2 Eki 2011

3000. Golü Atamadık; Ankaragücü 0- Galatasaray 3


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
6
Sabri
-3
Gökhan
1
Ufo
5
Hakan Balta
4.5
Melo
6.5
Selçuk
7
Engin
7
Kazım
8
Riera
-2
Elmander
4

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
-Galatasaray’ın 3.000. golünün hiç kimseye nasip olmaması. Klasik golcülerin dışında bekliyorduk, sevmediğimiz bir futbolcu atmasın istiyorduk. Rakip kendi kalesine  gol atarak bir çuval inciri berbat etti.

VARİL:
Sabri; Üst üste 2. Maçında da varil olma onurunu kimseye bırakmadı. En ufak bir ilerleme yok futbolunda, hatta bu sene takım iyi olunca kötü futbolculuğu iyot gibi açığa çıktı. Fiasulyeden oynuyor.

GLADYATÖR:
Kazım; Arkasına hocadan büyük destek var. Kendine bu yüzden çok daha fazla güveniyor. Biliyor ki kötü bile oynasa, mutlaka sahada olacak. Böylesi nazlı, sorunlu futbolcuların arkasında duracak hocaların, taraftarın olacak. Gittikçe çok daha iyi olur, lig sonunda 15 gole ulaşır. ı

BOROZANCI:
Fırat  Aydınus; Bugün resmen, dizi film yıldızı gibiydi. Kadranda en çok görünen elemndı. Televizyonun kendisini gösterdikçe şov yaptı. Penatı, penaltıydı az daha Kazım’ı atacaktı. İyi maç yönetti ama maçı erken bitirdi. 2 dakikadan fazla uzatma vardı. Ben bu sene hakemleri çok beğeniyorum. Fırat Hoca, zaten benim en iyi hakemimdir, her kararına saygım var.

BİR SORU – BİR CEVAP:
Servet takıma girer mi?
Girer, Gökhan Zan çok iyi oynadığından değil, Servet sakat olduğundan oynuyor. Servet de iyi olduğundan değil, yerinin anlaşılmaz bir şekilde garanti olduğundan ne yapar yapar sümkürmeye devam eder yakında.

İMPARATOR:
Lige ağırlığını koymaya başladı. Topla oynama oranını %60 a çıkardı. Takımın orta sahasını büyük takım orta sahası gibi oynattı. Oyunu çok iyi yönetti, çıkardığı aldığı adamlarda hem isabet hem de hakkaniyet vardı.

ORDAKİLER:
Ne günlerdi 19 Mayıs Stadındaki o büyük maçlar. En azından tüm kale arkasını doldururduk. Kısıtlı taraftar yoğun tezahürat yaptı. Ama hakkını verelim Gecekondu belki de son yılların en iyi taraftarıydı.

ANALİZ:
Aynen devam, geçen haftaki Eskişehirspor maçı sanki bitmemiş gibiydi. Antrenör amentüsüdür, galip takım değiştirilmez, Fatih Terim de değiştirmemiş, iyi oyun oynayan takımın, nispeten kolay geçecek maçta aynen devam etmesi çok doğru bir hamleydi. Muslera’nın cezasından sonra kaleye geçmesi, takıma güven verdi. Taraftar rahat maç seyretti. İlk tehlikeyi Muslera’nın atlatması lehimize oldu. Normalde en fazla 10 gol yiyerek sezonu tamamlaması lazım. Yerse de kendine aşırı güveninden, ya da defans hatalarından yer. Atılan şutlardan kolay kolay gol yemez.

 2 ay önce Ayhan ile Mustafa Sarp’ın oynadığı yerde şimdi Selçuk’la Melo’nun oynuyor olması takımın levelini kim bilir kaçla çarptırdı? Yıllarca yırtındık, orta sahada mahkum oynuyorsan, futbolcuların daha çok top kapma mücadelesi veriyorsa büyük takım olmanın imkanı yok. Melo hem sert hem teknik bir futbolcu. Aslında bu iki meziyete sahip futbolcu sayısı çok değildir. Büyük maçları oynadıkça, ligi, diğer futbolcuları tanıdıkça tek başına orta sahanın tapusunu alır.

Engin, dalağı şişene kadar oynadı. Hep söylerim, bir futbolcu maç bittiğinde 10 metre koşacak dermanı kalmamalıdır. Kendisinden çok şeyler bekliyorum, kontratağı çok süratli taşıdı. Bir sonraki Milli takım kadrosu açıklandığında mutlaka ismi yazılacaktır. İşte Galatasaraylı futbolculardan beklediğimiz budur.

Kulübede, oynayan takımdan daha iyi oynayacak futboynaolcular var. Sercan, Baros, Eboue oturuyor, Çağlar daha 1 ay önce milli takımdaydı, şimdi tribünde oturuyor. Ceyhun’un esamesi okunmuyor, Geçen senenin bankosu Ayhan maçı bile seyretmiyor. Milli Yekta’ya oynama sırası gelmiyor. Ve takım büyüyor.

Takımda en çürük elmanın Sabri olması beni sıkıntıya sokuyor. Bu kadar kötü bir sağbek bu takıma yakışmıyor, bu gidişle kendisini seven taraftarla bile papaz olacak. Sahada dalağı şişmeden koşuyıor sadece, takıma hiç katkısı yok. Vızır vızır adam geçirip, hücumda eltili olmadı. Yapamadığı ortalar can sıkmaya devam ediyor. Hadi be Tommiks, rezil etme bizi. Hakan Balta Sabri’yi geçiyor haydi hayırlısı.

Takım uzun yıllar sonra ilk defa sakatsız cezalısız bir maça çıktı. Böyle olunca da ne kadar fazla futbolcumuz varmış ortaya çıktı. Bu durum iyi olduğu kadar kötü de. Takım yenmeye devam ederse, değiştirilmeyecek ve çoğu futbolcu oynayamadan sezonu bitirecek. Ben de çok değişen takımlara karşıyım. Yalnız tek itirazım Elmander’in en önde tek başına oynama durumunda kalması. Eğer taktik için, diğer Galatasaraylı futbolcular gol atsın diye böyleyse, Elmander’e yazık olur. Fazla gol atamaz.

Melo’dan bahsetmeden kapatmayalım. Voleybolda arkadan gelip smaç vuran gibi kafaya çıkıyor. Dosta güven düşmana korku veren bir stili var. Sarı, kırmızı kart alır diye kaygıya düşmeye gerek yok. Lugano gibi Emre gibi pislik değil, rakibe saygılı, hakemin işini kolaylaştıran oyunu var. Tam benim orta saha oyuncum. Yürüyedur Pitbull, Selçuk’la beraber orta sahamız size emanet.
                 

1 Eki 2011

Lorik Cana ve Felipe Melo

Lorik Cana ile Muslera'yı değişen, Lorik Cana'dan boşalan yeri Melo ile dolduran her kim ise, Galatasaray'a Hagi'yi aldıran adam kadar sevap işlemiştir. Melo ismini, bu sene diğer tüm transferler gibi, bize transfer olduğunda öğrenmiş oldum. Tıpkı Lorik Cana gibi, onu da ilk Galatasaray maçında gördüğümde tanımıştım. Yabancı futbolcular konusunda cahilliğimi kabul ediyorum, kesin olarak içinizde, Galatasaray maçı hariç olan maçları en az seyreden benimdir. Hele ki yabancı maçları senede 5 defa seyretmişsem, çok seyretmişim diyorum. Ne var ki, yine de hatırı sayılı yabancı futbolcu tanıyorumdur. Ama yalan yok, Kewell'i, Neill'i, tanımıyordum da Baros'u tanıyordum. Lincoln'ü tanıyordum mesela, Misimoviç'i de, ama Keita'yı hiç duymamıştım.

