Biz gömülmüş Şampiyonluğu
mezardan çıkarıp şampiyon olmuş takımın taraftarıydık. 14Mayıs 2006’da Ali Sami Yen Kapalısındaydık.
Normal taraftarın o gece
tribünde olmaması gerekiyordu, öyle oldu, 30.000 deli, 30.000 sarhoş, 30.000
metafizikçi tribün adı verilen tımarhanedeydik. Kayseri’yi çabuk teslim aldık. Olurda Denizli’den bir horoz sesi gelir, bir de takıma gol attırmak için
uğraşmayalım.
İşimizi bitirirken Deniz’li
horozu öttü, çıkan gol sesini yazmak kolay, herkes duydu, tribünleri gösteren
yakın çekim kamera var mıydı bilmem, ben biraz anlatayım. Golü sanki tek bir
radyodan bütün tribün dinliyordu, yok öyle bir şey, vahiy geldi aynı anda. Aynı
sesi bir şekilde duyduk, naralar atmaya başladık, altta kalanın canı çıksındı,
bir birimizin üstünde tepindik.
Sakinleşip tribün düzeni
almamız en az beş dakika sürmüştü, bize beş asır gelen beş dakika. Futbolcular
top oynayamıyordu, hepsi ağlıyor, top
ayaklarına geldiğinde gelişi güzel birine verip ağlamaya devam ediyordu. Kayserili
futbolcular bile bırakmış, dramayı izliyorlardı. Topla alakası olmayanlar,
elini bizimkilerden birinin omuzuna yaslıyor, destek oluyordu.
Bizim maç bittiği zaman
Fener bir gol atıp durumu eşitlemişti. Ve biz o anda kaç dakika bekleyeceğimizi
bilmiyorduk. Futbolcular tribünlerin önüne dağılmış, en sakinimiz Cihan Haspolatlı
bile numaralıya çıkmış Fener maçını izliyordu. Biz tribünlerde taş kesildik,
nefes almak bile yasaktı.
Ben setin demirinde yan
duruyordum, bir ara düzeleyim dedim, dövüyorlardı. Kimse kıpırdamasın,
pozisyonunu bozmasın. Herkes inancına göre dua ediyor, kimi Ra’dan, kimi
Brahma’dan, kimi Mazda’dan, kimi Ulu Manitu’dan medet bekliyordu. Hiç inanmayan
bile o 16 dakikayı bir şekilde inançlı geçiriyordu.
Benim bedduam tutar, şu şerefsiz komşumun iddiası tutmasın diye ağır beddua ettim. Ve Yüce Gök son sözünü söyledi, Şampiyon sizsiniz. Gözyaşları, sümüklere karıştı. İnanın çocuklar, bir oluk, bir kanal olmuş olsa, dere halinde Mecidiyeköy’den Haliç’e dökülürdük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder