15 Eyl 2011

Şampiyonumuzun Peşindeyiz

Fenerbahçelileri saymıyorum, bu onların beyanıdır zaten. Zaten yargılanma, suçlanma sebebi de budur. Biz ayrıyız, diğer 17 takım aynı. Evet ilk kez aynı fikirdeyim Fenerbahçeli kardeşlerimle.

Galatasaray dışında pek bulaşmam ortalığa bilirsiniz. Yine de bulaşmayacaktım, bizim Şampiyon! deplasmanda bir önceki Avrupa Şampiyonu İnter'i yenemeseydi. Seyretmedim, seyretmediğime de utandım, sabah ne yazmışlar acaba diye tek birini okudum ve bu satırları düşüyorum. Erman Toroğlu yazmış, kim için? benim gibi maçı seyretmemişler, golü kim atmış bilmeyenler, Trabzonspor'lu futbolcuları yolda görse tanımayacak olanlar için. Ben yazdığından şunu anladım. İnter tek kale oynamış, hakem bir keresinde ofsaytı görmemiş, allahtan Tolga o pozisyonda topu da hakemi de kurtarmış. Ah be o pozisyon da yan hakem kaldırmasa ve golü yeseymişiz ne güzel olacakmış. Trabzonspor yenmiş ama ilk yarıda oynadığı oyun Şampiyonlar Ligi oynayan takıma yakışmamış. Nedir acaba bu ligi oynayabilme kriteri?

Eveleyip gevelemeyin kardeşim. Üstten gelen tekme sebebiyle, her kime görev verilmişse hakimden, polisten Federasyon Başkanından daha hakim, daha polis oldunuz, doğru adamlarsınız ya, yanlış yapan bir tekme yi size attırdılar siz de atıp kendinize aklınız sıra prim yazdınız. Aslında atmak falan istediğiniz yok, hele ki Erman Toroğlu eğer Dicitürk'te kolpa yapmaya devam etseydi hiç bir zaman şimdi dinlediğimiz konuşmaları yapmayacaktı yargı konusunda. Bunların hepsi Keşanlı Ali misali leşe konanlar. Bir birlerinden farkları yok.

Şimdi görevleri ne ola ki? irinlerini kustular, beter olsun diye beddua ettiler, ve asla kendi düşünceleri olmadığına emin olduğum şekilde saldırdılar. Fenerbahçe'nin turnuvadan atılmasına bilerek, bilmeyerek katkıda bulundular. Hesap edemedikleri bir şey oldu yerine Trabzonspor'u oynattılar. His ses çıkarmadı önce bizim sülük tayfası. Nasıl olsa Trabzonspor, ilk maçta fark yer, sonra sıfır çeker elenir gider sonra biz boşalan meydanı doldurur birilerinin daha paçasına yapışır kanını emeriz diye düşündüler. Belli ki plan ilk maçtan çöpe gitti ne yazık,

Karadeniz Fırtınası, daha alt bir turnuvadan başlamıştı işe, devam etmesi bile tehlikedeydi ve bir anda hak ettiklerini düşündüğüm Şampiyonlar Ligi'nde buldular kendilerini. Ve ilk maçı Milano'da İnter'i yenerek geçtiler. Şimdi bize düşen görev, diğer 17 takım taraftarı başta olmak üzere, bütün ülke takımlarının futbolseverlerinden bir büyük Trabzonspor taraftarı oluşturmak. Buradan teklif ediyorum, Arena'da, olmazsa maçlarını Olimpiyat Stadın da oynamalarını, ve başta bendeniz olmak üzere futbol, ve dürüstlük dilencilerinin amigoluğu önderliğinde en azından şu 3 maçı ölümüne oynamalarını sağlayalım.

Şu lanet olasıca, başımızdan gidesice futbol ahkam kesicilerini kokmuş karanlıklarıyla bir yana atalım, Şampiyonumuzun arkasında kenetlenelim, gidebildiğimiz yere gitmenin gerçek keyfini yaşayalım. Hani bu yalanı çok duyarız, içerde bir birimizi istemeyiz ama biz Galatasaray Avrupa Şampiyonu olurken ağlamıştık diyenleri, Fener'in ilk 8 e girdiği maçı kazanmasına sevinen Galatasaraylıyı. Yok böyle bir şey yalan, gerçek futbolsever, gerçek büyük takım taraftarı asla başka büyük takımın başardığı maçlara sevinmez. Cümbür cemaat saldırma şansı, bize Bursaspor'la gelmişti, ne var ki Bursaspor sadece konjöktür Şampiyonuydu, bütün bir ülkeyi arkasına alması için en azından ilk gurubu geçmesi gerekirdi. Şimdi bu şans bize tekrar geldi, biz değiliz, diğer iki rakibimiz değil, bir başkası anlı şanlı Trabzonspor'umuz kuşandı. İlk maçı da yüz akıyla atlattı,  taka, yüklü cephanesiyle Trabzon'a ulaştı. Bin kaptan kurban olsun bu kutlu savaşa.

Haydi Trabzonspor, arkandayız, peşindeyiz. Başkasının yerine oynadığını sananlara olsun ilk cevabın. Başkası oynasa daha iyi netice alırdı diyenleri sustur önce. Sonra o sessizlikte, başta Karadenizin deli dalgalarının, sonra bu ulusun evlatlarının kahramanları için çıkardıklar avazın desibelini duyuralım bir kez daha Avrupa göklerine.

13 Eyl 2011

Baroş Seni Hiç Sevmiyorum

Kim ne derse desin umurumda değil. Galatasaray'da haslettir golcülük. Metin Oktay'dan Gökmen'e, Çilli Mehmet'e uzanan,  Hosiç'le, hikaye Tanju ile destan yazan, Hakan Şükür'le zapta geçen, Jardel'le, Ümit Karanla, Nonda'yla süren bir efsanedir anlatacağımız.

Milan Baroş hava alanına indiğinde ne çok sevinmiştim. Garanti vermiştim tanımayanlar için, gol kralı olur, golün Galatasaray'la özdeşleşmesine katkıda bulunur diye ferman çıkarmıştık. Çocuklar yanılmışım , Galatasaraylılığıma sayın.

Çok net ve kesin söylüyoum, Baroş Galatasaray futbolcusu olamaz. Bir maçı topu ellemeden tamamla be futbolcu. Tamam topu çok iyi oynuyorsun, kalelere çok iyi yolluyorsun, tabelayı değiştiriyorsun. En kötü oynadığın sezon bile hatırı sayılır golü sen atıyorsun. Ama bana ne be golcü, sen adam olmadıktan sonra ne yazar. Bize golcü, futbolcu lazım değil, bize delikanlı lazım. Dokununca yere yatan, gol atabilmek için her türlü yalana dalavereye tenezzül edenin adresi başka yerdir, Florya değil.

Sen kimsin lan, takım mağlup iken çıkarıldığında soyunma odasına gidecek olan. Ne oynadın? ne kadar cebelleştin enkaza döndürdüğünüz takımın ayağa kalkması için. Çıkmasan sanki bizi ipten alacaksın, nedir bu afra tafralar? Her hareketin faul, ofsayttan çıkmazsın, topu ellersin, yalandan yatarsın. Sanma ki hileyle atacağın gole sevineceğiz. Kimse anlatmadı mı Galatasaraylılığı sana Baroş? Hiç atama, biz Hakan Şükür kaç maç atamadı, bir keresinde bile tek bir laf etmedik. Bekledik, attı, delikanlıca oynadı, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük golcüsü yazıldı tarihe. Bizimle beraber oynadığı ilk ve son maçı canlı seyrettim, tek bir golü bile haksız değildi. Sen  neyin nesisin?

Galatasaray golcüsü; Akıllı ol, bu taraftar sen gol atıyorsun diye daha fazla sevmez. Hoş, seninde pek bir tarafında olduğunu sanmıyorum sevip sevmememizin. Sen cukkaya bakarsın, Arap takımında cebellezi doldurmak daha evla gelir eminim. Gel gör ki bizim taraftarımıza madalyonun diğer tarafını anlatmam pek kolay değil. Gol kralı oldun ya, adın Baroş ya, potansiyel golleri yine sen atacaksın ya, sana muhtacız ya, kem söz söyleyemeyiz gibi. Ne var ki biz kendimizi taraftarın tetikçisi saymışız. Galatasaraylılığımızı maçlardan bağımsız bellemiş, yaşam biçimi saymışız. Ve en ufak bir ortalama Galatasaraylı ahlakının dışına çıkana saldırmayı kendimize misyon edinmişiz.

Fatih Terim'i azıcık tanımışsam, Baroş'u takımdan silmesini bekliyorum. Silmez ise ne olur bilmiyorum? Hak edilmemiş bir gol atarsa küfür ederim, delikanlıca atarsa sevinirim, mertçe oynarsa hiç gol atmasa da gıkımı çıkarmam. Çocuklar, Galatasaray futbolcusunun tek bir parametresi vardır benim için. Oynasın oynamasın, sonradan girsin çıksın, isterse hazırlık maçı olsun, maç bitene kadar sahanın içinde olacaktır. Hele ki yenik durumda iken direk soyunma odasına giden futbolcu bize yaramaz, Galaasaray'a katkıda bulunamaz. Galatasaray'a katkıda bulunamayacak futbolcunun da aramızda işi yok.

Baroş; tek kelimeyle sahtekarsın, seni hiç sevmiyorum.

11 Eyl 2011

Lig Başladı Lanet Olsun; Belediye 2- Galatasaray 0


MAÇKOSKOP
KADRO:
Muslera
7
Ufaluji
4
Servet
1
Gökhan
2
Çağlar
-2
Sabri
0
Melo
8
Abou
-1
Kazım
0
Baroş
0.5
Selçuk
2

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ AN: 1-0 gerideki takımın santraforunun çıkartılıp ardından yenelecek muhtemel 2. Golden sonra Servet’in santrafor bölgesinde sünmesi.

VARİL: Çağlar Birinci; Adam futbolcu değil, futbolcu çürümüşü
-
GLADYATÖR: Melo; Her şeyimle ben futbolcuyum diyen, savaşan, takımın tek büyük futbolcusu
-
BOROZANCI: Özgür Yankaya; Avantaj kuralını pek uygulamadı, kayda değer hatası yok. Futbol dışı olaylardan rahatlamış görüntüsü vardı.
-
BİR SORU – BİR CEVAP:Bu sezonun Mustafa Sarp’ı kim olur?
-Mustafa Sarp takımdan eksik olmaz. Yenik bitirdiğimiz, ve geçen sezonu aratır futboldan sonra söylemek istemem. Ama kimse merak etmesin en fazla 5. Hafta Mustafa Sarp’ımız belli olur.
İMPARATOR:
İlk değişiklik muhteşemdi. Gökhan ve Servet’i aynı anda oynatarak gol yemeden bir maçı mucize olmadan bitiremezsin. İkinci değişiklik daha da muhteşemdi, ne var ki o değişikliği Çağlar’ı sakatlatıp gök tanrı yapmıştı. Son değişiklik ise siz bilmezsiniz ben bilirim değişikliğiydi. Elde kalan Baroş’u çıkartıp 2 dakika sonra Servet’e muhtaç kaldı.  

ORDAKİLER:
Olimpiyat stadına gidenler için tek bir lafım vardır. Onlar futbolun evliyalarıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar benim için iyi yapmışlardır. Taraftarın 2 gol yiyen Şampiyon kaleciye yaptığı tezahürat futbolu ne kadar iyi bildiklerinin belgesidir.

ANALİZ:
Ne güzeldi be futbolsuz günlerimiz. Kıymetini bilemedik, erteledi diye Amigo Mali’ye saldırdık. Federasyona tek muhalefet yapan takım biz olduğumuza göre, bize kıyak geçmiş de haberimiz yokmuş. Allahın sopası yok, beklenen beleş şampiyonluk hesabını yeniden yap bakalım.
Takımın başına geçen İmparatore işe bildiği yerden başladı. Nasıl ki Lucescu’nun Şampiyon takımın tarumar etmişti, bu kez de Hagi’nin evlatlarının kafasını kopardı. Gelenlerin hiç birisini tanımıyordum, o yüzden seyretmeden bir şey demem. Ekranlardan yapılan yoruma göre takımın gücüne güç katacak tek oyuncu Melo. Bir büyük maçta canlı seyretmek için şimdiden gün saymaya başladım. Kalede bir büyük kaleci vardı. İsterse her maç 2 tane Yasin, kalede duruşu, oyunda oluşu uzun yıllardır hasretle beklenen kaleci özlemini dindirmiştir. Benim içim rahat, Aykut’un da. Şu anda takımda en mutlu kişi kaleci yamağı Aykut. Fırça yok, kötü tezahürat yok, risk yok, ne var? Bol para, lüküs hayat.

Onca yeni adam alındı, daha maç oynamadan biri sakatlandı. Geçen muhteşem sezonda takımın en kötü yeri defansıydı. Defans aynı kaldı, hatta defanstaki yerinde sayıcı, futbolunu ilerletemeyici Sabri orta sahaya gönderildi. Oysa iş ne kolaydı, Gökhan Zan’ı zaten futbolcudan saymıyorum. İyi bile oynasa 3 maç sonra yok, ama asıl çelişki Servet çelişkisiydi. Bu adamı takımın en kritik yerinde ve ülke takımında banko oynattıklarına göre bize laf düşmez. Bana hiç düşmez, Servet’i Mustafa Sarp yapmam. Herkes için olsa bile benim için futbolcu olamaz.
Belki bizim keyfimiz yok, hiçbir şeyi beğenmiyoruz. Yenildik diye söylemiyorum, koskoca İmparator’un kurduğu koskoca takımın tek şutunu dağlara taşlara yine Sabri çekiyor ya ona yanıyorum. Atmak ne güzel işkembeden, yenildiğimiz maçtan bile zevk alacakmışız, iyi oynayarak, kan kusturarak yenilecekmişiz. Ortada bir mide bulanıklığı var. O da oynadığımız futbolu gördükten sonra benim içinde bulunduğum ruh hali. Yenildik, playoff a kalırmıyız? Garanti kalırız, zaten kasmaya gerek yok bundan daha kötü bile oynasak bir kaç maç sonra ortalık hizaya gelir.
Önümüzdeki maça bakalım, bakalım da ne sürprizler var görelim? Adımız Galatasaray, soyadımız Aslan. Başımızda İmparator, mehter takımıyız. Umarım geri adımlarımız ileri adımlarımızdan fazla olmaz.       
-

Büyük Galatasaray Taraftarına

Siz bakmayın benim sitemlerime, insan sevdiğine sitem eder. İnsan olmayana sitem edilmez. Geldi çattı işte yeni bir macera. Ne kadar moralimiz bozuk da olsa asıl olan Galatasaray'dır. Ve bizim tek ve değişmeyen sevdamızdır. Her ne olmuşsa olmuş, en başta gerçek futbolseverler, sonra onun yazıcıları gerçeği yazacaktır. Biz bütün bunları bir tarafa bırakalım ve sevgili takımımızı takip edelim. Futbola küstüm, ama Galatasaray'la ömür boyu barışık sözleşme yapmışım. Ve ne yapmışsam, ne yazmışsam Galatasaray daha büyük, daha fazla çocuk tarafından sevilsin diye yapmışım.

Mahalle takımı artık maçları daha bir başka izleyip, izlettirecek. Hiç şüpheniz olmasın, adın Galatasaraylı ise değişik insansın demektir, ayrıcalıklısın. Bir şey dilemiyorum, Galatasaray somuttur, tabelayla, puanla işi yoktur. Yenilse de büyük yense de büyüktür.

Maçtan sonra görüşelim.

3 Eyl 2011

Ölü Toprağının Altından

İlk önce Galatasaray ölmüştü. Son 10 senede gelen iki balık şampiyonluk taraftarı coşturmadı. Arkasından gelen seneler de, toplu intihar gerçekleştirdik ve piyasadan çekildik. Devamında da malum dalgalar Fenerbahçe'yi boğdu. Ve sanmıyorum ki şu anda haftaya lig başlayacak diye coşku içerisinde olan bir taraftar bulunsun. İki büyük takımı ölü olan ülkenin milli takımı, futbol oynamasını 3 sene önce öğrenmiş Kazakistan'ı bala göte bir golle yenebiliyor. Ve gün geçmiyorki batık, borçlu, ölü takımlarımıza bir yabancı futbolcu transfer edilmesin.

Görüşüm değişmedi, nasıl ki bundan önceki senelerde alınıp, gönderilen futbolcular, transfer borsasını puslandırıp, kurtlara yem bulma mekanizmasını çalıştırmışsa, aynen devam. Sıranın kimlere geldiğini film bitince göreceğiz. Ne gerek var? Galatasaray'ın üstündeki ölü toprağının atılması görevi Fatih Terim'e verilmiş. O da almış baltayı girişmiş. Önce nefret ettiği Hagi'ye saldırdı. Oyuncuykeyden de, Hocayken de Hagi'yi hiç sevmedi. Getirdiği futbolcu Dünya'nın en büyük futbolcusu bile olsa oynatmaz, nitekim hepsini derdest etti. Galatasaray'da sorun defanstaydı oysa. Hele ki en kolay geçmesi beklenen bu sezon da yapılacak 2 hamle uzak ara şampiyonluğu garantilerdi. O da Fatih Terim gelmeden önce yapıldı zaten. Mustafa Sarp kovulacak, kaleciler değişecek, Selçuk İnan alınacak ve yan gelip yatılacaktı.

Ne yaptı Hoca? işi artık mücadeleye bile bırakmayacak şekilde garantilemek istiyor. Bildiği tek yol da ne kadar sakat, sorunlu, eski formundan uzak, itilmiş kakılmış, borsası olmayan futbolcu varsa sepete doldurmak. Elde Baros var, Elmander alınıyor, yetmedi Riere mıdır kimdir, son dakika trenine yetişiyor? Kimse kusuruma bakmasın ben futbol ölüsüyüm artık, bu alınan adamların hiç biri, kaleci hariç-o da bizim kalecilerden daha kötü kaleci lisanslı futbolcu bulunamayacağından-beni diriltip Arena'ya koşturacak futbolcular değil. Senede iki büyük maç var, o da beli kırılmış Fenerbahçe ile. Gerisi gazoz maçı. Şu lanet olası soruşturmadan çıkan sonuca göre de bizde lig sadece para için oynanıyor. Benim yıllardır ortaya attığım tez kendiliğinden doğrulanıyor. Şikeyle, hakem kararıyla, federasyon torpiliyle de olsa 3 büyüklerin şampiyon olması bütün takımların işine geliyor. zaten böyleydi senelerdir. Fenerbahçe sırasını savamadığı için çıkmıştı bunca patırtı. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Adnan Polat'ın, Tüpçü'nün Fener şampiyon olsun diye nasıl direndiğini gördük ne yazık.

