Oynanan 2 milli maç, Galatasaraylı futbolcular ve taraftarları için hiç de sevindirici geçmedi. Ülkenin en iyi futbolcusu 2 maçta da oynamadı, en kariyerli futbolcusu ise son maçı kulübede tamamladı. Küçük hocanın bizi sıktığı maçlardan sonra, Galatasaray bir başka küçük hocanın takımıyla, büyük macera öncesi deplasmandaydı. Küçük Şifo'nun taktiği dahiyaneydi. Oynatma, bir gol yersen bile kafana takma, bekle, vakit geçir, timsah sabrıyla rakibin açığını kolla, faul yap, yere yat vakit geçir. Oldu da son 4 maçta ki gibi tutturursan, seni bir halt sanarlar, tutturamayıp da duman olursan sorun yok. Koskoca şampiyona yenilmiş olacaksın, kimse sana kızmaz, ceza kesmez.
İlk yarı oynanan oyuna tahammül etmek gerçekten ızdıraptı. Oynayan takımlardan biri Galatasaray olmasa hiç kimse bana bu maçı seyrettiremezdi. Gözüm Cris'teydi, dikkatle izledim. Bu kadar kolay bir maçta bile bir defa santrayı topla geçmedi. Aldığı topları Semih'e ve daha çok Muslera'ya doğru kullanmayı tercih etti. Hüküm verdim desem üstüme çullanacaksınız biliyorum ama yine de ilk benden duyun. Dany, bu Cris'e en az 5 basar. Son gün apar topar yapılan transfer eğer Popescu çıkmaz ise benden çekeceği var. Ben nankörüm kardeşim, o bölgede benim birine iyi futbolcu demem için ağzıyla kuş tutması lazım.
İlk yarı 2-0 biterken maçla ilgili ilk cümlemi yazmıştım. Semih kaya'dan gayrisi yalandı. Uyanıklık yapıp gol attıran, sonrasında da kendi mıhlayan Amrabat bile benim için Semih'in çok altındaydı. Ah ulan Bülent Korkmaz, biz de seni adam sanmıştık. Hamburg maçında Kewell'i stoper oynatıp, Semih'in, dolayısıyla Büyük Galatasaray'ın 3 senesine, çok daha kolay gelecek 2. UEFA kupasına ve olası Süper Kupaya mani oldun. Semih her geçen gün demeyeceğim, her saniye futbol aklını geliştiriyor. Ofsayt'ı mükemmel okuyup, oynuyor, bu konudaki profesörüm Cannavaro idi, Semih aynı yolda. Bir savunmacı için en değer verdiğim şey, pozisyona müdahale anının kararıdır. Ne zaman ve nasıl müdahale etmesi gerekiyorsa öyle yapıyor. Gelişigüzel şişirmelere girişmiyor, son goldeki muhteşem çıkışını da her maç bekliyorum, yürü be koçum.
Kadro biraz da yüce gök tarafından yapılıyor gibi. Hamit hastalanmış, oynayamayacak olmasına sevindim. Hamit zaten bilinen, büyük futbolcu. Oynamaya oynamaya paslanmış, iç dış bakımdan geçmesi lazım. Bu formuyla Engin Baytar'ı oturtamaz diye fetva vermiştim, Engin kendi kendini oturtarak Hamit'e kolay yol verdi. Hamit hastalanarak Amrabat'a ilk 11 yolunu açtı. Yoksa biz Amrabat'ı banko seyretmek için Hamit'in kötü oyunlarına katlanacaktık. gerçi bugün Hamit yerine Aydın oynadı, ama Hamit olsaydı muhtemelen Amrabat oturacaktı. Çünkü sıra bu maç için Aydın'da idi. Geçen maç Emre topla fazla oynamış, hakkını kullanmıştı.
Bu takımın ucundaki ikili Umut ve Burak'tır. Elmander sakatlanmasa Burak'ı bu kez banko seyretmek için Umut'un golsüz geçen maçlarını seyretmek zorunda kalacaktık. Hatta, Hakan Balta galiba sıkıntıya girdi de, ilk defa Çağlar Birinci benden azar işitmeden maçı tamamladı. İnanılır gibi değildi ama ben Çağlar'ı bu maç Hakan'dan daha iyi oynarken seyrettim. Selçuk ilk yarı pek ortalıkta görünmedi,bence ikinci yarıya da iyi başlamadı. Kaptanlık bandını takarken hatırladım ve o dakikadan sonraki 10 dakikalık futbolu tüm zamanların en büyük Selçuk İnan futboluydu. İki muhteşem asist güme gitti. Bir büyük şut kıl payı auta gitti. Kendi kullanacağı iki serbest vuruşu Burak'a bıraktı. Ve bu 10 dakika oynadığı futbolla benim maç adamım oldu. Aslında gol olmayan muhteşem asistlerin de sayılması lazım. Adam atamıyorsa o ne yapsın, henüz istatistiğe giremedi. Küçük Hoca sevinçten havalara uçuyordur.
Galatasaray ne kadar onurlu ve büyük takım olduğunu yine gösterdi. Gerçi topun geliş biçimi muhteşem di ama sonra cortlayarak bir langırt golüne dönüştü. Hiç kimse sevinmedi, hatta Burak'la Amrabat niye gol oldu diye tartıştı. Belki de Burak takımın böyle dandik gol atmasını içine sindiremedi. Takımda doğru dürüst top gelmemsine rağmen en kötü oyuncu Muslera idi. Bütün topları Aykutvari oyuna soktu. Bana hiç güven vermedi. Manchester maçında en korktuğum adamımız bana göre o. Melo'da kendini fazla kasmadı, haklıydı. Melo iş sarpa sardığı zaman devreye girecek bir futbolcu. Gereğinden fazla gücü kullanmak biz zaten yakışmazdı.
Neticede pis geçmesi muhtemel bir maçı, antrenman tadında atlattık. Bu maçı da topla fazla oynayarak geçirdik. maçın en güzel golü, Burak'ın göğsüyle indirip çaktığı, direkten dönen goldü! Avrupa artık duysun sesimizi, Cim Bomun ayak sesleri kapıda.
Avrupa göklerinde eski hayula bela görünmeyeli değneksiz gezenler çoğalmıştı. Biz de özlemiştik Şampiyonlar Ligi marşı dinlerken takımızı seyretmeyi. Yüreyedurun çocuklar, gazanız mübarek olsun, yenilseniz de büyüksünüz, yenseniz de.
Altın adam; Selçuk İnan
Gümüş adam; Semih Kaya
Bronz adam; Amrabat
NOT; evet yazmayı unutmuşum, gelen uyarıdan sonra not düştüm. Burak Yılmaz çok rahat penaltı alabileceği pozisyonda, dengesini kaybetmesine rağmen düşmeyerek, Büyük Galatasaray'ın şerefli bir futbolcusu olduğunu gösterdi. Afferin Tay Burak, maç berabere bile olsa aynı şekilde diren.
15 Eyl 2012
2 Eyl 2012
1000. Galibiyet; Galatasaray 3- Bursaspor 2
Hafta başında idmandan kötü haber geldi. Ufo uzun süreliğine yatak istirahati aldı. ne yalan söyleyeyim, insani üzüntüden gayri, Galatasaray adına hiç üzülmedim. Yerine oynayacak olan Dany bana göre 5 Ufo ederdi, ama ne zaman oynayacaktı ki. Ufo öyle böyle idare edecek, sezon sonu futbolu bırakacak ve Dany 1 seneyi çöpe atacaktı. Geçen yıl Şamipiyon olduğumuzdan bazı gerçekler sümen altı yapılacaktı, normaldi. Bana göre geçen yıl, Semih'i ağır işçiliğe gönderiyordu Ufo. Kafaya çıkamıyor, topu oyuna iyi sokamıyordu. Yani elimde, Emre Aşık, Vedat, Bülent Korkmaz olsa Ufo nasıl oturacaksa, yine oturması için sakatlanması mı gerekiyordu?. Neyse, her işte bir hayır vardı, nasıl ki geçen sene baltalardan biri sakatlanıp, diğeri atılmasa bugün Semih'i Kartalspor da seyrediyor olacaktıysak, Ufo Reis'in sakatlanmasıyla da Dany takıma girmiş oldu.
90 lı yılların sonlarında, Galatasaray'ın oyununu seytretmek için gol yemesine razı olurdum. Galatasaray'ın forsesine doyum olmazdı. Bu akşam ki maça tam da buradan dalış yapacağım. Çok kolay gol atıyor, öyle böyle 90 dakika uzun bir zaman. Eğer atamazsa kenarda mutlaka, içerdekinden daha iyi oynayacak adam var. Ve biz artık ezberledik. Galatasaray galipken, 2. gol gecikirse korku filmi geri sarıyor. Bugün kaleciye sitemim olacak. Galatasaray galipken topu oyuna sokarken 1 dakika geçiyor. Kötü oyunla idare edilirken, beraberlik golünü erken yiyelim diye dilek tuttum. Gol yiyeceğimiz garantiydi. Kaleci bu sene bana hiç güven vermiyor. Rüştülük yapmaya başladı. Golü atan futbolcudan daha önde pozisyon alıyor. Gollerde stoperlere diyecek lafım yok. 20 kişinin kafaya çıktığı top, langırt topu olur. 3 maçta attığımız 8 golün 7 si langırt golü. Yediğimiz 6 golün 6 sı yine langırt golü. Şansın neticeye bu kadar tesir ettiği bir sezon yaşıyoruz.
Dedik, takım kendiliğinden oluşuyor. Burak'ın gol atmasına çok sevindim. Elmander bu sene oyuna son yarım saatte girecek iyi bir yedek olur. Her maç en çok koşan listesinde başa yazılmak beni tatmin etmiyor. Takımın gol bölgesinde iki adam olacaksa, Burak ve Umut olacaktır. Amrabat'ın takımı ne kadar hareketlendirdiğini gördükten sonra bundan sonra ilk 11 başlaması kaçınılmaz oldu. Ve Melo bu maçla geri dönüşü gerçekleştirdi. Maçın başında biraz tedirgindi, oyuna ısındıkça kaldığı yerden başlamış oldu. Bu takımın yine en büyük futbolcusu olacağına inancımızda bizi şüpheye asla düşürmeyecek. Bu gece takımın en formda futbolcusu Eboue, yine muhteşem bir hücum beki performansı gösterdi. Oyununu merakla beklediğimiz Hamit'ten ise henüz tık yok. Tanımasak şüpheye düşeceğiz, beliki bir Hamit golüne ihtiyaç vardır. 1 sene oynamamış, bana ne kardeşim, yattın mı? antrenmana çıkmadın mı? Büyük futbolcu olduğuna emimin, bu kadar silik futbolunu tolere edemem. Artık Ulusal maçlardan sonra o da hazır olur. Eboue ile beraber bir kaç kombinasyon yaptılar. Hamit de bildiğimiz, gördüğümüz futboluna ulaştığında sağ taraf rakibe felç geçirtir.
Büyük Galatasaray Taraftarı kendisine yaraşır büyüklükteydi. Aralarında Arda Turan'da vardı. Büyük takım seyircisi, örnek seyirci imajına devam ediyor. beraberlik golünden sonra takıma verdikleri gaz, kolay kolay unutulmaz. Bu taraftar ölüye top oynatır. Arena'dan takımı başı önde ayırmaz. Sezon başı öngörümüzde iddaya devam ediyoruz. Galatasaray, içeride dışarıda oyun ve pozisyon üstünlüğünü asla rakibe vermez. Bir sezonda yemeyi planladığım gol sayısına şimdiden ulaştık. Bu arada Selçuk'tan söz etmedik. vasat bir oyun çıkardı. verdiği bir kaç pas kıl payı yerini bulmadı. Bulsa, bulduğu zaman yine asist krallığını kimseye kaptırmaz. takımın en büyük eksikliği bana göre zamanı iyi kullanamıyor. Sıkışmayınca vitesi büyültmüyor. Ligde zaten rakibi yok, ama bu oyun Şampiyonlar liginde bizi kalifiye yapmaz. Ama maçlar da ona göre oynanacağından büyük futbolcular kendini o maçlara hazırlarlar. takımda en çok acıdığım futbolcu Aydın Yılmaz. Keşke maçlar 12 şer kişi oynansa da o da oynasa.
Necati'nin transferi golcüleri rahatlattı. Burak ve Umut'un golsüz bir maçı geçireceğine ihtimal vermiyorum. çağlar Birinci de ikinci, üçüncü bir takım bulup gitse, ya da sakatlanıp tribüne çıksa da Hakan Balta rahatlasa. Sağlam bir Çağlar'ın Galatasaray'a hiç bir faydası yok, ama Hakan Balta'ya somut zararı var. Bursaspor kendilerinden beklemediğim bir oyun oynadı. Sıçan gibi oynamadı, az daha başımıza iş bile açacaklardı. Milli maç arasının, takımın kötü futbolcularının toparlanması için iyi geldiğine mi sevinelim, bu takımı özleyecek olmamamıza mı üzülelim bilmiyorum.
Altın Futbolcu; Eboue
Gümüş Futbolcu; Melo
Bronz Futbolcu; Dany
Teneke Futbolcu; Hamit
90 lı yılların sonlarında, Galatasaray'ın oyununu seytretmek için gol yemesine razı olurdum. Galatasaray'ın forsesine doyum olmazdı. Bu akşam ki maça tam da buradan dalış yapacağım. Çok kolay gol atıyor, öyle böyle 90 dakika uzun bir zaman. Eğer atamazsa kenarda mutlaka, içerdekinden daha iyi oynayacak adam var. Ve biz artık ezberledik. Galatasaray galipken, 2. gol gecikirse korku filmi geri sarıyor. Bugün kaleciye sitemim olacak. Galatasaray galipken topu oyuna sokarken 1 dakika geçiyor. Kötü oyunla idare edilirken, beraberlik golünü erken yiyelim diye dilek tuttum. Gol yiyeceğimiz garantiydi. Kaleci bu sene bana hiç güven vermiyor. Rüştülük yapmaya başladı. Golü atan futbolcudan daha önde pozisyon alıyor. Gollerde stoperlere diyecek lafım yok. 20 kişinin kafaya çıktığı top, langırt topu olur. 3 maçta attığımız 8 golün 7 si langırt golü. Yediğimiz 6 golün 6 sı yine langırt golü. Şansın neticeye bu kadar tesir ettiği bir sezon yaşıyoruz.
