6 Ara 2009

Rijkaard 1- Galatasaray 1


Yorum yok, ben bıraktım, Surinamlıyı gözümde fazla büyütmüşüm. Kimse kusuruma bakmasın. Oyunlara eksi yönde somut katkılarını gördükçe soğumaya başladım, hatta iyiden iyiye kıllanmaya bile. 80. dakikaya kadar sayısız gol pozisyonuna giren takım sezonun en büyük futbolunu oynuyordu. Nonda'ya rağmen çok iyi oynuyordu. Hatta Manda Yiyicisi çıkıp yerine Keita'nın girdiği ve Elano'nun çıktığı o kısa periyotta unutulmaz futbol oynadı. Ellerinde reçete var bu adamların. Tabela ne olursa olsun, oyun nasıl olursa olsun 70. dakikada Keita ya da Kewell girecek. 80. dakikada bir değişiklik daha yapılacak Ayhan girecek, son 2 dakika da da Aydın girecek.

Hepinizin kuponunu yatırdım, kusurma bakmayın, ben iyi oyundan emindim oysa. Tribündekiler, televizyon başındakiler, kulübe hariç herkes Galatasaray'ın gol yiyeceğinden de emindik. O dakikaya kadar posizyona bile girmeyen, hatta tek forvetini çıkarıp 1-0 a razı olan Belediye, Ayhan'ın girmesiyle lağımda altın buldu. Belediye tek kaleye döndürdü maçı. Arda, Elano çıkıp takım 8 kazmaya dönünce beklediğimiz gol son saniye de de olsa geldi.

Maç bitiminde hakeme yüklendi taraftar. Sen hakeme yükleneceğine son saniye de firikik atılırken arabesk şarkına bir ara ver de ıslık çal.

Bok çuvalı diyeceğim Nonda sakatlanıp çıksın diye dua ettim her maç. Surinamlıya kalsa Gökhan'ı oynatacaktı, Keiata'yı oynatmasa fırça yiyecek, oyna soktuğunda ancak çıkarabildi Manda Yiyicisini ve o anda benim Galatasaray'ım sahadaydı. 5 dakikada 3 pozisyona girildi senmisin pozisyona giren. Ulan düşman olsa yapmaz be. O anda sahanın en iyi oyuncusu Elano ki 3 tane topu büyük bir şanssızlıkla içeri girmeyen, bir gol atsa artık tutamayacağı ve devamlı oynatmak zorunda kalacağı futbolcuyu oyundan çıkarıyor. Ben Elano'nun yerinde olsam geçen sene Lincoln'ün yaptığından daha fazlasını yapardım.

İnanın bu yazı sinirle yazılmış bir yazı değildir. Ve maç 1-0 bitseydi bile son firikiği ben gol yazmıştım zaten, aynısını yazacaktım. Beni bilen bilir 1-0 galibiyete ben galibiyet demem. Hiç farketmez, ısrarlıyım herkesle iddiaya girerim. Bu Nonda oynamasın, Elano, Kewell, Arda, Keita sahada olsun her takımı yeneriz. Bizi ancak bu saatten sonra Surinamlı yener. Burayı Barcelano sanıyor, birbirinden farkı olmayan oyuncuları eşit şekilde sahada tuttuğunu sanıyor. Maçı bitiren kadro idda ediyorum aynı şekilde sahaya çıksın bırakın galip gelmeyi, pozisyona bile girmeden sezonu kapatır.

Ayhan, özenle kaptanlık bantını takıyor, Aydın çaktırmadan topu taca vuruyor. Bari yatacan alsana Emre Aşık'ı, Aydın'ı sahaya alırken amacın neydi? Ne dedin büyük Surinamlı Aydın'a. 3 senedir 3 gram futbolunu ilerletememiş futbolcuda bizim göremediğimiz neyi görüyorsun? Bu Ayhan'ı biz bıraktık, rakip takımda oynuyor sanki Barcelano'da olsan Ayhan'a acaba limon taşıtırmısın?

Büyük takımlar son saniyede gol yemez, yediği golü de hakeme yıkmaz. Neymiş, Kewell'in kornerini vermemiş de o top dönüp gol olmuş. Dün Fener bugün biz ağlıyoruz. 2 top direkten dönmüş, 2 top direği sıyırmış, Manda Yiyicisi kaleciyi delecek gibi vurmuş, Elano 3 topu içeri sokamamış, sayısız gol kaçmış, rakibin tek pozisyonu yok, karambol, panik, kazmalık, sen gel yediğin golü hakeme bağla. Evet bende aynı fikirdeyim hakem iğrençti, e iğrençse iğrenç ne yapalım. Atacaksın kardeşim, büyüksen kötü hakemi de yeneceksin.

Hiç bir zaman tabelaya bakmadım, tabela benim için hesap makinası gibi bir şey. Ben futbolun peşindeyim, Elano eğer oynayacaksa, Nonda oynamayacaksa mutlak güzel futbol oynarız. Güzel oynayan takım da uzun maratonda mutlaka kendine yer bulacaktır. Kimse üzülmesin berabere kaldık diye. Eskişehir, Manisa ve bu maç aynı oldu. Dışardaki Diyarbakırspor maçı da aynıydı, içerdeki Trabzonspor maçı da. O maçlarda son saniyede kaleye gök tanrı geçmişti sadece. Değişen bir şey yok, gelen gideni aratıyor, demek bu işin amentüsü böyle. Lanet olası 1 golü atıp yatacak, 3 puanı alacaksın, euroları cebelleze indirip, aklında varsa bir şeyler onları da bu garip ülkenin takımını deneme tahtası yapıp deneyeceksin. Haldun'un Adnan Polat'ın yerinde ben olsaydım Elano çıkartılırken müdahele ederdim.

Korkarım yenemedik diye takımı değiştirmez. 80 dakikalık takıma gelirsem eğer, Mehmet Topal topal bacağıyla hem Servet, hem Gökhan'dan daha iyi oynayacağını, Uğur Uçar bir dahaki maç oynamayacağını bile bile her zaman bu takımda var olduğunu, Harry Kewell'in Galatasaray'ın en asil futbolcusu olduğunu kez daha belgeledi. Arda Turan eski moralli günlerinde olmasa da top ayağına geldiğinde rakibi maymuna çevirdi, topları direkten döndü, attığı unutulmaz pası, çuval içeri yollayamadı. Mustafa Sarp kaşıkla verdiğini kepçeyle alacak kuşkusuyla maç izlettiriyor bizlere. Galatasaray oyuncusu olamaz, bu gün her maç oynayan Sarp, yarın hiç bir takımda oynayamayacak duruma bile gelebilir.

Kaleci bir topu da tut be kardeşim. Bir maçı da sen kurtar ne olur. Kalede zangır zangır titriyor, nerdeyse tuttuğu topla içeri girecek. Elalemin kalecisi son saniyede serbest vuruş kullanıyor, aynı anda pozisyon dışında en az 4 Galatasary futbolcus var. Ben merak ediyorum, Ayhan'la Aydın kaçan puanlara üzüldüler mi?

Neticede langırt liginden bir maç daha oynandı. Bu kez langırt tahtasının sarı kırmızılı kalecisini tutan mil, yanlış hareket ettiğinde top delikten içeri girdi o kadar. Futbolu bilmediğime artık iman ettim, ancak Galatasaray'ı 50 tane Rijkaard'dan daha iyi bilirim. Şu pozisyonun alındığı haftada şu maçı tribünden 11 kişi oynasa, ya da tribünden her hangi birimiz yönetsek fark atardık. Yazıklar olsun diyorum kenar yönetimine, Ayhan'a, Aydın'a.

