım maçlarında oynatmak büyük aptallıktır. Adamlar bile bile kendi mezarlarını kazarlar mı? Yapılacak acil şey takım kadrosunu 15 e indirmek, diğerlerini tatile göndermek. Hele ki Umut'la, Burak'ı aynı anda oynatırsan Galatasaray tarihi seni hain diye yazar.
Her maçın hakemi kötüydü. Bir önceki kötü hakemi aratır maç yönetiyordu. Özgür Yankaya'da yandan çarklı maç yönetiyordu. Drogba yere düştü, penaltı çaldı. Maçtaki 40-45000, tv başındaki milyonlarca Galatasaraylı penaltı gol olmasın diye yalvardı. Haksız penaltıyı Drogba ısrarla kendisi atmak istedi. Selçuk'a attırıp lanet olası 1 puanı aldırıp, bütün bir hafta Fener medya maymunlarını nasıl susturacaktık. Yıllar önce bir Ankaragücü maçı aklıma geldi. 1-0 gerideyken hiç olmayan bir penaltı çalınmıştı bize. Hagi geçti topun başına, ne olur Hagi dışarı at diye yalvardık. Hagi üstten 20 metre auta attı topu. Adım gibi eminim Drogba topa bilerek dışarı vurarak bizleri gururlandırdı.
Bu sezon ligin en kötü futbolunu uzak ara Galatasaray oynadı. Hiç hak etmediği maçları kazandı ki, uzak ara lig lideri, yarı şampiyon. İlk defa bütün bir maça yayılan güzel futbol oynadı bu maçta. Selçuk sezonun en büyük futbolunu oynadı. Attığı destansı paslar güme gitti. Futbolun adaleti en güvenilir merci idi. Bu kez de iyi oynarken mağlup bitirtti maçı. Eğer akıllarda Schalke maçı var ise daha beter yazıklar olsun bizim futbolcularımıza, kenar yönetimimize. Bundan sonra ne olur? Şampiyonluk tehlikeye girer mi? Valla bilinmez, lig langırt ligi, kaderi Mikail belirleyecek. Ligin en iyi topunu Beşiktaş oynuyor. Bu Galatasaray bundan sonraki bütün maçlarını kaybedebilir de kazanabilir de.
3 Mar 2013
Ordan Nasıl Görünüyor Grande?; Es Es 0-0 Galatasaray
Maç başı ahval ve şeraiti gördüğümde maç sonunun bu şekilde yazılacağını tahmin etmemiştim. Gerçi bu sene Galatasaray'ın hiç bir maçını tahmin edemedim, her oynadığım kuponu yatırdılar. Es Es taraftarı her büyük maçta olduğu gibi yoğun ve istekliydi. Kale arkasındaki müştemilatın olduğu dandik, Eskişehir'e yakışmayan barakada konuşlanmış, kendileri beleş girmiş olsa da çoğuna 100 liradan daha fazlasına satmış Sucu'lar, Başkan'lar, Reisler, Sütçü'lerin başını çektiği Galatasaraylı'lar olası bir Galatasaray golünde avaz çıkarmak için hazır bekliyorlardı.
Galatasaray'ın kadro planlamasının yanlış olduğunu savunan bendeniz için kadro maç öncesi tatmin ediciydi. Gökhan Zan'ın nöbeti bu maç son bulacaktı, Riera muhtemel Amrabat kötü oyunundan sonra gerçek yeri olan sol açığa alınacaktı. Yani bir bakıma sol tarafta korkulacak bir şey yoktu. Müdahale şansı vardı o tarafa. Asimo Semih bir maçlık yatak istirahatinden sonra dönmüş, Sabri hesabını yanlış yapmıştı. Yani Sabri; Eboue'nin geri geleceği haftalara kadar kendini yırtmış, nasıl olsa geldiğinde tekrar kulübeye oturacağını ön görmüştü. Hesabı kasadan dönmüştü. Eboue gittiğinden beter dönmüş, kendisi de beklenildiğinden iyi oynamıştı, başına bela almıştı, oynasın dı bakalım ceza olarak bir kaç maç daha.
Fatih Terim etmediği küfür yüzünden locaya çıkmış, Melo atmadığı balgam yüzünden sürgün cezasını bitirmiş, her halde de takım geçen hafta başına gelenlerden büyük ders çıkarmış olmalıydı. Hatta üstüne üstlük, geçen hafta Hamit çıktıktan sonra gelen geri dönüşün tatlı faturası da Hamit'e kesilmiş, belki de uğursuz geliyor diye ilk 11 de ismi yazılmamıştı.
Ve kısaca bütün usta ayaklar gol atma bölgesinde toplanmış, geride her ne kadar handikap varsa da eğer yerse daha fazlasını atacak bir kadro için güvenimiz tamdı. Ümit Davala'nın vekaletinde maç başladı. Arena'nın zemininden şikayet eden büyük futbolcularımız için bu mevsimde bulunmaz bir güzellikteydi zemin. Dakikalar geçtikçe topa ayağını henüz değmemiş futbolcularımızın olduğunu fark ettim. Olsun Es Es, taraftar gazıyla maçın başında can havliyle saldıracaktı bu bekleniyordu. Üstüne maçın başı sanki bir bayramlaşma havasındaydı. Karşı takımda Ayı Servet ve Necati'nin de eski takımlarının tekerine çomak sokma gayreti had safhadaydı. Servet'ten çekindiğimiz falan yoktu, çıktığına da üzüldük ama Necati'den gol bekleyen Galatasaray taraftarı çoğunluktaydı.
Dersine iyi çalışmış bir hakem daha izliyorduk. Bu seferki geçen haftaki acemiden daha beterdi. Çok sinsi planları vardı. Maçın başında kimsenin dikkatini nasıl olsa çekmeyecek ilk sarı kartları havaya kaldırdı. Galatasaray yoğurdu üfleyerek yesindi artık maç sonuna kadar. Melo'nun savaş gücü yarı yarıya düştü. Her iki tarafta açık oynayan Amrabat'taydı gözüm. Belki de ben yanılıyordum, adam futbolcuydu. Eğer futbolcuysa tam ona göre bir maçtı. Kendisini adam yerine koyup tutan yoktu, bu uzun yıllardan sonra ilk defa oluyordu. Markaj yapılmayan, önlem alınmayan bir Galatasaray açığını bu gözler kolay kolay seyretmemişti. Önce sağdan gitsindi, olmadı sola geçerdi. Burak'a şişirsin atamazsa suç onun değildi ya, Bu kez Drogba'ya doğru tepsin. Pası yanlış atmazdı Amrabat, Drogba alamazdı. Aseto'ya telif hakkı veririm, bir tevatürünü çaldım. Amrabat yine de Türkiyede futbol oynamak isteyen çocukların önünü açmıştı. O oynadıktan sonra ben de Galatasaray'da oynarım diyen kim bilir kaç çocuk daha halı sahalara yazılmıştı bu sabah.
Dersini çalışmış tek bir futbolcumuz vardı. O da Muslera idi. Çok taktım kendisine ama maçı tek başına tutuyordu. Bir şey daha fark ettim boşuna yüklenmişim topu oyuna degajla sokuyor diye. Mecbur olduğuna kanaat getirdim, topu ondan alıp da oyun kurucuya aktarabilecek yetenekte savunma oyuncumuz yok bizim. Asimo Semih dahil buna. Asimo demişken, gerçekten de bir robot gibi oynadığını düşünüyorum. Sanki yabancı futbolcuymuş gibi, konuşmayan, bağırmayan, düşerken bile aaah demeyen, kendi halinde garip bir görüntüsü var. Kendisinden savunma kaptanı olmasını beklerken bu pısırıklığına anlam veremiyorum. Hadi geride kalan maçlarda banko garantisi yoktu, ama artık takımın tek bankosu varsa o da kendisidir. Banko, uzun yıllar oynayacak bir 3 numara karakteri bekliyorum artık.
Eskişehirspor'un gol için aşırı isteğiyle geçti ilk yarı. Pozisyonları bulan takım da onlardı. Galatasaray'da anlaşılmaz bir uyuşukluk vardı. Galatasaray maçlarının büyük oyuncularından Hürriyet olanca hırsı, olanca pisliğiyle takımını forse ediyordu. Galatasaray orta sahasında olma ihtimalli Alper Potuk'da hayatının maçlarından birini çıkarmak için sahadaydı. Bunlar olması gereken şeylerdi elbette, anormal olan bizim kötü oyunumuz ve bulunamayan gerekçesiydi. Neyse ki Grande sahada olmasa bile locadan maçı seyrediyordu, yapabilecek bir şeyleri vardı elbet.
Biz olsak maça öyle başlardık zaten de, Hoca her zaman ki gibi ilk yarıyı avans vermişti. Atsalardı kardeşim, şimdi sıra bizdeydi. Kayserilinin geçirdiği kazığı çıkardık, sol uça gerçek bir sol açık aldık. Fakat oyuna Doktorlar, Profesörler bile çare olamıyordu. Oyun ve pas üstünlüğüne ele geçiremedik. Dakikalar tükendikçe bize bir gün sonra oynanacak maçta yesinler birbirlerini dedirtmeyeceklerini anlıyorduk. O kadar kötü oynuyorduk ki, hakemin kötü olduğuna bile bakmıyorduk. Zaten bu sene hangi maçta iyi oynamıştık ki. Bazı maçların bazı maçlarını çıkar oynadığımız her maç aynı böyleydi. Bu kadar kötü oynamak için Fil'e, Ejder'e gerek yoktu. Pozisyonsuz, şutsuz, gol atılsa bile gol diye bağıracak taraftardan mahrum şekilde herkes maçı ve kaderini seyrediyordu. Bir hamle daha geldi İmparatore'den. Melo çıkıyor, Aydın giriyordu. Aydın bir kere yapardı o aptallığı. Bilse, Drogba'nın, Sneijder'in alınacağını, Braga'ya o golü atıp kendi mezarını kazarmıydı.Bırak kendi mezarını kendisiyle beraber, Elmander'i, Engin Baytar'ı, Grande'nin prensi Emre'yi, Umut'u da uçurumlara atmıştı. Bu dakikadan sonra Aydın'ı, Engin'i, Emre'yi oyuna kurtarıcı diye sokarsan seni bu futbolcular kurtarmaz, ceza keserler benden söylemesi.