Dedik, takım kendiliğinden oluşuyor. Burak'ın gol atmasına çok sevindim. Elmander bu sene oyuna son yarım saatte girecek iyi bir yedek olur. Her maç en çok koşan listesinde başa yazılmak beni tatmin etmiyor. Takımın gol bölgesinde iki adam olacaksa, Burak ve Umut olacaktır. Amrabat'ın takımı ne kadar hareketlendirdiğini gördükten sonra bundan sonra ilk 11 başlaması kaçınılmaz oldu. Ve Melo bu maçla geri dönüşü gerçekleştirdi. Maçın başında biraz tedirgindi, oyuna ısındıkça kaldığı yerden başlamış oldu. Bu takımın yine en büyük futbolcusu olacağına inancımızda bizi şüpheye asla düşürmeyecek. Bu gece takımın en formda futbolcusu Eboue, yine muhteşem bir hücum beki performansı gösterdi. Oyununu merakla beklediğimiz Hamit'ten ise henüz tık yok. Tanımasak şüpheye düşeceğiz, beliki bir Hamit golüne ihtiyaç vardır. 1 sene oynamamış, bana ne kardeşim, yattın mı? antrenmana çıkmadın mı? Büyük futbolcu olduğuna emimin, bu kadar silik futbolunu tolere edemem. Artık Ulusal maçlardan sonra o da hazır olur. Eboue ile beraber bir kaç kombinasyon yaptılar. Hamit de bildiğimiz, gördüğümüz futboluna ulaştığında sağ taraf rakibe felç geçirtir.
Büyük Galatasaray Taraftarı kendisine yaraşır büyüklükteydi. Aralarında Arda Turan'da vardı. Büyük takım seyircisi, örnek seyirci imajına devam ediyor. beraberlik golünden sonra takıma verdikleri gaz, kolay kolay unutulmaz. Bu taraftar ölüye top oynatır. Arena'dan takımı başı önde ayırmaz. Sezon başı öngörümüzde iddaya devam ediyoruz. Galatasaray, içeride dışarıda oyun ve pozisyon üstünlüğünü asla rakibe vermez. Bir sezonda yemeyi planladığım gol sayısına şimdiden ulaştık. Bu arada Selçuk'tan söz etmedik. vasat bir oyun çıkardı. verdiği bir kaç pas kıl payı yerini bulmadı. Bulsa, bulduğu zaman yine asist krallığını kimseye kaptırmaz. takımın en büyük eksikliği bana göre zamanı iyi kullanamıyor. Sıkışmayınca vitesi büyültmüyor. Ligde zaten rakibi yok, ama bu oyun Şampiyonlar liginde bizi kalifiye yapmaz. Ama maçlar da ona göre oynanacağından büyük futbolcular kendini o maçlara hazırlarlar. takımda en çok acıdığım futbolcu Aydın Yılmaz. Keşke maçlar 12 şer kişi oynansa da o da oynasa.
Necati'nin transferi golcüleri rahatlattı. Burak ve Umut'un golsüz bir maçı geçireceğine ihtimal vermiyorum. çağlar Birinci de ikinci, üçüncü bir takım bulup gitse, ya da sakatlanıp tribüne çıksa da Hakan Balta rahatlasa. Sağlam bir Çağlar'ın Galatasaray'a hiç bir faydası yok, ama Hakan Balta'ya somut zararı var. Bursaspor kendilerinden beklemediğim bir oyun oynadı. Sıçan gibi oynamadı, az daha başımıza iş bile açacaklardı. Milli maç arasının, takımın kötü futbolcularının toparlanması için iyi geldiğine mi sevinelim, bu takımı özleyecek olmamamıza mı üzülelim bilmiyorum.
Altın Futbolcu; Eboue
Gümüş Futbolcu; Melo
Bronz Futbolcu; Dany
Teneke Futbolcu; Hamit
27 Ağu 2012
Tüy Burak
Bu canımızdan can bellediğimiz, uğruna kutuplara gittiğimiz, yenildiğinde karalar bağladığımız takıma ne golcüler gelip geçtiler. Jardel'den sonra en büyüğü Milan Baros'tu. Topu ellemeden, sarı kart almadan, hakemi aldatmaya kalkmadan oynadığı maç sayısı o kadar azdı ki, nefret ettim. Onun yüzünden kim bilir kaç Galatasaraylıyla dalaştım. Attığı gollerin çoğuna sevinmedim. Keşke kovulma sebebi bunlardan dolayı olsaydı. En azından bir öngörümüz daha gerçekleşti, bir isteğimiz daha yerine getirildi der böbürlenir dik. Komadılar kardaş, komadılar. Meğerse, Umut ve Burak Galatasaraylı oldu diye, ve daha çok Fatih Terim'in kendi futbolcusu değil diye iptal edildi. Önemli değil dedik, sineye çektik, maksat böylesi aşağılık futbolculara bu takımın forması haram olacaktı.
Necati de sevmediğim, 10 takımım olsa birinde bile ilk 11 koymayacağım biriydi. Geçen seneyi, Selçuk- Melo yapımı bir destanla, Elmander'in yoğun katkısıyla kıl payı da olsa önde kapadık. Fatih Terim'in aldığı oyunculardan Sercan, bu takımın forveti olamayacağını çok önceden zapta geçirmişti. Yiğit Gökoğlan ise ileride çocuklarına anlatacağı, resimlerini göstereceği bir albüm yapıp, cebine de parayı doldurup uzadı. İlk önce hepimiz için merakla beklenen Umut transferi yapıldı en öne. Kiralık olduğu için, fazla da bel bağlamaya gerek yoktu. Oynarsa piyango, oynamazsa defolu malın geri iadesi işlemi yapılır geçer giderdi. Ve beklenen gerçekleşti, beklettiğine değdi ,oynadığı bütün takımlarda sevdiğim, oyununa güvendiğim Selçuk'un kankası ligin gol kralı, Ulusal takımın banko golcüsü Tay Burak aramızdaydı.
Nasıl oynayacak acaba? diye bir soru asla sorulamazdı. Şampiyon olmuş 3 takımı tavaf ettikten sonra sıra en büyüğünde oynamaya gelmişti. Maç kadrosu ve kurgusu, Tay Burak'a göre şekillenecekti. Lig başı kehanetçileri ileriye adını Elmander'le birlikte yazdılar. Burak'la başlanılacak, Umut yakın koruma olarak konuşlandırılacaktı. Geçen seneden kalma cezası vardı. Cezayı Trabzon çekeceğine, forma değiştirdiği için Galatasaray çekecekti. Biri kupa maçı olmak üzere Burak'sız iki maç kazasız belasız atlatılmıştı. Fakat hesapta olmayan bir şey ortaya çıktı, Umut kendisinden beklenmedik bir performans sergiledi. Oynadığı güzel oyunun yanında oynadığı her maçta golleri de sıralayınca gol koklama görevi ilk ona verilecekti. Elmander'i kulübede görmeyi Galatasaray taraftarı içine sindiremeyeceğine göre, cezası biten Burak'tan ziyade Fatih Terim'in ne yapacağı merakla beklendi Burak'ın Galatasaray formasıyla çıkacağı ilk maç öncesinde. Terim'den beklenildiği gibi Burak Galatasaray macerasına kulübede başladı.se Fener maçı olsun
Çimlere sarı kırmızı forma içinde ilk ayak bastığında takım yenikti. Goller Umut'tan geldiği için Elmander feda edildi. Muhtemelen Burak için çok zor dakikalardı. Beşiktaş'a deplasmanda yenik takımı kurtarsın diye sokuldu. Mücadele etmek yerine faul almayı tercih etti. aldırdığı 2 faul pek işe yaramamıştı anlaşılan, vakit daralmaktaydı. Ve bizim Tay Burak 18 içine girerken feryat figan balıklama atlayarak birden Tüy Burak oldu. Hakem kötüydü, iyi olsa ne yazardı. Ben hakem olsam, pozisyonu hiç görmemiş olsam bile 25 yaşındaki bir delikanlı bağırarak yere düşmüş kıvranıyorsa çalarım penaltıyı arkadaş. Milyonlarca dolar alan, sporcu çocuklara inanmayıp kime inanacağım? Halbuki maçın başlarında Beşiktaş kalecisinin Hamit'e yaptığı penaltı vardı. Ama Hamit bağırmamıştı düşerken, elini kaldırıp penaltı da istenmedi. çalıp da başını belaya sokmaya gerek yoktu hakem için, çalmadı. hatta Emre'nin kaleye giden ştu bir Beşiktaş'lı futbolcu tarafından elle kornere atıldı. Artık hakem kimin sesi daha fazla çıkmışsa doğal olarak ona inandı o pozisyona da çalmadı. Ama bu defa koskoca gol kralı Burak'tı avaz avaz bağıran. Hakem çaldı, o penaltıyla lanet olası 1 puan aldık döndük. O puan hesabı bizim gibi taraftarların işi değildi. Bizim hesap başka adisyona yazılacaktı.
Mehmet Topal elle kontrol edip gol attı, ne var bunda diyen Galatasaraylı da çıkar aramızdan. Onlar için Galatasaraylılık kitabını bir kere daha açalım ve na yazıyor yeniden okuyalım. Fenerbahçeli futbolcu hile yapar, hakemi kandırır, taraftarı için sonuç önemlidir. Gol at da nasıl atarsan at. Kendi medyası böyle durumda taş kesilir, futbolcusu inkar eder, hocası içine sindirir. Aksi olsa şaşarım ben. Ama Galatasaray futbolcusu, en az taraftarı kadar diğerlerinden farklıdır, ve öyle olmalıdır. Nitekim Burak'a ilk cezaları Galatasaray medyası kendisi kesmiştir. Bizi Galatasaraylı yapan, Galatasaraylılığımızla övündüren şiarlar, hasletler bunlardır.
Formayı ilk giydiği maçın tansiyonuna veriyorum. Belli ki Burak'ın adı, en azından Baros gibi sahtekar futbolcular arasında anılıyor. Ben anlamam isterse Fener maçı olsun, isterse Real Madrid maçı. Eğer sevgili Tay Burak, hangi maç olursa olsun bir kez daha Tüy Burak'lık yaparsa, Mustafa sarp'tan, Servet Çetin'den beter ederim. Evvel Allah 43 senelik tribün hayatımda benim gazabımı uğrayıp da oynayan futbolcuyu bu gözler görmemiştir. Sevdiğim bir kardeşim de aynı şeyi düşünmüş benimle. Şampiyon olmuş 4 takımın santrforu olmak ne kadar övünülecek bir şeyse de şampiyon olmuş 3 takımda barınamamış olmak da o kadar yerinilecek bir durumdur. Burak Galatasaray futbolcusu olduğunu bir maçın, bir anı daha aklından çıkarırsa en kısa yoldan şampiyon olmuş 5. takıma golcü olarak gider. Bu negatif rekor da yaşamı boyunca üzerine yapışır, her platformda karşısına çıkar.
Tay Burak, endişelenmene gerek yok. Bu takımın 1 santrforu sensin. Atsan da atmasan da Umut senin asistanın dır Taraftarın yoğun isteği üzerine transfer edildiğini aklından çıkarma. Bir şey daha unutma, her Galatasaray forması içindeki delikanlı Galatasaray Futbolcusu değildir. Bazıları göz yanılsamasıdır. Forma ile içindeki özdeşleştiğinde o bütünlüğe biz Galatasaray Futbolcusu deriz. Çok sevdiğim bir delikanlı futbolcuydun, seni de en kısa zamanda Galatasaray Futbolcusu olarak görmeyi gönülden diliyorum. Yarın ilk antrenmandan önce serin suyla yüzünü, hile yaptığın ayağını iyice yıka arın. Önünde çok büyük maçlar var, şu ana kadar ne yaptıysan, hangi kademeler geldiysen inan bunların hiç bir şey olmadığını anlayacaksın. İnanmazsan Selçuk'a sor, Galatasaray'la beraber yürümenin dayanılmaz huzuru, güveni seni bekliyor. Tay Burak'ın yolları Büyük Galatasaray Destanının yazılacağı yollardır. gazan mübarek olsun canım kardeşim.
Necati de sevmediğim, 10 takımım olsa birinde bile ilk 11 koymayacağım biriydi. Geçen seneyi, Selçuk- Melo yapımı bir destanla, Elmander'in yoğun katkısıyla kıl payı da olsa önde kapadık. Fatih Terim'in aldığı oyunculardan Sercan, bu takımın forveti olamayacağını çok önceden zapta geçirmişti. Yiğit Gökoğlan ise ileride çocuklarına anlatacağı, resimlerini göstereceği bir albüm yapıp, cebine de parayı doldurup uzadı. İlk önce hepimiz için merakla beklenen Umut transferi yapıldı en öne. Kiralık olduğu için, fazla da bel bağlamaya gerek yoktu. Oynarsa piyango, oynamazsa defolu malın geri iadesi işlemi yapılır geçer giderdi. Ve beklenen gerçekleşti, beklettiğine değdi ,oynadığı bütün takımlarda sevdiğim, oyununa güvendiğim Selçuk'un kankası ligin gol kralı, Ulusal takımın banko golcüsü Tay Burak aramızdaydı.
Nasıl oynayacak acaba? diye bir soru asla sorulamazdı. Şampiyon olmuş 3 takımı tavaf ettikten sonra sıra en büyüğünde oynamaya gelmişti. Maç kadrosu ve kurgusu, Tay Burak'a göre şekillenecekti. Lig başı kehanetçileri ileriye adını Elmander'le birlikte yazdılar. Burak'la başlanılacak, Umut yakın koruma olarak konuşlandırılacaktı. Geçen seneden kalma cezası vardı. Cezayı Trabzon çekeceğine, forma değiştirdiği için Galatasaray çekecekti. Biri kupa maçı olmak üzere Burak'sız iki maç kazasız belasız atlatılmıştı. Fakat hesapta olmayan bir şey ortaya çıktı, Umut kendisinden beklenmedik bir performans sergiledi. Oynadığı güzel oyunun yanında oynadığı her maçta golleri de sıralayınca gol koklama görevi ilk ona verilecekti. Elmander'i kulübede görmeyi Galatasaray taraftarı içine sindiremeyeceğine göre, cezası biten Burak'tan ziyade Fatih Terim'in ne yapacağı merakla beklendi Burak'ın Galatasaray formasıyla çıkacağı ilk maç öncesinde. Terim'den beklenildiği gibi Burak Galatasaray macerasına kulübede başladı.se Fener maçı olsun
Çimlere sarı kırmızı forma içinde ilk ayak bastığında takım yenikti. Goller Umut'tan geldiği için Elmander feda edildi. Muhtemelen Burak için çok zor dakikalardı. Beşiktaş'a deplasmanda yenik takımı kurtarsın diye sokuldu. Mücadele etmek yerine faul almayı tercih etti. aldırdığı 2 faul pek işe yaramamıştı anlaşılan, vakit daralmaktaydı. Ve bizim Tay Burak 18 içine girerken feryat figan balıklama atlayarak birden Tüy Burak oldu. Hakem kötüydü, iyi olsa ne yazardı. Ben hakem olsam, pozisyonu hiç görmemiş olsam bile 25 yaşındaki bir delikanlı bağırarak yere düşmüş kıvranıyorsa çalarım penaltıyı arkadaş. Milyonlarca dolar alan, sporcu çocuklara inanmayıp kime inanacağım? Halbuki maçın başlarında Beşiktaş kalecisinin Hamit'e yaptığı penaltı vardı. Ama Hamit bağırmamıştı düşerken, elini kaldırıp penaltı da istenmedi. çalıp da başını belaya sokmaya gerek yoktu hakem için, çalmadı. hatta Emre'nin kaleye giden ştu bir Beşiktaş'lı futbolcu tarafından elle kornere atıldı. Artık hakem kimin sesi daha fazla çıkmışsa doğal olarak ona inandı o pozisyona da çalmadı. Ama bu defa koskoca gol kralı Burak'tı avaz avaz bağıran. Hakem çaldı, o penaltıyla lanet olası 1 puan aldık döndük. O puan hesabı bizim gibi taraftarların işi değildi. Bizim hesap başka adisyona yazılacaktı.