Evet tarihin en berbat sezonundan sonra, başında İmparator'un olduğu Galatasaray'da tüylerimi diken diken edecek, beni futbola bağlayan zayıf ipliği mumlayacak, yeniden alıp bayrağımı tribünlerde nöbet bekletecek futbolcuları bekledim. Ne yazık ki, hiç biri bu vasıflara sahip bir futbolcu değil benim için. Ama biri var ki ''tanımıyorsan tanı be abi'' diye hırladı, oynadığı ve 2-0 yenildiğimiz ilk lig maçında. Lorik Cana'yı da oynadığı ilk lig maçında tanımıştım. Şimdi hipotezi ortaya atıyorum. Lorik Cana ve Felipe Melo şimdi tam oynayacakları, bayrak adam olacakları takımdalar. Her ikisi de sezon sonu dolmadan taraftarlarının 10 numaralı futbolcuları olacaklardır. Galatasaray'lı Cana için  düşündüklerimi yazmıştım. Asla Galatasaray futbolcusu değildi ve olmayacaktı. Melo ise tam Galatasaray futbolcusudur, takas cuk oturmuştur.

Galatasaray; Türkiye'de oynadığı bütün maçların favorisidir. Çıkacağı ilk lig maçında, kimle oynarsa oynasın Galatasaray yenilir diye servet basan bir kumarbaz mevcut değildir. Çünkü Galatasaray'ın ismi, markası sezona puan farkıyla önde başlar zaten. Maçlar oynandıkça, oynanan oyunlar, oynayan oyuncular artı veya eksi yönde kağıt üzerindeki avantajı değiştirirler. Lorik Cana'lı bir orta sahası olan Galatasaray'da oynadığı bütün maçlara favori çıkar. Ama oyun üstünlüğünü ele geçiremez. Güzel futbol oynayamaz, çünkü Cana ancak top rakipteyken üstünlüğünü ortaya koyabilen bir cengaverdir. Şut çekemez, topla dans edemez, penaltı atamaz, frikik kullanamaz, gerekirse kaleye geçemez. Ancak kafa kafaya veya karşı takımın daha iyi olduğu maçları oynayabilir. Dolayısıyla da, kazma bir orta sahayla oynayan Galatasaray çok fazla maçını mahkum oynayacak, kaybetme olasılığı artacak, Cana gibi savaşan futbolcu eksikliğiyle, defansın baltalığı, kalecilerin kötülüğü birleşip tabelaya facia olarak yansıyacaktır. Nitekim yansımıştır da. Lazio'nun oynayacağı maçların çoğu kendisinden daha güçlü takımlarla olacağı için, Cana'dan sadece Lazio'nun daha az gol yemesine katkıda bulunması beklenecektir. Halbuki Galatasaray'da, savunmacı diye bir futbolcu yoktur. Varsa hemen ilişkisi kesilmelidir. Ne savunması, neyi savunacak Galatasaray savunma futbolcusu. Kalecisi bile Galatasaray'ın gol atması için uğraşmalıdır. Galatasaray'ın sağbeki, stoperi teknik olmak zorundadır. Galatasaray'daki kazma futbolculardan nefretim bu yüzdendir. Her maça yenmek için çıkacaksın, bu yönde bir taktiğin, oyun kurgun olacak, gerekirse hezimete uğrayacaksın. Ama adın Galatasaray'sa hezimete uğradığın takımı 15 gün sonra hezimete uğratabilme ihtimalin olacak. Beni Galatasaray imanlı biri olarak yaşatan tek şey bu ihtimaldir.

Pitbull'lu Galatasaray oynayacağı bütün maçları kazanmak için oynar. Benim tanıdığım Fatih Terim hiç bir maçta beraberliğe el sıkışmaz. Galatasaray isminin avantajına, oynayan oyuncuların kalitesi eklendiğinde mutlaka saha neticeleri de gelecektir. Melo topu rakipten kapmak için cebelleştiğinden çok daha fazla olarak topla oynarken görünecektir. Gol atması tesadüf, ya da çok iyi futbolcu olduğundan değildir. Oynayacağı en randımanlı takım Galatasaray olduğu içindir. Yani zaten savaşçı bir futbolcunun bir de bütün maçları üstün oynayan bir takımın orta sahasında oynaması, kendisine hem moral, hem zevk, hem de itibar kazandıracaktır.

Melo, Galatasaray'ın göğüs göğüse oynayacağı maçlarda, takıma orta saha üstünlüğünü sağlatabilirse, işte o zaman tam kararımızı vereceğiz. İşte o zaman, sahada her sene olan fakat aslında taraftarın kalbine gömülü 10 numarasının 3.sahibi olarak nesiller boyu isimini, sarı kırmızılı harflerle Arena'ya kazıyacaktır. Galatasaray futbolcusunu birazcık tanıyorsam da, Metin Oktay ve Hagi'den sonraki 10 numaralı Galatasaray formasının arkasında Pitbull yazmalıdır ve yazacaktır da.

29 Eyl 2011

Arena, Sami Yen

San Siro'yu, Barnebau'yu, Vestfealen'i görmüş, Fenerbahçe Stadı'nı kıskanmış biri olarak yazıyorum. Bizim Arena bu gördüğüm,, görmesem bile bildiğim stadyumlara nal toplatır. Arena'da her maça 5.2500 kişi maça gelsin, razıyım takım her maç 10 kişi oynasın. Burada Galatasaray berabere kalırsa o maç oynayan takımı toptan katlederim, ya da ben o stadın ortasında kendimi yakarım. Aynı zamanda şöyle de bir iddiada bulunurum, bu Stadyum Fenerbahçe maçı dahil, hiç bir zaman tıklım tıklım olmayacak. En azından kısa vadede bu mümkün görünmüyor.

Herhalde Dünya'da, stada bu kadar kolay gidiş yoktur. Gerçi gidenler aynı dakikada gitmediği için bana öyle geliyordur. Ben ne zaman gitsem, Nevizade'de içiyorum, sonra Taksim'den metroya biniyorum, bir bakıyorum 15 dakika sonra aslanlı yoldayım. Hayranlıkla yeni mabedi seyrediyorum ve tribüne çıkıyorum. 40 senesini Ali Sami Yen'in sidikli tribünlerinde geçirmiş biri olarak kendimi Arena'ya uyarlamaya çalışıyorum. Bir de ne göreyim, ben girdiğimde ki 30-40 dakika var maçın başlamasına, çapulcu tribünü bile bom boş. Oysa ki taraftarın sahaya çökmesi, takımını forseye hazırlaması işte tam bu dakikalardır. Isınmaya çıkan kendi takımını ne kadar güçlü motive edebilirsen, diğer takımı o kadar ürkütmüş olacaksın. Bu gidişle Arena'dan kimse ürkmeyecek, zaten ürken de yok. Şu kadar maç oynadık, hiç bir büyük maçı kazanamadığımız gibi, evire çevire yendiğimiz bir takım yok.

Taraftar bu stada gitmez arkadaş. Daha doğrusu elinde kombinesi olanlardan kimi şu maça gider, kimi bu maça, dolayısıyla tamamı hiç bir maçta olmaz. İddia ediyorum, Olimpiyat Stadından gelmek, Arena'dan gelmekten çok daha kolaydır. Maçtan en son çıkan kişi en az 1.5 saat sonra Stadyum mahallinden ayrılmış demektir. Yürüyerek dağılmanın imkanı yoktur. Eğer araban yoksa, stadı terk etmenin tek yolu metroya binmektir. Metroya binmek, maden ocağının dibine gitmekle aynı orantılıdır. Kapasitesinin çok üstünde insan, salkım saçak yerin dibine girmekte, ve mutlaka aksayan trafikte yolculuk yapmak zorundadır. Misal ben, şu son maça gitmediysem, sebep dönüş eziyetidir. Ben eziyeti bahane edip gitmiyorsam en az 10.000 kişi daha vardır benim gibi düşünen.

