29 Kas 2013

Uyan Ey Yaralı Kükreyen ASLAN

Tabelaya bakarsak muhteşem bir durumdayız. Tarihimizin en büyük futbolunu oynayıp, en büyük macerasından muzaffer çıktığımız sezonda, Şampiyonlar Ligi gurup son maçında UEFA ligine gidebilmek için Milan'ı yenmek zorundaydık. Çok şükür bu sene, guruptan kalifiye olmak için, yine bir İtalyan Şampiyonunu yenmek zorundayız. Yenilirsek bile büyük bir ihtimalle 100 sene daha övüneceğimiz kupasını aldığımız turnuvaya gideceğiz, vamos bien(iyi gidiyoruz)

Uzak tarihi hatırlamayanlar çıkar, biz yakın tarihe dönelim. O çok övündüğümüz son Şampiyonluğumuza. Şimdi ben desem ki, geçen yıl ligin ilk 12. haftası bittiğinde aynı puanda liderdik, google amcaya sormadan hiç biriniz inanmayacaksınız. Doğru söylüyorum çocuklar, çok şükür puan durumumuzda da bir sorun yok. Bu sene de vamos bien.

E peki neden rakipten(liderden değil) 9 puan gerideyiz ve neden ağlıyoruz? Neden kötü kaderimize, daha doğrusu rakibin şansına yanıyoruz. Futbol tanrılarının adaletine küsüyoruz. Bu durumda bile Yüce Gök'e haksızlık ediyoruz. Oynadığımız bu 12 maçta, son saniyede 1 gol yesek puanımız 9, rakip 1 gol yese, ya da o şans diye kahrolduğunuz 1 golü atamasa puanı 18. Yani kısaca çocuklar, tabela ya tekrar dönersek maliyet verim açısından incelersek muhteşem bir noktadayız.

Ve hatta son aldığımız hezimete kafayı takıp travmadan çıkamayanınız varsa onlara da bir seans terapi yapıp meseleye dalış yapalım. Net söylüyorum, eğer Real Madrid, Galatasaray'ın kalesinde kaleci, savunmasında futbolcu olmadığını falan bilse, Ronaldo sakat olmasa, Dünya üzerinde bugün Galatasaray diye bir takım olmayacaktı. 150 senelik futbol tarihinin en büyük hezimetini almış bir takım taraftarı olarak itin götüne girecek, prostatlı liseliler acil toplanacak, kardinal salonunda takımın ismini rengini değiştirmiş olacaktı. Çok şükür, ipten döndük, hepimize geçmiş olsun.

Peki nedir bu velvele? Bu umutsuzluğun, bir koyun gibi cellada boyun uzatışımızın sebebi ne? Çare hep isyan mıdır? Oynayacağımızın her hangi bir maçı garanti kazanırız diyenlerin sayısı neden hep azalmakta?

Galatasaray'ın iyi futbol oynayarak bir maçı kazanma ihtimali şu durumda görünmüyor. Hastalığı teşhis etmiştik. Bel fıtığına yakalanmışız. Muslera-Semih-Melo-Sneijder-Drogba omurlarının arasında, çatıya kalite veren diskler deforme olmuştur. Kırkpınar başpehlivanı olsan, deforme diskler seni yere yatırmış tuş etmiş, danalar gibi bağırıyorsun, ne fayda? 10 yaşındaki çocuk yener, 10 paralık takımların Galatasaray'ı yenmesi gibi. Arada can çekişerek, acıya katlanarak ayakta kalabildiğin maçların acısı, çok geçmeden çıkacak, çıkıyor. Ceyhun, Aydın, Emre, Yekta, Gökhan, Sabri, Hakan deforme olmuş, iflah olmaz diskler, mecbur bünyedeler. Galatasaray'ın, Hocaya, Mancini'ye değil bir beyin cerrahına ihtiyaç var. Biz ne yapıyoruz, Küçükyalı'lı Melek Hanım'a bel çektiriyoruz, yürü maça, biri diyor, alabalık bağlarsan geçer, koş Yakacık Ayazma dağ göletine beline alabalık bağla çık Real Madrid maçına. Geçen yıllarda bu disklerin sakatlığa yol açmaması, gerçeği değiştirmez, bu sene, şimdi bu durumdadır. Bırak kulübeyi, mübarek Arena tribünlerini, Florya'dan bile kovulmaları gerekir. Büyük zaferler zayiat ister.

Galatasaray bu senenin başında yapılan ameliyatla, kaza yapmıştır. Ayağı kırılan atları vururlar, iflah etmez. Bizim sol tarafımız felçli, ısrarla felçli ayağımızın üstüne yük bindiriyoruz. Araba pert oldu, pahalı bir arabaydı ama kaz yaptı, hurdaya çıktı. Kasko yaptırılmadığından da atamıyorsun, satamıyorsun. Kasaba sanayisinde de yapılan tamirle işte bu kadar gidiyor, o yüzden iyi gidiyor diyorum.

Suçlu sorumlu aramanın, geçmişe ağlamanın faydası yok. Motor sanat terk mühendise kadro yaptırırsan, totem sanıp tapınırsan, kötü futbolla kazandığın maçtan sonra, önemli olan 3 puan dersen, kötü futbolcuya sadece Galatasaray formasının içinde diye tahammül edersen, bu zaman diliminde de, çıkıkçının iyileştirdiği sakat futbolcunun seni rezil ettiğinde, köy kaportacısısının düzelttiği araba da yolda bıraktığında  şaşırmayacak, Galatasaraylı vakur duruşunu göstereceksin.

Ne yapmalı?

Şu anda Galatasaray önderliğinin yapması gereken, işin matematiksel olarak bitmesini beklemek değil, hala kırık testiyle su taşımaya çalışan çocuğu son seferini yapmadan önce son bir defa daha dövmektir. Başta Taffael'i uzaklaştıracaksınız. 7-8 sene Türkiye'de kalmış biri, hala tercümanla konuşuyorsa,''coguzeeeell'' diye yavşıyorsa, boyu uzun olanı manavdan hıyar diye almışsa, 40 metreden kullanılacak serbest vuruşta barajı 3 kişi kurdurup kalenin ortasında saksı gibi durdurmuşsa, kovun gitsin. Hanry'nin kafasını çıkardı, biz onu ömrümüz ne kadar vefa ederse unutmaz, gelecek nesillere taşırız. Kaleci olmayan bir salak çok gol yedi diye değil, Muslera daha çok yedi, ayıp, millet bir tarafıyla gülüyor böyle Galatasaray kalecisi mi olur diye. Maçın sonlarına doğru bir topu elinden düşürmesi vardı, acıdım çocuğa. Yere düşerse bir tarafı kırılacak ihtiyar insanlar gibi. Diyorlar ki kim geçsin? Ötekiler daha beter. Tamam peki, Eray'da sakat olamaz mı? atılamaz mı, o zaman kim geçecekse o geçsin. Mancini bilmez, birazdan geleceğim kulübedeki ceset de bir şeyden anlamıyor, ben tüyo vereyim. Melo'yu bilmiyorum, ama Sabri'den eminim, oyuncu gurubu içerisinde Muslera'dan sonra en iyi kalecilik yapabilecek adam Sabri'dir. Sadece boyu ufaktır, uzanamadığı toplar olursa da kader utansın.

Tugay Kerimoğlu'nu nereden gelmişse oraya gönderin acil. O bir efsane futbolcudur, çok yakın zamanda benle beraber bir çok kişinin dikkatini çekecek, istenmeyen şeyler olacak. Sanki tabanca dayatılmış beynine de zorla getirilmiş gibi. Morg görevlisi, otopsi memuru gibi. Hatta ceset gibi. Dikkat edin, bom boş gözlerle hareketsiz kulübede oturuyor. Gol olunca bile çoğu zaman ayağa kalkmıyor. Futboldan anlamıyor demek, Aynştayn'a fizik bilmiyor demektir ama Tugay hiç bir şey bilmiyor. Takımı, Türkiye futbolunu tanımıyor. Konuşmuyor yenildiğimize üzülmüyor, yendiğimizde sevinmiyor. Akıl alır gibi değil, kenardaki ölü, sahadaki diriye ne verecek? Motor sanat terk mühendisin en sevmediği futbolcu diye, nispet tahterevallisine oturtulmuş, o geliyor, Tugay gidiyor, O gidiyor Tugay geliyor.

Mancini için mancınığı kurun bekleyin. Köpek ölüsü kolay kolay kalkmaz. Muhtemelen eşşek yükü tazminatı vardır. Hasta ayağa kalkamaz ise, devre arasındaki pansuman işini ona vermeyin. Benden söylemesi büyük bir tokat atıp daha beter enkazı bırakır. Reykart'a, Hagi'ye yaptığınızı yapın. Akibetini deforme disklere bırakın. 2 maç içinde götüne nişadırı sürerler merak etmeyin. İlk uçakla kaçar, bir daha İstanbul'a tatile bile gelmez.

Muslera iyileşmemişse hala, basın morfini çekin fişi uyusun. Savaşlar bittikten sonra, bana tatbikat yapacak asker lazım değil. Juventus maçına kadar kaleye geçemez ise, takım zaten  57. Piyade Alayıdır(Çanakkale Savaşında tamamı şehit olmuştur). Yedek sandığımız kalecileri de tribüne bile çıkarmayın, verin ellerine sülüslerini gitsinler başka takım taraftarlarının midelerini bulandırsınlar biraz da.