Mehmet Topal elle kontrol edip gol attı, ne var bunda diyen Galatasaraylı da çıkar aramızdan. Onlar için Galatasaraylılık kitabını bir kere daha açalım ve na yazıyor yeniden okuyalım. Fenerbahçeli futbolcu hile yapar, hakemi kandırır, taraftarı için sonuç önemlidir. Gol at da nasıl atarsan at. Kendi medyası böyle durumda taş kesilir, futbolcusu inkar eder, hocası içine sindirir. Aksi olsa şaşarım ben. Ama Galatasaray futbolcusu, en az taraftarı kadar diğerlerinden farklıdır, ve öyle olmalıdır. Nitekim Burak'a ilk cezaları Galatasaray medyası kendisi kesmiştir. Bizi Galatasaraylı yapan, Galatasaraylılığımızla övündüren şiarlar, hasletler bunlardır.
Formayı ilk giydiği maçın tansiyonuna veriyorum. Belli ki Burak'ın adı, en azından Baros gibi sahtekar futbolcular arasında anılıyor. Ben anlamam isterse Fener maçı olsun, isterse Real Madrid maçı. Eğer sevgili Tay Burak, hangi maç olursa olsun bir kez daha Tüy Burak'lık yaparsa, Mustafa sarp'tan, Servet Çetin'den beter ederim. Evvel Allah 43 senelik tribün hayatımda benim gazabımı uğrayıp da oynayan futbolcuyu bu gözler görmemiştir. Sevdiğim bir kardeşim de aynı şeyi düşünmüş benimle. Şampiyon olmuş 4 takımın santrforu olmak ne kadar övünülecek bir şeyse de şampiyon olmuş 3 takımda barınamamış olmak da o kadar yerinilecek bir durumdur. Burak Galatasaray futbolcusu olduğunu bir maçın, bir anı daha aklından çıkarırsa en kısa yoldan şampiyon olmuş 5. takıma golcü olarak gider. Bu negatif rekor da yaşamı boyunca üzerine yapışır, her platformda karşısına çıkar.
Tay Burak, endişelenmene gerek yok. Bu takımın 1 santrforu sensin. Atsan da atmasan da Umut senin asistanın dır Taraftarın yoğun isteği üzerine transfer edildiğini aklından çıkarma. Bir şey daha unutma, her Galatasaray forması içindeki delikanlı Galatasaray Futbolcusu değildir. Bazıları göz yanılsamasıdır. Forma ile içindeki özdeşleştiğinde o bütünlüğe biz Galatasaray Futbolcusu deriz. Çok sevdiğim bir delikanlı futbolcuydun, seni de en kısa zamanda Galatasaray Futbolcusu olarak görmeyi gönülden diliyorum. Yarın ilk antrenmandan önce serin suyla yüzünü, hile yaptığın ayağını iyice yıka arın. Önünde çok büyük maçlar var, şu ana kadar ne yaptıysan, hangi kademeler geldiysen inan bunların hiç bir şey olmadığını anlayacaksın. İnanmazsan Selçuk'a sor, Galatasaray'la beraber yürümenin dayanılmaz huzuru, güveni seni bekliyor. Tay Burak'ın yolları Büyük Galatasaray Destanının yazılacağı yollardır. gazan mübarek olsun canım kardeşim.
6 Balık Gol; Beşiktaş 3- Galatasaray 3
Maç öncesi garanti Galatasaray kazanır diyorduk biz yandaşları olarak.Yandaş olmayanlar da aynı fikirdeydi, fanatik Beşiktaş taraftarını ihmal edilebilir sayarsak. Kadro yapılarına baktığımızda, bir önceki hafta da oynadıkları oyunu gördükten sonra içimde berabere kalacağımız konusunda bile en ufak şüphem yoktu. Zaten ben sezon öncesi kehanetimi ortaya koymuş Galatasaray'ın bütün maçlarını kazanacağını öngörmüştüm. Bu maçta da yanılmadım. Penaltı golünü saymasam bile, maçı tabela 3-2 yenik yazsa bile görüşüm değişmeyecekti. Galatasaray 34 maçın tamamında rakipten iyi oynar, çok pas yapar, çok gol pozisyonuna girer. Bu maçta da beklediğim oldu, özellikle ilk yarıda Galatasaray geçen sene en iyi oynadığı maçın bile üstüne çıktı. Bir futbolcu da kahramanca oynadı. Yenilseydik hiç bir şey değişmezdi ama Emanuel Eboue'ye yazık olurdu.
Maça Galatasaray hepimizin öngördüğü 11 le başladı. Benim de beklediğim 11 buydu ama istediğim sahadaki kadro değildi oyun başında. Bu Elmander bu sene Terim'in ve bizim başımıza bela olacak söylemedi demeyin. Oynatmasan gönül razı değil, oynatsan yerine oynatmadığın futbolcunun getirisinden mahrumsun. Maço kopardın sorun yok, koparamazsan bu gün olduğu gibi, Elmander yüzünden ligin gol kralını oynatmayacaksan işin zor. Elmander'i illa ki oynatacaksan defansta 3 kişi yeter, Ufo'yu kes, yerine Elmander'i oynat. Koskoca Galatasaray, kalesinde Dünya'nın sayılı kalecisi varken 4 kişiyle neyi savunacak?
Ufo dedik de Dany'de takılı kaldım ben. Seyrettiğim futbolcuda yanılmam. Dany eğer Kasımpaşa maçında hayatının topunu oynamamışsa, benim Popescu'dan sonra seyretmek için maçına gideceğim en büyük yabancı savunma oyuncusuydu. Geçen maçta en fazla topla oynayan 2. oyuncuydu. Top ayağıma gelmesin diyen kazma stopeleri yıllarca seyredip söven ben için Dany muhteşem bir stoperdi. Bu gidişle kendisini bir kere daha seyretmek için her maç böyle 3 tane yemeyi belemeyiz sanırım. Ufo kötü demiyorum, Dany iyi diyorum kimse nankörlük ettiğimi sanmasın. Dany, bence Ufo'dan çok daha iyi stoper.
İki maçtır kendi kalemizi bombardımana tutuyoruz. Juventus'u taklaya getirip dolandıracağız diye Melo çok geç takıma katıldı. Geçen seneden kalma öz güven, kendini ispatlamaya gerek olmayış, beklenmedik bir gol yememize sebep oldu. Melo bu sene gelmiş olsaydı o topa mutlaka başka türlü dokunurdu. Bir başka futbolcumuz da kötü dokunuşla bir gol yedirdi. Aslında bu göl tamamen Fatih Terim'in yanlış tercihidir. Çağlar Birinci yedek kulübesinde oturduğu müddetçe Hakan Balta'yı unut gitsin. Ne gerek var anlamıyorum? uzak ara ligin en kötü sol beki, kimin basiret bağlanması, kimin hilesi, dümeni sonucu olmuşsa olmuş Galatasaray'da bulmuş kendisini. Onca futbolcu varken, Riera gibi bir yabancı dururken Hahan Balta'nın ayağı kırılıp maçtan çıksa bile oyuna sokmayacağın yedeği yanında oturtmanın ne mesajı olabilir? Tamam Sabri olsa anlarım, formasını yedeğine kaptırmamak gaza getirmeye çalışırsın. Hakan Balta'nın hiç aklında yokken forma riskinin onun içinde geçerli olduğı endişesi, onu eski alışkanlığına çok çabuk geri döndürür. Saçma sapan hamleler yapma hastalığı.
Sahtekarlığı yüzünden, çok büyük bir golcü olan Baros'tan soğumuştum. sarı kartsız, topu ellemeden, hakemi kandırmadan bir maç oynamadı. Korkarım oynadığı her takımda beğendiğim, sevdiğim Tay Burak, Baros'u izinden gitmiyordur. Penaltı bana göre penaltı değil. Hakem de çalmadı zaten, yan hakem bulaşmasa vermezdi. Kötü hakem maçta 6 gol olmasını sağladı. Gol olan bütün pozisyonlar şanstı veya şanssızlıktı. Olması gerekenler olmadı, hiç alakası olmayan toplar gol oldu. Muslera oynanan 3 resmi maçta 6 tane gol yedi, bir kaleci de bu kadar mı şanssızlık olur. Tek kapııya gele atan tavlacılara döndü. Beşiktaş ise beleş bulduğu gollerle direnişi sürdürdü. Görüşüm değişmedi bu Beşiktaş ligi ilk 10 takım arasında bititirse, siyah beyaz ehrama bürünmüş hacıların, evliyaların hakkını ödeyemez.
Beşiktaş sanki, İnönü Stadına gelmiş çok kuvveti bir Şampiyonlar Ligi takımına çıkıyor gibi çıktı maça.(Aslında pek haksız da sayılmazlar ya) Aşırı taraftar gazı, sıçan gibi bir hocanın saya sürdüğü takım, sadece Galatasaray'a karşı balı tutuyor diye oynatılan Holosko, 3 stoper, maça yatmaca, tabelayı yüce göke emanet etmece. 10. saniyedeki pozisyon maçın en net pozisyonuydu. Atsak maç hezimet olacaktı. Elmander'de gol kaçırma makinası olunca, futbol şansının devereye gireceği dakikar beklendi.
Baş sıkıştığında iki maçtır oyuna giren Amrabat için bu maçta da görüş sahibi olamadım. Gayserilinin eşşeği boyayıp at diye geçirdiği futbolculardan olursa çok gülerim kendi memleketim adına.Kesin bir görüş sahibi olmak için ilk 11 oynadığı bir maça bakmak lazım. Ama kesin görüş sahibi olan bir oyuncumuz da var kadroda.Yıllardır her transfer sezonunda her milli maç sırasında hayali kurulan Hamit, henüz maçlara büyük futbolcu mühürü basamadı. Bir Hamit golüne bakar diyorum, demesine de kendisini banko futbolcu olarak görmek istiyorum. Hamit oyundan çıkacaksa, maç koptuğu için çıkmalı, kötü oynadığı için değil.
Takımın oynadığı oyundan memnunum. Burak, Amrabat, Melo geç geldi. İlerleyen haftalarda şimdikinden çok daha iyi olacakları garanti. Ama ben yine de takım dizilişine döneceğim yeniden. Galatasaray büyüdü, eminim ki hiç bir takım Türkiye'de Galatasaray'ı boğamaz, baskı altına uzun süre alamaz, kısaca Galatasaray hiç bir takıma karşı yatmaz. Öyleyse, Terim 'de aynı fikirdeyse ki- her maç başı aynı şeyleri o da söylüyor. Her maçı kazanmak için çıkıyoruz diyor. O zaman çoğu maçı yenilmemek üzere çıkan takımdan ne farkı var diziliş olarak? O kadar kaliteli futbolcu var ki, oturmak zorunda kalıyor. Allahtan Engin Baytar atıldı da Hoca'nın eli rahatladı. Bir de Engin olsa, kimi oynatmayacaksın? Savunma da her zaman söylüyorum 1 adam fazla. Varsın Ufo olmadığı zaman 1-2 gol daha fazla yiyelim, ama Burak'da oynasın, ilerde çok adamla maça çıkalım yediğimizden çok daha fazlasını atacağımızı garanti ederim. Hatta Arena'daki maçlara 2 savunma oyuncusuyla bile çıkılır. Her maç 6-7 atar 2 tane yeriz.
Toparlarsak bütün bir sezonda yiyeceğimiz dandik gol yeme kontenjanını doldurmuş bulunmaktayız. Çağlar Birinci acil tribünden bile uzaklaştırılıp Hakan Balta'nın kafasının tepesinin atılmasına engel olunmalıdır. Bu takımda Melo sonuç ne olursa olsun oyundan çıkartılmaz. Hele ki kafasına çarpan top gol oldu diye hiç çıkarılmaz. Burak-Umut mutlaka ilk 11 oynamalıdır. Emre'yi kesemezsin, Amrabat'ı oynatacaksın, Elmander'e yazık, Hamit'i oynatmasan deli derler. Aydın'a iş bulundu, son yarım saat LPG bağlanacak. Sayıyoruz 11 kişiden fazlayız. Biz ancak gizli formülü bulması için Terim'e yardımcı olabiliriz. Bu maçları ben Şampiyonlar Ligine hazırlık maçları sayıoyorum, bu gece de iyi bir hazırlık maçı oynadık. Takımdan umutluyum.
Maçın Adamı; Eboue
Maçın Bidonu; Hakan Balta
Maça Galatasaray hepimizin öngördüğü 11 le başladı. Benim de beklediğim 11 buydu ama istediğim sahadaki kadro değildi oyun başında. Bu Elmander bu sene Terim'in ve bizim başımıza bela olacak söylemedi demeyin. Oynatmasan gönül razı değil, oynatsan yerine oynatmadığın futbolcunun getirisinden mahrumsun. Maço kopardın sorun yok, koparamazsan bu gün olduğu gibi, Elmander yüzünden ligin gol kralını oynatmayacaksan işin zor. Elmander'i illa ki oynatacaksan defansta 3 kişi yeter, Ufo'yu kes, yerine Elmander'i oynat. Koskoca Galatasaray, kalesinde Dünya'nın sayılı kalecisi varken 4 kişiyle neyi savunacak?
Ufo dedik de Dany'de takılı kaldım ben. Seyrettiğim futbolcuda yanılmam. Dany eğer Kasımpaşa maçında hayatının topunu oynamamışsa, benim Popescu'dan sonra seyretmek için maçına gideceğim en büyük yabancı savunma oyuncusuydu. Geçen maçta en fazla topla oynayan 2. oyuncuydu. Top ayağıma gelmesin diyen kazma stopeleri yıllarca seyredip söven ben için Dany muhteşem bir stoperdi. Bu gidişle kendisini bir kere daha seyretmek için her maç böyle 3 tane yemeyi belemeyiz sanırım. Ufo kötü demiyorum, Dany iyi diyorum kimse nankörlük ettiğimi sanmasın. Dany, bence Ufo'dan çok daha iyi stoper.
