18 Mar 2012

Bu Korku Size Yeter; Fenerbahçe 2- Galatasaray 2


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
9
Ebu
5
Semih
6
Ufo
6
Hakan Balta
7
Selçuk
5
Melo
5
Engin
5
Emre
1
Neco
4
Elmander
7

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
Son saniyelerdi, Selçuk’un içeri kestiği topa golcü dürtü, top üst direkten döndü. Semih, Baroş, Aydın dan birine önüne düşmemesi mucizeydi. O mucize gerçekleşti, Fener evliyaları bir kez daha iş başındaydı. Bu korku onlara yeter. Bundan sonra biz sizi her maç yeniyoruz geyiği yapamazlar.
VARİL:
Emre Çolak; Küçük bünyesi büyük maçı kaldıramadı. Maçta gözükmedi, artı eksi maça hiçbir katkısı olmadı. İlk değişen adam oldu. Banko futbolcu olabilmesi için çok daha fazla büyük maç oynaması lazım.
,-
GLADYATÖR:

Hakan Balta; Takımda maça ağırlığını koyan özel bir futbolcu yoktu. Büyük futbol beklenen futbolcularımız ortalama futbollarını  oynayınca çok rahat koparacağımız maç sıkıntıya sokuldu. Takımda gol atamayan tek futbolcu Hakan’dı, benim sizden neyim eksik dercesine vurdu. Sağ tarafımız emin ayaklarda diye övünürken, Hakan Balta sol tarafa da güvenin mesajı attı. Kadıköy’de yenilgi gören banko futbolculardan bir tek kendisi sahadaydı.   
BORAZANCI:
Bülent Yıldırım; Fener maçlarının daimi hakemi Fırat Aydınus’u beklerken, yeni federasyon ilk sürpriz icraatını yaparak Bülent’i gönderdi. Sow topa, Semih’in kafasıyla beraber vurduğuna ses çıkarmayan eyyamcı, Melo’nun aynı pozisyonda Emre’nin önüne yuvarladığı topa faul çaldı. Bu pozisyonlar dışında eyyamı kuvvetlendirecek, destekleyecek, maçı Metris’e doğru garantileyecek hamleler yapmasına izin veremedik. 
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Top son saniyede direkten döndüğünde 50.000 kişi ne hissetmiştir?
Ömürlerinden ömür gitmiştir. Böyle bir korkuyu iliklerine kadar yüklemek, yenmekten bile daha iyi belki. Son 10-12 yıldır biz stada yeniliyorduk. Artık o lale devri sona erdi,  

İMPARATOR:
Grande bütün haşmetiyle kenardaydı. Takımdan asla ümit kesilmeyeceğinin garantörüydü. Mekanizmada işlemeyen bir şey hissettiğinde müdahele etti. Maçı, üstelik iki mucize golle geriye düşen takımı mükemmel sevk ve idare etti. Bu maçı vermem diye yırtındı. Yatırdı, kıstırdı tam indirecekti, futbolun tanrıları izin vermedi. Av şimdilik kurtuldu, ne var ki hala avcının sath-ı mahallindeydi. Varsın biraz daha can çekişsindi. Pek yakında yeniden görüşülecekti. 
-
ORDAKİLER:
Biz bu defa 2525 kişi olarak orada değildik. Bu defa Dünya üzerine dağılmış milyonlarca taraftar olarak Kadıköy’deydik. O top 5 cm daha aşağıdan gitseydi, belki de Dünya’nın yörüngesini değiştirecek, eksenini kaydıracaktık.  
-
ANALİZ:
Bilmem ki tarih böyle bir uğurlama yazmışmıdır? Seyrediyoruz Osmanlı dizilerini, en kanlı en kritik savaşlara giderken bile Padişah’ı haremdeki karılar, harem ağaları uğurluyor. Binlerce Galatasaray taraftarı görülmemiş bir tezahüratla, bayrakla, meşaleyle takımı yolcu etti.  Otobüse en son binen Fatih Terim’di. Gözlerinden Galatasaray’ın bu maçı asla kaybetmeyeceği okunuyordu. Büyük bir komutanın, teslim alıp götürdüğü çocukları zaiyatsız geri getirdi. Takım yenilse bile aynı taraftar takımı aynı yerde bekliyor olacaktı.

Takım ısınmaya çıkar çıkmaz azılı Fenerliler’in salyaları akıyordu. Kudurmuşlar ağızlarını köpükle doldurmuşlar, bizi bir kez daha boğacak olmalarına emin olarak ortalığı velveleye veriyorlardı. Kim bilir belki biz de aynı şeyleri onlara yapıyorduk? O taraftan bakınca böyle görünüyordu demek. Isınan iki takım futbolcuları bir birleriyle temas etmediler. Pitbull’un hemşerileri karşı takımdaydı, hiç birini tanımazken, Taffarel, Alex’le hasret giderdi. Maçtan sonra git takıl, hatta onla sabaha kadar gez, eğlen bize ne. Ama maçtan önce, maç esnasında tanıma, konsantreni kaydırma.
Galatasaray taraftarının yaptığı kareografi belli ki çok koymuştu, suyun öteki yakasına. Muhtemelen çok daha pahalısını, gösterişlisini yapacaklardı. Saatler öncesinden televizyonun gösterdiği kadarıyla, taklit yapacaklardı. Biz Grande’ye ileri dedirtik ya, onlar da Aykut Kocaman’ın eline bir makas tutturmuşlar, her iki yana da devasa kırmızı perdeler çekeceklerdi. Ne olduysa vaz geçtiler? Kokusu belki de çıkmıştır ama benim haberim yok. Ben daha yeni ayıldım, top direkten döndükten sonra neler olup bittiğinden haberim yok. Gazetede yazan hokkabazların hiç birini de okumam.

