20 May 2015

Temeltepe Hatırası; Sivasspor 2-1 Galatasaray

17 May 2015

Sneijder'in Şişen Damarı; Galatasaray 1-0 Gençlerbirliği



Top, o ana kadar mükemmel oynayan Semih'in bir anlık gafletiyle Stancu ile Sinan'ın ortasında kaldığında ölen, sonra dirilen milyonlarca Galatasaray'lıya geçmiş olsun diyoruz ve çuvaldız elimizde başlıyoruz.

Kendimize batıracağız.

Hamza Hamzaoğlu, ya 1-0 galip gelerek 7 puan almayı başarabilen Dünya'nın tek ve gelmiş geçmiş en büyük Hocasıdır, ya da Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en kötü hocası. Futbol takımı direktörü olamaz. 2 maç kalmış, saldıracak değiliz, sihrin analizini sonraya bırakıyoruz. Futbolumuzun çapı bu kadar demekle yetiniyoruz. Hem güzel futbol oynayıp, büyük taraftarına şarkılar söyletip hem de 3 puan alabilmenin imkanı yok. Belki de gelecek yönetimlere bir Şampiyon olma formülü icat ediliyor Hamza sayesinde. Son 7 maç yaptığını 34 maça yayabilirsin. Her maçı 1-0 kazanmaya oynayarak 34 de 34 yapabilirsin. Galatasaray'ın bu kadrosu sıfır transferle tek farklı galip gelerek 102 puan alabilir. Futbol ölür mü? bu soruyu soracak taraftar daha önce öleceği için hesap mahşerde görülür.

Hamza, bilerek 1-0 yeniyorum, amacım; Taraftarımıza yüksek adrenalin yaşatma pahasına maçın puan değerini 3+2+2 ye çıkarmak, şer cephesini, Zift Televizyonlarının katran karası futbol yorumcularını felç etmek, travma geçirtmek, Mazhar Osman'a göndermek, kuduz aşısı baronlarına yüksek karlar ettirmek, Medya Sirk Maymunlarının bilmediğimiz hünerlerini de sergilemesini sağlamak, diye sıralarsa, lafım yok, başımın üstünde taşırım. Muhtemelen de böyledir.

Böyle bir planı uygulamak üzere sahaya sürdüğü 11 ve oyun planı, bu maçın da ördekle, dil altı hapıyla, yastıkla, duvar dibinden, tv den mümkün olduğunca uzakta seyredilmesi gerekeceğini anladık. Kan işedim, maçı bırakıp ikide bir tuvalete gitmemek için ördeğim, göğsümü yumruklarken araya koyduğum yastığım yanımdaydı. Ortalarda bir yerde seyrettim duvar uzaktı kafamı vuramadım Umut Bulut'un kadraja girdiği anlarda. Develi'de yan masada oğlu maçta olan Afyonlu bir aile vardı, saygı duydum, ailece maça gelmişler 1 kişiyi Arena'ya göndermişler, maçtan çok beni seyrediyorlardı. 1 büyük rakının son bir iki dublesiydi, ne ara girmiş kaçırdım, futbolun idam ipliğini boyuna geçirici girmiş son dakikalarda faul yapmış. Televizyon, tabağın fırlatma menzili dışında ve tazmin edemeyeceğim kalitedeydi. Yüce Gök'e doğru fon dip yaparak serbest vuruşu seyredemedim, Afyon'lu aile reisi bana gol olmuş gibi sarıldı, bitti dedi.

Biz ne büyük savaşlar gördük, 45 senelik tribün hayatımızda, bunlar tatbikat. Biz 15 sene önce bugün Hanry'nin vurduğu kafanın ağlarla kucaklaşmasına ramak kala Taffarel Peygamber'in suplajını seyrederken ölmedik, Suker'in attığı penaltıyı kurtardık. Galatasaray bitti demeden bitmez kardeşim dedim. Fenerli, Beşiktaşlılar için son bir can çekişme süresi kadar zaman vardı. Sandalyeyi tekmeleyecek Yekta göründü kenarda. Yekta'yı oyuna girerken görüyorsan şunu anlayacaksın. Galibiyet totemi, zafer purosu, işaret fişeğini çakıyor, maçı tek farkla Galatasaray kazanıyor.  Umut'un sehpaya çıkardığı, Olcan'ın ilmeği geçirdiği futbolun infazını Yekta gerçekleşiyor.

Yasin Öztekin'i, maçın adamını minnetle selamlıyorum. Devre arasında Rize'ye hediye paketi olmayı reddetmiş, siz futboldan, futbolcudan anlamazsınız demiş, direnmiş, saygıyı fazlasıyla hak etmiştir. İddia ediyorum, kendini ispat maçlarında, kupa maçlarında Burak oynasa, hatta daha ileri gideyim Burak sakatlanmayıp bir kaç maç kaçırmamış olsa bu gün Yasin diye bir futbolcumuz olmazdı. Çocuk her topla buluştuğunda 12 parmak bağırsağı fırlıyor bağırmaktan. Geçen hafta ilk defa dinlemedi, Servet'e kısmi felç geçirtip, gol posta girdiğinde kendi vurdu. Bu maçta en az 5 asistini yediler. Taraftar arkasında durmasa gol attıramıyor diye Bruma gibi harcanması an meselesi. Çete'nin arkadaşı değil, RÖGAR'ın bulup önerdiği futbolcu değil. Kimin basiret bağlanması sonucu kendini Galatasaray'da bulmuşsa, çocuğu bir kaleye geçirmedikleri kaldı. Delikanlı olan bundan sonra oynatmasın da görelim. Bruma yabancı olmasa, kafatası politikasına kurban gitmese verdiği pasları kazma golcüler içeri atabilseydi biz bu son maçları 4 yıldızlı tişörtlarla tatil beldelerinde, köylerde testis kebabı yaparak seyrediyor olacaktık.

Unutturulmaya çalışılan, kısmen de başarılan Sinan Gümüş, Burak-Umut yerine en uçta oynasa, Bruma, Yasin açıklarıyla, Sneijder lojistiğiyle gol rekoru kırılırdı. Bu saydığım forveti bir gün bir maçta seyredemeden gidersem vasiyetim olsun, kupa aldığınız bir gün resimlerini yayınlayın altına beni etiketleyin.

Tek açıklı Galatasaray, Yasin marifetiyle sağlı sollu defalarca gole yaklaştı, tekrarlamayalım kabiliyetsiz çete elemanları boş kaleye dürtemediler. Düşünmedim değil! acaba Umut, Gençlerbirliğine acıyıp atmadı mı diye. Stancu bize acımış atmamış ya olamaz mı. Olamaz çünkü bu adamlar futbolcu falan değil, yarım metreden bile gol kaçırabilecek kadar futbolun ırz düşmanlarıdır. Aranan tek gol, organize ataklarla gelecek gibi görünmüyordu. Golcü dediğimiz adam Guiza'ya dönüşmüş, son maçları oynadık, bu maçı da golcüsüz oynamaktaydık. Benim gözüm Sneijder'in alnındaki damardaydı. 

Turuncudan iz taşıyan tok bir sarı ve vişneye çalan koyu kırmızı kanla dolmasını bekledim. Bir an yakından gösterdi Sneijder'in kafasını, damarlar alınlardan yanağa doğru bizim kanla dolup şişti. Ameliyat an meselesiydi. Kaleyi yoklamaya başladı, askerliğinde havan silahı görenler bilir. Atışlar sağa, sola gider, iyi ileri gözetleyici hesabı yapar son bombayı hedefe tam isabet gönderir. Çok daha hızlı vurabilirdi belki, bu kez plase göndermeyi denedi, Usta'yı tanıyan iyi kaleci gibi topu soluna bekledi, sağına gittiğini anladığında da çok geçti, elini çekti dediler şerefsizler. Bırakın irinlerini kussunlar.

Muslera'nın yokluğunda kaleye Eray'ın geçme ihtimali bile hafta arasında taraftar arasında korku filmi fragmanı oldu. Eray'ın her hangi uzun boylu atletik bir Galatasaray taraftarından daha iyi kaleci olmadığını bilmeyenimiz yok, Sinan Bolat'da, Nouer olsa bile Muslera'nın altında kötü kaleci görünüyordu zaten. Ne var ki Porşeyle gol atan Eray'ın yanında tek elli, gözü bağlı Sinan Bolat bile gözümüzde büyüdü, kale küçüldü. Top gelmedi belki ama gelme ihtimali olan toplara yaptığı atlayışlara bakarsak, -şimdi söylemesi kolay- gelseydi bile kurtaracaktı. Hakan Balta-Semih-Telles ve Yasin sağda oynadığı zaman Sabri mükemmel bir savunma hattı kurdular. Pozisyon vermediler.