İnönü Stadından en son çıkan kişi en fazla 10 dakika, Kadıköy'den 4 dakikada kendini sokakta bulur. İstediği yere dağılır, gider. Bizde ise en az 1 saat daha beklemen lazım. Şimdi mevsim müsait, sağda solda metronun boşalmasını bekle, yarın Seyrantepe ayazında ne yapar bu taraftar? Henüz arabayla gitmedik, gideni de duymadık. Bildiğimiz 30 lira otopark parası varmış. Bilet fiyatından pahalı otopark. Gördüğüm kadarıyla da arabayla bile gitsen Mecidiyeköy'e gelmen en az 1 saat sürer. Bu eziyete katlanmak için de takım lazım. Futbolcu lazım. Taraftarı tribüne koşturacak, bütün Dünya'nın tanıdığı büyük futbolcu lazım. Galatasaray sezona başlarken, yabancılarının tamamını değiştirdi. Gelenlerden, hiç kimseyi yolda görsem tanımam. Beni coşturacak, Galatasaray'a banko bahis oynatacak tek bir futbolcu yok kadroda.

Melo var ya diyen çıkar. Var tabi, 4 maça baktık, 4 maçın da en büyük futbolcusu Pitbull. Ama geldiğinde bir çok arkadaş bidon demişti kendisine. Hatta Lorik Cana'yı değişmeyen vardı ve haklıydılar. Aynı Ribery geldiğinde olmuştu böyle şeyler. Millet Anelka'yı getirirken, biz ucubet garibesini getridik. Bir de baktık ki adam ferrariymiş. Hiç kimseyi almayıp, bir tek Drogba'yı alsalardı, tribünler şimdikinden çok daha fazla dolardı.

Ha, bizde yok da millette var mı? Maçlar gazozuna, amacı yok aslında bir bakıma. Playoff'a dahil olacak 4 takım belli.  Maçlar o zaman başlayacak, bana göre oynanan maçlar hazırlık maçı üzerinde bile değil. Değişen bir şey yok yani. Maçı pazarlamaktan bir haberler diyeceğim o da değil. Amaç maçın biletini geçirmek ise, geçirdiler zaten. Hiç kimse maça gelmese daha iyi onlar için.

Bir de rezalet bir ses sistemi var Arena'da. Doğal olan tribün sesi, taraftarın sesi ne kadar yoğun ve net duyuluyorsa, taraftara söylenen hiç bir şey duyulmuyor, anlaşılmıyor. Kadrolar sayılırken bile kimse anlayamıyor sayılan isimleri. Son oynanan Eskişehir maçında, deplasman taraftarı bando sokmuş içeri. Biz Eskişehir'de düdükle bile içeri giremeyiz. Bando çalmaya başlayınca bizimkilerin sesi duyulmaz oldu. Kazayla Eskişehir öne geçse bizimkiler tamamen iptal olacaklardı. Bizim çocuklardan biri saksafon çalar, geçen maçta, Nevizade'de çaldı, hem içtik, hem söyledik. Maça getirmeye korktu içeri almazlar diye, arabaya bıraktı. Haklıydı, kesinlikle içeri almazlardı, Eskişehirspor'un bandosunu içeri alanlar, onun saksafonunu polis miğferine bıraktırırlardı.

Bu bir paradokstur. Takım güzel futbol oynayacak, taraftar coşacaktır. Ya da taraftar gelecek coşacak takımı koşturacaktır. Galatasaray tarihinin en güzel periyodu 96-2000 yılları arasıydı. Hiç bir maçta Ali Sami Yen dolmamıştı. Ortalama 8.000 kişiye oynanırdı maçlar. O maçları kaçıranlar, gitmeyenler, şimdi, tek forvetli sıçan gibi oynayan takımı seyretmek durumundalar.

Takımda başlangıçta büyük futbolcu yoktu. Şu ana kadar büyüyen Melo oldu. Yetmez, yarın atılır, sakatlanır, ceza alır yine Ayhan'a kalırız orta sahada. Ali Sami Yen  taraftarı zaten orada, sorun yok. Biz diğer 20-25.000 kişiyi arıyoruz. Henüz ortada yoklar, onları bizim gibi hastalık sahibi yapmak için büyük oyuncu lazım, hadi olmadı, eldekilere büyük oyun oynatmak lazım. 90 dakikanın 60 dakikasını rakip takım 18 inde oynayamayan Galatasaray asla Arena'yı arena yapamayacaktır. Bunun en somut göstergesi bahislerde Galatasaray'a her maç1.05 yazacaktır. İşte o zaman bu stad konforlu bir cehenneme dönüşecektir. Şimdiki hali ise altından şarap ırmakları geçen, hurilerle dolu bir cennettir.

26 Eyl 2011

Darvell'e Saygılarla; Galatasaray 2- Eskişehirspor 0_


MAÇKOSKOP
KADRO:
Aykut
3
Sabri
-3
Ufo
5
Gökhan
4
Hakan Balta
6
Selçuk
6.5
Melo
8
Engin
5.5
Kazo
3
Elmander
2.5
Riera
2

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
-Melo’nun bir topu ısırmasından sonra, tribünleri gaza getirmek için yaptığı hareket. Kötü oyunla beraber uyumaya geçmiş taraftarı ateşledi.

VARİL:
-Sabri; Orta yapmasını, pas vermesini öğrenemeden futbolu bırakacak. Kafası kopuk tavuk gibi koşuyor.

GLADYATÖR:
-Melo; Bir kere daha Pitbull, köpeklerden hem korkmuşum, hem tırsmışım. Sayesinde köpek sever oldum. Uzun yıllardan sonra ilk defa bir Galatasaraylı futbolcudan onur duyuyorum. Sadece kendisini seyretmek için bir daha ki maç tribünde olacağım.

BOROZANCI:
-Toga Özkalfa; Kazım’a sarı kart vermekte çok geç kaldı. Avantaja riayet ederek maçın güzel oynanmasına yardımcı oldu. Yan hakemler iki defa Galatasaray aleyhine yanlış ofsayt bayrağı kaldırdı. Tabelaya tesir eden bir olumsuzluğu olmadı.

BİR SORU – BİR CEVAP:
-Sabri ne zaman orta yapmasını öğrenir?
Öğrenemez, öğrenemeden futbol hayatı bitecek. Ama ne yapalım ki biz Galatasaray taraftarı Sabri’yle beşik kertiğiyiz, katlanacağız.

İMPARATOR:
Eskişehirspor’a karşı tek santraforla oynadı. Maçın sonlarına doğru Emre Çolak taraftar için harmandalı oynarken kızdı. Ne yapsın çocuk, maç bitmiş zaten, onun da yeteneği kısa alanda çalım atmak. Takımın oyununda halen bir Terim katkısı göremedim. Takım gol pozisyonu yaratamıyor.
-
ORDAKİLER:
Galatasaray hala kötü oynuyor, piyangodan çıkan Melo’yu saymazsak takımda büyük futbolcu yok. Taraftar yine de beklediğimden daha yoğun maç seyrediyor. Takımda amigo sayısı fazlalaştı, büyük bir maçta görülmemiş tezahürat yaparlar.
-
ANALİZ:
Fenerbahçe, son 20 yılını 2 kaleciyle oynamış. 515 maça iki kaleciyle çıkmış. Biz son 5 maçımızı, 4 kaleciyle oynamışız. Millet bizden öğrenmiş, biz öürettiğimiz şeyin peşine düşmüşüz. Bu sefer sıra Aykut’taydı. Top gelmediği zamanlar, Aykut Dünya’nın en büyük kalecisidir. Bugün de top gelmediği için unutulmaz maçlarından birini çıkarmıştır. Hakkını yemeyeceğim, uyarı yapılmış muhakkak, bu kez topları şişirmeden kullandı.