Sol tarafı tamamen iptal edin, kapatın o sokaktaki dükkanları. Sol beksiz, sol açıksız oynayın. Ben akılı vereceğim, kağıdı kalemi alın not edin. Yayıncı kuruluş ve onun geyikçileri için esami listesine 7 dönümlük tarlanın sol bek dekarında Semih görünsün. Santrayı geçmemek üzere konuşlandırılsın, sadece savunma yapsın. Sol taraftan gelen ilk topa o bassın. Kademesine Melo girsin. Takımda 2. bir Melo olmadığı için, Melo stopere çekilsin. Semih'ten seken topların tamamını toplayacağından ve oyuna bilinçli sokacağından şüphem yoktur. Melo'nun sağında, Aydın(sadece hızlı koşabilme özelliğinden, eti para etmiyor, sütünden yararlanıp, sinekten yağ çıkaracağız) ve Umut eş sağ bek olsun.

Bruma sahayı dikine değil, enine kat etsin. Ataklarımız büyük oranda sağ taraftan olacak, Aydın ve Ayı Eboue'nin önüne geçsin sağ cepheye takviye gitsin, olur da Selçuk sol tarafa dönerse enine koşup vekaleten sol açık oynasın.

Riera, sol tarafı iptal ettiğimiz için boşa çıktı. Bindirin bir eşşeğe salın Anadolu bozkırlarına takım arasın. Şecu, gözden kaçmış, muhtemelen saat satıcılarıyla karıştırılmış. Gülmeyin Mustafa Denizli'nin başına gelmişti. Yorfe diye biri vardı, Mustafa Denizli aynen böyle demişti'' Bu bizim seyrettiğimiz adam değil, dolandırıldık'' Şecu, felçli, geçen yıl çok iyiymiş, olabilir, babamda sağlamdı hareket halinde trenden atlayan bir trenciydi, öldüğünde bir bacağı tutmuyordu. Olamaz mı? yeni felç olmuştur belki. Ama bir ilerleme sezdim, biraz daha bekleyelim derim. Penaltı yaptırma riski ortadan kalktı. Hiç müdahale etmiyor, kendisine çalım atamayan futbolcunun lisansını yırttırır. Gol anındaki duruşunun hastasıyım. Gözleriyle gole eskortluk edebilme poz verebilme özelliği var.

Amrabat'diye biri daha vardı değil mi çocuklar? Ben Kayseriliyim, Kayseriliden mal alanın ya aklı yoktur, ya parası çoktur. Süleyman Hurma eşşeği önce boyamış, sonra bize at diye geçirmiş. Yapar, helal olsun. Transfer eden kimse onu Galatasaray Anayasasının değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edileme maddelerinden divan-ı harbe vermek gerekir. Yakında büyük bir sopa yer, 2014 ü göremeyecek ilk futbolcudur.

Galatasaray savunmasına Aydın, Melo, Semih çok bile. Top bizde en gerideyken Melo'dan oyun başlasın. Melo'nun önünde ön libero Dany olsun. İlk sarı kartı alana kadar savaşsın. Taarruz yoğunsa da Melo'yu kollasın. Sol tarafı iptal ettik, kimseye söylemeyin, bütün ataklarımız sağ taraftan olacak. Ayı Eboue'yi Aydın'dan önce sağ Kurtalan Ekspers'e bindirin. Peşinden yorulana, baldırı çıkana kadar Aydın'ı koşturun. Yetmedi Umut'tan umutlanın. Maç sonucu ne olursa olsun, Aydın ve Umut'u birer devre oynatın. Maç bitince de ikisini 100 metre yarışına sokun. Birinci olana 10.000 yuro verin, sonra ''bu kadar koşacak dermanın vardı da, maçta niye koşmadın'' diye dövün.

Drogba'ya serbest vuruş kullanmayı yasaklayın. Top rakipteyken, kendi yer çekiminden çıkana kadar rakibi kovalatın. Top Drogba'nın yörüngesini terk ettiğinde içeri bir sandalye gönderin. Drogba otursun. Maçın son dakikaları, tabelaya yatıyorsak ne ala, onun dışında kendi ceza sahamıza gelmesini yasaklayın.

Sneijder, elimizdeki kanas silahıdır. Uzaktan savaşta etkilidir, onu yakın dövüşe göndermeyin. Verin kasaturayı Selçuğun eline göğüs göğüse o dövüşsün. Sen kanaslı keskin nişancıyı, ellerinde ustura olan Hacıhüsrevli kabadayılarla karşı karşıya getirirsen, Sneijder falçatayı suratına yer, Ribery'ye döndürürler. Sonra da ulan elimde daha kuvvetli silahım vardı yine yenildim deme. Komutan kötüyse ben ne yapayım.

Burak'ı antrenmana çıkarma, gönder Tübitak'a. Fizik, geometri, tanjant, kotenjant öğrensin. Eğik atış, basınç ne kadar pozitif bilim varsa, hatim indirsin. Çağır bir ip cambazını Florya'ya, çıkarsın Burak'ı tele dengede durdursun, duramazsa bırakın düşsün şerefsiz. Bari o zaman düşmenin ne demek olduğunu anlar da maçta düşmez. Ben hakem olsam Burak ikili mücadelede ise, yere Burak düşerse devam, rakibi düşerse Burak'a faul çalarım. Yan hakem olsam en az yarım metre geride bile olsa kaldırırım ofsayt bayrağını. Önce adam olacak, sonra futbolcu.

Eboue'yi ,boğası bol olan, itleri serbest gezen bir köye gönderin. Ayaklarına da kurşundan ağırlık bağlayın. Bakın bakalım boğa boynuzu vurduğunda yere düşecek mi, taşaklıysa düşsün, hele bizim memlekete denk gelmesin. Kangal köpeklerimiz, bir günde Eboue'yi Eminönü'nde saatçi yaparlar.

Söyleyeceklerim şimdilik bunlardır. Biz neler gördük, Aslan boka düştüğünde gülen çok çakala denk geldik. Gider en yakın nehre, en kısa zamanda temizlenir, kuşanır, bilenir. Galatasaray bağlarından izinsiz üzüm çalan çakalları, pekmez sıçırtana kadar kovalayacak olan yine o yareli kükreyen ASLAN olacaktır, kimsenin kuşkusu olmasın.

Galatasaray yense de büyüktür yenilse de.

Büyük Galatasaray Taraftarı '' teslim ol''  çağrısına yine ateşle karşılık verecektir. Rahat olun.

kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten 

28 Kas 2013

Teşekkürler Ronaldo; Real Madrid 4-1 Galatasaray

Aslında muhteşem bir sonuç aldık, ben şükrediyorum. Ronaldo oynasa, Umut Bulut'un sahtekarlığıyla adam atılmasa, Şampiyonlar ligi maskarası olurduk. Abartmıyorum en az 15 tane yerdik. O yüzden çok önemli bir yenilgi aldık, üzülmeyin sakın, hatta sevinin bile.

Takım lige başladığı ilk maçta büyük bir kaza geçirdi. Aslında takım pert oldu, ama sanayide tamir edilmeye çalışılıyor. Kaportayı düzeltiyorsun, silecek çalışmıyor, lastiğin biri yarılıyor, stepne yok. Tamiri imkansız, kasko da yok, battı Galatasaray'ımızın paraları. Bir ensesi kalın çıkacak, Melo, Selçuk hariç bütün futbolcuların tazminatını ödeyip sepetleyecek, Mancini'yide mancınıkla postalayacak.

Baştan dedim, ben sonuçtan memnunum. Tespitimi de yaptığımdan hiç bir şey beni fazla sinirlendirmiyor. Futbolcu gurubu çöp olan bir takımdan iyi futbol beklenmez. Benim saldıracağım kişiler, futbolcular değil bu maç için. Başta Taffarel'e saydıracağım. 7-8 sene Türkiyede kalıp, ''coguzeeell''den başka kelim bilmeden, giden ağadan sonra gelen paşanın kuyruğuna takılan, şu Eray denen adamı koskoca Galatasaray kalecisi diye hazırlayan, kaleye geçiren adamdan başlıyorum.

Ne suçu var Eray'ın? Kaleci değil, gol yediği için değil, estetik yok, eğilirken bile sanki beli ağrıyor görüntüsü veriyor. Duruş, uçuş, sıfırın altı. Serbest vuruş olmuş topun başında Bale var, barajımız 3 kişi. Top kale hizasına gelince de eğilip yere oturdu. O top kafayla bile kurtarılır kalede kaleci olsa. Takım kötü ama bu kadar da rezillik olmaz. O yüzden ucuz atlattık diyorum, 4 gol bu takıma çok az. Taffarel'i acil paketleyin gitsin. Hanry'nin kafasını kurtardı diye ölene kadar biz bakacak değiliz.