İki maçtır kendi kalemizi bombardımana tutuyoruz. Juventus'u taklaya getirip dolandıracağız diye Melo çok geç takıma katıldı. Geçen seneden kalma öz güven, kendini ispatlamaya gerek olmayış, beklenmedik bir gol yememize sebep oldu. Melo bu sene gelmiş olsaydı o topa mutlaka başka türlü dokunurdu. Bir başka futbolcumuz da kötü dokunuşla bir gol yedirdi. Aslında bu göl tamamen Fatih Terim'in yanlış tercihidir. Çağlar Birinci yedek kulübesinde oturduğu müddetçe Hakan Balta'yı unut gitsin. Ne gerek var anlamıyorum? uzak ara ligin en kötü sol beki, kimin basiret bağlanması, kimin hilesi, dümeni sonucu olmuşsa olmuş Galatasaray'da bulmuş kendisini. Onca futbolcu varken, Riera gibi bir yabancı dururken Hahan Balta'nın ayağı kırılıp maçtan çıksa bile oyuna sokmayacağın yedeği yanında oturtmanın ne mesajı olabilir? Tamam Sabri olsa anlarım, formasını yedeğine kaptırmamak gaza getirmeye çalışırsın. Hakan Balta'nın hiç aklında yokken forma riskinin onun içinde geçerli olduğı endişesi, onu eski alışkanlığına çok çabuk geri döndürür. Saçma sapan hamleler yapma hastalığı.
Sahtekarlığı yüzünden, çok büyük bir golcü olan Baros'tan soğumuştum. sarı kartsız, topu ellemeden, hakemi kandırmadan bir maç oynamadı. Korkarım oynadığı her takımda beğendiğim, sevdiğim Tay Burak, Baros'u izinden gitmiyordur. Penaltı bana göre penaltı değil. Hakem de çalmadı zaten, yan hakem bulaşmasa vermezdi. Kötü hakem maçta 6 gol olmasını sağladı. Gol olan bütün pozisyonlar şanstı veya şanssızlıktı. Olması gerekenler olmadı, hiç alakası olmayan toplar gol oldu. Muslera oynanan 3 resmi maçta 6 tane gol yedi, bir kaleci de bu kadar mı şanssızlık olur. Tek kapııya gele atan tavlacılara döndü. Beşiktaş ise beleş bulduğu gollerle direnişi sürdürdü. Görüşüm değişmedi bu Beşiktaş ligi ilk 10 takım arasında bititirse, siyah beyaz ehrama bürünmüş hacıların, evliyaların hakkını ödeyemez.
Beşiktaş sanki, İnönü Stadına gelmiş çok kuvveti bir Şampiyonlar Ligi takımına çıkıyor gibi çıktı maça.(Aslında pek haksız da sayılmazlar ya) Aşırı taraftar gazı, sıçan gibi bir hocanın saya sürdüğü takım, sadece Galatasaray'a karşı balı tutuyor diye oynatılan Holosko, 3 stoper, maça yatmaca, tabelayı yüce göke emanet etmece. 10. saniyedeki pozisyon maçın en net pozisyonuydu. Atsak maç hezimet olacaktı. Elmander'de gol kaçırma makinası olunca, futbol şansının devereye gireceği dakikar beklendi.
Baş sıkıştığında iki maçtır oyuna giren Amrabat için bu maçta da görüş sahibi olamadım. Gayserilinin eşşeği boyayıp at diye geçirdiği futbolculardan olursa çok gülerim kendi memleketim adına.Kesin bir görüş sahibi olmak için ilk 11 oynadığı bir maça bakmak lazım. Ama kesin görüş sahibi olan bir oyuncumuz da var kadroda.Yıllardır her transfer sezonunda her milli maç sırasında hayali kurulan Hamit, henüz maçlara büyük futbolcu mühürü basamadı. Bir Hamit golüne bakar diyorum, demesine de kendisini banko futbolcu olarak görmek istiyorum. Hamit oyundan çıkacaksa, maç koptuğu için çıkmalı, kötü oynadığı için değil.
Takımın oynadığı oyundan memnunum. Burak, Amrabat, Melo geç geldi. İlerleyen haftalarda şimdikinden çok daha iyi olacakları garanti. Ama ben yine de takım dizilişine döneceğim yeniden. Galatasaray büyüdü, eminim ki hiç bir takım Türkiye'de Galatasaray'ı boğamaz, baskı altına uzun süre alamaz, kısaca Galatasaray hiç bir takıma karşı yatmaz. Öyleyse, Terim 'de aynı fikirdeyse ki- her maç başı aynı şeyleri o da söylüyor. Her maçı kazanmak için çıkıyoruz diyor. O zaman çoğu maçı yenilmemek üzere çıkan takımdan ne farkı var diziliş olarak? O kadar kaliteli futbolcu var ki, oturmak zorunda kalıyor. Allahtan Engin Baytar atıldı da Hoca'nın eli rahatladı. Bir de Engin olsa, kimi oynatmayacaksın? Savunma da her zaman söylüyorum 1 adam fazla. Varsın Ufo olmadığı zaman 1-2 gol daha fazla yiyelim, ama Burak'da oynasın, ilerde çok adamla maça çıkalım yediğimizden çok daha fazlasını atacağımızı garanti ederim. Hatta Arena'daki maçlara 2 savunma oyuncusuyla bile çıkılır. Her maç 6-7 atar 2 tane yeriz.
Toparlarsak bütün bir sezonda yiyeceğimiz dandik gol yeme kontenjanını doldurmuş bulunmaktayız. Çağlar Birinci acil tribünden bile uzaklaştırılıp Hakan Balta'nın kafasının tepesinin atılmasına engel olunmalıdır. Bu takımda Melo sonuç ne olursa olsun oyundan çıkartılmaz. Hele ki kafasına çarpan top gol oldu diye hiç çıkarılmaz. Burak-Umut mutlaka ilk 11 oynamalıdır. Emre'yi kesemezsin, Amrabat'ı oynatacaksın, Elmander'e yazık, Hamit'i oynatmasan deli derler. Aydın'a iş bulundu, son yarım saat LPG bağlanacak. Sayıyoruz 11 kişiden fazlayız. Biz ancak gizli formülü bulması için Terim'e yardımcı olabiliriz. Bu maçları ben Şampiyonlar Ligine hazırlık maçları sayıoyorum, bu gece de iyi bir hazırlık maçı oynadık. Takımdan umutluyum.
Maçın Adamı; Eboue
Maçın Bidonu; Hakan Balta
21 Ağu 2012
Umut'a Yolculuk Başladı; Galatasaray 2- Paşa 1
Rakip olacak iki takımın maçlarını seyrettikten sonra, lige başlamaya bile gerek görmüyorum. Bu maçı kaybetsek bile görüşüm değişmeyecekti. Ligin ilk yarısı bittiğinde uzak ara şampiyonluğu garantileriz. Bu maçın başındaki görüşüm ise Kasımpaşa'nın her iki büyük takımdan çok daha başımıza bela olacağını öngörmüştüm. Orta sahaları her iki takımın orta sahasından çok daha iyi. İyi ve iddialı bir takıma karşı, o takım da beraberliğe oynayacaksa 2. golü bulamazsak beraberlik golünü yiyeceğiz klasiği bir kere daha işledi. Ben golden az önce dedim, eminim milyonlarca Galatasaraylı beraberlik golünü yiyeceğimizi söylemiştir.
Maçın başında zemine baktım, maç başlamadan bir de bu yönüyle görüş ortaya attık. Bunca pahalı futbolcuları bu zeminde oynatmak Galatasaray ilgililerine yakışmadı. burası Aslan Yuvası, futbol sahası, konser alanı değil. Bir kaç yüz bin dolar kira geliri elde etmek istiyorsan, garanti para alan bir kaç oyuncu oynatma çimleri tamir et.
Maç yorumuna maçın sonundan başlayacağım. maçı anında yaşayan ve not düşen Galatasaraylıları okuyunca dehşete düştüm. Gökhan Zan'ın omuzuna Dany'yi feda edecek taraftarlarımız bile varmış ne yazık. Peşin ve ilk iddamızı yazalım bizi takip eden çocuklar için. Popescu'dan sonra Galatasaray stoperinde Dany kadar büyük futbolcu seyretmedim. Teknik, isabetli derin dikine ve uzun top atabilen, risk alan, futbolu güzel oynamak isteyen, en önemlisi bir savunma oyuncusu için topla buluşmayı isteyen harika bir futbolcu seyrettim. Yeni transferler içinde ilk bankomdur. Semih Kaya'nın ilk toplara daldığı pozisyonlarda topu toplar, ikiyle çarpar ve bu sezon en az 4 gol atar. Galatasaray savunması en kısa zamanda Semih- Dany kademesine döner, Ufo gönül rahatlığıyla, bizim de rızamızla tüfek tesisatsız terhisini bekler gün sayar, emekli ikramiyesini alır Büyük Galatasaray taraftarına veda eder.
İkinci bankom'da Emre Çolak oldu bu maç boyunca ve maçtan sonra. Kaka bile gelse Emre Çolak'ı bu takımdan en azından 3-5 maç kötü oynayana kadar kimse kesemez kesmez. Dikine paslar, futbolun en temiz, en fizibil adam eksiltme yöntemi olan çalım, pas, kavisli serbest vuruş ne ararsak vardı. güzel futbol seyretmeyi, tabeladan daha önde belleyen taraftarlar için tercih her zaman Emre Çolak olacaktır.
Engin Baytar'ın hesapta olmayan uzun zaman iptalinden sonra Hamit Altıntop rahatladı. Büyük futbolcu olan Hamit, ilerleyen maçlarda takıma damgasını vuracaktır. Hele ki orta sahanın tapusuna sahip Melo, Selçuk İnanla beraber rakiplere azap çektirdiği dakikalarda, Abo'yla beraber sağdan çökecektir. Umut'a pas verse topla beraber kaleye Umut'u gol yapacaktı, vurmayı tercih etmesi ilk maçına golle başlama isteği olmalıydı. Hamit 10 maç oynamış olsaydı o pozisyonda pas verirdi. ne var ki olanca gücüyle vurduğu top üst direği dövdü.
İlk bankodan sonra ilk oturacak futbolcuyu da tespit ediyorum. Umut iki gol attıktan sonra oynamaya devam edecek, ligin gol kralı da Sercan'ın yanında oturmayacağına göre Elmander'e yedek kulübesi pas pas görevi yakındır. Gol yollarında bu kadar kaliteli futbolcu varken Elmander yerine kim olsa tedirginlik yaşar. Zaten gerek de yok, golcü değil, orta sahada orgeneraller, askerler içtimadalar. İçimiz kan ağlayacak belki ama Elmander'e kulübede alışalım.
Yenilerden Amrabat'ı tahlil edebileceğimiz süre yoktu. Savunmada kuvvetli bir takım, maçın sonlarına doğru beraberliği yakalamış, Kanije Kalesi savunmasına geçmişken, git kaleyi teslim al diye sokulan Amrabat kalabalık savunmayı delemedi. Kendisi hakkında görüş için bir başka maçı beklemek durumundayız.
Galatasaray dandik, şamssız gollerli kalesinde görmez ise 34 de 34 yapar bütün maçları kazanır. Ben Galatasaray ile berabere kalabilecek bir takım göremiyorum. Belki ütopyadır bu görüş ama hadi biraz esnetelim, Galatasaray 34 maçın 34 ünde en azından % 55 oyun ve pozisyon üstünlüğüyle maçları tamamlar.
İlk maç uzun yıllardır seyrettiğim en iyi ilk maçtı. Her zaman hazır olmayan futbolcularla başlanır, mutlka yeni bir transfer ilk maça yetişemez, mutlak bir aksilik olur, futbolcular daha ilk maçtan kendilerini kasmaz sıkmazlardı. Ama Galatasaray'da işler bu sene bütün sezonlardan daha zordu. Bu forma için futbolcular Melo'nun geçen sene yaptığını yaparlarsa şaşırmam. Forma savaşı, umarım kavgaya dönüşmez.
Tribünde cep telefonuyla mesaj çekmekte olan Samet Aybaba'yı görünce acıdım kendisine. Fernandez hariç, PAF takım seviyesindeki takımla bu Galatasaray'la ne düzey bir maç oynayacak? Hamit'le Abo, Uğur Boral'ı geldiği takıma geri gönderir. Ayrıca bu sene takım ve futbolcu farkından başka, gözle görünür şekilde Hoca farkı var. Metin Diyadin'e karşı Fatih Terim'le oynamak orantısız güç kullanımdır ve haksız rekabettir.
İkinci yarıya başlarken Gaziantep'ten bir felaket haberi geldi. Maç tatil edilse razıydım. İkinci yarı maça konsantre olmadım, acaba şehit haberi en az 3 ay gelmeyene kadar ligleri oynatmasalar bir işe yarar mı diye de düşünüyorum. Maçı bırakıp, olayla ilgili tezahürat yapan Galatasaray taraftarıyla bu yönüyle de gururu duydum.
Takım her şeyiyle büyümüş, uzun seneler oynamış büyüyemeyen futbolcular, başta Sabri olmak üzere bundan böyle zayıf takımlarla oynanacak kupa maçlarında oynarlar. Çağlar Birinci, Necati, Gökhan Zan, Sabri tamamı toplam bu sezon 10 maça çıkamaz. Aydın'ın bile bu takımda oynayabilmek için olağanüstü gayreti varken en ufak bir hata yapan futbolcu tribüne çıkar.
Gel Şampiyonlar Ligi maçları diyoruz.
Maçın başında zemine baktım, maç başlamadan bir de bu yönüyle görüş ortaya attık. Bunca pahalı futbolcuları bu zeminde oynatmak Galatasaray ilgililerine yakışmadı. burası Aslan Yuvası, futbol sahası, konser alanı değil. Bir kaç yüz bin dolar kira geliri elde etmek istiyorsan, garanti para alan bir kaç oyuncu oynatma çimleri tamir et.