5 Ara 2009

Fark Olur


Bizim Surinamlıya yalvarmalarımız para etmedi. Fakat iyi Galatasaray'lı olduğumuzu Yüce Gök biliyordu. Sonunda dualarımız kabul oldu ve bir taşla iki kuş birden vuruldu. Gökhan Zan( kendisine geçmiş olsun diyoruz, başka takımdan bile olsa hiç kimsenin sakatlanmasını istemem ama konu Galatasaray olunca başka, kusuruma bakmasın, kendisine uzun istirahatler dilerim) sakatlanarak, bizim çelişkimiz olan iki kazmayla koca Galatasaray'ın savunulması işinde rotasyona sebebiyet verdiği için teşekkür ederimç. Bu birinci kuştu vurulan , ikinci taş aynı özellikteki iki savunma çapasından birine isabet etti. Ve Mehmet Topal savunmaya geçti. O dakikadan sonra düzgün ataklar yapmaya başladık.

Yarın maça Mehmet Topal- Servet arkada Barış- Sarp önde başlanacak. Ben maç yazısını şimdiden yazıyorum. Fark olur, heleki Elano'yu kesmeden bir formülle maça çıkarsak hezimet gelir. Oyun için umutluyum, geriden düzgün toplar çıkacak, bu sayede orta saha biraz daha önde topla buluşacak Mustafa Sarp karşı kaleye daha yakın oynayacak.

Keita'nın takıma dönüşü ses getirecek, Arda, attığı çalımlardan ve attırdığı golden sonra geri dönüş sinyalleri verdi. Milli takımın elenmesi en çok Arda'ya koymuştu, form düşüklüğünün sebebi bence buydu. Yanlız gözümüzden kaçmayan şeyler var. Pao maç yazısında belirttim, Elano'ya Sabri iki kez pas atmadı, ben Elano'yu bir ara çaresiz seyrettim. Adam elini kaldırıyor, tacı bile başkasına atıyorlar. Umarım bizimki vesvesedir. Elano Melih Beyin benzettiği gibi piyadeyi destekleyen havan mevzisi pozisyonunda. Kazmaların 8 pasta kat ettiği mesafeyi tek bir pasla hallediyor. Geriden gelenlere koridor açıyor. Biraz da Arda serbest vuruşları bıraksa da kararımızı iyice versek.

Kewell'in yükü ağırlaştı, bence yarın kenarda oturarak başlar. Bana kalsa Nonda'nın yerine oynatırım ama bu kadar değişikliğe de razıyım. Baros gelene kadar idare edelim yeter. Yarın bir futbolcu daha teraziye çıkacak. Bakalım kaç okka gelecek. Uğur Uçar'ın yokluğunda Sabri futbolcu oldu, sıra kendisinde eğer bıraktığımız yerden başlayabilirse Hakan Balta korkulu rüyalar görmeye hazır olsun.

Ben yarın Servet'ten de olumlu futbol bekliyorm, gol atarsa demedi demeyin. Kendisinden futbol bekleyen yok, Ayıboğan'lık yapsın yeter. Topu kaleciden almaya korkuyorlardı, aldıklarında da kendilerine garanti pas verip sorumluluktan kaçıyorlardı. Şimdi Topal topu ileriye doğru daha rahat dürter. Ve Servet asıl görevine döner, bu rahatlıktan pozisyon bile bulur.

Son lafım Galatasaray taraftarına. Perşembe gecesi dakika 90, penaltı gibi frikik atıyorlar ve bizimkiler bağırıyor'' elimde sigara deplasman yolunda, sen var ya sen....'' arabesk ağıt. Sahada oynana oyuna en ufak bir katkısı olmayan tezahüratlarla Beşiktaş'lıları geçtik. Bence ters bile tepiyordur bu bağırışlar. Kale arkasında bir kule var, her kimse tanımıyorum, amigo namlı kardeş bir saniye bile maça bakmadı. Son saniyedeki serbest vurşu bile seyretmedi. Bu tezahürat sistemine başka bir yazıyla değineceğim. Fakat görüşüm taraftarın gittikçe kötüleşmesidir.

Ligimizin langırt ligi olduğunu yazmıştık, dün Beşiktaş maçını seyretmedim, langırt maçı berabere bitmiş. Her maç her sonuca gebe, Dürüllü'lü o futbolla nereye kadar zıplayacak? Benden tüyo Nihat'ın iyileşmesine sevinelim. 12 puan farkı Nihat düz koşu yaparken kapattılar.

Yarın İç Anadolu'da bir büyük maç var. Kayseri'li hemşehrilerim maça gitmez demiştim, uyarılarımı dikkate almışlar! maçı beleş yapmışlar( maç 1 lira yanında çaman ekmek bedava) ve Kayseri'liler ''nööreceem maçta'' demeyerak bedava maça hücum edecekler. Ve ilk defa tıklım tıklım bir maç oynanacak Kadir Has'ta.

Neyse araya garnitürden sıkıştırdık bunları da. Toparlarsak bu yazının ana fikri, Gökhan Zan'ın sakatlığının bizim geri dönüşümüze katkı yapacağı varsayımıyla maçtan önce kehanette bulunmamdır. Üst oynayın fark olur, yatasanız amortiniz benden.

4 Ara 2009

İkimiz Bir Fidanız; Galatasaray 1- Pana 0


O lanetli maçın üstünden haftalar geçti. Her iki takım da o maçtan büyük zaiatla çıktılar. Tabelaya bakarsak Fenerbahçe bizi yenmiş, biz aslan gibi yenilmişiz. Fener'in burnundan gelmiş o galibiyet. Dikiş hala tutmuyor işte.

Fener bizden aldığını Beşiktaş'a verip ödeşti. Sonrası hüsran, galibiyet yok, iyi oyun yok. Fener puan kaybettikçe biz kaybettik, o maçtan sonra iyi oyuna gole hasret kaldık. Dün gece Fenerbahçe deplasmanda galip gelerek ilk defa bir Türk takımı guruptan birinci çıktı diye övünecekken, limon sıkıldı ve bu gece aynısını Galatasaray yaparak, bir maç kala gurubu lider bitirdi.

Bursa maçını taraftar unutmamış, dolu olmasına rağmen tribünler hele ki bir Avrupa Kupası maçı coşkusunda değildi. Alpaslan tribünü daha bir bilinçli, hiç bir futbolcuyu çağırmadılar. Ve mor formayla çıktı sahaya takım.

Biz artık alışacağız bu sisteme. İstemesek de Surinamlı bu takımı çıkaracak. Defansta iki kazmayla savunma yapılacak, onların önünde de aynı türde iki bekle ilk toplara basılacak. Ya kötü oyuna razı olacağız, ya da bu adamlar oynaya oynaya oynamasını öğrenecekler. Gökhan Zan sakatlanıp çıkınca ne yalan söyleyeyim gol kadar sevindim. Onun çıkmasıyla bir anlamda benim istediğim değişiklikler yapılmış oldu. İki baltadan biri çıktı, yerine Topal geçti. Topal'ın tekniği Gökhan'dan iyi olduğu için düzgün çıkmaya başladık. Ve kaç maçtır özlediğimiz rekor pas trafiğini 3-5 defa seyrettik. Topal geriye gelince Sarp'ın oyunu gözle görülür biçimde iyiye döndü.