Geçen sene Galatasaray'ı şampiyon yapsın diye getirilen futbolcular bu sezon Orduspor'a geçtiler. Mantıken Orduspor'unda şampiyon olma ihtimali var o zaman. Eee, olmayacağı garanti, bakın Bursaspor şampiyon olduğuna pişman oldu bile. Yine aynı mantıkla geçen sezon Kartalspor'da zor oynayan Semih Kaya'nın banko oynamasını hepimiz istiyoruz. Demek ki futbolcular arasında fark yok. Fark yoksa, Şampiyonluk için de 2.5 takıma sırayla veriliyorsa, biz kerizmiyiz?

Buraya yazıyorum, alınan bütün futbolcular 5-6 maç sonra ya yedek bekleyecek, ya sakatlanacak, ortalık Ayhan'a, Aydın'a, Sabri'ye kalacak. Artık makinaya bağladım. Galatasaray'a bir yabancı futbolcu geldiğinde gülüyorum, acaba kim palazlanıyor diye. Sıra zaten bu sene bizde, bütün takımlara sorsalar lig oynamadan kupayı bize vermeye razılar. Yani bence asıl şike bu sene bizim lehimize yapılacak. Artık ofsayttan mı atarız, haksız penaltıyla mı bakacağız. Sonunda şampiyon olur seviniriz.

Ben yokum artık bu soytarılığın içinde. Bir futbolsever ölüsü olarak üstümde yığınla toprak var. Öyle Ufaljiyarak temizlenecek gibi değil. Beni kesmez yeni Galatasaray'lı yabancılar. Arda'nın ardından da zaten pamuk ipliğiyle bağlı olduğum futbol koptu. Keyif sıfırın altı, maçları televizyondan bile seyretmeyi düşünmüyorum. Seyretsem bile, sonucunu bildiğim bir mücadeleden keyif almam. Ben Galatasaray'ın yenilme ihtimali olduğundaki cebelleşmesini direnmesini, başkaldırısını sevmişim, onca yapılan transferden sonra alınan bir Mersin galibiyeti benden uzak dursun.

Her hangi bir zamanda, her hangi bir büyük stadyumda, Barca'yla, Mançester Birliğiyle, Bavyera Münihle falan bir yarı final, final maçı oynarsak beni uyandırın. Ben ölü toprağının altındayım.

27 Ağu 2011

Bir Yaz Gecesi Rüyası


Hayra yoran çıkar mutlaka çocuklar, uzun bir rüya gördüm dün gece. Mesut Yılmaz Başbakan, Haluk Ulusoy Federasyon Başkanı,  Mehmet Ağar Cumhuriyet Başsavcısı, Adnan Polat henüz Galatasaray Başkanlığından atılmamış, kankası Adnan sağrısında. Şampiyon olmuşuz, 40 gece 4o gündüz eğlence tertiplemişler ama nedense eğlenemiyoruz. Demek rüyada böyle oluyor, bütün yalama Galatasaraylı hokkabazlar, popçular, filmciler yarışıyor bizi eğlendirmek için, ama biz eğlenemiyoruz.

Beyoğlu bizim diyoruz, 5 er metre arayla bayrak asmak, döviz yazmak istiyoruz ama astırmıyorlar. Bu semt sizin tapulu malınız mı lan diye coplanıyoruz. Nevizade'de içelim bari diyoruz, formalarımızı giyiyoruz, malum hava yaz, sokakta yayılıyoruz. Zabıta bırakmıyor, gürürltü çıkarmayın diyor. Şampiyon olduysanız olamayana saygı gösterin diye fırçalıyor. Hak veriyoruz, içmiyoruz, bayrak asmıyoruz, forma giymiyoruz, aman Galatasaraylı olduğumuz belli olmasın, rakip incinmesin diyoruz.

Rüyanın içinde rüya işte, bir sabah uyanıyoruz. Adnan Polat, Adnan Sezgin, kulüp çapulcusu Ökkeş Polat, Haldun Üstünel polis arabasına bindirilmiş. Hepimiz bir birimizi arıyoruz, ne oluyor diye? ama dedim ya rüyadayız haberleşemiyoruz. 3-5 saatlik sorgulamanın ardından bizimkiler şu Metris'in önü bir uzun alan türküsünü söylüyor. Peşlerinden başka takımlara mensup futbolcu, başkan, ayakçı, yalaka, yönetici, ne kadar karanlık, yamuk adam varsa tutuklanıyorlar.

Derken, bütün gazeteler yayınlıyor dönen dolapları. Amanın çocuklar, neler yapmışız neler? Adnan Polat meğersem Tuzsuz Deli Bekir'miş, Federasyondan birini aradığı zaman kaçacak delik arıyorlarmış, Haldun son maçlarda ne olur ne olmaza gitmiş, bazen bize gol atmasınlar, bazen bizden kolay yesinler diye indire gandi yapmış. Tevekkeli ben bir maçtan şüphelenmiştim. Mustafa sarp gibi bir futbol garabeti 40 metreden kaleye şut çekmişti, şut dediğime bakmayın topu tepmiş, kaleci de eliyle içeri atmıştı. Meğer kaleciye araba göndermişiz. Bu paraları Haldun kendi verecek değil, rüya bile olsa bir ayakçıyla göndermiş. Kendi takımımızın maçlarını kazasız belasız atlatırken, rakibimize çelme taksın diye oynadığı takımlara da bulaşmışız. Çok zorlansak bile bir maçta işimizi halletmişiz.

Bu arada hem bizimkiler, hem diğerleri duyurabildikleri kadar ağlamışlar, suçumuz yok demişler. Biz ne mi yapmışız? ilk olarak Liseyi basmışız, Şampiyonluk Kupasını alıp, İstinye'deki Futbol Federasyonunun çöpüne atmışız. Sonra acil, takımın idman yaptığı, Başbakan Mesut Yılmaz'ın memleketi Kaçkar yaylalarına uçmuşuz, bize karşı oynamaması karşılığında bize transfer olan futbolcuyu eşşek sudan gelinceye kadar dövmüşüz, adamın pasaportu bırakıp ilk trenle ülkeden kaçtığını hayal mayal gördüm.

Sonra hepimiz aynı anda uçup Metris'e konmuşuz. Adnan Polat'ı, Haldun'u pataklamışız. İstifa dilekçelerini imzalatıp çıkmışız, bütün yöneticileri kovup Galatasaray Lisesinin hademesini Başkan yapmışız. Daha Federasyon toplanmadan, ceza evi arabaları garaja girmeden Bank Asya liginden kombine almışız. Zaten Federasyon toplantı bile yapmadan bizi düşürmüş, ama olsun biz onlardan önce davranmışız.

Sonra dönmüşüz savcı Mehmet Ağar'a teşekkür etmişiz. Haksız kazandığımız, rahatsızlık verdiğimiz maçlar için tüm ülke futbol severlerinden özür dilemişiz. Huzur içinde uyumaya devam etmişiz.

Galatasaraylı olarak bir sabah daha uyandığım için, ne kadar gururlansam az gelir.

25 Ağu 2011

Fikirtepeliler

Aziz Yıldırım polis arabasına bindiğinde bir mektup yazmıştım hatırlarsınız. Tümünüzeydi, yıllardır kendimiz için yırtındığım şiar, sizin için de geçerliydi. Fenerbahçe, kongresiz, seçimsiz, zabıtsız, koşulsuz büyük Fenerbahçe taraftarınındır. Yani hepinize yalvarmıştım, sadece kendinizi değil bizi de kurtaracaktınız bu kokuşmuşlardan. Kendimiz söyleyip, kendimiz dinledik. Daha doğrusu, kızımıza söylediğimizi gelinimiz anlamış, aldığı kupayı ters kolpa yaparak geri vermiş, az da olsa bulanık suda balık tutabilme riskine girmişlerdi. Görünen o ki, tuttular  gibi sanki. Oltadaki hareketlenmeye bakılırsa bir balık var, balığın boyutunu, cinsini olta çıktıktan sonra göreceğiz.

Demiştim, gidin kupanızı anlı şanlı Boklu Dere'nize atın diye, gidin Emenike'yi dövün dedim. Siz ne yaptınız, Metris'in önündeki kahvelerde dostum sandığınız, sözünü ayet bellediğiniz, yönetici namlı  büyük Fenerbahçe işadamlarını beklediniz. Siz ne yaptınız? tikilerle birlikte giydiniz formalarınızı Cumhuriyet'inizin Başkenti Bağdat Caddesi'nde naralar attınız. Alıp çoluğunuzu çocuğunuzu bir gün götürmediniz Ayazma'ya, ama işte bela, renk aşkı topukladınız kafilelerle, adını yeni öğrendiğimiz Kaynaşlı yaylalarına.

Evet Fikirtepeliler çağrım size. Amigo Çetin'in torunları, Pepe Metin, Kemik, Coco, Keko, Sefa, Yücel, Musti, Abdülkadir, hatta Rambo..., açın kulaklarınızı beni dinleyin. Canınız, ciğerinizi elinizden yıllar önce aldılar. Stadlarda kafes yaptılar, biz bir birimizi maçlarda ancak yırtıcı hayvanları görür gibi görür olduk. Ben ,Sami Yen'de, artık Arena'da, kozmik tribünde maç seyretmemiş Fener'liye Fenerli, Kadıköy'de ağların ardından maç seyretmemiş Galatasaray'lıya Galatasaray'lı demem. Önce sizi attılar tribünlerden, yerlerinizi daha fazla parası olan yakışlıklılara, tikilere sattılar. Onlar ki çok görmüşümdür, tabela ne olursa olsun, maç bitmeden kaçarlar, Bağdat Cadde'sinde formasıyla görünme yarışı yaparlar. İnan daha zevklidir onlar için o eylem. Çünkü içleri yanmaz, yenildiğinize ağlamazlar, yapacakları en ufak bir işleri olsun Galatasaray maçını bile seyretmez bunlar.

Şirin mi şirin? gecekondu evlerinizden, marşlarla Dere Ağzına akmak ne güzeldi. Dedelerinizin dedesi, aynı şarkılarla Papazın Çayırı'na gitmişlerdi ya aynısı. Karşılaşırdık ilk mezarlıkta delikanlıca sizlerle bizim maçta. Delikanlıca dövüşürdük, defalarca kavga ettim, yaralanan bir kişi hatırlamıyorum. Bizimkisi kardeş kavgasıydı, dışarıdan bakan kavga sanardı ama değildi, takım sevgisiydi, kim daha fazla bağırabilir, gürültü çıkarabilir mücadelesiydi. Şimdi öyle mi? maçımızda İstanbul polisi alarma geçiyor, bir birimizi göremiyoruz ama her maç ilk yardımlar yaralı dolu.

Kurtuldunuz inanın. Farkında olmadan bizi de kurtardınız. Dağılacaklar şimdi baronlar, param çok diye böbürlenenler, güzelim diye hava atanlar, tezahüratın T sini bilmeyenler geldikleri gibi gidecekler. Yönetici sandığınız takım elbiseli şahsiyetler kaçacaklar. Fikirtepeli, sen nereye kaçacaksın? O sarı lacivert formayla başın bağlı senin, şimdi o mağrur, o akil yaratıklar seni hatırlayacak. Sen hatırlatacaksın, durumdan vazife çıkartacaksın. Bakacaksın ki kimse maça gitmiyor, sen maçın niteliğine, önemine bakmayacaksın. Sarı lacivert formalı çocukların koştuğu yerlerde onları asla yalnız bırakmayacaksın. Senin Feneryum markalı forman da yoktur. Olsun uzaktan bakınca sadece renk önemli, çıkar çek yatın altından yırtık, sökük naylon formanı. Tak bir süpürge sapı bayrağına, sen yaşlandıysan oğlunu gönder tribünlere.

Hiç birimiz temiz değiliz. Kendi payıma yemin ediyorum ki dün alınan karalara sevindim. Ama inan siz ağlıyorsunuz diye değil. Senin kurtulduğuna sevindim Fikirtepeli, anlı şanlı Fenerbahçeli. Fenerbahçe'yi altın kafes Bağdat Caddesi'nden alıp, gerçek yeri olan tertemiz mahallelere taşıyacak olmanıza sevindim. Yalama medya mensuplarından, kendine Müslüman iş adamı yöneticilerden, kazanalım da nasıl kazanırsak kazanalımcılardan, mafyadan, çapulcudan, diktatörlerden kurtuluyoruz diye sevindim.

Fenerbahçe'nin tek ve gerçek sahibi Fikirtepeliler, görev sizin, gidin takımınızın tapusunu, anahtarını alın karanlık insanların elinden. Girin Saraçoğlu Stadına yırtın o köşedeki bizi bir birimize düşman eden pis ağları, kırın aradaki demir parmaklıkları bizim maçı bekleyin.

21 Ağu 2011

Amigo Mali

İnsan anlamakta zorluk çekiyor, tabi insan ise. Toz dumana katılmamışsa, akıl satılmamışsa çıkan Dünya'nın en büyük piyangosu karşısında, ''elimize bomba tutuşturdular'' nasıl denir? Daha önce yazıldı, HIZLI BALIK ünvanlı, yani mealen en çabuk köşe dönücü seçilen amigo Mali'nin, getirildiği ve şaşırmadan kurulduğu, normal şartlarda kimlere hizmet edeceği aşikar olan makama atandıktan sonra, hepimizin bilip müdahil olduğu olaylara yorumu bu şekilde. İşin tuhafı bir kaçı istisna olan, Erman Toroğlu gibi imalat hatası dışında kalan tüm yalama Türk spor medyası için de durum farklı değil. Neymiş efendim? görülmemiş bir karar almak zorundalarmış vah zavallılar. Biz gördük oysa, alabildiğince mağrurdular caf caflı bir otelin, elit salonunda toplanmış canti giyimli 20 ÇÜK(çok önemli kişi) karar alamama kararını biz futbol dilencilerine aktarırlarken.

Niye bomba olsun kardeşim. Sorumluluk insana kişilik kazandırır. Beyni kuştan bir level daha fazla çalışan biri için çok büyük bir şans gelmişti oysa. Hızlı balığı geçtik, hızlı adam olma şansını teptiler. İnsanlıktan imtihana girmişlerdi. Hem de sorular çalıştıkları yerden gelmişti. Yüksek cebirden diskiriminantları çözmeyeceksin, coğrafyadan, Güney Amerika steplerini, pampaları, genetikten endoplazmik retikulumu soran da yok. Soru çok basit, beden eğitiminden takla. Alt tarafı takla atanları yakalayıp, taklaya getireceksin. Ve bu kadar kolay soruyu bildiğin için de adamlık doktorasını alacaksın hepimizden. Yapmazlar, yapamazlar, bizim sınıfı geçemediler. Varsın şebekenin okullarından yaldızlı pekiyilerle mezun olsunlar, bizim mahalle takımının dahil olduğu federasyonda çaycı olarak bile görev alamazlar.

Liste kabarık, önündeki ekrandan sayıyor. Koskoca başkanlar, yöneticiler, hocalar, çapulcular, ayakçılar, kemik yalayıcılar... Tamam hiç birini sen tayin etmedin o görevlere. Adamlık dersinden de sınıfta kaldığın için kimsenin de bir beklentisi yok arıların kıçlarına çöp sokasın diye. Topu topu 3 topçun var tutuklu. Bu çocuklar senin elemanın, lisansları, istikballeri senin sorumluluğunda. Gandi Kemal olmanı isteyenimiz yok, o bile ağladı içeride millet vekilim var diye. Diğerleri hala direnip tepelerine bomba yiyorlar.  Gidip sorsana İskender'e, İbrahim Akın'a,''Oğlum doğru söyleyin, karar vereceğim varsa bir şey kıçlarından kan alayım, yoksa sizin için savaşayım'' Sana yalan mı söyleyecekler? Gidip Korcan'a sor golü bilerek mi yemiş. Yemedim abi derse tamam, kanaatini getir bizde arkanda duralım. Sen bari bu çocukların suçu yok desene. Varsın mahkeme uğraşsın bana ne dedin demesine de, sana göre henüz suçları yoksa efelensene, cebelleşsene, Fener gol attığında şeref tribününde yaptığın gibi coşsana, ürkütsene mahkemeleri, kamu vicdanlarını titretsene.

Amaç hasıl olmuş Fenerbahçeli ve Fenerbahçe'ye dümen sürmekten nemalanan aşağılık, yalancı medya mensupları için. Bundan sonra kimse pis işlere bulaşamazmış, yani bundan önce bulaşmışlar ama bu korku onlara yetermiş. Bu yüzden unutalım gitsinmiş olup bitenleri. Niye ki? ne olmuşta sayın yöneticiler daha önce yaptıkları şeyleri artık yapmaya korkacaklar. Polis her büyük maçta sizi mi takip edecek? Savcının, her hangi bir maçın sonucuyla ne alakası olacak da dinlemeye alacak? Eğri doğruya denk gelmiş, köre atmış topalı tam isabet vurmuş ve görünen o ki netice alamamış spor açısından. Bu kadar eğitimli, bilgili, ketum, dürüst, içeriye tıktıkları veya tıkamadıkları şahsiyetlerin şoförlerinden bile daha az maaş alan devlet memurlarını bir daha maç bile seyrettirmezler. Buyrun rahat olun, ne yapacaksanız daha iyisini, ağırını yapın. Paraları seri numarasıyla bir ihbar sonucunda suç üstü yapmadıktan sonra uyuma numarası yapan Federasyon üyelerinin kanaatini değiştiremezsiniz, bir de bizim ülke için mozaik derler, ne mozaiği kardeşim, nato kafa nato mermer. Onlar o kultuklara otururken verdiler kanaat notlarını. Vermeseler zaten oraya gelmezlerdi.

Ne güzel sistem kurmuşlar be. Zamanın Maarif Bakanı ne büyük bir laf etmiş her daim geçerli olan.'' şu okullar olmasa ne kolay idare ederim'' Evet Mali bey, maçlar olmasa ne rahat değil mi lüküs hayat? Şu işte çıkmasaydı tadından yenmeyecekti  devri saadetinin. İnceden geçirecektin, bünyendeki kurumlar senin ne düşündüğünü senden önce düşünüp tezgahı, zabazingoyu çalıştıracaktı. Yarın ligler başlayacak, yandığının resmi. Amigoluğunu yaptığın takımın kazayla haksız bir penaltı kazanmasın sakın. Ofsayttan sıkıysa bir gol atsın. Delikanlıysa Emre'nin maçlarda gıkı çıksın, Aleks'in Aleks'liğini görelim bakalım kaç faul alacak 18 çizgizi civarında. Görevimi yaptım sanıyorsun ama en büyük belayı kendi takımından aldın sen. Bu ülkede şaşmaz kuraldır, iti kim öldürdüyse leşini ona taşıtırlar. Bitti, savuşturdum dediğin bela asıl şimdi başladı. Hacivat zamparalık yapacak, ceremesini Karagöz çekecek devri kapandı, gölge oyunu yok artık. Orta oyununuz bitti, güzel insanlar gittikleri yerden dönecekler, en iyimser olanların bile kulağına kar suyu kaçtı. Artık gol olduğunda yan hakeme bakılmayacak orta saha koşuyor mu diye? Bir bit yeniği var mı diye kısa bir analiz yapıldıktan sonra gol için üzülünüp sevinilecek.

