17 Mar 2012

Fenerbahçe Maçı Nutku


Ey büyük Galatasaray Taraftarı;


Yıllardan, yollardan sonra savaşa savaşa kazandığın, mevzileri kaybetmeye niyetinin asla konuşulmayacağı, izin vermeyeceğin, üstelik daha da pekiştireceğine emin olduğun sondan 10. maçındasın. Bu gece Türk Futbol liginin her zaman ki en büyük maçına çıkacaksın. Gazanız mübarek olsun.

Cim Bom Bom'larım,

100 yılı aşan tarihimizde çok büyük işler yaptık. Yaptığımız işlerin en büyüğü, temeli, Galatasaray kahramanlığı ve yüksek Galatasaray inanmışlığı olan Avrupa şampiyonluğudur. Devamında gelen Süper Kupadır. Bundaki başarıyı, Galatasarayın ve onun büyük taraftarının bir ve beraber olarak istekli ve kararlı yürümesine borçluyuz.


Fakat bu büyük hadiseleri geride bıraktık, bu başarıları bu zaferleri asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük maçlara çıkmak zorunda ve kararındayız. Galatasaray'ı Avrupanın en mamur en büyük olma seviyesine çıkaracağız. Bunun için bizdeki zaman ölçüsü geçmiş yıllarda kalan büyük zaferlerin gevşetici sarhoşluğuna göre değil, günümüz gerçeklerine göre düşünülmelidir. Bu büyük cenklere yolculuk, bunun gibi büyük maçların dikenli yollarından geçmektedir. Geçen yıllara oranla daha çok çalışacağız, en büyük maceralarımızdan birini yaşayacağız. Başarılı olacağımızdan şüphem yoktur. Çünkü; Bu akşam Kadıköy'de 50.000 kudurmuş, salyaları akan, seni boğmak için her yolu geçerli sayan yığınların önünde takımın senden fiziken yoksun sahaya çıkacak. Sahada Fenerbahçe maçına Metin Oktay formasıyla çıkacak 11 + 3 kişi vardır, Galatasaray'ın şampiyonluklarında ağlayan coşan gülen milyonlarca Galatasaray'lı en büyük enerjisiyle televizyonlar başından, aslanların kalplerine, bacaklarına, ellerine akacaktır. Ve çünkü Galatasaray'ın yürümekte olduğu şampiyonluk yolunda, başında Ufo'su olan, Pitbull'u, Muslera'sı, Selçuk'u, Balta'sı, Neco'su, Baros'u, Ebu'su, Emre'si ve hücum mangasının büyük neferi Elmander'i vardır.

Kadıköy'de yenilgi gören tek futbolcun Hakan Balta'dır. En son galip çıkan takımın futbolcularından, Taffarel, Hasan Şaş, Ümit Davala, en son koyan Fatih Terim'in yanındadır. Ve her zamanki gibi takım yenilse de yense de kazanmaya gidecektir. Şimdiye kadarkilerin hepsinden daha fazla rahatım. Göreceksiniz o azgın 50.000 kişi korkudan bağıramayacaklardır. Futbolcularının korkularının dağları beklediğine sezon boyunca şahit olduk. Maçın başlamasıyla beraber takımımız saldırıya geçecek, oyun üstünlüğünü asla Fenerbahçe'ye bırakmayacaktır. takımımızın en kuvvetli tarafı olan sağ tarafımız, rakibin en tehlikeli sayılabilecek sol tarafıyla göğüs göğüse çarpışacaktır.    

Büyük Galatasaray Taraftarı!


Yıllardan beri çıktığın maçlarda başarı vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin çoğunda Galatasaray'a inancımı sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki yönetim, futbolcu ve taraftar bütünlüğüyle yürümekte olan Galatasaray'ın kim olduğunu, ne olduğunu bu geceden itibaren, dost düşman bir kez daha anlayacaktır. Asla şüphem yoktur ki Galatasaray'ın unutturulmaya çalışılan bu büyük yeteneği ve büyük inancı bu maçtan sonraki gelişmesiyle  yarının şafağında Arena'nın ufuklarından yeni bir güneş gibi doğacaktır.


Galatasaraylılar!


Sonsuza akıp gidecek yıllarda, bu büyük ve şanlı takımınla daha büyük şeref ve mutlulukla övünmeni; daha da yükseklere taşımanı gönülden dilerim..


NE MUTLU GALATASARAYLI'YIM DİYENE!

13 Mar 2012

Lan Adnan

Şebek Erman Toroğlu'nun, geyik boynuzu Kaya'nın, senli benli konuştuğu, Koskoca Galatasaray'ın Başkanına profesyonel Galatasaray taraftarı olarak lan deme hakkını kendimde görüyorum, kimse kusuruma bakmasın. Takım şampiyonluk potasındayken, en büyük maçına çıkmak üzereyken neyin nesi lan Adnan, hokkabazların soytarısı olman.

20 sene önce oynanmış Ankaragücü maçı için sıkıştırıyorlar akılları sıra. Ayı Gökmen de odun kesicinin hınk deyicisi. Neymiş? Ankaragüçlü santrfor korner atıldıktan sonra ileriye doğru niçin koşuyormuş? Niye koşacak lan Adnan söyleyemedin mi? adam ofsayttan çıkıyor. Hem sen bilmiyormusun? Bari Galatasaray taraftarı doğruyu bilsin diye neden söylemezsin? o  maçta Galatasaray'ın şampiyon olması için hezimete mi ihtiyacı var dı? 1-0 yense bile şampiyon olacağı maçı sanki satın almışız gibi yıllardır manipüle edilmesine cevabın yok mu? Soramadın mı? lan Adnan o maçta Ankaragücü kadrosunda Ayı Sinan, Fikret ve Ziya Doğan'ın olduğunu, Beşiktaş'ın şampiyon olması için bu 3 futbolcunun elinden hiç bir şey gelmediğini Beşiktaş taraftarı acaba biliyormuydu?

Lan Adnan, sen çocukken Galatasaray taraftarımıydın? öyle söyledin, aynı yaşlardayız, bütün maçlara gittik hemen hemen , seni hatırlamıyoruz. Bilsek söyleriz, Haldun Üstünel bizle beraber tribünlerin kahrını çekti, kapalı demirlerine çıktı, sen çıksaydın seni de hatırlardık.O zamanlar loca da yoktu, gerçi olsa ne yazardı sen gene gidecek değildin ya.. Biz demiryolcu çocuğuysak sen de inşaat kalfası İbrahim'in çocuğuydun, hangi tribüne takıldın?, hangi maça gittin?

Şebekler soruyor, sen Denizli'ye teşvik verdin mi? diyor. Koskoca Galatasaray başkanına sen diyenlere cevap vermeye kalkıyorsun. Desene Adnan, Denizli'nin o maçı almak için paraya ihtiyacı mı vardı? Ziya Şengül de çölde kaynak suyu bulmuş, açığımızı yakalamış gibi sırıtıyor. Maç uzamış, uzaması kimin işine geliyor? Nitekim o uzatma dakikalarında Fenerbahçe beraberlik golünü bulmuş, Türkiye'ye gelmiş en büyük 3 futbolcudan biri Anelka yedek bekliyor.  Sen Galatasaray'ı savunma aczine düşüyorsun.

Nerede Adnan o 1 milyon dolar. Köy bakkalının muhasebesi mi Galatasaray defter-i kebiri, yoksa çakıl taşı mı o kadar para? senin enerji işine yatırdığın paranın 500 de biriymiş, ne kadar ufak değil mi? Çay kahve almışınız gibi hatırlamıyorsun bile Madem o kadar ufak para, bunun için mahkemeye gitmeye değer mi?. Bir tır seramik parası, koysana yerine.

Galatasaray taraftarı, UltrAslan yanımda diye kolpa yapıyorsun. Madem öyle gelsene Arena'ya. Takım senden kurtulduktan sonra yeniden dirildi seyretsene, senin eserin değil mi yoksa Arena? 300 çapulcu dediğin insanlarla yüzleşsene. Kimi kandırıyorsun? hangi Galatasaray taraftarı senin için iyi hisler besliyor?

Liselilere bin şükür olsun ki bizi senden kurtardılar. Hagi hayal kırıklığım dı dedin. Senin hayalin ne lan Adnan? Bütün Galatasaraylıların bırak hayalini, rüyasını gerçek yapmış biri için soytarıların önünde, milyonlarca izleyiciye karşı söylediğin laftan sonra hangi Galatasaraylı senin arkanda olacak?

Yayın boyunca Başbakan'a yalamalık yaptın. Ha hakkını yemeyelim, Kral'ın da kemiğini yaladın. Haksızlık ettim dedin. Galatasaraylı bir milletvekili  senin pişmanlıklarını belki dikkate alır, belki holdinginizin yollarına gül döker devam et.

Çok net belli oluyordu yüzünden. Galatasaray'ın önlenemez yükselişinden en çok sen üzüntü duyuyorsun. Galatasaray attıkça muhtemelen kan işiyorsun. Bu muhteşem sezonu imkanı olup canlı izlemeyen Galatasaraylıyı bu taraftar affeder mi? Şu ortamda maça gitmeyenin Galatasaray hakkında söyleyecek sözü olur mu?

Lan Adnan, en kritik haftada, en tetikçilerinin programında ne işin vardı? Sana ilk sen dediklerinde iki laf söyleyip çekip gitseydin, bu taraftar yine de seni sapına kadar savunurdu. Bize layık bir konuşma yapamadın, bari sussaydın da anılar güzel kalsaydı.

10 Mar 2012

Sarıları Geçtik Şimdi Kırmızı Zamanı; Galatasaray 2- İhtiyarlarbirliği 0

MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
5
Ebu
7
Semih
7
Ufo
7
Hakan Balta
7
Selçuk
7
Melo
8
Engin
7
Necati
5
Elmander
6
Riera
-3

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
86. dakikaydı, sarı kart almaya en yakın adam Semih, maçın kopması dolayısıyla yerini Servet’e bırakmak üzereydi. Kaç maçtır asık yüzünü unuttuğumuz Hazreti Balta sümkürerek ayakkabısını bağlıyordu. O sırada bir mucize oldu, futbol tanrısı bana acıdı, Elmander’i hafif sakatladı. Baro oyuna girdiğinde artık 76 numara için taraftarın midesini bulandırması için bir sebebi yoktu.
VARİL:
Riera; Bu kaçıncı varilliği? Tuhaf bir stili var, sol ayağıyla içe doğru falso verebilmesi dışında hiçbir hüneri yok. Kendine özgü o tuhaf pasları veya şutları yerini buldu buldu, bulamazsa kendisini varil yapıyor. Sonradan girdiğinde, rakip yorulduğu anlarda etkisini ancak gösterebilecek, Aydın’ın yabancısı, daha çok para kazananı. İlk 11 oynayacak hele ki yabancı kontenjanını meşgul edecek bir futbolcu değil. Seneye ilk gönderilen olur.
-
GLADYATÖR:
Melo; Sevgili Pitbull, bu kaçıncı gladyatörlüğün? Geçen yıl yerinde oynayan Mustafa Sarp’ı, kazma Cana’yı seyreden bu taraftar, bu sene seni seyretme onur ve güvenini yaşıyor. Ön liberomusun bilmem ki nesin? Sen bizim her şeyimiz, yüz akımızsın, hakkında ne yazsak az, yokluğuna bu taraftar alışamaz.  
-
BOROZANCI:
Hüseyin Göçek; Gözleri bizim sarı kartlı futbolcuların üzerindeydi, bizim de gözlerimiz bu gece kartal gözüne dönüştü. Dikkatle kendisini izledik, her an bir kelek yapacak beklentisindeydik. İlk yarı orta sahada çok faul çalarak, akınları başlamadan bitirdi. Beklenen, daha doğrusu kendisinden beklenen olmadı, bizim sarıcılar, kartın yanına bile yaklaşmadı. Üstelik Semih birkaç topu yatarak önledi. Bulunmaz bir avdı hakem için. Kart krizinin dışında pek hakemlik pozisyon olmadı. Yan hakemi maça bulaşmasa kendisi için iyi bir maç çıkardı diyebilecektik.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Emre Çolak’ın  şutu neydi be?
Yazık oldu, böyle bir füzenin gol olmaması için ya sen çok şanssız olacaksın, ya kaleci çok şanslı. Futbol tanrısına sitemim var, Melo’nun ayak burnuna  topu dürttürüp golü attırıyorsun da şu çocuğun sana sığınıp vurduğu topu doksan direğine nişanlıyorsun.


-
İMPARATOR:
3. Grande’nin sanki elinde bir makine var, Dünya’nın her tarafına dağılmış milyonlarca taraftarının ortalama görüşünü kaydediyor, kendisine bildiriyor ve uygulatıyor. Tribüne yolladığı futbolcular, yanında oturttukları, oynattıkları, değişiklikleri insanın içini ferahlatıyor. Her geçen maç, kumandanlığı büyüyor, kendi küçülüyor. Kendisinin çırağı bile olamayacak adamlar, şu an rakip takımların hocaları. Aralarındaki klas ve kalite farkı Galatasarayı bir kademe daha büyütüyor. Hile, entrika, cinlik, küçük hesap defterinde yazmaz. Gerekirse kaleye Taffarel’i geçirir, Ümit’le Hasan Şaş’ı oyuna sokar yine oynar. Takım eksik lafını ağzından duyamayız. Hocalığı benim için pek önemli değil ama şunu net söyleyebilirim ki, devre aralarının Dünya’daki en büyük hocasıdır.i  
-
ORDAKİLER:
Büyüyen Galatasaray’ın büyüyen büyük taraftarı maça ağırlığını koydu. Beklenildiği gibi stadı doldurdu, kendine yakışır tezahüratlar yaptı. Bayanlar ve çocuklardan özür dilemeleri gerekecek, stadı bir maç ta dahi onlara bırakmaya niyetleri yok. Bu işin şakası, cıyaklaması yok. Hiçbir taraftarın bu Galatasaray’ı canlı seyretmek varken, televizyondan seyretmeye rıza göstereceğini sanmıyorum. Küfür de zaten delikanlıya edilir, şu sürünen  ligde Galatasaray taraftarından küfür yemeyi hak edecek mertlikte ne bir takım ne bir futbolcu var.
Ndan küfür-
ANALİZ:
İlk 11 cep telefonuna geldiğinde ilk haykırışım Grande’ye oldu. Büyük Galatasaray’ın Büyük Grande’sinden başkası bu kadroyu çıkaramazdı. Takımın en önemli bölgelerindeki, en önemli adamları gözlem altındaydı. Yapacakları en ufak bir sertlik sarı kartları havada uçuşturacaktı. Ama takım Galatasaray, Hoca Fatih Terim olunca, basit hesaplar, puştluk, dalavere, dolap hak getire oluyor. Fatih Terim aynı takımla oynayarak Fenerbahçe’nin korkulacak bir takım olmadığını bütün futbolculara ve taraftarlara söylemiş oldu. Fenerbahçe dağlarının beklediği şeyin, bizim yanımızdan bile geçmeyeceğini dosta düşmana bir kez daha ezberletti.

Geçen haftanın iyi oynayan takımında tek sırıtan oyuncusu Emre yerine, cezası dolayısıyla oynamayan Engin Baytar vardı sahada. Artık ezbere sayacağımız bir takım, ezberlediğimiz oyun şekliyle maça başladı. Gençlerbirliği’ne Fener maçını kazasız belasız atlatan kalecilerini aradı Arena’daki aslanlar. Elbet kaleci görevini yapmış olmanın huzuruyla yerini genç arkadaşına bırakmıştı. Kalecinin ve United Gençler’in performansı merak konusuydu istim üzerindeki Galatasaray için. Sıçan gibi oynamayı yeğlediler. Hiçbir motivasyonun kalmamış, düşme korkun yok, Ankaragüçlü futbolcuların gösterdiği delikanlılığın yarısını bile gösterememişsin. Nedir, kimden bu korkunuz. Galatasaray’a zaten herkes yeniliyor, bari delikanlı gibi oynayıp yenilin. 11 kişi savunmada 90 dakika geçer mi? Bu sahada, bu seyircinin önünde bir daha ne zaman oynayacaksınız? Yazıklar olsun sizin hocanız kimse. Bir de çıkmış maçtan sonra yediğimiz goller de şanssızdık diyor. Şansın olsa yeneceksin yani. Daha nasıl şansın olacak, hezimeti hak ettiğin bir maçı senin için berabere sayılacak bir tabelayla bitirmişsin.

Galatasaray ön liberoları bir maç gecesine daha mühür vurdu. Yıllarca seyrettiğimiz kazmalardan sonra, Melo- Selçuk ikilisini seyretmek taraftar için tersine bir travma yaşanmasına sebep oluyor. Bu duruma ne denir bilmem ama sanki, Dilber Ay’ı seyrederken birden bire Adriana Lima’yı seyretmek gibi bir şey. İkisinin attığı gol ve asist toplamını geçen başka bir ön libero ikilisi var mı çok merak ediyorum?

Bu gece Muslera’yı beğenmedim. Geçen haftaki muhteşem maçtan sonra hiç tehlikeli topun gelmediği bir maçta, çok pas hatası yaptı. Kaleciyi kaleci olarak görmediğimizden, oyuncu sayıyoruz, dikkat ettim bütün attığı paslar rakibe gitti. Topu oyuna sokamadı, maça tam konsantre değildi, sanki haftaya oynanacak maçı düşünüyordu. İyi bir top çıkarsam sarı kart alırım havasındaydı. Semih- Ufo ile birlikte kendisinin da sarı kart sınırında olması üçü arasında en çok onu tedirgin etti.

Hoca, Elmander’İ gereğinden fazla mı koşturuyor acaba?  Her maçın takımın en çok koşan futbolcusu Elmander oluyor, biraz daha önde kalsa da daha çok gol atsa diyeceğim ama takımda en memnun olduğum şeylerin başında da her kesin gol atması geliyor. Hakan Balta hariç gol atmayan yok. Hakan Balta demişken biraz açalım. Orta, daha doğrusu karambolde adamına pas atmasını acayip geliştirmiş. Ebu’dan sonra sol tarafta da bir hücum beki seyrettik bu akçam. Neco’ya kestiği mükemmel topta önce kafayı yana çevirip baktı, ölçtü biçti muhteşem pas attı ama Neco taraftarla kucaklaşmasını başka maça bırakmıştı.

Yoğun pas trafiğiyle oynanan golsüz dakikalarda hep son anda birine takıldı top. Takımda trafiği bozacak niteliksizde futbolcu olmadığından top bizdeyken mutlaka golün geleceğini biliyorduk. Gecikmesinin sebebi biraz şans, çoğunda da yanlış pas tercihi oldu. Takımda her futbolcu golü diğeri atsın istiyor gibi bir maç oynadı. Gençlerbirliği de Sivas gibi top oynamaya çıksaydı, bu gece inanılmaz bir maç izlenebilirdi. Kapanan rakip karşısında ne yapsalar ne etseler de ilk yarı topu içeri sokamadılar.

İkinci yarıya beklenen oyuncu değişikliği ve beklenen çullanmayla başlandı. Golün erken atılması bizden çok rakibi rahatlattı. Yoksa bu ızdırap bitecek gibi değildi. Rahatlayan Hurşit sol tarafımıza sivrisinek vızlamasıyla saldırır gibi oldu. Ağrı Dağı’na bıçak çekiyordu, haddini bildirmeleri fazla zaman almadı. Hagi Baba gitti diye ağlayanların sümüklerini Selçuk bu sene iyi siliyordu. İlk yarıda, kurtarışının resmini duvarına asacak olan kaleciye bir maçta bir poz yeter dedi. O kalenin köşesinde de epeydir örümcekler ağ örüyordu. Yazık oldu emeklerine.

Bu gecen sonra kampa giriyoruz arkadaşlar. Takım gibi biz taraftarlar da kamptayız. Bu hafta her gün stadı tavaf edip forma girmeye çalışacağım. Takımda en son Kadıköy galibiyeti yaşayan futbolcular, en son galibiyeti alan hocanın yardımcıları. Hakan Balta’dan başka Fener yenilgisi görmüş futbolcu yok. Fener yenilgisi görmemiş taraftar da tribünde olacak, yani kimse olmayacak. Meryem Ana gibi tertemiz bir takımı ağzından salyalar akıtan 50.000 kişinin önüne çıkaracağımız takıma şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla güveniyorum.

Maç sabahı görüşürüz.           
      

7 Mar 2012

3. Grande

Mithatpaşa Stadı, deniz tarafındaki kale arkasındayım. Rapid Wien'le 1-0 yenildiğimiz maçın rövanşına çıkmışız.2-0 öndeyiz ve rakip üstümüze cehennem gibi çökmüş. Pozisyonun biri hala gözümün önünde Krankl vurdu Yasin'i geçen top ağlara gitmek üzereyken bir ayak girdi topla kale çizgisinin arasına, doksan dediğimiz yerin bir karış aşağısında. Sementa ilk adıydı, o zamanlar başı sıkışanlara yardım eden sevimli bir cadı vardı televizyonlarda. Allah'tan umudun kesildiği anlarda kendisinden umut kesilmeyenlere hep o cadının  tatlı ismi verilirdi.

Son şampiyon olduğumuz kadroya  dahil olmuştu. Unutulmaz maçlar, unutulmaz yıllar çocukluğumuzun geçtiği nesil bitmişti. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan biri olarak, Kadıköy'den 40.000 kişiyle uğurlamıştık sahalardan, Büyük Galatasaray'ın büyük kaptanını. Bu onu ilk ve son uğurlayışımız olacaktı.

1996 yılının yazında  çıktı geldi, belki hiç gitmemişti, feleğin yapacağı işler vardı. Koskoca Fatih Terim'e 13 sene boyunca kaptan olarak elletmediği şampiyonluk kupasını defalarca aldırarak günahını temizleyecekti. Çok daha fazlası oldu, takım Avrupa göklerine UEFA Şampiyonu olarak yıldızlar bıraktığında artık Sementa'nın adı artık İmparator'du. Avrupa Kupası, Ali Sami Yen'e indiğinde Galatasaray son lig maçına şampiyon çıkıyordu. İmaparator'un veda ihtimaline karşı, gitme diye ağlayan 30.000 kişinin arasında bende vardım elbette. Bırakıp gitti İmparator takımı, yapacak çok daha güzel şeylerimiz vardı oysa, eminim gitmese o takım, o gün verdiği imaj, çizdiği rotayla şampiyon Kulüpler kupasını da alırdı, nitekim almaya da ramak kalmıştı.

O zaman başladı benim Fatih Terim'le kavgam. Benim Terim'e olan kinim Galatasaray'a geldiği için değil, gittiği içindi. Gidişiyle Galatasaray'a zarar vermişti. Galatasaray'a zarar veren her kimse benim için aynıydı. Galatasaraylılıktan dı bunca savaş. Ben Terim'in Florya'da olmadığı zamanlardaki zebanisiyim. Dünya'nın en büyük  5 takımından birinin başında sahaya çıktığı zamanlar da bile Fatih Terim'den nefret ettim. Ne yapalım dı, herkesin gidecek bir yeri olurdu da bizim yoktu. Biz Galatasaray'la beşik kertiğiydik. Bağrımıza taş, yaramıza tuz basacaktık.

İmparator, İtalya'da Grande'ye dönüşürken biz elde kalan kırık dökük silahlarla direnişi sürdürdük. Lucescu ölülere top oynatarak bir şampiyonluk daha aldı, Şampiyonlar Liginde Barca'ya kan kusturduk ofsayt golle elendik. Futbol tanrıları bizimle, daha doğrusu İmparator'la uğraşmaya devam etti.Şampiyon takımın hocası kovulup,2.Terim dönemi başlatıldı. Başlamaz olaydı.

Yerli yabancı 5.sınıf futbolcular cirit atmaya başladı Florya'da. İmparator değil de sanki bir yeniçeri geri gelmişti başımıza. Olimpiyat Stadında dağılan kimyamızın ardından, İmparator araziye uydu. O, milli takımın başında saltanat kavgası verirken, biz tarihimizin en berbat sezonlarını geçiriyor, can çekişiyorduk. 10 Hoca değiştikten sonra Fatih terim yeniden başımızdaydı.

Bir hışımla başladı 3. Grande sezona. Takımı değiştirdi, 2000 ruhunu geri çağırdı. Galatasaray mutlaka o olmasa da şampiyon olurdu ama o olmazsa asla 2000 li yıllardaki ruh, heyecan, coşku olmazdı. ve bizim de ihtiyacımız olan şey futboldan, futbolcudan ziyade ruhtu. Grande sanki kaybolduğu yıllarda Ganj Nehrinde yüzmüştü, Dalay Lama'ya takılmış arınmıştı. Katmandu'da, Nepal'de evliya olmuştu. Kulübede dosta güven, düşmana endişe veriyordu. Sanki taraftarın ortalama görüşünü uyguluyordu. Hepimiz hocaydık, kimi istersek o oynuyor, kimi istemezsek tribüne gönderiyordu. Ve artık büyümeyi tamamlamış, küçülmüştü.

