Marifet ezilmemekti elbet, ama bir punduna getirip ezerlerse de güzel kokmaktı. Nane gibi, kekik gibi, fesleğen gibi mesela. Ezildik, Reykart gibi koktuk, daha da ezildik Hagi gibi, Galatasaray gibi koktuk. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, daha da ezerlerse bizi Metin Oktay gibi, Al, Sami Yen gibi kokmasını da biliriz.
Surinamlı bir ütopyaydı. Onun top oynadığı, hatta Barca'da hoca olduğu zamanlarda biri Galatasaray'ın başına geçecek deseydi bu bir rüyaydı. Tamamı ulusal takımlarda oynayan futbolcuların hocası olarak bizi rüya görürken uyandırdı. Ve başladı o lanet olası dar alanda kısa paslaşmalar. Antrenmanlarda, takım sahaya ısınmaya çıktığında hep aynı varyasyonları gördük. 5 kişi aralarına 2 kişiyi alıyorlar, bizim 40 sene önce oynadığımız ortada sıçanı oynuyorlar. 40 senede futbolun ordinaryusları sıçan sayısını 2 ye çıkarmışlar yani, başka da yeni bir şey yok. Servet'e de aynı idman, Elano'ya da. Hatta yedek kaleci bile 5 e 2 idmanı yapıyor seyrediyoruz. E maçta da öğrendiklerini uygulasın istiyor hoca. Takımın tamamı teknik futbolcuymuş gibi, adam ayırmadan dar alana bütün futbolcuları gönderiyor haliyle. 5 kişi her zaman ortaya 2 kişi alabilseler iş kolay. Kabiliyet sınırlı, kondüsyon zayıf, karşı takım da armut toplamıyor, giriyorlar 6 kişi sıçan mevkisine. Sonra da biz küfür ediyoruz Mustafa Sarp'a, Barış'a, Ayhan'a topu kaptırdıkları için.
Surinamlı, bu işin böyle güzel olduğuna inanıyordu. Ezilmek pahasına da olsa böyle oynamak istiyordu. Ustalarından öyle öğrenmişti, Gullit'le, Van Basten'le Ajax'da, Milan'da destanı böyle oynayarak, Barca'da aynısını oynatarak yazmıştı. Eğer futbolu oynayan en büyük takım sen olacaksan, alınacak en değerli kupayı senin futbolcun elleyecekse, o daracık alanda topu kaptırmadan 20-30 pas yapabilecek futbolcuların olmalıydı. O kadar uzun pas trafiği, stadyumu dolduran taraftarları coşturacak, arkasından güzel futbol ve zaferler gelecekti. Eğer Galatasaray kendi tarihini aşıp Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olacaksa Surinamlı'nın rüyasındaki futbolu oynayacaktı. Kimi denediyse yapamadı. 7 dönüm arazinin, ancak 2 dönümünde oynatmaya çalıştı Servet'i. Servet ne yapsın, yeteneği sınırlı, pas vermek üzere attıkları topu şişirdi ileriye. Sıfır isabetli şişirmeleri bizim kayışları kopardı. Mustafa Sarp toptan kaçtı, Ayhan emekliliğine gün sayıyordu o kaçmadı, küfürü yedi. Hakan Balta inceci değildi, 5 metrekare alanda ver kaçlara giremezdi. Cana dar alan paslaşması yapabilecek teknikte değildi Surinamlı için. Barca'da olsa da oynatmazdı, Galatasaray'da olsa da. Elano ısrarla topa geniş alan kazandırıyordu. Top oynama alanını genleştiriyordu. Bir türlü hocanın istediği gibi oynayamıyordu. Elano'yu da oynatmadı. Pino'da, Kewell'de onun futbolcuları değildi. Hatta Arda, Arda olmasa, canımız kanımız olmasa, yeni transfer olsa onu da oynatmayacaktı. Dar alanda ortada sıçan oyununda sıçan olmak istemiyorsan, rakibinden çok koşacaksın.Aslanlara yem olmak istemiyorsan,öyle en yavaş koşan ceylan olacaksın ki, en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşacaksın.
Mustafa Sarp'ı, Barış'ı, Servet'i oynatmasındaki sır buydu belki de. Onlar çok koşabiliyorlardı, bir tek eksiklikleri vardı sadece o da futbolcu olmalarıydı. Lisans verildiğine göre, bunlar futbolcuydu, hem çok koşacaklar sıçan olmayacaklar, hem de her daim 2 veya daha fazla futbolcuyu sıçan gibi oynatacaklardı. Ne bilsindi koskoca Reykart, bunlara futbolcu lisansını o mu vermişti? Katır gibi kuvveti olan bu futbolcular ah bir de kendi aralarında 30 pas yapabilseydiler. Belki biz bu sene Seyrantepe'de Avrupa Ligi'nde yarı final rüyalarına yatıp, Final için para biriktiriyor olacaktık. Rüyadan uyandık,ezildik, ezdiler, bir birimize girdik. Kendi futbolcumuza sövdük, bu takım bir daha asla Avrupa Şampiyonluğu göremeyecekti, Reykart ütopyasını koltuğunun altına alarak aramızdan ayrıldı. Ve biz kokmaya devam ediyorduk hala.
Pratik, her zaman teorinin a.mına koymuştur. Hagi kokmaya yeni başlamıştık ki bela maça çıkmamız gerekti sıcağı sıcağına. Bir de baktık, Surinamlı'nın oynatmadığı Elano-Cana-Pino sahada. Artk mecburiyetten mi, Hagi pratiği mi yakında görürüz. Gördüğümüz maçın kokusu geçmedi henüz. Elano 20 pasla kat edilecek mesfeyi tek pasla halletmenin daha efektif olduğunu ispatlama derdine düştü. Oyun bütün bir alana yayıldı. Ortada sıçanı onlar oynamaya kalktılar top onlara geçince. Ne var ki biz 2 den fazla sıçan soktuk aralarına. Kadıköy'deki maçın pratiği böyleydi. Orta sahada rahat paslaşamasınlar, 50.000 kudurmuş salyalarını akıtamasın, 2525 yaralı aslan kükresin diye koydu presini Hagi. Top bize geçtiğinde de ortada sıçan oynamanın alemi yoktu. Ayhan'la, Elano'yla açtılar yelpazeyi. Pino'yla, Miso'yla indireceklerdi az kalsın. Berabere kaldık diye de sevinmedik, bakmayın siz yalama basına. Evliyalar elimizden aldı, yatırdık ama işi bitiremedik. Biz güzel koktuk, yenilseydik bile aynı eylemi koyacaktık.
Amma ve Lakin, her pratik, bir teoriye dayanmalıdır. Eğer biz bir daha asla Avrupa Şampiyonu olmayacaksak, teoriye falan gerek yoktur. Olur da yüz senede bir bir deli nesil gelir, bir Maradona bir Hagi denk gelir, kırık bacakla, çatlak kabugayla bir final daha oynar, kupayı yine getiririz. Yok kardeşim burası Türkiye futbolu pratiğidir diyorsan, hedefin Fenerbahçe'nin önünde ligi bitirebilmek ise eğer bu futbolcular Hagi'ye yeter de artar bile. Trübündeki çapulcu da bir kaç maç sonra unutur gider, ihaneti. Nasıl olsa Hagi bir daha yenilmez ve bu defter sümen altında daha çok bekler.
25 Eki 2010
24 Eki 2010
Daha Ölmedik; Fenerbahçe 0- Galatasaray 0
Fenerbahçe şut çekmeden tamamladı maçı. Aykut hayatının en büyük maçını çıkardı. Top gelmedi. Ve son dakikalara girerken hopörlör destekli 50.000 balon sustu ve bizim 2525 yaralı aslan kükredi. Ne desek, ne yazsak? bu futbolla normalde hezimete uğratmamız lazımdı. Ne var ki bizim eski Galatasaraylı ataların ürküttüğü yatır var, evliya mezarı var sanki bu stadyumda. Aynı oyunu onlar Sami Yen'de oynasalar çok rahat yenip dönüyorlar. Kanama durmuştur en azından, Kadıköy'de Fener'in ambarına fare girmiştir. Darısı bir sonraki maçadır.
Daha maçın başında geçiriyorduk, çizgiden çıkardılar. Lukas'ın bazukasına Volkan uzadı, Pino'nun şutları az farkla girmedi. Son saniyede kendimi hazırlamıştım. Taraftarın olduğu kaleye Pino asababilseydi, atacaktım kendimi yere.
Galatasaray, Galatasaraylı beraberliğe asla sevinmez. Ancak oynanan futbola gırtlağını parçalar. Ölmedik daha, biz buradayız diye bağıran taraftar Hagi'yi, Hagi taraftarı selamladı. Maçla ilgili fazla bir şey söylemeye gerek yok. Biz Galatasarayız, bu günler için varız.
Galatasararayın maça giden taraftarına, direniş başlatan futbolcularına ve Hagi'ye teşekkürlerle.
Daha maçın başında geçiriyorduk, çizgiden çıkardılar. Lukas'ın bazukasına Volkan uzadı, Pino'nun şutları az farkla girmedi. Son saniyede kendimi hazırlamıştım. Taraftarın olduğu kaleye Pino asababilseydi, atacaktım kendimi yere.