Sezon başında futbolcular bir poz vermişti, 3 yıldızın arkasında büyük bir yıldızın içine girdiler. O yıldız diğerlerinden farklıydı, belki bir mesajdı, doğruydu. 4 yıldızlı formalarda mutlaka 4. yıldızı diğerlerinden daha farklı yapmamız lazım. 19 una bedel bir Şampiyonluk gelmek üzere, 4. YILDIZ, Haziran da sarı kırmızı beşiklere yatırılacak bebeklerin sarılacağı 4 yıldızlı zıbınlarda bir başka parlasın, sonsuza akıp giden yıllarda hikayesi bir başka yazılsın.

Bizim yazacaklarımızdan gayri.

13 May 2015

Melih Ziftdilli Gümüşbıçak ; Mersin 0-1 Galatasaray

Maç yazısını maçtan önce yazmıştık, yani biz bu filmi önceden de görmüştük. 3. Yıldız Savaşı da aynı böyleydi. Son düzlüğe iğrenç futbolla, çoğu çöp futbolcularla girmiş, ite kaka 1-0 larla, her maç kriz geçire geçire Şampiyonluğu almıştık.

Tabi 3 maçın sonunda geri dönüp, Mersin'de ne rezil top oynamıştık diye defteri açacak değiliz. Varsın bu maçları da 5. yıldız Savaşında cephede olacaklar hatırlasın.

Ne demişiz?

Rıza, Galatasaray'a 2 puan kaybettirmek için gücünün son damlasına kadar savaşacak. Aslında 1 puan da kaybettirse yetiyor da, öyle bir sonuç yok futbolda. Sarı kart sınırındaki futbolcularını korumuş, bizim maça saklamış, tam kadro çıkmayı başarmıştı. İlk devre saydım, 18 faul yaptılar. Gerisini yazamadım, sürekli yer değiştiriyordum, bu gidişle metafiziğe inanacağım.

Maç 11 ini yaptırmayı başardık. Hamza'ya sadece Emre'yi kimin yerine oynatacağına karar verme işini bıraktık. Golü Yasin attı, eğrisi doğrusuna geldi, bize kalsa Bruma oynayıp, Yasin beklese daha mantıklıydı. Hele ki Emre yi sağ kanatta görünce maçın geri kalanını sanatoryumda seyredeceğimiz garantilendi.

Maç başında taraftara çiğ yumurta içmesini önerdim. Sabri'ye küfür edecekler için. Bu maç ilk defa ben etmedim. Sabri'nin kötü oynayacağı garantiydi, bir kaç maç Sabri iyi oynadı göründüyse de bu Bruma'nın açtığı kara delikler sayesindeydi. Kısıtlı teknikle fazla çıkacak alan bulamadı, çıktığında dönemedi, pozisyonları da Sabri hattından gördük.

Yasin'in attığı golde, Servet'e attığı çalımın bir benzerini Messi atmıştı. Servet yıkılmadı, sendeledi, Burak bağırıyordu bana at diye, Yasin ilk maçlarını oynuyor olsa kesin pas vermeyi düşünürdü, kendi vurdu. Zift Tv anlatıcısı Melih Ziftdil'in dili yörüngesinden çıktı. Beraberlik golünü attırabilmek için vakti olsa Katmandu'ya, Nepal'e gidip, tanrılara mum yakacaktı. Hüner gol atanda değil, hata golü yiyenlerde diye böğürdü durdu. Ah şu golü Webo atmış olsaydı da o zift diliyle Kutsal Aziz Abisini belediye amelesi gibi bir güzel yalasaydı.  Yazık oldu, artık seneye.

Maç, beklendiği gibi yüksek konsantrasyonla gol kovalayan Mersin futbolcularıyla, kaybedilecek 2 puanla, gol yerse Dünyanın sonunu görecek Galatasaraylı futbolcuların titremesi olarak kayıtlara geçti. 10 metre ileriye pas atmaya tırstılar,  Burak'ın kaçırdığı 2 gol dışında gol girişimi bile yoktu. Gol yemeyiz diye düşünen Galatasaraylı Taraftar olduğunu sanmıyorum. Bir kişi hariç tabi.

Muslera bu gece bizi ipten aldı, hele peş peşe yaptığı maymuni suplaj 4. yıldızı Arena'ya doğru kaydırdı. Ligin başı, ortaları olsa zevkten dört köşe olurduk. Simoviç zamanı aklıma geldi, kaleye top gelse de Simoviç uçsa derdik. Artık ben seneye Muslera için diyeceğim.  Kaleye top gelse de kurtarış seyretsek. Bu tekrar olacak, Muslera benim için yeni transfer, ligin sonlarına doğru transfer ettik. Dosta güven, düşmana korku veren bir kalecimiz var. Penaltı olsa kurtarır o derece güven vermeye başladı.

Hakemden korkuyorduk, Tüpçünün motivasyonuyla, de fakto emriyle sahaya çıktı. Maça damgasını vuracak bir pozisyon olmadı. Günahını almayalım, ama, olsa ne yapardı diye saniye sayarken bizi yanıltmadı, elimden ancak bu kadar geldi dedi. Muslera bitmiş maçın son korner atışı için topu biraz yavaş yuvarladı. Hiç vermese ne yazar, zaten korner atılacak, vurdun vuramadın maçı bitirecek. Sarı kart sınırında olmasa kesin göstermezdi. İşte bir umut, Galatasaray'ın kötü yedek kalecileri korku filmi seyrettirsin yeter.

Rıza görevini yaptı, yatsın demiyoruz, elbet oynayabileceği en iyi oyununu oynayacak. İki maçı karşılaştırıp yorumu ona göre yapacağız. Bakalım Fenere de üstelik 1 hafta dinlendikten sonra böyle oynayabilecekler mi? Hakem görevini yaptı, Galatasaray lehine bir hata yapmadı en azından. Seri faullere sarı kart çıkarabilirdi belki. Mesela 55 numaralı oyuncu 5, Serkan 4 defa faul yaptı. Bizde verilmiyor, sarı kart gerektirmiyorsa istediğin kadar faul yapabilirsin.

Hamza 2. yi bulmayı hiç denemedi desek doğrudur. Emre yerine Bruma erken girse 20 dakika 2 yi kovalayıp, rahat maç seyrettirse, şayet bulamaz ise o zaman futbolun ırzına geçirtmek yerine çabuk pes etmeyi yeğledi. Demek saha yanından öyle görünüyor, belki futbolcular atamayacağız hoca demişlerdir. Sehpayı kurdu, oyunu öldürmeye karar verdi.Olcan girdi, topla her buluşması kalemize kontratak olarak geri döndü. Futbola can çekiştirmeyi başardı, Umut boynuna ilmeği geçirdi, Biz kalpten gitmeyelim diye göğsümüze yastık dayarken, Yekta sandalyeyi tekmeledi.

Bir maç daha futbol ölmüş, biz Tüpçü'yü, Hisseli Harikalar Kumpanyasının 17 takımından birini, Medya Maymunlarını, bir kere daha yenmiştik.

1-0 lık maçlar bize marazlar bırakacak kesin, ama Şer Cephesine verdiği acıyı düşününce, razıyız be Galatasaray. 5-0 yensen böyle kuyruk altı acısı veremezsin.

Gel 3 Maç Gel
.

10 May 2015

Çok Basit Goller Yedik; Mersin ?-? Galatasaray


Maç aslında bir önceki maçın başlama düdüğüyle başlamıştı. Fikstür kaderi, Rıza'yı peş peşe Şampiyonu belirleme maçlarına çıkaracaktı. Hem de kendi sahasında.

Küçük takım hocaları sezon başında fikstürü eline alır, aklı varsa hesaba oturur. Baş takım değildir, öyleyse rakibi, Fenerbahçe veya Galatasaray değildir, Başaltı takımı da olamayacağı için Beşiktaş, Trabzon, Bursa maçlarına da pek puan aritmetiği yapmaz. Amacı deste takımlarına girmektir, yani küme takımlarının üstünde bir yerde tutunup, bir sonraki seneyi garanti altına almaktır amacı.