Tugay Kerimoğlu'na dikkatini çeken var mı? Sanki silah zoruyla hoca yapılmış gibi. Adete bir ceset hareketsizliğinde maçı izliyor. Attığımız golde bile dikkat ettim zoraki ayağa kalktı. Ne işe yararsın kardeşim sen? Zorla mı çalışıyorsun. Ağzın dilin var mı? Hiç gülmez, sevinmez, hiç üzülmez misin? Adın yardımcı, hangi konuda Hoca'ya yardımcı oluyorsun? Sen bilmiyormusun bizim burada futbol oynanmadığını, başka dümenler döndüğünü. Devre arasında kovulacağı garanti, Dany ve Amrabat'ın futbol oynamalarının artık imkansız olduğunu söylemedin mi Mancini'ye.  Ortalamanın altı bir Galatasaraylı taraftar, Amrabat'ı takım otobüsüne şoför bile almazken, siz nasıl oynatıyorsunuz? 3 gün önce seni yakan Dany'nin oynayacağı en güzel mevki tribünde oturmak iken hangi düşünce ilk 11 çıkartıyor, dalga mı geçiyorsunuz?

Bakın seneye 5 yabancı olacakmış ya, bana göre en fazla 2 yabancı olması lazım. Her takım aynı şartlarda olacağı için kendi ligimizde sorun yok, en az bir 50 sene daha Avrupa Şampiyonluğuna da oynamayacağız, ne diye emekli, sakat, menecerlerin kakaladığı, hırsızların alıp sattığı çöp futbolculara boşuna  para veriyoruz? Hele yabancı Antrönere para verme salaklığı.

Kağıt üzerinde Mancini maça, maça tutunacak bir dizilişle başladı. Ne bilsin Şecu'nun felçli olduğunu. Bu adamı transfer edenleri Galatasaray tarihi elbet cezalandıracak, Yetmedi, Dany, az geldi Amrabat, Tekelistan İmparatorluğu.  İki açığı var Mancini Usta'nın. Biri bizi kanser etti, diğeri Bruma. Bilmiyoruz, büyük futbol ulamaları 13 milyon yuro bayılarak aldı. Her halde staj yapıyor çocuk, muhtemelen ben bu yazıyı yazdığım anlarda karısına tweet atıyordur. Şu kahpe kader işte, Dany ile Şecu bizim paralarımızla koskoca Kamerun'u doyuruyorlar. Git Eminönü'ne saat satan Senegellilerden, fiziği düzgünleri al takıma koy, fark edersen şerefsizim. O zavallı çocuklar 5 liraya saat satıp 10 kişi aynı evde kalırken, bu şanslı yaratıklar merkez bankasını fazla mesaiye getiriyorlar.Haklılar, maç başı paralarını alacaklar, ne güzel çalım yediler, ne güzel 5 metre pas atamadılar, bizim gibi salakları tokatlayıp çekip gidecekler.

Daha maçın başı, bir kişi atılmış, oyuncu kalibresi olarak anca yaklaşabilmişsin, oyuna ortak olabilme ihtimaline. Aynı anda Ancoletti bir adam da kendi çıkarıp, başka birini sahaya sürüyor. Belli ki atılanın oynadığı yer, ihmale getirilecek bir yer değil. İşini şansa bırakmıyor, bizimkisi adam değiştirme ihtiyacı hissetmiyor, fakat içeride oyunlar oynuyor. Jübile maçlarını oynayan joker Dany, sağ beke geçiyor, Eboue öne salınıyor. Umut Bulut it gibi koşuyor, Drogba atmış sandalyeyi orta saha oturuyor, Selçuk maçı istiyor, Melo savaşıyor, 3.faulü yaptığında 4. de çakacam sarıyı diye hakemden uyarı alıyor. Ve o an geliyor. Melo'nun yaptığı faul 40 metreden. Kalede panter Eray var. Baraj kurdurmaya bile utanıyor, usulen 3 uzun boylu topun önünde. Biz kaleyi tutmaz inşallah diye totem yapıyoruz. Top kaleyi tutuyor, kafayla vuracak sanıyoruz, çünkü elini bile kaldırmıyor. Kafasının hizasına gelince de yere çömelerek, son maçının keyfini çıkarmaya başlıyor. Sanrım kupa maçlarında bile kaleye geçemez bundan sonra. İleride çocuklarına anlatacağı çok şeyi olacak, 4 maça çıktım, 3 ü büyük maçtı diyecek. Geçmiş olsun, elveda çocuk, yolun açık olsun.

Berabere kalmanın yenilmekten bir farkı yoktu. İkinci yarıya herhangi bir değişiklik yapılmadan çıktık. Mancini biraz bizim gibi düşünebilse, takımın topu bilen futbolcusu Riera'yı, kendi memleketinde direk oynatırdı. Sneijder sakatlıktan çıkmış, 1-1 oynanan maça girip, maçı alması mı daha kolay, 2 tane daha yedikten sonra çıkarması mı? 1-1 e razıysan, Ceyhun'u da al, hatta Drogba'yı da stopere çek. Değilsen, indirecem diyorsan, iş işten geçmeden oyuna sok.

2 maçta 10 tane yedik, bir mucize olur da Juventus'u yenersen bu kadar eksi averajla çıkan takım olarak anılacaksın. Devre arsasında bütün takımı değiştiremeyeceğine göre eldeki çöplerle oynayacaksın.  Bence bu takım Juventus'u yenemez, ahı gitmiş Real Madrid'i de Kopenhag yener. Biz 3. lüğü kovalayalım, nemize gerek gümüş zurna.

Geceyi Ronaldo'ya teşekkür ederek kapatalım. Oynasa yarın sabah milyonlarca Galatasaraylı kendisine hapis cezası verecekti, sokağa çıkmaya utanacaktı. Yine de utanacak ya neyse.

23 Kas 2013

Banttan Yayın; Galatasaray 2-1 Sivasspor

Televizyonun futbolla tanıştığı yıllarda bir geyik vardı. Maç naklen mi, banttan mı? diye. Naklen ise bildiğiniz sistem, banttan ise, maç bittikten sonra tamamı yayınlanırdı. Galatasaray maçı tam bir banttan maç yayınıdır. Oynanmış, bitmiş, maçta ne olduğu biliniyor sen sadece pozisyonları izliyorsun.

Dany, saatsiz bomba, saatli olsa ne zaman patlayacağı belli olurdu, Dany el bombasının düzeneğini kuranlar saat koymayı unutmuş, 1. dakikada patlayabilir, 90. dakikada da, olmadı bir sonraki maç garanti.

Eboue ayısı, en az 5 defa kurşun yemiş, vurulmuş gibi yere yatacak.

Burak bey, ofsayttan çıkmayacak, her hareketi faul olacak. 1 gol atabilmek için Galatasaray'ın en az 5 golü güme gidecek.

Drogba topun başına gidecek, Selçuk'u canından bezdirecek.

Kaleye gelen ilk top gol olacak.

Şecu, kritik bir müdahalede bulunacak. Hakem gördü çalacak, görmedi yırtacak. Yenilen gole felç geçirerek asist yapacak

Hakemler, Galatasaray'a nasıl zarar veririm diye ilave bir kaç gözlük daha takacak.

Galipsek, o da tek farklı olmak koşuluyla, son 10 dakika taraftara ecel teri döktürülecek. Kaleci vakit geçirmekten sarı kart görecek. Maça karşılıklı gol yazanların kuponları tutacak

Aydın'dan ben dahil bütün taraftar o maç bu maç diye, artı yönde patlama bekleyecek.

Umut Bulut ben futbolcu değilim, beni niye oynatıyorsunuz diye bas bas bağıracak.

Melo olmasa takım hiç bir maçını kazanamayacak.

İşte aynen böyle, maçtan önce yaz, maçı banttan izle. Bu nedir kardeşim, yazıklar olsun. Tamam takımı kuranlar, ne kadar hurda varsa Florya mezarlığına gömmüş kaçmış, ama bu nedir? Nasıl bir gençsiniz lan, 60. dakikayı çıkaramıyorsunuz, hepinizin baldırı atıyor. Tribünlere sorsan, sizin bir lokantada verdiğiniz bahşişe değil 90, 900 dakika it gibi koşacak yüzlerce adam çıkar.

Büyük maçlar atlatıldı, Gökhan Bey iyileşti, ortalama oyununu oynadı ki, biz buna iyi oynadı diyoruz.  Hakan Balta Bey'de yedek sırasında oturuyordu. Ne işe yarıyordu? Mancini'yi maskara edecekler ya. Adam ilk 11 i açıkladı, yayıncı kuruluş ve muhtemelen maç öncesi geyikçiler, bu 11 i sahaya dizdiler. Bir baktık sağ bekte Dany oynuyor. Yani lafın gelişi, kıl payı saat satmaktan kurtarmış kendini, futbolcu sanıp kakalamışlar. Eminönü'nde saat satanların arasına koy, fark edemezsin hangisi Dany diye. Ya da saat satanlardan birini oynat yine fark yok. Hangisi futbolcu hangisi değil ayırt edilmez, en azından ben ayırt edemem. Sağ ratafta aynı anda Ayı Eboue'de görünüyordu, ee bir de Aydın var ama o henüz görünmüyordu. Dany atılana kadar top değmedi.

Mancini, Dany'yi Evliya Çelebi gibi gezdiriyor. Hatta yalancı gazeteleri sayarsak, devre arasında tatile bile gönderiyor. Sonra da bu adam çıksın top oynasın isteniyor. Tribündeki yeri iyiydi bence orada kalsın, bir daha da oynamasın.