Galatasaray, Galatasaraylı beraberliğe asla sevinmez. Ancak oynanan futbola gırtlağını parçalar. Ölmedik daha, biz buradayız diye bağıran taraftar Hagi'yi, Hagi taraftarı selamladı. Maçla ilgili fazla bir şey söylemeye gerek yok. Biz Galatasarayız, bu günler için varız.
Galatasararayın maça giden taraftarına, direniş başlatan futbolcularına ve Hagi'ye teşekkürlerle.
2525 Şir-i Jiyan
2525 has Galatasaray evladı tribünde korkma,
Galatasaray kayıtsız, koşulsuz, seçimsiz kongresiz Galatasaray Taraftarınındır. Milyonlarca Galatasaraylı adına Ali Sami Yen'de sonuç ne olursa olsun tepinen 20.000 kişidir. Bugün Kadıköyde olacak olanlar da o 20.000 kişinin usaresi, çekirdeği, DNA sıdır.
Hepiniz Metin gibi oynayın, yenilmekten sakın korkmayın. Hayatımda belki de ilk defa Fenerbahçe maçından korkmuyorum. Geçirip geleceksiniz, sadece Fenere geçirmekle kalkmayıp, bütün bu klab-ı zulme karşı muzaffer olacaksınız.
Başında, Commandante, yanında Tugi, köşedeki kafesin içinde 2525 şir-i jiyan, 11 artı 3 nefer ve bütün Dünya üzerine dağılmış milyonlarca Galatasaraylı arkanda.
Ey büyük Galatasaraylı 2525 kişi, bu güne kadar utku vadeden pek çok lafımı işittin. Bahtiyarım ki çoğunda Galatasaray beni isabetsizliğe uğratmadı. Bugün yine aynı kararlılıkla sesleniyorum, bütün Galatasaraylıların öncü birliği sizlersiniz. Gırtlağınız parçalansın, kısılmış televizyon sesini yırtın, bir gün Büyük Galatasaray Kadıköy'de evire çevire yenecek, ve o gün oradaydım diyecek olanlar bir ömür boyu boyunlarında kahramanlık madalyalarını taşıyacaklardır.
O gün bugündür, yüreyedurun, parlayadurun, kükreyedurun çocuklar, gazanız mübarek olsun.
Galatasaray kayıtsız, koşulsuz, seçimsiz kongresiz Galatasaray Taraftarınındır. Milyonlarca Galatasaraylı adına Ali Sami Yen'de sonuç ne olursa olsun tepinen 20.000 kişidir. Bugün Kadıköyde olacak olanlar da o 20.000 kişinin usaresi, çekirdeği, DNA sıdır.
Hepiniz Metin gibi oynayın, yenilmekten sakın korkmayın. Hayatımda belki de ilk defa Fenerbahçe maçından korkmuyorum. Geçirip geleceksiniz, sadece Fenere geçirmekle kalkmayıp, bütün bu klab-ı zulme karşı muzaffer olacaksınız.
Başında, Commandante, yanında Tugi, köşedeki kafesin içinde 2525 şir-i jiyan, 11 artı 3 nefer ve bütün Dünya üzerine dağılmış milyonlarca Galatasaraylı arkanda.
Ey büyük Galatasaraylı 2525 kişi, bu güne kadar utku vadeden pek çok lafımı işittin. Bahtiyarım ki çoğunda Galatasaray beni isabetsizliğe uğratmadı. Bugün yine aynı kararlılıkla sesleniyorum, bütün Galatasaraylıların öncü birliği sizlersiniz. Gırtlağınız parçalansın, kısılmış televizyon sesini yırtın, bir gün Büyük Galatasaray Kadıköy'de evire çevire yenecek, ve o gün oradaydım diyecek olanlar bir ömür boyu boyunlarında kahramanlık madalyalarını taşıyacaklardır.
O gün bugündür, yüreyedurun, parlayadurun, kükreyedurun çocuklar, gazanız mübarek olsun.
22 Eki 2010
Eski Tüfek Derki; Spartaküs ve Commandante
Çok şey yazıldı seninle ilgili, çok şey anlatıldı. Ben hep aynı şeyi söyledim Hagi, Hep aynı şeyi haykırdım…
“ADAMSIN ULAAN, ADAM”
Çok şükür, çok şükür diyebildim hep, hiç bir eyleminde beni yanıltmadın…
Bildiğim ve bildiğimce söylediğim birkaç şey var,
Birincisi bu ülkede çok az adam gibi adamın yaşadığı, yaşatıldığı bir alemdir futbol dünyası… Sen de eğer yaşayacaksan bir tek nedenle yaşayacaksın anladığım. Yarattığın derin ve içten sevgi seli seni yaşatacak. Çok az bilinen bir duygudur benim ülkemde vefa. Ama gezindiğim sitelerde gördüğüm ve beni bahtiyar eden derin sevgi, bağlılık ve vefadır gencecik dimağlardan yükselen. Bu şarap çanağına edilesi heyüla içinde o güzel çocukların senin için yazdıklarını okudukça gurur ve umut duyuyorum. Ve yarattığın bu sevgi selinden dolayı sana bir kez daha teşekkür ediyorum HAGI…
İkincisi geliş tarzın elbette. Ben insanımı bilirim. Nasıl ki hep önde ve cesur olduysan gene öylesin. Misal İstanbulspor maçında o kağıttan kaplanlar için korku dağları beklediğinde gidip çaktın penaltıyı ve uzun yürüyüşü başlattıysan yüreğin ve on kere canlı gözlerinle. Gene onlar kağıttan kaplan ve korkak ve hain ve sen gene değişmedin…
Ateşten gömlek en çok sana ve Spartacus’a yakıştı tarihte…
Üçüncüsü biz biliriz ki pezevenkler satar yalnız dostlarını. Biz seni satmayacağız. Haydi çocuklar!..
Sahip çıkalım HAGI’MIZE…
Yemeyelim, yemelerine müsaade etmeyelim beş paralık adamların!…
Gazan mübarek olsun. YÜRÜYEDUR ASLAN YÜREKLİ ADAM!….
Çetin,
Çetin,
21 Eki 2010
El Commandante'nin Peşi Sıra
Önce şunu yazalım, tam 40 sene önce, Galatasarayın ilk maçına Mithatpaşa Stadının yeni açık tribününe çıktığım heyecan neyse aynısını Surinamlının geldiğinde hissetmiştim. Bu ülkenin, Galatasaray'ın görüp göreceği en büyük hocaydı. Anlaşılmaz bir ilkeyle veya inatla, iki adamı oynatarak, iki adamı oynatmayarak kendi mezarını kendisi kazdı. Dünyanın en büyük 10 takımından birine mutlaka hoca olacaktır. Yolu ve bahtı açık olsun.
Devam edelim, Hagi'yi ben ilk defa Bükreşte, sonradan 8 senemi geçireceğim şehirde 4-0 yenildiğimiz yarı final maçında canlı seyrettim. O gün bu gün benim futbol konuşuldukça tüylerimi diken diken eden, adını andıkça bu yaşta gözlerimden yaş süzülen gerçek bir Commandante'dir. Bizim mahalle maçlarının adım sayan ilahıdır. İngiltere'de Matadona'dan sonra ayağına top geldiğinde morali bozulsun diye ıslıklanandır. Elle attığı gol sonrasında,''ulan o golü ben istesem hepinizi çalımlayarak da atarım''dedikten sonra atan Diego Armando'dur. Karpatların Maradona'sıdır. Gika, kız kardeşine sövene uçarak kafa atıp dünya kupasına sümük atmayan mahallenin delikanlısı Zidane'dir. İstanbulspor maçında son saniyede kazanılan, Fatih Terim'in bakamadığı penaltıyı,''ben atarım''diyen ve atan cesur yürektir. Kimsenin konuşurken sırtını dönemediği, dönerse Erol Ersoy'a yaptığının bin beterini yapacak olan onurumuzdur. Aldığı büyük cezadan sonraki maçta Ali Sami Yen'e '''Hepimiz Hagi'yiz''dedirtip,herkese Hagi maskesi taktırandır. Roberto Carlos'u maymun edip vedayı öyle yapayım diye karar verdiğinde, bu eylemi yapmanın tek yolunun UEFA kupasının alınması gerektiğini söyleyen ve alandır. 0-2 gittiğimiz Real Madrid maçının devre arasında, Lucescu'nun Jardel'i çıkarmaya kalkmasına direnip,'' o çıkmasın ben çıkarım'' diye bağırandır. O Hagi'dir işte, benim için konu futbolsa, dünya bir tarafa Hagi bir tarafadır.
Ve o Hagi yarın gece benim sevgili Galatasarayımın hocası olarak uyuyacaktır. Surinamlıdan sonraki, Gika'dan önceki bu gece ise benim için hüzün, burukluk, futbola bir kere daha lanet, yönetenlere bin küfür, sebep olan iki futbolcuya yüz bin beddua ve karmaşık milyon duyguyla bir kabus olarak geçecektir.