Ligin sonu gelmiş, Rıza deste takımı olmayı garantilemiş, 12. olmakla 9. olmak arasında bir fark yok, bu seneyi atlattı, ama yetmez, bir sonraki hatta bir sonraki 10 yılı da kasko yaptırmak mecburiyetinde. Ve geldi o çattı poliçe yenileme günleri. Alacağı 1 puan hiç bir işine yaramıyor, aslanlar gibi oynayıp yenmeye oynamasının önünde engel yok. Fakat ne gerek var, ben 1 puan alma derdinde değil, Galatasaray'a 2 puan kaybettirmenin peşindeyim. Okan'ın, Aykut'un yapamadığını ben yapıp onların 1 adım önüne geçebilirim. Ben Rıza Çalımbay'ım, Çalım'ı sahalarda değil saha dışında atma ustasıyım.

Önce Galatasaray'la oynayacak. Motivasyon duble, hatta hat trick. Hem Beşiktaş'a hem Şebeke'ye yaranacak. Şampiyonu belirleme ihtimali var, daha doğrusu Şampiyonluktan etme, Kılıçdaroğlu'nun seçilirsem dağıtacağım dediğim ikramiyeyi peşin alacak, Küçük Hocalar listesindeki yerini perçinleyecek.

Yenmesi gerekmiyor, 2 puan kaybettirdi mi tamamdır. Futbol hayatı, sağ kanatta, orta çizgiyi biraz geçip, muz tabir edilen ortayla, Metin, Ali, Feyyaz'a doğru şişirmekten ibaretti, hocalığı da Baş, başaltı takımlarına karşı futbolun ırzına geçmekten ibaret.

Sarı kart sınırında 8 futbolcusu varmış bir önceki maça çıkarken. O maçı oynamasa da olurmuş ki zaten oynamamış. Maçı seyredecek kadar salak değiliz, muhtemelen deniz anası gibi, salyangoz gibi oynamışlardır. Sarı kartlık pozisyon olsa bile hakem çalacak kadar aklını oynatmış olamaz. Ve tam kadro Galatasaray'a karşı çıkıyorlar.

Buraya yazıyorum, zapta geçiriyorum. Bu maçta sarı kart ve faul rekoru kırılacak. Bizim ligte sarı kart gerektirmedikten sonra istediğin kadar faul yap. Galatasaray kaptanını, Hocasını uyarıyorum, faulleri saydırsınlar hakeme. 3-4 faul yapacak her futbolcusu, sarı kart alan yerini almayana bırakacak. Sneijder'e şut attırmamak üzere programlanmış olacaklar. Emre Çolak'ın mutlak ilk 11 başlaması lazım.

Maçta en az 30 dakika çalmış olacaklar, golü yemedikleri her dakika kuduz mikrobu vücutlarını saracak, güçlerini pik noktaya çıkaracaklar. Maçtan sonra kıyamet kopacakmış gibi, bir daha asla futbol maçı oynanmayacakmış gibi oynayacaklar. 17 takımdan biri olmanın şerefsizliğiyle aklımıza bile gelmeyen pisliği yapacaklar. Galatasaray Şampiyon olursa futbol hayatları bitecekmişcesine tehdit edilecekler.

Bakın göreceksiniz maçın başında gol yeseler bile çıkarmaya oynamayacak, 2. yi yememeye  maça tutunmaya oynayacaklar. 1 gol yetmez, daha hakem devreye girmedi, kenarda havale, sara nöbeti geçiren Rıza'dan henüz umut kesilmedi. Son 10 dakikaya 2 farklı önde giremezsek, maçı yoğun bakımda bitiririz. Her Galatasaraylı bir an için ölür.

Maçı ikinci yarıya bırakmadan, koparmamız lazım. İnancım o dur ki bu maçı almışsak bilin ki golleri( 1 gol yetmeyecek)  ilk yarıda atmış olacağız. Taraftara da büyük iş düşüyor, en ufak bir kötü tezahüratta bize Beşiktaş maçını zehir ederler.

Schedju'nun sakatlanması belki de hayrımıza oldu.Hakan Balta çok formda ve bu maç sol bek Telles'in maçı olabilir. Cillop gibi saha, Akdeniz iklimi ve son düzlük.

Maç bitiminde Rıza mikrofonlarda '' Çok basit goller yedik'', ''Hakem normal faullere bile sarı kart çıkardı'' ''Fener maçında takımın yarısı cezalı, yumuşakça oynayacağız'' ''Elimizden geleni yaptık, umarım Şebeke'nin gözünden kaçmamıştır''

Bu son Şampiyonluk 19 una bedel olacak. Futbol tarihimizin en pis sezonunu oynuyoruz, 4. yıldızı diğer 3 yıldızdan daha parlak yapmamız lazım çocuklar. PARLAYADURSUN, sonsuza kadar. Yıldızlar, Haziran'da Sarı Kırmızı zıbınlara sarılacak, beşiklere yatacak bebeklere hediyemiz olsun.

8 May 2015

Haklıyız Kazanacağız; Galatasaray 1-0 Konyaspor



Bu kez başa yazalım;

Türkiye'de futbol, 17 takımın, Galatasaray'ı Şampiyon yapmamak için, hayattaki en önemli izlenimlerini bulanık hale gelinceye, bütün kazanımlarını bir maç için feda etmeye varıncaya, güçlerinin son Wattına kadar Galatasarayı Şampiyon yaptırmamak, 16 takımın ise Fenerbahçeyi yaptırmak üzere kurgulandığı bir sirktir. Palyaçosu, hokkabazı bol, Hisseli Harikalar Kumpanyası.

Haklıyız, doğruyuz, temiziz, bu Hakem'de başaramadı, artık bir sonraki maç hangi silahlarınızla saldıracaksınız, bekliyoruz, varsa cesaretiniz gelin. Galatasaray Final takımıdır, kazanacağız.

Maç kadrosu beklediğimiz, bizim de tahtaya yazacağımız kadroydu. Her ne kadar formda Hakan Balta'yı sol bekte bekliyor olsak da, Olcan Adın'a sol bekte fazla itirazım yok. Ayrıca futbolunu sevmediğim Olcan'a 1 ve 6 Mayısta tarafını belirtmesi üzerine de sempatim arttı. Sorunları 4 maç sonra konuşmak üzere detant uyguluyorum.

Bir kaç maçtır dikkatimi çekiyor, pek önemi de yok ama yine de yazacağım. Sinan Gümüş  anlaşıldı ki oynayamadan çürüyecek. A2 maçlarında oynuyor, goller atıyor A takıma bekleniyordu, bu durum Hamza'yı rahatsız ediyordu. Muhtemelen Hamza sosyal Galatasaray taraftarını sıkı takip ediyor. Kadro oluşumunda tweetlerin rolü büyük. Yanında oturtarak Sinan Gümüş'ü unutturdu, Bilerek veya bilmeyerek kafasının Sinan için dağılmasını önlemiş oldu.

17 takımdan biri olan Konya, yarın kıyamet kopacak, bari son bir maç daha oynayalım havasında oynadı. Takım halinde kapanıp, futbolun ırzına geçme pahasına 2 puan kaybettirmek için ellerinden gelmeyenleri bile yaptılar. Kalecileri tek başına 10 dakika yedi. yere düşen kalkmadı, ayaktaki yere düştü. Okan'dan daha aşağılık bir futbol oynamayı tercih etti Aykut. Ama hakkını da yemeyelim, Okan, Şampiyonluğu  kaybettirebilmek adına, kasabına oynamıştı, Aykut'un elindeki tek kasap Ali Turan olunca, daha şerefsiz bir oyun tercih etti. Sneijder çok iyi kontrol edildi. 2 şutu dışarı gitti. Yasin- Bruma kanatları gol pozisyonu üretimine ilk yarı boyunca katkı sağlayamadı. İkisinden birine prim vereceksem Bruma'ya veririm. Daha doğrusu aldığından bir miktarı Sabri versin. Bruma'nın serseri mayın futbolu, o kanatta kara delikler oluşturdu, Hafta arası Messi'yi seyretmiş Sabri, ben de oynarım ne var ki, gelecek 15.sağ beki de kovarım demiş oldu. Bruma yerine Umut oynadığı zaman, küfrü yiyen Sabri oluyor. Sabri farkında değildir ama iyi oynuyorsa önündeki it gibi koşan açık yüzündendir. İt gibi koşan açığın Galatasaray'a olmasa da Sabri'ye büyük faydası var.

İlk yarının en kötü futbolcusu, geldiğinden beri en kötü futbolunu oynayan Melo, en iyi oyuncusu Sabri'ydi. Büyük futbolculuk başka bir şey, maçın tamamında kötü oynamazlar, nitekim maçın başında da Shedju rezaletti, ilerleyen dakikalarda toparladı. İkinci yarıda da Büyük Melo direnişin simgesi oldu.  Pozisyonsuz, oyunsuz geçen bir ilk yarıydı. Galatasaray adına ise söylenecek çok kötü futbol oynadığı, taraftar için kahredici bir hafta sonu geçirme beklentisinin oluşmasıydı.

