16 Oca 2011

Öz Galatasaraylı

Benden başlayın fişlemeye, ilk beni deşifre edin. Polis kameramanlarını zahmete sokmayın, Doğu tribünü  415- 3- 179 numara da kombineli, 42 senedir, Galatasaraylı olmadığı halde 1000 den fazla maçını izlemiş bendenizi almayın ilk önce, bundan sonra ki maça. Sen Galatasaraylısın, ben değilim, Avrupa Şampiyonu aldığın takımı 5. sınıf takım haline getirdin, Sen Galatasaraylısın, ben değilim, Galatasaraylı olmadığım halde Parken'de tepindim, Barnebau'da zıpladım, Vestfaalen'de kale arkasındaydım, geceleri Ali Sami Yen'de üşüdüm  bazen, bazen deplasman trenlerinde aç susuz yolculuk yaptım, ben Galatasaraylı değilim. 100 den fazla forma satın aldım, ana karnındaki çocuğumu neredeyse Ali Sami Yende büyüttüm, şimdi Seyrantepe'ye saldım, Galatasaraylı olmadığım halde yaptım bunları. Senin kankan Adnan, Galatasaray'ı yensin diye Fenerbahçe'den aldığı paraları İstanbulsporlu futbolculara dağıttı, büyük Galatasaraylıdır ya ölçersin Galatasaray metreyle, ben değilim.

Sen Galatasaraylısın Başkan, son elendiğimiz takımın ismini hatırlayan yok Avrupa Kupalarından. Senin Seyrantepe'ye çıkarttığın, tarihe geçecek maçta oynattığın Barış Özbek, maçtan sonra formasını Ajax'lıya  değiştirdi. Ne olacak canım paramı, 80 lira o formanın değeri Barış Özbek için. Bir lokanta da bile daha fazla bahşiş verir. O forma tarih lan şerefsiz, senin torunun o formayı satmaya kalksa, Başbakanın torunu dedesinden kalma gemiyi satsa bile ödeyemeyecek kadar değerli. Nereye çıktığının farkında olmayanları, tarihin başka bir biçimde yeniden başladığı saatlerde sahaya çıkardın, Galatasaraylısın, iftihar et. Servet Çetin yedek kulubesinde telefonla konuşuyor, kimle konuşur bir futbolcu mesai saati içersinde, herkesin ağladığı anlarda ne der acaba? Cep telefonundan bir resim çek bari, sen de ilerde torunlarına bu stadyumdaki ilk maça çıkmıştım diye gösterirsin şerefsiz. Bunları futbolcu diye topladın, Galatasaraylısın, biz bütçemizi aşarak, takım demeye bin şahit gerekecek olan ölüleri seyretmeye gelenler, Galatasaraylı değiliz.

Sen bir zamanlar CHP liydin be Başkan, İstanbul'a Belediye Başkanı olmaya kalkıp, CHP'nin tekerine çomak sokarak Tayyip Erdoğan'ın başkan olmasını sağladın. Sana değil 1 Aslantepe, 10 Aslantepe Stadı yapsa bile borcunu ödeyemezler, kaldı ki, babasının  hayrına mı yapmış? belli oldu işte, stadı oy sandığına çevirmek içinmiş bunca uğraşları, hiç araştırdınız mı? 100 lerce kalem işten bir tanesini demokrat bir firma yapmış mıdır acaba? Stad Seyrantepe'ye AKP'nin oy deposu varoş mahallesine yapıldı diye, maça gelenleri, 1 ton kömüre oy satanların yerine mi  koydunuz? Öyleyse doğru yaptınız, biz Galatasaraylı değiliz, siz Galatasaraylısınız.

Sen Galatasaraylısın, Kenan Doğulu da Galatasaraylı, ben şimdiye kadar Galatasaraylı olduğunun somut bir eylemini görmediğim halde, yalandan, play back den 3 şarkı okutabildin, bırak dünyayı, tüm Türkiye'nin gözü kulağı Aslantepe'deyken. Orta yere esas ucube altıgen bir perde koyabilmişsin Galatasaraylı Başkan. Kale arkasına doldurduğun paralı askerlerin çok beğenmişlerdir muhtemelen. Gazetelere görmeyenler için muhteşem şov diye yazdırmışsın. Bizim küçüklüğümüz Hacivat Karagöz sahnesi sanki. Modern İbiş, modern Bebe Ruhi, pahalı ışıklarla parlatılmış sahnede gölge oyunu oynuyorlardı sanki. Kaldı ki keşke böyle bir şey yapmayı akıl edebilseydin, herkesi 100 sene öncesine götürebilseydin. Ultraslan dediğin Galatasataylıların seyredip, alkışladığı  maskaralığı, biz Galatasaraylı olmayanlar beğenmedik, nankörüz ya Şakira'yı bekledik sahneye çıkması için, David Koperfieldi. Ne de olsa Galatasaray Başkanı hiç kimsenin yapamayacağı bir şey yapacaktı.

O kadar büyük iş adamı abim, arkadaşım yalvardı bana, davetiye bul diye. Biz Galatasaraylı olmayanlar iç güdüyle toplandığımız Ali Sami Yen Stadı etrafından çıkarken, Galatasaraylılar davetiyelerini satıyorlardı Başkan. Seni tükürükle boğacak 40.000 Galatasaraylı olmayanı, döven, söven, susturan 3000 Galatasaraylı, sen vermesen ancak Hacı Hüsrevde bir kahve açılısına davet edilebilecek olan pislikler Galatasaraylı, biz değiliz. Davetiyenin üzerınde para değeri yoktur satılamaz yazıyor, kim davet etti bunları, 150 liradan sattılar, kim aldı bu paraları? Elbet Galatasaraylıdır be Başkan, biz nereden bulduk esas değil mi? Galatasaraylı olmayan, bir daha maça sokulmamak üzere fişlenen ne olduğumuz  artık belli olan çoğunluk.

Sen Galatasaray başkanısın, Başbakanı terk etmemek için Galatasaray'ı terk edip, kendi işlerine zeval gelmesin istedin. Biz Galatasaraylı değiliz, hiçbir maç Galatasaray maçından son düdük çalmadan önce çıkmadık.

Sen Galatasaraylısın başkan, 300 prostatlının oyuyla seçildin, biz değiliz, Biz zaten maça falan gitmiyoruz, Galatasaray forması seyretmeye ve de artık muhteşemden daha başka bir kelimeyle anlatılması gereken stadı seyretmeye gidiyoruz. Aslentepe'de, Ali Sami Yen'i hatırlatacak hiç bir şey yok, hiç bir duygusallık taşınmamış. Hatta tez zamanda unutturulmak bile istenmişti, Toki Başkanı kemik yalayıcı, eski Galatasaray Başkanlarına küfür ederken vakur duruş gösterdin, onlar kötü yönetmişlerdi, sen iyi yönettin, bu yüceltici lafları iktidar kademelerinden işittin. Senin Galatasaraylı olarak göğsünün kabardığı anlarda, biz Galatasaraylı olmayanlar durumdan vazife çıkardık, susturmaya çalıştık, ve nitekim susturduk da, ileri gittik kovduk.

Galatasaray eski başkanlarına kem söz söylenecekse eğer, onu  da biz  Galatasaraylı olmayanlar söyleriz, Evet, görmeyenler için benim gözlerimle yazayım, bülbülü altın kafese koymuşlar işte. Ne kapanışı yapabildiler, ne açılışı, 3 maç sonra Galatasaraylı olan, maçlara bedava giden 3000 kişiyle altın kafeste oynarlar. Sen Galatasaraylısın Başkan, sanıyorsun ki o 3000 kişi olmazsa kimse tezahürat yapmaz. Sana garanti verirdik oysa, Reis diye tapındıkları, tek bir Galatasaray tezahüratını doğru düzgün söyleyemeyen şahıs maça gelmesin, o stada her maç 50.000 kişi gelir, onların ''bağırın lan''cılarına bir sezon bilet verme, Ali Sami Yen cehennem di ya bir zamanlar, sen mescide çevirdin ya, Arena her maç kıyamet günü olurdu oysa, ne yazık.