Maç yorumuna maçın sonundan başlayacağım. maçı anında yaşayan ve not düşen Galatasaraylıları okuyunca dehşete düştüm. Gökhan Zan'ın omuzuna Dany'yi feda edecek taraftarlarımız bile varmış ne yazık. Peşin ve ilk iddamızı yazalım bizi takip eden çocuklar için. Popescu'dan sonra Galatasaray stoperinde Dany kadar büyük futbolcu seyretmedim. Teknik, isabetli derin dikine ve uzun top atabilen, risk alan, futbolu güzel oynamak isteyen, en önemlisi bir savunma oyuncusu için topla buluşmayı isteyen harika bir futbolcu seyrettim. Yeni transferler içinde ilk bankomdur. Semih Kaya'nın ilk toplara daldığı pozisyonlarda topu toplar, ikiyle çarpar ve bu sezon en az 4 gol atar. Galatasaray savunması en kısa zamanda Semih- Dany kademesine döner, Ufo gönül rahatlığıyla, bizim de rızamızla tüfek tesisatsız terhisini bekler gün sayar, emekli ikramiyesini alır Büyük Galatasaray taraftarına veda eder.
İkinci bankom'da Emre Çolak oldu bu maç boyunca ve maçtan sonra. Kaka bile gelse Emre Çolak'ı bu takımdan en azından 3-5 maç kötü oynayana kadar kimse kesemez kesmez. Dikine paslar, futbolun en temiz, en fizibil adam eksiltme yöntemi olan çalım, pas, kavisli serbest vuruş ne ararsak vardı. güzel futbol seyretmeyi, tabeladan daha önde belleyen taraftarlar için tercih her zaman Emre Çolak olacaktır.
Engin Baytar'ın hesapta olmayan uzun zaman iptalinden sonra Hamit Altıntop rahatladı. Büyük futbolcu olan Hamit, ilerleyen maçlarda takıma damgasını vuracaktır. Hele ki orta sahanın tapusuna sahip Melo, Selçuk İnanla beraber rakiplere azap çektirdiği dakikalarda, Abo'yla beraber sağdan çökecektir. Umut'a pas verse topla beraber kaleye Umut'u gol yapacaktı, vurmayı tercih etmesi ilk maçına golle başlama isteği olmalıydı. Hamit 10 maç oynamış olsaydı o pozisyonda pas verirdi. ne var ki olanca gücüyle vurduğu top üst direği dövdü.
İlk bankodan sonra ilk oturacak futbolcuyu da tespit ediyorum. Umut iki gol attıktan sonra oynamaya devam edecek, ligin gol kralı da Sercan'ın yanında oturmayacağına göre Elmander'e yedek kulübesi pas pas görevi yakındır. Gol yollarında bu kadar kaliteli futbolcu varken Elmander yerine kim olsa tedirginlik yaşar. Zaten gerek de yok, golcü değil, orta sahada orgeneraller, askerler içtimadalar. İçimiz kan ağlayacak belki ama Elmander'e kulübede alışalım.
Yenilerden Amrabat'ı tahlil edebileceğimiz süre yoktu. Savunmada kuvvetli bir takım, maçın sonlarına doğru beraberliği yakalamış, Kanije Kalesi savunmasına geçmişken, git kaleyi teslim al diye sokulan Amrabat kalabalık savunmayı delemedi. Kendisi hakkında görüş için bir başka maçı beklemek durumundayız.
Galatasaray dandik, şamssız gollerli kalesinde görmez ise 34 de 34 yapar bütün maçları kazanır. Ben Galatasaray ile berabere kalabilecek bir takım göremiyorum. Belki ütopyadır bu görüş ama hadi biraz esnetelim, Galatasaray 34 maçın 34 ünde en azından % 55 oyun ve pozisyon üstünlüğüyle maçları tamamlar.
İlk maç uzun yıllardır seyrettiğim en iyi ilk maçtı. Her zaman hazır olmayan futbolcularla başlanır, mutlka yeni bir transfer ilk maça yetişemez, mutlak bir aksilik olur, futbolcular daha ilk maçtan kendilerini kasmaz sıkmazlardı. Ama Galatasaray'da işler bu sene bütün sezonlardan daha zordu. Bu forma için futbolcular Melo'nun geçen sene yaptığını yaparlarsa şaşırmam. Forma savaşı, umarım kavgaya dönüşmez.
Tribünde cep telefonuyla mesaj çekmekte olan Samet Aybaba'yı görünce acıdım kendisine. Fernandez hariç, PAF takım seviyesindeki takımla bu Galatasaray'la ne düzey bir maç oynayacak? Hamit'le Abo, Uğur Boral'ı geldiği takıma geri gönderir. Ayrıca bu sene takım ve futbolcu farkından başka, gözle görünür şekilde Hoca farkı var. Metin Diyadin'e karşı Fatih Terim'le oynamak orantısız güç kullanımdır ve haksız rekabettir.
İkinci yarıya başlarken Gaziantep'ten bir felaket haberi geldi. Maç tatil edilse razıydım. İkinci yarı maça konsantre olmadım, acaba şehit haberi en az 3 ay gelmeyene kadar ligleri oynatmasalar bir işe yarar mı diye de düşünüyorum. Maçı bırakıp, olayla ilgili tezahürat yapan Galatasaray taraftarıyla bu yönüyle de gururu duydum.
Takım her şeyiyle büyümüş, uzun seneler oynamış büyüyemeyen futbolcular, başta Sabri olmak üzere bundan böyle zayıf takımlarla oynanacak kupa maçlarında oynarlar. Çağlar Birinci, Necati, Gökhan Zan, Sabri tamamı toplam bu sezon 10 maça çıkamaz. Aydın'ın bile bu takımda oynayabilmek için olağanüstü gayreti varken en ufak bir hata yapan futbolcu tribüne çıkar.
Gel Şampiyonlar Ligi maçları diyoruz.
13 Ağu 2012
Bir Normal, Bir Süper; Galatasaray 3- Fenerbahçe 2
Stad yabancı da olsa uzun yıllardan sonra yarı yarıya ve tıklım tıklım tribünler maçı canlı seyretmişler için unutulmaz heyecanlar yaşatmıştır kuşkusuz. Biz televizyon başındakiler de onlar kadar olmasa bile yine de kendimizi eski kavak yellerinin tatlı serinliğine bıraktık. Maçın başındaki durum, kazanın uzun süre sevineceği, kaybedenin de gazozuna maçtı deyip züğürt tesellisiyle avunacağı bir atmosferdeydi.
Rahattık, 3 gün önceki Fenerbahçe'yi seyrettikten sonra içinde bir acaba taşıyan tecrübeli Galatasaraylı sanırım yoktu. Nitekim maç öngördüğümüz biçimde başladı. Takım ileride basıyor, acemi Fenerbahçe savunmasını hataya zorluyordu. Zorlamaya bile gerek yoktu aslında, çok basit bir mahalle takımı taktiğiyle oynasa bile yine de pozisyon bulacaklardı. At topu Egemen ile Bekir'in üstüne sonra saldır 3 kişiyle top mutlaka sana gelecektir. Sonrası golcülerin hünerine kalmış diyecektik ki, bizim Golmander'in tatilden henüz dönmediğini hesaba katamadık.
Gözümü Hamit Altıntop'tan ayırmadım. İsterse real Madrid2de oynasın ben gözümle bir futbolcuyu seyretmeden pek ahkam kesmem ama biraz iddialı konuşacağım ki Hamit Altıntop bu takımın bankosu olamayacak. İki nedenim var bu öngörümle ilgili, biri Melo, Selçuk'un değişmez ortağı olduğuna göre başka bir yer arayacağız kendisine. Engin Baytar atılmasaydı, biraz daha zordu Hamit'in işi. İkincisi de ileride ben Umut ve Burak'ın oynayacağına inananlardanım. İlk makasım Elmander için olacaktı bu sezon. Ancak Elmander'in taraftar tarafından kredisi olması ve Şampiyonluğa yoğun katkısı sebebiyle kolay kolay sakatlanmaz ise oturtulamayacağını hesaba katarsam, geriye orta sahaya çekilecek ve 11. adam olarak Hamit'in hayatı tehlikeye girecekti. Bir üçüncü sebep daha saymak gerekirse, Hamit çok profesyonel futbolcu, tribünde bile otursa sorun yapmaz, Hoca'nın kafasını ütülemez, taraftarla muhatap olmazy, yani Terim için Aydın'ı yedek bırakmak, Hamit'i kesmekten çok daha vicdanını sızlatır. İlk maç diyelim ve dikkatle izlemeye devam edelim.
Selçuk için geçen sene yazdıklarımıza bir virgül koyuyoruz cümleyi kapatamıyoruz. İki öldürücü pasla iki gol attırdıktan sonra, iki gol atanın yaptırdığı penaltıya Cim Bomun kupa mührünü basarak Arena'ya davet ettiği Büyük Galatasaray Taraftarının gözdesi olmaya devam edecek. Muslera formsuz başladı, topu oyuna sokmada sıkıntı vardı. Toplara pek çıkmadı, gerek baraj esnasında, gerek yerde yatan Fenerlinin pozisyonunda duruş hatası vardı. Ama Muslera, Muslera'ydı kale bu sene de emin ellerdeydi.
Amrabat, her ne kadar Türkiye'de oynayan, önemli bir takımın önemli bir futbolcusu ise de ben can alıcı seyretmedim. Hadi bu genç kardeşimiz için de bir kehanette bulunalım seyretmemiş olsak bile. Oynayacağı en kuvvetli takıma karşı oynayan Amrabat, diğer takımların bekleriyle kedi fareyle oynar gibi oynar. 34 maçın en az 25 inde banko oynar. Hakan Balta seçeneksiz olmanın verdiği güvenle, futbolunun üstüne koyarak devam eder. Dany, Ufo'yu kolay kolay oturtamaz. Ben çok daha teknik bir stoper olduğunu sanıyordum. belki taktik icabı fazla çıkmadı, o da uzun farları yakarak izleyeceğimiz futbolculardan olacak. Sağ taraf, takımın en kuvvetli olduğu bölge. Kara Boğa da sanki son Fener maçı bitmemiş gibi oynadı.
Avrupa Şampiyonluğu yarı finalini yönettiler bizim monşer hakemimiz, maçı karakolda bitirdi. Her zaman söylemiştik, yanıltmadı dışarıda maç yönetmek kolay. Futbolcular hakeme yardımcı olurlar, yerde biri yatarken maça devam etmezler, baraj kurulurken hakemi zorlamazlar, düdük çalmadan topa vurmazlar, pek hile yapmazlar, edilen küfürü anlamazsın, maçı kimin kazanacağı umurunda olmaz,maçı kötü yönetsen de iyi yönetsen de gazete seni yazmaz, televizyonlardaki şebeklerin diline düşmezsin, tribünlerden anana sövmezler. İşte böylesi maçları da hatasız yönetirsen kendini ülkenin Anamaç'ında bulursun kendini. 25 er milyondan 50 milyon kişi mutlak bir anda seninle temasa geçmiştir. Sarı- kırmızı kartlar senin can yoldaşın, yakın koruman olur Cüneyt Abi.
Son 180 dakika 2 Fener maçı, kazanılan 2 büyük kupa. Biz olsak bu travmayı atlatamaz, ligi başlamadan verirdik. Ama biz değil, son iki maçta iki kupayı veren Fenerbahçe olunca korkulacak bir şey yok onlar için. Mutlak şimdiden unutmuşlardır bile. Sabiha Gökçen'den alırlar takımlarını, tabelayı Cüneyt Çakır'a yıkarlar, kendilerini meşgul edecek bir şeyler bulurlar. Kupanın da allahı vardı, bence Şampiyonluk kupasından güzel, caf caflı ve pahalıydı. Bu kupaya da bu maça da dandik, önemsiz maç derler önlerine umutla bakarlar, 30-35 sene önce oynanmış maçlardaki bit yenikleriyle uğraşırlar artık. Ben yine yanarım da Fenerli küçük, aklı bozulmamış, Fenerli aşısı yememiş çocuklara yanarım.
Sezon başladı, en büyü rakibimizin hali bu, ve içler acısı. 10 kişi kaldığımız anlarda bile maçı uzatmalar ve penaltılara taşıma gayreti içindeler. Bitti dedikleri, Aziz Yıldırım olmasa oynatmayacakları Alex'in hünerli ayaklarına ve balına bağlanmış umutları. Asla ustalaşamayacak, çaylak vizyonsuz Hocasıyla bize tehlike oluşturamaz. 2013 yılına uzak ara şampiyon gireriz. Ben zaten artık lig maçlarına pek önem vermiyorum, takım esas yolunda, unutulmuş karakteriyle Avrupa sahalarında yürüyecek. Gözle görülen bu büyümeyle her sene Şampiyonlar Liginde kafaya oynar.
Pitbull'la geceyi noktalayacağım. İşte Büyük Galatasaray Taraftarının Büyük futbolcusu budur. Oynamadığı maça taraftar olarak girmiştir. Taraftar kendisini yeniden takıma aldırmıştır. Galatasaray bir kez daha beni haklı çıkarmış final kaybetmemiştir. Ne kadar övünsek azdır, övünün çocuklar.
10 Ağu 2012
Felipe Melo
Aslında bu yazı hazırdı, en ufak bir şüphem yoktu Melo'dan yana. Ne var ki içimden de bir korku sarmadı değil her yanımı. Yok, bu korku Melo gelmez diye değil, hatta tas tamam ifade edeyim, korkum Melo'dan çok daha iyi futbolcunun gelme ihtimali içindi. bu yüzden bekledim. Bundan sonra yazacaklarım daha önce yazılmıştı.
Net olarak söylüyorum, benim seyrettiğim tüm jenerasyonların en büyük yabancı futbolcusu Hagi'den sonra Pitbull'dur. En iyi futbolcu demiyorum, bu tartışılır, ama büyük futbolculuk tartışılmaz. Şimdi saymaya kalksam iyi futbolcuları en az 10 kişi sayarım, Prekazi'den, Simo'ya Lincoln'den, Taffarel'e say sayabildiğin kadar hiç birine haksızlık etmem, hepsi efsane olmuş, destan yazmış, Galatasaray'a Galatasaraylı kazandırmış futbolculardı. Ama melo bir başka en azından benim için. Çünkü ben futboldan soğumuş, taraftarlık kimlik kartımı yırtmıştım. futbol takımıysan orta sahan kadar konuşacaksın. Mehmet Topal'dan, Mustafa Sarp'tan, Barış Özbek'ten, insanı canından bezdiren orta sahadan sonra Melo beni tekrar aynı şevk ve heyecanla tribünlere tutunmamı sağladı.
İşler sarpa sardığında, takım kötü oynarken, geriye düştüğünde, tam ümitler tükenmek üzereyken sahada ben yenilmem diyen bir dinamite ihtiyacı olur Cim Bom'un. Ağlamak istediğinde bir omuz arar yaslanmak ,çin Büyük Galatasaray taraftarı. Bu adam sevgili Selçuk İnan değildir, Hamit olamaz. Amrabat ağlamaz Galatasaray yenildiğinde, Emre Çolak'tan kimse tırsmaz, Burak Yılmaz ürkütemez Galatasaray kalesine saldırmaya cüret edecek olan defans oyuncularını. Melo gelmese eminim ondan çok daha iyi futbolcu gelir, kim gelirse gelsin Arena'nın bu sene en yoğun şekilde sahaya göndereceği enerjiyi kısa yoldan takıma aktaramaz. Susan seyirciyi kimse ateşleyemez. Şampiyonlar ligi takımları Semih'i tanımaz. çocuğun üstüne oynayacak olanlar Melo'nun soluğunu duyacaklar, Pitbull'un hırlamasını hissedecekler.