Kokmuş karanlıklarınızda yaşamak istemiyoruz artık. Mahkemenin yapamadıklarını dürüst tribün emekçileri yapacaktır. İçlerinden biri olmanın onurunu 40 senedir yaşadığım için son uyarıyı yapma görevimi kendimde buluyorum. Araziye uy Mali Abi kaybol. Git baş cerrahına, çok iyi bilir, proftur bu konuda, yalandan bir ameliyat çiziği attır, hastalandım de, bir rapor yazsın sana kazasız belasız yırt bu işlerden. Sana göre değil bizim oyun. Çok hızlı geldiğin yerlerden çok hızlı geri döndürüler adamı. Yazık, sesinin de Boliç'in Türkçesi gibi olduğunu anlamış olduk o toplantı da. Sen bizi tanımamış ol, biz seni zaten tanımıyoruz, kısa süre senin idare ettim sandığın futbol seni çabuk unutur, nitekim sildiği gibi. Hele ki büyük Galatasaray Taraftarının hedefi olma, Arena'ya maça gelme.

Söyleyecek çok daha ağır laflarımız var bizim. Şimdilik bu kadar, lafın tamamı aptala anlatılır.    

15 Ağu 2011

Acıbadem Baytarları

Yazmayacaktım aslında artık bu soytarılık üzerine hiç bir şey. Bende saklı kalan tüyoyu, en baba gazetelerin en baba spor müdürlerine söyledim. İplemediler, sistemin, şebekenin bir parçası olduklarını zaten biliyordum da, artık uyuma dümenindeki arıların kıçlarına birileri nodul dürttü ya, belki cesaret gelmiştir sandım, biraz daha nikbindim. Ulan hadiyin, bir omuz da siz atın ne olur sanki, kimden neden bu korkunuz? Nedir bu gaflet uykusunun mazereti?

Kime sorsak futbol kirli, kimse de üstüne alınmıyor. Öyleysem kim kirletti lan bu güzel oyunumuzu. Nereden türediniz, nereden başımıza padişah kesildiniz. Televizyonlarda yalaka sürüsü, yok mu lan bir tane delikanlı adam bildiğini söyleyecek. Teoman sistemden çekildi, Che Guevera'da sıkılıp çekilmişti düzenden, resmiyetten. Verdiği kararın bedelini Bolivya dağlarında canıyla ödedi. Arda Turan'da sıkıldı  kaçtı gitti. Hiç mi sıkılanınız yok lan bu pislik yuvasından?

Karar alamama kararı almak için ancak Mehmet Ali Aydınlar gibi bir maşa, kukla olmak gerekirdi. Vak vakları ürkütmesini bekleyemezdik deseleksiyon mamülü devşirmeden. Ne anlar futboldan, hatta hastane işinden ne anlar? Eğer anlıyorsa aynı hastaneyi gitsin Kazakistan'da açsın bakalım açabiliyor mu? İğne yapmasını bilmeyen biri, ülkenin en büyük hastane zincirinin patronu, ve kimse şaşırmıyor bu duruma. Kimse bilmiyor ama ben biliyorum. Sağlık kurulunun içindeki en büyük cerrahı, Fenerbahçe doktoru, yıllar önce Erol Evcil'e askerden yırtsın diye sahte ameliyat izi atmaktan hapis yattı. İşte budur bunların para kaynaklarının sebepleri.Bunların değirmenlerine sular bildiğimiz kaynaklardan taşınmıyor. Uyanın çocuklar, gözünüzü açın taşıma suyla dönüyor bunların değirmeni. Bunlar lafla peynir gemilerini yürütebiliyorlar.

Yüze yakın isim saydı mezbahaya gururlanarak giden koyun edasıyla. Ne mutlu ki içlerinde tek bir Galatasaraylı yoktu. Eğer olsaydı en büyük cezayı biz kesecektik. Ne yalan söyleyeyim çok bekledim bizden biri de çıksın diye. Don Kişot'u horlatmazsam adam değildim, tek başıma saldıracaktım. Şimdi ne olacak peki, ben bu ismi sayılı, üzerlerine suç atılı adamlarla aynı stadyumdan maç seyretmek istemiyorum. Takımlardan biri Biri, en pis olanı gidecek diye sıkıntıya düşecek sistem kına yaksın ben yokum. Merak etmesin yayıncı kuruluş, Dicitürk'ü geri vermeyeceğim, bunca sene geçirmişler devam etsinler, alsınlar benden alacakları maksimum parayı gözü doymaz kan emiciler, zehir zıkkım olsun.

Aslında beni takip edenler şahidimdir, ben bir önceki sezon sonunda özeleştirimi yazıp çekilmiştim aralarından. Ve hatta kısmen sözümde de durdum hayatımda en az bu sezon maça gittim. Ama ah işte, Galatasaraylılıkta söz vermek bir, dönmek iki. Küsemiyoruz, ne kadar yemin etsek de dönüp çarpılmayı göze alıyoruz. Fakat bu sefer gerçekten çöktüm, inanın Fener küme düşmedi diye değil, hikaye dinledik 40 gün boyunca. Ama biz ne arıyoruz çocuklar, delikanlılık. Çık de be kardeşim. Bu verdiğiniz dosyalarda bi halt yok de, içerde yatanların suçu yok de, futbolumuz temiz de, ben Aziz Yıldırım'ın çanak yalayıcısıyım de, bir şey de. Hiç bir şey dememek için toplantı yapılır mı? Futbol, şimdiye kadar anamızın ak sütü kadar temiz ise bile bu gün kirlenmiştir. Futbola tecavüz etmişlerdir, gerçek, saf futbolseverin hayallerini çalmışlardır. Evet futbolun bugün elimizden gidişini zapta geçirmişlerdir. Bizi sistemden bertaraf etmişlerdir. Benim tribünlerden çekilmemi ağızlarından salyalar akıtarak izlemişlerdir. Yerimi birine nasıl olsa satarlar, daha fazla para yatıracak birini bulurlar. Ben şimdi beni izliyorum. Bakalım benden başka ben olacak mı?