Evet Başkan, sen Galatasaraylısın, ben Galatasaraylı değilim, Başbakanı yuhladım, hatta daha beterini yaptım küfür ettim. Kendimi ihbar ediyorum, sen siktir olup gidene kadar da Galatasaraylı değilim. Bir daha da maça falan gitmiyorum, al o stadını başına çal. Zaten ortada Galatasaray diye bir şey bırakmadın, her şeyi değiştirdin adını da değiştir, Öz Galatasaray koy. Çapulcuların da, gelen ağam giden paşam misali seni Öz Galatasaraylı olarak alkılasın. Maçlarda Ultrslana, diğer zamanlarda yüksek devlet kademelerine dalkavukluk yap. Şunu aklından çıkarma sakın ama, hiç bir dalkavuk eceliyle ölmemiştir. Maskaralığın bir yerde bitecek,senin de kafan kopacak bir gün, o gün eğer hala ölmeyip sağ kalmışsak eğer, son bir çırpınışla,son bir debelenmeyle tekrar Galatasarayımızı kurtarırız elbet, siz Galatasaraylı ihanet  şebekelerinden.

Elveda Sami Yen, Elveda Galatasaray, Elveda Galatasaray taraftarı. Tarih yeni başladı, takımın adı Öz Galatasaray, sen yeni bir taraftarsın artık. İster başında Adnanların olduğu Ölü Spor'un taraftarı olup gerçek 3000 Galatasaraylı  çapulcu sayısını artırır Öz Galatasaraylı olursun, altın kafeste sürüye katılırsın, ister benim gibi başkaldırır, sürüden ayrılır kurtlarla boğuşursun.  Yol kavşağındasın, bir kez daha ağlamadan iyice düşünmeni kararını ondan sonra vermeni gönülden dilerim. Lanet olsun!

10 Oca 2011

Hoşçakal Sami Yen


İşte geldi çattı kıyamet günü. Yazacağımız her şeyi yazmışız, yeni bir şey yok. Artık iş his işi, duygu işi. Harf olmaz, kelime yetmez. Ali Sami Yen'in tribünlerine ilk çıkıştaki çıkan sesi yazacak harf yok. Nice zaferlerde ki gol naralarını yazamayız. Gücümüzün yetmediğinden, Türkçemizin kıtlığından değil. Harf yok, kelime yok. Gollerdeki sesi, sondan bir önceki Şampiyonluktaki son 16 dakika sessizliğindeki nefes sesini, Hasan Şaş'ın göz yaşlarını hangi harfle yazalım?

Ancak şunu yazabilirim ki artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Hiç bir maçta, hiç bir golde Arena'nın konforlu koltuklarından naralar ata ata yuvarlananlar olmayacak. Artık takımla hiç bir zaman beraber ıslanamayacağız. Eski Açık, sarı demeyecek bundan böyle. Kapalı, diye tarihe nam salmış bir tribün yok artık. Yeni Açık ta it gibi titreyenlerin tepelerine kar yağmayacak, sıcakta kimse sıtmadan kavrulmayacak. ''Bi götlük yer ver'' cümlesi kurulmayacak. Kimse sidik gölü olmuş tuvaletlere işeyemeyecek bundan sonra. Eşşek etinden köfte yemek yok artık. Maçtan sonra trafiği tıkayamayacağız, içimiz parçalanır, artık otobandan geçersek eğer, Kadıköy'e gidenler sağa, Hava alanına gidenler sola bakamayacak bundan sonra.

İşte geldik gidiyoruz. Biz geldiğimizde, kat otoparkı yoktu, Adem'in köfte arabasının etrafında Fenerbahçe'ye sövülmüyordu. Mecidiyeköy, harbiden köydü bizden önce. Meşale bizle beraber yandı Ali Sami Yen tavaf bölgesinde.

Şimdi hiç tanımadığımız, bilmediğimiz, daha önce hiç gitmediğimiz yere, sadece büyük, yeni muhteşem stadımız var diye merhaba diyeceğiz. Ve bu akşam, ömrümüzün geçtiği, nesiller yeşerttiğimiz, gençliğimizin kalesine sadece ömrü bittiği , bizimle alakası olmayanlar öyle racon kestiği için elveda diyeceğiz. Ve 4 gece sonra bildik bir marş söyleyeceğiz konforlu koltuklarımızdan. Tanıdık birini arayacağız şaşkınlıkla, tanımadıklarımıza sarılacağız. Sarı kırmızı bayrakları sallayacağız, Cim Bom'un Arena'sından selam göndereceğiz. Türübünleri kükreteceğiz, yeri yerinden oynatacağız elbette. Ama inan Ali Sami Yen, sen gibi değil.

Anladım ki Sami Yen, hiç bir yer sen değil,
Bin Arena senin kadar, cehennem gibi değil.

5 Oca 2011

Karşı Devrim

Ey büyük Galatasaray taraftarı;
Kim bilir bu kaçıncı çağrımdır sizlere? ve ömrüm ne kadar vefa ederse yine yapacağım çağrılardan sadece biridir.

Vakit ne zamandır? harekete geçmek için neyi bekliyorsunuz? Kazım, Galatasaraylı olmuş haberin var mı? Taş mısınız oğlum siz, yoksa sürüye katılıp gururla mezbahaya koşan koyunmusunuz? 15.000 kişiydiniz şu ana kadar maça giden, şimdi 40.000 e çıktınız. Her birinize tek tek yapacak bir şey bulurum ben, ne olur tek bir sene maça gitmeseniz. Kol kola girmiş staratejik ortaklar bizim Arena'da. Peşpeşe 10 defa şampiyonlar ligi marşı çalmış stadı gezerlerken, unutturulan marş boş koltuklara çalarken, aynı anda Kazım Galatasaraylı yapılıyordu görmedin mi? Çalan marş Galatasaray'ın cenaze marşıydı, duymadınız mı?

Ey Galatasaraylı ulu ölüler, Metin Oktay'lar, Ali, Sami Yen'ler...daha ne kadar uyuyacaksınız,  ne zaman dirileceksiniz?

Elimizden bir şey gelmiyor, savunamıyoruz burçları, kaleleri, tabyaları, kurduğunuz büyük Galatasaray siperlerini. Hiyanet şebekesi artık işlerini gizli yapmaya bile lüzum görmüyor.

Bu kaçıncı yazışım? Başında Adnan Polat'ın olduğu, futbolcu kadrosu içerisinde bulunanların topuna lanet ettiğimiz, değişenin yerine daha beterinin getirildiği takım bizim değil. O yüzden üstüme alınmıyorum, yeni geleni tanımıyorum, bu Galatasaray'ın alacağı neticeler beni ilgilendirmiyor. Şampiyon olursa sevinmem, küme düşse inanın zerre kadar üzülmem. Ben büyük Galatasaray'ı kalbime gömdüm, Galatasaray'sız yaşamayı da öğrendim. Bu sene hiçbir maçına gitmedim, hiç bir maçını tam olarak televizyondan seyretmedim. Attığı hiç bir golde yerimden kıpırdamadım, Kolin Kazım transferinde de taşın, toprağın kuru tahtanın hissizliğine büründüm. Yarın Necati gelince de, gelmeyince de aynı duygularda olacağım.