Fener maçından sonra en iyi oyunu oynadık. Kimse memnun oldum sanmasın sakın. Öyle ahım şahım bir futbol yoktu, ancak bu kötü periyotta morale büyük ihtiyaç vardı. Umarım kötü futbolumuz dip yapmıştır, ve bu maçla birlikte çıkışa geçecektir. Ah şu Baros iyileşene kadar idare edebilsek. Manda yiyicisi yere yığıldı yığılacak. Sezon sonuna kadar banko oynasın 5 gol atamaz. O da beleş olursa. Yürümeye dermanı yok.

Elano Blumer'e acıdım. Bu maçta kendisini dikkatle izledim. Bence ona pas atmıyorlar. Ya da çok kötü pas atıyorlar, alıp kontrol edemiyor. Gökhan, Servet, Sabri, Balta isabetsiz uzun toplardan kaç tane attılar, Elano'yu tercih etmediler. Bu gidişle Elano'nun banko oynaması, iki maç üst üste ilk 11 çıkması imkansız gibi.

Kader Keita'ya yedeklik yakışmıyor. Girdikten sonra maça hareket geldi. Futbol maçında olduğumuzu hissettirdi. Bakalım kim oynamayacak önümüzdeki maç. Dileğim Nonda'nın oturması, Kewell'in santrafor oynaması. Rijkaard yapamazsa sakatlık belası yapar bu değişikliği.

Leo Franko'yu ben bu maçta ilk defa beğenmedim. Ne gariptir, benim beğenmediğim maçı gol yemeden kapadı oysa. Ne zamandır hatırlamıyoruz gol yemediğimiz maçı. Topu devamlı şişirdi durdu. Acemi kaleciler gibi dandik bir gol yiyecektik nerdeyse. Elle topu en yakındakine veren Leo gitmiş, sıradan degaj yapan kaleci gelmiş. Taktiği böyle vermişlerse kötü.

Servet kardeş, Mehmet Topal'ın Gökhan Zan olsa garanti gol olacak pozisyonda muhteşem alışına penaltı çaldı nerdeyse. Durdu resmen penaltı diye. Bir ara sağ açık pozisyonunda orta yaptı. Bereket avuta gitti de bir daha aynı yerden orta yapmaya kalkmaz.

Arda Turan bir kaç pozisyonda klasını gösterdi. Çalımları bel kırar cinstendi. Golü de attırınca üstündeki miskin toprak kalktı. Fakat itirazdan sarı kart alması yalışmadı. Sonlara doğru da oyundan iyice düşüp idare etti.

Kolay geçeceği belli olan maçı kolay geçtik. Her ne kadar maçın skoru yavan olsa da fazla zorlanmadan 3 puan aldık. Gurup maçları antrenman havasında geçti, esas maçlar şimdi başlıyor. Önümüzde ki angarya Strm Graz maçını geçip, ciddi rakibimizi bekleyelim bakalım.

1 Ara 2009

Türkcell Langırt Ligi


Süper lig başladığında ne ümitliydik. Her maç keyif veren futbol, bol gollü maçlar, uzun pas trafiği ve kayıpsız geçen haftalar. Rekorlar kıracağımızı sanıyorduk. Aynı rüyayı Fener'liler de görüyordu. Bu arada Dürüllü'lünün defteri dürülüyor zirve iki takıma kalıyordu. Ta ki o lanetli maça kadar. Geçen yıl Sami Yen'de oynanmıştı o uğursuz maç. Berabere kalmış en önemli oyncları kaybetmiş, Beşiktaş'a yaranmıştık. Sonrasında her iki takımın gafletinin ardından ligin en kötü futbolunu oynayan Beşiktaş yararlanmış şampiyon olmuştu.

Bu sene Beşiktaş'ı 3 kez izlediim. Üçünde de sıçan gibi oynadılar, 2 sini kazanıp birini bize kaybettiler. Ve her iki takımdan 12 şer puan fark yediği halde Denizli bıyık altından gülüyordu. Bu salaklar Kadıköy'de bir maç yapar, o maçın öncesi, o maç ve sonrası bize yarar hesabı yapıyordu. Ne oldu bizi yenen Fenerbahçe'ye önce ona bakalım. Bizim maçtan önceki maçı feda ettiler. Bütün enerjilerini bizim maça verip kazandıktan sonra, hem takımda hem taraftarında korkunç bir boşalma oldu. Maç seyircisiz oynanmasa bile inanın kimse son maça gitmeyecekti. Bilica'yı cezalı duruma düşürdü o lanet maç. Ve sonrası hüsran oldu.

Biz ne yaptık peki. Biz de ölüm kalım maçını kaybettik ve öldük. Baros sakatlandı, Keita tam formdayken ölüye çıktı. Yenilginin verdiği moralsizlik hocaları yeni çareler arayışına itti ve daha büyük bir travma geçiriyoruz, atlatılacak gibi de değil.

Ne yapmalı peki? Ben bundan sonraki Fenerbahçe maçına Kadıköy'e gitmeyeceğim, misal Manisaspor'la oynuyormuşuz gibi izleyeceğim. Futbolcuları gereksiz kasıyoruz. Biz kendimiz hayatımızın en önemli şeyiymiş gibi değer veriyoruz o maça. Maç ta maç olsa bari. Beşiktaş Fenerbahçe maçı nasıl dostane oynandı gördünüz. 3. gol ofsayt gole bile itiraz eden yok.

Beşiktaş haftalardır yemeyerek, gol de atamayarak nasıl oluyorsa puan cetvelinin tepesine yerleşmiş. Bu kadar kötü oynayan takım oralarda kalabilir mi? Kalabilir, bizim lig lig değil. Bütün maçlar langırt maçı. Her maçta her sonuç çıkar. Misal Beşiktaş oynadığı bütün maçları kaybedebilirdi. Bizde bütün maçlarımızı kazanabilirdik. 200 senesindeki oyunla gelen şampiyonluktan sonra alınan şampiyonluklar da langırt işi. 3 büyükler dediğimiz takımların langırt tahtasındaki futbolcuların en(se)leri daha kalın fark o kadar.

İki maç iyi oynayan takımı geçtik, iki maç iyi oynayabilen futbolcuya razıyız. Bir maçta çatala gol atan Mehmet Topal, aynı uzaklıktan taca şut atabiliyor. 20 metre mesafeye pas atamayan futbolcular cirit atıyor Türkcell Langırt Liginde. Bakıyorsun bir maçta langırt kalecisi yuvarlanarak, takla atarak topu kurtarıyor ve takımı galip geliyor. Son maçtaki langırt kalecisi Volkan topu kendisi deliğe sokup neticeyi oluşturuyor.

Kimse üzülmesin bizim langırt da çalışmaya başlar yakında. Yeter ki milleri çevirenler Denizli kadar şanslı olabilsinler. Hepimizi kandırıyorlar, milyonları götürüyorlar. En güvendiğimiz futbolcunun önümüzdeki maç nasıl oynayacağını bilemiyoruz. Hatta oynar mı oynamaz mı onu bile bilmiyoruz. İki takım çıkar denen Galatasaray, ligin yarısı geldi 8 kazmayla maça çıkıyor. Yenilen futbolcu sabah kalktığında maçı nutmş oluyor. Neşelerine diyecek yok.

Ben yönetici olsam son Bursa maçını her gün 5 er kere mecburi izletir, o maçtan imtihan yaparım. Bundan sonra da yenildiğiniz her maçı ceza olarak 20 defa seyredeceksiniz desinler bakalım bir daha yeniliyorlar mı kolay kolay. İnsanın sinirden bir şey yazası gelmiyor. Şu Beşiktaş bu futbolla bizden önde ya, günün deyimi ile içim acıyor.