Galip geldiğimiz bir maçtan sonra yazıyorum. Melo ile Selçuk'u ayır kenara, bütün takımı değiştir. Maça çıkarken de aynı işlemi yapabilirsin. Bu ikisi hariç, bütün takımın ismini yaz, at torbaya, çek 8 kişi çık oyna. Takımın en kötü futbolcusu Burak Yılmaz'dı. Adam net futbolcu değil, vuruşçu.Tek atımcı, başka bir şey. Çalım atma, top sürme, ver kaça girme, hak getire. istatistik futbolcusu, takım 4-1 yenilsin o golü de ben atayımın derdinde. Oynatmasan olmaz, iti gibi koşuyor, taraftara oynuyor. Oynadığı oyuna başka bir ad bulmak lazım, ya da Burak'ın oyun şekline göre oyun kurulması lazım.

Bu maçta Aydın'dan iyi futbol bekledim. ilk 20 dakikada görünmedi, ikinci yarı bir kaç bindirme yaptı. Biraz şansı olsa, ya da Burak Bey'in şansı olsa maçı 2 asist yapmış olarak bitirecekti.

Mancini'ye bok atamıyoruz, her maç bir Hoca hamlesiyle çıkıyor şova. Eldeki bayat malzemelerden lezzetli şeyler çıkarmaya uğraşıyor, ama çok zor artık. Takımın rotu kaymış, daha önce aynı oyuncuların iyi oynadığı maçları gördük bir daha görmemiz çok zor.

Eray'dan ben oynadığı bütün maçlar ortalamasıyla memnunum. Yediği golü az daha çıkarıyordu, topları oyuna seri ve elle soktu. Güvensiz, tedirgin görüntüsü atlatılmış. Bir kaç maçı gol yemeden atlatabilse kaleci olacak. Bu gece Selçuk maça ismini koydu. Aslında her maç aynı oynuyordu. Sneijder'in gölgesinde kalıyor, duran top belasına Drogba'ya çarpılıyordu. Artık şu işe bir nokta konulsun. Drogba falan dinlemem, bir daha duran topun başında Drogba'yı görürsem saldıracağım haberiniz olsun.  Az  daha 8 kişiye berabere kalıp, çakallara maskara olacaktık onun yüzünden.

Nazar değdirmemek için Melo'yu yazmıyorum. Takımın en az yarısıdır, Dany atıldığında hiç bir endişe duymadım. Daha iyi oldu diye de söyledim. Penaltı yaptırma, kendi kalemize gol atma riski ortadan kalktı. Maça gidenler takımın oynadığı oyunu beğenmiş, demek tribünlerden öyle göründü.

Bu iş Tugay'ın mı, Bülent Tulun'un mu bilmem? Mancini'nin uyarılması lazım. Net galibiyet için hakemleri de yenmek gerekecek. Yoruma açık her pozisyonda hakem yorumu bizim aleyhimize olacaktır. Hakem Fener maçı hakemi olsa bu maçı Sivasspor hükmen yenik kapatırdı. Roberto Carlos'da aklı sıra televizyonlardan şov yaptı.

2-1 e memnun olan da çıkar elbet, ben değilim. Tek farklı galibiyetler ileriki maçlar için alarm butonudur. Şu Bruma demek sanıldığı kadar istikbal vad etmiyor. Takımda sol bek varken, Dany oynamasa da olurken, hatta Dany atılıp eksik bile oynasak sorun değilken, Bruma'nın maçı tribünden seyretmesi hayra alamet değil. Bence Mancini Bruma'yı burma burma oyacak, kiralık gönderecek.

Maçın son saniyeler kalması bir bakıma da iyi oluyor. Taraftar maçtan kaçamıyor. 3. golü atsalar, metroya yetişmek için 80. dakikada tribünler boşalacak. Belki de takım bu yüzden maçı koparmıyor. Eğer bu sebepten fark atmıyorlarsa razıyım, atmasınlar.

Tay Burak, 100 ler kulübüne girdi, o değil biz rahatladık.

Hadi geçmiş olsun. Real Madrid maçından da korkmayın, bu maçtan çok daha kolay geçecek.

13 Kas 2013

Dereyi Geçerken İlk Yardım Paketi

Ssssss
 Galatasaray'ın bu sene iyi futbol oynaması, radikal bir taktik, kadro değişikliği, kadro dışı bırakma, kovma gibi beklenen, fakat yapılması taşak isteyen hamleler olmadığı sürece imkansızdır. Suçlu sorumlu aramayın, kaçtı kurtuldu. Motor sanat terk kadro mühendisi, sandığımızdan çok daha kurnaz ve akıllı çıktı. edilemez aslında. Takımı bilerek çöp futbolcularla doldurup, yukarıdan da aldığı talimatla olası hezimeti, başarısızlığı başkalarına tahvil ederek kovuldu. Kovulduğuna memnun olan belki de dünya üzerindeki tek kişidir.    iiiiİ
ki mevcut oyuncu gurubu içerisinden çıkabilecek en iyi 11 i ve maç taktiğini yazıyorum.
Eray-muslera; benim için fark etmiyor, kim oynarsa oynasın oyun planım değişmiyor.
aydın;sağ bek mevkisinde sağ açık oynayacak, durun hemen okumaktan vazgeçmeyin. gerekçemi yazacağım.
melo;topu oyuna geriden sokabilecek, hava topu hakimiyeti olan, gözünü budaktan sakınmayan,futbol bilgisi, denge, parabol, ofsayt hattı, kademe her türlü bilimsel futbolun hocası olarak savunma kaptanıdır.
semih; sadece ilk topa nokta müdahalesi yapacak, melo'nun talimatlarını uygulayacak, topla mümkünse hiç oynamayacak, kesinlikle ileriye, serbest vuruşlara gönderilmeyecek,ve çıktığı, girdiği her topa mutlaka dokunacak.
riera; sol bek mevkisinde sol açık oynayacak. paraleli aydın.
dany; savunma önünde ilk topa girecek, tekniği yüksek, oyunun büyük bölümünde savunma görevi yapacak.
selçuk; oyun kurucu eş başkanı, topu sneijder kullanıyorsa mutlaka gol ve atak kombinasyonunun bir faktörü olacak. daha çok hücum bölgesinde görünecek.
sneijder; oyun kurucu eş başkanı, selçuk nasıl oynayacaksa öyle oynayacak.
bruma; sahayı metrobüs gibi dikine değil, finikuler gibi enine kat edecek. takım riera'dan atak yapıyorsa enine sol tarafa, aydın tarafından geliyorsak enine sağa geçecek. bu kondisyon, teknik ve hız kendisinde var. tek açıkla, iki açık gibi oynayacağız.
burak;umut; 1. tercihim burak olmakla beraber işi gol atacak adam. atamayan kaleye misali değişimli oynayacak. kritik sağ açık veya sol açık olarak değil de bağımsız olarak ileride takılacak.
drogba; takımın santroforu, toplar burak'tan önce kendisine atılacak, forvetin kaptanı olacak.

not; eeğer kalede muslera olacaksa, feda edilecek yabancı dany olacak, dany'nin yaptığı bütün işlere en yakın türk futbolcusu ceyhun.

takım, top bizdeyken, kalecide bile olsa oyuna gelişigüzel değil, melo'dan başlayacak. atağın yönü hangi tarafa dönüşüyorsa o tarafın beki ileriye çıkacak. solda ise riera akacak, bu yetenek kendisinde var, aynı anda savunmada kalan 3 kişi sola doğru kayacak. biz tribünde semih'i sol bekte, melo ve aydın'ı stoperde göreceğiz. atak sağdan gelişiyorsa tam tersi uygulama. galatasaray gibi takımın beki olmaz. bir tek semih yeter, kaleciyi'de saymazsan diğer 9 kişinin birinci vazifesi hücum yapacak. bu arada biz hücumdayken dany savunmayı kollayacak. hücumla savunma arasındaki köprü olacak. orta sahada ilk topa basacak adam da dany olacak. top rakipteyken takım set düzenine geçecek. dany ileride ilk topa basacak. topu nasıl alırsak alalım hangisi yakınsa selçuk ve sneijder'e kazandırılacak. oyun onların inisiyatifine bırakılacak.
drogba mümkün olduğunca kendi kalemizin dışında konuşlandırılacak. gerekirse orta sahaya bir sandalye atıp oturacak, gol postta en diri haliyle öldürücü darbe için hazır bekletilecek.

dere geçerken oynayacak takım ve oynatılacak taktik budur. devreye kadar daha beter olmayacağı garanti formüldür. en acil şekilde aydın, riera ve dany yerlerini en az 2 şer kademe daha büyütecek yeni adamlara bırakacak. savunmaya alınacak ufo, popescu, de boer türünde teknik bir libero alınınca melo tekrar kendi bölgesine kaydırılacak. ve kalecinin türk olması transferin birinci maddesi olarak gündeme alınacaktır.

10 Kas 2013

El Sikko; Fenerbahçe ?-0 Galatasaray

Maçın kaç kaç bittiğini biliyorsam şerefsizim. 75. dakikada bıraktım o anda 2-0 yeniktik. Tabela öyle yazıyor diye dedim. Yoksa maçta gol falan yoktu.