Bundan sonrası ne olur diye merak edenleriniz vardır elbet. Peşin söyleyeyim,bir bok değişmez. Ben Hagi'nin ilk hoca olarak geldiğindeki gibi heyecan duymadım. Fatih Terim'e teklif edilip de kabul etmeyince Hagi'ye dönenler hiç şüpheniz olmasın bu senenin sonuna doğru çapulcuya Hagi'ye sövdürtüp, teneke bağlayarak kovacaklardır. Sebep Surinamlı değildi, onun ısrarla oynattığı o iki köpek futbolcu olamazdı. Galatasaray'da gitmesi gereken tek kişi vardı oysa. Kadıköy'deki Fener maçında 2.10 olan iddia oranını teslim alıp, 4.20 a çıkaran bizi maskara edendir. Adnangiller var olduğu sürece de her gün, bizim için gelecekteki günlerimizden daha iyi gün olacaktır.
Bakacağız Hagi'ye. İlk maça çıkartacağı kadroyu göreceğiz. Servet'i oynatacak mı? ön liberodaki kazma 16 numarayı ne yapacak? Bu iki adam Galatasarayın bulunduğu sıralamanın tek sorumlusudur. Eğer bunları Florya'dan kovmazsa, kendisi 3.defa gelmek üzere kovulacaktır. Yok eğer Servet'i oynatır, Servet'te kişnerse, kendini aşarsa benim için çok daha beter haindir. Adnan Sezgin'i yanına yaklaştırırsa akrep gibi sokulacak olandır.
Büyük adamlar, büyük maceralarda vardır. O maceranın tam sırasıdır. Hagi bu riski almıştır, alamayan korkak hala İmparator diye çağrılacaktır. Belki de Fener maçı atlatıldıktan sonra Terim'in kapısı çalınsaydı Terim kabul edecekti. Zor günde kaçıp,Hagi efsanesinin bitmesini bir timsah hareketsizliğinde bekleyecek, Adnangilin iyice bok edeceği yere 3. defa gelip sıçacaktır.
Fenerbahçe maçından ilk defa hiç korkmuyorum. Eğer ölmüş eşşek değilsek, korkmadığımızın da sebebi vardır. Başta Hagi var, Hagi'nin olduğu yerde allahtan umut kesilir, Hagi'den kesilmez. Servet ve 16 numarayı kadro dışı bıraksın,kimle çıkarsa çıksın eli boş dönmeyecektir. Aslantepe Arena tarihine ilk hoca olarak adını yazdıracaktır. Bu madalya da Hagi'ye yakışacaktır. Reykarta güle güle dediğim anda sana hoşgeldin diyemedim Hagi.
Ama hoş geldin Hagi, ne olursa olsun gittiğin gün sana sevgimde en ufak bir değişiklik olmayacak. Buyur enkaz senin, boka batırdıkları Galatasaray senin. Metin Oktay'ı çağıracaklardı ama o yok, seni çağırdılar. Seni çapulculara yem etmemek için tribüne dönüş yapıyorum, sen gidene kadar koruman benim. Seni Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle kucaklıyorum.
Hasta siempre Commandante.
Devam edelim, Hagi'yi ben ilk defa Bükreşte, sonradan 8 senemi geçireceğim şehirde 4-0 yenildiğimiz yarı final maçında canlı seyrettim. O gün bu gün benim futbol konuşuldukça tüylerimi diken diken eden, adını andıkça bu yaşta gözlerimden yaş süzülen gerçek bir Commandante'dir. Bizim mahalle maçlarının adım sayan ilahıdır. İngiltere'de Matadona'dan sonra ayağına top geldiğinde morali bozulsun diye ıslıklanandır. Elle attığı gol sonrasında,''ulan o golü ben istesem hepinizi çalımlayarak da atarım''dedikten sonra atan Diego Armando'dur. Karpatların Maradona'sıdır. Gika, kız kardeşine sövene uçarak kafa atıp dünya kupasına sümük atmayan mahallenin delikanlısı Zidane'dir. İstanbulspor maçında son saniyede kazanılan, Fatih Terim'in bakamadığı penaltıyı,''ben atarım''diyen ve atan cesur yürektir. Kimsenin konuşurken sırtını dönemediği, dönerse Erol Ersoy'a yaptığının bin beterini yapacak olan onurumuzdur. Aldığı büyük cezadan sonraki maçta Ali Sami Yen'e '''Hepimiz Hagi'yiz''dedirtip,herkese Hagi maskesi taktırandır. Roberto Carlos'u maymun edip vedayı öyle yapayım diye karar verdiğinde, bu eylemi yapmanın tek yolunun UEFA kupasının alınması gerektiğini söyleyen ve alandır. 0-2 gittiğimiz Real Madrid maçının devre arasında, Lucescu'nun Jardel'i çıkarmaya kalkmasına direnip,'' o çıkmasın ben çıkarım'' diye bağırandır. O Hagi'dir işte, benim için konu futbolsa, dünya bir tarafa Hagi bir tarafadır.
Ve o Hagi yarın gece benim sevgili Galatasarayımın hocası olarak uyuyacaktır. Surinamlıdan sonraki, Gika'dan önceki bu gece ise benim için hüzün, burukluk, futbola bir kere daha lanet, yönetenlere bin küfür, sebep olan iki futbolcuya yüz bin beddua ve karmaşık milyon duyguyla bir kabus olarak geçecektir.
Bundan sonrası ne olur diye merak edenleriniz vardır elbet. Peşin söyleyeyim,bir bok değişmez. Ben Hagi'nin ilk hoca olarak geldiğindeki gibi heyecan duymadım. Fatih Terim'e teklif edilip de kabul etmeyince Hagi'ye dönenler hiç şüpheniz olmasın bu senenin sonuna doğru çapulcuya Hagi'ye sövdürtüp, teneke bağlayarak kovacaklardır. Sebep Surinamlı değildi, onun ısrarla oynattığı o iki köpek futbolcu olamazdı. Galatasaray'da gitmesi gereken tek kişi vardı oysa. Kadıköy'deki Fener maçında 2.10 olan iddia oranını teslim alıp, 4.20 a çıkaran bizi maskara edendir. Adnangiller var olduğu sürece de her gün, bizim için gelecekteki günlerimizden daha iyi gün olacaktır.
Bakacağız Hagi'ye. İlk maça çıkartacağı kadroyu göreceğiz. Servet'i oynatacak mı? ön liberodaki kazma 16 numarayı ne yapacak? Bu iki adam Galatasarayın bulunduğu sıralamanın tek sorumlusudur. Eğer bunları Florya'dan kovmazsa, kendisi 3.defa gelmek üzere kovulacaktır. Yok eğer Servet'i oynatır, Servet'te kişnerse, kendini aşarsa benim için çok daha beter haindir. Adnan Sezgin'i yanına yaklaştırırsa akrep gibi sokulacak olandır.
Büyük adamlar, büyük maceralarda vardır. O maceranın tam sırasıdır. Hagi bu riski almıştır, alamayan korkak hala İmparator diye çağrılacaktır. Belki de Fener maçı atlatıldıktan sonra Terim'in kapısı çalınsaydı Terim kabul edecekti. Zor günde kaçıp,Hagi efsanesinin bitmesini bir timsah hareketsizliğinde bekleyecek, Adnangilin iyice bok edeceği yere 3. defa gelip sıçacaktır.
Fenerbahçe maçından ilk defa hiç korkmuyorum. Eğer ölmüş eşşek değilsek, korkmadığımızın da sebebi vardır. Başta Hagi var, Hagi'nin olduğu yerde allahtan umut kesilir, Hagi'den kesilmez. Servet ve 16 numarayı kadro dışı bıraksın,kimle çıkarsa çıksın eli boş dönmeyecektir. Aslantepe Arena tarihine ilk hoca olarak adını yazdıracaktır. Bu madalya da Hagi'ye yakışacaktır. Reykarta güle güle dediğim anda sana hoşgeldin diyemedim Hagi.
Ama hoş geldin Hagi, ne olursa olsun gittiğin gün sana sevgimde en ufak bir değişiklik olmayacak. Buyur enkaz senin, boka batırdıkları Galatasaray senin. Metin Oktay'ı çağıracaklardı ama o yok, seni çağırdılar. Seni çapulculara yem etmemek için tribüne dönüş yapıyorum, sen gidene kadar koruman benim. Seni Galatasaraylılığımın olanca ateşiyle kucaklıyorum.
Hasta siempre Commandante.
17 Eki 2010
Kınan Hazır Başkanım; Galatasaray 2- Ankaragücü 4
Maç kadrosu telefonumuza geldiğinde, noterlerimize tasdik ettirdik görüşümüzü. Galip gelirsek eşşoleşşek olmaya razıydık yani. Ve bu rahatlıkla televizyon başına geçtim. Bu sefer elime kağıt kalem aldım. Hayatımda hiç etmediğim kadar küfür ettiğim futbolcunun istatistiklerini tuttum.