Neyse, maç başladı işte her zamanki klasik Fener Stadı tadında. Top bize geldiğinde yoğun ıslık, top onlardayken kısık tezahürat. Takım her zamanki gibi ezberlenmiş ilk 11 iyle sahadaydı. Kulübe sırası bu kez Servet- Ufuk ikilisindeydi. Aykut- Gökhan ikilisi bu maçı televizyondan seyredecekti. Kadro beklediğimiz gibiydi ama oyun beklediğimiz gibi geçmiyordu. Biz Pitbull-Selçukla çökecek, Engin-Emre’yle ava çıkacaktık. Aynı şeyi onlarda düşünüyordu, avla avcı olmak arasında bir anlık gaflet kadar fark ya var ya yoktu. Derken bizim sol tarafımıza doğru gelişi güzel bir orta yapıldı, avuta taca gitmemesi imkansız derken sanki görünmez bir ayak topun dışarı çıkmasını engelledi. Yine gelişigüzel bir orta yapıldı, Semih kafayı koydu, aynı anda siyahi bir ayak can havliyle topa dokundu. Sen ne yaparsan yap, yukarıdaki futbol tanrısı Topius’un maçı nasıl kurguladığını bilemezdin. Top gitti, Muslera’nın uzamasına rağmen ağlara yapıştı.

Hepimiz aynı anda birer duble rakı yudumladık, ve naralar attık. Bir gol daha yesek bile kimse korkmasındı, bu maçta bu takımın ancak ölüsünü yenebilirlerdi. Futbolcumu, yoksa başka bir hüner sahibi mi geldiği günden beri çözemediğim Alex’in önüne bir serseri top düştü. Olanca kuvvetiyle vurdu, bu kez sağ tarafa yaylandı Muslera. Topius Kadıköy göklerinden sırıtıyordu. Yapacak bir şey yoktu, 2-0 geriye düşmekten gayri. Artık Futbol tanrıları başka futbolcuların duasını dinleyeceklerdi. Son saniyede gelip maça bir kez daha müdahele edeceklerini biz nereden bilecektik?

Asıl maç artık 2. Golün santrasıyla başlayacaktı. Futbolculara uğurlama anındaki mahşer hatırlatıldı. Beklenen oyun üstünlüğü ele geçirildi, gol an meselesiydi. Korku dağları bekliyordu, Fener kulübesindeki endişeyi fark eden Neco, topu Elmander’in önüne yuvarladı. Top gol olduğunda, stadı bir ölüm sessizliği kapladı. Devamında da maçla alakası olmayan, maçı seyretmeyen az sayıdaki çapulcunun cılız tezahüratları duyuldu. Taraftarlarının içeriye saldığı korku, futbolculara da yansıyacaktı.

İkinci yarıya takım, aslan gibi çıktı. Avcının kim olduğunu gösterme zamanı geldi geçiyordu. Takımda gol atmayan tek oyuncu Hakan Balta idi. Bu ayrıcalığı içine sindiremediği birkaç maçtır belliydi. Her maç üstüne koyarak geliyordu, elbet o da bir maçta ağları mıhlayacaktı. Kısmet, hacı Volkan’a çıkmıştı. 2-2 yle aynı anda kendimizi yerde tepinirken bulduk. Kafalar bir dünya hayvani naralar atarak, 3. Gölü beklemeye başladık. Eminim Grande, futbolcular geriden gelip, işimize de yarayacağını bildiğimiz beraberliğe razı değildi. Biz ise hiç değildik, hakeme maçı uzatması için yalvarıyorduk.

Bülent Yıldırım, belki Fener’e bir kıyak daha yapma derdindeydi. Maçı her zamanki ortamaların dışında uzattı. Av pusmuş, puandan ziyade, stadın tapusunun derdine düşmüştü. Şampiyonluğunuzu alın, yeterki bizi bu stadyumda yenmeyin dercesine sinmişlerdi. Takımı bekleyen binlerce taraftar Florya’da nöbetteydi, Galatasaray son bir taarruza daha geçti. Faulle durdurdular, maçın santrası yapılamayacaktı. Selçuk içeri kesti, 15-20 çift krampondan Baros’unki topa istikamet verdi. Top üst direkten döndüğünde bile bizimkiler vurabilecekti. Top gitti Yobo’nun önüne düştü. Metafizik bir kez daha bizi buradan galip göndermeyecekti.

Ama olsundu, Galatasaray ligi Şampiyon bitirmişti. Oynanacak 6 maç bize gurur verecek, rakiplere işkence çektirecekti. Şampiyonluk ilamının noter tasdikli suretini almak için biz formalite peşinde 6 maça daha çıkarken Fenerbahçe 6 maç daha ızdırap çekecekti. Kollarına şimdiden serumları bağlasınlar, yoğun bakıma geçsinlerdi.
En yüksek maç notunu Muslera’ya vneden verdiğimi sual eden olursa söyleyeyim. O iki topa o uçuşları yapan kaleci büyük kalecidir. Benim için kurtarılmış şutlardır onlar. Gol diye sayılanların dışında kaledeki güven, topu oyna sokma, maçı geriden idare etmesine hayran kaldım. Zaten Muslera’ya da ancak böyle gol atılabilir atılabilirse.

Takım savaş ve zafer naralarıyla yuvasına dönerken, biz çoktan sızmıştık. Muhtemelen şanına şerefine yakışır bir gösteriye takımı yollayan büyük Galatasaray Taraftarı, çok daha haşmetlisini karşılarken de yapmıştır. Sezon başında yazdığımızı bir kez daha yazalım, ve ayılmaya çalışalım.
Bayraklarınızı çıkartın, Şampiyonu selamlayın.    