Muslera'ya bir haller oldu. Bu maç formu olamaz, biri müdahale etti veya kendisi radikal bir değişikliğe gitti. Son iki maç görmek istediğim büyük takım kalecisi kaledeydi. Belki de son iki maç en çok top kazanan futbolcu Muslera'ydı. Yandan, cepheden gelen çoğu topu tutup, en yakınına eliyle ayağıyla verdi. Maçın tamamında en iyi oynayan oyuncu Musleraydı. Taffarel'den beridir özlediğim Galatasaray kalecisi son iki maç kalede olandı. Bana göre yeni transferdir.

Bir parametre var elimde. Dayanamam da, maçı seyretmesem, bir iki soruyla nasıl oynadığımızı anlatabilirim. En çok koşan kimdi diye sorarım. Selçuk derseniz bilin ki o maç kötü oynamışızdır. Yatsın, koşmasın demiyorum, efektif koşsun diyorum. İyi futbol oynatmak istiyorsa Hamza'nın Selçuk'u koşu mesafesi listesinden çıkarıp, açıkları monte etmesi lazım.

İkinci yarı takım Selçuk'un önderliğinde Melo'nun ayağa kalkışıyla, Aykut'un tepesine çöktü. Gol geldi gelecek derken Burak'ın gözünü kapatıp vurduğu kafa en net kaçırdığımız pozisyon oldu. Geçen hafta o kafayı vuran, bu maç boş kaleye vuramayanın aynı futbolcu olduğuna inanmak güç. Dakikalar azaldıkça, umutlar tükenmeye başlıyordu. İlk kementi Bruma yedi. Emre Çolak oyuna girdi, girmesine de hiç bir halta yaramadı. 3-4 senelik Emre Çolak görüşümde bu maçta da isabetsizliğe uğramadım. Emre Çolak ya ilk 11 oynayacak, ya da maçı tribünden seyredecek. Sonradan oyuna giren, hele maçı kurtarsın diye içeri atılan Emre'den 1-2 sene daha verim beklemeyin. Yapmak istediği şeyleri yapacak öz güveni olmuyor kritik dakikalarda. Başa bela futbolcuların başında. Oynatmasan olmaz, oynatsan o da olmaz.

Hamzaoğlu adında bir Evliya var mı bilmem ama, doğarken götünü bir Evliyanın yaladığı kesin. Sakatlanan, ceza alan oyuncunun yerine giren, oynayandan daha iyi çıkıyor. Son haftaların en formda futbolcusu Hakan Balta bu maçı bay geçecekti. İyi oynarken Schedju sakatlandı. Burak dürtebilseydi, yerine giren Hakan Balta bu sefer bize son dakikalara kadar havale geçirerek maç seyrettirmeyecekti.

Sneijder'in korner pasına, sırasıyla Hakan Balta, Büyük Melo ve Büyük Galatasaray Kaptanı kafayla voleybol oynadı. Unutulmaz bir büyük takım golü atarak, o ünlü korner bayrağının dibinde unutulmaz bir selfi daha çektirdiler..

Semih Kaya büyük döndü demiştik,bizi bu maçta da yanıltmadı. Hatasız oynadı, ayrıca dikine pas trafiğine de katıldı. Alıştığımız kazma top uzaklaştırıcı stoperlikten göze hoş gelen top oynayan bir liberoya doğru gidiyor. Belki sakatlanmamış olsa çoktan maçlara 4 yıldızlı formalarla çıkıyor olurduk. Hakemlere pek laf söylemem, ben hakem olsam ben de Galatasaray'ın yolunu kesmeye uğraşırım. Verdiği kırmızıyı tekrar cebine koymakta haklı. Futbol öldürücüsü Umut Bulut pozisyonda ofsayttı. Ama hakem Burak'a yapılan penaltıyı çalamadı. Maç 2-0 olsa çalardı. Avantajı oynatmayarak 2. golü yedi, maçı son saniyeye kadar tutmayı başarsa da, çelmeyi takmaya gücü yetmedi.

Son düzlükte alınan 1-0 lık galibiyet, taraftarın kimyasını bozar da en büyük darbeyi rakibe indirir. Düşünsene Fenerlisin, Beşiktaşlısın 2 puan kaybedilmek üzere. Galatasaray bu, Melo bu Selçuk bu, adamın aklını alır. 1-0 matematik olarak 5-0 dan küçüktür ama verdiği kuyruk acısına dayanmaya İso'nun, Bilo'nun yüreği yetmez. Hata yapacaklardır. Hani Hamza rakibi bitirmek için son dakikalarda atıyorum dese, Trapattoni ilan edeceğim, boynuna sarılacağım o derece. Selçuk'un kafası ağlara giderken gol diye havaya uçtum, düşerken Fenerlileri düşünüp tarifsiz bir haz duydum. Beşiktaşlı için de ekstra bir takla attım.

3. yıldızın yoluna şaşılası benzerlik var. Son maçlara yine böyle girmiştik, son dakikalarda gelen goller, kaleyi gole kapatmalar. Korku dağları bekliyor, şimdi onlar düşünsün.

4. Yıldız için gel 4 maç gel.

4 May 2015

SIĞMIYORUZ, Geliyoruz; Akhisar 0-2 Galatasaray


Milyonlarca Galatasaraylıya sorup takımı çıkarın diye anket yapsak, tahtaya kemiksiz bu 11 i yazardı. Bağıra çağıra, tweet ata ata sonunda Hamza'ya istediğimiz takımı çıkartmayı başardık. Bizi izlediğinden, dediğimiz yapacağından emin olsam 10 sene kontrat imzalatacağım. Olması gereken de bu zaten. Galatasaray şovu, büyük Galatasaray taraftarı içindir. Bizden başka hiç bir takım taraftarı bizim iyi oynamamızı seyretmek istemez. Dolayısıyla Hocalar taraftarın dediğini yapmak, seyretmek istediği futbolcuları sahaya sürmek zorundadır. Şimdi sıra maçı sevk ve idare ettirmekte.

Kadroya müdahalemiz sınırlı, biz kimi oynatacağına değil de kimi oynatmayacağına karışıyoruz. Teknik, yetenek, taktik, fizik, karakter parametrelerini göz önüne alarak ortaya tez atıyoruz. Olcan, Umut Bulut, Yekta bu takımın futbolcuları değiller, ve olamayacaklar diyoruz. Buraya bir iddia daha basıyoruz. Seneye bu 3 futbolcu, bütün bir sezonda toplam 3 maça çıkmayacaklar. Bunu en iyi kendileri biliyor, son düzlüğe fotofinişle girdiğimiz şampiyonluk kavgasında Galatasaray'a verecekleri tek katkı, tabelaya oynanan dakikalarda girip futbolun ırzına geçmeleri. Nitekim bugün sırayla girdiklerinde,futbol, can çekişe çekişe öldü, 3 puan doğdu doğmasına da, futbolu kaybettik.

Biz büyük takımız, aldığımız 3 puanlarla, şampiyonluklarla değil, her maçın her saniyesinde rakip kim olursa olsun gol atmaya yenmeye oynadığımız için büyüdük. Kaldı ki lig averaja kalabilir, ilk yarı muhteşem oynayan takım topa basmasa, 3. yü bulsa arkası ağır hezimet olurdu. Hamza 3 puanı garantiye alacak bir oyun oynattı, baş çelişkilerim birer birer girmeye başlayınca da, maçın uzatma dakikalarına kadar bana ızdırap çektirdi.

Emre Çolak bu takımın geleceği, fakat diken üstünde. 11. futbolcu olarak Emre'den maksimum verim alınmaz. Banko futbolcu garantisi verilecek, çalımla adam geçebilen, gol bölgesine fazla adamla girmemizi sağlayan en önemli futbolcu, Sneijder'le oynama alışkanlığı edinsin, 4. yıldızın haresi olur.

Zokora insan kasabı, Sneijder'i doğramak üzere sahaya salınmış, taç atarken bile yanı başında durdu, peş peşe 3 faul yaptı, hakem sarı kart göstererek güzel futbola prim verirdi, ama işine gelmedi. Maç boyunca da avantajları kesti, uzun süre sarı kart göstermedi, bu maçı Roberto Carlos 11 kişi bitirdiyse hakeme dua etsin. Ama yapıştığı adam Sneijder, timsah gibi avını bekledi, bir anlık gafletini dalalete çevirdi, klasik füzeyi gönderdi. Burak mucize eseri ofsayt değildi, salmayı balığın bol olduğu kaleye bıraktı.