Kayserispor şampiyonluğa oynuyor, maçını o güzelim stadyumda 2.000 kişi izliyor. Milyonluk şehirde maça gelebilecek parayı harcayacak 20.000 kişi yok işte cimri Kayseri'lilerde. Trabzonspor son yılların en büyük futbolunu oynayıp langırt kalecisini geçemeyip yeniliyor, 5 futbolcu kadro dışı, mevcut antrenör ülke dışına yollanıyor.

Langırt liginde bu sene kim şampiyon olacak bakacağız. Çünkü şu ana kadar iyi futbol oynayan hiç bir takım yok. İyi futbolcu desen 5 kişi sayamayız. Biz bu orta oynunun neresinde oluruz acaba, hiç bir fikrimiz yok. En dandik dediğimiz takım yenip gider, en korktuğumuz takıma fark atar yollarız. Sezon başında Brezilya Milli Takımından iki banko en büyük iki takımımıza geliyor, yedek kulübelerinin pas pasçılığını yapıyorlar. Kim sakat, kim oynayamayacak transfer edilip spor salonlarında bakılıyor. Sadece parası fazla diye birileri yönetici olup hayatımıza yön veriyor. Hile, yalan, sahtekarlık egemen olmuş, lanet olası 3 puanı alan hoca haftayı mutlu geçiriyor.

Benim itirazım var, dalgasız denizlere, kavgasız insanlara. İtirazım var karsız dağlara meyvesiz ağaçlara. Yavaş yavaş bu düzlemden de çekileceğim. Topu 5 kere sektiremeyip milyonlarca dolar alan baltaları, topalları sadece Galatasaray'lıyız diye seyretmek istemiyorum. Bu devran döner durur ve biz bir gün çeker gideriz. 2 maç üst üste iyi futbol seyredemeden.

27 Kas 2009

Yanıldım Çocuklar; Bursaspor 1- Galatasaray 0


Galatasaray maçlarında yanılgım çok azdır. Bu maç yanıldım. Maç kadrosunu öğrendiğimde maçı 3-0 kaybedeceğimizi öngörmüştüm. Bursaspor'u gözümde fazla büyütmüşüm, bu maçtan sonra Sercan Yıldırım'dan da vazgeçtim. Bu Gökhan Zan'la Servet'i maymuna çeviremeyen istikbal vadeden futbolcuyu ben takımımda istemem.

Listeye bakarsan ligin en büyük maçı olması lazım. Uzun yıllardan sonra Bursaspor kafaya oynuyor, şehir takımı istim üstünde. Maç bayram günü oynanıyor, tribünler yemyeşil, tıklım tıklım, Galatasaray geçen hafta yenememiş, kaptan iyileşmiş, hava, saha mükemmel. Maçta gol pozisyonu yok. Yazıklar olsun böyle üst düzey maça.

Ben artık iyiden iyiye kıllanmaya başladım. Bir takım 1 ayda bu kadar kötü dönüşüm gösteremez. Bu adamlar Galatasaray'da yeni bir şey denemek için gelmiş olmasınlar. Hani yeni bir ilaç bulunur, 3. Dünya ülkelerinde denenir, aynı şey olamaz mı? Nerde görülmüş 8 tane kazmayla Şampiyonluğa oynayan takım? Arda Turan'ın bu maçta bırakın oyununu kaptanlığını bile göremedik. Maçta var mı yokmu belli değildi. Kolunda kaptanlık bandı olmasa kaptan kim anlayamayacağız. Belliki grip kimseye geçmesin diye kimseyle konuşmadı bile.

Ben artık yazmaktan bunaldım, bu takımın bu futbolcu tercihleriyle kazanması artık mucizelere kalmıştır. Ve maçlar geçtikçe de bırakın golleri, gol pozisyonları bile azalacaktır ki bu maç gol pozisyonu istatistiğimiz tersine tavan yapmıştır. Girdiğimiz gol pozisyonu sayısı yazıyla sıfırdır.

Devre biterken yanımdakilere sordum. Yanımdakiler de sıradan televizyon seyircisi değil, profesyonel Galatasaray taraftarıdır. Galatasaray'ın santraforu kimdir diye? Kimse bilemedi. Nonda'yı kenarda görünce az buçuk ümitlenmiştim. Oyun başlayınca Arda'yı ön ortada gördüm, helal olsun sana Neeskens Hocam.

Hiç bir futbolcumuza kızamayacağım. Hepsi mükemmel oynadılar çünkü! kabiliyetleri çerçevesinde mücadele ettiler. Kabiliyetleri işte bu maçta hezimet yemeyecek kadar. Gökhan Zan ile Servet Çetin ikilisinin baş çelişkisiyim. Bu ikisinin oynadığı maçları bundan sonra seyretmeyeceğim. Aynı şekilde küstüm çocuklar, Sarp ile Balta için de aynı şeyleri düşünüyorum. Hiç bir beklentim yok, bu maçta kaybettiğimiz için en ufak bir üzüntüm yok. Hatta inanın memnun bile oldum. Baştan söyledim bu kadro bu oyun yapısıyla ligin en kötü takımı Manisa'yı yenemedi. Beklerdim ki bu maçta bir değişiklik olsun. Ne yapalım biz futboldan, Galatasaray'dan anlamıyoruz demektir. Galatasaray'ın ceoları sistem diyor başka bir şey demiyorlar. Orta sahada 3 kazmayla oynayan, beklerinin tamamı kazma bile olmayan takımdan beklenen oluyor aslında. Ne yazmıştı büyük Türk spor medya sülükleri? Galatasaray çok gol yiyor. Sorunu çözdüler, allahları var son maçlarda takım fazla gol yemiyor. Ortalamayı 1 e indirdiler. Stoper baltalarına madalya verilmeli, madalya para etmiyor, dolar verilmeli. Gerçekten pozisyon vermiyoruz. Bu gidişle bundan sonra lig bitene kadar en az gol yiyen takım oluruz.

Nonda girerken Keita çıkıyor. Bu değişikliği Skibbe yapsa benden büyük küfür yerdi. Bu değişiklik, biz 1-0 yenilgiye razıyız anlamındaydı. Zaten ayağında prangalarla oynayan Manda yiyicisine kim pas verecekte o gol atacak?

Elano'ya acıdım, yine bu adam bence iyi oynuyor. Ben olsam topa ayağımı sürmem. 70. dakika bizim için çok önemli dakika. Sonuç ne olursa olsun dikkat edin bu dakikada oyuncu değişikliği oluyor. Değişikliklerin sonuncusu Aydın olunca biz maçı bitirdik zaten. İddia oynadık aramızda Aydın topla buluşabilecekmi diye?

Surinamlının eski karısı hastalanmış, apar topar ülkesine gitmiş. Hollanda'da bir Türk restaurantında maçı seyretmiştir. Kenarda eksikliğini hissetmedik. Geçen haftaki Manisa maçında alınan 1 puanla lidere yaklaştığımızı söylemişti. Bu maçtan sonra da umutlu konuşurlar, önümüzde çok maç var nasılsa, son 3 maça 8 puan geriden girsek bile olur.

Kaleye gelen topun gol olmasına 3 senedir alıştık. Leo artık topu oyuna elle sokmuyor. Hakan Balta futbolu bu sene bırakmış, Sabri eski günlerine geri dönüş yaptı. Bir şeyler olma ihtimali ancak Kewell'in ayağına top geldiğinde oluşuyordu.