Büyük Galatasaray'ın kaldığı yerden başlaması, çok daha büyük kupaları Arena'ya getirmesi için hocaya ihtiyacı yoktur. İhtiyacımız olan şey zaten bizde olan unutulmuş Galatasaray ruhuydu. Bu ruhu yeniden takıma, camiaya yükleyecek tek adam da 3. Grande'ydi.

Büyük Fatih, Sementa, İmparator, Grande; Sen varsan, hayatta olduğun sürece senden başkası bize kademe atlatamaz. Büyük Galatasaray'ın büyük maceralardaki kumandası sana yakışır. Hakkında çok kötü kelamlar ettim, hepsi de Galatasaray sevdası yüzündendi,  bir daha gitme. Koluna serumu, kalbine oksijen tüpünü Florya'da bağlayalım. O günlerin çok geç gelmesi dileğiyle yolun bahtın açık, gazan mübarek olsun, 3. Grande              
   

5 Mar 2012

Temeltepe Hatırası; Sivasspor 0- Galatasaray 4


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
8
Ebu
6
Semih
6
Ufo
9
Hakan Balta
8
Melo
6
Emre Çolak
3
Selçuk
7
Riera
7
Elmander
7
Necati
8

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
Tribünlerde bir pankart gösterildi, Eneramo ayısına kangal adı vermişler, Pitbull’mu daha büyük diye soruyorlardı. Bana sorarsan sevgili memlektimin iti, elbet pitbulldan daha değerliydi benim için ama sahadaki Pitbull’u,  Kangal’ın ancak eniği olabilecek Eneramo ile teraziye koymak bile ayıp.
-
VARİL:
Emre Çolak; Geçen haftadan kalma orta saha ezikliği sürüyor. Cephane buralara kadar yetmiş demekki, Önümüzdeki maç, Engin Baytar oynar, girdikten sonraki katkısıyla da Aydın Yılmaz, Emre’yi 13. Futbolcu yaptı.
-
GLADYATÖR:
Ufo; Oynadığı oyun şekliyle hiçbir zaman varil olamayacak Ufo için, hiçbir zaman da gladyatör olamaz diye görüşüm vardı. Ancak bugün takımın gol yollarına da katkısı büyüktü. Uzun senelerden sonra gol attığını öğrendik. İşçiliğe ameleliğe semih’i gönderiyor diye kuruntularım vardı, bu maçla dağıldı. Yeri geldi kaleye bile geçti.
BOROZANCI:
Halis Özkayha; Ne yapsa ne etse de gol atamadı. Galatasaray’ın yoluna taş koyabilmek için çareler aradı. Sarı kartlarla durdurmaya çalıştı takımı. Zaten çok zor şartlar altında mücadele den futbolculara hiç yardımcı olmadı. Sıradan bir hakem, ne uzar ne kısalır. Eneramo en az 10 faul yaptı, sarı kartı elle oynadığı için verebildi. Kötü hakem, maçın çok altında kaldı.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Takımın golcüsü kim?
Takımın gol rekoruna koştuğu sezonda ne mutlu ki golcüsü yok. Bu sene 17 futbolcu gol attı, Muslera , Hakan Balta ve Sabri dışında gol atmayan yok. Rakip defans Elmader gol atmasın diye çabalarken, hiç beklenmedik futbolculardan darbe yiyor.
-
İMPARATOR:
3. Grande, Nepal’e, Katmandu’ya gitmiş, Dalay Lama ile takılmış, Ganj nehrinde yıkanıp arınmış aslan yuvasına geri dönmüş. Egoları gitmiş, evliya olmuş, kenarda dosta güven veren düşmanı ürküten bir babacanlığa bürünmüş. Bu saatten sonra kimi oynatsa iyi oynar. Taktik, teknik hiç önemli değil, büyük maçları arifesindeyiz. Büyük Galatasaray’ın büyük maçlarının büyük hocasını özlemişiz.
-
ORDAKİLER:
Sivas’ın -10 derece ikliminde orada bulunan bizimkiler kendilerini şanslı saysınlar. Buna benzer bir iklimde aynı yerde birkaç sene önce ben de bulundum. Yenememiştik, o soğuk iliklerimize işlemişti. Bu gece atılan 4 golden sonra stadyumdan çıkmak bile istemezler. Gerçi Sivaslı seyirci  tezahürat yapmasını falan bilmez bizimkilerin sesleri de çok cılız çıktı. Deplasmanda 4-0 yenen bir büyük takım taraftarı olarak çok zayıftılar.  
-
ANALİZ:
Galatasaray kadrosu artık Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki bir Galatasaraylı sığır çobanı tarafından bile ezbere sayılabilecek bir kadro oldu. Beklenen ilk 11 sahadaydı. Çek Milli takımından golle dönen Baros’un sonradan bile oyuna girmemesi kimseye garip gelmedi. Takım gole sıkışsaydı mutlaka nir delik bulunur Baros sahaya sürülürdü ama ne mutlu ki gerek duyulmadı.

Çok kötü bir zeminde oynandı maç. Aslında buna da şükür etmek lazım belki. Stad sezon başında alttan ısıtmaya geçmesiyle üzerine düşen karı eritti. Bu ısıtma da olmasa bu maç kesin olarak tehir edilirdi. Hasar tespitinden sonra bakılır ama bu sahadan sakatsız çıkmak, en zor deplasmanı atlatmak hem şans hem büyük hüner oldu.

Galatasaray’dan şerefsizlik bekleyenler avuçlarını yaladılar. Suyun diğer yakasında futbol oynayanları bekleyen korkunun adı bile bizde olmaz. Bilerek sarı kart alacağı beklenen Semih, Ufo diğer maçlardan çok daha fazla riske girdiler. Akıllarına bile gelmedi Fener maçı, haftaya da gelmeyecek.

Bugün özellikle biri oynadığı oyunla çok mutlu etti. Hakan Balta son yılların en büyük maçını oynadı. Üstüne sol bek olmadığını gösterdi. Çok akıllı hamleler yaptı. Maçın başında en kötü kim oynar deseler ben Hakan Balta derdim. Hakan’a göre çok olumsuz bir sahada muhteşem bir oyun çıkardı.