3. dakika dolmadan ilk topla buluştu. Faul olan pozisyonda, takımın yarısından çoğu gol atmak için ilerdeyken itekledi topu. Sonrasında bakmadı ne olacak diye, o top gitti gol oldu. 8. dakikada taç atışı oldu Serkan tam kendisine atacakken sırtını döndü. 29. dakikada kendisinden beklemediğim olumlu bir hareketi oldu, araya girip topu kaptı ve olumlu kullandı. 33. dakikada bala şansa gol atacaktı nerdeyse. Omurilik soğanıyla vurdu topa. Misimoviç ilk asistini yapmış olacaktı az kalsın. Kazasız belasız gololmadı. Kader bu maçta Reykart için örüyordu ağlarını. 38. dakikada Servet kendisine pas verdi, oysa o anda götünü dönmüş, alıp başını gidiyordu. Bağırdılar son anda topa dokunabildi. 56. dakikada taç atışından kaçışı bize gol olarak yazdı. Serkan taçı ona atacaktı, götünü dönüp uzadı yine. Bu hareketi ondan daha iyi yapabilen futbolcu görülmedi henüz. Topla bir şeklide buluşan Baroş teslim olmayalım arkadaşlar mesajı veriyordu. Yediğimiz 3. golde topa eskortluk yaptı. Koştu, yatarak dalsaydı golü önleyecekti. Maç boyu 28 defa yana veya geriye isabetli pas attı. 20 metre mesafeye dikine tek pas attı sadece. İsabetsiz elbette. Top kapma mücadelesini 5 defa kazandı. 10 defa topu kaptırdı. 9 pozisyonda araziye uydu. Topa bulaşmamayı tercih etti. Ve maçı nitelikli tek olumlu pasla tamamladı. Bu istatistik bilgilerinin %90 ını şlk yarıda yaptı. İkinci yarı artı eksi 10 defa topa değmedi. Kimse oynadığının farkına bile varamadı.
Reykart için de artık pek görüş bildirmeye gerek yok. Sezon başı yazımızda yazmıştık hatırlatalım. Seyrantepe'yi göremez demiştik. Göstermezler. Kötü hoca olduğu için değil, iyi hoca olduğu için göstermezler. Kendinden daha kötü bir takıma yenilmek de bir marifettir aslında. Ben bu maçı nasıl kaybederim diye kafa ancak böyle yorulur ve sonu. alınır. İki can düşmanını en kritik bölgede aynı anda oynatacaksın. Ulan Reykart, sen Servet olsan, sen Balta olsan oynarmısın. Dua et penaltı falan yapmadılar. Zaten adamlar kabiliyet düşmanı, evliyalardan birinin götlerini yalamasıyla kendilerini Galatasaray'da bulmuşlar, bunlar ancak hayalarının en büyük topunu oynadıkları bir maçta iyi oynamış olurlar ki senede 2 maç olmaz. Bu 2 maçı sana mı denk getirecekler? Seni bu futbolcular yakmadı mı daha önce. Kadro dışı bırakmadın mı bu Ayı Servet'i. 2. ligte oynayamayacak olanları oynat daha sen. Eğer kalırsan aynı takımla çık Fener maçına. 6-0 ı çok ararsın o zaman.
Hep aynı şeyleri yazmaktan bıktım. Arda Turan bu ülkedeki, bu takımdaki futbolcu olan tek Türk. Baros'da tek yabancı. Onun sakat olduğunu da yazmıştım. Zaten hep iddia ederim. Eğer bu ülkeye sıra dışı bir futbolcu gelmişse mutlaka sakattır. Bakın Beşiktaş'ın Guti ve Karizma'sına. Sakat olmasalar ne işleri var burada. Hocalar da aynı, bazen dinlenmek ihtiyacı olur büyüklerin. Gelirler yatarlar işte böyle.
Takımın kalecilerine bakalım. Ufuk hadi tipi bakımından biraz kaleciye benziyor gibiydi. 40 sene oynasa bi bok olmayacağını ispatladı. Diğeri için kaleci kelimesi çok fazla. Haftaya Hakan Arıkan olur.
Ve bendeniz, Fatih Terim'in can düşmanı; İmparator sen boştayken Galatasaray'ın iyi olması imkansızdır. 30 futbolcuyu birden değiştiremeyeceğimize göre geç takımın başına. Bu kazmalarla bu baltalarla bu kansız şerefsizlerle ancak sen uğraşabilirsin. Biz tribünlerde ediyoruz da etkili olamıyoruz, sen bunlara küfür edeceksin, icabında dayak atacaksın, bunlar ancak sana oynarlar.
Tarifi imkansız bir huzur var içimde. Hatta daha beter olsunlar diye beklentim var. Fener maçının da hezimetle geçilmesini istiyorum. Hayatımda kıskançlık nedir bilmem. Ama Seyrantepe Stadına Aykut'un, Mustafa Sarp'ın, Servet'in, Balta'nın çıkacak olması beni kudurtuyor. Bu adamları çok kıskanıyorum, benim de param vardır mutlaka onlara geçmiş olan. Bütün kalbimle haram olsun diyorum. Ulan ne berbat ve aşağılık futbolcularsınız. Hep Baros'mu, Kewell'mi sakatlanacak, ceza alacak. Hiç mi sakatlanmazsınız, atılmazsınız. Bir maçta da sizi oynatamasın lan şu mendebur hoca.
Benjamin Toşak bizle taşak geçmişti bir zamanlar. Otlayan 4 ineği göstermiş, işte benim geri dörtlü demişti. Surinamlı taşağın dik alasını geçiyor bizle. Götüyle gülecek uçak Atatürk Hava Limanından kalktıktan sonra. Total futbol oynatacakmış. Kime, Servet'e, Servet kim diye bir zahmet Kartal'a gelse de bizim balıkçı Coşkun'a sorsa, Florya'ya sokarmıy dı acaba. Burnuna maske takmış, fedakar Servet. Oynamasa yandık, bizi Sırat Köprüsünden geçirecek sanki.
Ben biliyorsunuz artık maçlara giymiyorum. Bu sene maça gidenlere de kırgınım. Her ne sonuç olursa olsun Galatasaray'ı desteklemeyi taraftarlık sanıyorlar. Ulan ayıp be, içinizde her 100 kişiden biri bunlar kadar oynarken, bu yaratıklara sadece sarı kırmızı forma giyiyorlar diye tezahürat yapıyorsunuz. Ah be Mehmet abi, Peygamber Hüseyin, sizin zamanınızda Sarp gibi bir çakal banko oynayacaktı da siz seyirci kalacaktınız bu hokkabazlığa.
Baros sakatlandı, sağlık ekibine önemli bir müşteri daha geldi, Gökhan Zan gibi müşteri ilgi çekmiyor, kimse merak etmiyor. Arda yok zaten. Ben 3-0 a el sıkışırım sizi bilmem. Golü, gol pozisyonunu saymıyorum, Aykut'un iğrenç degajlarını saymazsak, santrayı geçelim anırmaya devam edeceğim. Takımın seven maça gitmesin, televizyondan bile seyretmesin.
Unuttum sanma seni Adnan Paşa. Sen de bu takımın başkanı olarak Seyrantepe'ye gelirsen ben yine bir köşede anıracağım. Anamız babamız bizi eşşek olarak dünyaya getirmediyse eğer, Arda Turan hariç hiç birinize o stadı göstermeyeceğim. Sizi gidi şebeke liderleri sizi, hırsızlar, kansızlar. Ne mutlusunuz değil mi, sıçtığınız boku çapulcuya temizletiyorsunuz. Verdiniz taktiği, Servet'e, Sabri'ye, Ayhan'a , Ufuk'a. Bir güzel domaldılar, Reykart'ın sehpasını tekmelediler. Götünüze kına yakın.
Bekleyin, ben de nişadırları hazırlıyorum, kınalarınız solmadan yakaladığımı nişadırlayacağım. O zaman ananızın örekesine kadar bağıra bağıra koşarsınız.Maçta koşacağınız yok nasıl olsa.
13 Eki 2010
Hemşehri Hemşehriyi Gurbette S.kermiş
Hani bana ne kardeşim, ben de yazmayayım diyorum ama, sanki bir makine zorla yazdırıyor. Acaba ben Türk değilmiyim? diye sorgulamıyor da değilim. Almanya geçirince ayağa kalkıyorum, Mesut Özil koyunca Galatasaray atmış gibi seviniyorum, ben vatan hainimiyim ya. Evet vatan hainiyim ben de Nazım Baba,hainliğine de devam ediyorum hala. Takımlarında oynayamayanlar, milli maç olmasa topa ayağını değmeyecek yedekler, kadro dışılar, kazmalar, baltalar. Bu cennet vatanın en ilkel köyünden(misal Iğdır, misal Servet) bir çobanı koysan daha iyi oynayacak iken, her kasaba takımından en az 1 tane teknik futbolcu çıkan Türkiye orta sahasında 10 senedir Türkiye'de olup, merhaba demesini bilmeyen Ağırol Mehmet'in oynadığı milli takım benim milli takımım değil arkadaş. Hani idam cezası kalktı, kolay atarız artık. Sehpaya bile gönderseler görüşüm değişmez. Ben bu milli takım kimle oynuyorsa o takımı tutuyorum. 2002 Dünya Kupasında gömdüm ben milli duygularımı futbolda.