İkinci gol için ben başka bir iyilik düşünüyorum. Emre'nin usta işi içeri ortasına Burak usta işi bir kafa vurup gol attı, ama benim işim başka. Ben golü geçen hafta Burak'a o iğrenç saçını kes diyen çocuğa yazıyorum. Golcü kel olur kardeşim, kısa saçlı olur. Cephedeki adama uzun saç yakışmaz. Burak'ın tipi budur.

Biz Yasin'le Brumayı ısrarla ilk 11 görmek istiyoruz derken, çok iyi oynayacaklarına inandığımızın garantisi yüzünden değil. İsimler başka da olabilir, gerçi Galatasaray'da yok, var da yok. Sinan Gümüş'le Hamza kan davalı, bu yüzden aşiret mensuplarına şans veriyor. Aydın Yılmaz bile oynasa fark etmez. İt gibi koşacak adam lazım kanatlarda. Kötü oynadığımız maçların istatistiğine bakın test etmek için. Mutlaka en çok koşanımız Selçuk İnan olmuştur. Listede Selçuk yok, açıklar varsa o maçı seyretmesem bile iyi oynadık derim. Bugün Bruma kötü, Yasin beklenenden kötü oynamış görünebilir. Ne var ki kim bilir kaç kanat akınını başlamadan vaz geçirmişlerdir. Oyun ve pozisyon üstünlüğümüzün 1 numaralı sebebi, açıklardaki sür'atli oyuncular olmuştur.

2. sebebine parantez açıyorum. Özellikle bu sezon çok saldırdım. Kusuruma bakma Muslera, Galatasaraylılıktandır bunca savaş. Ben sana yediğin goller için sitem etmedim, topu gelişigüzel oyuna sokmaya çalışırken taçlardan topladığımız için saldırdım. Sen de benim hakkımı yeme, maçtan önce attığım tweet şahidimdir. İyi oynayacağını, topları pasla oyuna sokacağını yazdım. Dakikalar büyük takıma lazım, topla bizim oynamamız lazım, topun bizde kalmasının 2 numaralı sebebi de sendin. İlk defa yazıyorum ama olsun bu maç Büyük Takımın Büyük Kalecisiydin kardeşim.

Maçın adamı bence Semih Kaya idi. Özellikle ve dikkatle izledim, sıfır pas hatasıyla oynadı. Öyle dandik, yana, Muslera'ya paslar da değildi, muhteşem kademelere girdi, ofsaytı çok iyi kurdu, savunma sanki langırt milindeki futbolcular gibiydi. Cesaretin ve aklın simgesiydi. Son toplara müdahalesi kusursuzdu, hoş geldi. Tam bu araya magazin haberi sıkıştırayım bari.  Galatasaray eski basketçisi Yasemen Saylan'la çıkıyormuş galiba, çok mutlu oldum. İki Galatasaray sporcusu evlendiğinde takımı biraz daha fazla seviyorum. Tugay abisi de basketçi Etkin'le evlenmiş bizi çok mutlu etmişti.

Bu gece Selçuk İnan sezonun en iyi maçını oynadı. Şimdiye kadar söylenmemiş olsa bu maç ben söylerdim, maestroydu.  Bunlar iyi haber, formda olanlar bizimkiler olunca garanti katsayısı artıyor. Emre, Semih, Yasin hatta bugün için Sabri formdaysa korku azalıyor, yerini güven alıyor. Sneijder, Melo, Chedju elde kapı gibi kasko zaten.

İkinci yarıya başlarken Zift Tv konuşmacısı Melih, Umut Bulut'la, Olcan giriyor diye anons yaptı, görmüyoruz ama muhtemelen ağzı kulaklarındaydı Türkiye Cumhuriyetine borç veren Amerikan Generali gibi. Şerefsizler, futbolu hepimizden iyi biliyor. İlk yarı oynanan muhteşem oyunun ikinci yarı Şebeke lehine dönmesinin tek olasılığı bu iki futbolcunun oyuna girmesiyle mümkün olacaktı. Dilek ve temennileri başka maça kalıp, dakikalar azalmaya başlayınca keyifleri kaçtı.

2-0 ın garantisi yoktu, lağım içinde oynanan bu ligte Galatasaray'ın 2 golü 1 gol sayılıyordu. 1 golü Akhisar atabilse, 2. golü nasıl olsa hakem atardı, atacaktı. Hamza'yı zapt edemiyoruz. Artık eminim, Olcan-Umut-Yekta-Hamza boş zamanlarında okey oynuyorlar. Kahve arkadaşlarını oyuna sokmak, oynatmak için an kolluyor. 3. golü erken bulsak makineli tüfek gibi peş peşe saydıracaktı çöpleri. 3. gol gelmeyince, maçı kazandığına inandığı anda başladı değişikliklere. Küçük takım hocalığı depreşti, 2 farklı öndeydi, Kanije Kalesi savunmasına geçebilirdi. Üstüne üstlük Muslera çok iyi günündeydi, Suarez, Messi, Neymar forveti oynasa en fazla 1 gol atarlardı. Okey arkadaşlarını sokup maçı bitirdi.

Golcü döndü, Semih Kaya döndü, Telles cezalı, eğri doğruya denk geldi, Hakan Balta sol beke geçer, keşke maçlar 1 maçlığına 12 şer kişi oynansa da Emre Çolak, Melo'ya kurban verilmese. Bu da Hamza'ya ev ödevi olsun, bu kadarına da o baksın bir zahmet. Bugün maçı biz aldık çünkü.

Beşiktaş ve Fener maçlarına da değinsem mi diye düşündüm, yazdığım cümleyi bile silemedim midem bulandı vazgeçtim. Şu kadarını da yazayım, not kalsın. Süper lig dediğimiz tiyatro, sirk, orta oyunu her neyse 17 takımın Galatasarayı şampiyon yapmamak, 16 takımın Fenerbahçeyi yapmak üzere aralarında de fakto senet imzaladığı ortaklık sözleşmesidir. Her takımın ya hocası, ya futbolcusu çürük. Bu sene Şampiyon olursak, sadece 17 takımı değil, Şebekeyi, hakemleri Medyayı hatta içimizdeki şer odaklarını da ezip Şampiyon olacağız. 19 una bedel olacak.

Sonsuzluğa akıp giden yıllarda, gelecek nesiller bol yıldızlı formalı Şanlı Galatasaraylarını seyredecekler, Yıldızlardan birinin, diğerlerinden Kutup Yıldızı, Şimal Yıldızı gibi farklı olduğunu görecekler. 4. yıldız, bir başka parlayacak. PARLAYADURSUN

Maç yazısını unutulmaz Galatasaray Taraftarı kardeşimiz Şenol Ablak'ın aziz hatırasına armağan ediyorum.

29 Nis 2015

Sabri'nin Uzun Taç Atışı



Beyhude bir teoremin peşine düşüyorum, haydi hayırlısı,

100 yıllık futbolda en büyük futbol teorisyenlerinin bile açıklayamayacağı dosyayı açıyorum.

Sabri Sarıoğlu nasıl olur da, bir ülkenin en büyük futbol takımının vazgeçilemez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez sağ beki olabilir?

Eskittiği, kovduğu, futbol kariyerini bitirdiği sağ beklerin, aklımızda kalanlarını yazalım.

Sebastian Perez'den başlayalım, Muhammed Sarr, Emrah Umut, Suat Usta, Cesar Pratez, Cihan Haspolatlı, Uğur Uçar, Ali Turan, Serkan Kurtuluş'ta mola verelim. Koskoca Eboue'yi Florya'ya sokmadığını, Salih Dursun'a, Veysel Sarı'ya, Tarık'a kulübü soydurduğunu söyleyelim.Yasin Öztekin'i az daha iptal ediyordu diyelim ve başlayalım.

Bu yazıyı yazdığımızda da 6 maç kalmış, 6 sını da kazanırsak şampiyon oluyoruz, ne yazık ki alternatifsiz sağ bek olarak bu son 6 ölüm kalım maçını oynayacak. Göreceğimiz korku filmine taraftarı alıştırarak bir kere daha elimizden geleni karınca kararınca yapmaya kalkalım.