17 Mar 2012

Fenerbahçe Maçı Nutku


Ey büyük Galatasaray Taraftarı;


Yıllardan, yollardan sonra savaşa savaşa kazandığın, mevzileri kaybetmeye niyetinin asla konuşulmayacağı, izin vermeyeceğin, üstelik daha da pekiştireceğine emin olduğun sondan 10. maçındasın. Bu gece Türk Futbol liginin her zaman ki en büyük maçına çıkacaksın. Gazanız mübarek olsun.

Cim Bom Bom'larım,

100 yılı aşan tarihimizde çok büyük işler yaptık. Yaptığımız işlerin en büyüğü, temeli, Galatasaray kahramanlığı ve yüksek Galatasaray inanmışlığı olan Avrupa şampiyonluğudur. Devamında gelen Süper Kupadır. Bundaki başarıyı, Galatasarayın ve onun büyük taraftarının bir ve beraber olarak istekli ve kararlı yürümesine borçluyuz.


Fakat bu büyük hadiseleri geride bıraktık, bu başarıları bu zaferleri asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük maçlara çıkmak zorunda ve kararındayız. Galatasaray'ı Avrupanın en mamur en büyük olma seviyesine çıkaracağız. Bunun için bizdeki zaman ölçüsü geçmiş yıllarda kalan büyük zaferlerin gevşetici sarhoşluğuna göre değil, günümüz gerçeklerine göre düşünülmelidir. Bu büyük cenklere yolculuk, bunun gibi büyük maçların dikenli yollarından geçmektedir. Geçen yıllara oranla daha çok çalışacağız, en büyük maceralarımızdan birini yaşayacağız. Başarılı olacağımızdan şüphem yoktur. Çünkü; Bu akşam Kadıköy'de 50.000 kudurmuş, salyaları akan, seni boğmak için her yolu geçerli sayan yığınların önünde takımın senden fiziken yoksun sahaya çıkacak. Sahada Fenerbahçe maçına Metin Oktay formasıyla çıkacak 11 + 3 kişi vardır, Galatasaray'ın şampiyonluklarında ağlayan coşan gülen milyonlarca Galatasaray'lı en büyük enerjisiyle televizyonlar başından, aslanların kalplerine, bacaklarına, ellerine akacaktır. Ve çünkü Galatasaray'ın yürümekte olduğu şampiyonluk yolunda, başında Ufo'su olan, Pitbull'u, Muslera'sı, Selçuk'u, Balta'sı, Neco'su, Baros'u, Ebu'su, Emre'si ve hücum mangasının büyük neferi Elmander'i vardır.

Kadıköy'de yenilgi gören tek futbolcun Hakan Balta'dır. En son galip çıkan takımın futbolcularından, Taffarel, Hasan Şaş, Ümit Davala, en son koyan Fatih Terim'in yanındadır. Ve her zamanki gibi takım yenilse de yense de kazanmaya gidecektir. Şimdiye kadarkilerin hepsinden daha fazla rahatım. Göreceksiniz o azgın 50.000 kişi korkudan bağıramayacaklardır. Futbolcularının korkularının dağları beklediğine sezon boyunca şahit olduk. Maçın başlamasıyla beraber takımımız saldırıya geçecek, oyun üstünlüğünü asla Fenerbahçe'ye bırakmayacaktır. takımımızın en kuvvetli tarafı olan sağ tarafımız, rakibin en tehlikeli sayılabilecek sol tarafıyla göğüs göğüse çarpışacaktır.    

Büyük Galatasaray Taraftarı!


Yıllardan beri çıktığın maçlarda başarı vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki bu sözlerimin çoğunda Galatasaray'a inancımı sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki yönetim, futbolcu ve taraftar bütünlüğüyle yürümekte olan Galatasaray'ın kim olduğunu, ne olduğunu bu geceden itibaren, dost düşman bir kez daha anlayacaktır. Asla şüphem yoktur ki Galatasaray'ın unutturulmaya çalışılan bu büyük yeteneği ve büyük inancı bu maçtan sonraki gelişmesiyle  yarının şafağında Arena'nın ufuklarından yeni bir güneş gibi doğacaktır.


Galatasaraylılar!


Sonsuza akıp gidecek yıllarda, bu büyük ve şanlı takımınla daha büyük şeref ve mutlulukla övünmeni; daha da yükseklere taşımanı gönülden dilerim..


NE MUTLU GALATASARAYLI'YIM DİYENE!

13 Mar 2012

Lan Adnan

Şebek Erman Toroğlu'nun, geyik boynuzu Kaya'nın, senli benli konuştuğu, Koskoca Galatasaray'ın Başkanına profesyonel Galatasaray taraftarı olarak lan deme hakkını kendimde görüyorum, kimse kusuruma bakmasın. Takım şampiyonluk potasındayken, en büyük maçına çıkmak üzereyken neyin nesi lan Adnan, hokkabazların soytarısı olman.

20 sene önce oynanmış Ankaragücü maçı için sıkıştırıyorlar akılları sıra. Ayı Gökmen de odun kesicinin hınk deyicisi. Neymiş? Ankaragüçlü santrfor korner atıldıktan sonra ileriye doğru niçin koşuyormuş? Niye koşacak lan Adnan söyleyemedin mi? adam ofsayttan çıkıyor. Hem sen bilmiyormusun? Bari Galatasaray taraftarı doğruyu bilsin diye neden söylemezsin? o  maçta Galatasaray'ın şampiyon olması için hezimete mi ihtiyacı var dı? 1-0 yense bile şampiyon olacağı maçı sanki satın almışız gibi yıllardır manipüle edilmesine cevabın yok mu? Soramadın mı? lan Adnan o maçta Ankaragücü kadrosunda Ayı Sinan, Fikret ve Ziya Doğan'ın olduğunu, Beşiktaş'ın şampiyon olması için bu 3 futbolcunun elinden hiç bir şey gelmediğini Beşiktaş taraftarı acaba biliyormuydu?