Bütün bu olanlar karşı devrimin aşamalarıdır. Hareket henüz son bulmamıştır, o güzelim stadın o lüks koltuklarında ayakta hiç kimse kalmayana, isyancı tek bir taraftar olmayana, Galatasaray'ın alacağı neticeye, oynatacağı şimdikinden daha kalas futbolculara bile ıslık çalan son Galatasaraylı'da tribünlerden atılana kadar devam edecektir. Bunlar, seçilmiş,(seçilmiş derken kongre dedikleri prostatlıları kastetmiyorım,) sistem tarafından deneye deneye son şeklini almış asla bertaraf edilemeyecek olanlardır. Bu büyük şovu bizim gibi saflara, karşılıksız bir sevgiyle alt tarafı iki renge bağlananlara asla seyrettirmeyeceklerdir. Pasta büyüktür, taliplisi fazladır. Nitekim beni kovanlar,yarın benim peşimden yürüyerek gelişen, tribünlere, dolayısıyla takıma sahip çıkanları kovmakta tereddüt etmeyeceklerdir.

Yarım sezonun gazıyla, takımdan, tabeladan bağımsız bir kitle maçları izleyecektir. Muhtemelen, kombineleri aldıkları için seneye de aynı taraftar profiline katlanacaklardır. Ama daha fazlası yoktur işte, sonraki senenin kombinesini alabilecek Galatasaraylı içerisinde muhtemelen olamayacaksınız. Alabilecek kapasite de olanlar da lanet edip, beyaz bayrak çekip zaten almayacaklardır. Daha sonrası da, aynı kongre üyesi gibi, 40.000 prostatlı, takım elbiseli, parfümlü,  ömür boyu kombine sahibi insanlardan oluşacak bir Galatasaray seyircisi oluşturulup karşı devrim tamamlanacaktır.

Nasıl ki bu memleket coğrafyası, milyonlarca senedir başka başka halklara yurt oldu. Aynı öyle düşünün, bu Galatasaray markası da 100 yıldır başka başka insanlar tarafından öyle ya da böyle taşınarak bu günlere geldi. Nasıl ki bizim Galatasaray'ımız öldü, sizinde kardeşten öte bağlı kaldığınız taraftarlık kimliğiniz. Yok artık, kabul edin ona göre gidin ya da gitmeyin yeni Galatasaray'ın peşinden.

Yapılacak tek bir şey vardı elbette. Tabi gidişten eğer memnun değilse bu büyük Galatasaray taraftarı. Ne var ki yeni kadrolardan bunu beklemek imkansız. Mutasyona uğrayan taraftardan, ılık suya atılmış kurbağalardan su kaynayınca zıplama bekleyemeyiz. Bizim de cenazelerimiz, sloganlarla, zafer ve alınan kupaların naralarıyla kalktığına göre, köy köpeksizdir artık. Değil Kazım'ı, sistem eğer gerekli görürse, eğer küfür katsayısı henüz istenilen seviyeye ulaşmamışsa, Cihan Haspolatlı, Orhan Ak ve diğerleri daha futbolu bırakmadılar, onları da alıp getirirler.

Yapılması gereken şey devrimdi. Bir gece sabaha karşı bir gurup azılı Galatasaray taraftarı Florya'da kampı basacaktı, bütün futbolcuları bir salona kilitleyip odunlarla girişecektiç. Bir gurup, Galatasaray Televizyonunu ele geçirip Galatasaray manifestosunu okuyacaktı, aynı anda birileri Adnanları alıp, bir ormana kaldıracak 5-10 sene misafir edecekti. Ve milyonlarca Galatasaraylı adına, maça giden, gidecek olan taraftar yönetinme el koyacaktı.

Devrimin şartları ortadan kalktığına göre, 68 lilerin ütopyaları misali, Galatasaraylıların güzel hayalleri de bulut olmuştur. Bu mübarek takım gözümüzün önünde eriyerek bitmiştir, son izleri de Ali Sami Yen Stadı toz toprak haline gelince hiç olacaktır. Bundan sonrası da Galatasaray değildir zaten.

27 Ara 2010

Türk Futbolu Yalan Tarihi

Tarih demek böyle bir şey, ilgili zamanları yaşayanlar göçüp gittikçe, işine geldiği gibi yazıla gelen, yutturula gelen yalanlar bütünlüğü. Oldum olası sevemedim tarihi bu yüzden. Misal, Fatih Sultan Mehmet'in, gemileri İnönü  Stadının önünden sürükleyerek İstiklal Caddesine çıkışına, Nevizade'de mola verip şarap, kuzu çevirme partisi yapışına, Tayyip Erdoğan Stadında yeniçerileri maça götürüp, bir baba hindi çektirdikten sonra, Hacı Hüsrev'de üçlü sarıp kafaları buldurup, Allah Allah nidalarıyla Haliç'e daldıklarına, Bizans'tan 3 puan alıp döndükleri yalanına asla inanmadım. Madem bu kadar güçlüsün, takımına bu kadar güveniyorsun, ne gerek var? sal yüzme takımından bir yeniçeri. Tophane'de Ali Baba'da nargile içsin, Yüksek Kaldırım'da bir kere milli olsun, gece karanlığında insin Karaköy Rıhtımına, kessin Eminönü'yle arasında gerilmiş zinciri, daha kolay yoldan kupayı alıp dönsün. Yok olmaz, olayın böyle cereyan ettiğini karşı taraftan bir kişi yazmaz. Üzerlerine yağ dökülen, kazığa oturtulan çapulculardan da eser kalmayınca, çağır İlberoviç'i, Murat Bardakçı de Souza'yi, yazsınlar sana görmüşler, yaşamışlar misali yalan tarihini.

Neymiş efendim Galatasaray 14 sene Şampiyon olamamış. Yalan o kadar yerli yerine oturmuş ki, bizzat yaşamış olan bizler bile inanmışız. Bırakın inanmayı, bu yalanla övünür olmuşuz. Anılan periyotta tribünde olanlar sanki birer madalya takmışlar omuzlarına. Sanki yeni nesil taraftar da, böyle bir jenerasyon geçirip, yalan tarihinde kendine bir yer aramakta. Ve sanki ancak böyle bir zamanı yaşayıp da, hala takımına yüksek sevgiyle bağlı kalmışsan taraftarlığın tescil edilecek.

Yok böyle bir şey çocuklar. Madem biz 14 sene Şampiyon olamadık, hayaletspor mu şampiyon oldu o kadar sene? Türkiye'de takımlardan bir haber yabancıya söylesen, biz şu kadar yıl şampiyon olamadık, en yakın rakibimiz olan Fenerbahçe ile Şampiyonluk sayımızla ilgili bir tahmin yap diye sorsan ne cevap verecek. Arada
kapanmaz bir uçurum olması lazım. Nitekim son 10 yılda kendi sahalarında aldıkları galibiyetlere bakılırsa biz aradaki farkı kapatamayız. Bir kere 14 sene değil, 13 sene biz Şampiyon olamadık. Seri başlamadan önceki 3 sene biz şampiyon olmuştuk, seri sonunda da 2 sene olduk. Yani 18 futbol lig sezonundan 5 defa Şampiyon çıktık. Aynı 18 lig sezonunda, sidik yarışına tutuştuğumuz Fenerbahçe de 5 defa şampiyon oldu. O süreyi hesaba iyi katarsak 6 defa Şampiyon olan Trabzonspor her üçümüze de nal toplattı. 3.üyü de Beşiktaş olarak gerçek tarih defterlerine kayıt ediyorum. Yani demem şu; 20 yaşında ilk defa sigara içen çocuğun, 20 senedir ilk defa sigara içiyorum demesi gibi bir şey. Biz de doğrucu Davut'uz ya, Boklu Dere tarih yazıcı yalamaların yazdıklarını yutmuşuz bu güne dek. Ulan daha biz tarih olmadık, yaşadık o günleri, gerçeği zapta geçirmek boynumuzun borcu.