3 gece önce Almanya'da Mesut Özil, bilezik gibi geçirince kafatasçılar başlarını dağlara doğru uzatarak uludular. Halbu ki aynı anda ben de küfür ediyordum Mesut Özil'e. Bu kadar kötü oynanır mı lan diye. Acaba o da mı uluyordu ilk yarı boyunca. Mustafa Sarp misali saklandı, yalandan idare ediyordu, ama tribünlerde sadece adı Türk olan, Türkiye'den kaçmışlar, bir daha asla köylerine dönmeyecek olanlar, tercihlerini Almanya'da yaşamak üzere koymuş olanlar, aynı gerekçelerle tercih koymuş Mesut Özil'e sövüyorlardı. İkinci yarı aldı sazı eline, futbolu şiir tadında oynayan Mesut. Ulus takımında banko oynama garantisi verilmediği için risk alan, Almanya'yı seçen Mesut. Dünya Kupası'nın yıldızı Türk. Real Madrid'in 10 numarası. Nefret ettiğim futboldan beni koparmamaya çalışan, Dünyada ki 5 futbolcudan biri Mesut. Bir ara koptu Gökhan Prensin ardından attı efsane çalımı bıraktı geriden gelenin önüne, top gol olmadı. Ulan Kızıl Elmacı faşist, Almanya tercihini yapan Mesut değil, Mesut'un babasıdır. Küfür edeceksen niye Almanya'ya gitti diye babasına et. Mark için Mesut'un babasını ırgat olmaya mecbur bırakanlara et.
Mesut Özil kardeşim, attığın gole Türkiye'de benden başka sevinen oldu mu bilmiyorum? Takipçin olacağım, tek bir istisna olmaz ya hadi bir gün biz eski günlere döner de Real Madrid'le bir kez daha karşılaşırsak o maç tanımam haberin olsun. Gerisi boş, istersen İstanbul'daki maçta da bizim Milli Takıma gol at, yine bu abin ayağa kalkacaktır.
Daha Mesut'un koyduğunu hazmedemeden bu sefer darbe baba ocağından geldi. Yalamalar gazetelere ilan vermişler.'' gardaş gardaş oynayak, ama biz galip gelek'' Bokunda boncuk bulundu ya, 20 sene evvel kovdukları Evliya Çelebi'yi geri getirdiler. Sanki Brezilya'yız da Dünya üzerine dağılmış 500 futbolcudan milli takım seçeceğiz onları motive edip sahaya süreceğiz.. Kartalspor'un hocası olsa ne olacak ki. O da aynılarını oynatacak. Milli Takımın kadrolu devlet memurlarını oynatacaklar. 3 büyükler dediğimiz küçüklerin hocalarına nisbep yapıp, onların oynatmadığını oynatacaklar. Ama bize müstehak, Fatih Terim gitsin diye az kusmadık, Fatih Terim'in Hollandalısı geldi başımıza. Gerçi bana ne de, işte baştan söyledik, yazsak çare yok, yazmasak bir tarafımız acıyor.
Hadi Almanya'da hedef tek kişiydi, Mesut Özil'e sövüp tatmin olduk. Dün geceye ne diyelim. Serin sulu bulaklara, bal süzülen dodaklara mı sitem edelim. Gurbette karşılaştınız Afferin çocuklar, kardaşlarınızı hatırladınız, Dede nasihatini dinlediniz. Koç Nebi'nin hecerinden, Setter Han'ın hünerinden, Köroğlu'nun nigarından, Azarbaycan diyarından bize selam getirdiniz.
3 gece önce Almanya'da Mesut Özil, bilezik gibi geçirince kafatasçılar başlarını dağlara doğru uzatarak uludular. Halbu ki aynı anda ben de küfür ediyordum Mesut Özil'e. Bu kadar kötü oynanır mı lan diye. Acaba o da mı uluyordu ilk yarı boyunca. Mustafa Sarp misali saklandı, yalandan idare ediyordu, ama tribünlerde sadece adı Türk olan, Türkiye'den kaçmışlar, bir daha asla köylerine dönmeyecek olanlar, tercihlerini Almanya'da yaşamak üzere koymuş olanlar, aynı gerekçelerle tercih koymuş Mesut Özil'e sövüyorlardı. İkinci yarı aldı sazı eline, futbolu şiir tadında oynayan Mesut. Ulus takımında banko oynama garantisi verilmediği için risk alan, Almanya'yı seçen Mesut. Dünya Kupası'nın yıldızı Türk. Real Madrid'in 10 numarası. Nefret ettiğim futboldan beni koparmamaya çalışan, Dünyada ki 5 futbolcudan biri Mesut. Bir ara koptu Gökhan Prensin ardından attı efsane çalımı bıraktı geriden gelenin önüne, top gol olmadı. Ulan Kızıl Elmacı faşist, Almanya tercihini yapan Mesut değil, Mesut'un babasıdır. Küfür edeceksen niye Almanya'ya gitti diye babasına et. Mark için Mesut'un babasını ırgat olmaya mecbur bırakanlara et.
Mesut Özil kardeşim, attığın gole Türkiye'de benden başka sevinen oldu mu bilmiyorum? Takipçin olacağım, tek bir istisna olmaz ya hadi bir gün biz eski günlere döner de Real Madrid'le bir kez daha karşılaşırsak o maç tanımam haberin olsun. Gerisi boş, istersen İstanbul'daki maçta da bizim Milli Takıma gol at, yine bu abin ayağa kalkacaktır.
Daha Mesut'un koyduğunu hazmedemeden bu sefer darbe baba ocağından geldi. Yalamalar gazetelere ilan vermişler.'' gardaş gardaş oynayak, ama biz galip gelek'' Bokunda boncuk bulundu ya, 20 sene evvel kovdukları Evliya Çelebi'yi geri getirdiler. Sanki Brezilya'yız da Dünya üzerine dağılmış 500 futbolcudan milli takım seçeceğiz onları motive edip sahaya süreceğiz.. Kartalspor'un hocası olsa ne olacak ki. O da aynılarını oynatacak. Milli Takımın kadrolu devlet memurlarını oynatacaklar. 3 büyükler dediğimiz küçüklerin hocalarına nisbep yapıp, onların oynatmadığını oynatacaklar. Ama bize müstehak, Fatih Terim gitsin diye az kusmadık, Fatih Terim'in Hollandalısı geldi başımıza. Gerçi bana ne de, işte baştan söyledik, yazsak çare yok, yazmasak bir tarafımız acıyor.
Hadi Almanya'da hedef tek kişiydi, Mesut Özil'e sövüp tatmin olduk. Dün geceye ne diyelim. Serin sulu bulaklara, bal süzülen dodaklara mı sitem edelim. Gurbette karşılaştınız Afferin çocuklar, kardaşlarınızı hatırladınız, Dede nasihatini dinlediniz. Koç Nebi'nin hecerinden, Setter Han'ın hünerinden, Köroğlu'nun nigarından, Azarbaycan diyarından bize selam getirdiniz.
8 Eki 2010
Siz Adam Bile Değilsiniz
Bu sütunlarda yıllardır götümü yırttım durdum. Futbolcu değilsiniz lan siz. Takımı yıllardır itin götüne sokan sizlersiniz. 3 senede 6 hocayı kovduran sizsiniz. 10 senedir Fenerbahçe'yle berabere bile kalamadınız. Köy takımlarına, dağ takımlarına elendiniz. Şampiyonlar ligini kuran takımın futbolcususunuz, acaba bileniniz var mı içinizde? Şampiyonlar Ligi logosundaki 8 yıldızdan biri sizsiniz. Bu taraftara unutturdunuz lan Şampiyonlar Ligi marşını. 10 metreye pas atamazsınız, orta yapsanız tribüne gider. Geriye düşseniz çıkaramazsınız, galip duruma geçseniz tabelaya yatarsınız.
Yere düşseniz sakatlanırsınız, sakatlansanız iyileşemezsiniz. Nesiniz lan siz iki maç üst üste iyi oynayamazsınız. Cebiniz büyük, paraları koyacak yer bulamıyorsunuz, arabalarınız en pahalısından. Hepinizin meneceri var, muhasebecileriniz, para sayıcılarınız var. Sorsak hepiniz Dünyanın elit futbolcularındansınız. Taşak geçersiniz bizle. Maçta, tribünde 10 kişi bağırsak koşa koşa gelirsiniz, dışarıda rastlasak bize boka bakar gibi bakarsınız.
Neler gördük lan biz, sizden bin beter kötü futbolcular seyrettik. Yine siz arada sırada şansa mansa Şampiyon bile oluyorsunuz. Bizim koskoca çocukluğumuz geçti lan takımı Şampiyon göremeden. Evet onlar kötüydü ama sadece kötüydü.. En kötü bellediğimiz Öner Kılıç, hepinizden daha büyük Galatasaraylıydı. Hepsi Galatasaray tarihini yazdılar, Galatasaraylılığın en büyük örneğini verdiler. Ben bir çoğunu şahsen tanıyorum, hala can ciğer arkadaşlar. Birinin başına bir şey gelse tam kadro oradalar. Cenazede, düğünde, bayramda. Sefer'in oğlu, Bülent Dalkılıç'ın ve daha nicelerinin oğlu futbolcu oldu. Bir tanenizin çocuğu bizim Mahalle Takımında oynasın eşşek olayım.