Lan Adnan, sen çocukken Galatasaray taraftarımıydın? öyle söyledin, aynı yaşlardayız, bütün maçlara gittik hemen hemen , seni hatırlamıyoruz. Bilsek söyleriz, Haldun Üstünel bizle beraber tribünlerin kahrını çekti, kapalı demirlerine çıktı, sen çıksaydın seni de hatırlardık.O zamanlar loca da yoktu, gerçi olsa ne yazardı sen gene gidecek değildin ya.. Biz demiryolcu çocuğuysak sen de inşaat kalfası İbrahim'in çocuğuydun, hangi tribüne takıldın?, hangi maça gittin?

Şebekler soruyor, sen Denizli'ye teşvik verdin mi? diyor. Koskoca Galatasaray başkanına sen diyenlere cevap vermeye kalkıyorsun. Desene Adnan, Denizli'nin o maçı almak için paraya ihtiyacı mı vardı? Ziya Şengül de çölde kaynak suyu bulmuş, açığımızı yakalamış gibi sırıtıyor. Maç uzamış, uzaması kimin işine geliyor? Nitekim o uzatma dakikalarında Fenerbahçe beraberlik golünü bulmuş, Türkiye'ye gelmiş en büyük 3 futbolcudan biri Anelka yedek bekliyor.  Sen Galatasaray'ı savunma aczine düşüyorsun.

Nerede Adnan o 1 milyon dolar. Köy bakkalının muhasebesi mi Galatasaray defter-i kebiri, yoksa çakıl taşı mı o kadar para? senin enerji işine yatırdığın paranın 500 de biriymiş, ne kadar ufak değil mi? Çay kahve almışınız gibi hatırlamıyorsun bile Madem o kadar ufak para, bunun için mahkemeye gitmeye değer mi?. Bir tır seramik parası, koysana yerine.

Galatasaray taraftarı, UltrAslan yanımda diye kolpa yapıyorsun. Madem öyle gelsene Arena'ya. Takım senden kurtulduktan sonra yeniden dirildi seyretsene, senin eserin değil mi yoksa Arena? 300 çapulcu dediğin insanlarla yüzleşsene. Kimi kandırıyorsun? hangi Galatasaray taraftarı senin için iyi hisler besliyor?

Liselilere bin şükür olsun ki bizi senden kurtardılar. Hagi hayal kırıklığım dı dedin. Senin hayalin ne lan Adnan? Bütün Galatasaraylıların bırak hayalini, rüyasını gerçek yapmış biri için soytarıların önünde, milyonlarca izleyiciye karşı söylediğin laftan sonra hangi Galatasaraylı senin arkanda olacak?

Yayın boyunca Başbakan'a yalamalık yaptın. Ha hakkını yemeyelim, Kral'ın da kemiğini yaladın. Haksızlık ettim dedin. Galatasaraylı bir milletvekili  senin pişmanlıklarını belki dikkate alır, belki holdinginizin yollarına gül döker devam et.

Çok net belli oluyordu yüzünden. Galatasaray'ın önlenemez yükselişinden en çok sen üzüntü duyuyorsun. Galatasaray attıkça muhtemelen kan işiyorsun. Bu muhteşem sezonu imkanı olup canlı izlemeyen Galatasaraylıyı bu taraftar affeder mi? Şu ortamda maça gitmeyenin Galatasaray hakkında söyleyecek sözü olur mu?

Lan Adnan, en kritik haftada, en tetikçilerinin programında ne işin vardı? Sana ilk sen dediklerinde iki laf söyleyip çekip gitseydin, bu taraftar yine de seni sapına kadar savunurdu. Bize layık bir konuşma yapamadın, bari sussaydın da anılar güzel kalsaydı.

10 Mar 2012

Sarıları Geçtik Şimdi Kırmızı Zamanı; Galatasaray 2- İhtiyarlarbirliği 0

MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
5
Ebu
7
Semih
7
Ufo
7
Hakan Balta
7
Selçuk
7
Melo
8
Engin
7
Necati
5
Elmander
6
Riera
-3

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
86. dakikaydı, sarı kart almaya en yakın adam Semih, maçın kopması dolayısıyla yerini Servet’e bırakmak üzereydi. Kaç maçtır asık yüzünü unuttuğumuz Hazreti Balta sümkürerek ayakkabısını bağlıyordu. O sırada bir mucize oldu, futbol tanrısı bana acıdı, Elmander’i hafif sakatladı. Baro oyuna girdiğinde artık 76 numara için taraftarın midesini bulandırması için bir sebebi yoktu.
VARİL:
Riera; Bu kaçıncı varilliği? Tuhaf bir stili var, sol ayağıyla içe doğru falso verebilmesi dışında hiçbir hüneri yok. Kendine özgü o tuhaf pasları veya şutları yerini buldu buldu, bulamazsa kendisini varil yapıyor. Sonradan girdiğinde, rakip yorulduğu anlarda etkisini ancak gösterebilecek, Aydın’ın yabancısı, daha çok para kazananı. İlk 11 oynayacak hele ki yabancı kontenjanını meşgul edecek bir futbolcu değil. Seneye ilk gönderilen olur.
-
GLADYATÖR:
Melo; Sevgili Pitbull, bu kaçıncı gladyatörlüğün? Geçen yıl yerinde oynayan Mustafa Sarp’ı, kazma Cana’yı seyreden bu taraftar, bu sene seni seyretme onur ve güvenini yaşıyor. Ön liberomusun bilmem ki nesin? Sen bizim her şeyimiz, yüz akımızsın, hakkında ne yazsak az, yokluğuna bu taraftar alışamaz.  
-
BOROZANCI:
Hüseyin Göçek; Gözleri bizim sarı kartlı futbolcuların üzerindeydi, bizim de gözlerimiz bu gece kartal gözüne dönüştü. Dikkatle kendisini izledik, her an bir kelek yapacak beklentisindeydik. İlk yarı orta sahada çok faul çalarak, akınları başlamadan bitirdi. Beklenen, daha doğrusu kendisinden beklenen olmadı, bizim sarıcılar, kartın yanına bile yaklaşmadı. Üstelik Semih birkaç topu yatarak önledi. Bulunmaz bir avdı hakem için. Kart krizinin dışında pek hakemlik pozisyon olmadı. Yan hakemi maça bulaşmasa kendisi için iyi bir maç çıkardı diyebilecektik.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Emre Çolak’ın  şutu neydi be?
Yazık oldu, böyle bir füzenin gol olmaması için ya sen çok şanssız olacaksın, ya kaleci çok şanslı. Futbol tanrısına sitemim var, Melo’nun ayak burnuna  topu dürttürüp golü attırıyorsun da şu çocuğun sana sığınıp vurduğu topu doksan direğine nişanlıyorsun.