Geçen Gs tv’den Almanya’da oynanan Juventus maçını seyrettim. Orhan Ak, Berkant, Petre, Tamas oyunda, Fatih Terim kulübedeydi. Juventus’a top göstermedik, maçın sonlarına 1-0 önde girmişiz, uzatmalarda 2. Yi arıyoruz, nitekim de buluyoruz. Ve biz o takımı beğenmedik, Terim’in kellesini aldık. Şu takıma bakıyorum, bu takım nasıl berabere kalır bir anlam veremiyorum?

Bu Pitbull, böyle giderse ve muhtemelen daha da ivme kazanarak gidecek, hepimizi köpek yapacak. Ben şimdiden oldum zaten de, kimbilir kaç Galatasaraylı çocuk sayesinde hayvansever olacak? Yakında hayvanseverler kendisine bir ödül verirse şaşırmam. Helal olsun, tam bir Galatasaray 10 numarası. Böyle bir adamı Galatasaray’a aldıracak kadar futbolu bilen adam olduğunu sanmıyorum içimizde. Ama böyle bir adamı da bulmuşken kaybedecek kadar aptalımız da yok. Uzun yıllar Galatasaray orta sahası NO PASARAN olmuş demektir. Bugün kü maça gitmedim, Galatasaray’ın kötü oynayacağını öngörüyordum, bence yine de kötü oynadı. Ama bir sonraki maç, sadece Pitbull’u seyretmek  ve ona daha yakın olabilmek için kalenin tam arkasında olacağım.

Ligin en uzun kalecisi Eskişehirspor’da ve o kaleye doğru ısrarla havadan gelişi güzel ortalar kesildi. Selçuk’un serbest vuruşunda da kaleci çıkmadığı için Gökhan kendisinden beklemediğim iyi bir kafa vuruşuyla topu içeri bıraktı. İkisini de sevmem ama eğer biri oynayacaksa Servet’in yerine Gökhan oynasın. Gökhan Zan çok acemice hatalar yaptı, ıska bile geçti ama Ufo pisliği çok rahat temizledi.

Galatasaray’ın oyununu ben yine beğenmedim. Bilinçli bir atak yok, 2 defa Selçuk’un ince pasını seyrettik, devamını getiremediler.  Bu kez sol taraf iyi çalıştı. Hakan Balta belki de son 20 maçın en iyisini oynadı. Engin Baytar, Galatasaray’ın oyunu domine ettiği maçlarda güzel oynar. Yalnız toplara çok sakat giriyor, sarı kartsız maç bitirmesi çok zor.  Takım, 4. Maçında en iyi oyununu oynadı. En azından topu çok daha fazla kullandık, kalemizde tehlike yaşamadık, gol yesek bile çıkarabilecek motivasyon vardı. Bir sonraki maç üstüne koyarlar, ama takımın notunu vermemiz için bir Fener maçı seyretmemiz gerekiyor.

Aboue bey sakatmış, oynamadı. Maça da 30. Dakikada teşrif etti. Sivilken bayağı sevimli adammış, oynamadığı zaman sanki adamı daha çok sevdim gibi. Belki biz bıktık bu işlerden, hiçbir maçı beğenmiyoruz, bilmiyorum. Dün Beşiktaş maçınının ilk yarısını tamamlayamadım, Fener maçını gol atılır atılmaz seyretmeyi bıraktım. Trabzon maçını zaten seyredemiyorum, bizim maça bile gidesim yok, hatta gitmedim bile. Şimdi tabelaya bakarak yazanlar, konuşanlar çıkacak. Benim seyrettiğimin tam tersi bir maç analizi yapacaklar. Ama boşuna da konuşmuyorum, Melo babamın oğlu mu? Aboue den çok mu daha büyük futbolcu? Niye seviyoruz daha ilk maçında? Sabri’ye niçin katlanıyoruz?

Zaten bu maçlar gazozuna maçlar. Ligin sonuna diri girmek lazım. Playoff maçları er meydanı olacak. O maçların taraftarı da bu satırları yazan. Çocuklar siz tatbikata devam edin, savaşta hep beraberiz evelallah.

23 Eyl 2011

10 Kişi Kalan Takımın Hocası

2000 senesinin 17 Mayısında, Parken stadında bir final maçı oynandı. Maç uzatmalara gitti, o anda beklenmedik bir şey oldu., takımın en büyük futbolcusu atıldı. Üstelik olası penaltılardan birini atacak garanti futbolcuydu. Ve daha maçın bitimine 27 dakika vardı. Takımın Hocası Fatih Terim'di. Hasan Şaş'ı oyuna soktu. Ve 10 kişi kalmış takıma hücum emri veriyordu. Galatasaray bir zamanlar böyle bir takımdı.

Galatasaray'ın bir karakteri vardır. Bu karakter, Darwell'lle başlayan, Lucescu'yla biten uzun yıllarda oluşmuş bir futbol kültürüdür. Yener, yenilir, şampiyon olamaz, fark yer, futboldur her şey olur, ama Galatasaray asla sıçan gibi futbol oynayamaz. Benim Galatasaray'dan en fazla gurur duyduğum maçlar, eksik kaldığımız, yenik duruma düştüğümüz maçlardır. Böylesi maçlarda Galatasaray'ın forsesini seyretmeye doyum olmaz.

İki gece önce, Karabük'te maçın başlarında Galatasaray 10 kişi kaldı. Takımın başında yine hoca Fatih Terim'di. Atılan kalecinin yerine en uçtan, hücum bölgesinden birini çıkardı. Sıradan bir lig maçıydı oynanan. Mütevazi bir küçük kasaba takımıyla, durum 0-0 dı. Devreyi, kazasız belasız, yani gol yemeden atlatmayı planladı hoca bes belli. Ama bu arada kaleci, inanılmaz bir kaleci kurtarışıyla çataldan bir topu çeldi. Yani aslına bakarsak, planın falan tuttuğu yoktu. Galatasaray'ın kötü kalecilerinden biri, kedi olalı bir fare tutmuştu. Olsun du, Hocanın planı değilse de duaları kabul olmuştu. Resultante importante idi. 10 kişi kalmış Galatasaray, tek bir atak yapmadan, Elmander'i topla buluşturamadan soyunma odasının yolunu tuttu.

İkinci yarı, eski büyük maçları, eski 10 kişi kalmış Galatasaray'ı seyretmişler, haklı olarak hocadan bir şeyler bekliyorlardı.  İkşnci yarı başladı, ne olur bir atak biz dilenciler için. Ne gezer, bizim futbolcular ortaya geçtiler, sıçan olarak. Bir ara Karabük'lülerin 5-6 dakika top çevirdiklerini seyrettik. Galatasaray kalecisi vakit geçiriyordu, kendisine gelen bütün topları ileriye şişiriyordu. Bunları seyreden hocalar, Fatih Terim'le Taffarel olamazdı. Benim azıcık tanıdığım Fatih Terim, sıradan bir maçta beraberliğe yatan kalecisine tekme tokat girişir bir daha asla forma vermezdi. Muhtemelen, Karabük'ten tırsıp, kendisi yatın demişti.