Tozu dumana katarak yutturdukları bir yalan da, Eskiden Galatasaray'ın taraftarı hiç yokmuş, kapalıda ancak 2 direk arasını dolduruyorlarmış falan. Bu yalanı en az 20 defa Turgay Şeren'den dinledim, okudum.  Şu resimdeki Kaptan Turgay'ın sahaya çıkışına bakın. Tribünlerdeki yoğunluktan, bu güne oranlayıp, ne kadar taraftar olduğunu tahmin edin. Adamımız bunamış,diğer taraf da işine geldiği için ses çıkarmamış ve bu büyük yalan bu günlere kadar gelmiş. Sıkımı bir yalancının, aynı tarihlerde Fenerbahçeli azdı diye yalan söylesin. Yok öyle bir şey, ben 1970 de çıktım tribünlere. Bütün takımlar İnönü, o zamanki Mithat Paşa Stadında oynardı maçlarını ve Fener'in maçında tribünler nasıl salkım saçak sa, bizim maçta öyleydi. Bırak 3 büyükleri Vefa bile en az 20.000 kişiye oynardı. Turgay Şeren herhalde Papazın Çayırında oynanan maçları hesaplamış, Taksim Stadında oynana maçlara gitmiş çocukken, aklı sıra dürüst adam ya, bize yutturacak. Nasıl olsa 40 senedir tribünde olan adam kalmadı bizden başka. Yeni nesil de bize biat edecek, bizi taraftar peygamberi sanacak. Sanki biz olmasak Galatasaray taraftarı olmayacakmış gibi masallara inanıyorlar. İnanmayın, hatta sizler bizden daha önemlisiniz aslında. Bizim o zamanlar yapacak hiç bir şeyimiz yoktu, maçları radyodan dinlerdik. Ya maça gidecektik, ya Deniz Gezmiş'in peşine takılıp Nurhak'larda halay çekecektik. Gerçi ben kendi payıma, hem taraftarlık yapıp, hem de onların peşi sıra marşlar söyledim ama sayılmaz tabi, azınlıktı böyle çocuklar. İnanıyorum ki, misal şimdiki takım o zaman olsa, şimdiki teknoloji aynen geçerli olsa, maçlar televizyondan yayınlanıp, pozisyonlar hödükler tarafından yorumlansa ve sizin gibi akıllı olup yapabileceğimiz yüzlerce alternatifimiz olsaydı maça falan götüremezlerdi bizi. Kimse kimseyi kandırmasın, yalanlara da inanmasın.

Ramses olmuş yazarlar, aklı sıra insanlık dersi verecekler ya, kendilerinin nasıl kibar, medeni olduklarını yazacaklar ya, sizlerin kafasını bulandıracaklar ya. Efendim, eskiden bütün taraftarlar iç içe otururmuş, Fenerlisi, Galatasaraylısı yan yanaymış. Hiç kavga etmeden kuzu kuzu maç seyredilirmiş. Küllüm yalan, inanma sakın. Biz niye böyle maç seyredemiyoruz, yabani miyiz diye de düşünme. Bu yalanı yayanlar da Çengel Hüseyin'i, Baba Hakkı'yı seyredenler olsa gerek. Ben 41 yıllık tribün hayatımda, Fenerliyle yan yana bırak stadyumda, televizyonda bile Galatasaray maçı seyretmedim. Ha bir gerçek var, bazımız yan yana, omuz omuza olduk. O zamanlar tribünler yarı yarıya iken, kapalıda, açıkta sınırda bulunanlar yan yana maç seyrettiler. Bende oldum o yüksek gerilim yüklü sınırda. Ne var ki hiç bir maçta dostane olmadık. Atılan her gole tribünlerin tam orasında, yan yana olan iki kişiden birinin sevindiği anları yaşadım. Maçın atmosferine göre, golde sınırın kaydığını gördüm. Önce tek sıra, sonra 2, 3 derken yığınla polisin stadın en güzel yerini bölmelerine sebep olanlardan oldum. Sonrasında belki bir çoğunuzun hatırlayacağı gibi endüstriyel futbola boyun eğip şimdiki tribün platformuna hep beraber tanık olduk. Yani yalan çocuklar, yalan. Hiç bir Galatasaraylı, gidip de kendi maçını rakip takım taraftarı arasından izlemedi. Hiç birimiz, gidip de şu Fenerbahçe güzel oynuyormuş lig maçını seyredelim demedik. Bu arada tam zamanı bir anım var onu yazayım.

Galatasaraylı arkadaşım vardı, Murat Haznedaroğlu, yönetici Semih Haznedaroğlu'nun amca oğlu. Abisi Günay, Adanaspor'da oynuyordu. Bize kapalıdan bilet verdi 2 tane. Tıklım tıklım Fenerbahçe kapalısının içinde deli iki Galatasaraylı. Tezahürat yapmayan, yalandan kaynayan. 60 dakikada Günay gol attı. Bizim Murat gol diye havaya zıplamasıyla koca stadyumda o koca adamı kaybettim. Araziye uyup ben de kaybolduktan sonra maçtan sonra ağzı burnu kan içinde buldum Murat'ı. Tamam Fener gol yediğine zaten seviniyordu da, o anda abisinin attığı gole sevinmişti.

İşte budur, anlattıklarım ayniyle vakidir. Bu gerçek diye anlatılan yalanlar, sahiden gerçek olsalardı, hiç şüpheniz olmasın bu günlerde taraftar diye bir olgu olmazdı. Taraftarlık biraz da bu futbol dışı olaylardaki görüş, duruş ve tavır koyuşla oluştu.

Bu yazım, bu senenin son yazısı olsun, sonunda siz de tarih oldunuz, gelmiş geçmiş en kötü takımı seyrettiniz. Ali Sami Yen'deki son maçı seyredip, Seyrantepe'deki ilk maçı seyredeceksiniz,  Tarihin en kötü Başkanını gördünüz, bizim 41 senede ettiğimiz küfürü siz tek bir sezonda ettiniz. Ramses, Heredot olmak için bizim gibi senelerce beklemenize gerek kalmadı. Hiç şüpheniz olmasın, ne kadar itin götünde de olsa takımınız, mutlaka çıkaracak leylek, tarih önünde cümbür cemaat, ne kadar heder edilmeye çalışılsa da çıkacak bir delik bulunacaktır.        

Dünyanın daha bir çekilir, daha bir yaşanır olması için, keşke sizin gibi, 1,2 ve daha çok çocuk Galatasaraylıyım diye bağırabilseydi. Hepinizin gözlerinden öper, ilerleyen yıllarda tuttuğunuz takım gibi başarılı olmanızı gönülden dilerim.

Ne mutlu Galatasaraylıyım diyene  

not; İngiltere liginde Liverpool tam 27 senedir şampiyon olamıyor, her sene şampiyon olan Manchester United tüm zamanlarda 17 defa şampiyon olmuş. 27 senedir olamayan kırmızı şeytanlar ne kadar olmuş bilen var mı? 15 defa.  