-
İMPARATOR:
3. Grande’nin sanki elinde bir makine var, Dünya’nın her tarafına dağılmış milyonlarca taraftarının ortalama görüşünü kaydediyor, kendisine bildiriyor ve uygulatıyor. Tribüne yolladığı futbolcular, yanında oturttukları, oynattıkları, değişiklikleri insanın içini ferahlatıyor. Her geçen maç, kumandanlığı büyüyor, kendi küçülüyor. Kendisinin çırağı bile olamayacak adamlar, şu an rakip takımların hocaları. Aralarındaki klas ve kalite farkı Galatasarayı bir kademe daha büyütüyor. Hile, entrika, cinlik, küçük hesap defterinde yazmaz. Gerekirse kaleye Taffarel’i geçirir, Ümit’le Hasan Şaş’ı oyuna sokar yine oynar. Takım eksik lafını ağzından duyamayız. Hocalığı benim için pek önemli değil ama şunu net söyleyebilirim ki, devre aralarının Dünya’daki en büyük hocasıdır.i  
-
ORDAKİLER:
Büyüyen Galatasaray’ın büyüyen büyük taraftarı maça ağırlığını koydu. Beklenildiği gibi stadı doldurdu, kendine yakışır tezahüratlar yaptı. Bayanlar ve çocuklardan özür dilemeleri gerekecek, stadı bir maç ta dahi onlara bırakmaya niyetleri yok. Bu işin şakası, cıyaklaması yok. Hiçbir taraftarın bu Galatasaray’ı canlı seyretmek varken, televizyondan seyretmeye rıza göstereceğini sanmıyorum. Küfür de zaten delikanlıya edilir, şu sürünen  ligde Galatasaray taraftarından küfür yemeyi hak edecek mertlikte ne bir takım ne bir futbolcu var.
Ndan küfür-
ANALİZ:
İlk 11 cep telefonuna geldiğinde ilk haykırışım Grande’ye oldu. Büyük Galatasaray’ın Büyük Grande’sinden başkası bu kadroyu çıkaramazdı. Takımın en önemli bölgelerindeki, en önemli adamları gözlem altındaydı. Yapacakları en ufak bir sertlik sarı kartları havada uçuşturacaktı. Ama takım Galatasaray, Hoca Fatih Terim olunca, basit hesaplar, puştluk, dalavere, dolap hak getire oluyor. Fatih Terim aynı takımla oynayarak Fenerbahçe’nin korkulacak bir takım olmadığını bütün futbolculara ve taraftarlara söylemiş oldu. Fenerbahçe dağlarının beklediği şeyin, bizim yanımızdan bile geçmeyeceğini dosta düşmana bir kez daha ezberletti.

Geçen haftanın iyi oynayan takımında tek sırıtan oyuncusu Emre yerine, cezası dolayısıyla oynamayan Engin Baytar vardı sahada. Artık ezbere sayacağımız bir takım, ezberlediğimiz oyun şekliyle maça başladı. Gençlerbirliği’ne Fener maçını kazasız belasız atlatan kalecilerini aradı Arena’daki aslanlar. Elbet kaleci görevini yapmış olmanın huzuruyla yerini genç arkadaşına bırakmıştı. Kalecinin ve United Gençler’in performansı merak konusuydu istim üzerindeki Galatasaray için. Sıçan gibi oynamayı yeğlediler. Hiçbir motivasyonun kalmamış, düşme korkun yok, Ankaragüçlü futbolcuların gösterdiği delikanlılığın yarısını bile gösterememişsin. Nedir, kimden bu korkunuz. Galatasaray’a zaten herkes yeniliyor, bari delikanlı gibi oynayıp yenilin. 11 kişi savunmada 90 dakika geçer mi? Bu sahada, bu seyircinin önünde bir daha ne zaman oynayacaksınız? Yazıklar olsun sizin hocanız kimse. Bir de çıkmış maçtan sonra yediğimiz goller de şanssızdık diyor. Şansın olsa yeneceksin yani. Daha nasıl şansın olacak, hezimeti hak ettiğin bir maçı senin için berabere sayılacak bir tabelayla bitirmişsin.

Galatasaray ön liberoları bir maç gecesine daha mühür vurdu. Yıllarca seyrettiğimiz kazmalardan sonra, Melo- Selçuk ikilisini seyretmek taraftar için tersine bir travma yaşanmasına sebep oluyor. Bu duruma ne denir bilmem ama sanki, Dilber Ay’ı seyrederken birden bire Adriana Lima’yı seyretmek gibi bir şey. İkisinin attığı gol ve asist toplamını geçen başka bir ön libero ikilisi var mı çok merak ediyorum?