Kazayla mazayla bir gol atılsa da Muslera için bir maç aldı yazsam diye bekledim. Muslera yaptı yapacağını, baktı ki Futbol tanrıları, Muslera bile engelleyemeyecek yenilgiyi, geçen hafta verdikleri günah pointinin fazla olduğunu düşünüp acıdılar, kaleye kendileri geçtiler. Aynı dakikada üç defa topu kurtardılar, biz direk diye gördük, inanmayan Sabri'ye sorsun, Sabri gol diye santraya doğru gidiyordu, Tanrının hikmetinden hesap sorulurmu? fizik ötesi bir kataküllü oldu top girmedi.
Maç en az yarım saat uzatılmalıydı. Ben çoğu zaman solucanlar, yılanlar, kertenkeleler maç ediyor sanmıştım. Her daim yerde yatan bir forma vardı. O koca, ayı gibi yaratıklar, sanki solucan gibi iskeletleri yokmuşcasına sürünüyorlardı. Bir kez daha şahit oldum, eğer bir maçın hakemi kötüyse o maçın iyi bir maç olmasına imkan yok. Son saniyelerde bir serbest vuruş kararı vermek zorunda oldu hakem. Basireti bağlanmış, düdüğü çalmış bulunmuştu. Gol olsa ne hesap verecekti Şansal Büyüka'ya, Karamehmet'e, Lig Tv oligarşisine. Belki Selçuk'a yalvardı sen atma diye. Üstüne Parçalı Fil topun başına gitmez mi? artık elinden ne gelebilirdi ki bari barajı 5 metreye kurdurayım, gerisini yukarıya havale edeyim dedi. O gol olsa futbol adına da ayıp olurdu zaten. Ve maç ta sonradan belki hesabı yapılacak, ihtiyacı duyulacak olan o lanet olası 1 puan alınmış olarak bitti.
Geçen maç Sneijder'in direnişi, bu maç Muslera art direkler, son düzlüğe hiç de iyi girmiyoruz. Oyunlar berbat, bu kadar kötü oynamaya devam edersek birileri durumdan vazife çıkarır, ve Şampiyonluğumuza limon sıkabilir. Galatasaray'ın bu kadar kötü futbol oynama hakkı yok. Bütün bir hafta boyunca antrenman yapmayı koşmayı, zıplamayı, ısınma germeyi, taktik çalışmayı bırakmalı, masa başında, tahta başında kötü oyunun nedeni bulunmalı tedaviye gidilmelidir. Yoksa yalandan Skot Piri'nin Drogba'ya, Sneijder'e yaptıracağı ilk okul çocukları jimnastik hareketlerini her takım, yapıyor, bir faydası yok.
Galatasaray'ın kadro planlamasının yanlış olduğunu savunan bendeniz için kadro maç öncesi tatmin ediciydi. Gökhan Zan'ın nöbeti bu maç son bulacaktı, Riera muhtemel Amrabat kötü oyunundan sonra gerçek yeri olan sol açığa alınacaktı. Yani bir bakıma sol tarafta korkulacak bir şey yoktu. Müdahale şansı vardı o tarafa. Asimo Semih bir maçlık yatak istirahatinden sonra dönmüş, Sabri hesabını yanlış yapmıştı. Yani Sabri; Eboue'nin geri geleceği haftalara kadar kendini yırtmış, nasıl olsa geldiğinde tekrar kulübeye oturacağını ön görmüştü. Hesabı kasadan dönmüştü. Eboue gittiğinden beter dönmüş, kendisi de beklenildiğinden iyi oynamıştı, başına bela almıştı, oynasın dı bakalım ceza olarak bir kaç maç daha.
Fatih Terim etmediği küfür yüzünden locaya çıkmış, Melo atmadığı balgam yüzünden sürgün cezasını bitirmiş, her halde de takım geçen hafta başına gelenlerden büyük ders çıkarmış olmalıydı. Hatta üstüne üstlük, geçen hafta Hamit çıktıktan sonra gelen geri dönüşün tatlı faturası da Hamit'e kesilmiş, belki de uğursuz geliyor diye ilk 11 de ismi yazılmamıştı.
Ve kısaca bütün usta ayaklar gol atma bölgesinde toplanmış, geride her ne kadar handikap varsa da eğer yerse daha fazlasını atacak bir kadro için güvenimiz tamdı. Ümit Davala'nın vekaletinde maç başladı. Arena'nın zemininden şikayet eden büyük futbolcularımız için bu mevsimde bulunmaz bir güzellikteydi zemin. Dakikalar geçtikçe topa ayağını henüz değmemiş futbolcularımızın olduğunu fark ettim. Olsun Es Es, taraftar gazıyla maçın başında can havliyle saldıracaktı bu bekleniyordu. Üstüne maçın başı sanki bir bayramlaşma havasındaydı. Karşı takımda Ayı Servet ve Necati'nin de eski takımlarının tekerine çomak sokma gayreti had safhadaydı. Servet'ten çekindiğimiz falan yoktu, çıktığına da üzüldük ama Necati'den gol bekleyen Galatasaray taraftarı çoğunluktaydı.
Dersine iyi çalışmış bir hakem daha izliyorduk. Bu seferki geçen haftaki acemiden daha beterdi. Çok sinsi planları vardı. Maçın başında kimsenin dikkatini nasıl olsa çekmeyecek ilk sarı kartları havaya kaldırdı. Galatasaray yoğurdu üfleyerek yesindi artık maç sonuna kadar. Melo'nun savaş gücü yarı yarıya düştü. Her iki tarafta açık oynayan Amrabat'taydı gözüm. Belki de ben yanılıyordum, adam futbolcuydu. Eğer futbolcuysa tam ona göre bir maçtı. Kendisini adam yerine koyup tutan yoktu, bu uzun yıllardan sonra ilk defa oluyordu. Markaj yapılmayan, önlem alınmayan bir Galatasaray açığını bu gözler kolay kolay seyretmemişti. Önce sağdan gitsindi, olmadı sola geçerdi. Burak'a şişirsin atamazsa suç onun değildi ya, Bu kez Drogba'ya doğru tepsin. Pası yanlış atmazdı Amrabat, Drogba alamazdı. Aseto'ya telif hakkı veririm, bir tevatürünü çaldım. Amrabat yine de Türkiyede futbol oynamak isteyen çocukların önünü açmıştı. O oynadıktan sonra ben de Galatasaray'da oynarım diyen kim bilir kaç çocuk daha halı sahalara yazılmıştı bu sabah.
Dersini çalışmış tek bir futbolcumuz vardı. O da Muslera idi. Çok taktım kendisine ama maçı tek başına tutuyordu. Bir şey daha fark ettim boşuna yüklenmişim topu oyuna degajla sokuyor diye. Mecbur olduğuna kanaat getirdim, topu ondan alıp da oyun kurucuya aktarabilecek yetenekte savunma oyuncumuz yok bizim. Asimo Semih dahil buna. Asimo demişken, gerçekten de bir robot gibi oynadığını düşünüyorum. Sanki yabancı futbolcuymuş gibi, konuşmayan, bağırmayan, düşerken bile aaah demeyen, kendi halinde garip bir görüntüsü var. Kendisinden savunma kaptanı olmasını beklerken bu pısırıklığına anlam veremiyorum. Hadi geride kalan maçlarda banko garantisi yoktu, ama artık takımın tek bankosu varsa o da kendisidir. Banko, uzun yıllar oynayacak bir 3 numara karakteri bekliyorum artık.
Eskişehirspor'un gol için aşırı isteğiyle geçti ilk yarı. Pozisyonları bulan takım da onlardı. Galatasaray'da anlaşılmaz bir uyuşukluk vardı. Galatasaray maçlarının büyük oyuncularından Hürriyet olanca hırsı, olanca pisliğiyle takımını forse ediyordu. Galatasaray orta sahasında olma ihtimalli Alper Potuk'da hayatının maçlarından birini çıkarmak için sahadaydı. Bunlar olması gereken şeylerdi elbette, anormal olan bizim kötü oyunumuz ve bulunamayan gerekçesiydi. Neyse ki Grande sahada olmasa bile locadan maçı seyrediyordu, yapabilecek bir şeyleri vardı elbet.
Biz olsak maça öyle başlardık zaten de, Hoca her zaman ki gibi ilk yarıyı avans vermişti. Atsalardı kardeşim, şimdi sıra bizdeydi. Kayserilinin geçirdiği kazığı çıkardık, sol uça gerçek bir sol açık aldık. Fakat oyuna Doktorlar, Profesörler bile çare olamıyordu. Oyun ve pas üstünlüğüne ele geçiremedik. Dakikalar tükendikçe bize bir gün sonra oynanacak maçta yesinler birbirlerini dedirtmeyeceklerini anlıyorduk. O kadar kötü oynuyorduk ki, hakemin kötü olduğuna bile bakmıyorduk. Zaten bu sene hangi maçta iyi oynamıştık ki. Bazı maçların bazı maçlarını çıkar oynadığımız her maç aynı böyleydi. Bu kadar kötü oynamak için Fil'e, Ejder'e gerek yoktu. Pozisyonsuz, şutsuz, gol atılsa bile gol diye bağıracak taraftardan mahrum şekilde herkes maçı ve kaderini seyrediyordu. Bir hamle daha geldi İmparatore'den. Melo çıkıyor, Aydın giriyordu. Aydın bir kere yapardı o aptallığı. Bilse, Drogba'nın, Sneijder'in alınacağını, Braga'ya o golü atıp kendi mezarını kazarmıydı.Bırak kendi mezarını kendisiyle beraber, Elmander'i, Engin Baytar'ı, Grande'nin prensi Emre'yi, Umut'u da uçurumlara atmıştı. Bu dakikadan sonra Aydın'ı, Engin'i, Emre'yi oyuna kurtarıcı diye sokarsan seni bu futbolcular kurtarmaz, ceza keserler benden söylemesi.
