Real Madrid maçının hem mental, hem fiziksel yorgunluğu maç boyunca çoğu futbolcuda görüldü. Takımın 12. futbolcu eksikliği dolayısı ile, kimi oynatmasalar, kimi dinlendirseler homurdanacaktık. İşin şakaya gelir tarafı yoktu, hele hatır gönül, o da oynasın kıyağı son düzlüğe girilen yarışta fantazinin yeri yoktu. Takım en hazır, en kuvvetli 11 kişisi ile sahadaydı.
Ama kafa olarak bir çok futbolcu sanki bu maçların ölüm kalım maçları olduğunun farkında değildi. Özellikle Burak'ta büyük bir isteksizlik vardı. Ofsaytlardan kaçamadı, çok bencildi, savaşmadı, kenardan fırça yemeyince böyle oynanıyor demek. Bir diğer etkisiz eleman Hamit Altıntop'tu. Belki bizim bilemediğimiz bir görevi vardı ama oldukça etkisiz bir maç çıkardı. Ama biri var ki, maç ayırmayan, sokakta, plajda bile oynasa aynen savaşan, orta sahanın savaş tanrısı Melo neredeyse tek başına maçı tuttu. Melosuz bir orta saha düşenemiyorum.
Selçuk İnan bir defa top kaptırdı. Yanlış verdiği tek pasın dışında tam isabetle oynadı. Burak gününde olsa bugün bu kötü oyuna rağmen iki gol atabilirdi. Çıraklardan gelmeyen gol, ustalardan geldi. Parçalı Fil'in tiklemesiyle mayınlı bölgeye giren Sarı Ejder kendi klasiğinde bir vuruşla Şebeke'ni Cumartesi gecesine limon sıktı. Şimdi gel de organize işlerin takımın motive et. Bu maç bence Fenerbahçe maçından çok daha önemli maçtı. Çünkü takım bu kadar kötü futbolu Fenerbahçe'ye karşı oynamaz.
Melo benim adamım, kötü oynasa bile arkasındayım, ilk çıktığı maçtan beri. Fakat biri benim görüşümü tamamen değiştirdi. Yine de ben o değişti diye yağ gibi üste çıkayım. Muslera son maçlarda tam benim aradığım, görmek istediğim kaleci duruşu sergiliyor. Topu en verimli şekilde oyuna sokuyor, çok dikkatli, geriden oyun kuruyor, hemen hemen her maç bir libero performansı gösteriyor. Ve ben kalemize top gelirken yusuf yusuf olmuyorum artık.
Gördünüz değil mi? maçın sonlarına doğru Emre Çolak'ı oyuna aldılar. Adam taraftar verem mikrobu, gol pası atılacak, şut çekilecek, altı pasa girmişken topu kaptırdı. O topun gol olmaması mucizeydi. Top kaptırma ustası. Her futbolcu top kaptırıyor, ama bir istatistik tutulsa kaptırdığı top gol veya gol pozisyonu olmada Dünya rekoru mutlaka Emre Çolak'ın olurdu.
Başka Ünal Aysal'ı tribünlerde gördük. İş başa düşünce maça geldi. Hemen arkasında bizim yedek kulübesi vardı. Fatih Terim'in tribünde duruşunu hiç beğenmedim. Morali çok bozuktu, atılan gole bile kulübede olduğu kadar sevinmedi. Umarım maçın gerginliğidir, Başkan'la da konuşmayınca pirelendim.
Çok önemli bir maçı kazasız belasız, sarı kartsız atlattık. Semih'in gördüğü sarı kart tam maçında denk geldi. Cüzdanı sıfırladı, olası Fener maçına da denk gelebilirdi. Kayıp yok, sakatlık yok, önümüzde çok kolay geçmesi beklenen bir Elazığ maçı var. bu maçı 1-0 zor bela kazandık, bize zor geçti ama rakibi de çökertmiştir. 5-0 yensek bu kadar zaiyat verdiremezdik. Şimdi onlar düşünsün, biliyorum faza değil ama hadi bazılarınız sülük medyayı takip etsin. Önemli bir laf edecek yoktur da yine benlik bir şey yakalarsanız haber verin Ben ne televizyon seyrediyorum, ne gazete okuyorum.
Maçın adamı Melo, Tay Burak'ın ne oyununu ne oyundan çıkarken ki tavrını beğendim. Rahat bir Cumartesi uykusu geçirin bakalım çocuklar. Kulübede bir yalnız adam Taffarel Ço güzel, ço güzel.
13 Nis 2013
12 Nis 2013
Galatasaray Ergenekonu
Çocuklar çok büyük risk alarak bu yazıyı yazıyorum. 55 senelik hayat, 45 senelik Galatasaraylılık hayat tecrübemdir. Tecrübe yanılgılar toplamının ortalamasıdır, en büyük risk ise hiç risk almamaktır Fenerbahçeli'den uzak durun. Eğer iyi bir Galatasaraylıysanız, yaşam felsefenizi bu şiar üzerine inşa edin. En büyük vasiyetimdir. 55 senelik hayatımda kendi öz kardeşim dahil hiç bir iyi Fenerli görmedim. Test et kardeşim Galatasaraylı, etrafına iyi bir bak, senin var mı?Başın derde girdiğinde omuzuna yaslanıp ağlayacağın bir Fener'li var ise futbol Tanrısı bana Arena'ya gitmeyi bir daha nasip etmesin.
4 gol atıp 3 tane takım elemişler, yöneticilerinden en adam sandığımız şebek, Türkiye'de ilk yarı final oynayan takım olduğunu söylemiş. Anlı şanlı takımlarının başındaki sinsi stajyer, bizi geçen sene Şampiyonlar ligine götürmeyenler utansın demiş. Akıl mantık çerçevesinde tartışmayı geçtik, cami duvarına işeyenler bile imam görmesin diye sakınırlar. Ulan Aykut efendi dallaması, 3 kere istifa ettin, kaçacak yerin bile yok lan senin. Takımın mahkemeye düşmüş, her ne olmuşsa o sene, yine devam ediyor, oligarşinin yüzü suyu hürmetine hala lige tutunmuşsun. Madem büyüksün, bu sene ön eleme maçında dandik bir kasaba takımına neden elendin? tutan yok, aksine iteleyen sülük Türk Spor medyası vardı, neden yürüyemedin?
Ulan şebek oğlu şebek takım elbiseci Kığılı, Alzheimer mi oldun annem gibi? Vagina oğlu, senin sıçan gibi oynaya oynaya geldiğin yere biz aslan gibi oynaya oynaya taaaaaa, 1988 yılında geldik. Hem de Şampiyonlar kupasında, hemde 3-0 yenildiğimiz maçın arifesinde 5-0 geçirerek. Ulan gömlekçi şebek, unutturmaya çalıştığın, bizim aldığımızda teneke dediğiniz kupa yarı finali, finali oynamadan nasıl geldi Galatasaray müzesine?
Bakın çocuklar, büyük bir manipülasyonun içindeyiz, uyanık olun. Ne kadar büyük bir takım taraftarı olduğunuzu bir an bile aklınızdan çıkarmayın. Bu sülüklerin kurduğu tezgahın ister istemez içindeyiz. Ve bu tezgah ağzı salyalı Fenerbahçeliler tarafından finanse ediliyor. Galatasaraylı, maçını seyreder, kazanmış ise kusur bulacak olanlara küfürünü eder yatar uyur, kaybetmiş ise hiç açmaz televizyonu. Fenerli böyle değil, Fenerliyi üzemezsin, Fenerli sinir olmaz, Fenerli takımı yenildiğinde ağlamaz, mutlaka bir bahanesi vardır kendini tatmin için. Bu yüzden şebekenin gazete ve televizyonlarında Fenerli kaynar foku fokur. Galatasaraylı geçinenler bile ekmeğini Galatasaray karşısında direnmekle kazanırlar. Yorum gerektiren bir durum varsa yorumları Galatasaray'ın aleyhine olmak durumundadır. Çanak Fener yalağıdır, oradan yalayamayanların sonu uçurumdur.
Nitekim yeni patladı, Uğur Meleke'yi hepimiz severiz, severdik. Meğerse en büyük takkiyeyi o yapmış. Kendini bunca sene saklamayı başarmış. Bizde kendisini adam sanıp okunacak, dinlenecek tek adam bellemiş, teorilerimize ter düşmüştük. Meğerse haklıymışız, Galatasaray ali menfaatlerini ölümüne savunan birine bu alemde ekmek yok. Ve fakat ne yazık adamlar çok akıllı. Ben bir ara anket yapmıştım, spor programlarını seyredenler kim diye. Bahtiyarım ki, benim çocuklardan sülükleri izleyen sayısı %10 u geçmedi. Bazen kanalları gezerken ister istemez takılıyorum, Real Madrid maçı öncesi yarım dakikalığına Beyaz Tv'ye denk geldim. Çoluk çocuk yatıyor, Penthaus kanalını seyreder gibi kaçak seyrediyorum, utandım. Ahmet Çakar, Ümit Özat'da beni görüyor vehametine kapıldım.
Söylediklerimi ciddiye alan büyük Galatasaraylı çocuklar, gençler, bu güne kadar ettiğim bütün laflarımın arkasındayım. Başıma gelen en büyük felaketlerin müsebbipleri Fenerbahçeli'dir. İmbiklerden süzdüm, hakkını yemeyeyim, hedef göstermeyeyim diye uzun süre düşündüm. Yok, belki bana denk gelmedi diyeceğim ama demem. Çünkü hep kamunun içinde oldum, çalıştım. Ortaklık ettim, kardeşlik ettim. Kardeşten öte bir ilişki var mı? Ben Galatasaray için kardeşimden vazgeçtim.
İçim dolu yazıyorum, biri dur demez ise 40 gün 40 gece yazarım. Fatih Terim'e 9 maç ceza vermişler, az bile, ben olsam sene Bodrum'dan dışarı çıkmama cezası verirdim. 2001 Lucescu'suna, bizde, 2003 Lucescu'suna Beşikataş'ta büyük operasyon yaptılar. Şenol Güneş'e yaparken yakalandılar. 2013 Fatih Terim'ine de yapıyorlar, emin olun başımızda Morinho olsaydı, biz Ordu ve Mersin maçlarını kaybetmiştik. İşte tek bu yüzden, bilinen korkularım yüzünden tekerlekli sandalyede bile olsa başımızda Fatih Terim olsun istedim, istiyorum. Kendini yaktı, Galatasaray'ı ateşlerin içinden aldı.
Çocuklar gönlümden geçen ne biliyor musunuz? Biz 3 puan geriden Kadıköy'e gidelim. Şerefim, bütün Galatasaraylılığım üzerine söz veriyorum, hezimete uğratırız. 6-0 ın altından ancak böyle bir atmosferde kalkarız. Evire çevire geçirip Şampiyon olacak olmanın zevkini yaşamak istiyorum. Hayatım boyunca Galatasaray gol yediği zaman sevinen kimseyi görmedim etrafımda. Bu yüzden hiç bir Galatasaray maçını toplu bir yerde seyredemem. Kendimi çok büyük kazıklar yedikten sonra bile olsa karantinaya aldım.Bundan sonra ömrüm ne kadar vefa ederse yeni tanıştığım birinden referans alacağım. Eğer Fenerbahçeli ise uzak duracağım.
İdam mahkumu Temel'e sormuşlar, son sözün ne diye.'' Bu bana ders olsun'' demiş. Yaşadıklarımı tekrar yaşayamayacağıma göre, önü açık olan kareşlerime evlatlarıma sesleniyorum, Fenerbahçeli'den uzak durun. Vasiyetim olsun, cenazeme Fenerbahçe'li gelmesin.
4 gol atıp 3 tane takım elemişler, yöneticilerinden en adam sandığımız şebek, Türkiye'de ilk yarı final oynayan takım olduğunu söylemiş. Anlı şanlı takımlarının başındaki sinsi stajyer, bizi geçen sene Şampiyonlar ligine götürmeyenler utansın demiş. Akıl mantık çerçevesinde tartışmayı geçtik, cami duvarına işeyenler bile imam görmesin diye sakınırlar. Ulan Aykut efendi dallaması, 3 kere istifa ettin, kaçacak yerin bile yok lan senin. Takımın mahkemeye düşmüş, her ne olmuşsa o sene, yine devam ediyor, oligarşinin yüzü suyu hürmetine hala lige tutunmuşsun. Madem büyüksün, bu sene ön eleme maçında dandik bir kasaba takımına neden elendin? tutan yok, aksine iteleyen sülük Türk Spor medyası vardı, neden yürüyemedin?
Ulan şebek oğlu şebek takım elbiseci Kığılı, Alzheimer mi oldun annem gibi? Vagina oğlu, senin sıçan gibi oynaya oynaya geldiğin yere biz aslan gibi oynaya oynaya taaaaaa, 1988 yılında geldik. Hem de Şampiyonlar kupasında, hemde 3-0 yenildiğimiz maçın arifesinde 5-0 geçirerek. Ulan gömlekçi şebek, unutturmaya çalıştığın, bizim aldığımızda teneke dediğiniz kupa yarı finali, finali oynamadan nasıl geldi Galatasaray müzesine?
Bakın çocuklar, büyük bir manipülasyonun içindeyiz, uyanık olun. Ne kadar büyük bir takım taraftarı olduğunuzu bir an bile aklınızdan çıkarmayın. Bu sülüklerin kurduğu tezgahın ister istemez içindeyiz. Ve bu tezgah ağzı salyalı Fenerbahçeliler tarafından finanse ediliyor. Galatasaraylı, maçını seyreder, kazanmış ise kusur bulacak olanlara küfürünü eder yatar uyur, kaybetmiş ise hiç açmaz televizyonu. Fenerli böyle değil, Fenerliyi üzemezsin, Fenerli sinir olmaz, Fenerli takımı yenildiğinde ağlamaz, mutlaka bir bahanesi vardır kendini tatmin için. Bu yüzden şebekenin gazete ve televizyonlarında Fenerli kaynar foku fokur. Galatasaraylı geçinenler bile ekmeğini Galatasaray karşısında direnmekle kazanırlar. Yorum gerektiren bir durum varsa yorumları Galatasaray'ın aleyhine olmak durumundadır. Çanak Fener yalağıdır, oradan yalayamayanların sonu uçurumdur.
Nitekim yeni patladı, Uğur Meleke'yi hepimiz severiz, severdik. Meğerse en büyük takkiyeyi o yapmış. Kendini bunca sene saklamayı başarmış. Bizde kendisini adam sanıp okunacak, dinlenecek tek adam bellemiş, teorilerimize ter düşmüştük. Meğerse haklıymışız, Galatasaray ali menfaatlerini ölümüne savunan birine bu alemde ekmek yok. Ve fakat ne yazık adamlar çok akıllı. Ben bir ara anket yapmıştım, spor programlarını seyredenler kim diye. Bahtiyarım ki, benim çocuklardan sülükleri izleyen sayısı %10 u geçmedi. Bazen kanalları gezerken ister istemez takılıyorum, Real Madrid maçı öncesi yarım dakikalığına Beyaz Tv'ye denk geldim. Çoluk çocuk yatıyor, Penthaus kanalını seyreder gibi kaçak seyrediyorum, utandım. Ahmet Çakar, Ümit Özat'da beni görüyor vehametine kapıldım.