Net yazabiliriz, keşke yenseydi de yazsaydık ama ne yazık ki bu hiç bir zaman olmayacak. Uzak ara, Langırt ligimizin en kötü maçları El Sikko maçlarıdır. Fenerbahçeli için sorun değil, istediğin kadar leş futbolcun olsun, hatta yenil, dert etmezler. Dünyanın en mutlu insanlarıdır, biz olsak ki -olduk bu maç itibarı ile- maçlarımıza 5.000 kişi gitmez.

Maçın kadrosunu yine tahmin ettik, biz olsak biz de aynı takımla çıkacaktık. Gel gelelim kellelerin önemi oynadığı oyunla değerlendirilecek. Takım çöp, uzun zamandır tespitimiz bu yönde, ne var ki Fenerbahçe'de çöp. Bu yüzden serdeki Galatasaraylılıkla, Aslıyok Yaylasındaki koyunlarımızı satıp, 3.20 bahis oynadık. Aramızda kalsın iddia çıktı çıkalı oynarım, Galatasaray maçını tek bir kere bilemedim.

Yine bir umutla televizyon başına geçtik. Geçmeden  önce de rahat olalım diye bir kaç tek attık. Bıraktığımız yere geri döndük, hem yazıyor hem sinirden kafayı yememek için teke devam ediyoruz. Etmeyenler de var elbette. Tugay Kerimoğlu'nun Emre'ye bir sarılışı vardı gördünüz mü? 40 sene kardeş kardeşi görmese öyle sarılmaz. Nefret ettim kulübedeki cesetten. Evet tam adını buldum, Tugay Kerimoğlu bir cesettir. Senin gibi uluslararası futbolcunun ta amk. Galatasaray'ı elinden gelse bir kaşık suda boğmakta teredüt etmeyecek, futbol camiasının gelmiş geçmiş en aşağılık futbolcusuyla kucaklaştığın gibi, Melo'yla, Eray'la, Ceyhun'la kucaklaşsan bu çöp futbola belki bir çare olabilirdin. Açık konuşuyorum, Fatih Terim'den bu çöp takım için ne kadar nefret ettiysem en az 10 misli Tugay Kerimoğlu'ndan nefret ettim.

El Sikko, her zaman ki gibi. 50.000 salyaları köpüren köpekten tırsmış 11 Galatasaray futbolcusu, kenarda korku filmi seyreden hocalar, oyuna girip takımın gücünü daha da geriye düşüren yedekler ve ekran başında ölüden medet bekleyen Büyük Galatasaray Taraftarı. Bırakın lan bu çöp futbolcular için göz yaşı dökmeyi. En övündüğümüz hasletimizi bile sattılar, yenik takım can havliyle savaşır, debelenir. Bunlar maç bitse de Fenerbahçeli dostlarımız futbolcu arkadaşlarımızla kucaklaşalımın peşindeler.

İnanılır gibi değil, 70 dakikasını seyredebildiğim maçın pozisyonlarını düşünüyorum. 2 defa kendi kalemize gol attık.  Karşıdaki takım çatır çatır top oynar üzülmezsin, çok iyi oynadılar dersin. Ligin en kötü futbol oynayan takımına karşı pozisyonun yok. Yarım pozisyonda da Burak Bey ofsayt. Senin ta Allah belanı verisin futbolcu gibi. Bu geceden itibaren iki kişi benim baş çelişkim oldu. Biri Tugay, biri Burak, Galatasaray'dan kovana kadar savaşacağım

Hangi oyun planını eleştireceğiz, hangi, futbolcunun hatasını yazacağız. Savunmadaki leşe saldırsam yazık, adam bas bas bağırıyor ben futbolcu falan değildim, Fransa'da monşer hayatı yaşıyordum. Sıradan bir lig takımın savunmasında, follaş olmuştum. Bir baktım bana bir pantolon giydirdiler, cebi de çok büyüktü, Big God'a dua ettim, cebe para doldurdular, kendimi İstanbul'da buldum. Ben kimim, hazreti kazmayım. Siyahi olmasam Kırkpınar pehlivanıyım, giydirin kispeti, sırtımı yağlayın, salın çayıra o derece.  Bir an ceza sahasına bomba atıldı, kendimi yere attım, şarapnel parçaları gözüme girmesin diye gözümü kapayıp, ellerimi açtım. Tanrıma dua etmek için, sanki kıyamet kopmuştu korktum. Bakmayın siz benim ayı gibi bedenime, aslında bildiğiniz sıçanım. Top geldi elime çarptı. Teşekkürler Grande, ben de sana biat eden futbolcular safındayım. Sahibime göre kişnerim. Ha bu arada Lilie, size Gayseri'li Hurma'dan beter geçirdi, Amrabat'ı unutturdum haa  haaa.

14 senedir yenemiyoruz, bu 14 sezonun en kötü Fenerbahçesi ile oynadık. Biraz iyi olsalar 8-10 tane atmaları iş değil. Ne maçlar seyrettik 6 yediğimiz maçta bile bu kadar kötü oynamadık. Mahkum oynasak gam yemeyeceğim, ortada leş gibi bir takım var ve en ufak bir gol girişimi yok. Galatasaray taraftarı yenilgiyi affeder, takımı yenilse de bağrına basar, ama sıçan gibi oyunu affetmez. Ben küstüm, bu takım benim takımım değil. Bu takımın da iyi futbol oynaması mümkün değil.

Çöpten topladığın ıvır zıvırla çok iyi  pizza yapsın diye İtalyan aşçı getirmişsin. Bir boktan anladığınız yok, bu kadar kötü malzemeden ancak bir tinerci, çöp toplayıcısı bir şeyler yapabilir. Ya takımı,Melo hariç tamamını gömün, zehir, irin saçamasınlar diye de kireçleyin, ya da gidin çöpçüyü geri çağırın. Mancini'ye, Reykart gibi rezil edip teneke bağlatmayın. Gitsin adam kendini kurtarsın bu pislikten.

Çok rahat yenildik, rahatsızlık bile vermedik. Gökhan Gönül'ün puştluk kalleşlik yapmasına bile gerek yoktu. Biraz bekle biz zaten kendi kalemize atacaktık. Hatta Emre bile sinirlenmedi, pisliğe başvurmadı. Takımda bir Hasan, bir Emre Aşık bile yoktu isyan edecek. Hatta ne yalan söyleyeyim oturduğu yerden bile sarı kart alabilen Sabri bile yoktu.  Galatasaray değil tam bir sıçan gurubu vardı, yazıklar olsun.

Formaları çıkarın siktirin gidin. Galatasaray yense de büyüktür yenilse de, siz küçük futbolcularsınız. Bir köşede ağlayan küçük bir Galatasaraylı çocuğun tek bir damla yaşı bile etmezsiniz.

Maçın tek iyi futbolcusu bizim adımıza Dany'dir. sonradan ekledim unutmuşum.

Not; Futbolcuların kucaklaştıklarını görmedim, kimseden duymadım. sadece tahmin ettim yazmışım. demek bu da doğru çıkmış. İyi ki de görmemişim, daha beter kahrolurdum.

10 Kasım

Hayırdır İnşallah! düşümde Atatürk'ü gördüm. Gözleri çakmak çakmaktı. Sevindim, birden kuşkulandım sonra. Gazi'mi yaşıyordu, ben mi ölmüştüm? demeye kalmadı Atatürk seslendi.
-Haydi gidelim
-Nereye?
-Partiye
-Hangi partiye? Atatürk duraladı,
-CHP ye elbet
insan rüyada başka oluyor. Durumu bildirdim.
-CHP 'nin belini kırdılar atam, daha doğrulamadı.
-Kim yaptı bu işi? Peki iktidarda hangi parti var_
-Muhafazakar Parti
-Yaaa
Bu şaşkınlık saniye sürdü, bu kez dedi ki,
-Öyleyse Türk Dil Kurumu'na gidelim
-Gitmesek Atam
-Neden?
-Senin vasiyetini bozdular
-Kim bozdu?
-!!!!
-Ya Tarih Kurumu?
-!!!
-Öyleyse Halk Evl'ne gidelim
-Kapısı mühürlü
-Kim yaptı bu işi?
-!!!!
Kaşlarını çattı, durumu kavramaya çalışıyordu. Milli Eğitim Okullarından bir sınıfa girdik.
-Bu ne dersi?
-Din dersi
-Öğretim Birliği Devrimi nerede?
Yere bakarak konuştum.,
-Yıktılar
-Din dersleri zorunlu mu?
-Evet
-Kim yaptırdı_
-!!!!
Gazi gözlerini gözlerime dikti
-Her şeyin bir nedeni vardır, bu gerilemenin de
-Nedeni var
-Göster
Elimden tuttu uçmaya başladık. Gözlerimizin önünden yol yol kırmızı şeritler geçiyor, yıldızlar uçuşuyor, bayraklar dalgalanıyor.
-Bunlar Amerikan Bayrağı değil mi?
-Evet
-Neden buradalar?
-Amerikan tesisleri, Amerikan Üsleri Atam
Gazi durdu, gözlerindeki güzellik hüzne dönüştü.
-Anladım dedi. Yüreğim burkuldu.
-Ulu Önder! bir şeyler yap
Yine baktı, bakışlarımız çakıştı, BUGÜN 10 Kasım'dı.