Bir büyük maç çıkaran adam da Muslera idi. Büyük maçların, büyük takımların büyük kalecisi olduğundan emindik zaten de, azıcıkta olsa acaba mı diyenler bu maçtan sonra tamamen kayboldu. O kadar konsantre durumdaydı ki bu maç bir 90 dakika daha oynansa yine gol yemezdi. Bu maçı 1-0 kazansaydık maçın adamı olarak mutlaka kendisini seçerdim. Büyük takımsan, büyük neticeler oynayacaksan kalecin Taffarel olacak, olmadı mı  o zaman kaleci hocan Tafferel, kelecin de Muslera olacak.   

Takım son maçları 2000 ruhuyla oynuyor, bunun en somut göstergesi gol sevinçleri. Giren çıkan oynayan oynamayan bütün futbolcular mutlu, yüzü gülüyor. Hiç kimsenin şikayeti yok. Taraftarın beğenmediği, oynamasın dediği hiç kimse kalmadı. Defolu çıkan Yiğit ve Sercan tribüne gitti. Kalan tek çelişki 76 numara maçları artık televizyondan bile seyredemez oldu. Yıllardır yedekte bekleyen kova kalecileri unuttuk. Düşünelim en kötü futbolcumuz Emre Çolak. Takımın sağbekinde dünyanın sayılı hücum beklerinden biri var. Sabri yavaş yavaş takım dışına doğru asimile oluyor.

Neco bugün muhteşem oynadı. Stok’un atıp da medyanın yaktığı kınalar kurumadan unutulmaz bir gol bıraktı Sivas Temeltepe’ye. Dikkatle baktım attığı golden sonra ne yapacak diye. Kıl olduğum hareketini yapmayarak, yüzüğünü öpmeyerek bendeki kötü anıların yarısını sildi. Diğer yarısını da inek yalamış saçlarını kestiği zaman silecek, ben de her gol atışında bir Galatasaraylıya rakı ısmarlayacağım. 

Böyle bir maçı Selçuk İnan'a asistsiz geçirmek koyacaktı. Attırdığı korner golünü yeteri saymadı, son saniyelerde Neco'nun önüne tıkladı, va Galatasaraylılar bir sonraki maça rahat hazırlansınlar mesajı gönderdi. Bu taraftar için artık bu hafta Arena'yı doldurmak bir görevdir, mecburiyettir.        
-

27 Şub 2012

Son Top Dermander'in; Galatasaray 3- beşiktaş 2

MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
5
Ebu
7
Semih
6
Ufo
5
Hakan Balta
6
Selçuk
8
Melo
7.5
Engin
7
Emre
4
Necati
4.1
Elmander
9

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
Maçın son dakikasıydı, maçın kırıldığı, daha doğrusu düğümlenip bağlandığı ve hediye paketine dönüştüğü dakika. Beşiktaş’ın ısrarla direndiği, dokuz can havliyle maçı bırakmadığı, futbolcuların dilleri dışarıdayken Karizma’nın içeri gönderdiği topa Almeyda’nın dokunamadığı, Selçuğun ortasına her ihtimale karşı işi garantiye almak uğruna Baros ve Elmander’in birlikte yükseldiği an. Yer çekimine meydan okudular, yere düştüklerinde Arena tepelerine yıkıldı.
 VARİL;
Emre Çolak; Maça fiziği yetmedi her halde. Büyük orta saha savaşında kendini sahneye çıkartamadı. Maçın o yoğun temposunda, bizler topu ayakları seyrederken, bir futbolcuyu seçemiyorsak o mutlaka iyi oynamadığı içindir. Biz buna razıyız, en varil futbolcumuz Emre olsun, ve varil olmayı da bu futboluyla hak etsin.
-
GLADYATÖR:
Elmander; Bu kaçıncı maçın adamı seçilişi saymadım. Kendisi için söylenmiş bir sözü burada tekrar geçeyim. Az gol atar, ama attığı goller mutlaka jenerikliktir. Büyük maç futbolcusu, büyük futbolcu olmanın yolları ağır engebelerle doludur. Bir an gelir işte en kestirmeden nasıl gidersin. Biri atamaz, sıra topçusu olmaya devam eder, biri atar yıllar geçse de unutulmaz.  
-
BOROZANCI;
Fırat Aydınus; Büyük maçların daimi büyük hakemi. Verdiği vermediği bütün kararlarının her zaman arkasındayım. Hakem yorumcusu hokkabazlara en ufak bir konuşma hakkı bile vermeden maçı tamamladı. Futbolcularla diyoloğu, verdiği kararları açıklaması, çoğu futbolcudan çok daha fazla koşması, maçı en yakından izleyen adam olması, karizmasıyla ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük hakemidir. Helal olsun.  
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Maçtaki en şanssız insanlar kimlerdi?
Endüstri futbolistlerinin deyimiyle Pegasus, bizim deyimimizle Ultraslan tribününde olanlar bence maçın en fedakar olmanın yanında ne yazık ki en şanssız olanlarıydı. Maçın başındaki o muhteşem kareografiyi canlı seyredemediler.  
-
İMPARATOR:
Grande’ye maçın başında yapılan şov, bir hocaya şimdiye kadar yapılmış, benzeri bile bir daha asla yapılamayacak olan şovdu. Hoca takımla, takım taraftarla yapıştı. Çıkarttığı takım imbiklerden süzülen, formayı en çok hak eden takımdı. Çıkardığı futbolcular da tam isabetliydi. Neco’u çıkardığı anda bir süre ezberlenen oyundan uzaklaştık. Pahalıya patlayabilirdi, rakibin vitesini büyültmesine sebep oldu. Pitbull çıkıp, Fino oyuna girince ortalık değneksiz gezenlerle doldu. Ama hoca son sözü henüz söylememişti. Baros’un sevenleri kadar, kendisinden ürkenler de vardı. Cenk bunlardan sadece biriydi.     
-
ORDAKİLER:
Büyük Galatasaray taraftarı, şimdiye kadar hiç kimsenin görmediği, kolay kolay göremeyeceği bir görsel şov yaptı. Tüyler diken dikendi, sadece bir görsel şov değildi. Takıma, hocaya istikamet gösterildi. Hedef Avrupa Şampiyonlar Ligi kupasıydı. Arena tribünleri büyük maçlara hazır olduğunu çok çabuk ispatladı.
ANALİZ:
Herkesin ezbere saydığı ilk 11 sahadaydı. Bu adaletin, çalışmanın, risk almanın, formayı alanın çıkartmak istememesinin sonucuydu. Bir önceki maçı tam çıkmak üzereyken çevirilmesinde en aktif rolu oynayan Necati'nin, taraftarın hiçbir zaman umudu kesmeyeceği bir krediye sahip Baros yerine tercihi bile hiç kimsenin eleştiremeyeceği bir tercihti.