Galatasaray'ın sayısız maçını seyrettim. Çok büyük hezimetlerini gördüm. Son yıllarda takımı tanıyamıyorum. 1-0 öne geçse Kanije Kalesi savunmasına geçiyorlardı. Bu sene durum farklı olacak sanmıştım. Her kes korkar, Fatih Terim asla hiç bir maçtan korkmazdı. Nitekim korkmayıp, 3-0 gerideyken Fener'e saldırmış 3 tane daha yemişti. O maçta hiç utanmamıştım, Karabük'teki maçta yerin dibine girdim.

Bu takımın tamam, hasbelkader taraftarı olduk, ama ya sonrası. Niçin sevdik, niçin her sevdasının peşine takıldık. Galatasaray büyük takım refleksini her zaman sahaya yansıtmak zorundadır. Kalecisi vakit geçiren, hem de berabere durumdayken vakit geçiren takım büyük takım olamaz. Vakiti bir güzel geçirdin, peki yemeyeceğinin garantisi var mı? Nitekim, kurtardığın topun diyetini, her zaman ki gibi kalende felç geçirerek ödettin, sonra, sana vakit lazım değil mi? Ben o anda, Büyük Terim'den, kaleciyi çıkarmasını, Baros'u oyuna alıp, Sabri'yi kaleye geçirmesini beklerdim. Ben olsam öyle yapardım, sanırım Hoca bilmez ama ben biliyorum ki, Sabri hem Ufuk'tan, hem de Aykut'tan daha iyi kalecidir.

İyi oyun oynatamayacak Terim bu gidişle Galatasaray'a. Zamanında iyi oynamış bir takımın Hocası olduğuna kendisi de inanmıyor. İyi oynuyor gözükmenin tek yolu, gol bölgesine rakipten daha fazla adam sokabilmektir. Yani rakipten adam eksiltmektir. Futbol sanıldığı gibi 11e 11 oynana bir oyun değildir. Diyelim ki top senin takımındadır. O anda kendi kalecinin senin gol atmana en ufak bir katkısı yoktur. Bir de topun ayakta olduğu adamı saymazsak, kalan 9 kişi gol yememek için çabalayan 11 kişiye karşı oynuyor demektir. O halde ne yapılmalı ki, en azından 9'a 9 oynayabilmelidir. Çalım atan, pas veren, hızlı koşan futbolcular bu yüzden daha değerlidir. Bizim en iyi oynadığımız sezonu hatırlayın çocuklar. Popescu, Taffarel'le paslaşıp, en öndeki adamı eksiltmiş olarak oyuna sokardı. Hagi' en az 1 adamı geçtiğinde de gol bölgesinde çok daha fazla Galatasaraylı futbolcu bulundurulurdu.O takım bugün Fatih Terim'in elinde olsa Hagi'yi, mağlup duruma düşmezse oyuna almazdı. Arif'i ise hiç oynatmaz, tek başına kalan Hakan Şükür'de bir iki maç sonra taraftardan küfür yerdi.

Hoca olmadığını ve Galatasaray'a hoca gerekmediğini defalarca yazdım. Takımın başında sonsuza kadar kalmasında benim için sakınca yok. Ben Reykart'ın götüne teneke bağlanarak gönderildiği bir takımın taraftarıyım. Gerçekten de benim gibi taraftarların Galatasaray'ın başında bir hoca aradığı falan yok. Galatasaray'ın kendine has hasletleri vardır, onlara zeval getirmeyecek bir çoban, yeter bize. Her şeyine katlanırım, inanırım da korkaklığına inanmazdım. Fenerbahçe son 20 seneyi 2 kaleciyle oynadı, durum onu gösteriyor ki bir 10 sene daha aynı kaleciyle oynayacak, biz 20 kaleci eskittik bu yıllarda. Gol yedi, kaleci değiştir, yemedi, top gelmedi, atamadılar sakın elleme. Takım Manisa'yı yendi, galip takım değiştirilmez Fener'e de aynı takımla oyna, yenildi, bir daha ki maç değiştir.

3 maç seyrettik, diyorlar ki bizimkiler,'' amma kötümsersin, takım değişti, alışacaklar'' falan. 3 maçta kombine edilmiş tek bir atak görmedim. Gol, futbolcunun kişisel becerisine bağlanmış, gol yememek için ise kazmalardan medet beklemeye. Biz Fatih Terim çaylakken, Sami Yen'de Fener'den 4 yediği maçı seyrettik. O kadar kötü yönettiği maçları hatırlıyoruz. Ben Terim'i, KarabükTeki kadar çaresiz, korkak, takımı kadere teslim ederken seyretmemiştim. Üzgünüm.

4 adamı atılmışken, averaj hesapları söz konusu iken Fenerbahçe Stadında taraftarı biber gazı solurken, Arif'le beraberlik golü arayan Lucescu'ya saygılarımla,

21 Eyl 2011

Ortadaki Sıçanlar; Karabük1- Galatasaray 1


MAÇKOSKOP
KADRO:
Ufuk
1.5
Aboooo
-2
Gökhan
-3
Ufo
1
Hakan Balta
1.5
Selçuk
2
Melo
4.5
Kazım
1
Elmander
0
Sercan
4
Ayhan Akman
10

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
-Oynanan maçta, büyük olanın hocasının, ikinci yarıya başlarken takımın en etkili forvetini çıkarıp, zaten gereğinden fazla salakla işgal edilmiş sağ kulvara birini daha alması.

VARİL:
-Abooo; Kendisine teşekkür ediyorum, beni bu sezon haklı çıkaran ilk futbolcu olmuştur. Ya sakattır, ya emekliliği gelmiştir. Biri Muhammed Sarr’ı kaybolduğu yerden bulup, Galatasaray’a bilezik gibi geçirmiştir.

GLADYATÖR:
-Ayhan Akman; Uzun yıllardır Ayhan Akman’ın takıma zarar veremeden bir maçı atlatmasını seyrettim. Kendisi ya oyunda olup, Galatasaray’a kötü oyun oynama hastalığını bulaştırmış, ya da hiç görünmemiştir. Bu akşam kulübedeydi, kötü oynamayan tek futbolcuydu.

BOROZANCI:
-Bünyamin Gezer; yanıltmadı, bu sezon hakemler gerçek manada hakim olmuşlar. Sıkıysa biri yan gözle baksın, büyük takımların çekeceği var. Ah bir de Milan Baros’un kolpasını yemeyip, sarıyı bassaydı, bu gün benim adamım olacaktı.

BİR SORU – BİR CEVAP:
-Fatih Terim, hangi köyün imparatoru?
-Çeteistan’ın

İMPARATOR:
Takımı leş teslim aldı, son 3 sezonun en kötü futbol oynayan takımını. Ve gördük, tecrübe kazandıkça sıçana dönmüş. Takım ilk yarıyı berabere bitirmiş. Karşısındaki takım 10 kişi oyanmamıza rağmen beraberliğe razı, sen kalk gole en yakın adamı çıkar, Sabri’yi oyuna sok. Otur, sıfırsın
-
ORDAKİLER:
-Karabük’e büyük takım geldi sananlara, de get lan çekip maça gitmemişlerdir. Bu Galatasaray’ı seyretmek için İstanbul’dan maça giden varsa haber versin, hepsine benden bir kerizlik madalyası var.

ANALİZ:
-Bir ara utandım maçı seyrettiğime, sanki takım Barca’ya karşı oynuyordu. Milan Baroş oyuna girmek için kenarda bekliyordu. Bizden biri topu kapıp, taca atsa razıyım, ortada sıçan oyununda sıçana dönmüşlerdi. Yazık, takımda geçen sene 1 tane Mustafa sarp vardı, bütün lanetimle saldırdım, belamı buldum, takımın tamamı Mustafa Sarp’a dönüşmüş, sağ olasın Grande Terim.