İrtica, Büyük Türkiye Halklarının gençliğine bir tarih diyalektiği dersi vermiştir. Bu yüzden iyi bir okuldur. Rahat ol Cumhuriyet'in Büyük Kurucusu. Haziran direnişi sürüyor, geldikleri gibi gidecekler.

6 Kas 2013

Parken Stadı Hayula Belası; Kopengahen 1-0 Galatasaray

Orada bir ruh, bir hayalet bırakmıştık, Parken'de. Her yerde başımıza bir iş gelir, Tivoli'de gelmez diye garanti bile vermiştik. Ve hatta çok daha ileriye gidip, son Konya maçındaki sakatlıkların, eğrisini doğrusuna denk getirdiğini bile düşünmüştük. Öyle ya, yıllardır, kaleci mi değil mi? Muslera için bir yabancı hakkı kullanmaya değer mi demiştik? Yerine geçecek, sepetin, çuvalın, cesedin olsa olsa bir gol daha fazla yemesine razı olup, Bruma'nın oynamasıyla takımın 5-6  gol pozisyonu daha fazla üreteceğini hesaplamıştık.

Tribünlere bıraktığımız, Galatasaray Taraftarı hayaleti, bu kez tam karşıda bela olarak yerini almıştı. Ve maç kadrosu tam da bizim arzuladığımız, Sinyor'la tam isabet sağladığımız 11 di. Oyun olarak da karşılığını göreceğimizi öngörmüş, o duygularla televizyon başındaydık. Eray için de tarihe geçme ile, kulübe pas pasçılığı arasındaki araf maçıydı. Büyük futbolcular, büyük kaleciler için bulunmaz bir fırsattı. Aydın için de aynı şeyler söz konusuydu. Gerçi Aydın yıllardır oynadığı veya oynayamadığı futbolla taraftar için bilmece bir futbolcu değildi, ama bu kez bir başka hocanın tevhidi tedrisatından geçiyordu. Haydi hayırlısıydı.

Kopenhag'ın öyle dandik bir PTT ligi takımı olmadığına yendiğimiz maçta dikkat çekmiştik. Avrupa Şampiyonu olmuş, Laudrup gibi, Şımaykıl gibi dünya çapında futbolcular çıkarmış bir ülke takımıydı. Belli ki 4. torba takımı olmayı içlerine sindiremiyorlardı. Biz ise başka hülyaların peşindeydik, stadın nostaljisi, futbolculara da yansıyacak, zorlanmadan bir galibiyetle ruhlara birer fatiha okuyarak döneceklerdi. Şu ilk topu atlata bilseydik bari be çocuklar. Nerdeee! ne zaman atlatmışız? Kalemize gelen ilk topun gol olmadığını en son hangi maç görmüşüz? Hatırlayanımız yoktu beraber maçı izlediğimiz 5 kişi içinde.

Alakası olmayan top alakasız hayalet adamların arasından arka direğe kadar geldi, adam topa dokunduğunda kaledeki ceset felç geçirmişti. Bir bakıma haklı çıkmıştık ilk cümlemizde. Tribünlere bıraktığımız metafizik, sahadaydı. Gereğinden fazla evliya, ruh, hayalet sarı kırmızılı mübarek formanın içindeydi. İlk yarı biterken takımın en iyi oyuncusunun Aydın olmasını bile 2000 ruhuna bağladık. Bir Galatasaraylı çocuk belki o gün kısa pantolonuyla, Popescu'nun attığı penaltı gölünde sümüğünü silmiş, şimdi maçtaydı, olamaz mı?

Israrla sürdürüyoruz, ruhla oynuyoruz. Ne yapacağını bilemezsin, göremezsin, düşüncesini okuyamazsın. Bazen kaleye geçer, koskoca Şuker'in penaltısını kurtarır, bazen Burak olur, 2 metreden kafasındaki boynuzla topa dokunur. Bazen bir hayalet, Taffarel kılığına girer, Hanry'nin vurduğu, eminim hala şaşkınlıkla düşündüğü kafaya uzanır, bazen Avarel olur, 2 metre  boy + yarım metre eller+ yarım metre sıçrama yapıp 3 metre havadan giden topu elleyemez, yarım metrelik cüce olarak görünür.

İkiniz yarı maç kilitlenmeye doğru gittiğinde bir büyük takım hoca hamlelerini peş peşe gördük. Kopenhag ısrarla dengesini bozmamayı başarıyordu. 1-0 lık galibiyeti yeterli görüp, UEFA turnuvasına gitmeyi hesap bile etmiyordu. Kalemizin, savunmamızın Yüce Gök'e emanet olması bile iştahlarını kabartmıyordu. Deniz Kızı'nı seyrede seyrede, her biri Deniz Kızına evrim geçirmiş, bizim hayaletleri süzüyordu. Mancini adam değişikliğinden önce, sahada bir şeyler yapmayı denedi. Kanatları makas yapıp, delik aramaya çalıştı  önce, olmayacak kararını verdiğinde, Aydın'ı çekip, Bruma ile saldırmaya geçti.

Geriye yaslanıp, rakibi üstümüze çekmek gibi klasik 100 senedir kullanılan kapan taktiğinin modası çoktan geçmişti. Adamlar korner atmaya bile 2 dakikada geliyorlardı. Yutmadılar, 1 porsiyona razı geldiler. Sen olsan gelmez misin? Gözünü yum düşün, oynadığın takımın santrforu Drogba, yetmemiş, yanlarına Türk Ulusal Takımının gölcülerini almışlar, ön libero Melo, sağ bek sol bek Dünya çapında futbolcu. Kenarlarında geleceğin Ronaldo'su dedikleri biri var, 18 yaşında, Portekiz Merkez bankası rezervine hatırı sayılır katkı yapmış. Ben olsam yarım sıfıra bile razı olurum. Rüyamda sevimli hayalet göreceğime, sahada şeytan göreyim.

Şeytanı bırak, Melek gibi oynuyoruz, sanki biz de razıyız 1-0 a. Hani kenarda Teknik Direktör olmasa UEFA muhasebesi bile yapıyor derdim, neredeyse diyecektim ki, Semih için tabela kalktı. O an Sinyörün büyük bir futbol doktoru olduğuna karar verdim. Sahanın en gereksiz adamıydı Semih. Her oynadığı maç, bir önceki maçını aratan genç Asimo. Meğer Ufo, onu işçiliğe gönderirken ne kadar haklıymış. İlk topa çık, nerenle dokunursan dokun, gerisini bana bırak diyen Big Shef. İyi ezberlemiş olalım ki, Semih ancak büyük bir süpürücüyle iş yapabilir. Tekniği yok, topla oynama kabiliyeti sıfır. Top ayağına gelince ya kaleye, ya 20 metre yana atabiliyor. Yandan gelen toplara kafa vuramıyor, hele ki rakip takım kalesinde 100 defa görünse birinde bile topa dokunamayacak görüntü çiziyor. Yani bildiğin düz işçi, çırak. Razıyız, ama yanındaki Şecu'da demek başka birinin çırağı, işçisi olarak gelmiş. Şecu'ya da bir usta lazım.

Ve müşteri gelmediğini görünce, Doktor, çıraklardan daha kıdemsizini kenara aldı. Ama hasta öyle bir hasta ki, ne yaparsa yapsın tedaviye cevap veremiyor. Pitbull sezonun en kötü futbolunu oynadığı halde, takımın en iyi oyuncusuydu. Sinyor, serumu bağlayıp, narkozu verip son bir şoklamayla Umut'u oyuna aldı. Evliyaların, huzur içinde yattığı kaleye saldırttı. Onun da suyunu yemini fazla vermiş dozunu ayarlayamamıştı. Umut deli danalar  gibi, kıçına nişadır sürülmüş gibi topa ayağını değemeden koştu durdu. Acaba bir sonraki maç, Galatasaray atletizim takımın 100 metrecisini yedek kulübesinde oturtsak mı?

Acı ama gerçek, kabul edelim ki takım  ağır hasta, iyi futbol oynaması imkansız. Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlarmış. Takımda Melo hariç, son demlerini oynayadığı için ihmal edilebilir Drogba hariç, Burak, Selçuk dahil futbolcu, Galatasaray'a layık futbolcu yok. Son dakikalar, İtalya'da senin işine gelmiş tabela var, bir cebelleş, bir debelen, bir can çekiş. O oynadığın stadyumdan,  futbolcu sanılarak içine sokulduğun için Katar Emir'i hayat yaşadığın forma, koskoca Arsenal'e kan kusturup muzaffer çıkan formaydı. Yenmek için elimizden geleni yaptık demeyin, elinizden ne gelir önce onu ispat edin. Ne zaman? mezara kadar tahammülümüz yok, Pazar'a kadar vaktiniz var.

Sen de Sinyor Mancini, bence bavulunu açma, ev falan ayarlama, çoluğu çocuğu Boğaz'da balığa, Reyna'da viskiye bulaştırma. Burası Tekelistan Cumhuriyeti, burada oynanan futbol size uymaz, buradaki futbolcular hele hiç senin sandığın gibi futbolcular değil. İsterlerse ömrün, istikbalin koskoca Reykart gibi olur, teneke bağlarlar, isterlerse seni İmparator yaparlar. Git, kurtar kendini, bizden bir bok olmaz.