25 Ara 2010

Ali Sami Yen'in Fişi Çekilirken



Ali Sami Yen Stadı'nın fişini çekenler, aynı zamanda büyük Galatasaray taraftarının da fişini çektiler. Hiçbir şey sebepsiz olamaz, bu gerilemenin, bu yok oluşunda sebepleri var. Ve bu yok oluşun en önemli sebebi ne yazık ki sahada alınan ya da alınamayan puanlar değil. Bilerek yapılmışsa bütün bunları tezgahlayanlar, şerefsizdir, ahlaksızdır. Yüksek dolandırıcılıktan yargılanmalıdır. Hayata tutunduğu tek şey Galatasaray olanların hayallerini yıkanlardır. Tarih bunları affetmeyecektir. Yok bu işleri bilmeden yapmışlarsa o daha da kötüdür, kendilerinden daha iyi yapacaklar varken, her zaman yazdığımız gibi, 300 eski sporcu, 200 yeni zengin, 500 prostatlının oylarıyla gelip, meçruluk kazananları, yaptıkları bütün kepazelikleri yasal zemine oturttuğunu sananları, tarih affetse bile büyük Galatasaray taraftarı affetmeyecektir.   
                                                       

Ali Sami Yen Stadı, tarihe cehennem diye nam saldığındaki resmi, üstteki gibiydi. Betonlarında tepinenler, yırtınanlardan korkan, tırsan nice takımlar cesedi bu cehenneme teslim edip ülkelerine dönmüşlerdi. O tribünlerde bulunanlarda Galatasaraylılığın saygı doruğunda, başları dik, görevini yapmış insanların huzuru içindeydi. O yoğunlukta, ne çapulcular, çapul işlerini yapabiliyorlar, ne satılmışlar taraftarı satabiliyorlardı. Taraftarın ciğeri dediğimiz böyle bir şeydi işte. Birilerine çok geldi, birileri en güzel duygularımızla oynadı, tekerimize çomak soktu. Elimizden koskoca takımı aldı, sıradan lig takımı haline getirdi. 

                                         

Önce Eski Açık tribünlerden başladı, fiş çekme operasyonu. Rizeli bir laz müteahhite verilseydi iş, eminim bundan çok daha güzel, çok daha tribüne benzer bir yer yapardı. Tribünün numaralıya bakan tarafı follaş gibi açıkta. Dışardaki Migrostan kale görünüyor. Yani Galatasaray penaltı atarken, dışarıda biri mantar patlatsa, iki araba çarpışsa penaltıyı atan onları görebiliyor. Bank Asya ligindeki stadlarda bile yok böyle bir görüntü. Kapalıya yakın tarafta da aynı boşluk. Araba garajı gibi. Misafir tribünu dedikleri ye de burada. Eğer bilerek yapılmışsa tekrar da sorun yok, şerefsizliktir. İddiaya girerim 1525 kişilik bölümde 50 kişi maçı izleyemez orada. Yanlarda plastik paravanlar var. Pislik içinde, içindeki taraftarlar köpek muamelesi görüyor. İnsan misafir tribünü demez bari. Bir insan orada maç seyredemez. Diğer yerler de aynıdır belki, belki değil aynı ama biz ne, bizim ne farkımız var o zaman onlardan. Ne olur adam gibi maç seyretseler gelen misafirler. Tribünün geri kalan bölümünde üniversiteliler var. En etkin olanlar yani, ne var ki çapulcuları oraya gönderdiler. Aklı başında olanlar her maç dayak yiyor, aşağılık taraftar lideri dedikleri insan organizmalarından. Tribün bütünlüğü yok, bağırdıkları duyulmuyor. Bir de üstünü örtmüşler tribünün. Galatasaraylı iş adamları yapmış Bu kadarlar işte, bu kadarına güçleri yetmiş, anten iş adamlarımızın. Yağmur yağsa engel değil, rüzgar esse engel değil. Güneşte maç oynansa yine bir boka yaramıyor. Üstü kapalı olmasa daha iyi. En azından direklerin arkasına gelenler maçları net izleyebileceklerdi.  


Ali Sami Yen'i zehirlemeye başlamışlardı bir kere, devamı gelecekti. Kapalı altı yatırdılar sonra yoğun bakıma. Orda maç seyreden bilir. Yarısının tepesine, kapalının altı kabus gibi çöker. En üst basamaklara takılsan kapalı tribün üstüne çökecekmiş gibi gelir, skor tabelasını göremezsin, numaralının üstünü göremezsin. Gerçi görmesen de olur da, açığın da çoğunu göremezsin, tezahüratlara öksüz, yancı olarak katılırsın. Alt tarafa gideyim de her tarafı göreyim desen bu sefer önündeki tel örgüler mani olur sana. Yetmedi reklam panoları falan, stadın sahaya en yakın yerinde olursun ama taç çizgisini göremezsin. Velhasıl stadın en kötü yeridir. Aynı açı, Fenerbahçe stadında en pahalı yer olmasına rağmen, bizim stadımızda çapulcu bile gitmez oraya. Olsun biz razıydık, ilk resimdeki gibi olmaya. Hınca hınç yoğunlukta, üst tarafla bütünleşen taraftar ölümüne  bağırırdı. Ne yaptılar mezar kazıcıları? Alt tarafı en lüks koltuklarla donattılar. Üstten görülmesin diye(üstte öcüler var ya o yüzden) gecekondu çatısı yaptılar. Stadın en kötü yerini en pahalı yer olarak iteleriz sandılar. İlk sene stadı bilmeyen kerizlere itelediler. Kapalı alttan kombine alanlar bir iki maç sonra verdikleri parayı haram ederek maçlara gelmemeye başladılar. O maçlar bu maçlar , ben kapalı altın dolduğunu görmedim.


Ameliyat devam ediyordu. Kapalı üste sıra geldi. Cehennem diye nam salmışlar şimdi cehennemin kaç buçuk olduğunu göreceklerdi. Kapalının önüne sert, kalın camdan perde koydular. ilk 3 sırada oturanlar, daha doğrusu ayakta duranlar sahayı göremez oldular. Cam o kadar pis ki, duvar örseler daha iyi. Ha cam, ha beton. Adı cam, saydamlığı falan hak getire, pislikten bok getire. Betonun üstüne çıkan tecrübeli taraftar çıkamaz oldu tabi. Neymiş? alta adam düşüyormuş. Ben 30 senemi geçirdim o betonun üstünde, ne maçları tek ayakla tepinerek izledik.  Atılan gördüm de, düşen tek adam görmedim. Geçen yıl düşen adam da o pis cam paravan yapıldıktan sonra düştü. Binlece kişi bir birine yapışır o betonun üstünde, ya hiç kimse düşmez ya 500 kişi birden düşer. Sonunda 3-5 '' bağırın lan''cı çapulcuya teslim edildi kapalı tribün. Yaptıkları tezahürat duyulmaz oldu. Ne sahaya en ufak bir katkıları var, ne kendileri eğlenebiliyor. Etki tepki olayı, bu trübüne bu takım da çok bile olunca koskoca mazi itin götüne girdi, çıkartacak leylek arıyoruz.  
                                           

Daha bitmedi çilesi mübarek stadın. Yeni açığın altını oymaya geldi sıra. Kim bilir hangi eski Galatasaraylı zengin iş adamına koltuk çıkıldı. Hangi sivri zekalı tere yağından kıl çeker gibi dolandırdı Galatasarayı. Loca yaptılar alta. Hani televizyondan seyredenlerin, her maç gördüğü, hiç bir zaman neden dolu olmadığına bir türlü akıl sır erdiremediği yeni açık alt localarına. İnsan dışarıdan bakınca inanıyor. Bu seyirciler ne salak diyor içlerinden. Neden sahaya yakın olan, lüks koltukları bulunan localara kimse girmez diye. Aklı olan, hayatında tek bir kere Ali Sami yen'de maç seyreden Galatasaraylıyı, üstüne para versen oradan maç seyrettiremezsin. Açığın duvarı üstüne yıkılacakmış gibi gelir. En ufak bir depremde altında kalırsın hissine kapılırsın. Tezahürata katılamazsın, seyirci bütünlüğü olmayınca, yeni açıktan çıkan ses artık yarı yarıya düşmüş demektir. 