Her sezon sağ bek aramışız, şu saydığımız adamlara kaptırılan paraları kendisinin aldığı parayla toplasak, Küçük bir Güney Amerika takımına yatırsak, Kıta Şampiyonu olurduk. Ve o kıta Şampyonu takımın Dünya'nın dört bir yanına  dağılmasıyla da binlerce Sabri'yi ben de futbol oynarım umuduyla futbol sahalarına sokardık.

İşte tam da bu noktadan tezlerimizi ortaya koymaya çalışıyoruz. Futbolun kendi felsefesiyle açıklanamaz bir durum söz konusu. Sabri, futbolu bıraktıktan sonra, halı saha maçına bile çağırılmayacak, mevcut karizmasıyla, bilgisi, kariyeriyle Hoca olamayacak, futbol taraftarıyla ilişkisi, 3 e kadar sayıp, ellerini sahanın ortasında havaya kaldırıp, taraftarı coşturmakla sınırlı bilgisiyle, zift medyasında Galatasaray Maymunu yapılmayacak.

Peki neyin bedelidir, neyin karşılığıdır, Milyonlarca Galatasaraylıya senelerdir çektirilen bu cehennem azabı?

Lucescu, Hagi, Feldkamp, Skibbe, Reykart, Mancini, Prandelli, çalıştığı yabancı Hocalar, çalıştığı yabancı futbolcuları yazıp kafa şişirmeyeceğim. Rumence'den, İsanyolca'dan, Almanca'dan, Flemenk'çeden, İtalyanca'dan, Japonca'dan,,, her dilden sporcuyla muhatap olup, Türkçeyi bile konuşamamak, nasıl bir Galatasaray Kaptanlığıdır? cevabı bulmaya çalışacağız.

Önce her maç tutulduğumuz, küfretmekten çene felci geçirdiğimiz, Sabri atraksiyonuna değineceğiz.

Sabri'nin Uzun Taç Atışı;

Top defalarca sağ taraftan taca çıkıyor, 100 metrelik hat boyunca nereden çıkarsa çıksın, Sabri topu ellemezse sanki hükmen mağlup sayılacağımız başkaları için küçük, en azından benim için büyük olan eylemini deşeceğiz. Özellikle rakip kaleye yakın yerden top lehimize taca çıkmışsa. Mücadeleye en yakın oyuncu topu bir an önce oyuna sokmak ister, tac atmasını bilmeyen, daha doğrusu Sabri'den daha kötü atan oyuncu bulunmadığından, Sabri'nin ''bıraaaak'' emriyle taç atımından vaz geçer. Hele maç yağmurlu bir havada oynanıyorsa bu ritüel daha bir anlam taşır.

Galatasaray konumu itibarıyla her maçını galibiyete oynamak durumundadır. Dolayısı ile saniyelerin önemi büyüktür, top ne kadar çok oyun içerisinde kalırsa Galatasaray için avantajdır. Tabi Sabri için bu avantajın önemi yoktur. Topu top toplayıcıdan ister, çoğunda beğenmez, kenardaki çocukla değiştirir. Formasının içine sokar, topu kurular. Bu eylemi bilimsel olarak açıklamaya kalksak, kalkabiliriz. İhmal edilebilir şeyleri bile ihmal etmiyoruz. Topun üstündeki ıslaklık zerreleri, muhtemelen taç atışı boyunca sürtünmeyi olumsuz etkileyebilir. Mutlaka bir ağırlığı vardır topun üzerindeki damlaların.  Topun yer çekimine direnci azalır, Sabri'nin hesapladığı zamandan daha önce eğik atış durumuna geçebilir. Bu durumda misal Umut Bulut'a doğru atılmış gelişi güzel taç, Umut'a gelemeden rakip oyuncu müdahil olabilir. Hadi Sabri hesabı tam yaptı diyelim, ıslak topu Umut'la buluşturdu, Umut kel kayabilir, Burak'la buluştursa Burak'ın saçı her maç başka bir stil, topla buluştuğunda ne gibi olumsuzluk olur çalışılmamış. En iyisi topu kurulamak.

Kurulanmış top, Sabri'nin elinde atış anını bekleyedursun. Zaman Galatasaray aleyhine işliyor, taç atışından kaybedilen süre maça eklense Sabri'li maçta sadece taç atışlarından 4 dakika eklenmesi lazım. İnanmayan ilk lig maçında kronometre tutsun. Sabri Reiz hesap yapıyor rahatsız etmeyelim. Topu başının üstüne getirdi, atacak, rakip taraftar olsam sadece bu anları seyretmek için maça giderim. Topla buluşmak isteyen futbolcuların deli danalar gibi sağa sola kaçışmaları, Sabri'nin bir türlü karar verememesi, verdiği andaki kimyasal, tıbbi değişimler. Ciğere oksijen çekiş, duluğu şişiriş, denge, Taç kullanan Sabri, taçtan gelen topa dokunan futbolcu, kaleciden oluşan üçgenin hipotenüsü, açı, ilk hız. Pozisyona alınacak, verilecek reaksiyon, rakip futbolcuların tacı kapıp, kontratağa çıkma telaşı. Kalbe son bir nefesle kan pompalama, geriliş ve topun elden çıkışı. O an gözünü kapa, 3 saniye bekle, sonra aç, Sabri'nin kaptırdığı topu kapmak için takımın 10 futbolcusunun hesapta olmayan enerjisini, koşu mesafesini, mücadelesini, büyük ihtimalle rakip takımın kalemize bilinçli veya kontra başlattığı atağı, Sabri'nin kıçına nişadır sürülmüş kedi gibi koşuşunu göreceksin.

Sabri'nin kullandığı tacın golle sonuçlanmasını geçtik, tehlike yaratmasını da geçiyoruz, topun bizde kalmasına razıyız. Vakit geçirmek bizim avantajımıza değil, ayağınla atamıyorsun, onun sebebine daha geçemedik, en kısa anda, en yakınındaki adama elinle bile atamıyorsan, o Porshe'ler, Ferrari'lere nasıl biniyorsun?  Taç atışlarından kaybettiğimiz zamanı, çoğu zaman mumla arıyoruz. Topa en yakın kimse tacı o atsın, bizi ızdıraptan kurtarsın diyoruz, teknik tarafından meseleyi kapatıyoruz.

Hiç bir büyük takım futbolcusu olma özelliği olmayan futbolcu, neden bertaraf edilemez peki. Yazının başında saydığımız futbolcuların çoğu Sabri'den daha iyi futbolcu olduğu, defalarca kadro dışı kaldığı halde alavere dalavere Sabri Reiz Sağ beke nin futbol dışı açıklaması nedir?

Muhtemelen, yüz binlerce baba, oğlunu, Sabri'yi gördükten sonra benim oğlum da futbolcu olur haklı hayaliyle spor okullarına yazdırır, futbol endüstrisine bu anlamda büyük bir katkısı vardır. Her sağ bek Dany Alves olsa, düşünsene hangi baba çocuğuna futbolcu olsun diye yatırım yapar. Futbolcu olmayacak olan çocuk, okumaya yönlendirilecek, muhtemelen bir baltaya sap olacak. Sap olunca ülke meselelerine kafa yoracak, muhtemelen kurulu sistemlere bizim gibi muhalefet yapacak. Anarşi, kargaşa. Bakın Acun Ilıcalı'ya, 10 yıldır, bir ulusun beyin ameliyatını tek başına yaptı. Kutu açtırdığı dakikalarda Fener- Bursa yarı final maçı vardı, Her iki takım tam kadro, stadyum tıklım tıklımdı, halkımız narkozu yemiş, Acun'un hokkabazlarını seyretmeyi uygun görmüştü.

Sistem hassas bir tahterevalli üzerinde suni bir denge üzerine kurulmuştur. Selçuk Şahin gibi, Sabri gibi çok kötü futbolcu olduğu halde çok uzun süre kompanse edilmesi gereken futbolculara ihtiyaç vardır. Bir takıma bir Sabri çok, hiç Sabri eksiktir. Bu yüzden futbolun kendi kriterlerine göre Sabri, her sezon için önce düşünülmüyor, sonra ihtiyaç duyulacak hale getiriliyordu. Tıpkı Selçuk Şahin gibi. Sabri sayesinde takıma takıma 13 sezonda 14 sağ bek transfer edilmiş, kim bilir kaç yönetici, kaç hırsız, kaç menajer, kaç kravatlı eşkıya sırtımızdan palazlanmıştır. Düşünsenize Sabri iyi çıksa bu transferlerin hiç biri yapılmayacak, borcumuza borç eklenmeyecekti- ki bu durum futbol endüstrisine darbe demekti.