Üzülmeyin sakın, hele takıma kızmayın. Futbolcu kalitemiz bu kadar, bu defans yapısıyla bu orta saha kurgusuyla önümüzdeki her maç bir önceki maçı aratacaktır. Bunca yatırıma, bunca beklentiye yazık. Takım oynunu çok güzel oturttular, hakkını yemeyelim. Cümbür cemaat kötü oynamaca bizim karakterimiz oldu. Geçmiş olsun hepimize.

25 Kas 2009

Futbolumuzdaki Gökhan Gönül Yutturmacası


Bir zamanlar İlhan Mansız balonu patlatmışlardı. Her gün, her hafta Galatasaray'lı futbolcuları tepelerde görmekten travma geçirenler, Hakan Şükür'ün yokluğunda, Arif'in yerine yakışıklı İlhan'ı parlatmışlar, çok geçmeden de balonları kendiliğinden piyasadan çekilmişti.

Şu unutulmasın, temelinde Galatasaray'lı futbolcuların olmadığı Milli Takım, görüldüğü gibi son turnuvada sıra takımı olmuştur. Nasıl ki mendireğini bizim futbolcuların oluşturduğu, 2002 ve son Avrupa Şampiyonasındaki maceraları kazanmışsak, son turnuva da derme çatma toplama takımla da rezil olduk.

Ne zamandır Gökhan Gönül'ü yazayım diyorum ve oynayacağı bir büyük maçı bekliyordum. Eminim ki benim beklediğim futbolu bu gencimiz oynayamayacak ve ben artık kendisi hakkındaki görüşlerimi yazabilirim.

Evet, İlhan Mansız balonunun son versiyonudur kendisi. Milli takımda sol bek tarafında oynatacak futbolcusu yok medyanın. Göbekte de Servet ve Gökhan Zan banko oynuyor. Ne kadar form tutarsa tutsun Sabri bu ülkede galatasaray'lılara bile antipatik geliyor. Ne kaldı sağ bek mevkisine resmi devlet takımından bir futbolcu monte etmek elbette.

Fenerbahçe çuvalla gol yiyor, medya ayakta kalan futbolcular içersinde Gökhan Gönül'ü saymayı unutmuyor. Fenerbahçe'de sol tarafta yabancılar oynuyor, içerde de Lugano var Bilica var. Tek bir kontenjan sağbek tarafında. O halde şişirin balonu sağ tarafı kaptırmayın sakın.

Dünkü Fener maçını dikkatle izledim. Bütün goller Gökhan Gönül yüzünden girdi ve maç yazılarında, maç notlarında en yüksek Fenerbahçe'li notu Gökhan'ın. Tamam çocuk yakışıklı, Ali Eren gib Recep Çetin gibi tipsiz bir sağ bek değil. Hızlı, pire gibi verimsiz de olsa pozisyonun içinde var. Gol olan pozisyonlarda ise topa uzak, yani hatası yok gözüküyor. Çoğu maçta zaten Fener'e karşı oynayan takımlar Kanije Kalesi futbolu oynadığından Gökhan'a iş düşmüyor. Düştüğünde de tecrübeli Lugano kademeye iyi girip tabelaya hatayı yazdırmıyor.

Medya süreklü yazıyor, Dünya'nın her takımında oynar diye. Ben de diyorum Asya'nın ilk taklımında oynayan Gökhan, Öyle göz önünde oynayan takımlarda oynayamaz, oynatmazlar.

Mehmet Topuz parlayacaktı aslında bu sene. Beşiktaş'ın elinden büyük yöneticilik becerileriyle takıma kazandırılan Anadolu efsanesi, bekledikleri gibi çıkmadı. İmaj değişikliği yaptılar Topuz'a, saçlarını kestiler, diksiyonunu değiştirdiler, ne yapsalar olmadı. Daum Kazım'ı koydu, Emre form tuttu, Alex beklenen çözülmeyi göstermedi. Bu yüzden Mehmet Topuz sıra topçusu olarak kaldı.
Yedek Semih, sözünü geçiremeyince sakal bıraktı. Bok içine düşmüş takımı kurtarsın diye oyuna sokuldu, yani o da kaybetti şansını. Başka da devşirmeleri saymazsak Türk yok. Yazın, yazılın Gökhan Gönül'e. Medyanın prensine.

Yakındır, Önder Turacı'nın sakatlanmasıyla kendine yer bulan, sessiz sedasız, sorunsuz, problemsiz bu günlere gelen getirilen Gökhan Gönül balonunun patlaması. benden söylemesi.

23 Kas 2009

Güzel Futbola Bakmak


Baştan yazalım, kötü oynadığımızı düşünmeyen varsa bu yazıyı yok saysın. Ben başta kendim olmak üzere son maçlardaki bana göre iğrenç oyunumuzun nedenlerini yazmaya çalışacağım. Eğer tabelaya bakarsak, tabelanın bize kıyak yaptığını görüyoruz. Trabzonspor maçının son saniyesinde kıl payı girmeyen gol;2, Diyarbakırspor maçında son saniyede yarım metreden kaçan gol;2, toplam 4 puan daha geride olmaktan kurtardı Galatasaray'ı. Kasımpaşa maçını da son dakikalarda çevirdiğimizi düşünürsek, aslında olmamız gereken yerden çok daha yukarda olduğumuzu görürüz.

Başlarda ne kadar gol yersek yiyelim, oynanan oyun zevk verdiğinden, takımı geleceğe umutla taşıdığından tarafımızca benimsenmişti. Tribünlerin coşkusu maç be maç artmaktaydı, Fenerbahçe maçına kayıpsız çıkılacağı, hatta o maçı da bu kez utkuyla geçeceğimize inanıyorduk. Ve biz büyüdükçe medya sülükleri saldırıyorlardı dört bir yandan. Kafaları karıştırıyorlar, Galatasaray galip geldikçe oynadığı takımları küçümsüyorlardı. O ilerlemeyle defansın da gün geçtikçe daha bir oturacağı, dolayısıyla gol yemeden geçirilecek maçlar kapıdaydı. Korku dağları bekliyordu bu bağlamda. Galatasaray, Surinamlıyla bu sene şampiyon olursa, seneye yeni yapılmış, en büyük stadyumda vizyona girecek Galatasaray korku filmi daha şimdiden ürkütüyordu vak vakları.

Godot'u bekler gibi beklediler ilk puan kaybımızı. Eskişehir'e puan kaptırılınca tamam dediler, kıvama getirmek üzereyiz Cim Bom'u. Halbuki Eskişehir maçında da takım diğer maçlarından daha kötü oynamamıştı. Yenen bir şans golünün üstüne yatan Rıza o baş belası 1 puanı alıp gitmişti. Fenerbahçe'ye yenilince üstelik zaiat büyük olunca, medyamızın ağzı kulaklarındaydı. Keita cezalıydı, Elano formsuz, Arda hasta, baros sakat, Nonda demir atmış, yük Oz Büyücüsü'ne kalmıştı.

Yaşanan bunca şanssızlık olmasa Kewell hala yedek olarak oyunlara sonradan girecekti. İlk 11 oynayan Nonda başına iş almış fazladan her maç 10 km koşar hale gelmişti. Sözleşmesi narindi, bir kaç maç arayla sonradan girecek, toplamda maç başı koştuğu mesafe 2 km. yi aşmayacaktı! Bu süre içinde de diri kalacak, öncekilerin yıprattığı defansa karşı bir iki gol atacak Allah'ın yürü ya kulumu olacaktı.