Taraf olduğumuz takımın, tek Galatasaray’lı futbolcusu Sabri bu sefer kulübede. Yerine layık görülen Abaou, belki birkaç defa daha az atak yememizi sağlayacak sağ tarafımızdan, değer mi acaba? Abou değil de Cafu olsa, Torres olsa ne yazar? Daha ligin başı Ufo kaptanımız oldu, haydi hayırlısı.
Galatasaray iyi oynayamayacak, buna hazır olalım. Geçen yıllarda kötü oyunu bulaştıranların çoğu gidince umutlanmıştım, ama kanserli bacak kaldı, başka tedavi yöntemleri uygulandı. Orta sahada pasla, çalımla adam eksiltip gol bölgesinde daha fazla adamla girilemediği sürece çoğu maçı kötü oynayarak tamamlayacağız. Stoperlerden Gökhan’ı saymıyorum, benim için hakkında kötü de olsa bir şey yazmak ona lütuftur. Onu oynatan hoca hoca değildir. Diğer stoper Ufo’da etliye sütlüye bulaşmadan 3.maçını atlattı. Sıradan bir stoper bile değil, ligin sonuna kadar 2 gol atamaz. 1 tane belki vücudunun bir tarafına çarpar girer diye temkinliyim. Büyük takımın iki stoperi ileriye hiç çıkmadan bir maçı nasıl tamamlar?

Bu maçta iyi oynamamasına rağmen, orta sahada duruşu, cesaretle toplara girişi, ben yenilmem diyen direnişi için Pitbull’a saygı duyalım. Bizim insan alıcı satıcıları 1996 yılından beri kedi olalı bir fare yakalamışlar.( o sene Hagi yakalanmıştı) Numara bilerek mi verildi, sanmıyorum ama 10 numara futbolcu.

Muslera için bu maçta bir not vermeyi umuyordum. Kendisini tanımıyordum, ilk kez Arjantin maçında izledim. Maçı tek başına koparmış, almıştı. Samsun maçını canlı seyrettim. Topu oyuna elle ayakla pas olarak sokuyordu. Benim için büyük takım kalecisinin tek parametresi buydu. Gökhan Zan baltası, uzun şişirilmiş topa refakat ederken, kalesini boşaltıp, bodoslama adama girişti. Takımlar artık hakemler karşısında aciz, yedi kırmızıyı. Ufuk’un, Aykut’un cinlerine çarpıldı. Kaleye geçen Ufuk, unutulmaz kaleci kurtarışlarından birini yaptı. Ama ne yazık, sıçan dı kendisi. 0-0 berabere maçta vakit geçirdi, kendisine gelen bütün topları 8 dönüm araziye şişirdi. Kenarda koskoca Taffarel var, inanamıyorum nasıl müsaade ediyor? Bunlardan asla büyük takım kalecisi olmayacak.

Selçuk’un Selçukluğunu 3. Maçta da pek göremedik. Bu adam bildiğim iyi korner atardı, bakıyorum kornerleri bile yetiştiremiyor. Hoş ben zaten, gelişi güzel içeri gönderilen kornerlere karşıyım da, her hangi bir kombinasyon da yok atışlarında. Galatasaray 10 kişi kaldığında eskiden ne coşkulu olurdum. Kalanlar %10 daha fazla savaşsa eksik falan kalmazdı. Şimdilerde zaten takım berbat oynuyor, 10 kişi kalırsa o maçı çevirmesini beklemek ancak çok iyimser Galatasaray’lıların olabilir.

Yabancı futbolcu kalitesi, geçen yıldan kesin olarak daha kötü. Yerlilerden ise Selçuk’la, Sarp değişikliğinden başka yeni bir şey yok. Bu şartlarda bel bağlanacak adam da kendi geçmişin arayan kolpa İmparator. Benim umudum yok. Bu futbolla, Arena Stadı’na yazık olacak, ona yanıyorum.  

20 Eyl 2011

Sabri Sarı(kırmızı)oğlu; Tommiks

Şu an Galatasaray skut ekibinde biri var, adı bende saklı kan kardeşimdir, eski futbolcudur. Okan'dan Suat'tan, Emre'den başka hiç mi kimse çıkmayacak mı diye sormuştum bir zamanlar. Dedi ki yok yok, o nesil bitti, bir daha gelmesi mucize, ama illaki bir isim istiyorsan, zorlamayla birini söyleyeyim . Sağ kulvarda biri var işte, takıma girmeye en yakın adam, adı Sabri. Benim için otoriteydi, sattım Sabri'yi bizim çocuklara. Geliyor demiştim, daha kendisini hiç görmeden.

188  lig maçı oynamış Tommiks, 18 gol atmış. Bir sağ bek olarak oldukça fazla. Çoğu Galatasaraylı sevmez kendisini, şut çekiyor, çoğunu dağlara taşlara atıyor diye. Rakibi, yere göğe, Barca'ya Real'e sığdırılamayan Gökhan Gönül, oynadığı 112 maçta 5 gol atabilmiş.. Bu ortalamayla Fenerbahçeli prens Gökhan 188 maç oynadığında yazıyla sekiz gol atmış olacak. Sabri'yi sevmeyen Galatasaraylılara duyurulur.

Ben çok mu seviyorum Sabri'nin oynadığı futbolu? Kesinlikle hayır diyorum. Ve açıyorum mevzuyu. Sabri istese hiç bir maçta şut çekmez, var mı itiraz edecek olan? Serbest vuruş kullanmaz, korner atmaz, kondüsyonu yeterli, her topa deli dana gibi koşar, hepimizin gözünü boyar, maçtan sonra da üçlü çektirip günü tamamlar. Sorun var mı? Böyle yaparsa kızacak adam çıkar mı? Bence çıkmaz, hatta şimdikinden çok daha fazla prim yapar sevgili Galatasaray'ın çapulcu, amigo kaptanı.

Konu değil, bence sakıncası da yok ama belki bilmeyeniniz vardır. Galatasaray Kaptanı sevgili Arda Turan'ın sevgilisi daha önce Sabri'nin kız arkadaşıydı. Benim için bunları söylemek ayıp, bana yakışmaz belki ama amacım Tommiks'i bilmeyenlere, sadece kuşları döven ortalarına küfür edenlere bir şeyler daha aktarabilmektir.

Şu son oynanan lig maçında sahaya çıkan Galatasaray'da, Galatasaraylı olan tek futbolcudur kendisi. Galatasaray yenildiğinde evinde ağlayacağına emin olduğum tek futbolcudur aynı zamanda. Daha dün gördünüz at gözlüklü Galatasaraylılar, Mustafa Sarp'ı. Bu sütunlarda kimilerinden çok küfür yedim, daha hiç seyretmeden saldırdığımda. Ne oldu? kaç metreymiş Mustafa Sarp'ın Galatasaraylılığı, ölçtünüzmü? Sizin için sahada oynayan futbolcuların Galatasaraylılığı ne kadar önemli? Bilmem, ama benim için tek parametre, futbolcuların ne kadar iyi olduğu değil, ne kadar Galatasaraylı olduğudur.

Galatasaray gerekirse 10 kişi oynayacaktır. İşinize gelirse, Sabri yazılacak, sonra diğer 10 kişi belirlenecek. Sabri, başka bir Sabri'ye formasını teslim edinceye kadar bu takımda istediği kadar kötü oynayabilecektir. Büyük Galatasaray, büyük bir Galatasaraylı futbolcusu Sabri'yi taşımaya muktedirdir. Metin Oktay'dan şüphe ederim, Sabri'den etmem ki asla başka bir takım forması giymeyecektir.