Kazayla mazayla bir gol atılsa da Muslera için bir maç aldı yazsam diye bekledim. Muslera yaptı yapacağını, baktı ki Futbol tanrıları, Muslera bile engelleyemeyecek yenilgiyi, geçen hafta verdikleri günah pointinin fazla olduğunu düşünüp acıdılar, kaleye kendileri geçtiler. Aynı dakikada üç defa topu kurtardılar, biz direk diye gördük, inanmayan Sabri'ye sorsun, Sabri gol diye santraya doğru gidiyordu, Tanrının hikmetinden hesap sorulurmu? fizik ötesi bir kataküllü oldu top girmedi.
Maç en az yarım saat uzatılmalıydı. Ben çoğu zaman solucanlar, yılanlar, kertenkeleler maç ediyor sanmıştım. Her daim yerde yatan bir forma vardı. O koca, ayı gibi yaratıklar, sanki solucan gibi iskeletleri yokmuşcasına sürünüyorlardı. Bir kez daha şahit oldum, eğer bir maçın hakemi kötüyse o maçın iyi bir maç olmasına imkan yok. Son saniyelerde bir serbest vuruş kararı vermek zorunda oldu hakem. Basireti bağlanmış, düdüğü çalmış bulunmuştu. Gol olsa ne hesap verecekti Şansal Büyüka'ya, Karamehmet'e, Lig Tv oligarşisine. Belki Selçuk'a yalvardı sen atma diye. Üstüne Parçalı Fil topun başına gitmez mi? artık elinden ne gelebilirdi ki bari barajı 5 metreye kurdurayım, gerisini yukarıya havale edeyim dedi. O gol olsa futbol adına da ayıp olurdu zaten. Ve maç ta sonradan belki hesabı yapılacak, ihtiyacı duyulacak olan o lanet olası 1 puan alınmış olarak bitti.
Geçen maç Sneijder'in direnişi, bu maç Muslera art direkler, son düzlüğe hiç de iyi girmiyoruz. Oyunlar berbat, bu kadar kötü oynamaya devam edersek birileri durumdan vazife çıkarır, ve Şampiyonluğumuza limon sıkabilir. Galatasaray'ın bu kadar kötü futbol oynama hakkı yok. Bütün bir hafta boyunca antrenman yapmayı koşmayı, zıplamayı, ısınma germeyi, taktik çalışmayı bırakmalı, masa başında, tahta başında kötü oyunun nedeni bulunmalı tedaviye gidilmelidir. Yoksa yalandan Skot Piri'nin Drogba'ya, Sneijder'e yaptıracağı ilk okul çocukları jimnastik hareketlerini her takım, yapıyor, bir faydası yok.
26 Şub 2013
Sir-i Jiyan'ın Başkaldırısı
Selçuk, Hamit, Sarı Ejder, Tay Burak, Parçalı Fil'in oluşturduğu forvetimizden biri dün gece topla ilk buluşmasında çocukluk günlerime geri gittim. ve canlı izlediğim 1000 den fazla Galatasaray maçını taradım hafızamda. Net yazabilirim, Bu forvet, tüm zamanların en büyük forvetiydi. İş artık netice olarak da zapta geçirilmeye kalıyordu. Bir lig maçında direnip, büyük geri dönüş yaptıkları için değil bu yargı. Galatasaray tarihi, nice büyük zaferler tarihidir, yaptığımızdan daha büyüğünü yapma ihtimali olduğu için di beni küçük lokma yeyip, büyük konuşturan.
Türkiye'de oynanan lige son 10 senedir hep kuşkuyla bakmışımdır. Futbolun endüstri haline gelmesi, çok büyük paralarla finanse edildiğinden beri görünmez bir oligarşi tarafından kurulmaktadır. Okuyanlar bilir savcılardan, polislerden önce açtım ben bu kan davasını. Ve haklılar, kinaye yapmıyorum gerçekten haklılar, olması gereken şeyi yapıyorlar. Bu ülkede para Fenerbahçelilerde var.Bir şekilde fenerbahçeli diye bir ırk oluşturuldu. Varsın olsun ona da itirazım yok, bizde Galatasaray ırkıyız. her koşulda söyleyebileceğimiz sloganımız ''hodri meydan''dır. Fenerbahçeli her koşulda mutlu olabilen, asla üzülmeyen, maça gitmeyi statü haline getirmiş, medya maymunlarının en önemli hedef kitlesidir. Sadece bu yüzden, Fenerbahçe'ye hak ettiği cezayı vermeye kimsenin yüreği yetmemiştir. Aslında yürekleri yetiyordu da, ah şu gerçek padişah para olmasaydı. Fenerbahçe olmasa, biz Drogba'yı, Sneijder'i falan seyretmeyecektik. Lig Tv batmıştı, Şansal Büyüka pazarda limon satıyordu. İzin verilmedi endüstrinin çökmesine, çünkü temiz, yaşamım her alanında olduğu gibi futbolda da azdı. Az olan emperyaliste göre, kapitaliste göre 5 para etmezdi. Aynı olayların bizim tarafımızdan yapılmış olması durumunda hiç düşünmeden bizi en dibe atarlardı. Atmazlar, biz zaten kendimiz giderdik ve endüstri de para ve zaman kaybına uğramazdı.
Bütün bu paragrafı bilmeyen kabul etmeyen yok zaten. benim bir daha hatırlatma sebebim, dünkü maç öncesi korktuğumun başıma gelmesi, önümüzdeki maçlarda çok daha beterinin tezgahlanacağından emin olmamdı. Bu yüzden maç öncesi endişelerimi zapta geçirdim, çoğu tam isabet kaydetti. Durumdan vazife çıkarıp, Galatasaray Genel Kurmay'ına sitemlerimi söylüyorum sadece. fakat bir şeyi yanlış yaptığımı fark ettim. Salak gibi, hocayı, bazı futbolcuları şer cephesini memnun ettim. Bundan sonra hiç kim oynarsa oynasın, ne netice alınırsa alınsın bir başka pencereden bakıp aktaracağım.
Galatasaray forveti saydığım futbolculardan oluştuğu müddetçe, diğer 6 kişinin kim olduğu hiç önemli değildir. Galatasaray 2 yerse 30 dakikada 4 atacak bir takım olmuştur. fatih terim'in kulübede veya evde olmasının da pek önemi yoktur. Her Galatasaray taraftarı, Fatih Terim'dir. Kadıköy'e bir final daha taşımak isteyenlerden korkumuz yoktur. Fakat anlayamadığım bir şey daha vardır. Digitürk daha fazla para kazanmak için neden Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istemektedir ki? Fenerbahçeli zaten Polyanna'dır, her koşulda takımın seyredecek bir neden bulabilir. medya maymunlarının Fenerbahçeli olmasının parasal olarak da bir mantığı yoktur. Zaten ortalık Fenerbahçeli kaynamaktadır. Galatasaraylı olduğu söylenenler de program öncesi aldıkları talimatları kusup, Galatasaray'a saldırmaktadır. Bunlar kendi mezarlarını kazmaktadırlar. Galatasaraylı ekabirdir, 6 puan geride olan, leş gibi futbol oynayan, hakem yardımıyla puan alan, kenarda karizma sıfır, başkanı mahkum olan takım kendi takımı olsa maça gitmeye utanır, gitmez, televizyon seyretmez, gazete okumazdı. Yani iş Fikirtepe'li, Çorumlu bir Fenerbahçeli'yi sömürmek ise kemik yalamaya gerek yoktu. Param olsa bu anketi yaptırırım. Arena'nın, Saraçoğlu'nun kapısında herkese sordururdum. Kaç kişi televizyondan spor programları izliyor diye. Kendim ortalama bir taraftar olduğumdan iddia ederim ki, maça giden 50.000 kişinin en az 25.000 i televizyon seyretmez bizde. Yani demem o ki madem 12 parmak bağırsağı yalaman gerekiyor, Galatasaraylıları kollayacaksın.
Büyük Galatasaray taraftarı gözünüzü dört açın. Arena'ya erken gelin, maç bitmeden çıkmayın. Her maçı böyle çeviremezsin, şebekenin tuzağına düşmeyin. Oynanan maçlar adil değil, bunu bilerek seyredin. Bu ligte Şampiyon olmak bizim için sadece araçtır. Bizim amacımız çok yakın bir gelecekte, o en büyük kupayı getirmenin çarelerini aramalı ve bulmalıyız. Bu bir hülya değil, bu bir rüya değil, Galatasaray hasletidir. Kükre sen her zaman, dün gece kükrediğin gibi. Yaralandıkça, ezildikçe kükre, sakın gaflet uykusuna dalma, nazlı nazlı gezdiğin sahraları, zulüm köpeklerine bırakma.
25 Şub 2013
Ağlama Fener Ağlama; Galatasaray 4-2 Orduspor
Lig Tv Futbol Oligarşisi, ligi 33. maça kadar taşımak için mahkemelik olduklarından bin beter bir tezgahın içindedir. 3 haftadır, Fenerbahçe'nin koluna serum bağladılar. Canlarına can katıyorlar, lig tarihimizin gelmiş geçmiş en pislik bir o kadar da büyük futbolcuları Emre ile Şebeke'nin vesikalı, damgalı eşşek takımını uçurumların dibinde tutmayı başarıyorlar.
Geçen hafta, ligin dibindeki takımı zor geçerken, üstüne peş peşe hakem yardımlarıyla gelen 3 er puanlardan sonra en korktuğum şey bizim başımıza geldi. Hakemi geçmeden bundan sonra kolay kolay maç kazanamayız. Ve maç öncesi endişelerim, maçta birer birer yaşandı. Dalavereye tekrar döneceğiz, biz şimdi işimize bakalım.
Dünkü Fener maçını, seyircisini, futbolcuların maça konsantresini görüp, bizim maça döndüğümde sanki 6 puan farklı takım onlarmış gibi geldi. Ligin en kötü zemininde bu kadar büyük futbolcuları oynatmaya mecbur bırakanlar başımıza iş açmazlar umarım. Takım ısınmaya çıkmış, yedek futbolcularımız çalışacaklarına şebeklik yapıyorlardı. Sabri, Emre'nin kulağına fiske vuruyor,bir birlerine sarılmalar, şakalaşmalar, sanırsın ki GS televizyonuna görsel şov hazırlıyorlar.Bu arada, ikinci yarıda tarihe geçecek olan büyük Galatasaray taraftarı metroda maça yetişmeye çalışıyordu. Hep söylemişimdir, maç 90 dakika değildir. Takım ısınmak için sahaya çıktığında taraftar da tribünde olması lazım.