Beşiktaş en iyi oyuncusu Fernandez’i cezalı olduğundan Çekmeköy’de bırakarak çıkmıştı Arena’ya. Arena demek sadece maçın oynanacağı stadın ismini yad etmek değil, gerçek kelime manasında bir Arena’ya çıktı. 2 gün önce gereğinden çok daha fazla mücadele edip, yenilerek de olsa tur atlamışlardı. Hepimiz ha düştü düşecek derken, son dakikaları,  ligin kopmamasını isteyen diğer takımların enerjisini depolamış olarak geçirdi. Kova kalecileri yerine tecrübeli Rüştü kalede olsa kolay kolay bu maçı kaybetmezlerdi.

Grande’yi ağlatarak takıma verdiğimiz gazla başladı maç. Arena sahaya cehennem gibi çöktü. Takım bir timsah dikkatinde ve sessizliğinde av ararken, kalecilerden ilk olarak topa Muslera dokundu. Sağ taraftaki hücum bekimiz  Ebu, sahada gidebileceği en uzak yere kadar gitmiş ceza sahasında, sol bek mevkisinin yeni prensi Köybaşı ile boğuşuyordu. Bir an için mücadelede öne geçti, geçmesiyle topu Elmander’e aktardı. Elmander’in ayakkabısının topla temas anı, Cenk’in  o pozisyon için görebileceği son andı. Her şey için çok geçti. Bir bozuka seyrettik o kısa anda. 5 cm yukardan gitse üst direk kırılabilirdi. Top üst direkten yere çarptığında ise kısa süreli bir cehennem çığlığı duyuldu.

İkinci için zaman uzadıkça uzadı. Beşiktaş, Ernst’le, Karizma’yla beklenmedik bir direniş gösteriyordu. Raundu sarılarak geçirmeyi tercih etti. Yediği yümruğa cevap vermek yerine ikinciyi yememeye uğraşıyordu. Ah bir de şu tribünler biraz nefes molası verseydi. 1-0 geride savaşmak işlerine geldi. Allah büyüktü, maçın sonlarına doğru ya herro ya ya merroya gidip atarsa hala şampiyonluktan medet bekleyenlerin ekmeklerine tere yağ sürebilirdi. Nitekim az daha sürebilecekti de.

İlk devre pozisyonsuz geçti, çekilen tek şutun,- şut demek de biraz ayıp ya neyse- füzenin gol olmasından başka kayda değer bir şey olmadı. İkinci yarı, ikinciyi bulup hezimete gitme hevesiyle başladı. Fakat oynanan oyun bu arzumuza kavuşmamıza engeldi. Beklemediğimiz bir şey de gol yememiz oldu. Ne olduğunu hala anlayamadığım, göremediğim pozisyonda Toraman içeri tıkladı.  Statyumda sanki bir ölü sesi  duyuldu, ama ekran başındaki kutsal ortaklığın çıkarttığı sesi biz tribünlerden duyduk. Bizimle birlikte biri daha duydu o iğrenç sesi. Ve ürktü Pitbull, çok öfkelendi, bu kez golden önce hırladı, Selçuk topla buluştuğu anda hırlayarak kudurdu, kıçına nişadır sürülmüş gibi koştu topsuz. Topla buluştuğunda da Cenk yerden daha yeni yeni kalkıyordu. Çok kısa sürmüştü Beşiktaş’a bel bağlayanların sevinci.

Semih Kaya, Beşiktaşlıların yapamayacağı şeyi yaptı. Muslera’yı avladı, ama olsun du, artık takım olunmuştu. Şimdi artık vakitlerden, Semih’in yedirdiğini çıkarma vaktiydi. Necati’nin çıkıp, Baroş’un girdiği dakikaları eksenimiz kayık geçirdik. Elmander ilerde tek kalınca Sümbül Ağa, Karvalyal, son bir hamleyle Arena tarihine geçmek istedi. Yenilse bile hiç kimsenin eleştiremeyeceği durumu lehine kullanarak Karizma’yla karizma yapmaya kalktı. Az daha yapacaktı da sevimsiz Beşiktaş’ın sevimli hocası. Almeyda kafayı vuramadı. Bu büyük maç, bu büyük taraftar 2-2 ye razı değildi. Çok güzel görüntülerle başlayan maç, savaş ve zafer naralarıyla tamamlanacaktı, son sözü Dermander söyledi.         

17 Şub 2012

Bu Ateş Üfleyerek Büyür; Mersin 1- Galatasaray 3


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
5
Ebu
6
Semih
5
Ufo
4
Hakan Balta
6
Selçuk
6
Engin
7
Emre
5
Ceyhun
5
Elmander
6
Necati
7.5

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
Elmander’in sakatlanıp yerine Sercan’ın oyuna girmesiyle takımın hücum aklı gözle görülür şekilde düştü. Hele ki Sercan’ın ikinci devre kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda vuruş tercihi kendisinden tamamen umudumun kesilmesini sağladı.
VARİL:
Sercan Yıldırım; Gerçi sonradan oyuna girdi ama oyunun büyük bölümünde sahadaydı. Galip takıma şu kış kıyamet günlerde cillop gibi sahada lider ve istim üstündeki Galatasaray’a Elmander’in yerine girdiği halde katkısı sıfırdı. Büyük umutlarla transfer edilmişti artık ne zaman sonra bir daha böyle uygun ortam bulur mu bilinmez?  
-
GLADYATÖR:
Necati Ateş; Gol kısmeti, futbol tanrısı devamlı yanında olan bir futbolcu. Attığı kafa gölü çok güzeldi. Attığımız ve kaçırdığımız bütün pozisyonlarda vardı. Aldığı balık penaltıya sevinecek değilim.
-
BOROZANCI:
Tolga Özkalfa; Futbolumuzun global kraliyet ailesinin klasik hakemlerinden biriydi işte. Büyük takımlara verilen kıyak penaltılardan birini çaldı. Futbolun selameti için yapması gerekeni yaptı. Aynı penaltıyı, aynı sarı kartı bize gösterebilirmiydi?  
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Mersins İdman Yurdu 10 kişi kalmasa sonuç değişik olurmuydu? Olurdu, daha kolay galip gelirdik. Sanki 10 kişi kalan takıma acır gibiydik. 1-0 üstüne aman fazla atmayalım rakibi ezmeyelim düşüncesi gibi bir şey vardı. Galatasaray hiç pozisyon vermedi, Muslera’ya top gelmedi. Kaleye gelen ilk top gol oldu, başka top da gelmedi zaten.