Bu gece Muslera’yı beğenmedim. Geçen haftaki muhteşem maçtan sonra hiç tehlikeli topun gelmediği bir maçta, çok pas hatası yaptı. Kaleciyi kaleci olarak görmediğimizden, oyuncu sayıyoruz, dikkat ettim bütün attığı paslar rakibe gitti. Topu oyuna sokamadı, maça tam konsantre değildi, sanki haftaya oynanacak maçı düşünüyordu. İyi bir top çıkarsam sarı kart alırım havasındaydı. Semih- Ufo ile birlikte kendisinin da sarı kart sınırında olması üçü arasında en çok onu tedirgin etti.

Hoca, Elmander’İ gereğinden fazla mı koşturuyor acaba?  Her maçın takımın en çok koşan futbolcusu Elmander oluyor, biraz daha önde kalsa da daha çok gol atsa diyeceğim ama takımda en memnun olduğum şeylerin başında da her kesin gol atması geliyor. Hakan Balta hariç gol atmayan yok. Hakan Balta demişken biraz açalım. Orta, daha doğrusu karambolde adamına pas atmasını acayip geliştirmiş. Ebu’dan sonra sol tarafta da bir hücum beki seyrettik bu akçam. Neco’ya kestiği mükemmel topta önce kafayı yana çevirip baktı, ölçtü biçti muhteşem pas attı ama Neco taraftarla kucaklaşmasını başka maça bırakmıştı.

Yoğun pas trafiğiyle oynanan golsüz dakikalarda hep son anda birine takıldı top. Takımda trafiği bozacak niteliksizde futbolcu olmadığından top bizdeyken mutlaka golün geleceğini biliyorduk. Gecikmesinin sebebi biraz şans, çoğunda da yanlış pas tercihi oldu. Takımda her futbolcu golü diğeri atsın istiyor gibi bir maç oynadı. Gençlerbirliği de Sivas gibi top oynamaya çıksaydı, bu gece inanılmaz bir maç izlenebilirdi. Kapanan rakip karşısında ne yapsalar ne etseler de ilk yarı topu içeri sokamadılar.

İkinci yarıya beklenen oyuncu değişikliği ve beklenen çullanmayla başlandı. Golün erken atılması bizden çok rakibi rahatlattı. Yoksa bu ızdırap bitecek gibi değildi. Rahatlayan Hurşit sol tarafımıza sivrisinek vızlamasıyla saldırır gibi oldu. Ağrı Dağı’na bıçak çekiyordu, haddini bildirmeleri fazla zaman almadı. Hagi Baba gitti diye ağlayanların sümüklerini Selçuk bu sene iyi siliyordu. İlk yarıda, kurtarışının resmini duvarına asacak olan kaleciye bir maçta bir poz yeter dedi. O kalenin köşesinde de epeydir örümcekler ağ örüyordu. Yazık oldu emeklerine.

Bu gecen sonra kampa giriyoruz arkadaşlar. Takım gibi biz taraftarlar da kamptayız. Bu hafta her gün stadı tavaf edip forma girmeye çalışacağım. Takımda en son Kadıköy galibiyeti yaşayan futbolcular, en son galibiyeti alan hocanın yardımcıları. Hakan Balta’dan başka Fener yenilgisi görmüş futbolcu yok. Fener yenilgisi görmemiş taraftar da tribünde olacak, yani kimse olmayacak. Meryem Ana gibi tertemiz bir takımı ağzından salyalar akıtan 50.000 kişinin önüne çıkaracağımız takıma şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla güveniyorum.

Maç sabahı görüşürüz.           
      

7 Mar 2012

3. Grande

Mithatpaşa Stadı, deniz tarafındaki kale arkasındayım. Rapid Wien'le 1-0 yenildiğimiz maçın rövanşına çıkmışız.2-0 öndeyiz ve rakip üstümüze cehennem gibi çökmüş. Pozisyonun biri hala gözümün önünde Krankl vurdu Yasin'i geçen top ağlara gitmek üzereyken bir ayak girdi topla kale çizgisinin arasına, doksan dediğimiz yerin bir karış aşağısında. Sementa ilk adıydı, o zamanlar başı sıkışanlara yardım eden sevimli bir cadı vardı televizyonlarda. Allah'tan umudun kesildiği anlarda kendisinden umut kesilmeyenlere hep o cadının  tatlı ismi verilirdi.

Son şampiyon olduğumuz kadroya  dahil olmuştu. Unutulmaz maçlar, unutulmaz yıllar çocukluğumuzun geçtiği nesil bitmişti. Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan biri olarak, Kadıköy'den 40.000 kişiyle uğurlamıştık sahalardan, Büyük Galatasaray'ın büyük kaptanını. Bu onu ilk ve son uğurlayışımız olacaktı.

1996 yılının yazında  çıktı geldi, belki hiç gitmemişti, feleğin yapacağı işler vardı. Koskoca Fatih Terim'e 13 sene boyunca kaptan olarak elletmediği şampiyonluk kupasını defalarca aldırarak günahını temizleyecekti. Çok daha fazlası oldu, takım Avrupa göklerine UEFA Şampiyonu olarak yıldızlar bıraktığında artık Sementa'nın adı artık İmparator'du. Avrupa Kupası, Ali Sami Yen'e indiğinde Galatasaray son lig maçına şampiyon çıkıyordu. İmaparator'un veda ihtimaline karşı, gitme diye ağlayan 30.000 kişinin arasında bende vardım elbette. Bırakıp gitti İmparator takımı, yapacak çok daha güzel şeylerimiz vardı oysa, eminim gitmese o takım, o gün verdiği imaj, çizdiği rotayla şampiyon Kulüpler kupasını da alırdı, nitekim almaya da ramak kalmıştı.