Selçuk, Hamit, Drogba,Sneijder, Burak forveti bana göre Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük forvetidir. Ve bu forvet bu kötü zeminde, henüz tribünleri doldurmamış taraftarının önünde, talimatlarını harfiyen yerine getiren hakemin düdüğüyle maça başladı. Karşımızda 2 golden fazla yemeyen, anti futbol oynama ustası takım ve onun ünlü hocası Hektör vardı. Takım büyüdü büyümesine de, oyun olarak ne kadar büyük, test etmemiz için bir felakete ihtiyacımız varmış demek. Drogba en önde 3 kişinin kontrolünde, Burak sağda, sol taraf futbol tanrılarına emanet. Grande'nin kimi futbolculara acıması mı desek, adrenalin bağımlılığına mı saysak, Amrabat ve hiç oynamamış Hakan Balta'nın aynı kanatta kritik, diken üstünde bir maçta sahaya sürülmesini yazmak, eleştirmek istiyorum ama bu maçtan sonra bana yakışmaz.
Hatta Galatasaray kalecisine bile saydırmayacağım. Bir musibet, bin nasihatten daha iyi demiş atalar. 1.5 senedir yırtınıyordum, Muslera'nın hocasının Taffarel olduğuna inanamıyorum dedim, büyük takım kalecisi degaj yapmaz dedim, Taffarel yaptırmaz dedim , dedikçe yaptı. Sonunda komedi golü yedirip, video seyretme rekoru kırdırdı. Umarım aklı başına gelmiştir.
Kaleye top gelmeden 2-0 geriye düştük. net konuşuyorum tüm zamanların en adi hakemini seyrettim. Yalancı, taraflı medyanın söyleyecekleri umurumda bile değil, şebek Markus muhtemelen hakemin verdiği her kararı doğru bulacaktır. Kanaldan Erman Toroğlu'nu boşuna kovmadılar. Biz taraf olduğumuzdan kaldıramıyoruz dümeni. Ne var ki Karamehmet'in oğlu olsam ben de aynı şeyi yapardım. Ufak bir Güney Amerika muz cumhuriyeti merkez bankası parası ödediğim futbolu sadece Galatasaray taraftarının izlemesine müsade etmezdim. Galatasaray lehine tek puan aldıran hakemin hayatını söndürürdüm. Arkadan gelen kirli takımların devre dışı kalmasını futboldur diye geçiştirmezdim. Kızmaca darılmaca yok, olması gereken oluyor. Bizim bütün bu olanları bile bile şer cephesine kızmaya hakkımız yok. Bizim kızacağımız tek merci Fatih Terim'in liderliğini yaptığı Galatasaray Genel Kurmayıdır. Geçen sene bin türlü dümenle ligi son maçın son saniyesine kadar taşıdılar. Geldi geçti, ders almadık mı? Ligi koparmayacaklar, peki nasıl olacak bu iş?
Geriden gelenlerin kazaya kurban gitmesi engellenecek, Galatasaray'ın tekerine çomak sokulacak.
Ligin son düzlüğü daha beter geçecek. Galatasaray her maçta, bu gece olduğu gibi hakemi de yenecek. Şimdi önümüzde Şebeke için çok zor karar vereceği, çözemeyeceği büyük bir problem maçı var. En az ikisinden bir çöpe gidecek, berabere kalırlarsa ikisi el ele intihar edecekler. Beşiktaş Şebeke'nin üvey evladı, kaskosu, abi olmazsa kardeşi, takip etme geleneği yok. Etse bile para etmiyor, Beşiktaş'ın Şampiyonluğu, Bursa'nın şampiyonluğundan daha fazla önemli değil. Bu yüzden ne yapıp yapıp Fener'i İnönü'den alacaklar.
Bu maçın hikayesini sakinleşince yazacağım. Galatasaray hocası ve yönetimiyle aynı fikirdeyim. Kaç kere neler yazıp vaz geçtim. Fakat şunu yazabilirim, Fener maçını geçtiğimizde bile bu kadar sevinmedim. Büyük takımlar geri dönüş maçlarıyla büyürler. Beni bu yaşta 4 defa yerlere yatırdığınız için sizlerle ne kadar övünsem azdır. Galatasaray taraftarının bu sene mottosu oldu,''Ağlama Fener'' Tribün tarihinini en büyük tezahüratıdır. Ama yanlış söylenmektedir ben düzelteyim.
''Ağla Fener, ağla şansal Büyüka, ağla Karamehmet, ağla Türk spor medya şebekleri, ağla Türk Futbol oligarşisi'' KUDURADURUN:
Geçen hafta, ligin dibindeki takımı zor geçerken, üstüne peş peşe hakem yardımlarıyla gelen 3 er puanlardan sonra en korktuğum şey bizim başımıza geldi. Hakemi geçmeden bundan sonra kolay kolay maç kazanamayız. Ve maç öncesi endişelerim, maçta birer birer yaşandı. Dalavereye tekrar döneceğiz, biz şimdi işimize bakalım.
Dünkü Fener maçını, seyircisini, futbolcuların maça konsantresini görüp, bizim maça döndüğümde sanki 6 puan farklı takım onlarmış gibi geldi. Ligin en kötü zemininde bu kadar büyük futbolcuları oynatmaya mecbur bırakanlar başımıza iş açmazlar umarım. Takım ısınmaya çıkmış, yedek futbolcularımız çalışacaklarına şebeklik yapıyorlardı. Sabri, Emre'nin kulağına fiske vuruyor,bir birlerine sarılmalar, şakalaşmalar, sanırsın ki GS televizyonuna görsel şov hazırlıyorlar.Bu arada, ikinci yarıda tarihe geçecek olan büyük Galatasaray taraftarı metroda maça yetişmeye çalışıyordu. Hep söylemişimdir, maç 90 dakika değildir. Takım ısınmak için sahaya çıktığında taraftar da tribünde olması lazım.
Selçuk, Hamit, Drogba,Sneijder, Burak forveti bana göre Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük forvetidir. Ve bu forvet bu kötü zeminde, henüz tribünleri doldurmamış taraftarının önünde, talimatlarını harfiyen yerine getiren hakemin düdüğüyle maça başladı. Karşımızda 2 golden fazla yemeyen, anti futbol oynama ustası takım ve onun ünlü hocası Hektör vardı. Takım büyüdü büyümesine de, oyun olarak ne kadar büyük, test etmemiz için bir felakete ihtiyacımız varmış demek. Drogba en önde 3 kişinin kontrolünde, Burak sağda, sol taraf futbol tanrılarına emanet. Grande'nin kimi futbolculara acıması mı desek, adrenalin bağımlılığına mı saysak, Amrabat ve hiç oynamamış Hakan Balta'nın aynı kanatta kritik, diken üstünde bir maçta sahaya sürülmesini yazmak, eleştirmek istiyorum ama bu maçtan sonra bana yakışmaz.
Hatta Galatasaray kalecisine bile saydırmayacağım. Bir musibet, bin nasihatten daha iyi demiş atalar. 1.5 senedir yırtınıyordum, Muslera'nın hocasının Taffarel olduğuna inanamıyorum dedim, büyük takım kalecisi degaj yapmaz dedim, Taffarel yaptırmaz dedim , dedikçe yaptı. Sonunda komedi golü yedirip, video seyretme rekoru kırdırdı. Umarım aklı başına gelmiştir.
Kaleye top gelmeden 2-0 geriye düştük. net konuşuyorum tüm zamanların en adi hakemini seyrettim. Yalancı, taraflı medyanın söyleyecekleri umurumda bile değil, şebek Markus muhtemelen hakemin verdiği her kararı doğru bulacaktır. Kanaldan Erman Toroğlu'nu boşuna kovmadılar. Biz taraf olduğumuzdan kaldıramıyoruz dümeni. Ne var ki Karamehmet'in oğlu olsam ben de aynı şeyi yapardım. Ufak bir Güney Amerika muz cumhuriyeti merkez bankası parası ödediğim futbolu sadece Galatasaray taraftarının izlemesine müsade etmezdim. Galatasaray lehine tek puan aldıran hakemin hayatını söndürürdüm. Arkadan gelen kirli takımların devre dışı kalmasını futboldur diye geçiştirmezdim. Kızmaca darılmaca yok, olması gereken oluyor. Bizim bütün bu olanları bile bile şer cephesine kızmaya hakkımız yok. Bizim kızacağımız tek merci Fatih Terim'in liderliğini yaptığı Galatasaray Genel Kurmayıdır. Geçen sene bin türlü dümenle ligi son maçın son saniyesine kadar taşıdılar. Geldi geçti, ders almadık mı? Ligi koparmayacaklar, peki nasıl olacak bu iş?
Geriden gelenlerin kazaya kurban gitmesi engellenecek, Galatasaray'ın tekerine çomak sokulacak.
Ligin son düzlüğü daha beter geçecek. Galatasaray her maçta, bu gece olduğu gibi hakemi de yenecek. Şimdi önümüzde Şebeke için çok zor karar vereceği, çözemeyeceği büyük bir problem maçı var. En az ikisinden bir çöpe gidecek, berabere kalırlarsa ikisi el ele intihar edecekler. Beşiktaş Şebeke'nin üvey evladı, kaskosu, abi olmazsa kardeşi, takip etme geleneği yok. Etse bile para etmiyor, Beşiktaş'ın Şampiyonluğu, Bursa'nın şampiyonluğundan daha fazla önemli değil. Bu yüzden ne yapıp yapıp Fener'i İnönü'den alacaklar.
Bu maçın hikayesini sakinleşince yazacağım. Galatasaray hocası ve yönetimiyle aynı fikirdeyim. Kaç kere neler yazıp vaz geçtim. Fakat şunu yazabilirim, Fener maçını geçtiğimizde bile bu kadar sevinmedim. Büyük takımlar geri dönüş maçlarıyla büyürler. Beni bu yaşta 4 defa yerlere yatırdığınız için sizlerle ne kadar övünsem azdır. Galatasaray taraftarının bu sene mottosu oldu,''Ağlama Fener'' Tribün tarihinini en büyük tezahüratıdır. Ama yanlış söylenmektedir ben düzelteyim.