Kimsiniz lan siz. Bu ne hokkabazlık, bu ne şaklabanlık. Tamam tescilli, lisanslı kötü futbolcusunuz, itirazımız yedek kaldığınıza değil. Oynarsanız küfür ediyoruz zaten. Takımda Elano yok, Baros yok, Arda yok, Servet kadro dışı kalmış ve siz yedektesiniz. Utanın lan, takım ilçe takımına yeniliyorken bile size ihtiyaç duyulmuyor. Mecburiyetten isminiz yazılıyor işte tahtaya, mecburiyetten para alıyorsunuz. Eski düzen olsa, takımlar sahaya 14 kişi çıksalar tribünden bile maç seyretmeyeceksiniz. Zaten sikinizde bile değil ya, takım yense umurunuzda değil, yenilse hiç değil. Oynarsanız, istatistiğe yazıyor, oynamasanız farketmiyor. Ulan sıkımıydı be Cüneyt'i yedek bekleteceksin, Tanju'yu oynatmayacaksın, Fatih' ikinci devre oyuna sokacaksın. 10 gün sokağa çıkmazlardı lan utançlarından. Ben yedeklerin ısındığını bile hatırlamıyorum, her halde saklanırlardı.
Notunuz belli, Galatasaray'ı bok gibi futbol oynatan elemanlarsınız. O yüzden yedek kalmanız hiç birinizi üzmüyor, neşeniz daim olsun. Yedekliğiniz de daim olur inşallah. Futbolcu değilmişsiniz ki şu boktan takıma bile giremiyorsunuz, amma ve lakin adam bile değilmişsiniz lan siz. Hocanızın babası ölmüş, aranızda babası ölen var mı bilemem? Anladık Reykart düşmanınız, ondan önceki hocalarda öyleydi, ondan sonra gelecek olan da düşmanınız olacak. Düzen böyle olduğu sürece, bir takımda oynayabilecek 35 kişi olduğu müddetçe adam olmadığınızdan dolayı hangi hoca gelirse gelsin düşmanınız olacaktır. Neticede 11 iniz oynayacak oynayamayan diğer çoğunluğun hedefi hoca olacaktır. Oynayanlara ne demeli, ulan insan biraz sıkar be, biraz koşar, şu günde bir galibiyetle bile gönderemediniz Hocayı mezarlığa ya yazıklar olsun size.
Arkadaşınız Servet kadro dışı kalmış, o akibeti meçhul, hocanızın babası ölmüş, siz yedeksiniz ve akla hayale gelmeyecek maymunluk icat etmişsiniz ısınma bahanesiyle. Nerenizi ısıtıyorsunuz lan şebekler. Hnagi antrenman metodunda var böyle ısınma hareketleri.
Ulan Reykart, bu adamları oynatırsan sen de adam değilsin. Bak sana ufak bir tüyo vereyim usta. 2 senedir yırtınıyorum, burası senin bildiğin ülkelere benzemez. Taşları bağlar, köpekleri salarlar, evrimi tamamlayamamış türler vardır bizim buralarda. İnanma kulüp doktorlarına, tanıdığın vardır senin. Çağır gelsin, at muayene eder gibi muayene ettir hepsini. Sağlamlardan 16 kişi ayır, gerisini Servet'in yanına gönder kuaföre gitsinler. Floryaya sokma, bu 16 kişiyi karantinaya al, her birinin başına azılı 10 taraftar bulmak benden. Kıpırdayamasın pezevenkler, antrenmandan maça, maçtan yatağa. Başka yerde görülene verdir sopayı. Eğlenmek yok, arabaya binmek yok, forma eşofmandan başka bir şey giymek yok. Gıda, et, süt, besinden başka bir şey yeme içme yok. Maçtan sonra koştur, koşacak dermanı kalmış olan varsa ceza ver. Bütün maçlara parçalı formayla çık, hepsinin içine Metin Oktay yazılı tişört giydir. Daha kötü netice alırsan ben Sami Yen'de kendimi asarım.
Şebekleri mi ne yapacaksın? Bırak işte layık oldukları yerdeler zaten. O kadar para verip maçlara geliyoruz, futbol seyredemiyoruz, bari şebek seyrettik der güler geçeriz.
Yere düşseniz sakatlanırsınız, sakatlansanız iyileşemezsiniz. Nesiniz lan siz iki maç üst üste iyi oynayamazsınız. Cebiniz büyük, paraları koyacak yer bulamıyorsunuz, arabalarınız en pahalısından. Hepinizin meneceri var, muhasebecileriniz, para sayıcılarınız var. Sorsak hepiniz Dünyanın elit futbolcularındansınız. Taşak geçersiniz bizle. Maçta, tribünde 10 kişi bağırsak koşa koşa gelirsiniz, dışarıda rastlasak bize boka bakar gibi bakarsınız.
Neler gördük lan biz, sizden bin beter kötü futbolcular seyrettik. Yine siz arada sırada şansa mansa Şampiyon bile oluyorsunuz. Bizim koskoca çocukluğumuz geçti lan takımı Şampiyon göremeden. Evet onlar kötüydü ama sadece kötüydü.. En kötü bellediğimiz Öner Kılıç, hepinizden daha büyük Galatasaraylıydı. Hepsi Galatasaray tarihini yazdılar, Galatasaraylılığın en büyük örneğini verdiler. Ben bir çoğunu şahsen tanıyorum, hala can ciğer arkadaşlar. Birinin başına bir şey gelse tam kadro oradalar. Cenazede, düğünde, bayramda. Sefer'in oğlu, Bülent Dalkılıç'ın ve daha nicelerinin oğlu futbolcu oldu. Bir tanenizin çocuğu bizim Mahalle Takımında oynasın eşşek olayım.
Kimsiniz lan siz. Bu ne hokkabazlık, bu ne şaklabanlık. Tamam tescilli, lisanslı kötü futbolcusunuz, itirazımız yedek kaldığınıza değil. Oynarsanız küfür ediyoruz zaten. Takımda Elano yok, Baros yok, Arda yok, Servet kadro dışı kalmış ve siz yedektesiniz. Utanın lan, takım ilçe takımına yeniliyorken bile size ihtiyaç duyulmuyor. Mecburiyetten isminiz yazılıyor işte tahtaya, mecburiyetten para alıyorsunuz. Eski düzen olsa, takımlar sahaya 14 kişi çıksalar tribünden bile maç seyretmeyeceksiniz. Zaten sikinizde bile değil ya, takım yense umurunuzda değil, yenilse hiç değil. Oynarsanız, istatistiğe yazıyor, oynamasanız farketmiyor. Ulan sıkımıydı be Cüneyt'i yedek bekleteceksin, Tanju'yu oynatmayacaksın, Fatih' ikinci devre oyuna sokacaksın. 10 gün sokağa çıkmazlardı lan utançlarından. Ben yedeklerin ısındığını bile hatırlamıyorum, her halde saklanırlardı.
Notunuz belli, Galatasaray'ı bok gibi futbol oynatan elemanlarsınız. O yüzden yedek kalmanız hiç birinizi üzmüyor, neşeniz daim olsun. Yedekliğiniz de daim olur inşallah. Futbolcu değilmişsiniz ki şu boktan takıma bile giremiyorsunuz, amma ve lakin adam bile değilmişsiniz lan siz. Hocanızın babası ölmüş, aranızda babası ölen var mı bilemem? Anladık Reykart düşmanınız, ondan önceki hocalarda öyleydi, ondan sonra gelecek olan da düşmanınız olacak. Düzen böyle olduğu sürece, bir takımda oynayabilecek 35 kişi olduğu müddetçe adam olmadığınızdan dolayı hangi hoca gelirse gelsin düşmanınız olacaktır. Neticede 11 iniz oynayacak oynayamayan diğer çoğunluğun hedefi hoca olacaktır. Oynayanlara ne demeli, ulan insan biraz sıkar be, biraz koşar, şu günde bir galibiyetle bile gönderemediniz Hocayı mezarlığa ya yazıklar olsun size.
Arkadaşınız Servet kadro dışı kalmış, o akibeti meçhul, hocanızın babası ölmüş, siz yedeksiniz ve akla hayale gelmeyecek maymunluk icat etmişsiniz ısınma bahanesiyle. Nerenizi ısıtıyorsunuz lan şebekler. Hnagi antrenman metodunda var böyle ısınma hareketleri.
Ulan Reykart, bu adamları oynatırsan sen de adam değilsin. Bak sana ufak bir tüyo vereyim usta. 2 senedir yırtınıyorum, burası senin bildiğin ülkelere benzemez. Taşları bağlar, köpekleri salarlar, evrimi tamamlayamamış türler vardır bizim buralarda. İnanma kulüp doktorlarına, tanıdığın vardır senin. Çağır gelsin, at muayene eder gibi muayene ettir hepsini. Sağlamlardan 16 kişi ayır, gerisini Servet'in yanına gönder kuaföre gitsinler. Floryaya sokma, bu 16 kişiyi karantinaya al, her birinin başına azılı 10 taraftar bulmak benden. Kıpırdayamasın pezevenkler, antrenmandan maça, maçtan yatağa. Başka yerde görülene verdir sopayı. Eğlenmek yok, arabaya binmek yok, forma eşofmandan başka bir şey giymek yok. Gıda, et, süt, besinden başka bir şey yeme içme yok. Maçtan sonra koştur, koşacak dermanı kalmış olan varsa ceza ver. Bütün maçlara parçalı formayla çık, hepsinin içine Metin Oktay yazılı tişört giydir. Daha kötü netice alırsan ben Sami Yen'de kendimi asarım.
Şebekleri mi ne yapacaksın? Bırak işte layık oldukları yerdeler zaten. O kadar para verip maçlara geliyoruz, futbol seyredemiyoruz, bari şebek seyrettik der güler geçeriz.