Büyük Galatasaray taraftarı, Galatasaraylı olmanın da bir bedeli vardır. Aklını başına devşir, tabelaya, oynana oyuna bakma. galibiyetler, şampiyonluklar gelip geçer, Metin Oktay'lı takımın kaç şampiyonluk kazandığını bilen var mı aranızda? gerek yok, ben de bilmiyorum, bildiğim tek şey Galatasaraylılığa katkıda bulunan  futbolcuya minnet duymam gerektiğidir. Ve eminim ki Sabri, sağ kulvarda Galatasaray gol yemesin diye cebelleştiği kadar, nice çocukları Galatasaraylı yapmak için savaş verdiğidir.

Sabri'ye küfür eden bana küfür etmiş demektir. Ben tribünlerde olduğum sürece, Sabri'ye saldıran karşısında beni bulacaktır. Hani hep deriz ya biz olsak daha iyi oynarız diye, işte o biz, Sabri'dir. Sağ bekten öte Galatasaray amigosudur, kredisi sonsuzdur, yerine adam arayan başına büyük bela alır.

Sabri; Futbolunu gram ilerletemedin, ama hiç önemli değil kardeşim. Sakat ve cezalı olmadığın sürece takımın her hangi bir mevkisinde seni gördüğüm sürece Galatasaraylı olduğuma şükür edeceğim. İstediğin kadar kötü oynayabilirsin, yolun bahtın açık olsun sevgili kardeşim.

19 Eyl 2011

Servet Çetin Sorunsalı

Galatasaray kadrosunda görmeyinceye kadar içim rahat etmeyecek. Kendisini futbolcu olmadan önce de tanıyan biri olarak, 4 numara mevkisinde Servet'i seyretmekten gözlerim ağlıyor artık. Nasıl oluyor da hoca diye tapındığımız adamların bankosu oluyor çıldırmak üzereyim? Eğer Servet'i bir hoca banko oynatıyorsa, iki sebebi vardır. Ya haindir, ya gaflet dalalet içindedir. Hele ki tarihinin en berbat geçen senesinden sonra, takımın neredeyse tamamının değiştiği bir ortamda yine de Galatasaray'ın 1. stoperi olarak sahaya çıkartılıyorsa, durumdan vazife çıkartıyor, testiyi taşıyanı çeşmeye gitmeden  önce dövüyorum.

Öngörüyorum; Eğer kalırsak ki öyle görünüyor, playoff maçlarının sonuncusunun maç kadrosuna bakın. Servet Çetin o kadroda varsa bilin ki en iyi ihtimalle takım lig takım 3.sü olacaktır. Daha da ileri gidiyorum, Galatasaray defansı Servet'in yanında Gökhan Zan'la oynayacaksa, Fatih Terim playoff maçlarını asla göremeyecektir. Gökhan Zan'ı ben saymıyorum. Dünyanın en iyi stoperi bile olsa kendiliğinden oynamayacaktır zaten. 4 maç peş peşe oynasın sezonu kapatır. Bu yüzden konumuz Servet Çetin vakası üzerinedir.

Biraz istatistik vereyim. Oynadığı 4 lig sezonunda 91 maça çıkmış. Bu 4 sezonda Aykut, Orkun, Santçiz, Leo, Zapata'yı Galatasaray kalelerine geçtiklerine pişman etmiş. Bu son 4 sezonda Galatasaray, 136 maçta 143 gol yemiş. Servet olmasa belki de bu kalecilerden biri hala kalemizde oluyor olacaktı. Bu ne demek oluyor anlatayım? Galatasaray, Servet'siz oynadığı 1596 lig maçında toplam 1320 gol yiyerek maç başı gol yeme ortalaması 0.82 iken, Servet'li kadrosuyla oynadığı sezonlarda, gol yeme ortalamasını maç başı 1.05 e çıkarmıştır. Feldkamp, Cevat Güler, Skibbe, Bülent Korkmaz, Reykart, Hagi, Bülent Ünder hocaların, kendi istikballerini  çöpe atarak oynattığı Servet, Galatasaray'ın Şampiyon olma oranını yüzde 32 den, yüzde 25 e düşürmüştür.(Servetsiz oynanan 49 senede 16 Şampiyonluğa karşın, Servet'li 4 senede gelen tek şampiyonluk)

Galatasaray Başkanını direk olarak mahkemeye göndermiştir Servet Çetin. Benden başka kafayı takan yok,
beraber  oynadığı buizit, Song, Emre Güngör, Emre Aşık, Meira, Neil'i itin kıçına sokturup kovdurmasına ve kendisi yenen gollerin en az % 80 inde hatalı olmasına rağmen takımda banko oynamasına.

Bu yazıyı okuyan en iyimser Galatasaraylıya lafım var. Oynayacağı ilk maçı dikkatle seyretsin. Ben daha öncekileri seyrettiğim için rahatım, bundan sonra oynayacağı tüm maçlarda nasıl oynayacağını biliyorum. Rakip kalede her serbest vuruşta var kendisi. Çoğunda da topa kafayla dokunabiliyor. Yani beyniyle topa vuruyor, zamanlama yeteneği yok. Her maçta da en az 10 defa gidip geldiğinden en az 3 km koşmuş olup CV sine en çok koşan bek olarak yazdırıyor. Attığı gol 8, yani senede 2 gol atabilmek için Galatasaray Hocalarının ileriye gönderdiği kazmanın performansı bu. İddiam şu dur; Servet hiç gitmese bizden birileri daha rahat toplara vurabilir, daha çok gol atabilirdi.

Şimdi dönüyorum bizim kaleye. Ne hikmetse rakip kalede her topa dokunabilen Servet, bizim kaleye ortalanan hiç bir topa kafaya çıkmamakta. Çıksa bile yan toplara dokunmaktan azizdir. Yerdeki mücadelelerde ise dikkat etsin bu iyimser kardeşim ayakta kalmaktadır. Yani Galatasaray'ın yediği, ya da kıl payı atlattığı gollerde yatarak mücadele edip hedefi küçülteceğine ayakta kalarak, sadece bir ayak, ya da kıç boyu alanı kapatabilmektedir. Mustafa Sarp'ın bir benzeri dehaya sahiptir kendine oynama konusunda. Daha önceki partnerleri Emre Aşık, Emre Güngör yatarak sarı kartları, kırmızıları alırken kendisi beyefendi futbolcu görünümünü asla bozmamıştır. Zavallı Emre'ler sakatlanıp iptal olurken kendisi hep diri kalarak maç başı parayı indirmiştir.

Kendisi futbolcu lisanslıdır. Oldu ya gerekti, penaltı atabilecekmidir? Serbest vuruş, korner kullanabilir mi? 4 numaralı mevki den başka bir yerde oynayabilir mi? Artık futbol şova dönüştü, formasını satın alan Galatasaraylı var mı? Aynı yerde yıllarca Bülent Korkmaz oynadı, Bülent gibi olmak isteyen milyonlarca çocuk var iken, Servet gibi olmak isteyene rastlayan var mı? Servet sakatlansa, oynamasa eyvah çeken biri çıkar mı? Gitse üzülen olur mu?