Söylediklerimi ciddiye alan büyük Galatasaraylı çocuklar, gençler, bu güne kadar ettiğim bütün laflarımın arkasındayım. Başıma gelen en büyük felaketlerin müsebbipleri Fenerbahçeli'dir. İmbiklerden süzdüm, hakkını yemeyeyim, hedef göstermeyeyim diye uzun süre düşündüm. Yok, belki bana denk gelmedi diyeceğim ama demem. Çünkü hep kamunun içinde oldum, çalıştım. Ortaklık ettim, kardeşlik ettim. Kardeşten öte bir ilişki var mı? Ben Galatasaray için kardeşimden vazgeçtim.
İçim dolu yazıyorum, biri dur demez ise 40 gün 40 gece yazarım. Fatih Terim'e 9 maç ceza vermişler, az bile, ben olsam sene Bodrum'dan dışarı çıkmama cezası verirdim. 2001 Lucescu'suna, bizde, 2003 Lucescu'suna Beşikataş'ta büyük operasyon yaptılar. Şenol Güneş'e yaparken yakalandılar. 2013 Fatih Terim'ine de yapıyorlar, emin olun başımızda Morinho olsaydı, biz Ordu ve Mersin maçlarını kaybetmiştik. İşte tek bu yüzden, bilinen korkularım yüzünden tekerlekli sandalyede bile olsa başımızda Fatih Terim olsun istedim, istiyorum. Kendini yaktı, Galatasaray'ı ateşlerin içinden aldı.
Çocuklar gönlümden geçen ne biliyor musunuz? Biz 3 puan geriden Kadıköy'e gidelim. Şerefim, bütün Galatasaraylılığım üzerine söz veriyorum, hezimete uğratırız. 6-0 ın altından ancak böyle bir atmosferde kalkarız. Evire çevire geçirip Şampiyon olacak olmanın zevkini yaşamak istiyorum. Hayatım boyunca Galatasaray gol yediği zaman sevinen kimseyi görmedim etrafımda. Bu yüzden hiç bir Galatasaray maçını toplu bir yerde seyredemem. Kendimi çok büyük kazıklar yedikten sonra bile olsa karantinaya aldım.Bundan sonra ömrüm ne kadar vefa ederse yeni tanıştığım birinden referans alacağım. Eğer Fenerbahçeli ise uzak duracağım.
İdam mahkumu Temel'e sormuşlar, son sözün ne diye.'' Bu bana ders olsun'' demiş. Yaşadıklarımı tekrar yaşayamayacağıma göre, önü açık olan kareşlerime evlatlarıma sesleniyorum, Fenerbahçeli'den uzak durun. Vasiyetim olsun, cenazeme Fenerbahçe'li gelmesin.
10 Nis 2013
El Clasico; Galatasaray 3-2 Real Madrid
Cumartesi günü sıradan bir lig maçını derbi kıvamında, Fener maçı gerginliğinde oynatıp, bu gece Galatasaray'ın rezil kepaze olmasını bekleyenler, daha çok bekleyeceksiniz. Biz ölürsek gece vakti ölürüz, biz ölürsek aslan gibi ölürüz, biz ölürsek canımız alanlar kan işerler. Canımızı alsalar ecelsiz sığdıramayız kitaplara. Galatasaray'a karşı ilk maçı 3-0 kazanıp, rövanşında maça 1-0 önde başlayıp devreyi kapatan takım Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük takımı olabilir, turun garanti olmadığını bir kez daha dosta düşmana gösterdik. Dost derken Morinho'yu, ve onun takımını, düşman derken kendi öz evlatlarının rezil olması için şebeke kuran ve yöneten Fenerbahçeli Türk Futbol Oligarşisinden, Lig Tv'den söz ediyorum.
Real Madrid ile oynadığımız 5 büyük maç oldu. Klasiklere giren 5 büyük maç. 4 ü aynı düzeyde son 8 maçı, öyle guruplardan denk gelip de mecburiyetten oynadığın maçlar değil, 9. 10. maçlar. Her iki çeyrek final savaşı inanılması güç benzerliklerle geçti. Madrid'te 3-0, İstanbul'da 3-2. averajla elendik iki kere 45 dakikada 3 er gol attık. Gollerimizin hepsi, kalecinin sağına atıldı. Her iki İstanbul maçında, 4. goller kıl payı ofsaytlara kurban gitti. Her iki mücadele de ilk maçlarda liberolar atıldı. 4. gollere mani olan Popescu ve Dani, rövanş maçlarında oynayamadılar gibi düşünsek mutlaka daha çok benzerlik yakalayacağımız unutulmaz maçlardı. 5. maçımız Süper Kupa maçıydı ve biz bu 5 maç toplamında, galibiyetlerde 3-2 öndeyiz, attığımız 8 gole karşılık yediğimiz 7 gol ve anlı şanlı bir kupamız var. Ben haftalardır Real Madrid'den küçük takım değiliz diye boşa yırtınmadım. Eğer başlarında Sarıyer Kasabı olsaydı da, 3-0 a güvenip, Ronaldo'yu getirmese, Boğazın serin sularına gömerdik Kralın Takımını.
Muhteşem bir büyük takım taraftarı vardı bu gece. Bunu ben değil Morinho söyledi. Evet biz kendi sahamızda 11 kişi değil, 50.000 kişiyiz. Real Madrid ucuz kurtulup döndü ama biz çok geçmeden Arena Cehennemini onlara ve bundan sonra işi buralara düşeceklere gösterdik. 3-1 den sonra biz hayalleri gerçeğe dönüştürebilirmiyiz diye saldırırken, onlara korku filimi yaşattık. Kalecileri maç boyunca en az 15 dakika çaldı. Hakemler her zaman, her yerde olduğu gibi Galatasaray'ın tekerine çomak soktular. Ne günah işledik acaba, bütün Avrupa hakemlerinin gazabı neden üzerimizde? Biz her maçta hakemleri de yenmek mecburiyetindemiyiz?
Maça golle başladı Real. Yine aynısı oldu, çok basit kademe hatası, Ronaldo'yu bir an unutma, Riera bölgesindeki bir anlık gaflet, ve her zamanki gibi organize olmayan gelişigüzel hamleler sonunda ağlarımıza bırakılan top. İlk yarı boyunca da dengeli geçen oyun. Real'in 4 gollük avantaja rağmen oyunu yavaşlatması, pas trafiğini bize bırakması ve nostaljik tezahüratlarla biten ilk yarı.
Dalga da olsa ikinci yarı 5 atar eleriz diyenler vardı etrafımızda. Biz, Allah'tan umut kesip, Galatasaray'dan kesmeyenler bari berabere kalalım, ite köpeğe maskara olmayalım derdindeydik. Galatasaray bu, bizi ne zaman alay konusu yaptırdı ki bu gece yaptırsın. Orta sahadaki savaş tanrısı Melo, ben Real meal anlamam kardeşim, onlar benden tırssın diye hırlıyor, isyan bayrağını ilk o kaldırıyordu sarı kırmızı göklere doğru. Pr. Selçuk'ta, Melo ile beraber çullandı Real kalesinde doğru. İkinci devre oynanan 25 dakikalık futbol, yaralı aslanın bütün ormanı önüne katıp kovalaması gibiydi. Belki de Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük 25 dakikasını oynadık. Bu maç asla unutulmaz ama bu oyun hiç unutulmayacak, hepinize helal olsun. Peş peşe 3 gol bulduk, bu goller de eminim Real Madrid tarihinin yediği en güzel gollerdi.Attığımız gollerin güzelliğine bakın, yediğimiz gollerin sıradanlığına sayın. Ulan olur mu be? 5 gol çok fazla koskoca Real, bir devrede 5 gol yemez diye düşündük. Yani maç 0-0 berabere olsa da son 15 dakika 2 gol lazım olsa inanın atardık. 5 gol yiyebilme ihtimalini bir tek Morinho düşünüyordu, eminim Fatih Terim bile 5 gol atabilme ihtimalimize inanmıyordu. İşte o mental faktörler tekrar devreye girdi, yeter 2 gol daha atamayız, bari yemeyelim de psikolojik üstünlük bizde kalsın dediler. Ya da çocuklar bitti, bilmiyorum. Taraftar bile bitti, ve önceden eleneceğimiz belli düşüncesiyle hazırlanan, ''bu kupayı mutlaka sizin ellerinizde havalanacak'' pankartı açıldı. Son yediğimiz gole hiç kimse üzülmedi, futbol Tanrıları aynı olayı bir kez daha yaşatmak için kurmuşlardı filimi.
Amrabat ilk defa oyuna girdikten sonra benden azar işitmedi, hatta ben oynadığı futbola inanamadım. Sabri'de aynı şekilde çok iyi oynadı. Mersin maçında Drogba'ya verdiği muhteşem pastan akıllanmış, Sarı Ejder'e kendi klasına yakışmayacak teknikte bir gol pası verdi. Organize yaptığımız 3 atak golü attık. Gollerimiz usta işiydi, Drogba adına çok erken besteler yaptırdı. Yaşını mı küçültsek acaba ,Nüfus dairesine gidip yaşını 30 a indirtsek de 5 sene doya doya izlesek. Gökhan Zan saatli bombası bu maç patlamadı. Patlamadığı sürece sorun yok, oynayabilir. Asimo Semih maçın içinde büyüdü sanki. Aynı maçta en az 10 maçlık tecrübe sahibi oldu. Kusursuz oynayanlardan dı. Muslera'nın yediğimiz gollere yapacak bir şeyi yoktu. İnanılmaz bir top çıkardı. Topu oyuna çok isabetli soktu. Taffarel'den esintiler seyrettim, bir kaç pozisyonda savunma oyuncusu gibi kademe yaptı. Bu maçtan sonra Melo'nun önümüzdeki yıllar için işinin bitirilmesini bekliyorum. Eboue bu gölü atacağına o golü atsaydı çok daha makbule geçecekti. Bu gece sahanın en iyi oyuncusuydu. Hücum beklerimizi hep böyle görmek istiyoruz.
Cezasız İmparator, yerinde değişiklikler yaptı. şapkasından çıkarabileceği bir tavşanının her zaman hazırda olduğunu bu maçta bir kere daha gösterdi. İki dostun kucaklaşmasıyla başlayan maç, yine o iki arkadaşın bir birlerinin takımına sarılmalarıyla bitti. Biz aslan gibi elendik, Medya maymunlarımız elendiğimize sevinemediler. Şöyle 3, 5 de burada yeseydik ne güzel olacaktı. Maç 3-1 olduğunda hatta Drogba ofsayttan 4 ü attığındaki korku ve endişelerini hepimiz hissettik. Bu korku onlara yeter, şimdi lig maçlarımızda bilinenin dışında bir puştluk düşenedursunlar. Lucescu'ya, Şenol Güneş'e kurdukları hain pusuları Fatih Terim'e kuramayanların kabus gecesiydi bu gece. Bizim içinse iftihar ettiğimiz maçlardan biriydi. Eksik kadroyla gelen Manu'yu hadi saymadık, şimdi başlıyor Arena mezarlığı defin işlemleri. İlk büyük cenaze Real Madrid oldu. Ve bu sene için defteri kapattık, hepimize geçmiş olsun.
Real Madrid'in tribünlerinde bir pankart dikkatimi çekti, El Clasico yazıyordu, çok doğru kardeşim maçlarımız bundan böyle bu adla anılacaktır. 6. 7. maçlarda görüşmek umuduyla güle güle dönün, bu takımı bu takımın taraftarını unutmayın.
Galatasaray bize yaşattığın macera için teşekkürler. Galatasaraylı olmak bir şereftir. Hepiniz aslansınız.
Real Madrid ile oynadığımız 5 büyük maç oldu. Klasiklere giren 5 büyük maç. 4 ü aynı düzeyde son 8 maçı, öyle guruplardan denk gelip de mecburiyetten oynadığın maçlar değil, 9. 10. maçlar. Her iki çeyrek final savaşı inanılması güç benzerliklerle geçti. Madrid'te 3-0, İstanbul'da 3-2. averajla elendik iki kere 45 dakikada 3 er gol attık. Gollerimizin hepsi, kalecinin sağına atıldı. Her iki İstanbul maçında, 4. goller kıl payı ofsaytlara kurban gitti. Her iki mücadele de ilk maçlarda liberolar atıldı. 4. gollere mani olan Popescu ve Dani, rövanş maçlarında oynayamadılar gibi düşünsek mutlaka daha çok benzerlik yakalayacağımız unutulmaz maçlardı. 5. maçımız Süper Kupa maçıydı ve biz bu 5 maç toplamında, galibiyetlerde 3-2 öndeyiz, attığımız 8 gole karşılık yediğimiz 7 gol ve anlı şanlı bir kupamız var. Ben haftalardır Real Madrid'den küçük takım değiliz diye boşa yırtınmadım. Eğer başlarında Sarıyer Kasabı olsaydı da, 3-0 a güvenip, Ronaldo'yu getirmese, Boğazın serin sularına gömerdik Kralın Takımını.
Muhteşem bir büyük takım taraftarı vardı bu gece. Bunu ben değil Morinho söyledi. Evet biz kendi sahamızda 11 kişi değil, 50.000 kişiyiz. Real Madrid ucuz kurtulup döndü ama biz çok geçmeden Arena Cehennemini onlara ve bundan sonra işi buralara düşeceklere gösterdik. 3-1 den sonra biz hayalleri gerçeğe dönüştürebilirmiyiz diye saldırırken, onlara korku filimi yaşattık. Kalecileri maç boyunca en az 15 dakika çaldı. Hakemler her zaman, her yerde olduğu gibi Galatasaray'ın tekerine çomak soktular. Ne günah işledik acaba, bütün Avrupa hakemlerinin gazabı neden üzerimizde? Biz her maçta hakemleri de yenmek mecburiyetindemiyiz?
Maça golle başladı Real. Yine aynısı oldu, çok basit kademe hatası, Ronaldo'yu bir an unutma, Riera bölgesindeki bir anlık gaflet, ve her zamanki gibi organize olmayan gelişigüzel hamleler sonunda ağlarımıza bırakılan top. İlk yarı boyunca da dengeli geçen oyun. Real'in 4 gollük avantaja rağmen oyunu yavaşlatması, pas trafiğini bize bırakması ve nostaljik tezahüratlarla biten ilk yarı.