-İMPARATOR:
-Ben bu maçta İmparatore’yi beğendim. Ebu’yu takıma koyması, Sabri’yi oynatmaması, Ceyhun’la başlaması, 1-1 den hemen sonra hepimizin umudunu kestiği Aydın’dan umut kesmemesi  çok olumluydu.
ORDAKİLER:
Akdeniz Galatasaraylıları tribünlerde yoğun bir şekilde yerini aldı. Ne var ki o yoğunluktan beklenen tezahüratları duyamadık.
-
ANALİZ:
Afrika’dan yetişen Ebu sağ tarafta gelişigüzel atak yerine göze hoş gelen varyosyanların yapılmasını sağladı. Çok süper oynamasa da hücum beki nasıl oynar birkaç örneğini verdi. Bundan böyle sağ tarafta yol geçen hanı bir bek görülmez kolay kolay. Sol tarafta ise yedeğin sakatlanmasıyla tam iyileşmese de hakan Balta takımda yerini aldı ve bu sene ki ortalamasının üstünde bir performansla bitirdi.

Galatasaray’ın nasıl oynayacağını, ne sonuç alacağını, hatta ne zaman gol atıp yiyeceğini artık çoğu akil taraftar biliyor. Maçın başında ve maç sırasında hemen hemen ne konuştuysak o gerçekleşti. Çok kolay giden maç, Elmander’in sakatlanıp çıkmasıyla biraz bilmeceye dönüştüyse de, gol çok klas hareketle ve çok klas bir kafa vuruşuyla gelerek takımı rahatlattı. İkinci golün gelmesi an meselesiydi, gelseydi çok rahat hezimete giderdi. Hezimete gitmese bile takımı aktif dinlenmeye götürebilirdi.

Mersin hocası, 0-0 a maçı bağlamıştı, 1-0 geriye düştüğünde bile kendisi açısından sorun yoktu. Amacı farklı yenilmemek olan klasik vasat altı bir hocaydı. 80. dakikalara kadar tek farkla maçı götürüp, can havliyle, şeytanla, evliyalarla bir gol bulup geceyi mutlu kapatmak arzu ve isteğindeydi. Her ne kadar haksız penaltıyla geriye düştüyse de bırak beraberliği 2 farklı bir mağlubiyete bile şükretmesi gereken bir oyun oynattı.

Necati benim her daim benim sevmediğim bir oyuncudur. Ve sevmemem sebeplerim ortadan kalkmadığı sürece de öyle kalacaktır. Muhteşem bir gol attı, tam gevşeyecektim, tam bütün kötü futbolcuları gönderip keyif yapacakken, yine aynı beni sinir eden hareketini yaptı. Golden sonra ilk olarak Engin baytar’ın üstüne atlaması gerekirken o önce yüzüğünü sonra armasını öptü. Şu saç şeklini değiştirse ve de golden sonra ailesine golü göndermese belki detant uygulayabilir sorunları geçici bir süre askıya alabilirim. Nitekim ben bu yazıları yazarken televizyona konuştu gollerini iki çocuğu için attığını söyledi. Biz boşuna sevinmeyelim bizim için atmamış.

Engin Baytar şu anda benim takımda en çok sevdiğim futbolcuların başına geçti. Ben futbolcunun sedye ile sahadan çıkanına kurban olurum. Her maç ya yorgunluktan dermanı kalmayarak, ya baldırı atarak sahayı sedye ile terk ediyor. Futbolun en güzel görüntüsü çalımı en güzel o atıyor. Adam eksiltiyor, gelişi güzel bir hamlesi yok. Prese girdiğinde adamı bezdiriyor. Okan’ın iyi zamanlarını hatırlatıyor. Takımın bankosu oldu, her geöen hafta üstüne koyuyor, ilk mili maçın da bankosu olacaktır.

Aydın Yılmaz için neler yazdık, hepimiz umudu kestik. Konya’daki maçını seyretmiş biri olarak belki de taraftar içinde kendisinden hala medet bekleyenlerden biriyim hala. Ve hala iddam var, belki bu şu anda çok geç ama 5-6 naç banko oynasa, çıkarılmayacağından emin olsa bu süratte bir açık olarak hem Sercan’dan, hem yeni gelen Yiğit’ten çok daha verimli olacak. Şu haliyle bile her ikisinden çok daha iyi futbolcu olduğunu maça katkı yaparak gösterdi.

Cuma maçlarından, hele deplasmanda galip dönmek, camia da çaycı, kapıcı dahil herkese büyük bir keyif verir. Bize ne kadar keyif verdiyse aynı oranda tersi olarak en yakın rakibe ve onun taraftarına kahredesi bir hafta sonu geçirttirir. Rakip maça kafadan yenik başlar. Olası bir Fener yenilgisi, ve muhtemel bir Beşiktaş galibiyeti lige pley of oynatma kararı alanları, bu kararı aldıklarına pişman eder.

Şimdi Terim’i tatlı bir sıkıntı bekliyor. Gel de şimdi Beşiktaş maçına takımın çift santraforunu belirle. 2 gol atmış, bir penaltı kazandırmış Necati banko oynayacak elbet. Baros’ta yansın yansın hakeme küfür ettiği maça dövünsün.

Yediğimiz gol Ebu’nun laeciyle konuşamamasıyla oluşan bir kornerle geldi. Futbolun klasik tekerlemelerinden biridir. Gereksiz korner gol olurdu oldu. Atamayana atarlardı, attılar. Emre, Selçuk, Engin gibi teknik futbolcuların tekniklerinden bir kaç pozisyon seyrettik. Kaleye de birkaç şut çekilseydi de Muslera’nın plonjonlarını seyredebilseydik. Şimdi gidin yatın, rahat bir hafta sonu geçirin. İmkanı olanlar, maççılar daha sonra hazırlıklara başlasın. Arena’da bir önemli maça çıkılacak, kuşanın çocuklar.