Yenilmeyin dememiştik size çocuklar, Metin gibi oynayın demiştik. Hepinize yazıklar olsun.

1 Kas 2013

Ulan Sabri; Galatasaray 2-1 Konyaspor

Mancini'yi sokmuşlar kozmik bir atölyeye, yap demişler bir uzay mekiği, sonra bin, çık atmosferden aya git, 1969 yılında Neil Armstrong'un diktiği Amerikan bayrağını indir, Galatasaray bayrağı dik gel. İroni mironi ama senede 3.5 milyon yuroyu verseler bu işi yaparım diyen en az 500 kişi çıkar ya neyse.

Alt tarafı senede 3.5 milyon yuroyu indirip, sahaya 11 Galatasaray formalı genç çıkaracak, ligin en kötü takımına karşı, Arena'da top oynatacaksın. Çok mu zorlandın Sinyor. Galatasaray bu ülkenin majör takımıdır. Oynayacağı 34 maçın 30 unda maçı forsa eder, oyun ve pozisyon üstünlüğünü sağlar. Kafa kafaya oynayacağı maç 3 tür, bir de her sene bizim ligde bir takım efelenir, tepeleri son nefesine kadar zorlar, bir de o takımla oynayıp ligi en kötü ihtimalle 2. bitireceksin. Bu takımı dövsen, Florya'daki bahçıvanları da oynatsan 3. yapamazsın. Avrupa Şampiyonu da yapamayacaksan ne işin var dı da huzurumuzu kaçırdın?

30 sıradan maçtan birini oynayacaksın. Melo, Sneijder, Drogba, Bruma banko 4 yabancı oyuncun. Amrabat futbolcu değil, çabuk uyanıp kurtuldun, geriye 5 yabancı dan 2 adam seçip, Selçuk'la Burak, Semih'i koyup sahaya çıkacaksın. Hak yemek istemiyorsan, Muslera dahil, 5 yabancının ismini bir kağıda yaz torbaya koy, çek iki kişi olsun bitsin.

Aslında kısmet ayağına gelmiş, Sneijder bir önceki maçtan sakat geçirmiş haftayı, korkudan tir tir titriyorsun, Muslera'ya kıyamıyorsun,, dinlendir Sneijder'i, koy yakın zamanın en büyük futbolcularından biri olması kesin olan Bruma'yı. Yok koyamam, kalecilerim çok kötü diyorsan, ona da razıyım, madem Dünya çapında bir kalecin var kalede, gol yemez, o zaman beklerdeki yabancılardan birine kıy. Hoca değil, kadro mühendisliğinden anlamıyor, oyun planı yok. Kumarbaz birine benziyor, futbolcuları da, bizi de maymuna çevirdi.

Tugay Kerimoğlu'na dikkat ettiniz mi? Sanki silah zoruyla, mafya korkusuyla hoca yapılmış gibi. Surat bir karış, maç atmosferine gireceğine dini bir ritüel seyrediyor gibi. Che Guevara'nın o ünlü resmi gibi, çek endişeli bir resmini as duvarına. Hasan'la Ümit maçın içindeydiler, Terim sanki oynardı, kulübeyi bu yönüyle kıyaslarsak şimdiki kulübe cenaze arabası mürettebatı gibi.

Maç kadrosunu öğrendiğimde maça gitmediğime şükrettim. Eğer gitseydim, muhtemelen, Sabri'yi sol bekte, Bruma tribünde gördüğüm saniye tribünlerden inerdim. Galatasaray'ın verilmiş sadakası varmış da, Sabri, Roberto Carlos çıkmadı. Çıksa Fener maçında da sol bek oynar, muhtemel hezimete yardımcı olurdu. Şimdi büyük deha Sinyör, şapkadan başka bir kazma sol bek arasın dursun bakalım.

Maçı seyretmeden yazmıştım, değiştirmiyorum. Muslera bana göre geldiğinden beri en iyi maçını oynadı. İlk yarı topla en çok oynayan futbolcuydu. Her topu alan dönüp Muslera'ya attı. Selçuk bile bir pozisyonda geri geri gidip, son anda utandı Muslera'ya atmaktan vazgeçti. Muslera'da o kadar çok top verilince, sizin gibi beklere diye saydırıp, oyuna girmek istedi. 3 kere yokladı, kendi kalesine atmayı, 4.de attı. Gol anında her zamanki gibi hatasızdı, gol üçgeni içinde değildi. Kapasite bu kadar, bütün bir hafta boyunca bunu söyledim. Gelen her topu yiyor zaten, bırak bir tane fazla da diğer sepetler yesin, de biz bir kaç gol pozisyonuna daha fazla girelim. Şu maçta Muslera'nın, kadrajda bile görünmemesi lazım dı, savunmanın kazmalığı yüzünden, uzun top riskine devamlı kendisini soktular.

Sabri, geçen haftaki muhteşem ötesi kötü futbolunun ödülü olarak, yine Drogba'nın, Melo'nun önünde sahaya çıktı. Dikkat, hem de sol bek olarak, hatta bir ara sol açıkta, içeriye top çekip Arda gibi, Mesut Özil gibi kesişlerini ibretle izledik. Kendisini sağ açık sandığından, o unutulmaz pozisyonda kaleyi şaşırıp vurdu. Yüzde yüz eminim gol olsun diye vurdu, keleyi şaşırdı atamadı. Mutlaka oynatacaksınız bir tüyo vereyim, Sabri, hem Ufuk'tan, hem Eray'dan çok daha iyi kalecidir, kaleye geçirin. Sneijder, sakatlanıp çıkacağına atılsaydı daha iyiydi. Bu Emre'ye tribünler nasıl dayandı acaba? Ben kesin dayanamazdım. Ya Burak'a nasıl katlanıyorlar, tez konusu. Her hareketi faul, yalan, hile. Ofsaytı kesin bilmiyor, vuruş bilgisi yok. Bu adam bu kadar golü nasıl atmış? bir tez de bu konuda yazılmalı.

Midemiz bulana bulana, kan kusa kusa bir maçı daha atlattık. Koskoca Galatasaray son dakikalara Estergon Kalesi savunmasıyla girdi. Muslera en az 20 dakikayı tek başına çaldı. Sneijder'siz idare ediliyor, dört büklüm de olsa felçli felçli maç alınıyor. Eğer Drogba'ya bir sıkıntı olur, bir deforme omur daha oynatmak zorunda kalırsak yandığımızın resmidir.  Bu savunmayla Fenerbahçe maçına çıkmak, intihar etmenin diğer adıdır.  Biri akıl versin de bari bütün yabancı hakkını Melo'ya gelene kadar bitirsinler. Kaleci, 4 yabancılı savunma, Melo ve 5 yerli malı futbolcu.

7-10-11 numaralı futbolcusuz maç oynayan hoca, benim gözümde Hoca falan değildir. İstediği kadar maç alsın, iyi futbol oynatamayacaktır. Fakat bir taraftan da maça şu gözle baktım. Sabri, Emre, Semih, Aydın onca hengamede, onca milyon yuroların çakıl taşı gibi saçıldığı ortamda, Galatasaray alt yapısından çıkma 4 futbolcuydu. Üzülsek mi, teselli mi arasak? Bilemedim.

Muslera, Selçuk, Drogba sarı kart sınırındaydı. Hakem beklediğimiz gibi kötü niyetli bir hakem olsa, Selçuk'a sarı kartı yapıştırıp, Fener maçı öncesi darbeyi indirirdi. Aslında 2 pozisyonda sarı kartlık durum vardı. Şaşılası biçimde hakem bize acıdı, ben seyretmem de Fener maçını dikkatle izleyin, eğer sarı kart sınırında biri varsa, hakem onu kollayıp, sarı kart gösterirse, Fener maçı, sistem açısından bize döndürülecek demektir.

Bu maç benim açımdan kazanılmış bir maç değildir. Küçük maçları Hoca oynayamıyor, büyük maçlar geldi çattı. Son sözümü Fenerbahçe maçından sonra sehpada söyleyeceğim. Şimdilik durum berbat. Yatıp kalkıp, Sabri Reiz'in kazmalığı için gök tanrıya şükür edelim. Ya kaleyi tutturabilseydi?

27 Eki 2013

Burak Bey'in Paşa Keyfi; Kayseri 2-4 Galatasaray

Maç kadrosunu tahmin edemedik. Bir önceki maçın en iyi oyuncusu Eboue'nin yerine kanser hücresi, ur, deforme disk, Sabri'yle çıktı. Acıdım, bilimin tekniğin, Cern'de elektron tokuşturduğu çağda, Türkiye'de bir stadyumda, koskoca Drogba'nın, Melo'nun, Sneijder'in önünde, koskoca Galatasaray'ın kaptanı olarak tiksinerek Sabri'nin sahaya çıkışına şahit olduk. İlerde çocuğuna anlatsa çocuğu inanmaz. Bereket ortalama oyununun da altında oynadı da, majör maçlarda, pastanın paylaşım maçlarında oynama riski ortadan kalktı.