Dolmayan Ali Sami Yen'den, ses de çıkmaz olur. O yüzden bağırdık sanan 200 kişi ne derse onu dinlersin. Stadın görünmeyen tarafını anlatmaya gerek yok. Onlar sadece maça gidenleri ilgilendiriyor. Ben maça gidemeyen Galatasaraylılara,  eskiden gördükleri manzarayı, şimdi neden görmediklerini sorgulayanlar var ise onlara aktarıyorum. Ali Sami Yen'in fişini çektiler. Kendi kendine eceliyle ölmedi. Ülkenin en kabadayı stadını yapmakla, taraftarı oraya götürmekle bu günah silinmez. Hiç kimsenin olmasa bile benim iki elim yakanızdadır vicdansızlar. Ali Sami Yen Stadının katilisiniz.  

20 Ara 2010

Helal Olsun Konya'lı Galatasaraylılar

Aklımız sıra bu işin merkezinde olan bizleriz. Öyle ya , her maça giden, bağıran, baskın olan bizleriz. Yönetim bizden tırsar, beleş bilet bize dağıtılır. Galatasaray çapulcuları, anlı şanlı İstanbul taraftarıyız biz. Kombineler bizim, takım bizim, istediğimizi yapmakta serbestiz. Biz istersek saha kapattırırız, Galatasaray'a ceza aldırırız. Futbolcu bize koşarak gelir, yalandan formadaki armayı bizim önümüzde öper. Her maç bize yaranırlar, maçtan sonra boka bakar gibi bakarlar ayrı. Biz de kendimizi bi bok sanar dururuz, havamızdan geçilmez, her kes gider, biz mostralıkızdır, kalırız.

Siz kimsiniz peki? Gariban Anadolulu Galatasaraylı. Senede bir defa, takım şehrinize gelecek de o maça gideceksiniz de, yetmiyormuş gibi durumdan vazife çıkartıp kendinize Galatasaraylı diyeceksiniz. Hadi ya!

3 sene önce Konya'da Mehmet Kızılay, Necati'yi,dövdüğünde ordaydım. Takım kar yüzünden gidemeyip tekrar otele dönmüştü. Rixos otelde kendi odamda sakladım Mehmet'i. Elimden gelse bir yumruk da ben atacaktım Necati'ye. Hasan Şaş, yana döne Mehmet Kızılay'ı arıyordu, ne yapacak sa?

Gazetede okudum. Takımın kamp yaptığı otele  gelen taraftar Ali Turan'a küfür etmiş. Taşşakların sağ olsun lan Konyalı. Biz 10 binlerce Galatasaraylının yapamadığını tek başına yapmışsın. Ali Turan'ı zor zapt etmişler, kadrodan çıkarmışlar. Puşta bak, biz bilmiyor muyuz lan? ligin en kötü bekinin sen olduğunu. Uğur Uçar'ın satışından, senin alınışından komisyonları götürenleri tanımıyor muyuz? 6 ay seni bi bok sanıp bekledi bu keriz taraftar. Senin yüzünden koskoca şehirle papaz olduk. Bundan sonra Kayseri'de bok yeneriz Kayseri'yi. Bir hırsız yönetici seni aldı diye Galatasaray futbolcusu musun sen şimdi? Sen kimsin lan, Galatasaray sağ bek bölgesini işgal edeceksin. Seni seyredip midesi mi bulansın senede bir defa takımını görecek olan taraftar. Helal olsun sana kardeşim, her kimsen benim gözümde Ali Sami Yen'de maçlara giden en büyük seyirciden daha büyük Galatasaraylısın.

Kaleciye Kova demişler. Orada abartmış  güvenlikçi Galatasaraylı. Kova değil, kova suyu tutar, bi işe yarar. Sepet demesi lazım, bok çuvalı demesi lazım. Nezihi götü taraftarın üstüne yürümüş, şikayetçi olmuşlari, belki işten attıracaklar garibanı. Ulan 10 senedir kimseye hissettirmeden geçinip gidiyorsun işte hıyar. Bütün Galatasaray sepetlerinin amirisin. Tavuğuna kış diyen yok, bunlar ne biçim kaleci Nezihi Usta diyen yok. Kaleciliğin neydi ki, kaleci antrenörlüğün ne olacak? Yalan mı lan, taraftarın benzetmesi. Hagi'yi de alet etmişsiniz hokkabazlığa. Ben hoca olsam bırakırım dövsünler.

Sana da bin defa helal Konyalı güvenlik memuru. İşinden gücünden olursan haber ver. Biz yapamayız senin yaptığını. Bizi ehlileştirdiler, evrim geçiremeyen azgın, deli, barbar Galatasaraylıları (benim gibileri) kovdular. Televizyondan bile seyredemez duruma getirdiler. Köydeki köpekleri topladılar, futbolcular ciplerine binerken yanlarına değnek almıyor artık. Maça gidenleri de asimile ettiler. 10 dakika kalana kadar dışarıda biraları içiyorar, sonra girip sidik gölü olmuş tuvaletlere işiyorlar. Çapulcuların emrine girip, maçın başında üçlü çekiyorlar, kendilerini eğlendirip dönüyorlar. O sırada maça gitmemiş milyonlarca Galatasaraylıyı düşünmüyorlar tabi. Tarihin en kötü takımına tezahürat yapıyorlar. İşte bunlar ne güzel taraftardır. Tam müşteridir.

Müşteri olmayıp da sizin gibi taraftar olsalar, bu takım bu futbolu oynayabilir mi? Bu kadar kabiliyetsiz futbolcu, hoca oynatsa bile bir bahane bulup oynamaz. Bakın Sarp oynuyor mu? sakatım bahanesiyle araziye uydurdular. Seyrantepe'deki ilk maçta 16 numaralı formasıyla sahada olacaktır.

Gelinen noktada hep suçlu aradık durduk. Bendenizin tek suçlusu Başkandı elbet. Ama eksik oldu, ilave ediyorum, kabahatin çoğu, söylemeye dilim varmıyor ama, Galatasarayın maçlara giden taraftarındır. Birileri maça gitmemeyi göze alacak çocuklar, diğer Galatasaraylıların huzur içinde maç seyretmesi için başka yol yok. Biz bir zamanlar numaralıda, havana puromuzu yakar, maçları öyle izlerdik. Karşıdan da eserimize bakar iftihar ederdik taraftardan. Biz bilirdik ki, takım dara düşse bile o taraftar diriltirdi, Dünyanın en büyük takımlarını ürkütüdü. Geldiğimiz noktaya bakın, değil takımı seyretmek, taraftarı seyretmekten bile iğreniyorum.

Konyalı Galatasaraylılar, size teşekkür ediyorum. Keşke her Galatasaraylı sizin gibi olsa. Bu Galatasaray sahipsiz kalır mıydı hiç.

19 Ara 2010

I Do Not Love You Hagi; Konya?- Galatasaray?

Bilmiyorum kaç kaç. Tarafımdan 30 dakika seyredilebildi. Yemek yerken, önünde bok olur ya, biri kusar ya aynı, midem bulandı kaçtım televizyon başından.

Bir zamanlar Galatasaray kadrosu şöyleydi; Haydar- Fettah, Ali Çoban, Fatih; Sefer- Cüneyt, Turgay, Cengiz. Sinan, Ayhan, Bülent. Biz o zaman maçlara gider, maçın başından son dakikaya kadar takıma küfür ederdik. Haydar gol yesin diye dua ederdi zaten boş olan tribünler, yarısı Galatasaray gol attığında giderdi. Sinan, penaltıyı gole çevirdiğinde de biz çıkardık maçtan. Ama inanın sevgili çocuklar o takım, bu takımdan 10 gömlek üstündü. En azından tamamı Galatasaraylıydı. Galatasaray yenildiğinde ağlarlardı. Sokağa çıkmazlardı. Taraftar kızdığında, formayı bırakır çıkarlardı.