Dalga da olsa ikinci yarı 5 atar eleriz diyenler vardı etrafımızda. Biz, Allah'tan umut kesip, Galatasaray'dan kesmeyenler bari berabere kalalım, ite köpeğe maskara olmayalım derdindeydik. Galatasaray bu, bizi ne zaman alay konusu yaptırdı ki bu gece yaptırsın. Orta sahadaki savaş tanrısı Melo, ben Real meal anlamam kardeşim, onlar benden tırssın diye hırlıyor, isyan bayrağını ilk o kaldırıyordu sarı kırmızı göklere doğru. Pr. Selçuk'ta, Melo ile beraber çullandı Real kalesinde doğru. İkinci devre oynanan 25 dakikalık futbol, yaralı aslanın bütün ormanı önüne katıp kovalaması gibiydi. Belki de Galatasaray tarihinin gelmiş geçmiş en büyük 25 dakikasını oynadık. Bu maç asla unutulmaz ama bu oyun hiç unutulmayacak, hepinize helal olsun. Peş peşe 3 gol bulduk, bu goller de eminim Real Madrid tarihinin yediği en güzel gollerdi.Attığımız gollerin güzelliğine bakın, yediğimiz gollerin sıradanlığına sayın. Ulan olur mu be? 5 gol çok fazla koskoca Real, bir devrede 5 gol yemez diye düşündük. Yani maç 0-0 berabere olsa da son 15 dakika 2 gol lazım olsa inanın atardık. 5 gol yiyebilme ihtimalini bir tek Morinho düşünüyordu, eminim Fatih Terim bile 5 gol atabilme ihtimalimize inanmıyordu. İşte o mental faktörler tekrar devreye girdi, yeter 2 gol daha atamayız, bari yemeyelim de psikolojik üstünlük bizde kalsın dediler. Ya da çocuklar bitti, bilmiyorum. Taraftar bile bitti, ve önceden eleneceğimiz belli düşüncesiyle hazırlanan, ''bu kupayı mutlaka sizin ellerinizde havalanacak'' pankartı açıldı. Son yediğimiz gole hiç kimse üzülmedi, futbol Tanrıları aynı olayı bir kez daha yaşatmak için kurmuşlardı filimi.
Amrabat ilk defa oyuna girdikten sonra benden azar işitmedi, hatta ben oynadığı futbola inanamadım. Sabri'de aynı şekilde çok iyi oynadı. Mersin maçında Drogba'ya verdiği muhteşem pastan akıllanmış, Sarı Ejder'e kendi klasına yakışmayacak teknikte bir gol pası verdi. Organize yaptığımız 3 atak golü attık. Gollerimiz usta işiydi, Drogba adına çok erken besteler yaptırdı. Yaşını mı küçültsek acaba ,Nüfus dairesine gidip yaşını 30 a indirtsek de 5 sene doya doya izlesek. Gökhan Zan saatli bombası bu maç patlamadı. Patlamadığı sürece sorun yok, oynayabilir. Asimo Semih maçın içinde büyüdü sanki. Aynı maçta en az 10 maçlık tecrübe sahibi oldu. Kusursuz oynayanlardan dı. Muslera'nın yediğimiz gollere yapacak bir şeyi yoktu. İnanılmaz bir top çıkardı. Topu oyuna çok isabetli soktu. Taffarel'den esintiler seyrettim, bir kaç pozisyonda savunma oyuncusu gibi kademe yaptı. Bu maçtan sonra Melo'nun önümüzdeki yıllar için işinin bitirilmesini bekliyorum. Eboue bu gölü atacağına o golü atsaydı çok daha makbule geçecekti. Bu gece sahanın en iyi oyuncusuydu. Hücum beklerimizi hep böyle görmek istiyoruz.
Cezasız İmparator, yerinde değişiklikler yaptı. şapkasından çıkarabileceği bir tavşanının her zaman hazırda olduğunu bu maçta bir kere daha gösterdi. İki dostun kucaklaşmasıyla başlayan maç, yine o iki arkadaşın bir birlerinin takımına sarılmalarıyla bitti. Biz aslan gibi elendik, Medya maymunlarımız elendiğimize sevinemediler. Şöyle 3, 5 de burada yeseydik ne güzel olacaktı. Maç 3-1 olduğunda hatta Drogba ofsayttan 4 ü attığındaki korku ve endişelerini hepimiz hissettik. Bu korku onlara yeter, şimdi lig maçlarımızda bilinenin dışında bir puştluk düşenedursunlar. Lucescu'ya, Şenol Güneş'e kurdukları hain pusuları Fatih Terim'e kuramayanların kabus gecesiydi bu gece. Bizim içinse iftihar ettiğimiz maçlardan biriydi. Eksik kadroyla gelen Manu'yu hadi saymadık, şimdi başlıyor Arena mezarlığı defin işlemleri. İlk büyük cenaze Real Madrid oldu. Ve bu sene için defteri kapattık, hepimize geçmiş olsun.
Real Madrid'in tribünlerinde bir pankart dikkatimi çekti, El Clasico yazıyordu, çok doğru kardeşim maçlarımız bundan böyle bu adla anılacaktır. 6. 7. maçlarda görüşmek umuduyla güle güle dönün, bu takımı bu takımın taraftarını unutmayın.
Galatasaray bize yaşattığın macera için teşekkürler. Galatasaraylı olmak bir şereftir. Hepiniz aslansınız.
9 Nis 2013
Hatırla Sevgili
Takımı geçen hafta Endülüs'e halay çekmeye gönderdiğimizde maçı kafamızda oynamıştık. Öngörülerimizin çoğu maçta gerçekleşti. Kafa kafaya top oynadık, çok daha net gol pozisyonu ürettik. Real Madrid organize olarak, pas trafiğiyle kalemizde gol bulamadı. Golleri kendi hatalarımızdan yedik. Maçta kırmızı kart vardı hakem atmadı, penaltı vardı vermedi. Mental eksikliğine kurban gittik. Eboue o pozisyona Real Formasıyla girse bize atardı, Ronaldo attığı pozisyonda bizde oynasa Real'e atamazdı. Çok ufak futbol şanssızlıklarıyla maçı Arena'ya istediğimiz gibi taşıyamadık.
Ne var ki bu gece sahaya çıkacak sevgilinin hatırlaması gereken anlı şanlı geri dönüş maçları mevcuttur. Neuchatel maçı daha dündü, çok iyi oynadığımız maçı 3-0 kaybedip dönmüştük Ali Sami Yen'e. Daha dün dü Real Madrid'le aynı düzeyde oynadığımız maçta ilk yarıyı 2-0 geride kapatıp, 45 dakikada 3 tane atıp gönderdiğimiz maç. Ben hala lafımın arkasındayım, biz Real Madrid'den küçük takım değiliz. Bu gece takımın biraz daha büyüyeceğine inancımı hiç kaybetmedim. Aynı öngörülerim bu maç için de geçerlidir. Erken bulacağımız bir gol, bu maçı Büyük Galatasaray tarihine sarı kırmızı harflerle yazdırabilir.
En umutsuz macera yedi, yerden yara alıp, 3-0 yenildiğimiz maçı nasıl çevireceğimizin çaresizliği değildir. Bizim için en umutsuz macera ipin ucunu kaybetmektir ilk maçta ne beklediysem bu maç aynı şeyleri bekliyorum o yüzden aynı maddeleri tekrar yayınlıyorum.
1-Getafe, Sevilla, Real Betis, Granada. Bu takımlar kavanozda olsa, bize çıksa hepimiz havalara sıçrarız. Malaga'yı saymıyorum, onlar turnuvada zaten varlar. hepimiz Malaga rüyasına yattık ki, bana göre Real'den çok daha tehlikeli takımdı. Malaga dahil bu 5 takım bu sene Real Madrid'e üstünlük sağlamış. Her halde hiç biri Galatasaray'dan büyük takım değil. Normal oyunumuzu oynarsak onlar nasıl yenmiş ise bizde yeneriz. Yenmedik mi daha önce?
2- Malaga kırk yılda bir son 8 görmüş takım, Paris Saint Germain gibi. Yani yükselişteler, kadroları her zamankinden daha kuvvetli olmalı. Aynı bizim gibi futbolcuları aşırı formda ve istekli. Bize karşı oynasalar yarı final görmek için son nefeslerine kadar saldıracaklardı. Real Madrid'in böyle bir kaygısı yok, defalarca oynadıkları sıradan bir maçı oynayacaklar alt tarafı. Aşırı motivasyona ihtiyaçları yok. Masa başında kolay bir lokma olduğumuzdan onlar bizim maçtan daha çok yarı finalde oynayacakları maçları düşünürler. Düşündüklerine pişman olacaklar.
3- Bildiğimiz şeytan, bilmediğimiz melekten daha iyidir. Real Madrid'li oyuncuları ayakkabı numaralarına kadar tanıyoruz. Bizim çocuklar da derslerini çok iyi çalışmış olarak maça çıkacaklardır. Fizik olarak alt tarafımız yok. Ronaldo ne kadar koşuyorsa Burak'da o kadar koşar. Mesut, Semih'ten daha yukarı sıçramayacak. Kademesiz yakalanmayalım, içeri çekip orta yapıyor, döndürmeyelim Mesut biter.
4- Çeyrek finali geçen sene oynasaydık, Chelsa çıksaydı, hepimiz Drogba var diye titremeye başlamıştık. İnter çıksa eyvah Sneijder bizi yakacak derdik. Real çıksa Hamit'ten tırsardık. Bu oyuncular şimdi bizim kadromuzda, hepsi de Morinho'nun öğrencileriydi. Söyleyecek şeyleri vardır muhakkak. Şimdi korkma, ürkme sırası onlarda. Büyük Galatasaray'ın büyük maç oynama geleneği olan futbolcuları bir kere daha beni haklı çıkaracaktır, eminim.
5- En tehlikeli futbolcuları bizim Mesut. Karşısında form grafiği tavan yapmış Eboue var. Havada karada yer onu. Sol tarafımızdaki matador, defalarca Barnebau görmüş hesap kitap içinde, kendi vatandaşları önünde kim olduğunu bir kez daha hatırlatacaktır. En çekindiğim futbolcuları sol bek Coentrao, çok teknik fazla ileri çıkarmamak lazım. Parçalı Fil'le en çok Arbeloa karşılaşacak, ekmeği sağ taraftan yiyeceğiz bu maçta.
6- Semih için stoperlik doktorası, bir Messi, bir İbrahimoviç, bir Ronaldo maçlarından geçiyor demiştik daha önce. İşteo büyük gün geldi, eğer Ronaldo'ya üstünlük sağlayıp, Benzema'yı benzetirse 15 sene bu takımın madalyalı stoperi olarak şimdiden tarihteki yerini alacak, Bülent Korkmaz kadar beklemeyecek. Bu fırsatı kaçıracağını sanmıyorum. Haydi Asimo, çık Ronaldo'yu indir, bizi utandırma.
7- Tay Burak parladı bir kere, bağlasan durmaz. Köylüler bilir at arabasındaki atlardan biri bazen delirir, kimse zapt edemez. Bizim Tay gemini attı, düşmanı Ronaldo'yu Barnebau'ya olmadı Arena'ya gömecek, göreceksiniz maçı boş geçmeyecek. Attıkları gollere bakın inanmıyorsanız. Ronaldo'nun attıklarını atmayanı dövüyorlar. Schalke'ye attığı gollleri atabilecek golcünün anlını karışlarım. Ronaldo'nun tek başına bir halt yediği yok, Burak bizi neredeyse tek başına Madrid'e götürdü. Futbol hayatının en formda dönemini geçiriyor. Real Madrid maçlarında Jardel'e dönüşürse kimse şaşırmasın.
8- Melo kader maçına çıkıyor ve geçen sene ki formunu geçti bana göre. Bu maçı alırsa sonraki yıllarda orta sahamızda hırlamaya devam eder. Rakibi Di Maria, güvenim tam, top gösterilmeyecek. Bir takım orta sahası kadar konuşacaksa, söz benim kimse kusuruma bakmasın. Şu an Dünya'nın en büyük orta sahasına sahip takım, uğruna kutuplara maç seyretmeye gittiğimiz turuncudan iz taşıyan sarı ve vişneye çalan koyu kırmızılı, canımız ciğerimiz aslan Galatasaray'ımız.
9- Selçuk İnan için bir gösteri maçıdır. Oynadığı en iyi oyunun üzerine çıkacaktır. İniesta'nın lanetinden bıkmış Bernabeu'nun sakin, çekirdekçi seyircisi için büyük bir Selçuk İnan şovumuz vardır. Sahneye konmak için artık saatler sayıyoruz.
10- Galatasaray kaybetse, elense bile hiç kimsenin eleştireceği bir şey yoktur. Bu yüzden takım son 13 senenin en büyük maçına çok rahat çıkacaktır. Yenilirse aslan gibi döner, yenerse kahraman gibi.
11- Savunmalarındaki Pepe kazması ofsaytla oynamayı çok seviyor. Burak'ı bir kaç kere ofsayta düşürecek, bırakalım düşürsün. Düşüremediği anda da cezayı keseceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tay Burak'ın göğüs göğüse çarpışacağı Pepe büyük ihtimalle atılır.
12-Morinho, İstanbul'a 700 km mesafedeki bir şehirde 20.000 taraftarı önünde oynayan Galatasaray'dan etkilenmiştir. Bernabau görüp görebileceği en büyük deplasman taraftarını görecektir. Endülüs'e raks etmeye değil, Pınarbaşı çekmeye gidiyoruz. Büyük Galatasaray Taraftarı, Galatasaray'ın arkasında, yanında her zamanki gibi güvendiği en büyük kozu olacaktır. Taraftarıyla bütünleşen Galatasaray'ın neler yaptığına Avrupa'nın o mağrur stadlarında gömülü nice büyük takımların çanak çömlek kırıntıları şahittir.
13- Kaleci Muslara göz önüne çıktı. Hodri meydan, değerini katlamanın tam maçı, her oyuncumuz kendi rakibi olan oyuncu kadar savaşırsa zafer bizimdir. Madem ki Dünya'nın sayılı kalecisi Muslera, buyursun işte bir imtihan maçı. Kader sadece onun ellerinde olabilir. Gol yemez ise eleriz. Bu işin penaltıları bile var unutmayalım. Daha önce Taffarel gol yemediği için kupa alıp dönmüştük. Kale aynı, top aynı yemesin gelsin artık.
14- Kenarda daha önce Real Madrid'i indirmiş hocalar var, onların başında da Grande var, Morinho'nun kankası. Maçın psikolojisi içerisinde maç her şeye gebe. 15. madde için mutlaka bir bildiği vardır. Allahtan umut kesilir İmparator'dan kesilmez. Son sözümüzü Arena'da, sehpada son düdük çaldığı zaman söyleyeceğiz.
Yani çocuklar, 13 sene önce, tarihimizin en büyük geri dönüş maçının , 3-2 nin rövanşında aynı düzey maçı Bernabau'da seyretmiş tecrübeli bir Galatasaray taraftarı olarak savaş ve zafer naraları atıyorum. Maçtan en ufak bir korkum yoktur. Keşke Galatasaray'ın her maçı en az bu maç kadar büyük maç olsa. Her sene mutlaka bu son 8 takım içinde olduktan sonrası her maç, benim için Akhisar maçı. Çok saçma sapan bir gol veya goller yemez isek, bilinçli, kurgulanmış yoğun pas trafiğiyle olgunlaşan bir atakla gol yemeyiz. Golü yesek bile maçı Arena'ya getireceğimizden en ufak bir kuşkum yok. Maç en az 180 dakikadır, tam bir ustalık işi gerekir. Bizim takımda da çok büyük ustalar vardır.