Maçın bana göre en önemli anıydı, top Sneijder'de, Sabri sağdan, Dany Alves gibi, Cafu gibi akttı. Normal bir futbolcu olsa önüne yuvarlanacak, Sabri içeri pas verecek, gelişine %90 bizden biri vuracak, %99 gol olacaktı. Bir an sağ tarafa bakar gibi yapıp, içeri gelişigüzel bir pas attı. Topu kaptırdı, araya giren adam olanca kuvvetiyle topu taca attı. Çok büyüksün Sneijder, ben Sabri olsam o an utanır oyundan çıkardım.

Yedek kulübesine baktık, işimiz düşmesin tadındaydı, ekşiydi, zehirdi. Patlayamayan, barutu olmayan bombalarla doluydu siper. Yedek kulübesi ligi yapılsa ilk yarı bitmeden küme düşecek bir kulübeye sahiptik. Kadro planlamasını yapanların canı sağ olsundu.

Biz boşuna yazıyoruz, futboldan hiç anlamıyoruz. Galatasaray'ın felç geçirtecek sağ kanadı, ısrarla felç geçirecek şekilde kurgulandı. Kaleci nasıl olsa gelen her topu yiyecek, oynayacağın en berbat takıma karşı oynayacaksın. Yabancılar çok formda, kıyılacak adamın yok, bir maçta da Muslera'yı oynatma. Merak ediyorum acaba o maç kaç gol yemiş olacağız. Muslera'yla oynamanın bilimsel bir karşılığı var ise ve biz anlamıyorsak da tabelaya bakalım gol yememiş olalım.

Neyse, Sabri dışında çöp futbolcu olmayınca, ihmal edilebilir bir kadro çıkarmıştı. Takımın gol atmak için kullandığı bütün bütün büyük futbolcuları ilk defa ilk 11 deydi. Doğruydu, orta sahada Melo tek başına yeterdi, eski köye yeni adet gelmiş, sol açık Burak'ile birlikte, sağ açık Umut'un performansını test edecektik. Maçlar zaten şampiyon olmak için değil, futbolcuların antrenman maçlarıydı. Denenmemiş futbolcu kalmasın.

İlk yarı belki de son 2.5 yılın en iyi futbolunu oynadık. Sneijder'in dümeninde, takım şov yapıyordu. Golü erken bulmamız lazım dı. Maçın hakemi Cüneyt Çakır'dı. Kolay penaltı çalan, adam atan, sarı kartı çok çıkaran, iyi maç oynanmasının engeli bir hakem di. Tabi bunu bizden başka takip eden kimse yoktu takımda. Olsaydı, biri maç toplantısında söyler,Şecu o pozisyonda hiç müdahale etmezdi. Burak bey, faul almak için vurulmuş gibi yere atlayınca top Sneijder ustanın ayağına asist olarak gitmiş oldu. 100 kere vursa o pozisyonda aynı vuruşu yapardı. Kale direğinin dibine yere vurdurarak sert bir atış. Ve gol.

Muhtemelen her maç bahis oynuyor birileri bizim takımda. Karşılıklı gol var, yani gol yiyeceğimiz artık garanti. Öyleyse kısa yoldan 2 yi bulalım. Bu maçta benim bire bir takip ettiğim adam Selçuk'tu. Acaba gerçekten formsuz mu, kötü mü oynuyor? Değil, bence ilk sezonu gibi oynuyor. Attığı muhteşem paslar, son adamlar tarafından harcandığı için istatistiklere yansımıyor. Koştu, topa bastı, pas attı, ver kaçlara girdi, maçın adamıydı bana göre. Melo'nun 2. yarıdaki kötü futbolu, muhteşem oynadığı ilk yarıdaki oyunu sadeleştirdiği için Selçuk'a yazdım ben puanı.

Selçuk yine ince yaparak ceza sahasına daldı, son bir hamleyle Şecu'ya dürttü bu kez. Sezon başından beri Burak Bey'e dürtüyordu da ne oluyordu?  Şecu düzgün bir vuruşla, diplomasında yazan golcü stoper maddesini çalıştırdı. Hayret Galatasaray iyi oynuyor, Muslera'ya top gelmiyordu. Hayra alamet olamazdı.

Takım artık asıl görevi olan Burak Bey'e çalışabilirdi. 3 tane somut, kim bilir kaç tane soyut pozisyonu 3. gol olarak yazdıramayıp, sürekli sırıttı. Vuruş tekniği yok, duruş tekniği yok. Ya kıl payı ofsayt, ya kıl payı değil. Umut Bulut bile kendi istikbalini bir yana bırakıp, ısrarla Burak'ın gol atması için çırpınıyordu. Yok, atamayacak bu cenabet adam. Bıraktık maçı, kısmet ikinci yarıyaydı artık.

Sağ taraftaki ceberut, bir ara kadrajdan kayboldu, kamera topu yakaladığında ben değil gol atmak, atak bile yapmayacağım diye bas bas bağıran Kayseriliyi, Muslera'ya yaklaşırken gördük. Hiç kimse hiç bir şey yapmasa adam topu auta atıp dönecekti. Şecu kalçayı gösterdi. Penaltı çalma rekorunu elinde bulunduran Cüneyt'e gün doğdu. Ölüye gol attırdık, kesmedi, morgta, yoğun bakımdaki adama da golü attırdık. Yine Drogba'nın kaptanı kamera kadrajında görünmedi, taca giden topu ne yapıp yapıp kaleye sokmayı başarmıştık. Güzelim futbola limonu sıktık.

İkinci yarıya, Sneijder yerine Emre Çolak'ı görünce beynimden vurulmuşa döndüm. Bu değişikliği yapacak bir aptal olamazdı her halde. Sneijder'in sakatlığı dolayısıyla zorunlu olduğunu öğrendiğimizde rahatladık. Takım ikinci urla, maçın altından kalkamayacak hükmünde bulunduk. Tabela 2 gol yazdı yazmasına ve biz cortladık, bilemedik, rezil olduk sayıldık. Ne var ki benim için bu 2. yarı alınmış bir maç olarak değil, kaybedilmiş bir oyun olarak kaydedilecek. Emre'nin düşerek bir serbest vuruş alabilir miyim diye debelenmesi ile, topu kıl payı ofsayt olmadığı bir anda bom boş önünde bulan Burak, vurup da gol olmayanlardan daha berbat bir vuruş yaptı. Topu kaleci kurtardı aslında, ama artık yüce gök, Burak'ı azat etmişti. Paşa gönlünü eğlendirebilmiştik sonunda.

Sonrası yine kabus, topu 20 metre ileriye kullanamayan Semih'in Muslera'ya, Muslera'nın satranç oyuncusu gibi düşündükten sonra Şecu'ya, Şecu tekrar Semih'e, Semih Sabri'ye, Sabri'nin dağlara taşlara savuruşunu izledik. O periyotta hangi spor acaba seyrettiğim diye kuşkuya kapıldım. Futbol maçı değildi ama hiç bir toplu spora da benzemiyordu oyun. Gol yememek mucizeydi, ama ligin en kötü takımıymış meğer oynadığımız. Biz kendi kendimize atamazsak, onlar atmayacaktı.

Drogba artık yeter dedi. Serbest vuruş golü atılacaktı. Sneijder'in vuruşundakine şaşılası bir benzerlik vardı. Uzak köşeye, aynı ivmeyle, topu yere vurdurarak, aynı açıdan, atıldı. Büyük futbolcu vuruşuydu. Maç bitti.

Bitmesine de, tatmin olan, huzurlu olan var mıydı. Bir sonraki maçın garantisi neydi. Emre Çolak'ın futbolunu Mancini beğenmiş miydi? Ceyhun verdiği görevi yerine getirdi mi? Engin Baytar'ı gördüm yanılmıyorsam, tipi nasıl?, kilosu yerinde mi? Bir daha ki maç kim oynayacak? İstikbali en parlak futbolcumuz  Bruma, tribünde oturmaya devam mı edecek? Bilmiyoruz, Hoca'yı tanımıyoruz, maç bazında değerlendireceğiz. Bu maçta da beğenmedim. Kötü futbolcuyla oynamasını bilmiyor.

Bizim Hocalarımızın, uzmanlık alanıdır, leş futbolcularla kötü oynamak, kötü oynayarak kazanmak, şampiyon olmak, taraftara travma yaşatmak, son dakikalarda ecel terleri döktürmek. İyi futbolcularla babam da oynar. Galatasaray'a iyi futbolu babam da oynatır, kötü oynat da ben senin hoca olduğunu anlayayım Mancini, bunu da saymıyorum. Yetmez ama evet, bir kaç çöp futbolcu da sen aldır, aldırdığın için oynat. Korkma, Melo varken yine Şampiyon olursun, biz alışık değiliz iyi futbol seyretmeye. İlk yarı seyreder gibi olduk çabuk uyandın, iyi hocaymışsın tebrik ederim.

Melo için artık yazmayacağım, nazar değdireceğim. Eğer Melo'ya bir şey olursa, maçları da seyretmem.  Bu maç için son cümlem şu olacak. Eğer Sabri oynamayıp 10 kişi oynasak, o iki golü yemezdik, Sabri yerine kaleci oynamayıp, Eboue oynasa bu maçta ligin gol rekorunu kırardık.