Yok bir de neye baktım söyleyeyim mi çocuklar, boka bakar gibi baktım. 15-20 takım elbiseli futbolumuzu yöneten ÇÜK(çok ünlü kişi) lüks bir otelin salonunda masaya dizilmişler, sanırsın ki uzay projesi açıklanacak, ülke çok önemli bir şey duyacak ağızlarından. Acıdım hepsine, ne büyük görevleri varmış da bilmiyormuşum. Kolay mı şebekeyi yönetmek, lideri içeride olan bir örgüt nasıl da mağrurdu en az 40 milyon kişinin huzurunda.     İçlerinden Cüneyt Tanman hariç hiç kimsenin adını bile duymadım. Hani misal Galatasaraylı olup da hiç bir Galatasaraylı futbolcuyu tanımayan gibi.

Bir taraftan da belki çok iyi oldu. Başkanı, yöneticileri içerde olan, futbolcuları zan  altında bulunan sevgili ülkemizin en büyük takımı artık damalı eşşek muamelesi görecek. Her gittikleri şehirde başlarına kakılacak, maçları mercek altında, haksızlığa uğrasalar bile sesleri çıkmayacak. Suçlunun telaşı, yırtması gibi ezik çıkacaklar maçlara. Ama bize ne, hele bana ne, ben en kral zamanlarında bile ilgilenmedim Kadıköy Cumhuriyeti ile. Ne var ki onların ve temsilcilerinin yüzünden Galatasaray'dan da soğudum. Normalde Arda giderken kıyameti kopartırdım, tınmadım, daha bu gün biri inmiş Florya'ya en ufak bir heyecan duymadım. Galatasaray gol attığında yerlere yatıp tepinmeyeceğimin de garantisi var. Artık senede tek bir maça giderim, Arena'daki Fener maçı bekle beni.

Evet Acıbadem Baytarları, ameliyatı çok güzel yaptınız. Ben size söyleyeyim içerde makası unuttunuz. Başınıza büyük bela aldınız.

31 Tem 2011

Fatih Terim; Grande

Hakkında 41 yazı yazmışım daha önce. İstesem bana geri dönüşü kötü olur diye kaldırabilirdim. Ama kaldırmayacağım, yazdıklarımın da arkasındayım. O zaman, böyle yazmışın diye açığımı kollayacaklar için yol yakınken kendimi ihbar edeyim.

Acaip saldırmışım, Avrupa Şampiyonu takımın başından, 40.000 Galatasaray'lı gitme diye ağladığında, o büyük zaferin madalyasını tek başına cebine koyup kaçtığında. Hagi'ye öğrencim dediğinde kızmışım. Gidip döneceğini yazmışım, çünkü kastlarını götüremediğini, Erman Toroğlu, Mehmet Ağar gibileri yerine Müfit'le giderse başaramayacağını, gidişinin şebeke işi olduğunu yazmışım. Kibir içinde iş adamlarına başarı formüllerini satarken, geri döndüğünde Lucescu'nun biletini keserken, onca transferi yapıp takımı leş gibi bırakırken, Mehmet Erollo'yu devşirip, o çok iyi yaptığı yeni futbolcu çıkarma işini  rafa kaldırırken, yazdıkça yazmışım.

Şimdi yazacaklarım o yazdıklarımdan pişman olduğum için değil. Beni bilen bilir, Fatih Terim'i sevmem ama konu Galatasaray olunca ömür boyu takımın başında olmasını istediğim tek adamdır. Yani ben kısaca Galatasaray'ın başında olmadığı zaman Fatih Terim'den, Fatih Terim varken de başka mecralar da macera arayanlardan da nefret ederim.

Hele şimdi, Terim değişmiş, şeffaflaşmış, daha bir babacan olmuş, karizmasının üstüne koymuş, Galatasaraylılığını pekiştirmiş ve beklemeye gerek olmadan yazabilirim ki Galatasaray'ı itin götünden çıkarmış Grande'ye tezahürat yapmak için gün sayıyorum.

Fatih Terim Hoca değildir, Hoca olmasına gerek yoktur. Galatasaray'a da hoca falan lazım değildir zaten. Fatih Terim Hoca olsa, Arda Turan bu takımda bu sene olmayacaktı. Hoca Fatih Terim'in Arda'nın kalışıyla gidişiyle ne işi olabilir? Fatih Terim sadece hoca olsa Selçuk İnan, her takım da oynayabilecekken ,Avrupa Ligi bile oynamayacak olan Galatasaray'a gelmeyecekti.

Galatasaray'a hoca lazım değil, lazım olsaydı geçen yıl Reykart vardı takımın başında ve de aynı zamanda Barcelona'nın kondüsyonerleri. Takım 1-0 öne geçtiğinde yatıyordu. Fatih Terim hoca olsa takımın son iki sene içerisinde en çok forma giymiş orta sahası, 16 numarayı şutlamazdı. Fatih Terim hoca olsaydı, kırık dökük takımla Avrupa kupasını aldıktan sonra, dünyanın en büyük takımı Milan'dan 5 maç sonra gönderilmezdi.

Neyse, eğrisi doğrusuna geldi, takım rezalet geçen sezonlardan sonra tek ve gerçek sahibine teslim edildi. Koca Galatasaray'ı düştüğü bunalımdan çıkaracak tek adam, Arena'da takımın başında çıkmayı hak eden biricik Terim unutulup gitmekte olan o büyük günleri bizlere tekrar yaşatacağına en ufak bir şüphem yoktur.

İmaparatore, sen benim için, Galatasaray'ın başındayken her şeyin üstündesin, Yazdığım yazıların çoğu sitemden di, insan sevdiğine sitem koyar. Senin 1974 yılında ilk çıktığın maçta vardım, Galatasaray'ın başında son çıktığın Jübilende de. Bundan sonra ömrümüz ne kadar vefa ederse, sonuç ne olursa olsun sen takımın başında sahaya çık, ben de çocukluk günlerime geri döneyim,''imparator Fatih Terim'' diye bağırayım.

Sakın gitme, baltaları gömdüğüm yerden çıkarttırma Sementa. Galatasaraylılıktandı bunca savaş, yürüyedur Grande Terim.