Melo bir orta saha oyuncusundan çok daha fazla benim için. Çok para alacakmış umurumda değil. Biz Galatasaray muhasebecisi değil taraftarıyız. Çok büyük maçların arifesindeyiz. Geçen sezon takımın büyük maçlarında neler yaptığını gördük? Onlar tatbikattı, savaş bu sene başladı. Kim gelirse gelsin, Arena'da oynanacak en büyük maçın favorisi Galatasaray'dır. Bunu söylerken de en güvendiğim futbolcumuz Melo'dur. Çok daha iyi futbol oynayacağından eminim. Takım çok daha büyümüştür. Büyük maçlara hazırdır. Savunmasının sigortası Melo olan Galatasaray kükremek için gün saymaktadır. Ve Pitbull varken benim emekliliğim ertelenmiştir.
Sevgili Pitbull, sayende biraz daha Galatasaraylı oldum. Köpekten korkardım, sayende sokaklarda ellemeye başladım. Gel, kükre, havla, ısır, senin yolunu bekliyoruz.
Net olarak söylüyorum, benim seyrettiğim tüm jenerasyonların en büyük yabancı futbolcusu Hagi'den sonra Pitbull'dur. En iyi futbolcu demiyorum, bu tartışılır, ama büyük futbolculuk tartışılmaz. Şimdi saymaya kalksam iyi futbolcuları en az 10 kişi sayarım, Prekazi'den, Simo'ya Lincoln'den, Taffarel'e say sayabildiğin kadar hiç birine haksızlık etmem, hepsi efsane olmuş, destan yazmış, Galatasaray'a Galatasaraylı kazandırmış futbolculardı. Ama melo bir başka en azından benim için. Çünkü ben futboldan soğumuş, taraftarlık kimlik kartımı yırtmıştım. futbol takımıysan orta sahan kadar konuşacaksın. Mehmet Topal'dan, Mustafa Sarp'tan, Barış Özbek'ten, insanı canından bezdiren orta sahadan sonra Melo beni tekrar aynı şevk ve heyecanla tribünlere tutunmamı sağladı.
İşler sarpa sardığında, takım kötü oynarken, geriye düştüğünde, tam ümitler tükenmek üzereyken sahada ben yenilmem diyen bir dinamite ihtiyacı olur Cim Bom'un. Ağlamak istediğinde bir omuz arar yaslanmak ,çin Büyük Galatasaray taraftarı. Bu adam sevgili Selçuk İnan değildir, Hamit olamaz. Amrabat ağlamaz Galatasaray yenildiğinde, Emre Çolak'tan kimse tırsmaz, Burak Yılmaz ürkütemez Galatasaray kalesine saldırmaya cüret edecek olan defans oyuncularını. Melo gelmese eminim ondan çok daha iyi futbolcu gelir, kim gelirse gelsin Arena'nın bu sene en yoğun şekilde sahaya göndereceği enerjiyi kısa yoldan takıma aktaramaz. Susan seyirciyi kimse ateşleyemez. Şampiyonlar ligi takımları Semih'i tanımaz. çocuğun üstüne oynayacak olanlar Melo'nun soluğunu duyacaklar, Pitbull'un hırlamasını hissedecekler.
Melo bir orta saha oyuncusundan çok daha fazla benim için. Çok para alacakmış umurumda değil. Biz Galatasaray muhasebecisi değil taraftarıyız. Çok büyük maçların arifesindeyiz. Geçen sezon takımın büyük maçlarında neler yaptığını gördük? Onlar tatbikattı, savaş bu sene başladı. Kim gelirse gelsin, Arena'da oynanacak en büyük maçın favorisi Galatasaray'dır. Bunu söylerken de en güvendiğim futbolcumuz Melo'dur. Çok daha iyi futbol oynayacağından eminim. Takım çok daha büyümüştür. Büyük maçlara hazırdır. Savunmasının sigortası Melo olan Galatasaray kükremek için gün saymaktadır. Ve Pitbull varken benim emekliliğim ertelenmiştir.
Sevgili Pitbull, sayende biraz daha Galatasaraylı oldum. Köpekten korkardım, sayende sokaklarda ellemeye başladım. Gel, kükre, havla, ısır, senin yolunu bekliyoruz.
24 Haz 2012
İspanya Ulusal Takımı
Futbola lanet ettim edeli, Galatasaray'ın olmadığı bir turnuva gördüm göreli, ilk defa bir maçı tam olarak izleme bahtsızlığına uğradım. İspanya- Fransa maçını izlemek mecburiyetinde kaldım. Yapacak en ufak bir işim, tek bir bira içmeye çağıran biri olsaydı, kesinlikle aklıma bile gelmeyecekti bu maç. Neyse ki maçın sonuna kadar dayanabildim. Eğer uzatmalara falan gitseydi kesin seyretmeyecektim. Net olarak söyleyebilirim, bu güne kadar seyrettiğim üst düzey maçların gelmiş geçmiş en kötüsüydü. Fakat ben yine orada değilim, mutlaka daha kötü maçlar olmuştur. Ben özelde Barca, genelde İspanya milli takımın oynadığı ayıplı futbolu deşelemek istiyorum.
Spiker, her seferinde İspanya'nın daha önce oynadığı maçlarda yaptığı pas trafiğinin orantısızlığını vurguluyordu. Elbette doğrudur, gerek Barça, dolayısıyla İspanya Ulusal Takımının iskeletini teşkil eden futbolcular büyük bir manipülasyon yapmaktadırlar. Çok daha basit anlatmak istiyorum derdimi. Kalelerinde bir kaleci var, ne kadar büyük kaleci olduğu da tartışılır ya, ben değil Muslera'yı, Mondragon'u değişmem. 5 Mustafa Sarp, 5 Mehmet Topal dan oluşan bir kadroları var. Tüm dünya futbol severlerine yutturdukları İniesta'yı dikkatle izledim. Tekniğine asla lafım yok, ben oynadığı futbola bakıyorum. 5 metreye yan pas, diğerleri de ezberlemiş, basmayan takımlara karşı ortada sıçan. Değil 40, 100 pası peş peşe yapsan ne yazar. Karşılarında en basitinden bir Melo, bir Gattuso olsa böyle kolay top çevirebilecekler mi? Çevirdiler, 800 pasa 200 pasla oynadılar diyelim. Çok mu zevk veriyorlar seyredenlere? Ben mi kafayı yedim yoksa? Koskoca maçta tek bir çalım girişimi yok.40-50 metreye atılmış bir pas hak getire. Korneri bile topu kaybederiz korkusuyla paslaşarak kullanıyorlar. Attıkları gollerin çoğu yoğun pas trafiğiyle bilerek, kurgulanarak atılmış goller değil. Golcüsüz oynuyorlar, futbolun temel, ve bu kadar çok sevilmesine yol açan kanat akınları hemen hemen hiç yok.Kaleye şut çekme istatistiğinde her maç mutlaka gerideler.Serbest vuruş golleri mucizelere kalmış. Varsa yoksa, aralarında kesin ve kısa paslaşmalara dayalı sinir bozucu bir futbol anlayışı.
Hadi biz seyirciler kabul ettirdiler uzay futbolu oynadıklarını. Hiç bir takımın İniesta ve Şavi, Pike gibi futbolculara sahip olmadıklarını, bu futbolcuların Real Madrid'lilerle kurdukları karmayı yenmeye hiç bir takımın gücünün yetmeyeceğini. Peki be karşılarında oynadıkları takımların futbolcularının niyeti nedir? Koskoca Daha dünün Dünya Şampiyonu Fransa'nın oynadığı aşağılık futbola ne demeli? Sanki elensek de tatile çıksak der gibiydiler. Maç bitiyor, en ufak bir gol girişimi hamlesi yapmıyorlar. Hoca kenarda fark yememek için olanca sakinliğiyle maçı izliyor. Ve bu maç demeye bin şahidin gerekeceği müsabakayı muhteşem İspanya kazanıyor.
Açık söyleyeyim, İspanya Ulusal takımın oluşturan çeteler asla dağılmazlar. İspanya futbolu çok iyi olduğu için değil, tek tek başka takımlarda oynayamayacak olmalarındandır. Misal Pike, Galatasaray'da oynasa, Melo'dan çok daha iyi oynayamayacağının garantisini veririm. Bir Selçuk'un, İniesta'dan aşağı futbolcu olduğuna beni kimse inandıramaz. Hatta, başında Terim'in olacağı, Hamit-Selçuk-Gökhan Töre-Nuri- Arda Turan orta sahalı takımın bu İspanya'ya yenilip eleneceğine de.
Başlarında bizim 3. takımımızdan kovulma Yeniköy Kasabı'nın olduğu, İspanya Futbolunun en azından bana seyir zevki vermesinin imkanı yoktur. Yarı Finali Portekiz'le oynayacaklar. Portekiz sol bekinin oyuna katkısını dikkatle izleyin. Ronaldo boğasının saldırılarına hazırlıklı olun. Gerçi bütün takımlar bir birinden kötü, ne var ki bazıları, en azından bazılarının futbolcuları rutin, taktik dışına çıkarak bir şeyler yapmanın riskini alıyorlar. Bugün Ribery'nin alıp ta 4-5 kişinin arasına girip çıkmayı denemesi gibi. Hangi İspanyol girer böyle bir riske? sanki her top kaybında o top gol olacakmış gibi korkak, sıçan gibi oynadılar. Futbolun şanlı tarihi, bir önceki turnuvada sıçan gibi oynayarak şampiyon olan Yunanistan'ı çoktan unuttu, ama tam 20 sene önce plajlardan toplanarak getirilen aslan gibi top oynayarak kazanan Danimarka'yı asla unutmayacaktır.
Bu seyrettiğim, ve her zaman aynı futbolu oynayarak nam salmış İspanya'nın Dünya futboluna vereceği hiç bir şey yoktur. Almanya'dan, Beko'dan öğrenip yıllarca hepimiz libero oynadık. İtalyanlar'dan Çanakkale geçilmezi öğrendik. Kendimizden büyüklere karşı Spinosi, Capello olup savaştık. Dinemo Kiew gibi saldırdık, Ajaks gibi total futbol oynadık. Brezilyalı gibi, Sokrates, Zico gibi çalım attık. Hagi gibi frikik kullandık, şimdi 40 lı 50 li yaşlarda halı sahalarda İniesta gibi garanti pas atıyoruz. Top gelmesin diye kaçacak delik aramasını öğrendik Şavi'den.
Gezegenin en büyük futbolunun oynandığı, İspanya'dan son yıllarda bütün Dünya'nın idolü olan bir futbolcu çıktı mı? çıkar mı? Ya da bu gece oynanan futbolun aynısını taklit edip oynayan bir halı saha takımın düşünebiliyor musunuz? 3. pası yapan adamın ayağını eline verirler. Elinde 2 as olmadan oyuna asla girmeyen holdem poker oyuncuları gibiler. Belki yine kazanacaklar. Son Dünya Kupasında olduğu gibi hiç bir maçı akıllarda kalmayacak. 5 sene sonra bu takımdan kimse hatırlanmayacak. Ne olur biraz futbol diye dilenen bizim gibiler ise top yekun İspanya Ulusal Takımının güzel futbola ihanetini asla affetmeyecektir.
Spiker, her seferinde İspanya'nın daha önce oynadığı maçlarda yaptığı pas trafiğinin orantısızlığını vurguluyordu. Elbette doğrudur, gerek Barça, dolayısıyla İspanya Ulusal Takımının iskeletini teşkil eden futbolcular büyük bir manipülasyon yapmaktadırlar. Çok daha basit anlatmak istiyorum derdimi. Kalelerinde bir kaleci var, ne kadar büyük kaleci olduğu da tartışılır ya, ben değil Muslera'yı, Mondragon'u değişmem. 5 Mustafa Sarp, 5 Mehmet Topal dan oluşan bir kadroları var. Tüm dünya futbol severlerine yutturdukları İniesta'yı dikkatle izledim. Tekniğine asla lafım yok, ben oynadığı futbola bakıyorum. 5 metreye yan pas, diğerleri de ezberlemiş, basmayan takımlara karşı ortada sıçan. Değil 40, 100 pası peş peşe yapsan ne yazar. Karşılarında en basitinden bir Melo, bir Gattuso olsa böyle kolay top çevirebilecekler mi? Çevirdiler, 800 pasa 200 pasla oynadılar diyelim. Çok mu zevk veriyorlar seyredenlere? Ben mi kafayı yedim yoksa? Koskoca maçta tek bir çalım girişimi yok.40-50 metreye atılmış bir pas hak getire. Korneri bile topu kaybederiz korkusuyla paslaşarak kullanıyorlar. Attıkları gollerin çoğu yoğun pas trafiğiyle bilerek, kurgulanarak atılmış goller değil. Golcüsüz oynuyorlar, futbolun temel, ve bu kadar çok sevilmesine yol açan kanat akınları hemen hemen hiç yok.Kaleye şut çekme istatistiğinde her maç mutlaka gerideler.Serbest vuruş golleri mucizelere kalmış. Varsa yoksa, aralarında kesin ve kısa paslaşmalara dayalı sinir bozucu bir futbol anlayışı.
Hadi biz seyirciler kabul ettirdiler uzay futbolu oynadıklarını. Hiç bir takımın İniesta ve Şavi, Pike gibi futbolculara sahip olmadıklarını, bu futbolcuların Real Madrid'lilerle kurdukları karmayı yenmeye hiç bir takımın gücünün yetmeyeceğini. Peki be karşılarında oynadıkları takımların futbolcularının niyeti nedir? Koskoca Daha dünün Dünya Şampiyonu Fransa'nın oynadığı aşağılık futbola ne demeli? Sanki elensek de tatile çıksak der gibiydiler. Maç bitiyor, en ufak bir gol girişimi hamlesi yapmıyorlar. Hoca kenarda fark yememek için olanca sakinliğiyle maçı izliyor. Ve bu maç demeye bin şahidin gerekeceği müsabakayı muhteşem İspanya kazanıyor.