Bir gün elbet her şey olduğu gibi futbol da temizlenecek. Oyunu biz kurduk, halk çocukları, düştüğü lağımdan çıkaracak olan da bizleriz. O günler geldiğinde, mertçe, delikanlıca maçlar yeniden oynandığında hak etmeyen hiç kimse futbolcuyum diyemeyecek, Sabri özelinde tüm vasat altı, niteliksiz, futbolcu lisansına sahip gençler, büyük maçları bizim gibi tribünlerden izleyecek. Şimdi zaten izleyenler de para alamayacaklar. Porshelerini, sevgililerini antrenman sahalarında sergileyemeyecekler.

Umarım o günler çok uzaklarda değildir.

26 Nis 2015

Çaylak Hamza; Galatasaray 1-0 Gaziantepspor


Kadıköy, çok rahat geçmesi planlanmış bir maçı daha kazanmak üzereyken imalat hatası bir futbolcu çıktı. Emre Güral, başka türlü gol yemez kaleciye insanlık dışı bir füze fırlattı. Daha doğrusu fırlatmış, totem yapıp maçı izlemedik, sonucu gece 10 da öğrendik ki, yenersek tekrar lider oluyoruz.

Futbolumuz lağım çukurunda, bunun en somut göstergesi elbette tribünler, Şampiyonluk, liderlik maçlarına bile kimse gelmiyor. Ama esas futbolun mezar kazıcıları her iki takımın başındaki iki salak. Bundan 10 yıl önce, Arap İsmail Fener'e, Ramiz Köfte Galatasaray'a Hoca olacak diyeni ellerinden ayaklarından zincirleyerek, tımarhaneye yatırırlardı.Ne yazık ki şimdi her maç bunlar bizi Mazhar Osman'a gönderiyorlar.

Fenerde Arap olmasa biz, bizde Ramiz Köfte olmasa çoktan Fener havlu atmıştı. 6 hafta kaldı 3 kere daha lider değişirse kimse şaşırmasın.

Epeydir ilk 11 zift medyasına servis edilmiyordu. Demek her şey eskiye rücu etmiş. Bu kez maçtan önce ne dediğini dinlemedim Hamza'nın. İlk 11 i öğrendiğimden 70. dakikaya kadar ettiğim küfrü, 57 senelik normal, 45 senelik tribün yaşantımın tamamında etmedim. Çenem ağrıyor, sabaha beni bir kontrol edin, muhtemelen yüz felci oldum.

Son 4 yılın Galatasaray kadro gurubundaki en kötü 4 futbolcu, Umut Bulut, Olcan Adın, Sabri Sarığolu ve Yekta Kurtuluş'tur.  Bunlardan 3 ü ilk 11 Yekta yedekteydi. Böyle bir maç kadrosu seçen, ilk 11 i sahaya süren Hoca, hoca değil KALLEŞ'tir. Aptallık, ihanet başka bir şey, onlarda kendine bir menfaat sağlarsın nihayetinde. Ama kalleşlik çok ayrı, sana bir faydası yok, ama milyonlarca Galatasaraylıya zarar veriyorsun. Benim mahkememde bu suçun cezası futbol idamıdır. Galatasaray'ın başında bir yönetici, Başkan olsa Ramiz Köfte'yi Florya'ya sokmaz. Ramiz Köfte'nin, Yasini oynatmaması kalleşliktir.

Aziz Yıldırım'a rica etsen, desen ki Galatasaray'ı sahaya sen çıkar, en fazla Melo yerine Yekta'yı oynatır öyle çıkardı.

Burak Yılmaz muhteşem döndü. Ofsayt, hücum faul, hakemi kandırma, yarım metreden boş kaleye kaçırma.Ne ararsan var, bir balık gole ihtiyacı vardı, onu da atsaydı, ''Qraaaaall yeaaaaa'' Şeytan diyor biraz daha yalvar, gelsin Arab'ın, Rus'un biri takımı satın alsın, şu çöpleri kovsun da kurtulalım. Ben Olcan ve Umut için artık bir şey yazmayı gereksiz buluyorum, yeteri kadar yazdım, bundan sonra da onlara küfür etmeyeceğim. Onları Galatasaray'a alanlara, oynatanlara bin defa daha lanet ediyorum.

Bu sene seyrettiğim takımlardan uzak ara en kötüsü ve en adisi Gaziantepspor'muş. Okan Buruk'a da helal olsun. Maçta en az 30 dakika uzatma vardı. Her futbolcu yerde 5 er dakika yattı. Sıçan gibi oynayarak 2 puan kaybettirseydi Galatasaray'a da Lig Tv'de hocalıktan kovulduğunda bir maymunluk kapsaydı, yazık oldu onun adına.

Muslera sezonun en büyük maçını çıkardı. Beni yanılttı, çerçeveye top gelmediği için uzun zamandır gol santrası yapmadık.

Ben maç değil de Sabri'yi sayıyorum. Kaldı en fazla 6 lig maçı. Ömrümden ömür gitti sağ bekte o karısına Porşeleri alırken.

Sinirden elim ayağım titriyor, yazı yazamıyorum. Takımın en formda futbolcusu Yasin'i 70 dakika oynatmama  sebebini Büyük Galatasaray Taraftarına açıklamak zorundalar. Umut Bulut çıkarken 2-0 yeneriz , Sabri'yi çıkarmayı unuttu inşallah atılır da 10 kişi kalırsak 3 olur demiştim. Burak'ın kaçırdıklarına sayın. 70 dakika sezonun en kötü futbolunu oynayan takım, daha sonra sayısız gol pozisyonuna girdi.

Oynanan oyun 6 maç için hiç umut vermedi, Hamit'in barut, Melo gelene kadarmış. Şimdi Melo cezalı, Chedju cezalı, bu sefer Sneijder dönüyor, 6 maç ölmeyen Galatasaraylı ömrüne en az 10 ar sene koyar.

Maçın adamı Yasin Öztekin.

Şampiyon olmanın garanti bir yolu var. Hamza Hamzaoğlu'nu kovmak, Umut,Yekta,Sabri;Olcan'ı kadro dışı bırakmak. Sinan Gümüş'ü son maçlarda en az yarım devre oynatmak. Golü ısrarla, Bruma, Yasin'le açıkta aramak. Burak'ın kulağını çekmek. İkinci yol, Yüce Gök'e, Sneijder'e emanet, ruh sağlığının garantisi yok, en azından benim.

Prandelliyi çok erken kovduk, Hamza'nın nefesi yetmedi. Son 10-12 maç kala gelseydi, şimdi çok rahat Şampiyonduk. Lider kaldıkça, Şampiyonluk ihtimali sürdükçe kendini Hoca sanıp macera arıyor. İşi çok kolaydı aslında. Belki hiç oynamamış futbolcular vardır, oynayanlardan daha iyi onayacak olan. 40 futbolcu var, antrenmanda 20 şer kişilik iki takımı maç yaptırsa, Sneijderi birer devre ayrı takımlarda oynatsa, Sneijder kime daha çok pas atmışsa onlardan bir 11 yapıp çıkarsa uzak ara yine Şampiyon olurdu. Eminim antrenman maçlarında bile  Sneijder, Umut'la Sabri'yle Olcan'la   pas trafiğine girmiyordur.

Mucize bir 3 puan alındı, ben saymıyorum. İddiamı tekrarlıyorum. Ligin son maçının sın dakikalarında da Olcan, Sabri, Umut var, Sinan Gümüş yoksa bilin ki 3. olmuşuz. Hepimize büyük geçmiş olsun.

19 Nis 2015

Emre Çolak'a Yazık Oldu; Trabzonspor 2-1 Galatasaray



Benim için maç, Ramiz Köfte'nin maç öncesi konuşmasıyla başlar, son düdükle biter. Zift Medyasını mecburen bu kadar izliyorum. Sonrasında ne seyreder, ne gazetesini okurum ne Galatasaraylı olanları dahil, Medya maymunlarını dinlerim.

''Yenilirsek Dünya'nın sonu değil'' dedi. Bu kafadaki bir Hoca'nın sevk ve idare edeceği büyük maçın nasıl olacağını kurgulamak çok kolay.Konuşmaları kes kopyala, her maç aynı. Güzel bir maç olacak, rakip güçlü, onlara da başarılar dilerim, bla, bla,bla. Teknik, taktik, motivasyon hak getire. Sanki bir takım, yenildiği zaman Dünya'nın sonu olan bir maçı daha önce oynamış da bu onlardan biri değilmiş.