Ben size söyleyeyim, Servet Galatasaray'dan gittiği andan itibaren bir daha asla Florya'da bile görünmez. Bunlar kalabalık ailedir, kardeşimiz, oğlumuz Galatasaray'da oynuyor diye hepsi bize bir taraflarıyla gülüyor, ve ne yazık ki kim gelirse gelsin kovulacağını bile bile bütün Hocalar onu oynatıyor. Bir paradokstur gidiyor, Milli takımda oynuyor diye Galatasaray'da, Galatasaray'da oynuyor diye de milli takımda oynuyor. Bank Asya ligi dahil bütün takımların 4 numaralarının Servet'ten daha iyi olduğunu ispatlarım. Servet'i oynatan Hoca'nın da Hoca olmadığına iman ederim.

Futbolumuzda bir Servet Çetin vakası vardır, birileri kendisini niye oynattığını büyük Galatasaray taraftarına açıklamak zorundadır. Yeter artık, sabrımızın da bir sonu gelecektir. Biz maçlara futbol seyretmeye gidiyoruz, göt seyretmeye, sümük seyretmeye değil. Avuta giden topa refakat edecek futbolcuları da tahammülümüz yok.    

Başka bir takım formasıyla Servet Çetin'i görene, Galatasaray taraftarını sevmediği futbolculardan temizleyene kadar ömrüm ne kadar vefa ederse savaşacağım. Benim Şampiyonluklarla, tabelayla işim yok,  Galatasaraylılığa layık olmayan futbolcuyu da seyretmeye gönlüm razı değil.

Futbol Dileniyoruz; Galatasaray 3- Samsunspor 1

MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
2
Sabri
0
Ufoluji
5
Gökhan
-1
Hakan balta
-2
Melo
8
Aboue
-4
Selçuk
3
Baros
0.5
Riera
0.75
Kazım
0

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN:
-Mustafa Sarp’ın vuramadığı topun gol olması, golü kendisi atmış gibi sevinmesi, ikinci yarıda oyundan çıkması, Galatasaray taraftarından küfür yemesi.

VARİL:
-Aboue; Fildişli olmasa, Arsenal’den transfer edilmese, normal bir futbolcu demeye bin şahit ister. Zayıflamış sumo güreşçisini andırıyor.   

GLADYATÖR:
-Melo; Pitbull, takımda futbolcuya benzer tek futbolcu. Büyük maç futbolcusu, 5 maça kalmaz, Galatasaray efsanesi olur.   

BOROZANCI:
-Kuddisi Müftüoğlu; var mı yokmu belli değildi. Demek ki iyi yönetim gösterdi. Futbolcular hakemin işini kolaylaştırdı. Hakemlik en ufak bir olay olmadı. Nerdeyse düdük çalmadan maçı tamamladı.

BİR SORU – BİR CEVAP:
Arena ne zaman tıklım tıklım olur?
Fener maçı hariç hiçbir maç bu stadyum dolmaz. Hem takım kötü, hem stadyumdan çıkış Olimpiyat Stadından bile kötü.  

İMPARATOR:
Ligin en kötü takımına karşı, Arena’da tek santraforla oynamak neyin nesidir? Her zaman gök tanrı yapacak değil değişikliği. Beraberlik golü gelince, mecburiyetten Elmander’i soktu, arkadan goller geldi. Ölüsü olan bir gün ağlarmış, delisi olan her maç. Kulübede hocamız değil, delimiz var artık.  
-
ORDAKİLER:
-Oradakiler için durum çok vahim. Maça gittiğime bin pişman oldum. Büyük maç haricinde de kolay kolay bir daha gitmem. Sradyumdan çıkış 2 dakika, maç bittikten tam 1.5 saat sonra kendimizi metroda bulabildik. Tünelde, istasyon haricinde durdu, bu sezon mutlaka birileri metroda ölecek. Havasızlıktan geberiyorduk, 40 yaşından büyükler, eğer 30 lira otopark parası vermeyi göze almayıp, devlete güvenerek metroyla dönerim diyorsa sakın maça gitmesin. Maça yaya olarak giriş çıkış yok. Tek yol metro, yani yerin altındaki yürüyen mezar. Bunun dışında tribündeki seyirci takımın çok kötü oyununa rağmen maçtan kopmadı. Büyük boşluklar olmasına rağmen, dolu olan yerler üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirdi.

ANALİZ:
Takımın geçen seneden tek farkı, Mustafa Sarp yerine Pitbull’un oynamasıydı. Hücumu hiç düşünmeyen bir takıma karşı, takım alışılmış, üzerine yapışmış berbat oyununu oynuyordu. Sanki Baros’un bilerek kötü oynaması, kovulması, çekip gitmesi üzerine kurulmuştu oyun. Tek başına kalmış, zavallı Baroş, formsuzluğunun da etkisiyle kaybolup gitti. Orhan Ak’lı, Cihan haspolatlı’lı takımın, sahaya 4 forvetle, Hakan, Ümit, Hasan Kabze, Necati ilk 11 iyle çıktığı maçları hatırlarım. Koskoca Fatih 

Terim, Arena’da, samsunspor’a karşı bile sadece Baros’la gol arıyor, akıl alacak gibi değil.
Takım durarak oynuyor, orta sahada tek pas bağlantısı yapan futbolcu Melo. Selçuk İnan, beklediğimiz büyük oyunlarını bakalım ne zaman ortaya koyacak? Servet Çetin’siz bir maça çıktık, kendisini hiç aramadık, rahat olsun. Üstelik kendisi gibi diğer kazmanın, kazmalık yapmasına rağmen. Sabır edelim, duacı olalım, Servet biraz daha istirahat etsin, hayırlısıyla Gökhan Zan’da takımdan ayrı çalışmalara başlayınca takım ideal defans düzenine kavuşmuş olur. 

Sabri kontenjan senatörü gibi oynadı. Dağlara taşlara şut çekmedi, kötü orta yapmadı, çünkü hiç orta yapmadı. Olmasa da olurdu, maçtan sonra üçlü çektirerek günü tamamladı. Takımın tek Galatasaraylı futbolcusu olarak kredisini sürdürdü.

Hakan Balta beklenen ruhsuz futbolunu oynadı. Geçen hafta Çağlar’ı gördükten sonra sol tarafımızın Balta ile ruh çağırmasına razıyız. Önüne transfer edilen Riera, Arda’nın tek bacağı bile etmez. Takım gol atmak için her hangi bir taktik üretemiyor. Bu yüzden gol kişisel becerilere kalmış. Nitekim uzaktan Melo’nun muhteşem şutu tabelayı değiştirdi.

Hastalık devam ediyor, kaleye gelen ilk topun gol olması hastalığı. Muslera bir ilk yarı maçlarını tamamlayıp en azından bir tur atması, futbolcuları tanıması lazım. Mustafa Sarp’ın futbolcu olmadığını biri ona söyleseydi, o gölü yemezdi. Ne yapsın, normal bir futbolcu o pozisyonda soluna doğru şut çekerdi o da kurtarırdı. O pozisyon dışında top gelmedi, kendisine verilen pasları ise en çabuk şekilde pas olarak kullandı. Ne var ki Ufoluji’ye verdiğinde sorun yok da, Gökhan Zan’a pas verirse saatli bomba.

Galatasaray iğrenç futbol oynadığı bir maçı 3-1 kazandı. Maçtan hiç zevk almadım, bir de maçtan sonra metroda kalbim sıkıştı, maça gitmeyen, uzakta olan, Arena’da ah bende olsam diyen varsa sakın üzülmesin. Ben eşek gibi pişman oldum maça gittiğime. Geçen hafta 2-0 yenildik, bu maç 3-1 yendik. Bana göre bu maçta çok daha kötü oynadık. Bu gidişle bu sezon çok az gol atarız, Servet ve Gökhan’la da gol yemeden bir maçı bitirmemiz çok zor.

Futbol dilenmeye devam, belki bir daha ki maç duamız kabul olur.