''Ağla Fener, ağla şansal Büyüka, ağla Karamehmet, ağla Türk spor medya şebekleri, ağla Türk Futbol oligarşisi'' KUDURADURUN:
22 Şub 2013
Savaş Ey Şir-i Jiyan; Galatasaray 1-1 Schalke 04
Kuralar çekilip Schalke bize çıktığında çok sevinmiştim. Bayern Münih çıksa yine sevinirdim. Eleme ihtimalimiz fazla diye değil, Galatasaray, daha fazla insanın gündemine gireceği, daha fazla taraftarın deplasman maçına gitme, seyretme ihtimalinin ve dolayısıyla biraz daha fazla çocuk Cim Bom diye bağıracak olduğu içindi. Yoksa ben Galatasaray'ın guruptan çıkmasını başarı olarak görenlerden değilim. Bu kadar büyük bir takım son 16 ya kalabilmek için muhtemel takımlardan en kötüsünü çekmek için şans faktörü fazla olan yöneticisini kuralara göndermez, çekerse de sevinmez. Eminim ki oynayabileceğimiz takımlar içinde en kötüsü maçtan önce bile Schalke değildi. Takım büyüktü, hatta dün Barca'yı yenen, muhtemelen eleyecek olan Milan'dan bile büyüktü. Her iki takım futbolcularını sivil elbiselerle Çin'in Tienenman meydanında gezdirsek, hangi futbolcuları daha çok tanıyan çıkar diye test ettirsek ne demek istediğim anlaşılacaktır.
Galip gelinen lig maçından sonra hiç kimsenin dikkatini çekmedi. Ligin en kötü zeminli stadında biz oynuyorduk. Maçtan bir gün önce Schalke idman yaptıktan sonra, zeminin bir görüntüsü vardı. Dehşete kapıldım, bizden bir hocanın da gidip zemini kontrol ettiğini sanmam. Hele takımlar ısınmaya çıktıktan sonraki görüntü vahimdi. Ünal Başkan bana demiş olsaydı ki,''şu kadar paramız var, Drogba'yımı getireyim sahayı halı mı yapayım'' deseydi, kesin sahayı yapın derdim. Bu kadar büyük takımı, bu kadar büyük futbolcuları bu sahada oynatmaya mecbur bırakmak, ne yaparsak yapalım daha uzun yıllar alaturkalığımızdan vazgeçmeyeceğiz anlamını taşıyordu. Her iki takımda aynı sahada oynadı diyenler çıkar, aynı şey değil, biz daha çok maçı isteyen, dolayısıyla daha iyi futbol oynamak zorunda olan, hatta daha iyi futbolcuları olan, daha iyi sahaya mecbur olan takımdık.
Galatasaray taraftarı son yılların en büyük maçına çıktı. Şanına yakışır yoğunlukta, görsellikte, ve desibel rekoru kıran avazıyla, tribünlerini doldurdukları stadın adını cehennem diye bir kez daha yazmak için hazırdı. Galip takımın taraftarı olmak ne güzel bir durumdu. Büyük Galatasaray taraftarı Israfil'in borazan sesini duyar duymaz kükredi. Boşuna cehennem bekçileri denmemişti adına. Taraftar dediysek oraya gelen 52.000 kişinin tamamı böbürlenmesin. Karıncayı incitmeyiz demişsek hamam böcekleri durumdan vazife çıkarmasın. Bizim taraftar dediğimiz onlarca örneğini veren Büyük Ali Sami Yen taraftarıdır. Yeni oluşmuş 30.000 kişinin taraftar olabilmesi için belki bir Avrupa kupası daha yetmeyebilir. Takım beraberlik golünü yedikten sonra susan, kişisel olarak ayrı ayrı Drogba dahil bütün futbolculara edilen küfürle, tezahürat sesini homurtuya dönüştüren, futboldan, futbolcudan anlamayan, geri dönüş yaptırma olasılığı olmayan yığınlar değil benim taraftar dediklerim. Yeri geldi, iddia ederim Real Madrid'e 2-0 yenik gönderdiğimiz takım Arena'da olsa biz bırakın o destansı geri dönüşü, takımın çoğunu ikinci yarıya çıkarmaz, hezimetle kaybederdik.
Galatasaray ilk 11 i, hepimizin beklediği gibi oyuncu gurubu içerisinden sahaya çıkan en tecrübeli, en büyük ilk 11 di. Kalesinde kıta şampiyonu olmuş kalecisi, 2 Avrupa Şampiyonu olmuş, 2 si final oynamış oyuncusu, tarihin en büyük İspanya milli takımın sol açığı ile oynayanı oynamayanıyla bu düzey maçları sıradan maç gibi oynama geleneği olan futbolcularıyla mutlak favoriydi. Galatasaray son 13 senenin en büyük maçına çıkıyordu çıkmasına da, oynayan futbolcuların çoğu açısından durum böyle değildi. ne vardı ki bu maçta o kadar büyütülecek, çıkacaklar sıradan bir maçı oynayacaklardı. Beklediğimiz 11, gayri mevcut(Sabri dahil) sahadaydı ama diziliş olarak Sarı Ejder sol açıkta oynuyordu. Bildiğimiz kadarıyla kendisini en uçta, sol tarafta pek görmemiştik. Bizim kenarımızda da büyük maçların İmparatoru vardı, bir bildiği vardı elbet dedik, olanca gücümüzle yüklendik. Tay Burak, Parçalı Fil, Sarı Ejder'den oluşan forvet hattı, savunmaları ürkütmeyecek gibi değildi. İlk dakikalarda çok dikkatli oynayarak, bir kaza golü arayıp seyircinin nefesini kesmeyi planlıyorlardı. Ta ki tahminlerimiz doğru çıkıp, ürken savunmadan topu Sneijder kapana kadar. Topu Drogba'ya aktardı, kendine has tek pasıyla Profesör Selçuk'u gördü. Selçuk topu Tay Burak'a aktardığında top, ustalara değdikçe sanki zevk alıyordu. Krallara layık bir topukla önüne düşürdü, düzeltti Burak. Mıhladığında, bir süreliğine cehennem hayatının nasıl olduğunu yabancı spikerler kendi vatandaşlarına değişik dillerle aktarmaya çalışıyorlardı.
Golün referans gösterisi bittikten, taraftarın 3 lüyü rahat çekmesini sağladıktan sonra takım 2 ci golü aramaya erken başladı. Nefes almalarına bile izin verilmemeliydi. Drogba sol taraftan topla buluştu. nasıl vuracağını kim bilebilirdi ki. Kaleciden dönen topa en yakın Galatasaray formasının içindeki futbolcu Hamit'ti. '' ben şansa inanmam'' dedikçe Futbol Tanrıları cezayı kesiyordu. Üst direk adlı bir melek, Hamit'in gol atmasını istemiyordu. Olsun du, vamos bien di iyi yoldaydık. Rakip fırsat buldukça, iyi çıkarak hem de dersini iyi çalışmış vaziyette Riera tarafından geliyordu. Hamit'in büyük maç tecrübesi, Sabri'nin beklenmedik formu sağ tarafımızı no pasaran yapmıştı. Henüz çerçevemize top gelmemişti. geldiğinde ne olacağını en iyi ben biliyordum ama bu maç farklıydı be kardeşim, değilmiydi yoksa? Bir keresinde kafalardan seken topa direk dibinde iki Schalke futbolcusu felç geçirmiş dokunamamıştı. Bir keresinde de Asimo az daha çerçeveyi bulup beraberlik golünü atıyordu.
İlk yarı bitti bitiyordu, 15 dakika nefes alalımdı. Dani çok gördü, çok rahat pozisyonda topu kaptırdı. Bu birinci aptallığımızdı bu maçta. Hataya lafım yok, ama futbol aptallığına dayanamıyorum. Dani'nin kaptırdığı topu tek pasla Riera tarafına yolladılar ve Riera adamla beraber müdahele edebileceği noktada koşmaya başladı. Sarı kart sınırındaydı, belki sarı kart almaması için uyarılmıştı. Belki kendisi formayı kaptırmamak için adamı indirmedi. Popescu olsa indirirdi, bu gün bayağı andık o unutulmaz geri dönüş maçında durumu 3-2 ye getiren Galatasaray'ın zaferine limon sıkmamak için kendi Avrupa maçı kariyerini bitirip 3. gole mani olmuştu. Riera büyük ihtimal gol olacak pozisyonda müdahale etmemeyi tercih edip rakibi sağ çaprazdan vurmaya zorlayıp, gerisini Muslera'ya bıraktı. Semih'in duruş ve kademe hatası vardı. Topla kaleci arasına girmenin alemi yoktu. Arkadan gelen adamı kollasa, şuta zorlayacak, çaprazdan atılacak şutu da kaleci kurtaracaktı. Tamam, Dani bir aptallık yapmıştı yapmasına da geride kalan 3 kişi büyüklerse kurtarsalardı. Ne yazık ki klasik değişmedi, çerçeveyi bulan topa geçmiş olsun du, Dani'yi ipten alamadılar. Korkarım bundan sonra Gökhan Zan'ın sakatlanmasını bekleyeceğimiz maçları izleyeceğiz, yazık oldu.
İkinci yarıya Grande hamleyle başlayacaktı, bilirdik. Riera gole mani olamadığı içindi belki, sol tarafa sanki Sneijder'den daha faydalı olacak diye Amrabat'ı, kafası kesik tavuğu aldı. Amrabat'ın tek isabetli pası rakibe gitti, Dani kadar şanssız değildi Amrabat, gol olmadı pozisyon ve balık hafızalılar da nasıl olsa unutur giderdi. Maç ortada geçiyor, sonradan oluşmuş taraftar maçtan düşmüştü. UltrAslan taraftarı maçtan bağımsız gırtlağını parçalıyordu, takım 2. yi bulmak,2. yi yememeyi de garanti alacak bir futbol oynuyordu. Dayanılmaz bir dikkatle en azından bir aptallık daha yapmak istemiyordu. Ne mümkündü, Drogba topu sökmüş, Burak'la beraber kaleciyle burun buruna kalmıştı. Burak'ın yarım metre ofsaytta pas isteyeceğini nasıl tahmin etsindi. Ama işte golcü bencilliğine bürünmüştü Tay Burak. Ronaldo'yu kovalayacaktı. Bu bencilliği ile, Drogba'nın indirdiği topa, golden daha net pozisyonda vuruş ihtimali varken aceleye getirip kötü vurmuştu.