Galatasaray bu gece de yüzünün akıyla maçtan çıkacaktır, bu inançla tribünlerde olacağız haydi aslanlar,
7 Nis 2013
Şebekeyi de Yendik; Galatasaray 3-1 Mersin
Real Madrid maçlarının devre arasıydı sanki bu geceki maç. Taraftar yoğunluğu, maça konsantresi ve maç başı tezahüratları da sanki bu maç, kavun karpuz misali yata yata büyütülecek, kazanılacak maçtı. Ben her zaman ki gibi takımlar ısınmak için sahaya çıkmadan önce tribündeydim. Benim için maç 90 dakika değildir, takım ısınırken az çok maçta neler olabileceğini ön görürüm. Gözüm takımın Eray İşcan'a şut çekme bölümündeydi. Sırayla herkes Hasan'a topu atıyor, Hasan Şaş pas veriyor, kaleye şut çekiliyor, sonra sağ açık tarafından Sabri marifetiyle bir orta yapılıyor ve futbolcu sırasını savuşturuyor. Ben savuşturmadım, saydım, adam başı aşağı yukarı 10 ar şut attılar, Sabri toplamda 100 orta yaptı. Abartıyorsam şerefsizim, saydım, bir tane bile isabetli gol ortası yapamadı. Basan yok, acele eden yok, kalede kaleci yok, orta yapılacak adamı tutan yok, satranç oynar gibi düşünüyor ve 100 de sıfır isabetli orta yapıyorsun ve az sonra başlayacak maçın kaptanı sensin. Zaten ilk 11 i görünce emin olun maçı seyretmeden çıkmak geçti içimden ama bu sene maçlara fazla gidemedim, Drogba'ya, Melo'ya, Hamit'e Tay Burak'a ayıp olmasın diye seyrettim. Bizim takım 11 kişiden oluşuyor,en son Real maçına çıkan 11 kişiyi kast ediyorum. 1 kişi bile değiştiği zaman takımın oyunu bir kaç kademe geri gidiyor. 12. adam yok takımda.
Isınmaları seyrettim de yanımdakine bu maçın çök kötü bir maç olacağını söylemeden geçemedim. Hadi, Selçuk cezalıydı bir maçlığına katlanacaktık, Riera'da cezalı ama cezalı olmasa da bu maç yabancı kontenjanı dolayısıyla oynamayacaktı. Yani çocuklar, Gökhan, Sabri, Hakan Balta, Emre Çolak'ı aynı anda göreceğimi bekliyordum desem yalan olur, ama bu 4 lünün aynı anda oynadığı takımın iyi futbol oynamasına imkan olmadığı da tam bir gerçektir. İddia ediyorum buraya not düşüyorum bu Emre Çolak 2 sene sonra Bank Asya liginden ortalama bir takımda banko oynasın eşşek gibi anıracağım. Hele ki tam önümdeydiler, bir ara koskoca Galatasaray'ın sol tarafında geride Sabri, ileride Emre oluştu ya, Drogba'ya acıdım. Takımın sol yanı ampute milli takımın sol tarafı gibiydi.
Maça geçemeyeceğim daha , Gökhan Zan ve türevi futbolcular tam bir saatli bombadır. Patlamadığı anlarda bir tehlikesi yoktur. Hatta pahalı, gösterişli bir görüntüsü bile olur. Belki yalama Türk spor medya maymunlarının dolduruşu da olabilir. Gökhan Zan, sonradan girdiği Real Madrid maçında nasıl oynadıysa takıma monte edilmeye çalışılıyor. 40 takım çıkarsam tekinde oynatmayacağım Gökhan, Real Madrid maçına çıkacak mecburiyetten, bana kalsa oynatmam ama hoca oynatır, bomba elimizde patlayabilir de patlamayabilir de, yazı turaya kalmış bir kumar. İmaparator omuzunda dinamit çuvalı taşımayı çok seviyor demek ki. Artık emin oldum ki Hocamızda stres yaşama, adrenalin zevki tatma huyu var. Eskiden Back Wood puro içerdi, keşke yeniden başlasa, kebap yaparak bir maç oynasa, biz de rahat rahat maç seyretsek, şarkı söylesek, marş bestelesek, şov yapsak. Olmaz, illa ıkına sıkına kazanacağız, kazansak bile ağır yaralı olarak bir sonraki maça çıkacağız.
Emre Çolak'ı, olmadı Amrabat'ı, Barca'da oynat, takımın futbol aklını, oyununu, pas trafiğini bir anda yarı yarıya düşürürsün. Yani Emre oynayacak ise Drogba'nın alınmasına gerek yok, geçen sene ki gibi Engin Baytar'la bile idare edebilirsin.Tam unuttuk, Çağlar Birinci'nin kombinesinin hemen yanından maç seyrediyor derken, yine karşımıza çıkardılar, kanser, verem mikrobu. Topu kaptırdığı gibi aheste aheste Muslera ne halt yiyecek diye yaklaşıyor, kaleci iki defa kurtardıktan sonra top Emre'nin önünde düşüyor, utanmasa kaleye şut çekecek, adamlara bir kere daha asist yapıyor, son anda Dani topu taca atıyor da küme düşmüş takımdan hezimet yeme gibi bir kepazeliğe bir an için ara veriyor.
Bu ana kadar 250 maç yazısı yazmışım, hakemlerden bahsettiğim maç yazısı 5 i geçmez. Hiç bakmazdım bu seneye kadar hakeme, ama son düzlüğe girildiğinden beri mükemmel bir şebeke operasyonu yapılıyor bize. Niye bu futbol fakiri 4 kişiyi birden oynattın Hocam diye giydireyim diyecektim ki benden önce maçın hakemi kesti cezayı kulübeye. Bir sonraki maç takımın başında Hande olacak, bu gözler bunu da görecek. Peki hocam maç dandik, başta söyledik iki büyük maçın devre arası idmanı gibi bir durum söz konusu. Hesap tutmadı, baştan Gökhan 'ın asistiyle maça geriden başladık, hakem de bu avantajı iyi kullanıp sahiplerinin çanağını ziyadesiyle yaladı. Dani atıldı, devreye 20 dakika var, Sabri'yi sol beke göndererek, sabrımızı mı sınadın. Veteran olmuş Hakan Balta'yı, hayatında beraber tavla bile oynamadığı Gökhan kazmasıyla yan yana nasıl oynattın. Muslera'nın bu güne kadar günahını almışım, ligin en kötü, dolayısıyla turnuvanın ortasında sistemden çıkmış, küme düşmüş takından hezimeti önledi. AsimoSemih'i oyuna sokmak için devreyi beklemeye ne gerek var diye soracağım ama mazeretin var, delirdin, travma geçiriyordun, tanırım bilirim sakinleşmen maça tutunman en az 15 dakikanı almıştır. Stajyer hakemler, kenardaki zebaniler, çizgiyi geçince azarlayanlar, ezik sürüsü huzur içinde soyunma odasına gittiler. Bir 45 dakikaları daha kaldı, kazasız belasız atlatabilirlerse büyük ikramiye vardı, işbirlikçi, kumpascı, şikeci, anlı şanlı şebeklerinden, şebekelerinden.
Bu operasyonu defalarca denediler. Aptalların unuttukları bir şey vardı oysa. Biz kuş değil aslandık. Kuşun önünden yemini almaya kalk kaçar gider zaten, işin kolaydır. Aslanın ağzından yemini almaya kalkarsan başına iş alırsın, azıcık Lig Tv seyretmeyip, Nacionrel Geografic kanalını izleseler, aslana sataşmanın, cami duvarına işemekten daha beter bir eylem olduğunu anlayacaklardı. Bir kere daha haykırıyoruz şebekler, hepiniz yatırdık bir kere, çöktük samanlıklarda, işi bitirmeden abdest almayacağız bilesiniz. İsterseniz her maçı böyle tezgahlayın, kulübeyi maça bile almayın. Biri çıkar halayların başında mendil sallar, biri mutlaka çıkar 3 lü çektirir, Dünya'da eşimiz benzerimiz yok, sizlere kendimizi ihbar edeyim isterseniz. Biraz akıllı olsanız bu geceki Galatasaray kadrosunun iyi futbol oymasına zaten ihtimal yoktu. ürkütmeseydiniz puan kaybı ihtimalimiz vardı. Ama siz kemik yalayıcı olduğunuza aldırmadan bağlarımıza daldınız, üzümlerimizi yediğiniz gibi kütüklerimiz sökmeye kalktınız, o zaman katlanacaksınız, pekmez sıçırtacağız hepinize. Hemde en koyusundan, 2 gün önce kına yaktığınız 12 parmak bağırsaklarınızın çıkış tüneli paramparça olacak.
Emre Çıktı, Amrabat girdi. Kağıt üzerinde Hoca aklı yerindeydi. Büyük futbolcular oyun başında tutturamazlarsa öyle gidiyor, Hagi'de böyleydi, bir kaç hatalı pas atarsa o maçtan medet beklenmezdi. Sarı Ejder'de etkisiz oynadı ilk yarıda, eksik takıma daha fazla enerji gerekecekti, giren futbolcu olsaydı. Bu Amrabat'ın bir faydası, var, en azından hızlı koşabilen Türk çocuklarının yolunu aydınlatıyor. Herkes futbolcu olabilir büyütülecek bir şey yok, hızlı koşabilen, güçlü kuvvetli Türk çocukları yarıdan itibaren okulu mokulu bırakın. Salak gibi okuyacağınıza gidin Florya'ya dikilin Fatih Terim'in karşısına. Amrabat'la teke tek maç yapmak istiyoruz deyin, adaleti vardır, onu kovar sizi oynatır emin olun.
Bir büyük futbolcu seyrettik ikinci yarıda, yaralı aslan saflarında. Bir büyük takım taraftarı da dellendi takımının yanında. Taraftar üstü tezahürat, 10 kişiyi, lafın gelişi 10 kişi savunmada Asimo, ortada Hamit ve Melo'yu ileride Drogbay'yı kudurttu. Drogba, Sabri'nin ayağına top geldiğinde homurdayan taraftarı bile susturdu. Sabri al da at diye bir asist yaptı! can havliyle dokundu, futbol tanrısının da bir sabrı vardı, o top gitti gol oldu. Futbol istatistiklerine göre Sabri'nin asistiydi. Hamit her deliği kapatıyor, Drogba şov yapıyor, Melo savaşıyordu. Muslera kaleyi bırakmış liberoya geçmişti. 3. gölü mıhlayıp, uzun çöpten hakkını bir kere daha almıştı bizim kısa çöp. Alınan 3 puan var, görülen hesap var, yaralımız çok, zaiyat envanteri çıkarılacak takım bu maçı unutacak nasıl olacaksa?
Muslersa, Hamit ve elbette Drogba maçın yıldızlarıydı. Parlayadursunlar, ama maçın kahramanı Melo'ydu. Takımın olmaz ise olmazı, en büyük sermayesi, en büyük kozu, direnişin mitralyözü. Melo bu takımın savaş Tanrısıdır. Bizimle kal Pitbull, bizimle kalsın Grande, işi hemen bitir büyük Galatasaray Başkanı.
En kolay geçmesi beklenen maç, bir derbi maçından, bir ölüm kalım maçından çok daha gergin geçti, taraftar Fener maçında bile bu kadar bağırmadı. Artık Real maçında da sesleri kısılıncaya kadar bağırırlar ve artık bir maç izini de Büyük Galatasaray taraftarı hak etti. İki tane zır deli sahaya girdi muhtemelen saha kapanır, bizde bayan taraftarımızı test etmiş oluruz.
Galatasaray, bir kez daha hakemleri de yendin, yanına Tüpçüyü, Şikeci Aziz'i ve kutsal ittifakı da götürdün. 3 gün önce yenildiğinde de büyüktün, evire çevir şebekeye geçirirken de.
Isınmaları seyrettim de yanımdakine bu maçın çök kötü bir maç olacağını söylemeden geçemedim. Hadi, Selçuk cezalıydı bir maçlığına katlanacaktık, Riera'da cezalı ama cezalı olmasa da bu maç yabancı kontenjanı dolayısıyla oynamayacaktı. Yani çocuklar, Gökhan, Sabri, Hakan Balta, Emre Çolak'ı aynı anda göreceğimi bekliyordum desem yalan olur, ama bu 4 lünün aynı anda oynadığı takımın iyi futbol oynamasına imkan olmadığı da tam bir gerçektir. İddia ediyorum buraya not düşüyorum bu Emre Çolak 2 sene sonra Bank Asya liginden ortalama bir takımda banko oynasın eşşek gibi anıracağım. Hele ki tam önümdeydiler, bir ara koskoca Galatasaray'ın sol tarafında geride Sabri, ileride Emre oluştu ya, Drogba'ya acıdım. Takımın sol yanı ampute milli takımın sol tarafı gibiydi.
Maça geçemeyeceğim daha , Gökhan Zan ve türevi futbolcular tam bir saatli bombadır. Patlamadığı anlarda bir tehlikesi yoktur. Hatta pahalı, gösterişli bir görüntüsü bile olur. Belki yalama Türk spor medya maymunlarının dolduruşu da olabilir. Gökhan Zan, sonradan girdiği Real Madrid maçında nasıl oynadıysa takıma monte edilmeye çalışılıyor. 40 takım çıkarsam tekinde oynatmayacağım Gökhan, Real Madrid maçına çıkacak mecburiyetten, bana kalsa oynatmam ama hoca oynatır, bomba elimizde patlayabilir de patlamayabilir de, yazı turaya kalmış bir kumar. İmaparator omuzunda dinamit çuvalı taşımayı çok seviyor demek ki. Artık emin oldum ki Hocamızda stres yaşama, adrenalin zevki tatma huyu var. Eskiden Back Wood puro içerdi, keşke yeniden başlasa, kebap yaparak bir maç oynasa, biz de rahat rahat maç seyretsek, şarkı söylesek, marş bestelesek, şov yapsak. Olmaz, illa ıkına sıkına kazanacağız, kazansak bile ağır yaralı olarak bir sonraki maça çıkacağız.
Emre Çolak'ı, olmadı Amrabat'ı, Barca'da oynat, takımın futbol aklını, oyununu, pas trafiğini bir anda yarı yarıya düşürürsün. Yani Emre oynayacak ise Drogba'nın alınmasına gerek yok, geçen sene ki gibi Engin Baytar'la bile idare edebilirsin.Tam unuttuk, Çağlar Birinci'nin kombinesinin hemen yanından maç seyrediyor derken, yine karşımıza çıkardılar, kanser, verem mikrobu. Topu kaptırdığı gibi aheste aheste Muslera ne halt yiyecek diye yaklaşıyor, kaleci iki defa kurtardıktan sonra top Emre'nin önünde düşüyor, utanmasa kaleye şut çekecek, adamlara bir kere daha asist yapıyor, son anda Dani topu taca atıyor da küme düşmüş takımdan hezimet yeme gibi bir kepazeliğe bir an için ara veriyor.