Hayatımın, bütün alanlardaki en büyük kabusları, Aykut, Servet, Balta, Ayhan, Gökhan Zan kombinasyonuydu. Mustafa Sarp sakat olmasa mutlak o da içlerinde olacaktı. Ve bu kabusu yarım saat bile olsa bana seyrettirdin ya, seni sevmiyorum Hagi. Bu takıma Hoca diye geldin ya, bendeki bütün izlenimler bulanık hale geldi. Ben hayatın akıp giden gerçeğinin dışında kaldım. Çok net söylüyorum, Galatasaraylı değilim artık ben. Alacağı neticeler umurumda değil. Çünkü  bu takım Galatasaray değil. Sahada futbol oynuyoruz diye iddia eden bok sineklerinden taraf değilim. Hiçbir maçı da izlemiyorum. Ben zaten futbolu sevmezdim, Barcelona'dan sonra nefret ettim.

Biz bu yaşımıza kadar geldik ,kendimize Galatasaraylı yaftası yapıştırdık diye, her önümüze çıkan sarı kırmızı formalıları bizden mi sayacağız. Yok öyle bir şey kardeşim, hak adalet, dürüstlük delikanlılıksa marifet, bugün oynayanların her maç yenilmesini, beter olmasını istememiz lazım. Bugün her şey silinse, bütün kayıtlar kaybolsa da yeniden başlasa düzen. hepimiz yeniden takım seçsek, Türkiye'de Galatasaray'ı seçecek 1000 kişi bulamazsın.

Kaleye Aykut'u geçirmiş, niye ki? Niye olacak geçen hafta gol yemedi, hatta bir kaç maçtır Aykut gol yemiyor, kale hakkı. Servet'te geçen hafta muhteşem bir maç çıkarmış, ne ayağıyla, ne götüyle topa dokunmuş, banko oynaması gerekiyor. Hakan Balta  Galatasaraylıların anasına avradına küfür etmesinden sonra yapması gereken şey var. O da bizim anamıza avradımıza sövecek, nasıl peki?. Nasıl olacak lan saflar, ilk 11 de orta sahada oynayarak tabi ki.

Başka küfür eden yok mu acaba? diye düşünmeye hacet yok. Ayhan Akman, Serdar Özkan, Gökhan Zan.... futbol oynamıyorlar, bizim gelmişimize geçmişimize küfür ediyorlar. Siz duymuyormusunuz? daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Bu yazdıklarımı okuduklarını bilsem, hayatımın en ağır küfürlerini bu futbolculara, bu başkana yazacağım. Sonuç ne olursa olsun, her fırsatta yumruk yumruğa kavgaya da varım, mahkemelerde olmayan paramdan tazminat kaybetmeye de. 42 senem uçtu gitti, Galatasaraylı yaptığım çocuklar büyüdüler, delikanlı oldular, beni yakaladıkları yerde dövecekler. Düzelmez, geçmiş olsun, Galatasaray öldü. Yeni bir takım,yeni bir isim, yeni bir arma, yeni bir renke ihtiyaç var. Ha biz o zaman o takımı tutarmıyız, tutmazmıyız bilinmez.

Bu takımı tutmuyorum, muhatap almıyorum, yendiği zaman en ufak bir şey hissetmiyorum, yenildiğinde tarifi imkansız huzur duyuyorum. Hepinizin allah belasını versin, hepinizin anasına avradına en ağır küfürlerimi iletiyorum. Pes, bittim, yoruldum.

Hagi seninde allah belanı versin emi. Benim kırıntıları kalmış sevdamı elimden aldığın için.

12 Ara 2010

İşte Gittik Serv-i Revanım; Galatasaray 0- Gençlerbirliği 2

Kabusumdu, Ali Sami Yen'deki son maça, Seyrantepe'deki ilk maça Aykut, Servet, Mustafa Sarp'ın çıkacak olması. Yedi bitirdi beni 2 senedir bu kabus, bu vesvese. Reykart'ı paketlediler, Hagi'yi maymuna çevirmek için elleri tetikte kulakları kirişte. Çıkamadılar işte son maça, en azından verdiğim kavga boşa gitmedi, ilk maça da çıkamayacaklar işte yüzyılın kazmaları.

Karıncayı incitmeyiz dedik, dedik demesine de böcekleri kastetmemiştik be Hagi. Bana Galatasaraylılığımın en uzun travmasını yaşatan adamlar sahada değildi de, Gökhan Zan'la, Balta'yla, Aydın'la mı kalkacaktı bu mübarek stadın cenazesi? Burçlarında salkım saçak gırtlaklarımızı parçaladığımız stadın kalelerine, çuvallar sırayla mı geçecekti. Ömrümüzü yörüngesinde tavaf ederek geçirdiğimiz tapınağımızın sonu böyle mi olacaktı? Her tribününde, her basamağında anım var benim. Hatta soyunma odasına girmişliğim, Cüneyt'le, Papaz Erhan'la, Savaş'la aynı veteran takımında topa vurmuşluğum var.

Ya sizin ne anınız var? Galatasaray Taraftarı namlı çapulcular; takım ikinci golü yemek üzereyken'' tam zamanı şimdi'' diye bağırın lan çektirenlerin emrine girecek kadar mı korkaksınız? Ey mübarek tribün emekçileri siz nerdesiniz? köpeksiz köyde değneksiz gezenler hakim oldu dört bir yana. Sorsalar maçın kaç kaç olduğunu bilmeyen, bir an bile olsa maça bakmayan iğrenç çapulcu liderleri götlerinize kına yakın. Kötü, her zaman iyiyi kovmuştur, kovdunuz bizi, 10 senede Dünya'nın 1 numarası olmuş takımı, 10 senede hep beraber bitirdiniz. Futbolcu lisansı sahibi kişiliksiz organizmaların korkusu yok taraftardan. Aynı kaptan besleniyorlar, futbolcular milyonlarca dolar alırken, aynı çanaktan yalandıkları, 3- 5 bilet parasına sattılar takımı. Biz tribünlerde, Öcüler, Çarliler, Peygamber Hüseyin'ler, Varol'lar, Kenan'lar, İkizler, Cem'ler, Mehmet'ler, Devo'lar, Eski Tüfek'ler...., tepineceğiz ve o Ayhan, o Balta, o Aydın, o bok çuvalı kaleci Galatasaray formasıyla Ali Sami Yen'deki son maçtan sağ selamet çıkacak.

Kimsenin suçu yok gelinen noktada, bir birlerinde telefon numarası bile bulunmayan 20-25 futbolcuyu bir araya getirip takım diye önümüzde oynatanlar hariç. Bin tane hokkabazlığı bir araya getirip stat yapan, arazi alan, şirket kuran, komprodor olanlar, kaledeki sepetlerle sezonun geçmeyeceğini bilmez mi? Ortalama bir taraftar, sezon başı yapılanmasında bu gün oynayanlardan kaç kişiyi koyardı? Adamımızın başı ağrısa Amerika'ya hastaneye gider, milyonlarca dolarlık futbolcuları baytarlara emanet eder mi, işin içinde kendi parası olsa? Ben, 41 yıllık çapulcu, Baros'un bu sene oynayamayacağını yazdım da, koskoca prof.lar bilmiyor mu? Geçin bunları,defalarca yazdım. Başımızdaki şebeke tam isabet kaydetmiştir. Kendi kızını Galatasaraylı yapamamış basiretteki bir Galatasaray Başkanının, Galatasaray futbol takımına yapabileceği en fazla kötülük budur. Futbol takımı dışında her şeyi çok iyi yapmışlar. Doğrudur da, o iki Avrupa kupalı futbol takımı olmasa sen acaba başkan olmaya talip olacakmıydın? Hereke diye bir yer var, benim doğum yerim. Bilen var mı? Hereke kürek takımı dünyaca ünlüdür. Belki de tarihi, Galatasaray'dan bile eskidir. Kimse bilmez, çünkü Hereke Yıldızspor Türkiye'de şampiyon olmadı, Süper Kupayı almadı, Herekeli kürekçiler de, balıkçıların aralarında topladıkları paralarla küreklere asılıyorlar. Kimi kandırıyorsunuz lan, adı başkan olan,yönetici olan, milyonlarca Galatasaraylı saf dışındayken 1000 prostatlı, 200-300 eski sporcu, 200 yeni zengin'in verdiği oylarla şebekeye meşruluk kazandıran çete reisleri. Futbol takımı olmasaydı, Galatasaray tarihi 100 seneyi sollayabilirmiydi?