Son hamleler yapılıp, Burak'la Umut'un birlikte oynadığı dakikaların nasıl geçeceğini çok iyi bilen ekabir Galatasaray taraftarları, artık maçtan çok metroya nasıl yetişeceğini düşünmeye başladı. Ah lar, vah lar, sitemler, küfürlerin toplamı homurtularla maç bitti. Acaba her şey bitmişmiyidi. Muslera'nın yaptığı aptallığı da zapta geçirerek maçı noktalayalım. Bu kadar üst düzey olduğu söylenen bir kalecinin bu kadar aptalca sarı kart almasını da kendisine büyük diyenlere havale ediyorum.
Her zaman söylemişimdir, Galatasaray'dan beklentimiz her maçı kazanma ihtimalini, eleme ihtimalini son düdüğe kadar taşımalarıdır. Gerisi maçtır 3 ihtimallidir. Bu Galatasaray, çok da iyi oynamadığı maçta bu ihtimali taşıdığını bizler göstermiştir. Almanya'da oynanacak maç da 3 ihtimallidir. Hatta bana göre oynadığımız maçtan çok daha iyi oynayacağımızın garantisini veririm. Çünkü Galatasaray karakteri, aslan karakteridir. Yaralandığı zaman, kaybedecek bir şeyi olmadığı zaman neler yaptığını futbol tarihi defalarca görmüştür. Birini daha göreceğinden şüphem yoktur. Yüreyedur, Galatasaray, sevmeyenlere inat, bir tur daha atlamak için.
Galip gelinen lig maçından sonra hiç kimsenin dikkatini çekmedi. Ligin en kötü zeminli stadında biz oynuyorduk. Maçtan bir gün önce Schalke idman yaptıktan sonra, zeminin bir görüntüsü vardı. Dehşete kapıldım, bizden bir hocanın da gidip zemini kontrol ettiğini sanmam. Hele takımlar ısınmaya çıktıktan sonraki görüntü vahimdi. Ünal Başkan bana demiş olsaydı ki,''şu kadar paramız var, Drogba'yımı getireyim sahayı halı mı yapayım'' deseydi, kesin sahayı yapın derdim. Bu kadar büyük takımı, bu kadar büyük futbolcuları bu sahada oynatmaya mecbur bırakmak, ne yaparsak yapalım daha uzun yıllar alaturkalığımızdan vazgeçmeyeceğiz anlamını taşıyordu. Her iki takımda aynı sahada oynadı diyenler çıkar, aynı şey değil, biz daha çok maçı isteyen, dolayısıyla daha iyi futbol oynamak zorunda olan, hatta daha iyi futbolcuları olan, daha iyi sahaya mecbur olan takımdık.
Galatasaray taraftarı son yılların en büyük maçına çıktı. Şanına yakışır yoğunlukta, görsellikte, ve desibel rekoru kıran avazıyla, tribünlerini doldurdukları stadın adını cehennem diye bir kez daha yazmak için hazırdı. Galip takımın taraftarı olmak ne güzel bir durumdu. Büyük Galatasaray taraftarı Israfil'in borazan sesini duyar duymaz kükredi. Boşuna cehennem bekçileri denmemişti adına. Taraftar dediysek oraya gelen 52.000 kişinin tamamı böbürlenmesin. Karıncayı incitmeyiz demişsek hamam böcekleri durumdan vazife çıkarmasın. Bizim taraftar dediğimiz onlarca örneğini veren Büyük Ali Sami Yen taraftarıdır. Yeni oluşmuş 30.000 kişinin taraftar olabilmesi için belki bir Avrupa kupası daha yetmeyebilir. Takım beraberlik golünü yedikten sonra susan, kişisel olarak ayrı ayrı Drogba dahil bütün futbolculara edilen küfürle, tezahürat sesini homurtuya dönüştüren, futboldan, futbolcudan anlamayan, geri dönüş yaptırma olasılığı olmayan yığınlar değil benim taraftar dediklerim. Yeri geldi, iddia ederim Real Madrid'e 2-0 yenik gönderdiğimiz takım Arena'da olsa biz bırakın o destansı geri dönüşü, takımın çoğunu ikinci yarıya çıkarmaz, hezimetle kaybederdik.
Galatasaray ilk 11 i, hepimizin beklediği gibi oyuncu gurubu içerisinden sahaya çıkan en tecrübeli, en büyük ilk 11 di. Kalesinde kıta şampiyonu olmuş kalecisi, 2 Avrupa Şampiyonu olmuş, 2 si final oynamış oyuncusu, tarihin en büyük İspanya milli takımın sol açığı ile oynayanı oynamayanıyla bu düzey maçları sıradan maç gibi oynama geleneği olan futbolcularıyla mutlak favoriydi. Galatasaray son 13 senenin en büyük maçına çıkıyordu çıkmasına da, oynayan futbolcuların çoğu açısından durum böyle değildi. ne vardı ki bu maçta o kadar büyütülecek, çıkacaklar sıradan bir maçı oynayacaklardı. Beklediğimiz 11, gayri mevcut(Sabri dahil) sahadaydı ama diziliş olarak Sarı Ejder sol açıkta oynuyordu. Bildiğimiz kadarıyla kendisini en uçta, sol tarafta pek görmemiştik. Bizim kenarımızda da büyük maçların İmparatoru vardı, bir bildiği vardı elbet dedik, olanca gücümüzle yüklendik. Tay Burak, Parçalı Fil, Sarı Ejder'den oluşan forvet hattı, savunmaları ürkütmeyecek gibi değildi. İlk dakikalarda çok dikkatli oynayarak, bir kaza golü arayıp seyircinin nefesini kesmeyi planlıyorlardı. Ta ki tahminlerimiz doğru çıkıp, ürken savunmadan topu Sneijder kapana kadar. Topu Drogba'ya aktardı, kendine has tek pasıyla Profesör Selçuk'u gördü. Selçuk topu Tay Burak'a aktardığında top, ustalara değdikçe sanki zevk alıyordu. Krallara layık bir topukla önüne düşürdü, düzeltti Burak. Mıhladığında, bir süreliğine cehennem hayatının nasıl olduğunu yabancı spikerler kendi vatandaşlarına değişik dillerle aktarmaya çalışıyorlardı.
Golün referans gösterisi bittikten, taraftarın 3 lüyü rahat çekmesini sağladıktan sonra takım 2 ci golü aramaya erken başladı. Nefes almalarına bile izin verilmemeliydi. Drogba sol taraftan topla buluştu. nasıl vuracağını kim bilebilirdi ki. Kaleciden dönen topa en yakın Galatasaray formasının içindeki futbolcu Hamit'ti. '' ben şansa inanmam'' dedikçe Futbol Tanrıları cezayı kesiyordu. Üst direk adlı bir melek, Hamit'in gol atmasını istemiyordu. Olsun du, vamos bien di iyi yoldaydık. Rakip fırsat buldukça, iyi çıkarak hem de dersini iyi çalışmış vaziyette Riera tarafından geliyordu. Hamit'in büyük maç tecrübesi, Sabri'nin beklenmedik formu sağ tarafımızı no pasaran yapmıştı. Henüz çerçevemize top gelmemişti. geldiğinde ne olacağını en iyi ben biliyordum ama bu maç farklıydı be kardeşim, değilmiydi yoksa? Bir keresinde kafalardan seken topa direk dibinde iki Schalke futbolcusu felç geçirmiş dokunamamıştı. Bir keresinde de Asimo az daha çerçeveyi bulup beraberlik golünü atıyordu.
İlk yarı bitti bitiyordu, 15 dakika nefes alalımdı. Dani çok gördü, çok rahat pozisyonda topu kaptırdı. Bu birinci aptallığımızdı bu maçta. Hataya lafım yok, ama futbol aptallığına dayanamıyorum. Dani'nin kaptırdığı topu tek pasla Riera tarafına yolladılar ve Riera adamla beraber müdahele edebileceği noktada koşmaya başladı. Sarı kart sınırındaydı, belki sarı kart almaması için uyarılmıştı. Belki kendisi formayı kaptırmamak için adamı indirmedi. Popescu olsa indirirdi, bu gün bayağı andık o unutulmaz geri dönüş maçında durumu 3-2 ye getiren Galatasaray'ın zaferine limon sıkmamak için kendi Avrupa maçı kariyerini bitirip 3. gole mani olmuştu. Riera büyük ihtimal gol olacak pozisyonda müdahale etmemeyi tercih edip rakibi sağ çaprazdan vurmaya zorlayıp, gerisini Muslera'ya bıraktı. Semih'in duruş ve kademe hatası vardı. Topla kaleci arasına girmenin alemi yoktu. Arkadan gelen adamı kollasa, şuta zorlayacak, çaprazdan atılacak şutu da kaleci kurtaracaktı. Tamam, Dani bir aptallık yapmıştı yapmasına da geride kalan 3 kişi büyüklerse kurtarsalardı. Ne yazık ki klasik değişmedi, çerçeveyi bulan topa geçmiş olsun du, Dani'yi ipten alamadılar. Korkarım bundan sonra Gökhan Zan'ın sakatlanmasını bekleyeceğimiz maçları izleyeceğiz, yazık oldu.
İkinci yarıya Grande hamleyle başlayacaktı, bilirdik. Riera gole mani olamadığı içindi belki, sol tarafa sanki Sneijder'den daha faydalı olacak diye Amrabat'ı, kafası kesik tavuğu aldı. Amrabat'ın tek isabetli pası rakibe gitti, Dani kadar şanssız değildi Amrabat, gol olmadı pozisyon ve balık hafızalılar da nasıl olsa unutur giderdi. Maç ortada geçiyor, sonradan oluşmuş taraftar maçtan düşmüştü. UltrAslan taraftarı maçtan bağımsız gırtlağını parçalıyordu, takım 2. yi bulmak,2. yi yememeyi de garanti alacak bir futbol oynuyordu. Dayanılmaz bir dikkatle en azından bir aptallık daha yapmak istemiyordu. Ne mümkündü, Drogba topu sökmüş, Burak'la beraber kaleciyle burun buruna kalmıştı. Burak'ın yarım metre ofsaytta pas isteyeceğini nasıl tahmin etsindi. Ama işte golcü bencilliğine bürünmüştü Tay Burak. Ronaldo'yu kovalayacaktı. Bu bencilliği ile, Drogba'nın indirdiği topa, golden daha net pozisyonda vuruş ihtimali varken aceleye getirip kötü vurmuştu.