Açık söyleyeyim, İspanya Ulusal takımın oluşturan çeteler asla dağılmazlar. İspanya futbolu çok iyi olduğu için değil, tek tek başka takımlarda oynayamayacak olmalarındandır. Misal Pike, Galatasaray'da oynasa, Melo'dan çok daha iyi oynayamayacağının garantisini veririm. Bir Selçuk'un, İniesta'dan aşağı futbolcu olduğuna beni kimse inandıramaz. Hatta, başında Terim'in olacağı, Hamit-Selçuk-Gökhan Töre-Nuri- Arda Turan orta sahalı takımın bu İspanya'ya yenilip eleneceğine de.
Başlarında bizim 3. takımımızdan kovulma Yeniköy Kasabı'nın olduğu, İspanya Futbolunun en azından bana seyir zevki vermesinin imkanı yoktur. Yarı Finali Portekiz'le oynayacaklar. Portekiz sol bekinin oyuna katkısını dikkatle izleyin. Ronaldo boğasının saldırılarına hazırlıklı olun. Gerçi bütün takımlar bir birinden kötü, ne var ki bazıları, en azından bazılarının futbolcuları rutin, taktik dışına çıkarak bir şeyler yapmanın riskini alıyorlar. Bugün Ribery'nin alıp ta 4-5 kişinin arasına girip çıkmayı denemesi gibi. Hangi İspanyol girer böyle bir riske? sanki her top kaybında o top gol olacakmış gibi korkak, sıçan gibi oynadılar. Futbolun şanlı tarihi, bir önceki turnuvada sıçan gibi oynayarak şampiyon olan Yunanistan'ı çoktan unuttu, ama tam 20 sene önce plajlardan toplanarak getirilen aslan gibi top oynayarak kazanan Danimarka'yı asla unutmayacaktır.
Bu seyrettiğim, ve her zaman aynı futbolu oynayarak nam salmış İspanya'nın Dünya futboluna vereceği hiç bir şey yoktur. Almanya'dan, Beko'dan öğrenip yıllarca hepimiz libero oynadık. İtalyanlar'dan Çanakkale geçilmezi öğrendik. Kendimizden büyüklere karşı Spinosi, Capello olup savaştık. Dinemo Kiew gibi saldırdık, Ajaks gibi total futbol oynadık. Brezilyalı gibi, Sokrates, Zico gibi çalım attık. Hagi gibi frikik kullandık, şimdi 40 lı 50 li yaşlarda halı sahalarda İniesta gibi garanti pas atıyoruz. Top gelmesin diye kaçacak delik aramasını öğrendik Şavi'den.
Gezegenin en büyük futbolunun oynandığı, İspanya'dan son yıllarda bütün Dünya'nın idolü olan bir futbolcu çıktı mı? çıkar mı? Ya da bu gece oynanan futbolun aynısını taklit edip oynayan bir halı saha takımın düşünebiliyor musunuz? 3. pası yapan adamın ayağını eline verirler. Elinde 2 as olmadan oyuna asla girmeyen holdem poker oyuncuları gibiler. Belki yine kazanacaklar. Son Dünya Kupasında olduğu gibi hiç bir maçı akıllarda kalmayacak. 5 sene sonra bu takımdan kimse hatırlanmayacak. Ne olur biraz futbol diye dilenen bizim gibiler ise top yekun İspanya Ulusal Takımının güzel futbola ihanetini asla affetmeyecektir.
6 Haz 2012
Abdullah Efendi
Ulusal Takım'ın oynadığı en son maçı seyretmeyi ne kadar da çok istiyordum. Hafta sonu başlayacak, büyük turnuvanın en büyük favorisi Portekiz'le oynayacağımız maçı merak ediyordum. Dünya'nın en büyük futbolcusu Ronaldo'yu seyretmek için kuruldum televizyon başına. Pek takip etmem, kadrosunda var mı bilmem, Beşiktaş'ta oynayanları da izlemek istedim. Hatta, kadroda mı değil mi diye Fernandez'i aradım bir taraftan. Derken bizim takımın kadrosuna baktım. Yolda görsem tanımayacağım, daha önce hiç seyretmediğim futbolcuları gördüm. Şampiyon takımdan hiç kimsenin oynamadığına emin olur olmaz televizyonu kapattım. O andan sonra o maç benim ülke takımımın maçı değildi, maçın sonucunu ertesi gün istem dışı olarak öğrendim.
Yazalım bakalım, toparlarız nasıl olsa. Bir küçük takım hocası için en kolay maç, Fener'le, Galatasaray'la oynayacağı maçtır. Bunca yıllık taraftarım, şimdiye kadar Fener'e 5-0 yenildi diye kovulan hiç bir küçük takım hocası görmedim. Kendi sahasında Galatasaray'dan 4 yiyen bir küçük takım hocasına küfür edildiğini futbol tarihi yazmamıştır.Böyle maçı kollar küçük takım hocası. Götürüsü sıfırdır, getirisi büyüktür. Hezimet yesen hiç kimse ilgilenmez, ama uyarına gelir de bir punduna getirip çelme takabilmiş isen bütün dikkatli gözler sana doğru çevrilir. Çoğu kan emici yazar, yenilen büyük takıma, hocasına saldırırken, akil, aklı dumura uğramamışlar, yenen Küçük takım hocasında keramet ararlar. Dedik ya, küçük takım hocası için bu maçlar kendisi için kader maçlarıdır. Misal Belediyespor, Fenerbahçe'yi yendi diye sıralamada geleceği hiç bir yer yoktur. Yenmese nerede olacaksa, yenince aynı yerde hizaya gelecektir.Futbolcu için de o maçın önemi yoktur. Yenerse, yendi diye transfer falan olmaz, golü atan futbolcuya madalya takmazlar. Ne var ki bütün prim, bir timsah sabrında bekleyen Hocalarınındır. Bir gün bir bakarsın, bir Cuma namazı sonrası kendini Ulusal Takım hocası olarak bulabilirsin.
Eşşek yükü para alıp, Avrupa Kupası Finallerine götüremeyip kıçına teneke bağlanmış Bir Büyük Hoca Hiddink'in yerine, Abdullah Efendi, çok daha az paraya, futbolumuzun derin devletinin sadık bir kulu olarak getirildi. Cebinde, Ramazan aylarında tuttuğu oruçlar, gittiği Umreler, kıldığı namazların yanında küçük takımın küçük hocası olarak büyük takımlara aldığı bir kaç işe yaramaz puan vardı. Her ne kadar kendisi geldikten sonra Futbolumuzda kızılca kıyamet kopmuş olsa da, arada maç oynanmadığından kaynayıp gitmiş, geliş sebebi, getirenlerin kimliği dikkatlerden kaçmıştı. En baba futbol ulemaları kendi derdine düşmüşken, kimin basiret bağlanması sonucu Ulus Takımının başına getirildiği belli olmayan Abdullah Efendiyle uğraşmanın alemi yoktu. Netice de hemen hemen bir yıl geçmiş, Milli maç oynanmamıştı. Hayat ne güzeldi Milli Takım hocaları, yöneticileri için.
Lizbon'dayız, Portekiz Ulusal Takımı, 70.000 kişinin önüne, Turnuvanın Favorisi olarak ülkesinin en iyi futbol oynayan 11 i ile sahada. Takımı yolcu etmeye, moral vermeye gelen binlerce Portekiz'li , gözbebeği Ronaldo'sunu seyretmeye gelmiş. Portekiz Hocası'nın en ufak bir egosu, kaygısı, sakatlanır, ceza alır korkusu yok. Sürmüş sahaya. Bir Portekizli için Ronaldo'yu canlı sertemenin tek yolu, Milli takımlarının ülkelerinde oynayacağı maçtır. O maçta o futbolcuyu oynatmak bir Hoca için ulusuna saygıdır. Maç bir hazırlık maçı olmasına rağmen stadyum tıklım tıklımdır. Her ne kadar kendi takımlarına bir payanda, son bir moral vermek istemek olsa da, yoğunluğun başka sebebi de oynayacakları takım da az buz bir takım değil, bünyesinde Dünya'nın en büyük takımında oynayan, oynama ihtimali bulunan futbolcuları barındıran Türkiye olmasındandır. Dolayısıyla Türkiye Ulus takımının, Portekizli seyircilere izleteceği büyük futbolcuları mevcuttur. Ülke liginin uzak ara en büyük futbolunu oynayan, unutulmaz goller atan, kullandığı serbest vuruşları seyredilmek istenen Selçuk İnan'ı, daha bir yıl evvel kasaba takımında yedek iken, şampiyon takımın bankosu olan Semih Kaya'sı ise Abdullah Efendi'nin yanında yedek kulübesini pas pas yapmaktadır.
Hiç kimse beni ikna edemez. Milli takım deneme tahtası değildir. Neticede ister gazozuna maç olsun, isterse Dünya Kupası yarı finali olsun Türk Milli takımı, Türk pasaportu taşıyan, Türk Milli takımda oynama hakkı olan en iyi 11 ile sahada çıkma mecburiyetindedir. Selçuk İnan'ı oynatmamak, Lizbon'da maça gelmiş 60.000 kişiye, televizyon başında maçı seyreden milyonlarca Türk'e saygısızlıktan başka bir şey değildir. Küçük takım hocasının kalibresinin ne olup olmadığını göreceğiz. İlk ciddi puan maçına bakacağız. Abdullah Efendi, hoca olmaya, kesin hoca değilsin de, eğer adamsan Selçuk İnan'ı o maçta oynatmazsın.
Sen bir garip, küçük takım hocasının çalgıcısıyken, be Abdullah Efendi, nene gerek senin gümüş zurna.2012 deyiz, 2014 yılında Olimpiyat Stadının poyrazını o nurlu yüzüne yiyeceğin garantidir. Bu günlerin keyfini çıkarmaya bak. O günlere kadar, Galatasaraylı futbolcuların onuruyla oyna, camiden çıkma egonu tatmin et, amirlerinin kemiğini yala, bir günlük beylik beyliktir. Yine de bu takım bizim, bir kıyağım olsun. Eğer bir turnuvada en az bir yarı final maçı oynamak istiyorsan, tarihe bak, en az 7 Galatasaray futbolcusu ilk 11 inde olmalıdır. Gerisi yıkımdır, uçurumdur, Galatasaray Türkiye, Türkiye'dir Galatasaray.
Yazalım bakalım, toparlarız nasıl olsa. Bir küçük takım hocası için en kolay maç, Fener'le, Galatasaray'la oynayacağı maçtır. Bunca yıllık taraftarım, şimdiye kadar Fener'e 5-0 yenildi diye kovulan hiç bir küçük takım hocası görmedim. Kendi sahasında Galatasaray'dan 4 yiyen bir küçük takım hocasına küfür edildiğini futbol tarihi yazmamıştır.Böyle maçı kollar küçük takım hocası. Götürüsü sıfırdır, getirisi büyüktür. Hezimet yesen hiç kimse ilgilenmez, ama uyarına gelir de bir punduna getirip çelme takabilmiş isen bütün dikkatli gözler sana doğru çevrilir. Çoğu kan emici yazar, yenilen büyük takıma, hocasına saldırırken, akil, aklı dumura uğramamışlar, yenen Küçük takım hocasında keramet ararlar. Dedik ya, küçük takım hocası için bu maçlar kendisi için kader maçlarıdır. Misal Belediyespor, Fenerbahçe'yi yendi diye sıralamada geleceği hiç bir yer yoktur. Yenmese nerede olacaksa, yenince aynı yerde hizaya gelecektir.Futbolcu için de o maçın önemi yoktur. Yenerse, yendi diye transfer falan olmaz, golü atan futbolcuya madalya takmazlar. Ne var ki bütün prim, bir timsah sabrında bekleyen Hocalarınındır. Bir gün bir bakarsın, bir Cuma namazı sonrası kendini Ulusal Takım hocası olarak bulabilirsin.
Eşşek yükü para alıp, Avrupa Kupası Finallerine götüremeyip kıçına teneke bağlanmış Bir Büyük Hoca Hiddink'in yerine, Abdullah Efendi, çok daha az paraya, futbolumuzun derin devletinin sadık bir kulu olarak getirildi. Cebinde, Ramazan aylarında tuttuğu oruçlar, gittiği Umreler, kıldığı namazların yanında küçük takımın küçük hocası olarak büyük takımlara aldığı bir kaç işe yaramaz puan vardı. Her ne kadar kendisi geldikten sonra Futbolumuzda kızılca kıyamet kopmuş olsa da, arada maç oynanmadığından kaynayıp gitmiş, geliş sebebi, getirenlerin kimliği dikkatlerden kaçmıştı. En baba futbol ulemaları kendi derdine düşmüşken, kimin basiret bağlanması sonucu Ulus Takımının başına getirildiği belli olmayan Abdullah Efendiyle uğraşmanın alemi yoktu. Netice de hemen hemen bir yıl geçmiş, Milli maç oynanmamıştı. Hayat ne güzeldi Milli Takım hocaları, yöneticileri için.
Lizbon'dayız, Portekiz Ulusal Takımı, 70.000 kişinin önüne, Turnuvanın Favorisi olarak ülkesinin en iyi futbol oynayan 11 i ile sahada. Takımı yolcu etmeye, moral vermeye gelen binlerce Portekiz'li , gözbebeği Ronaldo'sunu seyretmeye gelmiş. Portekiz Hocası'nın en ufak bir egosu, kaygısı, sakatlanır, ceza alır korkusu yok. Sürmüş sahaya. Bir Portekizli için Ronaldo'yu canlı sertemenin tek yolu, Milli takımlarının ülkelerinde oynayacağı maçtır. O maçta o futbolcuyu oynatmak bir Hoca için ulusuna saygıdır. Maç bir hazırlık maçı olmasına rağmen stadyum tıklım tıklımdır. Her ne kadar kendi takımlarına bir payanda, son bir moral vermek istemek olsa da, yoğunluğun başka sebebi de oynayacakları takım da az buz bir takım değil, bünyesinde Dünya'nın en büyük takımında oynayan, oynama ihtimali bulunan futbolcuları barındıran Türkiye olmasındandır. Dolayısıyla Türkiye Ulus takımının, Portekizli seyircilere izleteceği büyük futbolcuları mevcuttur. Ülke liginin uzak ara en büyük futbolunu oynayan, unutulmaz goller atan, kullandığı serbest vuruşları seyredilmek istenen Selçuk İnan'ı, daha bir yıl evvel kasaba takımında yedek iken, şampiyon takımın bankosu olan Semih Kaya'sı ise Abdullah Efendi'nin yanında yedek kulübesini pas pas yapmaktadır.