Surinamlı için Elano daha uzun süre adeptasyon sorununu aşamayacaktı. Öyleysem yanında oturtabilirdi, kazasız sorunsuz yedek beklemeyi sorun etmeyen büyük futbolculara hoca olmanın dayanılmaz huzurunu yaşıyordu. Ah Dunga Elano'dan vazgeçseydi, Fener'li Santos'tan vazgeçtiği gibi. Rijkaard'ın son 5 dakikada fasülyeden oynattığı Elano Blumer her Brezilya maçında ilk 11 çıkıp hocanın başına iş açıyordu. Oynatmadığı bir maçı kaybederse sülüklerden çekeceği vardı. İmdadına Arda'nın aslan gribi yetişti. Artık ne olursa olsun Elano'yu ilk 11 yazabilirdi. Ve Elano'lu 11 son maçta sahadaydı.

İşte biz bu takımı irdeliyoruz.

Daha önce yazdık, formülümüze geri dönüp bakınca Elano'nun bu maçta kötü oynayacağını öngörmüşüz. Muhtemelen bu kadroyla Elano bir kere daha oynarsa yine kötü oynayacaktır. Üstelik bu hafta maç Bursa'da. Ben Surinamlının yerinde olsam, ya da Surinamlı benim sandığım kadar büyükse Elano'yu ilk 11 oynatacaktır. Defans kurgusu aynı çıkacağından eğer oynarsa verimsiz bir haftaya daha geçmiş olsun.

Direk söylüyorum, kötü oynuyoruz, kötü oynamaya da devam edeceğiz. Kötü oyunun ilk sebebi Servet- Gökhan tandemidir. İkiside aynı futbolcudur, benim için ikisinden bir fazladır. Kim daha çok para ediyorsa bir dakika düşünülmeden satılmalıdır. Her biri ayrı ayrı oynadıkları takımların en iyisi olabilirler. Kaldırım taşlarının her biri doğrudur, ancak bir araya getirildiklerinde eğri büğrü, yuvarlak kavşakları oluştururlar. İki doğru birleşince inanılmaz bir yanlış çıkıyor bizim savunmada. Her ikisi de yerden gelen toplara yatarak müdaheleden yoksunlar, oyuna sokma becerileri yok. Bu gidişle 3 tane daha Rijkaard olsa ne yazar, onlar mı geliştirecek futbol stillerini? Servet'in oynadığı, oynayacağı en büyük oyunları seyrettik. Daha fazlası olmaz, Gökhan Zan ise benim Beşiktaş'tayken en büyük kozumdu. Her Galatasaray maçından önce gözüm Beşliktaş'ın maçındaydı. Aman Gökhan'a bir şey olmasındı. İşte o Gökhan beleş bonservis kontenjanından Ali Sami Yen'e çıktı. Emre'ler sakat olduğundan, Milli Takım'ın adaletli dağılım(Beşiktaş'tan 1 kişi) sisteminden beraber oynadıkları ve hiç te iyi oynayamadıkları biçimde aynı takımda Servet'le buluştular. Kader işte, fakat işimiz iyi futbol bu sene. Kaleye teknik bir kaleci getirildi. Şu ana kadar kurtarış kalecisi olup olmadığını anlayamadık. İnanılmaz top çıkarmışlığı yok henüz. Çok bariz olmasa da yediği gollerin çoğunu büyük takım kalecisi yemez. Ben umudumu kesmedim, çünkü tekniğine güveniyorum. Topu oyuna en kısa yoldan, en efektif şekilde sokmaya çalışıyor, hatta olumsuzluklarını saydığımız stoperlere rağmen sokuyor da.

Gel gelelim, usta kaleci topu usta işi oyuna sokamıyor, gerideki ustalar ortadaki büyük ustaya topu enerjisiz aktaramıyor. Kabiliyet yok, bu yüzden çok garanti olmadan topu tandem, kaleciden almıyor, dolayısıyla orta saha mümkün olduğu kadar ilerde top bekleyemiyor. Hatırla Popescu- Taffarel ikilisini. Onların pas trafiğinden eksilen bir iki oyuncu oluyor, top fazla enerji kaybedilmeden Hagi'yle buluşturuluyor, diri kalmış usta, her seferinde başka bir hünerle ameliyata giriyordu. Ve bahtiyarız ki çoğunda muzaffer çıkıyordu.

İşte geriden oyunu iyi, verimli, usta işi kuramadığımızdan orta sahada kim olursa olsun topla kaleye çok uzak mesafede buluşabiliyor, ve karşı savunmaya savaş gücü kazandırıyor. Lincoln feda edildiğinde, Surinamlının daha iyi birisini alacağına inancım tamdı. Elano geldiğinde heyecanlanmıştım. Daha önce iyi oyunlarını seyrettiğimiz Emre Güngör'ün yaşı gençti, çok daha iyi maçlar oynayabilirdi. Emre Aşık ise Emre Aşık'tı, 5 sene daha oynatsalar, 5. sene daha iyi oynayacağı garantiydi. Semih Kaya'yı bekledik en kritik maçlarda güven duyduk, oynatsınlar istedik, daha önce hiç seyretmediğimiz halde. Emre Aşık'da teknik değil diyen çıkar, çıksın evet teknik değil ama ne yapayım ki ben onu yerden havadan savaşırken seyretmeye doyamıyorum. Servet'in götünü dayayarak topla adamı avuta çıkarmasını seyretmektense Emre Aşık'ın çift dalmasını topa dokunmasını dokunamadığında da en azından sarı kart almasını seviyorum. Maçın tansiyonu arttığında, birinin kılına dokunduklarında efelenmesini seviyorum. 15 kişinin kafaya çıktığı bir topa kimin vurduğuna sonradan baktığımızda topa en son Emre Aşık'ın saçlarının değmesini seviyorum. Kalemize korner atılırken dengem bozulmuyor. Emre Aşık savunmadayken varsın orta sahadakiler biraz daha fazla koşsunlar, biraz daha yakın oynasınlar Emre'ye, defansı güvenli duran takımın ortası ne yapar yapar topu ileriye daha bir güvenle aktarabilir.

Göbeği fazla uzun yazdık galiba, aslında söyleyecek çok daha fazla şeylerim vardı. Bir iddiayla noktalayayım. En geç 4 maç sonra Gökhan ve Servet'ten biri bu takımda olmayacak.

Sabri'yi bu sene yeni transfer gözüyle seyrediyorum. İyileşen, yolunu dört gözle beklediğimiz Uğur Uçar'ın şanssızlığı, şansımız oldu. Orta yapmasını, şut çekmesini öğrendi. Son kullandığı serbest vuruş harika gitmişti.Son yediğimiz golde her zamanki gibi ilk direkteydi. Top son direkte olmayanın yüzünden(Sarp) girdi. Sabri iyi oynayacak Galatasaray'ın sağ tarafında uzun yıllar oynayacaktır. Sol tarafta bu sene bir gariplik var gibi. Hakan Balta kötü oynarken çekilmiyor. Ama şu an için altarnatifi yok, son maçlarda çok verimsiz. Takım oyunu oynuyoruz elbette, takımın kötülüğü bireysel olarak futbolcuların kötülüğünden kaynaklanıyor. Paradoks, futbolcular iyi olsalar takım iyi olacak zaten. Ancak Balta'nın gereğinden fazla kötü oynamasında da bir bit yeniği aramaktayım. Yok, Sami Yen'e yıldırım düşse tandemden bilmiyorum, o kadar nankör değilim, sanki takım iyi olsa bile bu sene Balta iyi olmayacakmış gibi geliyor. Bir sorunu var gibi, bakacağız, kötü futbol oynamamızın sebebi değil sayabiliriz kendisini. İyi bir Galatasaray'da bir kaç maç seyredelim bakalım sonrasına bakarız.