Liseymiş, İngiltere'de asırlardır iki üniversite kürek yarışı yapar, hangisinin 1000 taraftarı var? Milyonlarca taraftar, güreşle, golfle, boksla, sidik yarışıyla oluşmuyor. Kendi kasalarındaki çuvalla paraları bildiği gibi biliyorlar, Ferhat Öztorun'un Hakan Balta'dan, Uğur Uçar'ın Ali Turan'dan, Serdar Eylik'in Mustafa Sarp'tan daha iyi oyuncu olduğunu. Mondragon varken 5 senede 6 defa kaleciye para verilmeyeceğini, Hasan Kabze, Ümit Karan'ı kovup forvet namlı 10 tane sığırın beslenmeyeceğini. Fakat ticareti yok bu eldeki malların. Alış değeri olmadığından neye satarsa kardır bu zihniyet için.Şimdi değilse ne zamandır, tam zamanıdır, ey futbolcu satıcıları koşun Florya'ya elinizde kalmış, defolu, sakat, hocalarla problemli futbolcuları kakalayın Galatasaray'a bölüşün komisyonları.

Aslında yapılacak bir şey daha var. Hakan Şükür'ü dağa kaldıracaksın, işkenceyle söyleteceksin bütün bildiklerini. İçerde ne kadar irin, cerahat varsa çıkarttıracaksın. Benim bile bildiğim 3-5 ibnelik varken, 20 sene o takımda oynayıp, tarih yazmış, tarihe geçmiş futbolcular neler biliyorlardır?

Maç yazısı değil bu yazı. Sahada oynayanları Galatasaray futbol takımı olarak muhatap almıyorum. O yüzden küfür bile etmiyorum. Ki küfür direk halk edebiyatıdır, netice de bir duygudur, kinin nefretin en kestirme yoldan dışa vurumudur. Ben, Ali Sami Yen'de son lig maçına çıkmış Galatasaray formalı böceklere nefret bile duymuyorum.  Dünkü maçın, onların da maç başı alacakları paradan başka bir değeri olduğunu da sanmıyorum.

Son sözlerim Ali Sami Yen Stadına; Ben yoktum, biz yoktuk sevgili ibadethanem. Ömrümü harcadığım tapınak. İyi ki de yoktum, dayanamazdım. Yetiştirdiğimiz, yerimize gönderdiğimiz nesil de, hayatlarında ilk defa maç bitmeden terketmişler seni, onlar da dayanamamış. Bu utanç bizim değil, bunu en iyi sen bilirsin, elveda. Elveda Şir-jiyan, uyan bu hab-ı gafletten.

10 Ara 2010

Elveda Tapınak

Dünyanın en iyi atmosfere sahip statları' listesinde Ali Sami Yen 13., Şükrü Saracoğlu ise 28. sırada yer aldı. Maçlarda yapılan şovlarla dikkat çeken BJk İnönü Stadı ise ilk 50 stat arasında kendine yer bulamadı.
İngiliz basını, Türkiye'de çok tartışılacak bir liste daha yayınladı... 'Bir stattan daha çok mabedi andıran' başlığıyla yayınlanan ve yaptıkları listeyle 'Dünyanın en iyi atmosfere sahip 50 stadı'nı belirleyen İngilizler'in, geçmişte Ali Sami Yen Stadı'nda gördükleri ortamın etkisinden kurtulamadığı açıkça ortaya çıktı. 
Milliyet.

Tapınak; En ürkütücü stadyumlarda yerini almış. Yani stadyum olarak çok kötü olmasına karşın babaocağı dillere  destan olmaya devam edecek. Kolay değildi, yıllara yayılan büyük mücadelelerden, devrilip giden nice takımlardan, tribünlere akıtılmış göz yaşlarından, kanlardan serpilip gelişerek büyütmüşüz tapınağı. Avrupa da ismini söyleyemeyen yok. Maç be maç ibadete gider gibi gittik. Ne var ki yarın, çimlerinde  son lig maçına çıkıyoruz. Biz de gelişen teknolojiye, endüstriye feda ediyoruz tapınağımızı. Bizim ömrümüz, Sami Yen'in adını Dünya'ya duyurmaya yetti, görev sizin çocuklar, Artık Aslantepe'nin adını sanını en azından Sami Yen'in yarısı kadar duyurmamıza ömrünüz yeter mi bilinmez.



Ne kadar duygu katılacak yeni stadyuma, mabetten stadyumda oynamak nasıl bir şey. Tapınak ta bağırmakla, ağlamakla stadyumda bağırmak, ağlamak aynı mı? Kimler gelecek aramıza, biz 20.000 kişiydik bu takımın dünya üzerindeki öncü birliğiydik. Kontenjan arttı iki misli taraftara daha ihtiyaç var. Gelenlerin asimile olması ne kadar zaman alacak. Kaç ömür geçecek, kaç nesil bitecek Aslantepe efsanesinin Dünya'ya yayılması için. Sadece galibiyet yetermi? o tribünlere duyguları, desibel desibel gırtlakları kimler yırtacak. Haykıranlar seslerini duyurabilecekler mi?

Ali Sami Yen'den uzaklaşma menzili yaklaştıkça, takımla aram açıldı çocuklar. Nerde o eski şevk o heyecan, sıradan maçlara bakar gibi bakıyorum artık maçlarımıza. Hiç şüphem yok ki yeni stadyumda eski ben olamayacağım. Bunu Olimpiyat Stadında 1 sene boyunca yaşadım. O stadyumda dolu dolu hiç bağıramadım. Ne kadar görkemli olursa olsun yeni stadyuma benim alışmam çok zor. Yıllarını geçirdiği gecekondusunu müteahhite vermiş de modern bir binaya taşınmış bir baba gibi olurum herhalde.


Ben kapalının koltuklarının yaslandığımız incecik plastiklerinde omuz omuza çekmeyi çok ararım. Elveda Sami Yen diyen en son Galatasaray'lı ben olmak istiyorum.

5 Ara 2010

Semt El Kalasiko; Kasımpaşa 0- Galatasaray 3

Maç seyretmeye  tarafımdan sadece 10 dakika dayanılabilmiştir. Fosil, Ersen Martin ayağı kırılmış gibi anırmış, sonra da bi bok olmamış gibi devam etmiştir. Benim için maç o anda bitmiştir. Pazartesi seyrettiğim Barça- Real maçından sonra, tribünü olup seyircisi olmayan bir stadyumda 100 yıllık iki semt takımının maçına daha fazla katlanamadım. Veba Servet'ten kurtulup, Kolera Gökhan hastalığına yakalanmamak için uzadım.

Maçla ilgili bildiğim şeyler, kaleye top gelmediği için muhteşem bir maç çıkarmış olan kalecimiz ve atak yemediği  için gol pozisyonu vermemiş defansımızın unutulmaz futbolu. Tabi tabelaya yazan deplasman galibiyeti, alınan 3 puan, küme hattından fiktif uzaklaşış.

Adnan Polat'ın bir haftalık moral izini, saç baş yolma işi, küfürlerin devamı, Ali Sami Yen'de.

Hadi eyvallah,

edit; bir okurdan gelen uyarıyla, başlığı düzelttik, özür.