Hiç kimse beni ikna edemez. Milli takım deneme tahtası değildir. Neticede ister gazozuna maç olsun, isterse Dünya Kupası yarı finali olsun Türk Milli takımı, Türk pasaportu taşıyan, Türk Milli takımda oynama hakkı olan en iyi 11 ile sahada çıkma mecburiyetindedir. Selçuk İnan'ı oynatmamak, Lizbon'da maça gelmiş 60.000 kişiye, televizyon başında maçı seyreden milyonlarca Türk'e saygısızlıktan başka bir şey değildir. Küçük takım hocasının kalibresinin ne olup olmadığını göreceğiz. İlk ciddi puan maçına bakacağız. Abdullah Efendi, hoca olmaya, kesin hoca değilsin de, eğer adamsan Selçuk İnan'ı o maçta oynatmazsın.
Sen bir garip, küçük takım hocasının çalgıcısıyken, be Abdullah Efendi, nene gerek senin gümüş zurna.2012 deyiz, 2014 yılında Olimpiyat Stadının poyrazını o nurlu yüzüne yiyeceğin garantidir. Bu günlerin keyfini çıkarmaya bak. O günlere kadar, Galatasaraylı futbolcuların onuruyla oyna, camiden çıkma egonu tatmin et, amirlerinin kemiğini yala, bir günlük beylik beyliktir. Yine de bu takım bizim, bir kıyağım olsun. Eğer bir turnuvada en az bir yarı final maçı oynamak istiyorsan, tarihe bak, en az 7 Galatasaray futbolcusu ilk 11 inde olmalıdır. Gerisi yıkımdır, uçurumdur, Galatasaray Türkiye, Türkiye'dir Galatasaray.
3 Haz 2012
Küçük Takımların En Büyüğü
Bundesliga; VERDER BREMEN, son 10 sezon içinde 1 şampiyonluk, 2 ikincilik, 3 defa 3. olup, 5 defa tabelaya girememiş.
La Liga; VALENCİA, 1 defa şampiyonluk yaşayıp, 5 sezon ilk 5 takım içersine girme başarısını gösterememiş.
Premier Lig; ARSENAL, 10 sezonda 1 şampiyonluğu, 2 ikinciliği, 3 üçüncülüğü mevcut. 4 sezon esamisi bile okunmamış.
Seri A; JUVENTUS, Hakkını teslim edelim 3 şampiyonluğu var, 1 defa 2, 1 defa da 3. olmuş. Gerçi asansörlük yapıp inip çıkmışlığını saymaz isek, 4 sezon da üst sıralarda görünmemeyi tercih etmiş.
Fransa; BORDO, Büyük lig saydığımız Fransa Ligi Lion'u saymaz isek tam bir langırt ligi olmuş son 10 sezonda. Aşağı yukarı her takım tabela yüzü görmüş. Çok uğraştırdı ama Bordo'nun 1 şampiyonluğunu, 2. ikinciliğini 1 üçüncülüğünü tespit edip 6 sezon da sürüm sürüm süründüğünü ortaya çıkardım.
Türkiye Spor Toto; Son 15 sezonu dikkate aldık. Tüm sezonları da saysak sonuç değişmiyor. BEŞİKTAŞ, 2 sezon ipi göğüslemiş, 2 defa 2. olarak büyüklerden birini bertaraf edebilmiş, 5 sezon da olması gereken yeri muhafaza ederek 3.olmuş. Konumuz başka ama merak edenler için ayrıntılı bir istatistik veriyor , Galatasaray'ın 7 Fenerbahçe'nin 5 sezon şampiyon olduğu, maç bazında bakarsak oynadığı maçlarda aldığı puanlar açısından Fenerbahçe'nin 2.010 puan ortalamasına karşın, Galatasaray'ın 2.09 puan alarak, şampiyon olamazsam yakarım kendimi dediğini anlıyoruz. Üçüncü takımımız Başiktaş'ın ise 1.92 puanlık maç ortalamasını tutturarak haklı bir unvan aldığını görüyoruz.
Bu kadar kafa ütüleyip hipotezlerimizi ortaya koyduktan sonra, Teoremimizi rahatlıkla ortaya atıyoruz. Avrupa'nın, dolayısıyla Dünya'nın en büyük liglerinin en büyük takımlarının cürmünün ne olduğuna baktığımızda, Beşiktaş'ın Dünyanın en büyük, küçük takımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Türkiye Ligi, biz ne kadar küçümsersek de, Avrupa'nın baba liglerinden biridir. En kral futbolcular gelip gitmiş, en mamur hocaların arkalarına teneke bağlanmıştır. Avrupa'nın her deliğinde taraftarı olan bir ligdir. Herhangi bir stadında bir maçta mutlaka seyreden Türk vardır, hatta oynuyordur bile. Yani hatırı sayılı ligimizin Avrupa sahalarında hatırı sayılı takımlarla oynaması, Futbolu yönetenlerin tercih nedenidir. Bunca yıllık, mücadeleler sonucunda Şampiyonlar lig oynamaya ilk 2 takımımız hak kazanmıştır. 3 takımımızın da UEFA ligi oynadığını düşünürsek her sezon 5 takımımıza ekmek çıkmaktadır, kurtlar sofrasında. İlk 2 takım, büyük ihtimal belirlenmiş durumda. 15 sezonda 2 defa Şampiyonluk alabilen 3. takımımız, diğer büyük liglerin 3. takımlarına uzak ara fark basmış durumdadır. En kötü ihtimalle 5. olabildiğinden her sene UEFA kupası alma gibi bir ihtimali vardır. Ulus kontenjanından Beşiktaş, mutlaka Her sezon Avrupa maçı oynayabilmektedir. Bu sezon başına gelen futbol dışı hadiseyi ihmal edilebilir buluyoruz elbette. En çok şampiyon olan Galatasaray, bile tabelaya giremeyip, Avrupa maçı oynayamamış, fakat Beşiktaş mutlaka her sezon standardını koruyarak tabelaya girerek Edirne'den dışarı çıkmayı başarmıştır.
.jpg)
İşte konumuza mahzar olan durum da bu yüzdendir. Diğer liglerin küçük, büyük takımlarının tarihlerinde Avrupa Şampiyonluğu var iken, bizim ligimizin küçük, büyük takımı her sezon gidip, sıra takımlarına çarpılıp gelmekte zar zor kazanılmış ülke puanına katkıda bulunamamaktadır. Velhasıl kelam hiç gitmemesi, ülkemiz futbolu açısından daha evladır. Futbol takımı olarak garanti katılacağı, hiç bir getirisi olmayan turnuvaya, eski Başkanlarının suçu yüzünden gitmemek Beşiktaş taraftarı olsam beni memnun eder. Bir Galatasaraylı olarak da ziyadesiyle olumludur benim için. Yerine gidecek Belediyespor, veya Eskişehirspor muhtemelen ikinci ön eleme maçlarını bile oynayamayacaklar ama onlar büyük takım olmadığından ne bir Boz Baykuş'un, ne de bir Es Es'in beklentisi vardır. Beşiktaş büyük takım sayıldığından oynadığı maç önemlidir, elenip gittiğinde kendi takımının taraftarına yarattığı travma, sonraki maçlarda lokal lige yansıdığından bize sirayet etmektedir.
Futbolumuzun daha bir huzurlu, daha bir seyredilir olması için iki yol vardır Beşiktaş için. Ve bu yol bu sene kendiliğinden açılmıştır. Çarşı'nın yapamadığını, Platini yapmış, Beşiktaş'ı turnuvalardan atmıştır. 1 yolları, Baba Hakkı'ların, Baba Recep'lerin devrine geri dönmektir.Hadi o kadar geriye gidemezler ise, Süleyman Seba halen hayattadır, Beşiktaş tarihinin arka odasına gidebilirler. Her şeye sıfırdan başlayabilir, takımı parazitlerden temizleyebilirler. 40 sene önce 3 Büyükler diye adlandırılan kategoriye yeniden dahil olabilirler. Bu uzun yollarda Şampiyonluklar hiç gelmeyebilir, önemli değil diyerek bağırsaklarını temizleyebilirler. Ya da çok kolay olan 2. yola sapabilirler şu an içinde bulundukları kavşaktan. Ülkedeki küçük takımların en büyüğü, en iddialısı olarak böyle gelmiş böyle gidere biat ederek, 7.5 sezonda 1 gelecek Şampiyonlukları bekleyerek ömür tüketirler.
Dost acı söz söylermiş, at sizin, avrat sizin, silah sizin, şan sizin. Bizimkisi namus belasına beyhude bir savaş.
La Liga; VALENCİA, 1 defa şampiyonluk yaşayıp, 5 sezon ilk 5 takım içersine girme başarısını gösterememiş.
Premier Lig; ARSENAL, 10 sezonda 1 şampiyonluğu, 2 ikinciliği, 3 üçüncülüğü mevcut. 4 sezon esamisi bile okunmamış.
Seri A; JUVENTUS, Hakkını teslim edelim 3 şampiyonluğu var, 1 defa 2, 1 defa da 3. olmuş. Gerçi asansörlük yapıp inip çıkmışlığını saymaz isek, 4 sezon da üst sıralarda görünmemeyi tercih etmiş.
Fransa; BORDO, Büyük lig saydığımız Fransa Ligi Lion'u saymaz isek tam bir langırt ligi olmuş son 10 sezonda. Aşağı yukarı her takım tabela yüzü görmüş. Çok uğraştırdı ama Bordo'nun 1 şampiyonluğunu, 2. ikinciliğini 1 üçüncülüğünü tespit edip 6 sezon da sürüm sürüm süründüğünü ortaya çıkardım.
Türkiye Spor Toto; Son 15 sezonu dikkate aldık. Tüm sezonları da saysak sonuç değişmiyor. BEŞİKTAŞ, 2 sezon ipi göğüslemiş, 2 defa 2. olarak büyüklerden birini bertaraf edebilmiş, 5 sezon da olması gereken yeri muhafaza ederek 3.olmuş. Konumuz başka ama merak edenler için ayrıntılı bir istatistik veriyor , Galatasaray'ın 7 Fenerbahçe'nin 5 sezon şampiyon olduğu, maç bazında bakarsak oynadığı maçlarda aldığı puanlar açısından Fenerbahçe'nin 2.010 puan ortalamasına karşın, Galatasaray'ın 2.09 puan alarak, şampiyon olamazsam yakarım kendimi dediğini anlıyoruz. Üçüncü takımımız Başiktaş'ın ise 1.92 puanlık maç ortalamasını tutturarak haklı bir unvan aldığını görüyoruz.
Bu kadar kafa ütüleyip hipotezlerimizi ortaya koyduktan sonra, Teoremimizi rahatlıkla ortaya atıyoruz. Avrupa'nın, dolayısıyla Dünya'nın en büyük liglerinin en büyük takımlarının cürmünün ne olduğuna baktığımızda, Beşiktaş'ın Dünyanın en büyük, küçük takımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Türkiye Ligi, biz ne kadar küçümsersek de, Avrupa'nın baba liglerinden biridir. En kral futbolcular gelip gitmiş, en mamur hocaların arkalarına teneke bağlanmıştır. Avrupa'nın her deliğinde taraftarı olan bir ligdir. Herhangi bir stadında bir maçta mutlaka seyreden Türk vardır, hatta oynuyordur bile. Yani hatırı sayılı ligimizin Avrupa sahalarında hatırı sayılı takımlarla oynaması, Futbolu yönetenlerin tercih nedenidir. Bunca yıllık, mücadeleler sonucunda Şampiyonlar lig oynamaya ilk 2 takımımız hak kazanmıştır. 3 takımımızın da UEFA ligi oynadığını düşünürsek her sezon 5 takımımıza ekmek çıkmaktadır, kurtlar sofrasında. İlk 2 takım, büyük ihtimal belirlenmiş durumda. 15 sezonda 2 defa Şampiyonluk alabilen 3. takımımız, diğer büyük liglerin 3. takımlarına uzak ara fark basmış durumdadır. En kötü ihtimalle 5. olabildiğinden her sene UEFA kupası alma gibi bir ihtimali vardır. Ulus kontenjanından Beşiktaş, mutlaka Her sezon Avrupa maçı oynayabilmektedir. Bu sezon başına gelen futbol dışı hadiseyi ihmal edilebilir buluyoruz elbette. En çok şampiyon olan Galatasaray, bile tabelaya giremeyip, Avrupa maçı oynayamamış, fakat Beşiktaş mutlaka her sezon standardını koruyarak tabelaya girerek Edirne'den dışarı çıkmayı başarmıştır.
.jpg)
İşte konumuza mahzar olan durum da bu yüzdendir. Diğer liglerin küçük, büyük takımlarının tarihlerinde Avrupa Şampiyonluğu var iken, bizim ligimizin küçük, büyük takımı her sezon gidip, sıra takımlarına çarpılıp gelmekte zar zor kazanılmış ülke puanına katkıda bulunamamaktadır. Velhasıl kelam hiç gitmemesi, ülkemiz futbolu açısından daha evladır. Futbol takımı olarak garanti katılacağı, hiç bir getirisi olmayan turnuvaya, eski Başkanlarının suçu yüzünden gitmemek Beşiktaş taraftarı olsam beni memnun eder. Bir Galatasaraylı olarak da ziyadesiyle olumludur benim için. Yerine gidecek Belediyespor, veya Eskişehirspor muhtemelen ikinci ön eleme maçlarını bile oynayamayacaklar ama onlar büyük takım olmadığından ne bir Boz Baykuş'un, ne de bir Es Es'in beklentisi vardır. Beşiktaş büyük takım sayıldığından oynadığı maç önemlidir, elenip gittiğinde kendi takımının taraftarına yarattığı travma, sonraki maçlarda lokal lige yansıdığından bize sirayet etmektedir.
Futbolumuzun daha bir huzurlu, daha bir seyredilir olması için iki yol vardır Beşiktaş için. Ve bu yol bu sene kendiliğinden açılmıştır. Çarşı'nın yapamadığını, Platini yapmış, Beşiktaş'ı turnuvalardan atmıştır. 1 yolları, Baba Hakkı'ların, Baba Recep'lerin devrine geri dönmektir.Hadi o kadar geriye gidemezler ise, Süleyman Seba halen hayattadır, Beşiktaş tarihinin arka odasına gidebilirler. Her şeye sıfırdan başlayabilir, takımı parazitlerden temizleyebilirler. 40 sene önce 3 Büyükler diye adlandırılan kategoriye yeniden dahil olabilirler. Bu uzun yollarda Şampiyonluklar hiç gelmeyebilir, önemli değil diyerek bağırsaklarını temizleyebilirler. Ya da çok kolay olan 2. yola sapabilirler şu an içinde bulundukları kavşaktan. Ülkedeki küçük takımların en büyüğü, en iddialısı olarak böyle gelmiş böyle gidere biat ederek, 7.5 sezonda 1 gelecek Şampiyonlukları bekleyerek ömür tüketirler.
Dost acı söz söylermiş, at sizin, avrat sizin, silah sizin, şan sizin. Bizimkisi namus belasına beyhude bir savaş.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)