O zaman başladı benim Fatih Terim'le kavgam. Benim Terim'e olan kinim Galatasaray'a geldiği için değil, gittiği içindi. Gidişiyle Galatasaray'a zarar vermişti. Galatasaray'a zarar veren her kimse benim için aynıydı. Galatasaraylılıktan dı bunca savaş. Ben Terim'in Florya'da olmadığı zamanlardaki zebanisiyim. Dünya'nın en büyük  5 takımından birinin başında sahaya çıktığı zamanlar da bile Fatih Terim'den nefret ettim. Ne yapalım dı, herkesin gidecek bir yeri olurdu da bizim yoktu. Biz Galatasaray'la beşik kertiğiydik. Bağrımıza taş, yaramıza tuz basacaktık.

İmparator, İtalya'da Grande'ye dönüşürken biz elde kalan kırık dökük silahlarla direnişi sürdürdük. Lucescu ölülere top oynatarak bir şampiyonluk daha aldı, Şampiyonlar Liginde Barca'ya kan kusturduk ofsayt golle elendik. Futbol tanrıları bizimle, daha doğrusu İmparator'la uğraşmaya devam etti.Şampiyon takımın hocası kovulup,2.Terim dönemi başlatıldı. Başlamaz olaydı.

Yerli yabancı 5.sınıf futbolcular cirit atmaya başladı Florya'da. İmparator değil de sanki bir yeniçeri geri gelmişti başımıza. Olimpiyat Stadında dağılan kimyamızın ardından, İmparator araziye uydu. O, milli takımın başında saltanat kavgası verirken, biz tarihimizin en berbat sezonlarını geçiriyor, can çekişiyorduk. 10 Hoca değiştikten sonra Fatih terim yeniden başımızdaydı.

Bir hışımla başladı 3. Grande sezona. Takımı değiştirdi, 2000 ruhunu geri çağırdı. Galatasaray mutlaka o olmasa da şampiyon olurdu ama o olmazsa asla 2000 li yıllardaki ruh, heyecan, coşku olmazdı. ve bizim de ihtiyacımız olan şey futboldan, futbolcudan ziyade ruhtu. Grande sanki kaybolduğu yıllarda Ganj Nehrinde yüzmüştü, Dalay Lama'ya takılmış arınmıştı. Katmandu'da, Nepal'de evliya olmuştu. Kulübede dosta güven, düşmana endişe veriyordu. Sanki taraftarın ortalama görüşünü uyguluyordu. Hepimiz hocaydık, kimi istersek o oynuyor, kimi istemezsek tribüne gönderiyordu. Ve artık büyümeyi tamamlamış, küçülmüştü.

Büyük Galatasaray'ın kaldığı yerden başlaması, çok daha büyük kupaları Arena'ya getirmesi için hocaya ihtiyacı yoktur. İhtiyacımız olan şey zaten bizde olan unutulmuş Galatasaray ruhuydu. Bu ruhu yeniden takıma, camiaya yükleyecek tek adam da 3. Grande'ydi.

Büyük Fatih, Sementa, İmparator, Grande; Sen varsan, hayatta olduğun sürece senden başkası bize kademe atlatamaz. Büyük Galatasaray'ın büyük maceralardaki kumandası sana yakışır. Hakkında çok kötü kelamlar ettim, hepsi de Galatasaray sevdası yüzündendi,  bir daha gitme. Koluna serumu, kalbine oksijen tüpünü Florya'da bağlayalım. O günlerin çok geç gelmesi dileğiyle yolun bahtın açık, gazan mübarek olsun, 3. Grande              
   

5 Mar 2012

Temeltepe Hatırası; Sivasspor 0- Galatasaray 4


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
8
Ebu
6
Semih
6
Ufo
9
Hakan Balta
8
Melo
6
Emre Çolak
3
Selçuk
7
Riera
7
Elmander
7
Necati
8