Son hamleler yapılıp, Burak'la Umut'un birlikte oynadığı dakikaların nasıl geçeceğini çok iyi bilen ekabir Galatasaray taraftarları, artık maçtan çok metroya nasıl yetişeceğini düşünmeye başladı. Ah lar, vah lar, sitemler, küfürlerin toplamı homurtularla maç bitti. Acaba her şey bitmişmiyidi. Muslera'nın yaptığı aptallığı da zapta geçirerek maçı noktalayalım. Bu kadar üst düzey olduğu söylenen bir kalecinin bu kadar aptalca sarı kart almasını da kendisine büyük diyenlere havale ediyorum.
Her zaman söylemişimdir, Galatasaray'dan beklentimiz her maçı kazanma ihtimalini, eleme ihtimalini son düdüğe kadar taşımalarıdır. Gerisi maçtır 3 ihtimallidir. Bu Galatasaray, çok da iyi oynamadığı maçta bu ihtimali taşıdığını bizler göstermiştir. Almanya'da oynanacak maç da 3 ihtimallidir. Hatta bana göre oynadığımız maçtan çok daha iyi oynayacağımızın garantisini veririm. Çünkü Galatasaray karakteri, aslan karakteridir. Yaralandığı zaman, kaybedecek bir şeyi olmadığı zaman neler yaptığını futbol tarihi defalarca görmüştür. Birini daha göreceğinden şüphem yoktur. Yüreyedur, Galatasaray, sevmeyenlere inat, bir tur daha atlamak için.
19 Şub 2013
Yine Düştük Yollara
Ey Büyük Galatasaray Taraftarı;
Galatasaray’ın şanlı tarihinin en büyük maçlarından birine
çıkacaksın. Son 13 senenin en büyük maçına. Daha önce imtihan verdiğin çok daha
büyük maçları oynadın. Parken’de tarihimizin en büyük macerasından utkuyla
ayrıldık. Devamında Real Madrid’i devirip Süper Kupa’yı getirdik. Daha
öncesinde Gençaga’da, Steeua Bükreş’a yarı finalde kaybettik. Yine Real
Madrid’e unutulmaz geri dönüş maçının rövanşında çeyrek finalden döndük.
Saymakla bitecek gibi değil bu takımın büyük maçları.
İşte biz bu yıllara yayılan büyük maçlarda, marş söyleyerek,
üçlü çekerek, Ali Sami Yen’in yanına cehennem yazdırdık. Son yıllarda
unutulmaya yüz tutmuş yüksek karakterimizin, bir kez daha Avrupa göklerine, bir
ses, nefes, avaz olarak yayılacağı bir imtihana daha çıkacaksın. Arena’nın
adının cehennem olarak zapta geçirilmesi için katipleri fazla
bekletmeyeceğimize inancım tamdır. Bu büyük imtihandan da utkuyla çıkacağına
yürekten inanıyorum.
Galatasaray kadrosu, tarihinin en karizmatik, geçmişi en
şanlı futbolculardan oluşmaktadır. Kıtanın en büyük kupasını ellemiş iki büyük
futbolcumuz vardır. Ellemeye ramak kalmış, finali oynamış iki futbolcumuzun
yanlarında, tarihinin en büyük ispanya Ulus takımın sol açığı vardır. Ligimizin
en büyük Türk futbolcusu orta sahamızda, yanında hırlama nöbetine kalkmış,
zincirlerinden boşalmak için çırpınan 10 numarası, en uçta son yılların en
büyük golcüsü, geride Asimo, kalede Kıta şampiyonluğu kupasını kaldırmış kalecisiyle
de tarihin gelmiş geçmiş en büyük takımıdır. Bu takımın, Avrupa şampiyonu olmuş
takımı geçmesi için de kendi geçmişlerinin parlayaduran zaferleri yanında,
Galatasaray zaferinin madalyalarını da boyunlarına takma vaktidir vakit.
Galatasaray’ın büyük taraftarıyla bütünleşip birlikte
oynadıkları maçları kaybettiğine pek şahit olmadım. Ne var ki kazandığı pek çok
maçta, tribünlerde olmanın gururunu yaşadım. Bu gece Drogba’yla, Sneijder’le
bir büyük zafer daha yaşayacak olmanın heyecanı içindeyim. 100 lerce defa maça
gitmiş, tecrübeli bir taraftar olarak,
aynı coşkuyla tribünlerde olacağım. Takımı sahaya cehennem gibi çıkaralım. Öyle
bir kükremeliyiz ki, maça 1-0 galip başlamalıyız. Unutulmaması gereken, rövanş
maçının bizim için çok daha kolay geçme ihtimali olduğu gerçeğidir. Yeter ki
oradaki maça tutunamama gibi hiç aklımızdan geçirmediğimiz, ve asla olmayacak
bir netice almayalım.
Bu Galatasaray’ın anormal, futbol dışı bir şey haricinde
Schalke’yi, evire çevire yeneceğine inanıyorum. Pek yakın zamanda bu düzey
maçların artık sıradan maçlar olduğunu göreceğiz. Galatasaray, tarihi, kültürü,
stadı, Dünya’nın her stadında meşale yakan taraftarı, bütçesi, ve büyük
futbolcularıyla katıldığı her turnuvanın son saniyesini oynayacak büyük bir
takımdır. Aslında çok geç kalmış bir son 16 maçı oynuyoruz. Gözümüzde
büyüteceğimiz fazla bir şey yok. Biz daha sonraki maçlara hazırlık yapmalıyız.
İşte o maçları oynamanın yolu da bu maçları kazanmaktan geçiyor.
Büyük Galatasaray Taraftarı; Bu güne kadar pek çok defa zafer
öngören sözlerimi işittin. Ne mutlu bana ki Şanlı Galatasaray bana çoğunda zafer naraları attırdı. Takıma,
benimde içinde bulunmaktan onur duyduğum taraftara, Terim’in büyük maç yönetme
hasletine güvenerek, bir kez daha yineliyorum. Galatasaray bir kez daha
hepimizi gururlandıracak, hepimize Gelsenkirşen'e gitme hayali yaşatacak, Tüm Avrupa,
televizyonlarına, gazetelerine sarı kırmızı renkleri dayatacak bir galibiyet
alacaktır. Futbolcularımızın oynayabilecekleri en büyük maçları oynayacağına
inanıyorum. Yeter ki hepsi, Metin gibi, Hasan gibi oynasın. Parçalı Fil,
Drogba, sarı Ejder Sneijder gibi oynasın, gerisini biz hallederiz.
Yeter ki, maç bitiminde elimizden şu da gelirdi yapamadık
demeyelim. 52.000 kişiyle Arena’da, milyonlarca taraftarla televizyon başlarından
çullanacağımız, her şeyimizle savaşacağımız maçtan, olur da hiç beklemediğimiz
bir sonuç çıkarsa da maçtır deyip, 3 ihtimallidir deyip, takımı yeni bir
maceraya eskisinden çok daha kuvvetli hazırlamak için söz verelim.
Haydi Galatasaray, taraftarınla birlikte savaş. Yensen de
büyüksün, yenilsen de.
15 Şub 2013
Türkiye'nin Teki; Akhisar 1-2 Galatasaray
Ramiz Köfte ile Telekom bırak futbol maçını, deve güreşi, uzun eşşek, pişti, misket ne oynarsa oynasın sonuç bellidir. Sonucu riske sokanlar ise Hoca hataları, hakem eyyamı, bariz futbolcu salaklığıdır. Maçı izleyenler zaten gördüler, biz görmeyenler varsa eğer onlar için yazmaya çalışacağız.
Elmander İstanbul'da bırakıldı, Melo cezalı yok, Sabri Reiz'in formaya asılışı dolayısıyla Eboue Afrika'ya gittiğine bin pişman, Parçalı Fil görücüye çıkmak için maçın sıkıntıya düşmesini bekleyecek. Bu şartlar altında Galatasaray'ın Fatih terim'ine karşı Akhisar Hamza Hamzaoğlu takımlarını yönetiyor. Büyük haksızlık esasında, orantısız güç kullanımı. Bence puan farkına göre başka bir puanlamaya gidilmeli en azından bu maç sonunda puanlar paylaşılmalıydı.
Digitürk'ün patronu ben olsam ben müdahale ederdim lige. Bana göre ediyorlar, eğer etmiyorlarsa büyük eşşeklik yapıyorlar demektir. Bu lig normal şartlar altında çoktan bitmesi lazımdı. Bu kadar kötü bir Fenerbahçe'nin, kötü bile olmayan Beşiktaş'ın oynadığı futbola bakınca bu kadar kaliteli kadronun 5-6 puan fark atması haksızlık. Bu yüzden ligin son maça kadar taşınması için bu hakemler ne kadar iyi hakem olurlarsa olsunlar işi başında olacaklardır. Eğer maçta hakem olsaydı, Akhisar 9 kişi oynardı ikinci yarıda. Riera'nın fantazi yaparak sırta basmasına medya maymunları kırmızıydı diye hafta boyunca ağlayacak.
Şunu net olarak söyleyeceğim, kızmaca darılmaca yok. Bu takımda, herkes herkesle oynar ama iki kişi asla bir arada oynayamaz. Eskiden bir bilmece sorarlardı, kurt, kuzu, ot derenin karşısına geçirilecek ama çobanın en fazla birini kayığa alma şansı vardır. Fatih Terim aynı o durumda, Burak, Elmander, Umut üçlüsünden ikisini sahaya sürdü sezon boyunca. Burak ile Umut'u aynı takımda oynatmak, kayığa kurtu alıp, kenarda kuzuyla otu bekletmek gibi bir şey. Formanın aslanın midesinde olduğu bir ortamda Burak, Umut'un, Umut, Burak'ın gol atmasını istiyorsa eğer, ben hiç bir şey bilmiyorum.