Galatasaray'a zarar vermek isteyenler, Sarp ile Balta'yı aynı takımda oynatarak gereği kadar verebilirler. Ortalamadan fazla atan Galatasaray'dan ürkenler, ortalamadan fazla yemesi dolayısıyla sebeb, sorun ürettiler. Belki zorunluluktan, belki konjoktürel, belki eyyamdan, fakat en son olarak da Surinamlının takım sisteminden olacak Sarp ile Topal 20 metrekare alan içersinde oynamaya daha doğrusu oynatmamaya başladılar. Yetmiyormuş gibi bir defansif orta saha oyuncusu daha peyda oldu yine gerekçeli sebeplerden. Uzun yazdığımız paragraflardan dolayı, sanki çok iyi yapabilirlermiş gibi oyun kurma görevini nöbetleşe, dahası rastgele(top kime gelmişse) yapıyorlar. Banko bir oyun kurucu olmadığına göre bence sistem ve istem dışı olarak yine rastgele hücum bölgesine aktarmaya uğraşıyorlar. Teknikleri sınırlı olduğundan, öyle unutulmaz bir pas trafiği içersinde göremiyoruz kendilerini. Maçtan sonra yayınlanan koşu istatistiklerine giriyorlar ancak benim gibi dikkatli taraftara göre sanki hiç koşmamışlar. Ben onları göremeden, onlar topla buluşamadan maç bitiyor. Sülüklerde en çok notu onlara veriyorlar. Biz anlamıyoruz futboldan çünkü, bu mudur? İkinci büyük maceraya yürütülmek istenen, bu ideal için büyük Surinamlıya emanet edilen takımın bir numaralı çapası Mustafa Sarp olamaz. Olursa bir yerlerden döner, spordur denip, alışmıştık denip geçiştirilemez. Büyük takım kendi ligindeki sıralı şampiyonluklardan birini sırası geldiğinde Cevat Hocayla da, Saftig'le de alır, Fatih Terim'le, Hagi'yle de kaçırır. Büyük takım Avrupa stadlarında kupa kaldırmalıdır. Yarın hangi Avrupa takımının orta sahasını ürkütecekler, kim korkacak, kim yılacak, kim pes diyecek bu orta sahaya. Bana sorarsanız ikiside fazla ama hadi cellat olmayalım. İkisinden biri fazla diyelim ve birini feda edelim. Aynı gerekçelerle elbet. Sembol Galatasaray futbolcusu olamayacaklarına göre, fazla profesyonel kimse ona kementi atmalıyız bir an önce. Ve atılacaktır göreceksiniz yakında.

İyi futbolun peşindeyiz, bizim gibi amatörler buna Hatice diyorlar. Endüstri canavarları ne kadar netice peşinde olsalar da haticeden vazgeçmeyenlerin nesli tükenmedi henüz. Ben Nonda'yı saymıyorum. Nöbetçi idare edici, 4 maç daha idare ederse başımıza koyalım. Baros'un sakatlığı takımın hassas dengesini bozdu bence. Kewell'dende çok korkuyorum, bu kadar devamlılığı her an sakatlanmaya yol açacak gibi. Kaptan Arda ve Kewell ne kadar kötü oynarsak oynayalım tabelaya giderler. Beklenen bu değil, beklenen iyi futbol.

Teknik, oyun kurucu bir stoper, önlerinde her topa müdahele edebilecek rakip çapadan en az 2 km. fazla koşacak, şutör, pasör bir ön libero(sağlam Linderoth). Topun yönüne bağlı olarak yanında bir bezdirici, fazla teknik olmasına gerek yok, top rakipteyken topa en fazla 3 metre mesafede, gerekirse rakibin en önemli futbolcusunu bitirebilecek biri(iyi bir Barış, Topal...,) ve bir oyun kurucu. Voleyboldeki gibi maç içinde dönüşümlü, kime denk gelirse o(Elano, Arda...,) Saydığımız özellikteki iki ön libero bu oyun kurucuyu taşıyacaklar. Topu kaptırdığında saldıracaklar. Cephedekiler mi? bırakında onlar şov yapsınlar. Kewell, Arda, Elano, Baros, Keita, artık hangi 3 kişiyse onlar. Maçın sonucu mu? bilmem tabelada bir takım rakamlar yazar elbet, ama biz büyük bir futbol seyretmiş oluruz mutlaka.

Çok şey istemiyoruz, biz bu filimi 10 sene önce gördük. Ve bu takım, bu kadroyla o unutulmaz filmi yeniden seyrettirebilir. Bu takımım genlerinde vardır, her güzel macera bizim tarafımızdan yazılacaktır. 10 sene bekledik yanımıza yaklaşan olmadı. Bu kupa demek ki 2. defa alınacak ve onu da büyük Galatasaray alacaktır. Bir efsaneydik, efsaneler ölmez şekil değiştirir. Ne olur biraz daha güzel futbol.

22 Kas 2009

8 Kazmalı Takım; Galatasaray 1- Manisa 1


Ben yazınca kızıyorlar, bana göre beraberlik bu maçta başarı. Takımın tek atağı yok, gol olan pozisyonda defansın ıskasıyla Kewell'in önüne gelen topa vuruş golü getirdi. Sonrasında koca ilk yarı geçti, iki defa Manisa gol pozisyonuna girdi. Kaleyi bulmadı top ve biz ilk yarıyı önde bitirdik.

Yedek kulübesine bakıyorum ve Keita, Linderoth, Uğur, Aydın, Arda'yı görüyorum. Arda hastaymış, eğer oynatmayacaksanız bırakın evinde istirahat etsin çocuk niye kulübede anlaşılır değil. Elano bu takımda oynayamaz, oynamaz. Kimle top oynayacak adam, yanındaki kazmaya vermektense 70 metreden Kewell'e atmaya çalışıyor. 8 tane kazmayla takım tesadüfen kazanır, iyi futbol kimse beklemesin. Ben bu yazıyı 1-0 galipken yazmaya başladım yani maça gitmedim. Taç atmasını bilmeyen Gökhan Zan ile götüyle top oynayan Servet aynı takımda olduğu müddetçe biz ligin en kötü top oynayan Manisaspor'uyla ancak berabere kalırız. Dost acı söyler, inanın yenilmeyi istedim. Koskoca Rijkaard, medyanın maymunu oldu. Gol yemeyeceğim diye atmaktan vazgeçti. Israrla yazıyorum kaleci artı 7 tane balta var takımda, ilerdeki Nonda'yı saymıyorum, ayağında demirle ancak bu kadar oynar. Geriye yarım adam Kewell ve maymuna çevrilmiş Elano.

Geride iki sırık, hiç bir kafa topuna vuramıyorlar, yorulduk anlatmaktan topu 5 kere sektiremeyecek kadar kazmalar, Ayhan bitmiş, Yunanistan'dan takım arıyor ve bizim Surinamlı elinde reçeteyle bekliyor 60. dakikayı. Xavi'yi çıkaracak İniesta'yı oyuna sokacak, ilerde bekleyen Messi nasılsa bir tane atar ve maçı çevirir.