Gidin Sabri'nin garajına bakın, ligimizi satın alan Katarlı Arabın çocuğunun garajından daha çok ve daha pahalı arabalar yoksa ben bilgisayarı yiyeceğim. Futbolda en kolay oynanan mevki sağ bek, takımın en kötüsü yıllarca idare edebilir. Çek bir 3 lü, at bir trip al bir Ferrari daha eşine. Galatasaray formasıyla oynayıp oynayacağın son 7 lig maçın daha var. Bu hırbolukla futbolu bıraktıktan sonra seni ne hoca yaparlar, ne Medyaya Galatasaray maymunu. Gidersin köyüne, uzay marka arabalarınla köy kahvelerinde Galatasaray maçları izlersin. Ne kadar büyük Galatasaraylı olduğunu da o zaman öğreneceğiz. Bakalım tribünlerde de olabilecekmisin? Fener maçını kaybettirdin, bu gece de maçı verdin, yazıklar olsun.

Muslera 2 gol yemeden doymuyor. Muslera yüzünden bir Galatasaraylı beni bıçaklarsa şikayetçi değilim. Son defa kusayım, ne olursa olsun. Sadece bana böyle görünüyor, tıpkı Fatih Terim'in hoca olmadığı göründüğü gibi. Çok Galatasaraylıyla RÖGAR( Türk Futbol Lağımının kapağı) yüzünden papaz oldum. Muslera için de oluruz. Kaleci değil, en azından Galatasaray kalecisi değil. Yan toplarda felç geçiriyor. Topu oyuna sokamıyor. Galipsek vakit geçiriyor. Cepheden gelenlere maymuni kurtarışlar yaparak göz boyuyor. Nankörlükse nankörlük 4. senesi 4 tane aldığı maç yok. Fener maçında yediği gol, bu gece yediği 2. gol beni canımdan bezdirdi. Follaş diye bilinen Hakan Arıkan, gitmiş maçı aldı, Kedi dediğimiz, taraftarın tamamının panter sandığı Muslera maçı verdi. Aslında bir algoritma var onun bile kodlarını çözemiyor bizimkiler.Zift Medyasına göre ligimizin en iyi kalecisi Muslera. İyi olsa böyle söylerler mi diye merak bile etmiyorlar. Sneijder büyük futbolcu diyeni duydunuz mu? Melo'ya iyi diyen çıktı mı? Canları sağ olsun. Bence Galatasaray'ın 1 numaralı transfer önceliği kalecidir. Belki de bir illizyon var. Yedek kaleciler öcü olduğundan, Muslera gözlerine büyük kaleci görünüyor da olabilir. En iyisi o mecbur 2 golü erken yemek için Yüce Gök'e duacı olmak. Çıkarmaya zaman kalsa yeter bana.

Belki 10 defa yazdım, bu 11. olsun. Ligin son maçının son dakikalarında, Olcan, Umut var, Sinan Gümüş, Emre Çolak yoksa bilin ki en iyi ihtimalle ligi 3. bitirmişizdir. Kenarda o kadar çapsız bir Hoca var ki, oyuncu değişliklikleri şans işi. Melo iptal olmasa Hamit'i  Florya Kaşıbeyaz'da kebap yerken seyredecektik. Hamit sakatlanmasa, kadro gurubu içerisinde en büyük Türk futbolcu, Galatasarayın geleceği, Lucescu'nun elinde olsa Maradona olacak Emre Çolak çürüyüp gidecek. En dandik maçta oynatmayıp, ölüm kalım maçında bizi kurtar diye sahaya sürdüğü Çöp Pandev Koskoca Galatasarayı kurtaracak. Bir diğer büyük futbolcu Sinan Gümüş'ü en dandik kupa maçında bile oynatmayıp, çetelerin emrine girecek. Küsmesinler diye topu bomba sanan Umut Bulut'u zorluk derecesi en büyük iki maçta 2. santrfor olarak oynatıp 6 puan kaybedecek. Maç bitiminde de 7 maçımız daha var diye, rakiplerin puan kaybetmesine duacı olacak. 3. olursa da Dünyanın sonu değil. Milyonlarca Galatasaraylı için felaket olsa da.

Emre Çolak'ın oynadığı büyük futbol galibiyet almaya yetmedi. Berabere kalsaydık da aynı şeyi yazacaktım. Fark etmiyor. Fenerbahçe'nin yarım metre taçtan boş kaleye attığı bir işe yaramayan golüne nasıl sevindiklerini hatırlayan var mı? o gol 1 puandı aslında. Kadıköy'de 83. e kadar 0-0 ı getirmişsin 4 puan öndesin. yani 5 puan. o golü yedin kaybettiğin 4 puan oldu. Zaten ülkede futbol lağımda oynanıyor. 17 takım  Galatasaray maçlarında kırmızıyı görmüş boğa gibi çıkıyor. Şampiyon olamasın diye her takım sanki son maçlarını oynuyorlarmış gibi konsantre. Olsun, kimse bize yatsın demiyoruz. Hatta bugün bizi yendi diye Trabzonspor'a sövenler, Çalınan Şampiyonluklarının davasından dönenler var. Neymiş küfür etmişler. Etmişlerse açarsın bir dosya kendine. Fenerbahçeyle girdikleri kan davasında saf değiştirmek bize yakışır mı? Neymiş, Trabzonsporlular AKP ye oy veriyormuş, bize ne biz seçim sandığımıyız. Yendiler, Muslera 2. i yemese kaçırdıkları 3. golü merak etmeyin atarlardı.  Bize Trabzon yatmadı diye sitem eden, kızan varsa Galatasaraylıyım diye gezmesin.  Galatasaraylılık; Sonuçlardan, kupalardan, puanlardan bağımsız bir harstır, hulustur, mürşittir. Galatasaraylılık bir imajdır, Metinler'den, Hagi'lere, sonsuzluğa akıp giden bizi asla terketmeyecek olan sevdadır.

Takımın panoramik görüntüsü şampiyonluğa inanmış, alacak, koparacak görüntü vermiyor. Tanımayan biri seyretse Şampiyonluğa en yakın takım olduğuna inanmaz. Maç içerisinde kimi futbolcular insanlık dışı pas trafiğiyle şov yaparken, kimi futbolcular topla kaval kemikleriyle oynuyor. Ramiz Köfte regule edemiyor. Takımın en kötü iki oyuncusu Umut Bulut-Sabri aynı hatta. Bu hatta oynayan rakip takım forveti maçın adamı olamamışsa futbolculuğundan şüphe duyarım. Takımlar arasında, futbolcular arasında fark yok gibi. Her takım kötü futbolculardan oluştuğu için bu sezon Hangi Hoca iyiyse kötü Hocayı yeniyor. Ramiz Köfte Beşiktaş maçını bile kaybedebilir, tabi o maça kadar Şampiyonluğu taşıyabilmiş ise. Büyük Galatasaray Taraftarı devreye girer maçın sevk ve idaresini alır. Seneye her takım 11 yabancıyla sahaya çıkabilir, Galatasaray'ın başında Türkçe bile konuşmasını bilmeyen Hamza'yı düşündükçe seneye de maça gidememeyi şimdiden planlayabilirim.

Şimdi Şenol Güneş Hocamın eline ayağına düştük. Bir umut, hakemleri, kuduz aşısıyla zor zaptedilen Fener taraftarını aşabilirse yeniden umutlanabiliriz. Hiç bir maçımızın garantisi yok. Aksi olur da hele bir hezimetle Şenol Güneş derdest ederlerse hepimize geçmiş olsun. 4. yıldızı verdiğimizin resmidir.

Bu sezon başında, Şampiyonluğu zaten hiç birimiz öngörmedik. Hile, şike en azgın bir biçimde sürüyor, maçlar yasa dışı. Ama Galatasaray bunca engellemeye, içeriden dışarıdan bunca şer şebekesine rağmen, Başkansız, Hocasız işi buralara kadar getirmiş. Belki de 19 undan daha kıymetli olacaktı sonıncusu. Direnişin, haklının, doğruluğun simgesi olacaktı bu Şampiyonluk. Kaybedilirse çok yazık olacak. Biz çok kaybedilen Şampiyonluk gördük, dayanırız, TEMİZ FUTBOL ilk defa görecek.

İzin verme Galatasaray, Yensen de büyüksün yenilsen de, ama YEN, Yenmelisin yeneceksin.

Fatih İşgal etmiş, Yavuz gırtlaklarına çökmüş, Kanuni haraca bağlamış, Trabzonlu minnetle anıyor. Ülke ülke değil tımarhane olmuş, biz futbol yazısı yazıyoruz.