Fatih Terim'in babacan, adaletli görüntüsü, maçın önüne geçiyor zaman zaman. fantezilerinin pahalıya patladığını bu sezon kaç maç gördük. Umut'a acıyıp 65 dakikayı çöpe attı. Çevre illerden parçalı Fil'i seyretmeye gelenlere saygı göstermek lazımdı. Diken üstünde oynanıyor her maç. Çarşamba günü son 13 yılın en büyük maçına çıkılacak, rakip ligin dibinde, kaybedecek hiç bir şeyi yok direnecek belli ki. senin maçı çeviremediğin her dakika gücüne güç katacak. Maçın başında tabelayı almak, sonradan almaktan çok daha kolaydı oysa.
Takım ilk yarıyı yok sayarak, nasıl olsa yeneriz taktiğiyle oynadı. Kötü bir futbol, akıllar Shalke maçında, ama işte taraftar aynı şeyi düşünmüyor. Taraftar için en önemli maç seyrettiği maçtır. Bizim hiç birimizin aklına Şampiyonlar Ligi maçı gelmedi, benim hiç gelmedi bu yüzden handikaplı 2 oynayarak bir kez daha Galatasaray maçını bilemedim.
Yekta bir maç daha oynayıp, emaneti sahibine devredecek. Teknik, akıllı bir futbolcu ama büyüyen bu Galatasaray'da ancak yedek kulübesinde oturabilir. Riera'da cortladı cortlayacak gibi. Dani'nin delikanlı, mert futbolu yürekleri ağızlara getirse de ben razıyım. Topu gelişigüzel şişiren kazma stoperlerden bıktım.Fakat kalede Muslera çuvalı varken stoperlerin futbolcu hünerlerini göstermeleri yürekleri ağıza getiriyor. ne güzel 2 maçtır çerçeveye top gelmiyordu. Muslera'da hayatının maçlarını çıkartıyordu. Çok saldırdım kendisine, benden başka bütün herkes Dünya'nın sayılı kalecisi diyor ya, ben de dikkatle bakıp, benim görmediğim ne var diye çözmeye çalıştım. Yok, fikrim değişmedi, çerçeveye top geldiğinde kurtarması imkansız. Gekas'ın vurduğu top direğe çarpıp çerçeveyi bulmadı, 10 cm içeri gitse çuval gibi atlamıştı, gölünü önceden yemiş olacaktı. Maçın sonlarında bir Mustafa sarp golü daha yedi. Golde hayalet, kabahati yok.
Futbol iyi futbolcularla oynanır, bunu biliriz. Kötü futbolcular da zaman zaman iyi maçlar çıkarabilir gördük. Ama büyük futbolcular, kötü futbolcularla asla iyi oyun oynayamaz. Sarı Ejder, idare eder bir futbol oynadı Parçalı Fil girene kadar. Umut ile Burak birbirinin düşmanı gibi oynadığını hoca uzun süre seyretti. İmparator ya bir bildiği elbet vardı. Taraftarın adrenalini de düşünmek durumunda. Drogba'yı bizden önce seyreden Ege Galatasaraylılarını kıskanmadım desem yalan olur. Girince sarı Ejder döktürmeye başladı. Atılan iki golün de asistten önceki asistini yaptı. Tabela yapılınca maç bitti sanıldı. çerçeveye gelen ilk top içeri girdikten sonra da maçı, lanet olası 3 puanı koruma yoluna gidildi.
Tay Burak, bu akşamki 6 lıda da benim tek geçtiğim futbolcuydu. Umut çıktıktan sonra maça, koşuya başladı, son virajı ekürisi Parçalı Fil'le beraber döndüler. Benim iddiayı Fatih terim yatırdı, canı sağ olsun ama tek geçtiğim Tay, 6 lıyı tutturdu. O ortayı o pozisyonda eğer Umut olsaydı yapmayacağına inancım tamdır. Sarı Ejder-Tay Burak-Parçalı Fil şovuna taraftar hazırlansın, bayraklar hazırlansın. Bir maç daha Melo'suzluğa katlanacağız, sonrası bizim için efsane maçlar, başkaları için kabuslu Lig Tv geceleri.
Elmander İstanbul'da bırakıldı, Melo cezalı yok, Sabri Reiz'in formaya asılışı dolayısıyla Eboue Afrika'ya gittiğine bin pişman, Parçalı Fil görücüye çıkmak için maçın sıkıntıya düşmesini bekleyecek. Bu şartlar altında Galatasaray'ın Fatih terim'ine karşı Akhisar Hamza Hamzaoğlu takımlarını yönetiyor. Büyük haksızlık esasında, orantısız güç kullanımı. Bence puan farkına göre başka bir puanlamaya gidilmeli en azından bu maç sonunda puanlar paylaşılmalıydı.
Digitürk'ün patronu ben olsam ben müdahale ederdim lige. Bana göre ediyorlar, eğer etmiyorlarsa büyük eşşeklik yapıyorlar demektir. Bu lig normal şartlar altında çoktan bitmesi lazımdı. Bu kadar kötü bir Fenerbahçe'nin, kötü bile olmayan Beşiktaş'ın oynadığı futbola bakınca bu kadar kaliteli kadronun 5-6 puan fark atması haksızlık. Bu yüzden ligin son maça kadar taşınması için bu hakemler ne kadar iyi hakem olurlarsa olsunlar işi başında olacaklardır. Eğer maçta hakem olsaydı, Akhisar 9 kişi oynardı ikinci yarıda. Riera'nın fantazi yaparak sırta basmasına medya maymunları kırmızıydı diye hafta boyunca ağlayacak.
Şunu net olarak söyleyeceğim, kızmaca darılmaca yok. Bu takımda, herkes herkesle oynar ama iki kişi asla bir arada oynayamaz. Eskiden bir bilmece sorarlardı, kurt, kuzu, ot derenin karşısına geçirilecek ama çobanın en fazla birini kayığa alma şansı vardır. Fatih Terim aynı o durumda, Burak, Elmander, Umut üçlüsünden ikisini sahaya sürdü sezon boyunca. Burak ile Umut'u aynı takımda oynatmak, kayığa kurtu alıp, kenarda kuzuyla otu bekletmek gibi bir şey. Formanın aslanın midesinde olduğu bir ortamda Burak, Umut'un, Umut, Burak'ın gol atmasını istiyorsa eğer, ben hiç bir şey bilmiyorum.
Fatih Terim'in babacan, adaletli görüntüsü, maçın önüne geçiyor zaman zaman. fantezilerinin pahalıya patladığını bu sezon kaç maç gördük. Umut'a acıyıp 65 dakikayı çöpe attı. Çevre illerden parçalı Fil'i seyretmeye gelenlere saygı göstermek lazımdı. Diken üstünde oynanıyor her maç. Çarşamba günü son 13 yılın en büyük maçına çıkılacak, rakip ligin dibinde, kaybedecek hiç bir şeyi yok direnecek belli ki. senin maçı çeviremediğin her dakika gücüne güç katacak. Maçın başında tabelayı almak, sonradan almaktan çok daha kolaydı oysa.
Takım ilk yarıyı yok sayarak, nasıl olsa yeneriz taktiğiyle oynadı. Kötü bir futbol, akıllar Shalke maçında, ama işte taraftar aynı şeyi düşünmüyor. Taraftar için en önemli maç seyrettiği maçtır. Bizim hiç birimizin aklına Şampiyonlar Ligi maçı gelmedi, benim hiç gelmedi bu yüzden handikaplı 2 oynayarak bir kez daha Galatasaray maçını bilemedim.
Yekta bir maç daha oynayıp, emaneti sahibine devredecek. Teknik, akıllı bir futbolcu ama büyüyen bu Galatasaray'da ancak yedek kulübesinde oturabilir. Riera'da cortladı cortlayacak gibi. Dani'nin delikanlı, mert futbolu yürekleri ağızlara getirse de ben razıyım. Topu gelişigüzel şişiren kazma stoperlerden bıktım.Fakat kalede Muslera çuvalı varken stoperlerin futbolcu hünerlerini göstermeleri yürekleri ağıza getiriyor. ne güzel 2 maçtır çerçeveye top gelmiyordu. Muslera'da hayatının maçlarını çıkartıyordu. Çok saldırdım kendisine, benden başka bütün herkes Dünya'nın sayılı kalecisi diyor ya, ben de dikkatle bakıp, benim görmediğim ne var diye çözmeye çalıştım. Yok, fikrim değişmedi, çerçeveye top geldiğinde kurtarması imkansız. Gekas'ın vurduğu top direğe çarpıp çerçeveyi bulmadı, 10 cm içeri gitse çuval gibi atlamıştı, gölünü önceden yemiş olacaktı. Maçın sonlarında bir Mustafa sarp golü daha yedi. Golde hayalet, kabahati yok.
Futbol iyi futbolcularla oynanır, bunu biliriz. Kötü futbolcular da zaman zaman iyi maçlar çıkarabilir gördük. Ama büyük futbolcular, kötü futbolcularla asla iyi oyun oynayamaz. Sarı Ejder, idare eder bir futbol oynadı Parçalı Fil girene kadar. Umut ile Burak birbirinin düşmanı gibi oynadığını hoca uzun süre seyretti. İmparator ya bir bildiği elbet vardı. Taraftarın adrenalini de düşünmek durumunda. Drogba'yı bizden önce seyreden Ege Galatasaraylılarını kıskanmadım desem yalan olur. Girince sarı Ejder döktürmeye başladı. Atılan iki golün de asistten önceki asistini yaptı. Tabela yapılınca maç bitti sanıldı. çerçeveye gelen ilk top içeri girdikten sonra da maçı, lanet olası 3 puanı koruma yoluna gidildi.
Tay Burak, bu akşamki 6 lıda da benim tek geçtiğim futbolcuydu. Umut çıktıktan sonra maça, koşuya başladı, son virajı ekürisi Parçalı Fil'le beraber döndüler. Benim iddiayı Fatih terim yatırdı, canı sağ olsun ama tek geçtiğim Tay, 6 lıyı tutturdu. O ortayı o pozisyonda eğer Umut olsaydı yapmayacağına inancım tamdır. Sarı Ejder-Tay Burak-Parçalı Fil şovuna taraftar hazırlansın, bayraklar hazırlansın. Bir maç daha Melo'suzluğa katlanacağız, sonrası bizim için efsane maçlar, başkaları için kabuslu Lig Tv geceleri.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)