Bu ana kadar 250 maç yazısı yazmışım, hakemlerden bahsettiğim maç yazısı 5 i geçmez. Hiç bakmazdım bu seneye kadar hakeme, ama son düzlüğe girildiğinden beri mükemmel bir şebeke operasyonu yapılıyor bize. Niye bu futbol fakiri 4 kişiyi birden oynattın Hocam diye giydireyim diyecektim ki benden önce maçın hakemi kesti cezayı kulübeye. Bir sonraki maç takımın başında Hande olacak, bu gözler bunu da görecek. Peki hocam maç dandik, başta söyledik iki büyük maçın devre arası idmanı gibi bir durum söz konusu. Hesap tutmadı, baştan Gökhan 'ın asistiyle maça geriden başladık, hakem de bu avantajı iyi kullanıp sahiplerinin çanağını ziyadesiyle yaladı. Dani atıldı, devreye 20 dakika var, Sabri'yi sol beke göndererek, sabrımızı mı sınadın. Veteran olmuş Hakan Balta'yı, hayatında beraber tavla bile oynamadığı Gökhan kazmasıyla yan yana nasıl oynattın. Muslera'nın bu güne kadar günahını almışım, ligin en kötü, dolayısıyla turnuvanın ortasında sistemden çıkmış, küme düşmüş takından hezimeti önledi. AsimoSemih'i oyuna sokmak için devreyi beklemeye ne gerek var diye soracağım ama mazeretin var, delirdin, travma geçiriyordun, tanırım bilirim sakinleşmen maça tutunman en az 15 dakikanı almıştır. Stajyer hakemler, kenardaki zebaniler, çizgiyi geçince azarlayanlar, ezik sürüsü huzur içinde soyunma odasına gittiler. Bir 45 dakikaları daha kaldı, kazasız belasız atlatabilirlerse büyük ikramiye vardı, işbirlikçi, kumpascı, şikeci, anlı şanlı şebeklerinden, şebekelerinden.
Bu operasyonu defalarca denediler. Aptalların unuttukları bir şey vardı oysa. Biz kuş değil aslandık. Kuşun önünden yemini almaya kalk kaçar gider zaten, işin kolaydır. Aslanın ağzından yemini almaya kalkarsan başına iş alırsın, azıcık Lig Tv seyretmeyip, Nacionrel Geografic kanalını izleseler, aslana sataşmanın, cami duvarına işemekten daha beter bir eylem olduğunu anlayacaklardı. Bir kere daha haykırıyoruz şebekler, hepiniz yatırdık bir kere, çöktük samanlıklarda, işi bitirmeden abdest almayacağız bilesiniz. İsterseniz her maçı böyle tezgahlayın, kulübeyi maça bile almayın. Biri çıkar halayların başında mendil sallar, biri mutlaka çıkar 3 lü çektirir, Dünya'da eşimiz benzerimiz yok, sizlere kendimizi ihbar edeyim isterseniz. Biraz akıllı olsanız bu geceki Galatasaray kadrosunun iyi futbol oymasına zaten ihtimal yoktu. ürkütmeseydiniz puan kaybı ihtimalimiz vardı. Ama siz kemik yalayıcı olduğunuza aldırmadan bağlarımıza daldınız, üzümlerimizi yediğiniz gibi kütüklerimiz sökmeye kalktınız, o zaman katlanacaksınız, pekmez sıçırtacağız hepinize. Hemde en koyusundan, 2 gün önce kına yaktığınız 12 parmak bağırsaklarınızın çıkış tüneli paramparça olacak.
Emre Çıktı, Amrabat girdi. Kağıt üzerinde Hoca aklı yerindeydi. Büyük futbolcular oyun başında tutturamazlarsa öyle gidiyor, Hagi'de böyleydi, bir kaç hatalı pas atarsa o maçtan medet beklenmezdi. Sarı Ejder'de etkisiz oynadı ilk yarıda, eksik takıma daha fazla enerji gerekecekti, giren futbolcu olsaydı. Bu Amrabat'ın bir faydası, var, en azından hızlı koşabilen Türk çocuklarının yolunu aydınlatıyor. Herkes futbolcu olabilir büyütülecek bir şey yok, hızlı koşabilen, güçlü kuvvetli Türk çocukları yarıdan itibaren okulu mokulu bırakın. Salak gibi okuyacağınıza gidin Florya'ya dikilin Fatih Terim'in karşısına. Amrabat'la teke tek maç yapmak istiyoruz deyin, adaleti vardır, onu kovar sizi oynatır emin olun.
Bir büyük futbolcu seyrettik ikinci yarıda, yaralı aslan saflarında. Bir büyük takım taraftarı da dellendi takımının yanında. Taraftar üstü tezahürat, 10 kişiyi, lafın gelişi 10 kişi savunmada Asimo, ortada Hamit ve Melo'yu ileride Drogbay'yı kudurttu. Drogba, Sabri'nin ayağına top geldiğinde homurdayan taraftarı bile susturdu. Sabri al da at diye bir asist yaptı! can havliyle dokundu, futbol tanrısının da bir sabrı vardı, o top gitti gol oldu. Futbol istatistiklerine göre Sabri'nin asistiydi. Hamit her deliği kapatıyor, Drogba şov yapıyor, Melo savaşıyordu. Muslera kaleyi bırakmış liberoya geçmişti. 3. gölü mıhlayıp, uzun çöpten hakkını bir kere daha almıştı bizim kısa çöp. Alınan 3 puan var, görülen hesap var, yaralımız çok, zaiyat envanteri çıkarılacak takım bu maçı unutacak nasıl olacaksa?
Muslersa, Hamit ve elbette Drogba maçın yıldızlarıydı. Parlayadursunlar, ama maçın kahramanı Melo'ydu. Takımın olmaz ise olmazı, en büyük sermayesi, en büyük kozu, direnişin mitralyözü. Melo bu takımın savaş Tanrısıdır. Bizimle kal Pitbull, bizimle kalsın Grande, işi hemen bitir büyük Galatasaray Başkanı.
En kolay geçmesi beklenen maç, bir derbi maçından, bir ölüm kalım maçından çok daha gergin geçti, taraftar Fener maçında bile bu kadar bağırmadı. Artık Real maçında da sesleri kısılıncaya kadar bağırırlar ve artık bir maç izini de Büyük Galatasaray taraftarı hak etti. İki tane zır deli sahaya girdi muhtemelen saha kapanır, bizde bayan taraftarımızı test etmiş oluruz.
Galatasaray, bir kez daha hakemleri de yendin, yanına Tüpçüyü, Şikeci Aziz'i ve kutsal ittifakı da götürdün. 3 gün önce yenildiğinde de büyüktün, evire çevir şebekeye geçirirken de.
4 Nis 2013
Yenilsen de Büyüksün; Real Madrid 3-0 Hayal Saray
Kısmende olsa Yalama Türk Spor Medya maymunlarının 12 parmak bağırsağındaki kınalar hayırlı olsun. Gerçi bekledikleri skor bu değildi elbet. Çok daha ağırını hesap etmişler ve ağızlarında salyalarla maç saatine kadar pis pis sırıtmışlar, bekledikleri ilk golü de çok erken görmüşlerdi.
Biz bu arada ne yaptık peki? Son yılların en kuvvetli, en saygı duyulası 11 imize ve başımızdaki Hocaya güvendik, umutlandık, rüyalara yattık. Acaba bu turu da geçebilirmiydik? Şu sonuçtan sonra bile umudunu yitirmeyen Galatasaraylılar vardır mutlaka. Neuchatel maçını bir kere daha yaşarmıyız kim bilir?
Maçın sonuna baktığımızda bize görünen iftihar ettşiğimiz takımın maçın son dakikasına kadar kahramanca savaşıydı. Koskoca Real Madrid maçına 2 forvet bir 10 numarayla takım yenmeye çıkmıştı. Mutlaka yazan bir Maymuın vardır, hiç birini okumadım, keşke yatsaydık demişlerdir. Bu takıma Fatih Terim'e her şey yaptırılabilir ama bütün bir maç boyunca savunma yaptırılamaz. Rakip kim olursa olsun, maç nere oynanıyorsa orada Galatasaray o takımı yenmeye oynar. Yine oynadı.
Sakin düşünüp pozisyonları tek tek hatırladığımızda, takımdan beklentimizin hayal olmadığını gördük. En net pozisyonlara biz girdik. 2 penaltı verilebilirdi, Benzama kazmasının Semih'in kafasına salladığı tekme kırmızıydı. Ve işin gerçeği biz topla Real'den daha fazla oynamış, daha fazla korner atmıştık. Maçı tabelaya götüren tek faktör mantel farkıydı. Eboue Real Madrid'de oynasa o golü bize mutlaka atardı. Drogba onlarda, Ronaldo bizde oynasa, Drogba'nun o şutu gol olur, Ronaldo kaleciye çarptırırdı. Başkace farklar bizim lehimizeydi. 3-0 yenildiğimiz maçtan sonra idda ediyorum, biz Real Madrid'den büyük takımız. Onların büyüklüğü tabela, kupa büyüklüğü. Gördük 500 kişi taraftarı var. 10 sene kupa alamamış takımın taraftarı çeyrek final maçının biletlerini Galatasaraylılara satmış. Hangi Galatasaraylı kombinesini çeyrek final maçında satar? Real Mardrid veya başka hangi takım, bahislerin 1.10 verdiği maça 15-20 bin taraftarla deplasmana gider.
Maçı seyrederken bir an bile endişeye düşmedik. Her an maçta gol atacağımız beklentisi vardı. Maçı maçtan önce seyretmiştik. Korktuğumuz şeyler oldu sadece, 3 pozisyonda 3 gol yedik dönüyoruz. Nedense bizim stoperler kafaya çıkmasını bilmiyorlar. Asimo'ya soruyorum maç boyunca, her Galatasaray kornerinde rakip ceza sahasında ne iş yapıyor diye. Eğer kafa vurmak için oraya gidiyorum derse bir araba sopa atarım. 1000 tane korner atılsa bir kere bile topa vuramayacağın kalabalıkta ne işin var? Başta dedik biz stajı maçta yapıyoruz. Adamların savunmasında 18 yaşında Varan diye biri varmış, muhtemelen alt yapılarda topa nasıl çıkılır öğretmişler, bizim Semih, daha 1.5 sene önce Kartal'da pide yiyordu, ona topa nasıl kafa vurulur diye öğretecek adam mı var Türkiye'de. Ne yapsın o da Bülent Korkmaz gibi, Benzema'yla, Messi'yle boğuşa boğuşa öğrenecek.
Takım 2-0 geriye düşer düşmez hoca Gökhan Zan'ı oyuna soktu. Tabela açılmasın diyenler mutlaka olmuştur. Değildi elbet, hatta bizim daha önce oynat diye yazdığımız sisteme döndü. Futbolcu kadrosundan Melo'yu ortaya çekerek de yapabilirdi. Bekleri ileri daha fazla çıksınlar diye 3-5-2 ye döndü. Büyük takımların, büyük hocalarına yakışır bir hamleydi. Savaşa devam ediliyordu, pisi pisine faul bile olmayan pozisyondan serbest vuruşta bir kere daha topa çıkamayan stoperler yüzünden avlandık. Gerisi zaten dostluk maçıydı. Hoca eski hocalarına daha fazla mahçup olmasınlar diye Sneijder ve Hamit'i oyundan aldı. Morinho'da Fatih Terim'e saygısında en ufak bir kusur etmedi. Aslanlar gibi ağırlandık, muamele gördük ve yenildik hepsi bu.
Bu seviyedeki maçlardan sonra yazılacaklar hemen hemen aynı olur. Şampiyonlar liginde 6 maçı zorla oynatıyorlar adama, maksat 8-10 ve daha fazla maç oynamak. Galatasaray Nisan'da bize bir Avrupa Kupası maçı seyrettirdi ya gerisi hikaye. Her sene biz en azından bu seçilmiş takımlar içinde olmalıyız ve olacağız. En kısa zamanda da daha ileri seviyeleri göreceğiz.
Melo, Dani, Selçuk maçın en iyi oyuncularıydılar. Takımda kötü diyebileceğimiz, koşamayan, savaşamayan hiç bir futbolcumuz yoktu. Taraftarımız için söylenecek şey her biri birer kahramandı. 2001 deki maçı da 3-0 kaybetmiş, tepelerde 1000 kişi kadar taraftar yırtınıyor, sesimizi duyuramıyorduk. Dün gece bütün Dünya'da Cim Bom Bom sesleri yankılandı.
Galatasaray; bize gösterdiğin rüyalar için teşekkürler. Canınız sağ olsun, elesen de büyüksün, elensen de.
Biz bu arada ne yaptık peki? Son yılların en kuvvetli, en saygı duyulası 11 imize ve başımızdaki Hocaya güvendik, umutlandık, rüyalara yattık. Acaba bu turu da geçebilirmiydik? Şu sonuçtan sonra bile umudunu yitirmeyen Galatasaraylılar vardır mutlaka. Neuchatel maçını bir kere daha yaşarmıyız kim bilir?
Maçın sonuna baktığımızda bize görünen iftihar ettşiğimiz takımın maçın son dakikasına kadar kahramanca savaşıydı. Koskoca Real Madrid maçına 2 forvet bir 10 numarayla takım yenmeye çıkmıştı. Mutlaka yazan bir Maymuın vardır, hiç birini okumadım, keşke yatsaydık demişlerdir. Bu takıma Fatih Terim'e her şey yaptırılabilir ama bütün bir maç boyunca savunma yaptırılamaz. Rakip kim olursa olsun, maç nere oynanıyorsa orada Galatasaray o takımı yenmeye oynar. Yine oynadı.
Sakin düşünüp pozisyonları tek tek hatırladığımızda, takımdan beklentimizin hayal olmadığını gördük. En net pozisyonlara biz girdik. 2 penaltı verilebilirdi, Benzama kazmasının Semih'in kafasına salladığı tekme kırmızıydı. Ve işin gerçeği biz topla Real'den daha fazla oynamış, daha fazla korner atmıştık. Maçı tabelaya götüren tek faktör mantel farkıydı. Eboue Real Madrid'de oynasa o golü bize mutlaka atardı. Drogba onlarda, Ronaldo bizde oynasa, Drogba'nun o şutu gol olur, Ronaldo kaleciye çarptırırdı. Başkace farklar bizim lehimizeydi. 3-0 yenildiğimiz maçtan sonra idda ediyorum, biz Real Madrid'den büyük takımız. Onların büyüklüğü tabela, kupa büyüklüğü. Gördük 500 kişi taraftarı var. 10 sene kupa alamamış takımın taraftarı çeyrek final maçının biletlerini Galatasaraylılara satmış. Hangi Galatasaraylı kombinesini çeyrek final maçında satar? Real Mardrid veya başka hangi takım, bahislerin 1.10 verdiği maça 15-20 bin taraftarla deplasmana gider.