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
Tribünlerde bir pankart gösterildi, Eneramo ayısına kangal adı vermişler, Pitbull’mu daha büyük diye soruyorlardı. Bana sorarsan sevgili memlektimin iti, elbet pitbulldan daha değerliydi benim için ama sahadaki Pitbull’u,  Kangal’ın ancak eniği olabilecek Eneramo ile teraziye koymak bile ayıp.
-
VARİL:
Emre Çolak; Geçen haftadan kalma orta saha ezikliği sürüyor. Cephane buralara kadar yetmiş demekki, Önümüzdeki maç, Engin Baytar oynar, girdikten sonraki katkısıyla da Aydın Yılmaz, Emre’yi 13. Futbolcu yaptı.
-
GLADYATÖR:
Ufo; Oynadığı oyun şekliyle hiçbir zaman varil olamayacak Ufo için, hiçbir zaman da gladyatör olamaz diye görüşüm vardı. Ancak bugün takımın gol yollarına da katkısı büyüktü. Uzun senelerden sonra gol attığını öğrendik. İşçiliğe ameleliğe semih’i gönderiyor diye kuruntularım vardı, bu maçla dağıldı. Yeri geldi kaleye bile geçti.
BOROZANCI:
Halis Özkayha; Ne yapsa ne etse de gol atamadı. Galatasaray’ın yoluna taş koyabilmek için çareler aradı. Sarı kartlarla durdurmaya çalıştı takımı. Zaten çok zor şartlar altında mücadele den futbolculara hiç yardımcı olmadı. Sıradan bir hakem, ne uzar ne kısalır. Eneramo en az 10 faul yaptı, sarı kartı elle oynadığı için verebildi. Kötü hakem, maçın çok altında kaldı.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:
Takımın golcüsü kim?
Takımın gol rekoruna koştuğu sezonda ne mutlu ki golcüsü yok. Bu sene 17 futbolcu gol attı, Muslera , Hakan Balta ve Sabri dışında gol atmayan yok. Rakip defans Elmader gol atmasın diye çabalarken, hiç beklenmedik futbolculardan darbe yiyor.
-
İMPARATOR:
3. Grande, Nepal’e, Katmandu’ya gitmiş, Dalay Lama ile takılmış, Ganj nehrinde yıkanıp arınmış aslan yuvasına geri dönmüş. Egoları gitmiş, evliya olmuş, kenarda dosta güven veren düşmanı ürküten bir babacanlığa bürünmüş. Bu saatten sonra kimi oynatsa iyi oynar. Taktik, teknik hiç önemli değil, büyük maçları arifesindeyiz. Büyük Galatasaray’ın büyük maçlarının büyük hocasını özlemişiz.
-
ORDAKİLER:
Sivas’ın -10 derece ikliminde orada bulunan bizimkiler kendilerini şanslı saysınlar. Buna benzer bir iklimde aynı yerde birkaç sene önce ben de bulundum. Yenememiştik, o soğuk iliklerimize işlemişti. Bu gece atılan 4 golden sonra stadyumdan çıkmak bile istemezler. Gerçi Sivaslı seyirci  tezahürat yapmasını falan bilmez bizimkilerin sesleri de çok cılız çıktı. Deplasmanda 4-0 yenen bir büyük takım taraftarı olarak çok zayıftılar.  
-
ANALİZ:
Galatasaray kadrosu artık Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki bir Galatasaraylı sığır çobanı tarafından bile ezbere sayılabilecek bir kadro oldu. Beklenen ilk 11 sahadaydı. Çek Milli takımından golle dönen Baros’un sonradan bile oyuna girmemesi kimseye garip gelmedi. Takım gole sıkışsaydı mutlaka nir delik bulunur Baros sahaya sürülürdü ama ne mutlu ki gerek duyulmadı.

Çok kötü bir zeminde oynandı maç. Aslında buna da şükür etmek lazım belki. Stad sezon başında alttan ısıtmaya geçmesiyle üzerine düşen karı eritti. Bu ısıtma da olmasa bu maç kesin olarak tehir edilirdi. Hasar tespitinden sonra bakılır ama bu sahadan sakatsız çıkmak, en zor deplasmanı atlatmak hem şans hem büyük hüner oldu.

Galatasaray’dan şerefsizlik bekleyenler avuçlarını yaladılar. Suyun diğer yakasında futbol oynayanları bekleyen korkunun adı bile bizde olmaz. Bilerek sarı kart alacağı beklenen Semih, Ufo diğer maçlardan çok daha fazla riske girdiler. Akıllarına bile gelmedi Fener maçı, haftaya da gelmeyecek.

Bugün özellikle biri oynadığı oyunla çok mutlu etti. Hakan Balta son yılların en büyük maçını oynadı. Üstüne sol bek olmadığını gösterdi. Çok akıllı hamleler yaptı. Maçın başında en kötü kim oynar deseler ben Hakan Balta derdim. Hakan’a göre çok olumsuz bir sahada muhteşem bir oyun çıkardı.

Bir büyük maç çıkaran adam da Muslera idi. Büyük maçların, büyük takımların büyük kalecisi olduğundan emindik zaten de, azıcıkta olsa acaba mı diyenler bu maçtan sonra tamamen kayboldu. O kadar konsantre durumdaydı ki bu maç bir 90 dakika daha oynansa yine gol yemezdi. Bu maçı 1-0 kazansaydık maçın adamı olarak mutlaka kendisini seçerdim. Büyük takımsan, büyük neticeler oynayacaksan kalecin Taffarel olacak, olmadı mı  o zaman kaleci hocan Tafferel, kelecin de Muslera olacak.   

Takım son maçları 2000 ruhuyla oynuyor, bunun en somut göstergesi gol sevinçleri. Giren çıkan oynayan oynamayan bütün futbolcular mutlu, yüzü gülüyor. Hiç kimsenin şikayeti yok. Taraftarın beğenmediği, oynamasın dediği hiç kimse kalmadı. Defolu çıkan Yiğit ve Sercan tribüne gitti. Kalan tek çelişki 76 numara maçları artık televizyondan bile seyredemez oldu. Yıllardır yedekte bekleyen kova kalecileri unuttuk. Düşünelim en kötü futbolcumuz Emre Çolak. Takımın sağbekinde dünyanın sayılı hücum beklerinden biri var. Sabri yavaş yavaş takım dışına doğru asimile oluyor.

Neco bugün muhteşem oynadı. Stok’un atıp da medyanın yaktığı kınalar kurumadan unutulmaz bir gol bıraktı Sivas Temeltepe’ye. Dikkatle baktım attığı golden sonra ne yapacak diye. Kıl olduğum hareketini yapmayarak, yüzüğünü öpmeyerek bendeki kötü anıların yarısını sildi. Diğer yarısını da inek yalamış saçlarını kestiği zaman silecek, ben de her gol atışında bir Galatasaraylıya rakı ısmarlayacağım. 

Böyle bir maçı Selçuk İnan'a asistsiz geçirmek koyacaktı. Attırdığı korner golünü yeteri saymadı, son saniyelerde Neco'nun önüne tıkladı, va Galatasaraylılar bir sonraki maça rahat hazırlansınlar mesajı gönderdi. Bu taraftar için artık bu hafta Arena'yı doldurmak bir görevdir, mecburiyettir.        
-