Sistem takımıyız, panik yok, kale direkleri içine gelen ilk kritik top gol oldu. 15 dakika var maçın bitimine, oyunu forse etmeye gerek yok. 10 saniye bile kalsa oyun disiplininden kopmak yok, şablonu değiştirmek yok. Nonda'dan gol beklemek var.

İnanın hiç sinirli değilim, kızgın da değilim, yalnız biz gözümüzde bazı şeyleri fazla büyütüyoruz. Bu kadar kötü futbolla kazanmak iyi değil, bir kere daha yazıyorum buraya, Gökhan Zan- Servet-Sarp- Topal'ın aynı anda oynadığı takımın iyi oynama ihtimali yok. Elano- Arda- Keita- Kewell aynı anda takımda değilse de hiç iyi oynama ihtimalimiz yok.

Şampiyon olur muyuz? bu lig de aynı futbolla şampiyon da oluruz 5. de. Ben üşüdüm artık, soğumuştum futboldan, böyle devam edecekse beni derin dondurucuya kaldırın. Takıma teknik bir defans oyuncusu, orta sahaya bir oyun kurucu bulduğunuz zaman beni uyandırın. Ben neticeyle tatmin olan bir taraftar değilim, iyi oyun peşindeyim. Ve maçlar geçtikçe biz kötü oynuyoruz. madem bu kadar oynayacağız, bunca yatırım neden?

16 Kas 2009

Küçük, Küçük Gazeteye


Tam yakıştı, lağım Ercan Saatçi'nin damat kontenjanından yönetici yapıldığı gazeteye Galatasaray'ı yazması için birini ver deselerdi Hakan Ünsal'ı verirdm. Galatasaray taraftarının en nefret ettiği Galatasaray'lyıı, Galatasaray'lıların boykot ettiği Hürriyet'te görmek beni çok mutlu etti. Biliyorum ki büyük Galatasaray taraftarını da memnun etmiştir. Zaten küfür etmek için okunan Hakan Ünsal'ı bundan sonra okuma mecburiyeti ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla küfür edip de ruh sağlığımızı biraz daha bozmaktan kurtulduk.

Hakan Ünsal artık hepimizin emin olduğu üzere Galatasaray'a giydirmeyi düstur kabul eden bir anlayışla spor medyasında kendine yer bulmuştu. Ne kadar akılıllı bir iş yaptığını gördük. Büyük abileri de iyi izlediler kendisini bir yıldır. Ve büyük ikramiyeyi kazandı, Türkiye'nin en büyük gazetesine yapay geçiş yaptı. Artık Ercan'la kanka olurlar ve yakışır.

Okumayız elbet, ancak okuyanlardan, bloglardan duyarız. Artık daha fazla saldıracaktır Galatasaray'a, mikseriği artacaktır. Kıskançlığı çatlama noktasındadır.

Hani ben deseleksiyon derim, uygun olmayana, işte tam burada seleksiyon var. Ercan Saatçi'nin spor müdürü olduğu bir gazetede Galatasaray yazarı Hakan Ünsal olmalıdır. Tam uygunluk vardır. İsabet ettireni kutlamak düşer bize.

15 Kas 2009

Elano Blumer


6 gün önce Diyarbakır'da oyuna 5 dakika kala giren Elano, dün akşam Brezilya Ulus takımında banko oynadı. İnanılır gibi değil, bir futbolcu Brezilya takımında tek bir maç yedek bile çıkmış olsa bu futbolcunun Galatasaray'a gelişinde, binlerce taraftar tarafından hava alanında olurdu.

Diyarbakırspor maçında son dakikalarda niçin oyuna girdi belli değil. Acaba Surinamlı ne dedi onu oyuna sokarken? Elano oynayacak mı?, oynamalı mı? Hele ki dün akşamki maçtan sonra taraftarın kafası karışık. En önce biz karıştıralım bakalım kafamızı, şu kısa zaman zarfında oyun yapısını tanıyabildiğimiz kadarıyla Elano'ya yer bakalım.

Benim tezlerim aynı, stoperleri Gökhan ve Servet olan takımda Elano banko oynayamaz. Oynarsa o maçtan hayır beklemeyin. Üstelik golcü Nonda ise berbat bir maç çıkartır Elano.
Kalın
Stoperler cepheden gelen hava toplarında iyiler, fakat bu topların çoğu zaten tehlike bile olmaz. Yanlardan gelen toplarda da çoğu zaman vurduruyorlar, giren giriyor, girmeyen unutulup gidiyor. Topu oyuna sokma becerileri sıfırın altı. En fazla yanlara, rakip en az 20 metre mesafedeyse verebiliyorlar. Çalım atma hünerleri yok, yatarak kayarak top çıkaramıyorlar. Servet hızlı adamları kalçasıyla durdurabiliyor ancak. Biraz uyanık futbolcu arkadan dolanarak topu kapıyor. Duran toplarda ileri çıkmaları tehlike yaratmıyor rakip kalede. Bu topların çoğuna vuramıyorlar, vurdukları da meydanda zaten. Kaleciyle paslaşıp oyuncu eksiltme işini de yapamıyorlar. Kısaca ne yap(amadı)kları puan cetvelinde yazıyor.

Surinamlı daha fazla gol yememek için mecburen orta sahaya fazladan bir adam koydu son maçlarda. 3 dandik maça çıktık, bir gol yedik. Başka da pozisyon olmadı, bu durumun defansın başarısı mı, rakibin kötü oyunu mu olduğunu ilerleyen maçlarda göreceğiz.

Defans bloğunun ahvali böyleyken, orta sahada 3 oyuncu barındıracak iseysek ve gol atması için Manda Yiyicisi'nin kımıldamasını bekleyeceksek, Elano'ya bu takımda yer yok. Arda'yı oturtacak halimiz olmadığına göre, biz kötü oyunlarla galip gelerek idare edeceğiz.

Başka altarnatif yok mu? var. Ve mutlaka olacak göreceksiniz. Devre arasında mutlaka oyun kurucu teknik bir stoper alacaklar. Alamazlarsa da tam kazma iki stoperle oynayacaklar. Gözünü budaktan sakınmayacak, ileri hiç çıkmayacak, yerden havadan savaşacak, rakibe top göstermeyecek 2 kişi oynatabilirlerse o zaman orta sahada bir lüksümüz olacak, o lüks mevkiye de Elano'yu yerleştireceğiz.

Yani ben savunmada Servet ile Emre Aşık'ın oynamasını daha evla görüyorum. Ve formülü yazıyorum, maçlar oynandıktan sonra açar bakarız.

Servet-Gökhan-Elano-Nonda aynı maçta ilk 11 de oynayamazlar.

Galatasaray'a gelebilecek en büyük hoca gelmiştir. Belki bu seneyi takım kurmakla geçiriyordur, ama benim bildiğim, inandığım, güvendiğim Surinamlı, en kısa zamanda savunmada teknik bir adamı oynatacaktır. Nasıl ki Sabri'yi Cafu yaptı, belki Semih, belki Topal, belki hiç ummadığımız birini Popescu yapacaktır. Bakmayın siz maçlardan sonra iyi oynadık dediğine. Oynatabileceği oyun bu olacaksa buralarda bir dakika durmaz.

Topu en az enerjiyle Elano'ya, Arda'ya ulaştırabilirse, Baros'la beraber takım Aslantepe'ye aslan gibi taşınır, her maçını da 50.000 kişi seyreder.Bekleyip göreceğiz.