Maçı seyrederken bir an bile endişeye düşmedik. Her an maçta gol atacağımız beklentisi vardı. Maçı maçtan önce seyretmiştik. Korktuğumuz şeyler oldu sadece, 3 pozisyonda 3 gol yedik dönüyoruz. Nedense bizim stoperler kafaya çıkmasını bilmiyorlar. Asimo'ya soruyorum maç boyunca, her Galatasaray kornerinde rakip ceza sahasında ne iş yapıyor diye. Eğer kafa vurmak için oraya gidiyorum derse bir araba sopa atarım. 1000 tane korner atılsa bir kere bile topa vuramayacağın kalabalıkta ne işin var? Başta dedik biz stajı maçta yapıyoruz. Adamların savunmasında 18 yaşında Varan diye biri varmış, muhtemelen alt yapılarda topa nasıl çıkılır öğretmişler, bizim Semih, daha 1.5 sene önce Kartal'da pide yiyordu, ona topa nasıl kafa vurulur diye öğretecek adam mı var Türkiye'de. Ne yapsın o da Bülent Korkmaz gibi, Benzema'yla, Messi'yle boğuşa boğuşa öğrenecek.
Takım 2-0 geriye düşer düşmez hoca Gökhan Zan'ı oyuna soktu. Tabela açılmasın diyenler mutlaka olmuştur. Değildi elbet, hatta bizim daha önce oynat diye yazdığımız sisteme döndü. Futbolcu kadrosundan Melo'yu ortaya çekerek de yapabilirdi. Bekleri ileri daha fazla çıksınlar diye 3-5-2 ye döndü. Büyük takımların, büyük hocalarına yakışır bir hamleydi. Savaşa devam ediliyordu, pisi pisine faul bile olmayan pozisyondan serbest vuruşta bir kere daha topa çıkamayan stoperler yüzünden avlandık. Gerisi zaten dostluk maçıydı. Hoca eski hocalarına daha fazla mahçup olmasınlar diye Sneijder ve Hamit'i oyundan aldı. Morinho'da Fatih Terim'e saygısında en ufak bir kusur etmedi. Aslanlar gibi ağırlandık, muamele gördük ve yenildik hepsi bu.
Bu seviyedeki maçlardan sonra yazılacaklar hemen hemen aynı olur. Şampiyonlar liginde 6 maçı zorla oynatıyorlar adama, maksat 8-10 ve daha fazla maç oynamak. Galatasaray Nisan'da bize bir Avrupa Kupası maçı seyrettirdi ya gerisi hikaye. Her sene biz en azından bu seçilmiş takımlar içinde olmalıyız ve olacağız. En kısa zamanda da daha ileri seviyeleri göreceğiz.
Melo, Dani, Selçuk maçın en iyi oyuncularıydılar. Takımda kötü diyebileceğimiz, koşamayan, savaşamayan hiç bir futbolcumuz yoktu. Taraftarımız için söylenecek şey her biri birer kahramandı. 2001 deki maçı da 3-0 kaybetmiş, tepelerde 1000 kişi kadar taraftar yırtınıyor, sesimizi duyuramıyorduk. Dün gece bütün Dünya'da Cim Bom Bom sesleri yankılandı.
Galatasaray; bize gösterdiğin rüyalar için teşekkürler. Canınız sağ olsun, elesen de büyüksün, elensen de.
30 Mar 2013
Endülüs'te Pınarbaşı
Mc Manamen, Cüneyt Çakır'ın kıyağıyla sehpadan dönmüş Real Madrid'e kolay bir takım seçmek için kavanoza elini daldırdığında, bir çoğumuz bizi çekmesin diye dualar etmiştik. Ne var ki İnfanito, içinde Galatasaray adının yazdığı topu titretti. Ağaların ağasına beleş bir tur müjdelemişlerdi sanki. Buraya kadar onların istediği biçimde gelişti her şey. Şimdi konuşma sırası bizde.
İddia Ediyorum, Barcelona dışında çekebileceğimiz en iyi kurayı çektik. Daha doğrusu onlar bizi çekerek başlarına büyük bela aldılar. 7 takım içinde bana göre bizim için en uygunu Real Madrid'tir. Barca'dan korktuğumdan değil, onlar da çıksa eleyeceğiz diyecektim. Ama sonrası kritik olacaktı. Barca sinir bozucu bir futbol oynuyor, topu orta sahada dolaştırıp garanti olmadan atağa kalkmıyorlar. Muhtemelen Melo ortada sıçan olur, birinin elini ayağına verir atılırdı. Hamit, Sneijder aşırı top kapma mücadelesine girişeceğinden sakatlanırlardı. Yani çocuklar Barca ile maç yapılıyorsa son maç olacak. Kısaca çok zayiat verir sonraki maçlara çıkaracak takım bulamazdık, daha beteri kendi ligimizde şampiyonluğu riske atıp bir sonraki sene bu düzey maç bile oynayamaz duruma gelebilirdik.
Şimdi teorem ortaya atıyor ve ispatlamaya çalışıyorum.
''Biz Bu Real Madrid'i evire çevire yener, eler yolumuza devam ederiz''.
Bu hamasi bir Galatasaraylı iyimserliği değil tamamen bilimsel bir tespittir. Şimdi madde madde gerekçelerimi ortaya koyuyorum.
1-Getafe, Sevilla, Real Betis, Granada. Bu takımlar kavanozda olsa, bize çıksa hepimiz havalara sıçrarız. Malaga'yı saymıyorum, onlar turnuvada zaten varlar. hepimiz Malaga rüyasına yattık ki, bana göre Real'den çok daha tehlikeli takımdı. Malaga dahil bu 5 takım bu sene Real Madrid'e üstünlük sağlamış. Her halde hiç biri Galatasaray'dan büyük takım değil. Normal oyunumuzu oynarsak onlar nasıl yenmiş ise bizde yeneriz. Yenmedik mi daha önce?
2- Malaga kırk yılda bir son 8 görmüş takım, Paris Saint Germain gibi. Yani yükselişteler, kadroları her zamankinden daha kuvvetli olmalı. Aynı bizim gibi futbolcuları aşırı formda ve istekli. Bize karşı oynasalar yarı final görmek için son nefeslerine kadar saldıracaklardı. Real Madrid'in böyle bir kaygısı yok, defalarca oynadıkları sıradan bir maçı oynayacaklar alt tarafı. Aşırı motivasyona ihtiyaçları yok. Masa başında kolay bir lokma olduğumuzdan onlar bizim maçtan daha çok yarı finalde oynayacakları maçları düşünürler. Düşündüklerine pişman olacaklar.
3- Bildiğimiz şeytan, bilmediğimiz melekten daha iyidir. Real Madrid'li oyuncuları ayakkabı numaralarına kadar tanıyoruz. Bizim çocuklar da derslerini çok iyi çalışmış olarak maça çıkacaklardır. Fizik olarak alt tarafımız yok. Ronaldo ne kadar koşuyorsa Burak'da o kadar koşar. Mesut, Semih'ten daha yukarı sıçramayacak. Kademesiz yakalanmayalım, içeri çekip orta yapıyor, döndürmeyelim Mesut biter.
4- Çeyrek finali geçen sene oynasaydık, Chelsa çıksaydı, hepimiz Drogba var diye titremeye başlamıştık. İnter çıksa eyvah Sneijder bizi yakacak derdik. Real çıksa Hamit'ten tırsardık. Bu oyuncular şimdi bizim kadromuzda, hepsi de Morinho'nun öğrencileriydi. Söyleyecek şeyleri vardır muhakkak. Şimdi korkma, ürkme sırası onlarda. Büyük Galatasaray'ın büyük maç oynama geleneği olan futbolcuları bir kere daha beni haklı çıkaracaktır, eminim.
5- En tehlikeli futbolcuları bizim Mesut. Karşısında form grafiği tavan yapmış Eboue var. Havada karada yer onu. Sol tarafımızdaki matador, defalarca Barnebau görmüş hesap kitap içinde, kendi vatandaşları önünde kim olduğunu bir kez daha hatırlatacaktır. En çekindiğim futbolcuları sol bek Coentrao, çok teknik fazla ileri çıkarmamak lazım. Parçalı Fil'le en çok Arbeloa karşılaşacak, ekmeği sağ taraftan yiyeceğiz bu maçta.
6- Semih için stoperlik doktorası, bir Messi, bir İbrahimoviç, bir Ronaldo maçlarından geçiyor demiştik daha önce. İşteo büyük gün geldi, eğer Ronaldo'ya üstünlük sağlayıp, Benzema'yı benzetirse 15 sene bu takımın madalyalı stoperi olarak şimdiden tarihteki yerini alacak, Bülent Korkmaz kadar beklemeyecek. Bu fırsatı kaçıracağını sanmıyorum. Haydi Asimo, çık Ronaldo'yu indir, bizi utandırma.
7- Tay Burak parladı bir kere, bağlasan durmaz. Köylüler bilir at arabasındaki atlardan biri bazen delirir, kimse zapt edemez. Bizim Tay gemini attı, düşmanı Ronaldo'yu Barnebau'ya olmadı Arena'ya gömecek, göreceksiniz maçı boş geçmeyecek. Attıkları gollere bakın inanmıyorsanız. Ronaldo'nun attıklarını atmayanı dövüyorlar. Schalke'ye attığı gollleri atabilecek golcünün anlını karışlarım. Ronaldo'nun tek başına bir halt yediği yok, Burak bizi neredeyse tek başına Madrid'e götürdü. Futbol hayatının en formda dönemini geçiriyor. Real Madrid maçlarında Jardel'e dönüşürse kimse şaşırmasın.
8- Melo kader maçına çıkıyor ve geçen sene ki formunu geçti bana göre. Bu maçı alırsa sonraki yıllarda orta sahamızda hırlamaya devam eder. Rakibi Di Maria, güvenim tam, top gösterilmeyecek. Bir takım orta sahası kadar konuşacaksa, söz benim kimse kusuruma bakmasın. Şu an Dünya'nın en büyük orta sahasına sahip takım, uğruna kutuplara maç seyretmeye gittiğimiz turuncudan iz taşıyan sarı ve vişneye çalan koyu kırmızılı, canımız ciğerimiz aslan Galatasaray'ımız.
9- Selçuk İnan için bir gösteri maçıdır. Oynadığı en iyi oyunun üzerine çıkacaktır. İniesta'nın lanetinden bıkmış Bernabeu'nun sakin, çekirdekçi seyircisi için büyük bir Selçuk İnan şovumuz vardır. Sahneye konmak için artık saatler sayıyoruz.
10- Galatasaray kaybetse, elense bile hiç kimsenin eleştireceği bir şey yoktur. Bu yüzden takım son 13 senenin en büyük maçına çok rahat çıkacaktır. Yenilirse aslan gibi döner, yenerse kahraman gibi.
11- Savunmalarındaki Pepe kazması ofsaytla oynamayı çok seviyor. Burak'ı bir kaç kere ofsayta düşürecek, bırakalım düşürsün. Düşüremediği anda da cezayı keseceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tay Burak'ın göğüs göğüse çarpışacağı Pepe büyük ihtimalle atılır.
12-Morinho, İstanbul'a 700 km mesafedeki bir şehirde 20.000 taraftarı önünde oynayan Galatasaray'dan etkilenmiştir. Bernabau görüp görebileceği en büyük deplasman taraftarını görecektir. Endülüs'e raks etmeye değil, Pınarbaşı çekmeye gidiyoruz. Büyük Galatasaray Taraftarı, Galatasaray'ın arkasında, yanında her zamanki gibi güvendiği en büyük kozu olacaktır. Taraftarıyla bütünleşen Galatasaray'ın neler yaptığına Avrupa'nın o mağrur stadlarında gömülü nice büyük takımların çanak çömlek kırıntıları şahittir.
13- Kaleci Muslara göz önüne çıktı. Hodri meydan, değerini katlamanın tam maçı, her oyuncumuz kendi rakibi olan oyuncu kadar savaşırsa zafer bizimdir. Madem ki Dünya'nın sayılı kalecisi Muslera, buyursun işte bir imtihan maçı. Kader sadece onun ellerinde olabilir. Gol yemez ise eleriz. Bu işin penaltıları bile var unutmayalım. Daha önce Taffarel gol yemediği için kupa alıp dönmüştük. Kale aynı, top aynı yemesin gelsin artık.
14- Kenarda daha önce Real Madrid'i indirmiş hocalar var, onların başında da Grande var, Morinho'nun kankası. Maçın psikolojisi içerisinde maç her şeye gebe. 15. madde için mutlaka bir bildiği vardır. Allahtan umut kesilir İmparator'dan kesilmez. Son sözümüzü Arena'da, sehpada son düdük çaldığı zaman söyleyeceğiz.
Yani çocuklar, 13 sene önce, tarihimizin en büyük geri dönüş maçının , 3-2 nin rövanşında aynı düzey maçı Bernabau'da seyretmiş tecrübeli bir Galatasaray taraftarı olarak savaş ve zafer naraları atıyorum. Maçtan en ufak bir korkum yoktur. Keşke Galatasaray'ın her maçı en az bu maç kadar büyük maç olsa. Her sene mutlaka bu son 8 takım içinde olduktan sonrası her maç, benim için Akhisar maçı. Çok saçma sapan bir gol veya goller yemez isek, bilinçli, kurgulanmış yoğun pas trafiğiyle olgunlaşan bir atakla gol yemeyiz. Golü yesek bile maçı Arena'ya getireceğimizden en ufak bir kuşkum yok. Maç en az 180 dakikadır, tam bir ustalık işi gerekir. Bizim takımda da çok büyük ustalar vardır.
Büyük Galatasaray futbolcuları; Taraftarınla birlikte savaş, terinin son damlası maçın bitiş düdüğüyle birlikte aksın. Sakın korkma, gerisi maçtır 3 ihtimallidir. Böylesi maçlardan sonrası için de mottom bellidir. YENSENİZ DE BÜYÜKSÜNÜZ YENİLSENİZ DE,
Yolunuz ve bahtınız açık, gazanız mübarek olsun.
Er Kişi Niyetine; Galatasaray 2-0 Belediye
Artık ezbere sayacağımız 11 futbolcumuz oluştu. Kaza bela ceza olmadığı sürece yemeğe bile gitseler bu 11 kişi beraber aynı masada oturacaklar. Oturdukça da tabela dışında, unutulmuş güzel futboldan şovlar sahneleyecekler.
Milli maçları izlemedim, sanırım ülkedeki futbolseverlerin en az yarısının ilgisini çekmemiştir. Benim için milli maçın tek bir önemi vardır o da bizim futbolculardan birinin sakatlanıp sakatlanmadığını öğrenmek. Bizde bir sakatlık çıkmadı, ancak Sarı Ejder'den gelen kötü haber Real maçı öncesi sıkıntı yaratmıştı. Ya da yaygaracı, goy goycu yalama Türk Spor medyası yangına körükle gitmiş haberimiz maç öncesi oldu.