6 Eki 2010
Aslantepe Seyircisi
Maç saymaya başladı Aslantepe Taraftarı. Tarihe geçmek, bu stadın ilk kombinesi işte bu demek için mütevazi taraftar yemeden içmeden kesilip kart peşine düştü. Kimisi diyor ki, seyredilecek takım mı var? 8.000 kişi maça gelenler, 52.000 kişilik stadı nasıl dolduracak? Bilmiyorlar, hiç bir zaman da öğrenemeyecekler. Taraftar takım seyretmek için stadyuma gitmez. Stadyuma maç seyretmek için gidenlere seyirci denir, ve seyirci de bizim ülkemizde yoktur. Dünyanın en güzel futbolunu Fenerbahçe oynasa ben bir maç gideyim de şunları canlı izleyeyim demem. O iş kalktı, 40 sene önceydi. Ha biz niye maça gidiyoruz?, Takım her geçen sene, her geçen maç daha kötü oynadığı halde niye çok daha pahalı olan, hem de1.5 senelik satılan Seyrantepe'ye koşuyoruz? Çok basit cevabımız. Biz takım seyretmeye gitmiyoruz, biz forma seyrediyoruz. Formanın içindeki adamlara, formanın içinde oldukları sürece saygımız veya saygısızlığımız var. Hiç kimse babamızın oğlu değil, ayrıca kimse kuşku duymasın ki, sevdiğimiz futbolcuyu babamızın oğlundan da fazla severiz.
Şimdi deseler ki kombine alacak olanlara, takım bundan sonra her maçını kaybedecek, çok sevdiğiniz hocanız gönderilecek, en çok küfür ettiğiniz futbolcularla saha çıkılacak, bir kişi bile kart almaktan vazgeçmez. Hatta bu stadyumda maç falan yapılmayacak, 15 günde bir saat 19.00- 21.45 arası giriş serbest olacak deseler bile en az 30.000 kişi o tribünlerde oturur. Aynen öyle olacak, Olimpiyat Stadında, 50.000 kişi, Cihan'ı, Orhan Ak'ı seyretmişti, şimdi de Servet'i, Gökhan'ı, Sarp'ı seyredecek. Yani lafın gelişi, formayı seyredecek.
Benim takıldığım bir mevzu var bu stad hakkında. Temelinin fotoğrafını çekmiş, belli aşamalarda bir kaç kez görmüştüm. Bir defa bilinen düzenin tersine şeref tribünü ve dolayısıyla kameranın çekeceği taraf değişik. Yani Ali Sami Yen'le kıyaslarsak, Aslantepe'de şeref tribünü kapalıya alınmış gibi. Bütün stadyumlarda yön belirlenirken kıstas güneşti herhalde. Eskiden tek tribün kapalı olurdu, ya da en azından karşılıklı tribünler kapatılırdı. Gündüz maçlarında güneş gelmesin diye de güneşi arkaya alan kapalıya şeref tribünü konuşlandırılırdı. Seyrantepe'de yön farketmeyeceğinden oturum şimdiki gibi dizayn edilmiş. Onlar için farketmiyor, ancak bizim için farkeden bir durum var. O da deplasman seyircisinin oturacağı bölüm.
Biz çocukken, Mithatpaşa Stadının açık tribünlerine kendimizi attığımızda koşar, orta katta, şimdiki numaralıya yakın köşeden bir yere kendimizi atardık. Yani şimdi en çekindiğimiz, önlem alacağımız Fenerbahçelilere desek ki gelin kendinizi bu stadyumda yer beğenin. Şimdiki yerden başka bir yere geçen olursa taraftar değilim. Stadın çıkış kapısı olmayan tek köşesi. Karşı taraftan kameralar maçı çekiyor. Asacakları her flama, yapacakları her görsellik ister istemez kadran içinde. Ayrıca güvenlik nedeniyle sağ ve sol tarafları epeyce bir boş bırakılacak. Çürük diş desem, saha iğrenç bir durum. Senede 3-5 maçın haricinde o bölüme kimse alınmayacak.Üstleri modern bir kafesle kapatılacak, bazı maçlar elektriklenirse sahaya yakın olduğundan her türlü provakasyona gebe. Ana yola yakın olması nedeniyle ilk dolacak, en çok rağbet görecek olan kale arkası, deplasman tribününün olduğu kale arkası. Olimpiyata gitmiş, tecrübeli taraftar bilir, Edirne tarafındaki kale arkasına kimse gitmezdi.
Yani kısaca daha görmeden hayran olunası bir stad yapıldı. Bizimkilere kalsa bir 20 senede yapılamazdı o ayrı da, hadi yapıldı bu işlere kim karar verdi acaba? Güvenlik nedeniyle kolay girsin çıksın hesabı yaptılarsa(aynı durum Fenerbahçe Stadında mevcut. Eskiden okul tarafına giderdik, sopayı yerdik, şimdi istasyon tarafından, otoban tarafından daha az sopa yiyerek girebiliyoruz) o zaman yine aynı tribünün diğer köşesi, üst tribün verilebilirdi. Noi Camp'ta, Barnebau'da 90 dakika bütün dikkatinle maçı izle deplasman tribününü göremezsin. Otobanın karşısındaki kale arkasını takip edin, çoğu maçta dolmayacak orası.
Yeni Stad heyecanına limon sıkmadan bir tesbit yapayım dedim sadece.
Şimdi deseler ki kombine alacak olanlara, takım bundan sonra her maçını kaybedecek, çok sevdiğiniz hocanız gönderilecek, en çok küfür ettiğiniz futbolcularla saha çıkılacak, bir kişi bile kart almaktan vazgeçmez. Hatta bu stadyumda maç falan yapılmayacak, 15 günde bir saat 19.00- 21.45 arası giriş serbest olacak deseler bile en az 30.000 kişi o tribünlerde oturur. Aynen öyle olacak, Olimpiyat Stadında, 50.000 kişi, Cihan'ı, Orhan Ak'ı seyretmişti, şimdi de Servet'i, Gökhan'ı, Sarp'ı seyredecek. Yani lafın gelişi, formayı seyredecek.
Benim takıldığım bir mevzu var bu stad hakkında. Temelinin fotoğrafını çekmiş, belli aşamalarda bir kaç kez görmüştüm. Bir defa bilinen düzenin tersine şeref tribünü ve dolayısıyla kameranın çekeceği taraf değişik. Yani Ali Sami Yen'le kıyaslarsak, Aslantepe'de şeref tribünü kapalıya alınmış gibi. Bütün stadyumlarda yön belirlenirken kıstas güneşti herhalde. Eskiden tek tribün kapalı olurdu, ya da en azından karşılıklı tribünler kapatılırdı. Gündüz maçlarında güneş gelmesin diye de güneşi arkaya alan kapalıya şeref tribünü konuşlandırılırdı. Seyrantepe'de yön farketmeyeceğinden oturum şimdiki gibi dizayn edilmiş. Onlar için farketmiyor, ancak bizim için farkeden bir durum var. O da deplasman seyircisinin oturacağı bölüm.
Biz çocukken, Mithatpaşa Stadının açık tribünlerine kendimizi attığımızda koşar, orta katta, şimdiki numaralıya yakın köşeden bir yere kendimizi atardık. Yani şimdi en çekindiğimiz, önlem alacağımız Fenerbahçelilere desek ki gelin kendinizi bu stadyumda yer beğenin. Şimdiki yerden başka bir yere geçen olursa taraftar değilim. Stadın çıkış kapısı olmayan tek köşesi. Karşı taraftan kameralar maçı çekiyor. Asacakları her flama, yapacakları her görsellik ister istemez kadran içinde. Ayrıca güvenlik nedeniyle sağ ve sol tarafları epeyce bir boş bırakılacak. Çürük diş desem, saha iğrenç bir durum. Senede 3-5 maçın haricinde o bölüme kimse alınmayacak.Üstleri modern bir kafesle kapatılacak, bazı maçlar elektriklenirse sahaya yakın olduğundan her türlü provakasyona gebe. Ana yola yakın olması nedeniyle ilk dolacak, en çok rağbet görecek olan kale arkası, deplasman tribününün olduğu kale arkası. Olimpiyata gitmiş, tecrübeli taraftar bilir, Edirne tarafındaki kale arkasına kimse gitmezdi.
Yani kısaca daha görmeden hayran olunası bir stad yapıldı. Bizimkilere kalsa bir 20 senede yapılamazdı o ayrı da, hadi yapıldı bu işlere kim karar verdi acaba? Güvenlik nedeniyle kolay girsin çıksın hesabı yaptılarsa(aynı durum Fenerbahçe Stadında mevcut. Eskiden okul tarafına giderdik, sopayı yerdik, şimdi istasyon tarafından, otoban tarafından daha az sopa yiyerek girebiliyoruz) o zaman yine aynı tribünün diğer köşesi, üst tribün verilebilirdi. Noi Camp'ta, Barnebau'da 90 dakika bütün dikkatinle maçı izle deplasman tribününü göremezsin. Otobanın karşısındaki kale arkasını takip edin, çoğu maçta dolmayacak orası.
Yeni Stad heyecanına limon sıkmadan bir tesbit yapayım dedim sadece.