Arena'nın oturmuş çimleri, takımını özlemiş taraftarı, tam kadrosu, cezasını tamamlamış Grande'siyle güzel bir maç izleneceği garantiydi. Gerçi Belediyenin başında hayatını 18 içerisinde geçirmiş Bülent Korkmaz vardı, golü düşünecek hali yoktu. 11 kişi alan savunmasıyla vakit geçirerek görece 90 dakikayı geçirmeyi planlamıştı. Ama işte Aynştayn'ın izafiyet teorisinden haberi olsa maçın kendisi için 90 değil de en az 180 dakika gibi geçeceğini bilmesi gerekirdi.
Parçalı Fil, Sarı Ejder'le beraber oynayan Hamit bu maçın adamıydı bana göre. Büyük futbolcular, büyük futbolcularla çok daha güzel oynarlar. Nitekim maçın sonlarına doğru giren oyuncuların oluşturduğu Galatasaray takımı sıradan bir takım görüntüsüne bürünüyor. Değil Drogba, yanına Messi'yi, İniesta'yı getirsen etkilenmeyecek, futbolunu zerre kadar ileriye götüremeyecek futbolcu yok mu takımda? Var olmaz mı? Hakan Balta ileride ben Drogba'nın kaptanıydım diyecek çocuklarına çok yazık. Fasulyeden, yerli kontenjanından, mecburiyetten bu takımın sol beki olarak üstelik kaptan çıkarak Arena'da top ayağına gelsin gelmesin iyot gibi açığa çıktı. Bu kadar güzel oyundan, tabela bulunduktan sonra istirahate çekildikten sonra kötü şeyler yazmak biraz ayıp ama, insan biraz da uyum sağlar ya. Asimo Semih'e bakın görün, bugün oynadığı futbolu, toplara yaptığı estetik müdahaleleri Popescu görse elini ayağını öperdi.
Galatasaray takımı kuruldu, bu takımı Dünya'nın hiç bir hocası bu saatten sonra kötü futbol oynatamaz. Yalnız işte 12. adam yok. Oyuncu değişikliği tabelasını görünce geçmiş olsun. Galatasaray'ın sonradan oyuna girip, oyuna katkı yapabilecek kalitede oyuncusu yok. Engin Baytar, Emre Çolak'ın iptal olmasından sonra takım bir kaç kademe daha büyüdü. Hiç umut bağlamadığım, 10 sene oynasa futbolunu gram ilerletmeyecek futbolcu Amrabat oyuna girdikten sonra ben izlemeyi bıraktım. Zaten takım ikinci yarıyı oynamadı desek yeridir. 70. dakikadan, Sabri girdikten sonra tribünler kendini metrolara atmaya başladı.
Hamit muhteşem oynadı, aynı şekilde Asimo Semih büyük bir özgüvenle oynadı. Dani Çarşamba maçına hazır, Selçuk, Melo kendilerini sakınarak hata yapmadan maçı bitirdiler.
Galatasaray maçı ilk yarı oynadı, uzun yıllardır görmediğimiz usta işi golleri Tay Burak'a attırdı, Tay Burak attığından 3 misli daha fazla kaçırdı ve maç bitti. Durum berabereyken kaleciden topu sektirdiği pozisyon penaltıydı, Burak olduğu için çalınmadı. Ve son dakikalarda kaleciyi geçtiği pozisyonda ayakta kalması kendini yere atıyor diyenlere bir cevap oldu. Bu maçı 3 puan için önemsiyoruz, ligin son maçında korkulu rüya görmek istemiyoruz. Ve artık saatleri saymaya başlıyoruz. Real Madrid maçı için iyi bir idman maçuı oldu. Belediye'ye kısmet oldu ama er kişi Real'dir, cenaze merasimine hazır olsunlar. Bekle bizi Real Madrid, Endülüs'e raks etmeye değil, Pınarbaşı çekmeye geliyoruz.
Milli maçları izlemedim, sanırım ülkedeki futbolseverlerin en az yarısının ilgisini çekmemiştir. Benim için milli maçın tek bir önemi vardır o da bizim futbolculardan birinin sakatlanıp sakatlanmadığını öğrenmek. Bizde bir sakatlık çıkmadı, ancak Sarı Ejder'den gelen kötü haber Real maçı öncesi sıkıntı yaratmıştı. Ya da yaygaracı, goy goycu yalama Türk Spor medyası yangına körükle gitmiş haberimiz maç öncesi oldu.
Arena'nın oturmuş çimleri, takımını özlemiş taraftarı, tam kadrosu, cezasını tamamlamış Grande'siyle güzel bir maç izleneceği garantiydi. Gerçi Belediyenin başında hayatını 18 içerisinde geçirmiş Bülent Korkmaz vardı, golü düşünecek hali yoktu. 11 kişi alan savunmasıyla vakit geçirerek görece 90 dakikayı geçirmeyi planlamıştı. Ama işte Aynştayn'ın izafiyet teorisinden haberi olsa maçın kendisi için 90 değil de en az 180 dakika gibi geçeceğini bilmesi gerekirdi.
Parçalı Fil, Sarı Ejder'le beraber oynayan Hamit bu maçın adamıydı bana göre. Büyük futbolcular, büyük futbolcularla çok daha güzel oynarlar. Nitekim maçın sonlarına doğru giren oyuncuların oluşturduğu Galatasaray takımı sıradan bir takım görüntüsüne bürünüyor. Değil Drogba, yanına Messi'yi, İniesta'yı getirsen etkilenmeyecek, futbolunu zerre kadar ileriye götüremeyecek futbolcu yok mu takımda? Var olmaz mı? Hakan Balta ileride ben Drogba'nın kaptanıydım diyecek çocuklarına çok yazık. Fasulyeden, yerli kontenjanından, mecburiyetten bu takımın sol beki olarak üstelik kaptan çıkarak Arena'da top ayağına gelsin gelmesin iyot gibi açığa çıktı. Bu kadar güzel oyundan, tabela bulunduktan sonra istirahate çekildikten sonra kötü şeyler yazmak biraz ayıp ama, insan biraz da uyum sağlar ya. Asimo Semih'e bakın görün, bugün oynadığı futbolu, toplara yaptığı estetik müdahaleleri Popescu görse elini ayağını öperdi.
Galatasaray takımı kuruldu, bu takımı Dünya'nın hiç bir hocası bu saatten sonra kötü futbol oynatamaz. Yalnız işte 12. adam yok. Oyuncu değişikliği tabelasını görünce geçmiş olsun. Galatasaray'ın sonradan oyuna girip, oyuna katkı yapabilecek kalitede oyuncusu yok. Engin Baytar, Emre Çolak'ın iptal olmasından sonra takım bir kaç kademe daha büyüdü. Hiç umut bağlamadığım, 10 sene oynasa futbolunu gram ilerletmeyecek futbolcu Amrabat oyuna girdikten sonra ben izlemeyi bıraktım. Zaten takım ikinci yarıyı oynamadı desek yeridir. 70. dakikadan, Sabri girdikten sonra tribünler kendini metrolara atmaya başladı.
Hamit muhteşem oynadı, aynı şekilde Asimo Semih büyük bir özgüvenle oynadı. Dani Çarşamba maçına hazır, Selçuk, Melo kendilerini sakınarak hata yapmadan maçı bitirdiler.
Galatasaray maçı ilk yarı oynadı, uzun yıllardır görmediğimiz usta işi golleri Tay Burak'a attırdı, Tay Burak attığından 3 misli daha fazla kaçırdı ve maç bitti. Durum berabereyken kaleciden topu sektirdiği pozisyon penaltıydı, Burak olduğu için çalınmadı. Ve son dakikalarda kaleciyi geçtiği pozisyonda ayakta kalması kendini yere atıyor diyenlere bir cevap oldu. Bu maçı 3 puan için önemsiyoruz, ligin son maçında korkulu rüya görmek istemiyoruz. Ve artık saatleri saymaya başlıyoruz. Real Madrid maçı için iyi bir idman maçuı oldu. Belediye'ye kısmet oldu ama er kişi Real'dir, cenaze merasimine hazır olsunlar. Bekle bizi Real Madrid, Endülüs'e raks etmeye değil, Pınarbaşı çekmeye geliyoruz.
17 Mar 2013
Terim'in Arkadaşı Morinho; Kayseri 1- 3 Galatasaray
Jose Morinho önce soyunma odasında, sonra tribünlerdeydi. Fatih Terim geldiğindeki kucaklaşma maçın çok çok önündeydi. Bütün Galatasaraylıları gururlandırdı. Koskoca Real Madrid'in koskoca hocası, çeyrek final oynayacakları takımı yerinde görmek istemişti. Hamit, Drogba, Sneijder eski öğrencileri, bir kere daha önündeydi sevgili hocalarının.
Büyük takım, büyük futbolculardan kurulacak, büyük futbol büyük futbolcularla oynanacaktı. İşte yıllardır beklediğimiz takım kurulmuş sahadaydı. Yabancı sınırına takılan Dani tribünde, yerine Gökhan Zan, tahkim kurulunun garip bir kıyağıyla sahadaydı. Gökhan yerine Selçuk olsa kesinlikle cezasını ertelemezlerdi. Muhtemelen, Gökhan'ın oynamasının Galatasaray savunması için handikap yaratacağını düşündüler. Gökhan'dan ekmek yedirteceğini düşünen oligarşi daha 20. dakikadan itibaren patladı. Antalya'daki otel lobisinden bir medet bekleyerek maçı seyreden Fenerbahçeli sürü, maç 2-0 olunca dengesini kaybederek odalarına çekildiler.
Büyük Galatasaray Kayseri Kadir Has'taydı.Cimri Gayserililerde öyle. Şimdiya kadar hiç bir maçta stadyumu dolduramamışlardı. Morinho'dan aşağı tarafları yoktu hemşehrilerimizin. Onlar da seyretmeye gelmişti, Drogba'yı, Snaijder'i, Burak'ı, şanlı Galatasarayı. Galatasarayı seyretmeye gelenler huzur içinde ayrıldılar stadyumdan. Galatasaray son 13 senenin en büyük futbolunu oynadı ilk yarıda. Ustalar takıma alıştıkça daha iyi olacağından emindik. Şampiyonlar Liginde son 8 e kalmış takımın havasıyla maç başladı. Artık bu Galatasarayı bağlasan durduramazdın. Ustaların tek toplarıyla Sarı Ejder Kayseri kalecisinin karşısındaydı. Ustanın vuruşuyla gol şov başladı..
Tay Burak, Ronaldo'ya selam gönderdi. Melo geçen sene oynadığı futbola ulaştı. Sezonun en iyi futbolunu oynadı. O iyi oynayınca Selçuk'u tetikledi. Morinho'nun not defteri çok çabuk dolacaktı. Her iki hücum bekinin ilk yarı boyunca yaptığı bindirmeler oyunu seyredilir bir maça çeviriyordu. Maçın hakemi oynanan güzel oyuna yardımcı olsa, en ufak temaslara faul çalmasa, avantajı oynatsa çok daha güzel bir maç seyredecektik.
İlk yarı muhteşem oynayan Galatasaray'ın, 2. yarıda da aynı oyununu sürdüreceğini bekleyenler yanıldılar. Önce beklenen Amrabat değişikliği yapıldı. İnsan geldiği şehrin seyircileri önünde bari bir şeyler yapar. Bu kadar iyi oynayan bir takıma durum 3-0 iken Hasan Şaş girse hayatının topunu oynardı. Ben emindim de, şimdi bütün Galatasaraylılar emin olmuştur. Büyük bir kazık yemişiz, adamın topu sağa çekip içeri şişirmekten başka meziyeti yok. Tamam oynamasına oynasın, Umut Bulut'un girmesine de bir itirazımız yok elbette. Ama ben Umut'un yerinde olsam bu durumda oyuna girmek istemem. Burak'ın oyundan çıkarken surat ifadesine bakın, birde Umut'un girerken. Her ikisi de değişiklikten memnun olmadılar. Hamit sakatlanıp, Sabri girdiğinde maç bereket zaten 2-0 olmuştu da, Sabri bu değişiklikler öncesi sırıtmıyordu.
Değişiklikler bitip, takım bir kaç kademe küçüldükten sonra Morinho maçı seyretmeyi bıraktı. Bizde nankör taraftardık, seyir zevkimizin içine ettiler diye sitem ettik bu maçta da genel kurmayımıza. Bir de Galatasaray'ın huyunda vardır, tabelayı aldıktan sonra rakibi ezmezler. İşin insanlık boyutu da var, Fener olsa bu maçı 7 ye 8 e götürürdü. Biz rakibe saygı duyarak topa basıp dinlenmeye çekildik. Muslera'ya top geldi mi diye sorduğum anda topu kalemizde gördüm. Olsun, nazar boncuğuna saydık. Muslera top gelmiyor diye sıkılmıştı zaten.
Şimdi rahat rahat bir maç seyretme vaktidir. Biraz sonra başlayacak Fener maçını biz ne rahat seyredeceksek, Fenerliler o kadar endişeyle seyredecekler. Kaybedecekleri 2 puan bile bizi bu hafta şampiyon yapar. Maçın ve galibiyetin keyfini çıkaralım.
13 Mar 2013
Düşler Tiyatrosunun Şanlı Cim Bomu; Schalke 2-3 Galatasaray
Maçın başında Fenerbahçeli Türk Spor medyası sanki tur atladığımızda sevinecekmiş bir sahtekarlığın içindeydi. Maçın sonunda yine onlardan biri, hem de belki en çok itibar göreni, hakemin Galatasaray'ı tuttuğunu söyledi. İddia sanki Galatasaray'ı, sıradan, pazara düşmüş bir takım gibi görüp bahiste oynanmaz oranlar verdi. Biz bu maçın bedelini son 2 lig maçında 5 puan vererek ödedik. Net konuşalım, kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın, Galatasaray tur atladı diye sevinen bir Fenerbahçeli var ise bana göre spor tarihinin en büyük sahtekarıdır. Hatta ben harbiden sevinen var ise onun da karşısındayım. Galatasaray şovu, büyük Galatasaray taraftarı ve yeni doğmuş çocukların düşleri içindir. Gerisi yalandır. Nitekim hiç bir Galatasaraylı da aynı şekilde Fenerbahçe tur atladı diye memnun olmaz, olmayacaktır.
Düşler tiyatrosunu biz kurmuştuk yıllar önce. Logosundaki 8 yıldızdan biri bizdik. Son 8 takımın oynadığı ligti kurulduğunda. Ve ne mutlu bize ki bu 8 takım içine 3. defa girmekteyiz. Aslında macera 1988 yılında son 4 takıma girdiğimiz de başlamıştı. Ve benim içinde tarih yeniden başlıyor artık. Şampiyonlar liginde 6 maçı döve döve oynatıyorlar her ülkeden bir veya iki takıma. Bursaspor, Trabzonspor, Beşiktaş bile oynadı bu 6 maçı. Beni kesmez, beni şu yeni atladığımız tur maçına çıkıyor olmamız bile kesmezdi. Koskoca Galatasaray oynadığı 6 maçtan ilk 2 ye giremeyecekse benim için o sezon kayıp sezondu. Benim saydığım maçlar +6 maçlarıdır. 2 si geçilmiştir.
Türkiye'deki gazozuna maçları önemsediğimizin, öfkelendiğimizin gerekçesi Zadok the Priest'i dinlerken bizimkilerin elleri kalplerinde görüp tüylerimizin diken diken olduğunu hissetmektir. Ne yazık ki bu büyük şov için de kendi ülkende Şampiyon olmak durumundasın.
Dün gece sahaya çıkacak Galatasaray 11 i için anket düzenlenip taraftara sorsalardı, % 100 aynı takımı çıkarırlardı. Böyle maçları sıradan maç kıvamında oynamış, turnuvayı kazanana verilecek kupayı ellemiş 2 futbolcusu vardı Galatasaray'ın. 2 si final oynamış, 1 i Dünya Kupası ellemiş, kalecisi Kıta Şampiyonu olmuş, Galatasaray'ın, gözbebeği golcüsü, adını şimdiden Galatasaray kalamozasına altın harflerle yazmış Profesör'ü, orta sahada hırlayan Melo'su, savunmanın kalesi Asimo'suyla bir büyük takım olarak Hamit'in doğduğu topraklardaydık.
Maçtan endişesi olan Galatasaraylı hemen hemen yok gibiydi. Galatasaray'ın böyle maçları nasıl oynayacağının canlı şahitleriydiler. Hele ki aslan yaralıysa çıktığı Arena'ları hasıma dar ettiğini defalarca seyretmiştik. Bu maça da aynı duygularla çıktık. Grande'nin takımı zincirlerinden boşalmış gibi başladı maça. Bıraksa, daha ilk 15 dakikada boğacaktı. Hamit'in deneme füzesi az farkla dışarıdaydı. Sarı Ejder kendi klasına yakışır şekilde Eboue'nin kestiğine gelişine vurdu. Kaleyi abluka altına almıştık, bir de Parçalı Fil denedi şansını. Gol gelmesine gelecekti de acaba biz bir aptallık yaparmıydık, demeye kalmadı, auta giden topa Riera son anda dokundu. Hakem bizi tutmuştu ya Fenerbahçeli içi kan ağlayan medya maymununa göre, o an gözüne perde inmişti görmemişti, görse bile söylemeye tenezzül etmemişti. Drogba vuracaktı kafayı, arkadan ittiler, Semih kötü başlamıştı, saçma sapan bir gol yedik.
Hiç önem vermedik, biz zaten gol yiyeceğimizin hesabını yaparak oynuyorduk. Ve işte o an artık geldi. Futbolun tanrıları Hamit'e kestikleri cezayı kaldırmıştı. Ama Hamit yine bildiğini yapıyordu. Bilimden şaşmıyor, topa direğe nişanlayarak vuruyordu. Direğe vurdurursa şanssızlık, az farkla dışarı giderse büyük bir şut, az içeri giderse de büyük bir Hamit golü olacaktı. Hamit'ten umudunu kesmeyen Galatasaraylılar, diğer Galatasaraylılardan 10 ar santim daha fazla sıçradılar havaya. Diğer kale arkasında her na pahasına olursa olsun, kombinesini değişmeyen Almanlar'ın cehennem sessizliği vardı. Arena'nın diğer tribünlerinde ise her mavi rengin etrafı sarı kırmızı renklerle abluka halindeydi. Büyük eksiklik, tribün tezahüratını yönlendirecek tecrübeli Galatasaray taraftarının o gece orada olamayışıydı. Bu maçın şanına yakışır avaz maç boyunca duyulmuyordu. Nerede o dağ başları, nerede o pınarbaşları.
Marşsız yürüyordu takım, biz talimatı maçtan önce vermiştik çocuklara, Grande'den, Başkan'dan bile önce. Fiziki olarak yokuz, Şampiyonlar Ligi marşını elleriniz kalbinizde bizi düşleyerek, hissedin, biz milyonlarca Galatasaraylı aynı şeyi yapacağız, gücünüze güç katacağız. Nitekim Hamit kendi doğduğu şehirde, kendisinin şut yağmuruna tuttuğu kaleye mıhladığında deli danalar gibi Ultraslan tribününü aradı. Rengi, sesi aradı, çığlığı duydu ve oracıkta formasını öptü. Unutulmuş Galatasaray karakteri yeniden hayat buluyordu. Tay Burak'tan gol beklemeyen Galatasaraylı, Galatasaraylılığı bıraksındı. O da aynı şeyleri düşünüyordu. Riera'nın can havliyle kestiği top Tay'ı parlatmış, son metrelere burun buruna girmişti. Artık ya o topa dokunacak ya geberecekti. Hem Tay Burak'ın, hem Büyük Galatasaray Taraftarı'nın görecek günleri vardı daha. Son sözümüzü son düdükle beraber söyleyecektik.
İkinci yarıda abluka altında olacağımızı en iyi bilen Grande idi. Cümbür cemaat yüklendiler. Maçtan sonra hoca, gol yiyeceğimizi tahmin ettim, adam değiştirmeyi içime sindiremedim dedi. Takımı 2-1 e yatıyor demesinler diye, 3. golü aradı, Burak'ın şutunu kaleci mucize çeldi. Durum 2-2 iken bile golcü çıkarıp golcü aldı. Muslera büyük takımın büyük kalecisi gibi direniyordu. Çok günahını aldım, ama hepsi bu maç içindi be Uruguay'lı. Son maçlarda fikrim değişti, topu degajla oyuna sokuyor diye kızıyordum, isteyen olursa anında nasıl verdiğini gördük. Barca dahil, Dünya'da hiç bir takımın kalecisi, kale bombardıman altındayken, maçın bitimine 10 saniye kalmışken topa sahipken, topu oyuna sokmaz, hiç bir takımın 8 numarası ısrarla topu istemez, hiç bir takımın santraforu ileriye doğru koşmazdı( Ünal Aysal hariç). Ara pasını profesör, yuvarladığında İddia'nın patronlarının ocağına incir ağacı dikiliyordu. Varmıydı lan elimizden yenilmeden kurtulmak? Umut Bulut, özelde takım, genelde ülke puanını alarak, Galatasaray Başkanı'da vad ettiği primi, söke söke kazanarak biniyorlardı dönüş uçağına.
Biz bu turnuvanın yolcusu değil hancısıyız. Nice takımlar geldi geçti, adı sanı duyulmamış kasaba takımları bile dinledi o tüyler ürpertici marşı. Oynadılar ve gittiler, biz buradayız, hep burada kalacağız. Bu turnuva bizim.
Ey büyük Galatasaray; Bir kere daha yüzümüzü ağarttın, bir kere daha deplasman düşü kurdurdun. Bir kere daha düşeceğiz yollara. Bir kere daha büyük konuşan taraftarlarını haklı çıkardın. Büyük maçların takımı olduğunu yeniden gösterdin yedi düvele. Avrupa'nın heyula belası yeniden hortlamıştır. Son 13 senenin en büyük maçından muzaffer çıkmıştır. Kurulsun masalar, çekilsin halaylar, zaferin kutlu olsun şanlı Galatasaray.
Ne mutlu bu sabah Galatasaraylı olarak uyananlara.
Düşler tiyatrosunu biz kurmuştuk yıllar önce. Logosundaki 8 yıldızdan biri bizdik. Son 8 takımın oynadığı ligti kurulduğunda. Ve ne mutlu bize ki bu 8 takım içine 3. defa girmekteyiz. Aslında macera 1988 yılında son 4 takıma girdiğimiz de başlamıştı. Ve benim içinde tarih yeniden başlıyor artık. Şampiyonlar liginde 6 maçı döve döve oynatıyorlar her ülkeden bir veya iki takıma. Bursaspor, Trabzonspor, Beşiktaş bile oynadı bu 6 maçı. Beni kesmez, beni şu yeni atladığımız tur maçına çıkıyor olmamız bile kesmezdi. Koskoca Galatasaray oynadığı 6 maçtan ilk 2 ye giremeyecekse benim için o sezon kayıp sezondu. Benim saydığım maçlar +6 maçlarıdır. 2 si geçilmiştir.
Türkiye'deki gazozuna maçları önemsediğimizin, öfkelendiğimizin gerekçesi Zadok the Priest'i dinlerken bizimkilerin elleri kalplerinde görüp tüylerimizin diken diken olduğunu hissetmektir. Ne yazık ki bu büyük şov için de kendi ülkende Şampiyon olmak durumundasın.
Dün gece sahaya çıkacak Galatasaray 11 i için anket düzenlenip taraftara sorsalardı, % 100 aynı takımı çıkarırlardı. Böyle maçları sıradan maç kıvamında oynamış, turnuvayı kazanana verilecek kupayı ellemiş 2 futbolcusu vardı Galatasaray'ın. 2 si final oynamış, 1 i Dünya Kupası ellemiş, kalecisi Kıta Şampiyonu olmuş, Galatasaray'ın, gözbebeği golcüsü, adını şimdiden Galatasaray kalamozasına altın harflerle yazmış Profesör'ü, orta sahada hırlayan Melo'su, savunmanın kalesi Asimo'suyla bir büyük takım olarak Hamit'in doğduğu topraklardaydık.
Maçtan endişesi olan Galatasaraylı hemen hemen yok gibiydi. Galatasaray'ın böyle maçları nasıl oynayacağının canlı şahitleriydiler. Hele ki aslan yaralıysa çıktığı Arena'ları hasıma dar ettiğini defalarca seyretmiştik. Bu maça da aynı duygularla çıktık. Grande'nin takımı zincirlerinden boşalmış gibi başladı maça. Bıraksa, daha ilk 15 dakikada boğacaktı. Hamit'in deneme füzesi az farkla dışarıdaydı. Sarı Ejder kendi klasına yakışır şekilde Eboue'nin kestiğine gelişine vurdu. Kaleyi abluka altına almıştık, bir de Parçalı Fil denedi şansını. Gol gelmesine gelecekti de acaba biz bir aptallık yaparmıydık, demeye kalmadı, auta giden topa Riera son anda dokundu. Hakem bizi tutmuştu ya Fenerbahçeli içi kan ağlayan medya maymununa göre, o an gözüne perde inmişti görmemişti, görse bile söylemeye tenezzül etmemişti. Drogba vuracaktı kafayı, arkadan ittiler, Semih kötü başlamıştı, saçma sapan bir gol yedik.
Hiç önem vermedik, biz zaten gol yiyeceğimizin hesabını yaparak oynuyorduk. Ve işte o an artık geldi. Futbolun tanrıları Hamit'e kestikleri cezayı kaldırmıştı. Ama Hamit yine bildiğini yapıyordu. Bilimden şaşmıyor, topa direğe nişanlayarak vuruyordu. Direğe vurdurursa şanssızlık, az farkla dışarı giderse büyük bir şut, az içeri giderse de büyük bir Hamit golü olacaktı. Hamit'ten umudunu kesmeyen Galatasaraylılar, diğer Galatasaraylılardan 10 ar santim daha fazla sıçradılar havaya. Diğer kale arkasında her na pahasına olursa olsun, kombinesini değişmeyen Almanlar'ın cehennem sessizliği vardı. Arena'nın diğer tribünlerinde ise her mavi rengin etrafı sarı kırmızı renklerle abluka halindeydi. Büyük eksiklik, tribün tezahüratını yönlendirecek tecrübeli Galatasaray taraftarının o gece orada olamayışıydı. Bu maçın şanına yakışır avaz maç boyunca duyulmuyordu. Nerede o dağ başları, nerede o pınarbaşları.
Marşsız yürüyordu takım, biz talimatı maçtan önce vermiştik çocuklara, Grande'den, Başkan'dan bile önce. Fiziki olarak yokuz, Şampiyonlar Ligi marşını elleriniz kalbinizde bizi düşleyerek, hissedin, biz milyonlarca Galatasaraylı aynı şeyi yapacağız, gücünüze güç katacağız. Nitekim Hamit kendi doğduğu şehirde, kendisinin şut yağmuruna tuttuğu kaleye mıhladığında deli danalar gibi Ultraslan tribününü aradı. Rengi, sesi aradı, çığlığı duydu ve oracıkta formasını öptü. Unutulmuş Galatasaray karakteri yeniden hayat buluyordu. Tay Burak'tan gol beklemeyen Galatasaraylı, Galatasaraylılığı bıraksındı. O da aynı şeyleri düşünüyordu. Riera'nın can havliyle kestiği top Tay'ı parlatmış, son metrelere burun buruna girmişti. Artık ya o topa dokunacak ya geberecekti. Hem Tay Burak'ın, hem Büyük Galatasaray Taraftarı'nın görecek günleri vardı daha. Son sözümüzü son düdükle beraber söyleyecektik.
İkinci yarıda abluka altında olacağımızı en iyi bilen Grande idi. Cümbür cemaat yüklendiler. Maçtan sonra hoca, gol yiyeceğimizi tahmin ettim, adam değiştirmeyi içime sindiremedim dedi. Takımı 2-1 e yatıyor demesinler diye, 3. golü aradı, Burak'ın şutunu kaleci mucize çeldi. Durum 2-2 iken bile golcü çıkarıp golcü aldı. Muslera büyük takımın büyük kalecisi gibi direniyordu. Çok günahını aldım, ama hepsi bu maç içindi be Uruguay'lı. Son maçlarda fikrim değişti, topu degajla oyuna sokuyor diye kızıyordum, isteyen olursa anında nasıl verdiğini gördük. Barca dahil, Dünya'da hiç bir takımın kalecisi, kale bombardıman altındayken, maçın bitimine 10 saniye kalmışken topa sahipken, topu oyuna sokmaz, hiç bir takımın 8 numarası ısrarla topu istemez, hiç bir takımın santraforu ileriye doğru koşmazdı( Ünal Aysal hariç). Ara pasını profesör, yuvarladığında İddia'nın patronlarının ocağına incir ağacı dikiliyordu. Varmıydı lan elimizden yenilmeden kurtulmak? Umut Bulut, özelde takım, genelde ülke puanını alarak, Galatasaray Başkanı'da vad ettiği primi, söke söke kazanarak biniyorlardı dönüş uçağına.
Biz bu turnuvanın yolcusu değil hancısıyız. Nice takımlar geldi geçti, adı sanı duyulmamış kasaba takımları bile dinledi o tüyler ürpertici marşı. Oynadılar ve gittiler, biz buradayız, hep burada kalacağız. Bu turnuva bizim.
Ey büyük Galatasaray; Bir kere daha yüzümüzü ağarttın, bir kere daha deplasman düşü kurdurdun. Bir kere daha düşeceğiz yollara. Bir kere daha büyük konuşan taraftarlarını haklı çıkardın. Büyük maçların takımı olduğunu yeniden gösterdin yedi düvele. Avrupa'nın heyula belası yeniden hortlamıştır. Son 13 senenin en büyük maçından muzaffer çıkmıştır. Kurulsun masalar, çekilsin halaylar, zaferin kutlu olsun şanlı Galatasaray.
Ne mutlu bu sabah Galatasaraylı olarak uyananlara.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)