4 Eki 2010
Bir Kadro Planlaması
Bizimkini geçin. Adnangiller'in oyuncağı, şamar oğlanıyız biz. Şu en en mutlu insanlar camiamızda bu ikisidir. Devre arasında sakat, kadroya giremeyen, bi bok etmeyen futbolcu transferi ve elde patlayanları nasıl gönderirizin muhasebesiyle meşguldürler muhtemelen. Çok yazdık Galatasaray'ın derin devletini. Kendi işlerinde, inşaatlarında en ufak bir hata olmaz. İş yerlerinde işe yaramayan tek bir meydancı bile yoktur. Maaş verdikleri insanların, kanını iliğini emiyordur. Fazladan 5 kuruş vermez, gereksiz masraf etmez. Eğer işine yaramayacaksa tek bir pense bile satın almazlar. Ne düşündüğümü herkes biliyor bunların hakkında. İyi düşünen varsa da sayıları çok azdır, ya da çapulcudur.
30-40 kişi yi dolduruyorlar tesislere, 11 kişi oynanacak maçlar için. Başlarına da Dünyada futbolla ilgilenen herkesin tanıdığı, hiç kimsenin itiraz edemeyeceği birini koyuyorlar ve başlıyorlar gülmeye. Yalan dolan, sezon başında. Takım hangi turnuvalara katılıyorsa o turnuvayı Şampiyon bitiriyorlar. Dağ takımına elenince o hafta bir şekilde geçiştiriliyor. Neticede futbol 3 ihtimalli oyun, ahlar vahlar, son dakika golü şanssızlıklar. Yeni yalanlar, yeni hedefler.
İş Galatasaray'ın kadro planlamasına gelince; Kardeşim Türkiye'de lig te oynayan takımları iyi analiz edeceksin. Her ne kadar adı futbol ligiyse de, değildir, en iyi senin bilmen gerekir. 4 iklim hüküm sürer bu memlekette. Her görüşten, her sosyal sınıftan insan vardır necip millettin bünyesinde. Bir hafta Antalyaspor'la oynarsın, sıcaktan sıtmaya yakalanır futbolcun, diğer hafta Sivas deplasmanına gider it gibi titrersin. Takımın 3 ü 5 i mutlaka bir kaç idmanı kaçıracak şekilde hasta olur. Bir hafta cillop gibi sahada oynarsın, diğer hafta stad demek için noter getireceğin bir tarlada maç edersin. Bir hafta Rıza'ya karşı oynarsın elini ayağına verir, temkinli olup sonra Yılmaz Vural'a çıkarsın çarpılırsın. Efendisi de vardır futbolcuların, ayısı da.
Yani diyeceğim şu dur. Oynayacağın takımla futbol dışı bir mücadeleye girmek mecburiyetinde kalırsan onda da kazanmalısın. Şu en son maça bakalım, deve güreşi oynasak kimle oynıcaz. Evet onlar Tozo-Emenike, buyur sen hocasın çıkar iki kişi karşılarına, çıkaramazsın. Gökhan'la Cana'yı vereyim desen ilk hamlede yıkılırlar. Sende de en az onlar gibi iki deve olması lazım, yok. Nonda'yla Servet'i çıkar bakalım Karabükspor'la yapacağın deve güreşi müsabakasına ne olur netice? Jimnastik takılalım dediler, evet Keita lazım artistik hareketlerde, jo lazım atlama beygirinde. Sen kimi çıkarmışın sahaya Ayhan'ı. Gece hayatı yok, harama uçkur çözmez, kimseye atlayamaz. Takla atacak adamın yok. Güreşi, basketi, boksu dün saydık yok. Kısa mesafe, uzun mesafe yarışalım desen, Misimoviç 50 metre koşsa yere yatacak gibi, Pino desen dinlenmeden 5 km koşamaz.
2000 senesinin kadrosundan örnekler vereceğim. At yarışı yapsak, Suat'la Okan joker olur. Hem ufak tefek olacan hem iyi futbol oynayacan. Bizim takımın kadrosunda Emre Çolak var, ata binebilir, amma velakin futbol oynayamıyor. Boks, karate, güreş gibi vurdulu kırdılı sporlarda Fatih Akyel, Emre Aşık amade. 100 metre yarışı varsa, Ümit Davala var. Basket'i kimse oynayamaz bizimle Hakan Şükür smaç basar. El topu, voleybol oynamayı teklif etseler Taffarel'in var korkma her kesi yenersin. Atlama Beygirine çıkar Ümit Davala'yı. Artistik patinaja ver Hagi'yi çimde dans etsin.
Kafayı biraz da siz yorun ya, bu sene ki takımda futbol dışında her hangi bir dalda üstünlük kurabilecek yetenekte biri var mı? yok, Geriye ne kalıyor, bari futbolda başarılı olun. Emenike'yi dövemiyorsunuz, bari topa vurdurmayın. Peş peşe 2-3 pas yapın ya. Vallahi çocuklar Ağrı Dağına bıçak çektiniz, benim bildiğim taraftar hele ki Aslantepe'ye gün sayıyor sizin çoğunuzu çıkartmaz. Çıkartırsa onlara da yazıklar olsun.
30-40 kişi yi dolduruyorlar tesislere, 11 kişi oynanacak maçlar için. Başlarına da Dünyada futbolla ilgilenen herkesin tanıdığı, hiç kimsenin itiraz edemeyeceği birini koyuyorlar ve başlıyorlar gülmeye. Yalan dolan, sezon başında. Takım hangi turnuvalara katılıyorsa o turnuvayı Şampiyon bitiriyorlar. Dağ takımına elenince o hafta bir şekilde geçiştiriliyor. Neticede futbol 3 ihtimalli oyun, ahlar vahlar, son dakika golü şanssızlıklar. Yeni yalanlar, yeni hedefler.
İş Galatasaray'ın kadro planlamasına gelince; Kardeşim Türkiye'de lig te oynayan takımları iyi analiz edeceksin. Her ne kadar adı futbol ligiyse de, değildir, en iyi senin bilmen gerekir. 4 iklim hüküm sürer bu memlekette. Her görüşten, her sosyal sınıftan insan vardır necip millettin bünyesinde. Bir hafta Antalyaspor'la oynarsın, sıcaktan sıtmaya yakalanır futbolcun, diğer hafta Sivas deplasmanına gider it gibi titrersin. Takımın 3 ü 5 i mutlaka bir kaç idmanı kaçıracak şekilde hasta olur. Bir hafta cillop gibi sahada oynarsın, diğer hafta stad demek için noter getireceğin bir tarlada maç edersin. Bir hafta Rıza'ya karşı oynarsın elini ayağına verir, temkinli olup sonra Yılmaz Vural'a çıkarsın çarpılırsın. Efendisi de vardır futbolcuların, ayısı da.
Yani diyeceğim şu dur. Oynayacağın takımla futbol dışı bir mücadeleye girmek mecburiyetinde kalırsan onda da kazanmalısın. Şu en son maça bakalım, deve güreşi oynasak kimle oynıcaz. Evet onlar Tozo-Emenike, buyur sen hocasın çıkar iki kişi karşılarına, çıkaramazsın. Gökhan'la Cana'yı vereyim desen ilk hamlede yıkılırlar. Sende de en az onlar gibi iki deve olması lazım, yok. Nonda'yla Servet'i çıkar bakalım Karabükspor'la yapacağın deve güreşi müsabakasına ne olur netice? Jimnastik takılalım dediler, evet Keita lazım artistik hareketlerde, jo lazım atlama beygirinde. Sen kimi çıkarmışın sahaya Ayhan'ı. Gece hayatı yok, harama uçkur çözmez, kimseye atlayamaz. Takla atacak adamın yok. Güreşi, basketi, boksu dün saydık yok. Kısa mesafe, uzun mesafe yarışalım desen, Misimoviç 50 metre koşsa yere yatacak gibi, Pino desen dinlenmeden 5 km koşamaz.
2000 senesinin kadrosundan örnekler vereceğim. At yarışı yapsak, Suat'la Okan joker olur. Hem ufak tefek olacan hem iyi futbol oynayacan. Bizim takımın kadrosunda Emre Çolak var, ata binebilir, amma velakin futbol oynayamıyor. Boks, karate, güreş gibi vurdulu kırdılı sporlarda Fatih Akyel, Emre Aşık amade. 100 metre yarışı varsa, Ümit Davala var. Basket'i kimse oynayamaz bizimle Hakan Şükür smaç basar. El topu, voleybol oynamayı teklif etseler Taffarel'in var korkma her kesi yenersin. Atlama Beygirine çıkar Ümit Davala'yı. Artistik patinaja ver Hagi'yi çimde dans etsin.
Kafayı biraz da siz yorun ya, bu sene ki takımda futbol dışında her hangi bir dalda üstünlük kurabilecek yetenekte biri var mı? yok, Geriye ne kalıyor, bari futbolda başarılı olun. Emenike'yi dövemiyorsunuz, bari topa vurdurmayın. Peş peşe 2-3 pas yapın ya. Vallahi çocuklar Ağrı Dağına bıçak çektiniz, benim bildiğim taraftar hele ki Aslantepe'ye gün sayıyor sizin çoğunuzu çıkartmaz. Çıkartırsa onlara da yazıklar olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)